ebook img

Yüce Allah'ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed Kengerli Sümer Türkü'dür. Evreni Yöneten Kozmik ... PDF

240 Pages·2016·5.43 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Yüce Allah'ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed Kengerli Sümer Türkü'dür. Evreni Yöneten Kozmik ...

EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 1 Yüce Allah’ın Kulu ve Elçisi Hz. Muhammed Kengerli Sümer Türkü’dür. Evreni Yöneten Kozmik Geometri Altıgen Yüce ALLAH Yerleri, Gökleri Altı Günde Yarattı Satürn’ün Kuzeyinde Bozulmadan 1800 km/Saat Hızla Dönen Altıgen! Aziz K. Burkay İndependent inventor scientist & investigative author Notary in Turkey and in USA / noter tasdiklidir. Yayınlanan bu kitapların detaylarıyla birlikte tüm hakları yazara aittir. http://www.quran-incil-tevrat.com/ EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 2 Yayınlanmış kitapları; 4. Genetiği Bozulmuş Dinler. 3. Astrofizikçi Yedi Bilimciler, Kehf Er-Rakim Ekibi. 2. İncil’deki Muhammed. 1. Şİ-RA Gezegeni, Şeytani Ayetlerin Gerçeği. http://www.quran-incil-tevrat.com/ Bu kitapların yazarı bilimsel çalışmalarını " EVRENDE ZAMAN VE HAYAT" adlı seri kitaplarında hiç bir ücret talep etmeden yayınlamaktadır; * Titreyen ve Işıldayan ATOMLAR, * QUR’AN, Tevrat ve Matematik, * QUR’AN, Tevrat ve Boşluk Şakulü, * Ta-Ha ve TUVA. * Dünya Atlantis’in Akıbetine Gidiyor, * Akıl ve Nefs, * Şirke boyanmış din tacirleri, * Black and White Holes, Kara ve beyaz delikler, * Fiziğin Felsefi Enginliği, * FİZİK-HİKMET KUTSALDIR, * Evrenin boşluk şakulü, * KADER nedir, AKIL nedir, * YARATILIŞIN PROGRAMLARI, * ÂDEM ve TORUNLARI, * TARIK suresi ve gecenin bel kemiği, EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 3 Kendisi, Bizzat Kendisi Okuyan, Soran, Sorgulayan, Araştırarak Yükselen ve Yöneten İnsanlar… Dinini, Tarihini, Geleceğini Başkalarından Dinleyerek Uyuyan ve Yönetilen Zavallılar!... Qur’an, İncil ve Tevrat’ı, genel olarak Dini; ticari bir meta haline getirerek saltanat ve hükümranlıklarını devam ettirebilmek, insanları hayal âleminde uyuşturmak, realiteden, çalışmaktan ve üretmekten men edip insanı insana düşman eden iblisin tayfası, karanlık cüppeli fasıklar dışarıda değildir; içerdedir. Kanıtı mı?... QUR’AN’LA ilgisi alakası olmayan, QUR’AN’IN bilimsel disiplininden haberdar olmayan uydurulmuş masallarla yüzlerce parçalara bölünmüş, Muhteşem Qur’an’ı kendi hevesine göre yorumlayanların, birbirlerini ağızlarından salyalar akarak ısıranların, insanlığa ve bilime, teknoloji ve üretime düşman olanların yaşantılarına bakmak yeterli değil midir?!... Asırlardır masum insanları uyutan, ithal edilmiş ve Yüce ALLAH’IN QUR’AN’I ile herhangi bir ilgisi- alakası olmayan, insan icadı uydurma masallarla adına da ‘din budur’ dedikleri zehirle beyinleri uyuşturan, epifiz bezini körelten LOBİLER, yabancıların hizmetkârlığını yapan, Yüce ALLAHIN dinini örtebildiği kadar örtmüş içerideki karanlık cüppeli yerli LOBİLER de bu kitaplardan rahatsız olacaklar, hoşlanmayacaklardır… Umarım onlar da kendi AKILLARINA işlerlik kazandırıp idrak ederek doğru olan gerçeğe yönelirler… Çünkü; iki ve bir boyutlu (bu Eseflen Safilin yani aşağılarında aşağısı demektir) maddelerden yaratılmış küre dünyaların her anı elem ve acılarla doludur. Amacımız; hizmet edebildiğimiz kadar insanlığa faydalı olmak, asırlardır uyuyan ve uyutulan Türkleri, Müslümanları, Musevileri, Hristiyanları ve ateistleri genel olarak insanları uyanabilirlerse uyandırmaktır. Bu, her AKILLI müminin asli ödevidir ki; Yaratan RABBIMIZA karşı mazeretimizi sunabilelim. Çünkü AKLINI kullanan her gerçek Müslümanın asli ödevi gerçeği öğrenmek ve öğrendiğini de aklın süzgecinden geçirip bilimsel metotlarla hiç bir karşılık beklemeden dağıtmaktır. Çünkü iman her detayı ile sadece AKLIN onay ve kontrolündedir, AKIL imanın değil… AKIL başka, zeka başka kavram ve değerlerdir, şöyle ki; İnsandaki üstün AKLIN kanıtı bilerek iman etmektir. İman etmişliğin yegane kanıtı da SALATTIR; yani vermektir, vergi, zekat ve ihtiyacı olana ALLAH’IN emri olduğunu bilerek ve mütevazilikle vermektir. Bu muhteşem ayet en yeterli kanıttır; [ Sevdiğiniz şeylerden (sizin için maddi değeri olan şeylerden muhtaçlara) infâk(*) etmedikçe (Allah emri olduğunu bilerek vermedikçe), asla Birr'e(**) (iyiye, iyiliğe en iyiye yükselmeye) nail olamazsınız. (Allah'ın size verdiklerinden) bir şey infâk ettiğiniz zaman muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir. ÂLİ İMRÂN 92 ] (*) İNFÂK sözcüğü ne-fe-ka kökünden gelir ve net anlamı; maddi kazancını, maddi varlığını veya benzeri maddi değeri olan metaları; ALLAH emri olduğunun bilincinde olarak hayır yolunda harcamak demektir. Türkçeye de geçmiş ve ‘nafaka’ olarak kullanılmaktadır. (**) BİRR; bütün iyilikleri, iyiliğe yükselmeyi içeren çok geniş anlamlı bir sözcüktür. Bu sözcük ‘iyiliğin’ sınırsız olduğu anlamındadır. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 4 Bu Gezegende ve Tarihin Hiç Bir Diliminde Akraad, Ekrâd, Kurdi, Kürt, veya Kûrd Diye Bir Millet veya Irk Olmamıştır. Günümüzde de kendilerine Kürt diyen, ayrı bir ırk veya milletmiş gibi ayrıcalık yapanlar Sümer’in yok olma dönemlerine rastlayan tabletlerde de açıkça yazıldığı gibi; Kürtler; öz ve kandaş, aynı DNA zincirinden devam edegelen Kenger Türkleridir. Kürt, Ekrâd, Akraad, Kurdi veya Kûrd sözcüğü Sümer’de Kengerlerin bir sülale yani aile adıdır, ayrı bir ırk veya millet değildir… Sadece sülale, yani aile unvanı Akraad veya Ekrâd veya Kurdi veya Kûrd sözcüğü ile Sümer’de yaşamış, ayrı bir ırk veya millet değil, Kengerlerin bir boyu (kolu) olan Türklerdir. Kurdi veya Kûrd sözcükleri de Babil’iler zamanında bu telaffuzla anıldı. Kenger-Sümer dilinde orijinal telaffuzu Akraad veya Ekrâd dır. Günümüzde de Selçuklular, Oğuz boyları, Başkurtlar, Karahanlılar veya Kırgızlar, Türkmenler vb. gibi unvanlarla asırlarca, aile unvan isimleriyle yaşamış insanlar Türk milletinin fertleridir, başka bir millet veya IRK değildirler… Yörükler; bu sözcük Sümerce URUK kelimesinden gelir ve anlamı kabile, aile, sülale demektir; Yörükler de Türk milletinin fertleridir. Kenger-Sümer lisanında; Akraad veya Ekrâd, Babil dillerinde Kurdi veya Kûrd sözcüklerinin anlamı ‘çadır sakini, çadırda yaşayan’ (*) demektir. Akraad, Ekrâd, Kurdi veya Kûrd Türk halklarına ait bir aile ismidir ve organik Türk boyudur. Bu tarihi tespitimi, günümüzde de kendilerini farklı bir ırk zan edenler, yabancıların hazırladığı ithal edilmiş ve kirletilmiş tarihlerle eğitildikleri için bilmezler, bilemezler. Çünkü beyinleri yıkanarak kullanılmaktadırlar… Uluslararası Gen Bankası bu detayları çok iyi bilmektedir. Vatanımdaysa bunun bilimsel tabandan başlayıp araştırmayanların karanlık amaçlarını her AKIL sahibi insan sorgulamalıdır. Kardeşi kardeşe kırdırmaktadırlar. Bu ve sayısız benzeri nedenlerdir ki “Dinini, Tarihini, Geleceğini Başkalarından Dinleyerek Uyuyan ve Yönetilen Zavallılar!” tanımını kullanmak zorunda kaldım… Bu çalışmamın net kanıtı DNA soy araştırma ve GEN haritasıyla açığa çıkacaktır. Bu, genetik bilimcilerin, devletin en asli ödevi olmalıdır… Kürt sözcüğünün orijinal telaffuzu ‘Akraad’ veya ‘Ekrâd’ olup, asırlar içinde de etimolojik değişime uğrayarak ‘Kurdi’ veya ‘Kûrd’ olarak Kengerlerin kurduğu yüksek medeniyet Sümer’in son dönemlerinde görülen Türk oğlu Türklerdir. M.S 12nici Y. Yıla kadar da tarihin hiç bir sahnesinde görülmediler ve derme çatma, devşirme dillerinde gramer ve kural da yoktur. Günümüzde konuştukları dilleri de içinden çıkılamaz karmaşalarla doludur. Tarihin hiç bir diliminde herhangi bir birlikteliği temsil eden bayrakları da olmamıştır; çünkü, insanlığın ATASI büyük Türk ulusunun bir kolu olup Türkoğlu Türklerdir. Bu tespitimi DNA soy ve GEN haritası araştırmalarından sonra ayrı bir kitapta tarihi belgeler, kanıtlılar ve bilimsel detaylarıyla yazacağım. (*) Asya’da yaşamış bütün Türk urukları (boyları) GENELLİKLE YEDİ (7) DİREKLİ , nadiren dört direkle yapılmış çadırlarda yani otağlarda (otak da denir) yaşadılar. Birkaç direkli, uzun bölümlü çadırlara “oba”, gölgelenmek için gündüzleri kullanılan çadıra da “günlük” ismi verilmiştir. Yuvarlak ve tavanları kubbeli çadırlara “yurt”, pencerelerine “tünlük” denir. Develerin konulduğu çadırlara da “kaytaban” denilmiştir. Sümer’i tesis etmiş olan Kenger Türkleri de tarihilerinde asla çadırdan (Otağ) başka bir yerde yaşamadılar. Asla sabit yerleşke olarak bina veya ev yapmadılar… M.O 1. Y Yılda Semerkant ve Buhara ve yörelerinde eğitim amaçlı kerpiç evler yapıldığını öğreniyoruz. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 5 Ön Türk Kenger Uruk’unun Kurduğu Sümer Hakkında Kısaca; Yüce ALLAH’IN kulu ve elçisi, insanlık tarihindeki en görkemli devrimleri yapmış, acımasız ferdi zenginliği, toplumunu zengin ve güçlü millet yapma hedefine SALAT kuralıyla getirmiş Kureyşli Hz. Muhammed, Kengerlerin tesis ettiği Sümer’de kutsal bölge olan Kutha’dan Arabistan’a göç etmiş Haşimoğluları ailesinden gelen Türk oğlu Türk’tür. Bunun en net kanıtı da yine Kureyş suresindedir; [Kureyşin ülfetini sağladığı (tanımadıkları yeni vatanlarında yabancılığın kendilerini tedirgin etmemesi için alıştırıp ısındırdığı) için, Onları, yaz ve kış (uzun, yorucu, meşakkatli) yolculuklarında (göçlerinde) ülfet ettirdiği (emniyette ve rahat olmalarını sağladığı için). Artık bu Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine KUL olsunlar. O ki, onları açlıktan doyurdu ve onları korkudan emniyete, korumaya aldı. Kureyş 1-4] Bu surede ne Arap, ne bedevi veya Arabistan’da yaşayan sayısız başka kabileden söz edilmeden doğrudan doğruya Kenger-Sümer’de kutsal bölge olan KUTHA’DAN Arabistan’a göç etmiş ve Arabistan’da da Kureyş adıyla bilinen elit, korunan, yabancı ve vahşi çöl bedevilerinin yaşadığı bir yere ısındırılan, açlıkla boğuşmaları giderilen özel bir toplumun göçleri, uzun yolculuklarında ki emniyeti ve itinayla muhafazası açıkça, hem de bastırılarak apaçık şekilde anlatılmaktadır. Ayetin tamamına hakim olan SES tonunda; özel bir ailenin, kabilenin şefkatle korunması esastır. O devirde Mekke ve yöresinde yüzlerce kabileler ve küçükte olsa etnik isimlerle bilinen bedeviler varken neden sadece Kureyş hakkında özel bir sure vahiy edilmiş? Qur’an vahiy edildiğinde Kureyşliler en azından 1000 yıldır orada yaşamaktaydı. Ne göçü, ne koruması diye soran soruşturan olmadı mı?... Hiç düşünen, araştıran olmadı mı?... Bu sure Kureyş halkının Araplaştırılmış Arap ve Arabistanlı olmadığının, Arabistan topraklarına başka yerlerden korunarak getirildiğinin apaçık kanıtıdır. Tartışmasız bilinmelidir ki; 4000 seneden de fazla hüküm sürmüş ve tarihin de mimarları olan Ön Türk Uruk’u Kengerlerin kurduğu Sümer, Yüce ALLAHIN arıduru dinini ekseninden kaydırmak, şahsi menfaatler uğuruna kullanmak, sihir ve büyüyle uğraşmaya başladıktan sonra tarih sahnesinden Sargonlar tarafından M.O1800lerde silinmişlerdir. Asırlardır uyuyanlar uyanmasın diye; Batılılar kasten bu millete Sümerler demektedir. Dünyada ve tarihte Sümer diye bir millet YOKTUR. Sümer’i kurup tesis etmiş kuzeyden, bugünkü Özbekistan, Türkistan, Altay yörelerinden göç etmiş, dünyaya medeniyeti kurup yaymış Kenger Türkleridir. Kenger sözcüğü ÖnTürk dillerinde yüce bir dağın zirvesi anlamında da kullanılmıştır.(*) Kenger Türklerine; başka gezegenlerden gelenler (**) tarafından kurdurulan bu ülkeye, bu bölgeye, yeni yurtlarına kendileri SÜMER dediler… Sümer sözcüğünün anlamı; kadın-erkek birlikte mübarek (Sümercesi moukaddes), kutlu, sevap kazanmış, seçilmiş, sağduyulu, ağırbaşlı, iş hayatında başarılı, ticarete düşkün, mantıklı, enerjik, gizemli enerjilere sahip, yüksek bilgili toplum demektir. Kadın haklarını ve eşitliğini ilk kez Kenger-Sümer’de görmekteyiz. Uruk, başkent olarak yedi(***) kültür merkezi şehirlerin en önemlisiydi. Günümüzdeki Yörük sözcüğü de URUK (soy, sülale, kabile demektir) sözcüğünden gelir. Yüce ALLAH’IN Lütfudur ki; 1850lerde Kenger-Sümer tabletleri ve yazılı belgeleri insanlığa-bilime ışıklar saçarak aydınlığa çıktı. Bu muazzam keşif Yüce ALLAH’IN insanlığa olan lütfudur, başkaca hiç bir şey olamaz. (*) Günümüzde de dağların yükseklerinden toplanan kaliteli sakız cinsine kenger sakızı denmektedir. (**) ‘Şeytani ayetlerin cevabı - Şeytanların akılsızlığı’ 1 numaralı kitabımız. (***) Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’yi coğrafi yedi ana bölgeye ayırmasındaki neden, Kenger-Sümer hakkında yüksek bilgilerinin olduğudur. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 6 Tevrat, İncil ve Muhteşem QUR’AN kesinlikle ve kesinlikle Sümer tabletlerinin ışığında gerçek anlamına kavuşacaktır. Günümüze kadar da bu tabletlerde anlaşılamayan sayısız gizemler de sadece Muhteşem Qur’an’ın öğretileriyle bütünleşerek insanlığa yön verecektir. 1979larda ben şahsen şahidim Basra’dan gemiler dolusu tabletler Amerika’ya, Avrupa’ya götürüldü. Irak işgalinde de Bağdat müzelerinde kırıntı bile bırakmadılar! Hiç kimse sormadı bile “Irakta Kenger-Sümer’e, Babil’e ait kırıntı bile kalmadı, nereye uçtu on binlerce tabletler?” diye… Batılılar bu tabletlerin ve kalıntıların hazinelerden de değerli olduklarını 200 yıl kadar önce anlamışlardı. Ya Müslümanlar ne yapıyordu?!... gavur işidir diye ya harap ediyordu veya üç beş dolara satıyordu… İnsanların, insanlığın ulaşabildiği en kıymetli hazine Kenger-Sümer tabletleri ve kalıntıları ve Mahabharata yazıtlarıdır… NASA’NIN, Tarih ve GEN bilimcilerinin de başvuru belgeleridir… Son 200 yıldır Batıda bilim, matematik, teknoloji dev adımlarla sıçramalar yaptı! Neden mi? BİLİM, bilime laikiyle köle olanların malıdır, lakırdı yapanların, satın alanların değil. Çünkü; [Rabbinin nimetleri hiç kimseden esirgenmiş değildir. İsra 20 ] M.S. 1100lerde yaşamış Uluğ Bey gibi, Ebu Reyhan Biruni gibi deha matematikçilerin, bilimcilerin de kaynağı Kenger-Sümer kalıntılarıdır. Ne yazıktır ki beyinleri; dini parçalayıp harap eden mezheplerle, tarikatlarla, uydurma hadislerle yıkanmış halk bu bilimci dehaların da kıymetini bilemedi, hadismatik torbalarında uydurulmuş masallarla asırları da heba ettiler. Kenger-Sümer tabletlerinin bulunması demek; Qur’an’ın, Tevrat ve İncil’in henüz yeni doğmaya başladığının da başlangıcı demektir. Sümer tabletlerinde, özelikle Ulema Anunnaki öğretilerinde anlatılan hazinelerden de değerli bilgilerin Qur’an, Tevrat ve İncil’le benzerlikleri, hatta birçok paragrafının çok, çok benzerliği de; Qur’an’ın, Tevrat ve İncilin doğruluğunun da doğruluğunun kesin kanıtlarıdır. Kenger-Sümer tabletlerinde ULEMA ANUNNAKİ yalnız DNA değil, DNA’ları oluşturan ve insanı oluşturacak hücrelerin programından da söz etmektedir!!!... inanılır gibi değil!!!... Kenger-Sümer tabletleri insan beyninin süper simetri (ikizi demektir) hafızasından (buna Ma bira-raç’h diyorlar) söz etmektedir!!!. bu cümleleri günümüzde bile hiç bir bilim insanı kullanmaz, üstelik kullanamaz da!!!. Bu ifadeleri kullanmaya günümüzün bilimsel gücü ve bilgileri de yetemez!… Kitabımıza henüz başlarken ULEMA ANUNNAKİ sözcüğü ve anlamı hakkında kısa bir tanımlanmayı 9ncu sayfada açmak zorundayız. Benim net tespitlerimle; Kenger-Sümerlerden kalan bu harika bilgiler sanki dökümanter, sanki onlara bir yerlerden miras kalmış gibi görünmektedir. Bu bilgilerin kıymetini bilmelerine rağmen esas kaynak kendileri olamaz. Bu bilgiler nesiller öncesinden kendilerine ulaşmış ve Ulema- Anunnaki öğretilerinden devam etmektedir. Hangi tarafından bakarsak bakalım Kenger-Sümer tabletleri Muhteşem Qur’an’ın binlerce senedir anlaşılamamış, kanıtlanamamış net ve bilimsel tabanlı kanıtlarıdır. Yüce Allaha Hamd olsun, bu hizmeti tarihte ilk kez bize lütfetti. Qur’an’ın İlahi mesaj olduğunun en net kanıtı Kenger-Sümer tabletleriyle açığa çıkacaktır. Bunun bir bölümüne bu kitapta tanık olacağız. Gezgin Zerdüşt de; Sanskritçesi Namaste ve Surya-Namaskara, Sümercesi Namasu günümüzde de bilinen farsça namaz ritüelini buralarda harmanladı ve kendine özgü bir model düzenledi ve ihraç etti… İslam öncesi Mekkelilerin yaptığı her tarafı şirk dolu ritüeldi. Sümer Devleti; Altay, Özbekistan, Türkistan ve kuzeyden gelen Türkler tarafından kurulmuştur. Orta Asya göçmeni olup aslen kendilerine Kengerler demekteydiler. Kurdukları yeni ülkeye kendileri Sümer dediler. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 7 Kenger-Sümer’de bulunan binlerce kafataslarında yapılan araştırmalar netlikle BRAKİSEFAL kafatası olduklarını bilimsel kanıtlarla gösterdi. Bu da tartışmasız, kutsal ve seçilmiş bir millet olan Türk olduklarının en net kanıtıdır. Sümeroloji bilimcileri bu gerçekleri açıkça bilmelerine rağmen; Türkler!!!... Mezopotamya Sümer’de yaşayan birçok farklı kavimden ilk öne çıkan ve daha sonraki bilge ve kısmen de olsa medeni oluşumların temelini tesis eden yine Kenger-Sümerlerdir. Grameri olan dil, farklı yazı teknikleri, tıp, astronomi, genetik bilimleri, matematik, cebirin temelini kurmuş, felsefe, dokuma sanayisi, tarımcılık ve ihracatını, din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda yazılı-tescilli verileri Kenger-Sümerler hayata geçirmiş, en önemlisi de; günlük yaşananları bile yazıyla gelecek nesillere aktarmış tarihte bilinen en bilge, erdem insanlardı. Babil ve Arap tarihlerinde de bunların anılarına atfen ziraatçılar anlamında NABATİLER (nebatatla, tarımla uğraşan ziraatçılar) denmiştir. Çam ağaçlarının etrafına toplanıp ağacı kesmeden Yılbaşı ağacı süsleme adeti, evlilik yüzüğü, nazar boncuğu, ağaçlara çaput bağlamak vb. Kenger-Sümer kaynaklıdır. Yaratılış (Tevrat’ta Tekvin) ve Tufan hakkında detaylı bilgiler, Emeş ve Enten’e ilk kez Sümerlerden öğrenmekteyiz. Bu çok önemli konulara kısaca değinmemin nedeni; Yüce ALLAH’IN öğrettiği kurallarla alakası olmayan, karanlık amaçlı cüppeliler tarafından işportaya indirgenmiş insan icadı uydurulmuş dinle uyutulmuş Türkleri “sakın ha uyanmasınlar, her adımlarında onları kafa tasçı diye aşağılayarak engelleyelim, küreselleşme tutkusunu aşılayalım, sakın ha! Tarihlerini, dinlerinin gerçeğini öğrenmesinler, kaderciliğin içinde debelensinler, Zerdüşt namazıyla cennetin tapusunu aldıklarını zan etsinler…” senaryolarıyla uyuyanları uyanabilirlerse uyandırmaktır amacım… Muhteşem QUR’AN’IN gerçek anlamları Kenger-Sümerce ve Samskrita ve Sanskritçe dillerinde açığa çıkacaktır. Ve bunun bir kısmına bu mütevazi kitapta tanık olacağız. Diğer kanıtı iki numaralı KEHF kitabımızda açıkça ortaya koyduk (*)… Her şeyden önce QUR’AN sözcüğü dahi Arapça değildir ve Arapçada hiç bir anlamı da yoktur. Gerçek anlamı KABARİ NİZAM olarak Kenger-Sümercededir ve anlamı evrensel nizam demektir. Sümerce KABARİ sözcüğü günümüz Türkçesinde de Kainat olarak telaffuz edilmektedir. Günümüzde de QUR’AN öğretileri evrensel nizamı, disiplini, evrensel mutluluğumuz için bilerek uymamız gereken kuralları, gerçek anlamda hürriyeti bilgece öğretmiyor mu? Günümüzde de QUR’AN öğretileri evrensel nizam değil midir? Arap diline de K-R-A kök olarak girmiştir ve KIRA sözcüğü kıraat etmek, okumak anlamında yine Kenger-Sümercedir.(**) Muhteşem Qur’an’da sadece Buruc/ 22de doğrudan Levh-i Mahfuz (Levhın Mahfûzın) olarak geçer ki; muhafaza edilen, muhafaza edilmiş levha (saklı düz tablet) Kenger-Sümer tabletlerinde bulunacaktır veya bulundu ancak bunlar derin-derin uyurken Batılılar götürdüler!... Qur’an, Buruc/22de belirtilmiş Levhın Mahfûzın başka, diğer 9 ayette nitelikleri belirtilmiş ancak asırlardır ‘Levh-i Mahfuz’ zan edilerek Qur’an meallerine doğrudan Levh-i mahfuz olarak geçmiş sözcüğün içeriği çok başka kavram ve değerlerdir ki; bu önemli ayrıntıyı karıştırmamak gerekir. (*) Bunun için 60 senemi 47 ülkede araştırmalar yaparak harcadım . http://www.quran-incil-tevrat.com/ hiç bir ücret almadan insanlığa hizmet için sunuyoruz. Çünkü Yüce ALLAH’IN ayetleri parayla satılamaz. (**) Bugünkü Arabiyetil Fusha denen en düzgün Arap lisanı QUR’AN ila düzene girmiştir. Daha önce derme çatma, farklı kabilelerin, bedevilerin kullandığı kuralları olmayan dilleriydi. Sadece Kureyş dil ve lehçesi elit bir yapıya sahipti ve Qur’an Kureyş diliyle gelmiştir, araca değil. EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 8 Hz. Musa’ya verilmiş levhalar Kenger-Sümer tabletlerinden başka bir şey değildir. Kanıt; [Ve Biz, ona (Musa’ya) LEVHALARDA (fi el elvâhi = düz tabletlerin içindeki bilgiler demektir) her şeyden vaaz ederek (eğitip) ve her şeyi tafsil ederek (detaylarını açıklayarak) yazdık (dikkat! Hem öğretilmiş hem de yazılı olarak verilmiş). Artık onu kuvvetlice tut ve kavmine emret. Onu, en güzel şekilde benimseyerek uygulasınlar. Yakında size fasıklar yurdunu göstereceğim. Araf 145] Tevrat’ta "iki levha" verildiği açıkça yazmaktadır. Bu iki levha ‘fi el elvâhi’ Kenger-Sümer tabletlerinden başka hiç bir şey değildir. Batılılar Basra’dan askeri ve sivil gemiler dolusu tabletleri götürdüler… Irak’ın işgalinde Bağdat, Ninova müzelerinde kırıntı bile bırakmadılar… Ninova; Akad’ca Ninua’dır, burada ilk arkeolojik kazılar da 1847 yılında Sir Austen Henry Layard tarafından yapılmış. Şu anda da toprağın altında fiziki araç bulmak için tamamen işgal etmeyi mi planlamaktalar?… Birileri de derin derin, Budist icadı tesbihleriyle daha derin uyuyorlarken!!!... En kısa zamanda bütün Müslüman ülkeler birleşerek Kenger-Sümer tabletlerinin en küçük detayına kadar araştırılması ve insanlıya kazandırılması için akademik çalışmalara başlamalı ve üniversite kurmaları gerekmektedir. Umarım daha fazla geç kalınmadan bu en önemli çalışma başlar. Ben çok yaşlandım, ancak bu kadar yapabiliyorum. Komutanının nezaretinde eli silahlı askerlerin ne işi olabilir Irak müzelerinde? Hiç soran soruşturan olmadı mi? EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 9 Anunnaki Ulema Anunnaki Hakkında Kısaca Kenger-Sümerce ‘ULEMA’ yüce bilgi, en yüce bilgili, bilginlerin başı, bilginlerin sözcüsü vb. gibi anlamlarda herhangi özel bir şahıs için değil de sanki ünvan olarak kullanılmış ve günümüzde de şahsa atfedilerek kullanılmaktadır. Kısaca en yüce bilgiye, bilginin kaynağına verilmiş bir ünvan sanki… Öğrenilmesi zorunlu olan eksiksiz bilgiler, en gerekli bilgiler, insanların menfaati için en gerekli yüce bilgiler vb. gibi anlamlarda da kullanılmış. ‘ANUNNAKİ’ herhangi bir şahıs değildir. Asırlarca devam edegelen erdemin öğreticisi, göksel yüce bilgiler, cennetten gelen veya göklere ait veya yedi boyutlu maddelerden yaratılmış yerlerden gelen bilgiler, bazen de yaratıcıyı kast etmeden Yaratıcı ALLAH’IN asları tanrı anlamında da kullanılmıştır. Nesilden nesile aktarılan, Yaratıcı ile yaratılanlar arasında bilgi getiren götüren, eğitici-öğretici anlamlarında da kullanılmış. Bu öğreti, yani Anunnaki bilgileri, kütüphaneleri, arşivleri binlerce sene devam edegelmiştir. Sümer kültür ve inancında “An ki” dünya işleriyle ilgilenen göksel varlık anlamındadır. Anunnaki veya ANNUNAKİ sözcüğü herhangi bir şahısın tanımı veya ismi değildir. Tanrı AN anlamına da gelir ancak yine de yaratıcı anlamında kullanmamışlar. Yaratılmış varlıklara göksel öğretiler, bilgi öğreten, erdemi öğreten, küre dünyalarda, yer yüzünde kendisine seçkin temsilciler seçen en yüce bilgelik, öğretici, eğitici anlamlarında da kullanılmış. Sümer kültüründe ‘An ki’ sözcüğünü; dünya düzeni, dünya işleriyle ilgilenen göksel varlık anlamında da görmekteyiz. Takdir etmek gerekir ki; 4000 seneden daha uzun ömür sürmüş Sümer lisanında ve gelişim sürecinde kültürlerindeki değişimleri, gelişimleri asla göz ardı edemeyiz ki bu, ciddi akademik başka bir konudur. Sümer tabletleri henüz tam anlamıyla çözülebilmiş de değildir. Çözülmeyi bekleyen yüzbinlerce tabletler, yazıtlar, özellikle astrofizik, enerji, gerçekten uygulanabilen anti- gravitasyon hakkında bilgiler ve genetik alanlarında harika bilgiler var. Bu harika bilgilerin büyük bir kısmına, 12 000 seneden daha eski olan Mahabharata (Sanskritçe) yazıtlarında da rastlamaktayız. Annunaki veya Anunnaki sözcüğü; küre dünyalarda; bundan kasıtları yer yüzlerinde yetenekli, öğrenmeye-öğretmeye elverişli elit temsilciler tayin eden Tanrı An anlamında da kullanılmış. Firavunlar, Roma, eski Yunan kültürlerinde çokça bulunan TANRILAR, TANRIÇALAR modasının da kaynağı Sümer’den ithal edilerek model değişimine uğratılmış, şahsa mahsus yorumlanmış uzantılarıdır. Kengerler dünyanın, dünyaların küre olduğunu da netlikle biliyorlardı. Ne Sümer’de, ne Kengerlerde, ne de ön Türklerde asla TANRILAR/TANRIÇALAR ifadesi yoktur. Tanrı (Tengri) sözcüğünü yaratıcı ALLAH anlamında da kullanmamışlar. Yaratıcı Tanrının asları anlamında kullanmışlardır. Tanrı terimini, YÜCE YARATICIDAN emir, bilgi, yetki almış elit varlıklar için kullanmış olabileceklerini metinlerden ayıklayabiliyoruz. Hacc ibadetinde giyilen ihram denen giysinin, Roma senatörlerinin elit kesimin giydiği sağ tarafı açık, sol tarafın kapalı olan giysi aynı şeydir ve binlerce-binlerce senedir Nepal rahiplerinin kullandığı giysi olup batıya da gezginler tarafından ithal edildiği gibi. Hintliler hala bu ihram denen giysiyi günlük yaşantılarında da giyerler. Muhteşem Qur’an’da olmayan Namaz (Sanskritçe Namaste, Sümerce namazu) ritüelinin Zerdüşt tarafından model değiştirilerek MÖ 6.Y. Yıldan sonra etrafa namaz diye ihraç edildiği gibi… EVRENDE ZAMAN VE HAYAT- 4 GENETİĞİ BOZULMUŞ DİNLER 10 ALTI GÜNDE YARATILMIŞ EVREN GENİŞLEMİYOR SADECE DÖNMEKTEDİR Militarist çıkarlar uğruna kör-topal, kırıp-dökerek yürüyen bilimin ürettiği teknolojiyi bomba yapmak, yani insan öldürmek için kullanan, şişman karınları doymak bilmeyen otoriterler, insanlığın gelişimine zaman kayıp ettirenler insanlığa karşı ne kadar suçluysa; Erdemi, insana, İNSAN İNSANI olabilmeyi öğreten arı-duru dinleri, özellikle Qur’an’ı mezarlıklarda okuyup, fal veya muska kitabı mertebesine getirip, ticari malzeme olarak kullanan, yanlış yamalak Qur’an meali-tefsiri düzenleyen karanlık cüppeliler de bir o kadar suçludurlar. Bilgi kirliliği diyemeyeceğim; bilginin kirlisi olamaz, sadece kirletilmiş bilgiler üretmekten başka bir işe yaramayanlar bu kitapları ikişer kez okumaları gerekir. Çünkü, iyi havlamakla iyi bir köpek olunamaz. Aynı zamanda bir insan, güzel ve yetkin bir biçimde konuşarak, yakasına falan filan akademik etiketler takıp, kafasına Hint icadı sarık, sırtına da karanlık cüppeler geçirerek BİLGE DE olamaz… Şu iki ayeti yüzlerce kez anlamak için okuyup, anladığını da yaşamaları gerekir; [Qur’an Bakara 204, 205; Ve insanlardan, dünya hayatında (yaşadığı süre içinde) sözü (şatafatlı, etkileyici konuşmalarıyla) senin hoşuna giden (seni etkileyerek, kendi gizli-kirli amacını gizleyen, iki veya çoklu kişilikleri olan karanlık amaçlı) kimseler vardır. Ve kalbinde olana (mümin veya Müslüman görünümündedir ve inandırıcı yalanlarla üstelik ‘Allah şahidimdir’ şeklinde yeminler de ederek) Allah’ı da şahit tutar. (OYSA) O, HASIMLARINIZIN, DÜŞMANLARINIZIN EN AZILISIDIR. Ve dönüp (kendi kirli amacını planlamaya gittiği) zaman, (Onun yegâne hedefi, çabası) yeryüzünde fesat çıkarmak, EKİNİ-NEBATATI (gıdalarınızın, sebzelerinizin, meyvelerinizin genetiğini de değiştirerek) VE NESLİNİZİ (sizin geleceğinizi, yeni nesilleri floride ve diğer ilaçlarla, görsel tuzaklarla ve genlerinize, epifiz bezine olumsuz etkiler yaparak) HELÂK ETMEK İÇİN ÇALIŞIR. Ve Allah fesadı sevmez. Qur’an Bakara 204, 205 ] Falanca filanca etiketli Qur’an mealcileri asırlardır hiç mi okumadılar bu apaçık ayetleri? Okuduğunu anlamamak gibi özürleri varsa ne amaçla yanlış yamalak QUR’AN meal-tefsir yaparlar, insanları karanlıklara mahkûm ederler? Ayet açıkça belgelemektedir ki ‘ekinin, nebatatın, gıdalarınızın DNA’larını bozar ve böylece neslinizi helâk etmek için çalışır ‘ ALLAH rızası için birileri açıklasın, bu ayetin açıkça anlattığı tehlikeyi anlamamak mümkün müdür? İblisin tayfaları, gıdalarımızın kaynağı nebatatın DNA’larını bozup neslimizi YOK etmeye çalışırken Müslümanlar da daha derin uyumak ve zaman bulursa ilk fırsatta da birbirlerini ısırmak için çalışır!… Kanıtı mı? Müslüman ülkelerin 1400 senelik halleri ortadadır!... Nasıl olurda bu apaçık ayetler anlaşılamaz ve hala genetiği bozulmuş, kodlanmış gıdalarla NESLİN, gelecek nesillerin yok edilmesine göz yumulur? Devam edelim; Edwin Hubble’ın harikulade tespitinden sonra bilimle herhangi seviyede alakası olmayanlar, sadece para kazanmak için QUR’AN meal-tefsir edenler kolları sıvadı ve ‘QUR’AN zaten bunu çoktaaaaan tasdik ediyordu’ yaygarasıyla ‘MUSIUNE’ sözcüğüne biraz ayar verdiler, kauçuk lastik gibi oraya buraya çekiştirdiler. ‘Qur’an da evrenin genişlediğini yazıyor’ diye altını da imzalayıp mühürleyerek, yanlışı da tasdik eden renklendirilmiş şarlatanlıklarını millete yutturdular. Üstelik birkaç metrelik uzun uzun akademik unvanlarını da başlık yaparak…

Description:
Titreyen ve Işıldayan ATOMLAR,. *. QUR'AN, Tevrat ve Matematik,. *. QUR'AN, Tevrat ve Boşluk Şakulü,. *. Ta-Ha ve TUVA. *. Dünya Atlantis'in Akıbetine Gidiyor,. *. Akıl ve Nefs,. *. Şirke boyanmış din tacirleri,. *. Black and White Holes, Kara ve beyaz delikler,. *. Fiziğin Felsefi Engi
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.