YENİ KUŞAK HAK OLARAK ÇEVRE HAKKI (The Environmental Right As a New Generation Right) Kemal DADAK1 ÖZ Çevre sorunları, teknolojik gelişmeler ve kentleşme surecine bağlı olarak sü- rekli artış göstermektedir. Artan sorunların yaşam alanını tehdit etmesi, çevre hakkının ayrı bir hak olarak düzenlenmesini gerektirmiştir. Gelecek nesil- lere yaşanabilir bir çevre bırakabilme düşüncesi ve çevre hakkının önemi her geçen gün artmaktadır. Üçüncü Kuşak haklar arasında yer alan çev- re hakkı, gelecek nesillerin çevre hakkına sahip olduğu hususuna vurgu yapmaktadır. Çevre hakkı, bireylere, sivil toplum kuruluşlarına ve devlet- lere sorumluluklar yüklemekte, çevre politikalarına ve çevresel yönetim sürecine katılımı gerektirmektedir. Bu yönüyle çevre hakkı, tüm ülkelerin işbirliğini gerektiren bir insan hakkıdır. Bu çalışmada, çevre hakkının bir insan hakkı olarak ulusal ve uluslararası alanda gelişimi ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: İnsan hakları, çevre hakkı, dayanışma hakları, sür- dürülebilir kalkınma, üçüncü kuşak haklar. ABSTRACT Environmental issues show increase constantly based on technological developments and process of urbanization. Threatening the habitat by increasing issues, required to arrange environmental right as a separate right. The idea of leaving a habitable environment for future generations and the importance of environmental right are increasing day by day. Environmental right which is one of the Third Generation Rights emphasizes the subject of the next generations had the environmental right. Environmental right gives responsibilities to individuals, nongovernmental organizations, governments and requires to participation in environmental policy and environmental management process. Environmental right is a human right with this aspect, which requires cooperation of all countries. 1 Yargıtay Tetkik Hakimi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Doktora Öğrencisi, [email protected]. 309 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı In this study, considering the development of environmental right as a human right nationally and internationally. Key Words:Human rights, environmental right, solidarity rights, sustainable development, third generation rights. GİRİŞ Çevre sorunlarının sanayileşme ve kentleşme sürecine bağlı olarak kü- resel bir boyut kazanması ile birlikte bu sorunların çözümünde ulusal dü- zeydeki çabalar giderek yetersiz kalmış, bu yetersizlik ulusların çok yönlü işbirliğini ve çevre hakkının ayrı bir hak olarak düzenlenmesini gerek- tirmiştir. Sağlıklı bir çevrede yaşama talebinin ayrı bir hak olarak kabul edilmesinin arkasında birinci ve ikinci kuşak hakların gelişiminin katkısı büyük olmuştur. Birinci kuşak haklar, insanın vücut bütünlüğü üzerinde güvenceler getirirken, zamanla çevre de bu güvencenin bir parçası olarak yorumlan- maya başlanmıştır. İkinci kuşak haklar alanında yapılan düzenlemelerin bir kısmı ise doğrudan çevrenin düzenlenmesiyle ilgilidir. Çevre hakkı en temel insan hakkı olan yaşam hakkı ve insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı ile de bağlantılıdır. Dolayısıyla insanın bedensel ve ruh- sal yönden sağlığı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşaması ile doğru oran- tılıdır. Yeni bir insan hakkı olarak gündeme gelen çevre hakkı, dünyanın çevre konusuna çekilen dikkatinin bir göstergesi ve geleneksel insan hak- ları araçlarıyla önlenemeyen çevre sorunlarına çözüm bulmaya yönelik uluslar arası belge ve anayasalara giren, çevreyi korumanın en etkili ve önemli hukuksal aracını oluşturmaktadır. Bir insan hakkı olarak ilk kez 1972 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda yayınlanan Stockholm Bildirgesi’nde somut ifadesini bu- lan çevre hakkı kavramı, 1992 Rio Konferansı’nda ve daha sonraki ulus- lararası belgelerde, ülke anayasalarında ve çevreyle ilgili özel kanunlarda yer almıştır. Bu çalışmada, bir insan hakkı olarak çevre hakkının anlamı, çevre hakkının küresel gelişimi ve mevzuatımızda nasıl düzenlendiği üzerinde durulacaktır. I. YENİ KUŞAK HAKLAR A. GENEL OLARAK Günümüzde insan hakları denilince, geniş anlamda, insanın insan ol- masından kaynaklanan, maddi ve manevi gelişimini amaçlayan hakları- nın tümü anlaşılmaktadır. Bu haklara sahip olmak için insan olarak doğmak yeterlidir. Bu haklar, 310 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı Kemal DADAK In this study, considering the development of environmental right as a insan onurunun gereği olarak sahip olduğumuz vazgeçilmez, devredil- human right nationally and internationally. mez hakların tümüdür. Bu hakların bir başka özelliği de evrensel, özgür- lükçü, eşitlikçi, barışçı, sorumluluk telkin edici ve etik temellere dayalı Key Words:Human rights, environmental right, solidarity rights, olmalarıdır. Bu nedenle, bu haklar dayandıkları felsefe gereği tüm ülkeler sustainable development, third generation rights. için evrensel olup, ayrı kişi, kültür ya da siyasi sisteme göre farklılık gös- GİRİŞ termezler2. Çevre sorunlarının sanayileşme ve kentleşme sürecine bağlı olarak kü- İnsan hakları bir defa tanındıktan sonra bu haklar, toplumsal, ekono- resel bir boyut kazanması ile birlikte bu sorunların çözümünde ulusal dü- mik ve siyasal değişmeler neticesinde çeşitlenmeye başlamıştır. 17 ve 18. zeydeki çabalar giderek yetersiz kalmış, bu yetersizlik ulusların çok yönlü yüzyılda ortaya çıkan klasik haklar birinci kuşak, 19 ve 20. yüzyılda or- işbirliğini ve çevre hakkının ayrı bir hak olarak düzenlenmesini gerek- taya çıkan sosyal haklar ikinci kuşak haklar olarak adlandırılırken, İkinci tirmiştir. Sağlıklı bir çevrede yaşama talebinin ayrı bir hak olarak kabul Dünya Savaşı’ndan sonra üçüncü kuşak hakları ortaya çıkmıştır. edilmesinin arkasında birinci ve ikinci kuşak hakların gelişiminin katkısı B. BİRİNCİ KUŞAK HAKLAR büyük olmuştur. Kısaca birinci kuşak haklar da denilen klasik haklar, kişi özgürlüğü ve Birinci kuşak haklar, insanın vücut bütünlüğü üzerinde güvenceler siyasal hakları içermektedir ve insanın, insan olması nedeniyle bazı hakla- getirirken, zamanla çevre de bu güvencenin bir parçası olarak yorumlan- ra sahip olduğu söyleminin ortaya çıkmasıyla ilk defa ileri sürülmüş olan maya başlanmıştır. İkinci kuşak haklar alanında yapılan düzenlemelerin haklardır. Bu haklar 17 ve 18. yüzyıl düşünürleri tarafından dile getirilmiş bir kısmı ise doğrudan çevrenin düzenlenmesiyle ilgilidir. Çevre hakkı en ve Amerikan ve Fransız devrimleri ile birlikte yazılı hale gelerek güven- temel insan hakkı olan yaşam hakkı ve insanın maddi ve manevi varlığını ce altına alınmaya çalışılmış3, bireyciliğin de gelişmesinin etkisiyle insan, geliştirme hakkı ile de bağlantılıdır. Dolayısıyla insanın bedensel ve ruh- toplumdan ayrı bir varlık ve değer olarak görülmeye başlanmıştır. 17. ve sal yönden sağlığı, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşaması ile doğru oran- 18. yüzyıllarda, çeşitli ülkelerde bildirge ve anayasalarda kabul edilen bu tılıdır. Yeni bir insan hakkı olarak gündeme gelen çevre hakkı, dünyanın haklara baktığımızda kabul edilen birinci kuşak haklar: Yaşam hakkı ve çevre konusuna çekilen dikkatinin bir göstergesi ve geleneksel insan hak- kişi dokunulmazlığı, kişi özgürlüğü ve kişi güvenliği, düşünce ve düşün- ları araçlarıyla önlenemeyen çevre sorunlarına çözüm bulmaya yönelik ceyi açıklama özgürlüğü, inanç ve ibadet özgürlüğü, konut dokunulmaz- uluslar arası belge ve anayasalara giren, çevreyi korumanın en etkili ve lığı, mülkiyet hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, seçme ve seçilme önemli hukuksal aracını oluşturmaktadır. hakkı, kamu hizmetine girme hakkı gibi hakları içermektedir4. Bir insan hakkı olarak ilk kez 1972 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Birinci kuşak insan haklarını ağırlıklı olarak “negatif statü hakları” Konferansı’nda yayınlanan Stockholm Bildirgesi’nde somut ifadesini bu- (koruyucu haklar) oluşturmaktadır. Bu hakların temel özelliği, kişiye lan çevre hakkı kavramı, 1992 Rio Konferansı’nda ve daha sonraki ulus- devlet, toplum ve üçüncü kişilerin karışamayacağı, dokunamayacağı özel, lararası belgelerde, ülke anayasalarında ve çevreyle ilgili özel kanunlarda bağımsız bir hareket alanı sağlamasıdır. Bu alana devletin, toplumun ve yer almıştır. Bu çalışmada, bir insan hakkı olarak çevre hakkının anlamı, üçüncü kişilerin müdahalesini yasaklayarak karışmama ödevi yükler. Ki- çevre hakkının küresel gelişimi ve mevzuatımızda nasıl düzenlendiği şinin bu özel alanda dilediğini yapabilmesi asıldır. Devlete düşen görev üzerinde durulacaktır. ise, kişiye karışmamak, pasif bir tutum takınmaktır. Devlet, bu haklarla il- I. YENİ KUŞAK HAKLAR gili alanlarda özgürlüğün kullanılmasını kolaylaştırmak amacıyla hakkın kullanımını sınırlamadan düzenleme yapabilir5. A. GENEL OLARAK 2 ÇOTUKSÖKEN, Betül; “İnsan Haklarının Korunmasının Felsefi Temelleri”, Hukuk Felsefesi Günümüzde insan hakları denilince, geniş anlamda, insanın insan ol- ve Sosyoloji Arşivi, Haz.: Hayrettin Ökçesiz, No: 4, 2002, s. 32. masından kaynaklanan, maddi ve manevi gelişimini amaçlayan hakları- 3 UYGUN, Oktay; “İnsan Hakları Kuramı”, YKY, İstanbul, 2000, s. 22., 4 ENGİN, Zeynep, İnsan Haklarının Evrimi ve Sınıflandırılmasıhttp://www.sodev.org.tr/ nın tümü anlaşılmaktadır. Okullar/SDO/ders_notlari/insan_Haklarinin_Evrimi.htm 5 KABOĞLU, İbrahim Ö. İnsan Haklarının Hukuksal Yapısı, (Özgürlükler Hukuku)Afa Bu haklara sahip olmak için insan olarak doğmak yeterlidir. Bu haklar, Yayınları, İstanbul 1998, s. 10. 311 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı C. İKİNCİ KUŞAK HAKLAR Herkesin doğuştan sahip olduğu kabul edilen klasik haklar 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa ülkeleri anayasalarına girmiş olmasına rağmen, so- mut olarak uygulanamamakta, birçok eşitsizlik ve kısıtlanan özgürlük- ler göze çarpmaktadır. Bu dönemde insan hakları, yoksullukla boğuşan, hiçbir özgürlüğü olmayan bir kesimin değil, çok sınırlı sayıda zenginliğe ulaşmış burjuvanın kullandığı haklar olarak görünmektedir. Dolayısıyla, insanlara soyut olarak bazı özgürlüklerin verilmesinin yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. İkinci kuşak haklar adı verilen ve sosyal haklar başlığı altında da incelenen bu yeni hakların devlete bir hizmet sunma görevi yüklediği görülmektedir. Bu haklar, devlete hizmet sunma yükümlülüğü yüklediğinden, devletin mali olanaklarıyla sıkı bir ilişki içerisindedir6. Klasik haklara eklenen bu haklar, insan haklarının zenginleşmesine neden olmuş ve ikinci kuşak hakların ortaya çıkmasıyla zengin, yoksul herkesin insan haklarından yararlanması olanağı doğmuştur. Sosyal hak- lar da denilen ikinci kuşak hakları: Çalışma hakkı, sendika kurma hakkı, grev ve toplu sözleşme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, parasız öğrenim ve eğitim görme hakkı, sağlık hakkı, korunmaya veya desteklenmeye muh- taç kesimlerin korunmasıyla ilgili haklar olarak sayabiliriz. Ağırlıklı olarak pozitif statü haklarının (isteme hakları) özelliklerini gösteren ikinci kuşak haklar, devlete, toplumdaki değişik sınıf ve katman- lar arasındaki uçurumu gidermek, ekonomik ve sosyal sorunları çözmek konusunda görevler yüklemekte, bireylere devletten olumlu bir hareket, bir hizmet isteme yetkisi vermekte; bu anlamıyla birinci kuşak hakların tersine, devletin pasif rolünü terk ederek bütün vatandaşlarının kendileri- ne tanınan haklardan tam ve eşit olarak yararlanmalarını sağlamak ama- cıyla müdahalede bulunmasını ve tedbirler almasını gerekli kılmaktadır7. D.ÜÇÜNCÜ (YENİ) KUŞAK HAKLAR 17 ve 18. yüzyılda ortaya çıkan birinci kuşak “klasik haklar” ve 19 ve 20. yüzyılda ortaya çıkan ikinci kuşak “sosyal haklar”ın ardından, 2. Dünya Savaşı sonrasında insan haklarının devletlerin iç sorunu olmak- tan çıkıp uluslararası toplum düzeyine taşındığı, insan haklarının uluslar üstü anlam, koruma ve güvence mekanizmalarına kavuştuğu dönemde bilimsel ve teknik ilerlemelerin yarattığı sorunlar sonucu ortaya çıkan ve “dayanışma hakları” olarak da adlandırılan üçüncü kuşak insan hakları gündeme gelmiştir. Teknik ve bilimsel ilerlemelerin yol açtığı tehlikelere karşı bugünün insanı ile birlikte gelecek kuşakların da korunması hede- 6 UYGUN, s. 23. ENGİN,www.sodev.org.tr 7 KAPANİ, Münci: Kamu Hürriyetleri,AÜHFY, 6. bası, Ankara 1981, s. 51 312 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı Kemal DADAK C. İKİNCİ KUŞAK HAKLAR fiyle 1982 yılında Birleşmiş Milletler bünyesinde hazırlanan “Dayanışma Haklarına İlişkin Uluslararası Üçüncü Pakt Ön Tasarısı” dört özgün hakkı Herkesin doğuştan sahip olduğu kabul edilen klasik haklar 18. ve 19. düzenleme konusu yapmıştır. Bunlar; çevre hakkı, barış hakkı, gelişme hakkı yüzyıllarda Avrupa ülkeleri anayasalarına girmiş olmasına rağmen, so- ve insanlığın ortak malvarlığına saygı hakkı olarak açıklanmıştır8. Konularını mut olarak uygulanamamakta, birçok eşitsizlik ve kısıtlanan özgürlük- evrensel değerlerin oluşturduğu bu yeni haklar, devlet sınırlarının ötesin- ler göze çarpmaktadır. Bu dönemde insan hakları, yoksullukla boğuşan, de tüm insanlar arasında ortak bir “dayanışma”yı ifade eder. Bu kuşakta hiçbir özgürlüğü olmayan bir kesimin değil, çok sınırlı sayıda zenginliğe yer alan dayanışma hakları, birinci ve ikinci kuşak haklardan farklı olarak, ulaşmış burjuvanın kullandığı haklar olarak görünmektedir. Dolayısıyla, toplumda yaşayan herkesin çabalarını birleştirmesini, kamu kurumları- insanlara soyut olarak bazı özgürlüklerin verilmesinin yeterli olmadığı nın, bireylerin, toplulukların ve devletin aktif katkısını gerekli kılmakta- ortaya çıkmıştır. İkinci kuşak haklar adı verilen ve sosyal haklar başlığı dır9. altında da incelenen bu yeni hakların devlete bir hizmet sunma görevi yüklediği görülmektedir. Bu haklar, devlete hizmet sunma yükümlülüğü Bu bakımdan üçüncü kuşak haklar, kolektif boyutu ön planda olan yüklediğinden, devletin mali olanaklarıyla sıkı bir ilişki içerisindedir6. haklardır. Hakkın öznesi olarak bireyin yanı sıra, bireylerin oluşturduk- ları topluluklar ve halklara da vurgu yapılmaktadır. Birleşmiş Milletler Klasik haklara eklenen bu haklar, insan haklarının zenginleşmesine Genel Kurulu’nda kabul edilen 1984 tarihli Halkların Barış Hakkına Dair neden olmuş ve ikinci kuşak hakların ortaya çıkmasıyla zengin, yoksul Bildirge “gezegenimizde yaşayan halkların kutsal barış hakları....” (m. 1), 1986 herkesin insan haklarından yararlanması olanağı doğmuştur. Sosyal hak- tarihli Gelişme Hakkına Dair Bildirge “gelişme hakkı, her insanın ve bütün lar da denilen ikinci kuşak hakları: Çalışma hakkı, sendika kurma hakkı, halkların... vazgeçilmez bir insan hakkıdır” (m.1) cümleleriyle başlar. 20. yüz- grev ve toplu sözleşme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, parasız öğrenim ve yılın son çeyreğinde ortaya çıkan bu yeni kuşak haklar, gerek dünyamızın eğitim görme hakkı, sağlık hakkı, korunmaya veya desteklenmeye muh- yaşanılır bir gezegen olma niteliğini yok etme potansiyeline sahip büyük taç kesimlerin korunmasıyla ilgili haklar olarak sayabiliriz. küresel sorunlara çözüm arama çabasından doğması, gerek kolektif nite- Ağırlıklı olarak pozitif statü haklarının (isteme hakları) özelliklerini likleri ve gerçekleşebilmeleri için devletlerin, uluslararası toplumun, tek gösteren ikinci kuşak haklar, devlete, toplumdaki değişik sınıf ve katman- tek bireylerin ve birey topluluklarının, yani kısaca herkesin çabalarını bir- lar arasındaki uçurumu gidermek, ekonomik ve sosyal sorunları çözmek leştirmek zorunda olması nedeniyle, birbiriyle yakından ilişki içinde olup konusunda görevler yüklemekte, bireylere devletten olumlu bir hareket, iç içe geçmiş vaziyettedir. Bu durum 1992 Rio Bildirgesi’nde şu şekilde bir hizmet isteme yetkisi vermekte; bu anlamıyla birinci kuşak hakların ifade edilmektedir; “Barış, gelişme ve çevrenin korunması karşılıklı olarak ba- tersine, devletin pasif rolünü terk ederek bütün vatandaşlarının kendileri- ğımlıdır ve birbirinden ayrılmaz” (Rio Bildirgesi ilke 25). “Beşeri varlıklar, sür- ne tanınan haklardan tam ve eşit olarak yararlanmalarını sağlamak ama- dürülebilir gelişmeye ilişkin kaygıların merkezinde yer alır. Onlar, doğayla uyum cıyla müdahalede bulunmasını ve tedbirler almasını gerekli kılmaktadır7. içinde sağlıklı ve üretken bir yaşam hakkına sahiptirler” (Rio Bildirgesi ilke 1)10. D.ÜÇÜNCÜ (YENİ) KUŞAK HAKLAR İnsanlar arasındaki dayanışmayı gerçekleştirmek ve ortak değerlerin dayanışma yoluyla korunması, geliştirilmesi amacıyla UNESCO (Birleş- 17 ve 18. yüzyılda ortaya çıkan birinci kuşak “klasik haklar” ve 19 miş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) yeni insan hakları oluştur- ve 20. yüzyılda ortaya çıkan ikinci kuşak “sosyal haklar”ın ardından, 2. ma çabası içine girmiştir. Bu çabalar sonucu, barış hakkı, gelişme hakkı, Dünya Savaşı sonrasında insan haklarının devletlerin iç sorunu olmak- halkların kendi kaderini belirleme (self-determinasyon) hakkı ve çevre tan çıkıp uluslararası toplum düzeyine taşındığı, insan haklarının uluslar hakkının da içinde bulunduğu “dayanışma hakları” üçüncü kuşak haklar üstü anlam, koruma ve güvence mekanizmalarına kavuştuğu dönemde olarak belirlenmiştir. Dayanışma haklarının kaynaklandığı sorunlar, “tüm bilimsel ve teknik ilerlemelerin yarattığı sorunlar sonucu ortaya çıkan ve insanlığın yan yana geldiği takdirde çözebileceği, yoksa tek tek insanların “dayanışma hakları” olarak da adlandırılan üçüncü kuşak insan hakları gündeme gelmiştir. Teknik ve bilimsel ilerlemelerin yol açtığı tehlikelere 8 KAPANİ, s. 52; ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku,Yetkin Yayınları, 3. baskı, Ankara karşı bugünün insanı ile birlikte gelecek kuşakların da korunması hede- 1993, s. 110; 9 KABOĞLU, İnsan Haklarının Gelişmeci Özelliği ve Anayasa Yargısı”(Anayasa Yargısı),Cilt 9 6 UYGUN, s. 23. ENGİN,www.sodev.org.tr (1992), s.123; 7 KAPANİ, Münci: Kamu Hürriyetleri,AÜHFY, 6. bası, Ankara 1981, s. 51 10 KABOĞLU,Çevre Hakkı”,(İnsan Hakları),YKY, İstanbul 2000, s. 16. 313 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı ya da ülkelerin, üstesinden gelemeyeceği sorunları” oluşturmaktadır. Da- yanışma hakları olarak da adlandırılan bu haklar, diğer tüm insan hakları- nın da korunması için ortak gözetim, işbirliği ve dayanışma özelliği belir- gin bir biçimde ortada olan haklardır11. Esasında bu tür haklar geleneksel insan haklarının bir uzantısı olmayıp onların yeni bir yorumudur, insani değerler global boyutta ele alınmaya çalışılmaktadır12. 20. Yüzyılın ikinci yarısının, ikinci çeyreği ile birlikte gelişen ve şekille- nen üçüncü kuşak haklarının ortaya çıkmış olması, diğer kuşak haklardan vazgeçildiği anlamına gelmemektedir. Aksine bu haklar birbirini destek- lemekte ve tamamlamaktadırlar13. İnsanların sağlıklı, temiz, bozulmamış bir çevrede yaşamalarını güvence altına alan çevre hakkı; savaşın olmadığı, terörün ve şiddetin önlendiği, silahlanmanın önüne geçildiği bir ortamda yaşama olanağı sağlayan barış hakkı; uygarlığın gelişmesiyle ortaya çıkan fırsatlardan herkesin, her topluluğun eşit ve dengeli biçimde yararlanma- sını hedef alan gelişme hakkı ve bu hakların uzantıları olan güvenlik, silahsızlanma, kültürel kimliğe saygı, insani yardım, halkların kendi ka- derini tayin gibi haklar, yaşam hakkı ortak temelinde yükselen evrensel değerleri oluşturmakta ve önceki iki kuşak hakların da tam olarak gerçek- leşeceği “toplumsal ve uluslararası bir düzen” hedeflemektedir14. II. YENİ KUŞAK HAK OLARAK ÇEVRE HAKKI A. ÇEVRE HAKKININ ÜÇÜNCÜ KUŞAK HAK NİTELİĞİ Dayanışma hakları adını verdiğimiz üçüncü kuşak insan haklarını do- ğuran nedenlerin başında bilimsel ve teknik ilerlemenin yarattığı sorunlar yer aldığını belirtmiştik. Çevre kirliliğinin boyutlarının artması, nükleer silahların tüm insanlığı yok edecek bir savaş tehlikesine yol açması, böl- gesel savaş ve çatışmalar, ülkeler ve bölgeler arasındaki büyük gelişmişlik farkları gibi insanoğlunun yeryüzündeki varlığını sürdürebilme olanağını tehdit eden sorunlar; uluslararası planda ortak bir dayanışmayı, bu sorun- lara ortak çözümler bulmayı, büyük uluslararası toplantı ve konferanslar- da yeni kuşak hakların tanınmasını gündeme getirmiştir. İşte bu uluslararası toplantı ve belgeler ile ortaya çıkan ve olgunlaşan dayanışma hakları, tüm insanlığın yan yana geldiği takdirde çözebilece- ği, yoksa tek tek insanların ya da ülkelerin üstesinden gelemeyeceği so- runlardan kaynaklanmaktadır. Bu haliyle de konularını evrensel değerler 11 ÖNDÜL, Hüsnü; “Kentli Haklarının Kavramsal Temelleri, İnsan Haklarının Kavramsal Temelleri”, İnsan Hakları Derneği Yayınları, Ankara, 2000, s. 85. ENGİN,www.sodev.org.tr 12 TEZCAN, Durmuş/ ERDEM, Mustafa Ruhan/ SANCAKTAR, Oğuz/ ÖNOK, Rifat Murat; İnsan Hakları El Kitabı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 77. 13 KABOĞLU, s. 272. ENGİN,www.sodev.org.tr 14 KABOĞLU, s. 299. 314 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı Kemal DADAK ya da ülkelerin, üstesinden gelemeyeceği sorunları” oluşturmaktadır. Da- oluşturmaktadır. Bu bağlamda dayanışma haklarının ortak temeli, bu gün yanışma hakları olarak da adlandırılan bu haklar, diğer tüm insan hakları- yaşayan herkesin ve gelecek kuşakların yaşam hakkıdır ve doğası gereği nın da korunması için ortak gözetim, işbirliği ve dayanışma özelliği belir- bu haklar, tek tek bireylerin, birey topluluklarının, kamu ve özel kuruluş- gin bir biçimde ortada olan haklardır11. Esasında bu tür haklar geleneksel ların, devletlerin ortak çabası ve dayanışması ile anlam kazanmaktadır. insan haklarının bir uzantısı olmayıp onların yeni bir yorumudur, insani Çevre hakkı da, diğer dayanışma hakları gibi belirli bir topluluk halin- değerler global boyutta ele alınmaya çalışılmaktadır12. de yaşam anlayışını dile getirir. Toplumsal yaşama katılanların tümünün 20. Yüzyılın ikinci yarısının, ikinci çeyreği ile birlikte gelişen ve şekille- çabalarını birleştirmesiyle gerçekleşebilir. Gerek konusu, gerek öznesi ve nen üçüncü kuşak haklarının ortaya çıkmış olması, diğer kuşak haklardan muhatabı yönünden çevre hakkı, içinde yer aldığı üçüncü kuşak hakların vazgeçildiği anlamına gelmemektedir. Aksine bu haklar birbirini destek- tüm özelliklerini taşımaktadır. lemekte ve tamamlamaktadırlar13. İnsanların sağlıklı, temiz, bozulmamış Çevre hakkı, mülkiyet hakkı ile çatışma halinde bulunmasına karşı- bir çevrede yaşamalarını güvence altına alan çevre hakkı; savaşın olmadığı, lık; birinci kuşak haklardan yaşam hakkı ve ikinci kuşak haklardan sağlık terörün ve şiddetin önlendiği, silahlanmanın önüne geçildiği bir ortamda hakkı ile birbirini bütünleyici ve tamamlayıcı yakın bir ilişki içerisindedir. yaşama olanağı sağlayan barış hakkı; uygarlığın gelişmesiyle ortaya çıkan Çevre hakkı, yaşam hakkı bakımından vazgeçilmez nitelikte olup yaşam fırsatlardan herkesin, her topluluğun eşit ve dengeli biçimde yararlanma- hakkının güvencesini oluşturur. Çünkü çevre hakkının konusu, yaşamın sını hedef alan gelişme hakkı ve bu hakların uzantıları olan güvenlik, içinde gerçekleştiği “çevre”dir; amacı da insanoğlunun ve tüm canlı var- silahsızlanma, kültürel kimliğe saygı, insani yardım, halkların kendi ka- lıkların hayatını idame ettirdikleri yer olan çevrenin korunması, iyileşti- derini tayin gibi haklar, yaşam hakkı ortak temelinde yükselen evrensel rilmesidir. Yaşam hakkı, ancak insanın maddi ve manevi varlığını gelişti- değerleri oluşturmakta ve önceki iki kuşak hakların da tam olarak gerçek- rebileceği, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürebileceği koşullara sahip bir leşeceği “toplumsal ve uluslararası bir düzen” hedeflemektedir14. çevrede anlam ifade eder ve bu bakımdan çevreye yönelik her tehdit aynı II. YENİ KUŞAK HAK OLARAK ÇEVRE HAKKI zamanda yaşam hakkını da tehdit eder. Bu noktada çevre hakkı, yaşam hakkının gerçekleşebilmesi için bir ön koşul olarak kabul edilebilir15. A. ÇEVRE HAKKININ ÜÇÜNCÜ KUŞAK HAK NİTELİĞİ Nihayetinde “çevre”nin, insanlığın ortak malvarlığının bir parçası ol- Dayanışma hakları adını verdiğimiz üçüncü kuşak insan haklarını do- duğu düşüncesiyle korunması, iyileştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarıl- ğuran nedenlerin başında bilimsel ve teknik ilerlemenin yarattığı sorunlar ması gereken bir değer olarak kabul edilmesi, anayasal düzeyde bir insan yer aldığını belirtmiştik. Çevre kirliliğinin boyutlarının artması, nükleer hakkı olarak değerlendirilmesine bağlıdır. Sağlıklı ve düzenli bir çevrede silahların tüm insanlığı yok edecek bir savaş tehlikesine yol açması, böl- yaşamak anayasal bir hak olarak tanındığı ve koruma altına alındığı tak- gesel savaş ve çatışmalar, ülkeler ve bölgeler arasındaki büyük gelişmişlik dirde, bizatihi doğal çevrenin kendisi de korunması gereken bir varlık ve farkları gibi insanoğlunun yeryüzündeki varlığını sürdürebilme olanağını değer olarak kabul görecektir16. Bu sayededir ki çevre unsurlarına yönelik tehdit eden sorunlar; uluslararası planda ortak bir dayanışmayı, bu sorun- olumsuz etki ve zararları önlemek, çevreye karşı suç teşkil eden fiilleri ce- lara ortak çözümler bulmayı, büyük uluslararası toplantı ve konferanslar- zalandırmak amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmak ve önlemleri almak da yeni kuşak hakların tanınmasını gündeme getirmiştir. devletin yükümlülüğü olarak kabul edilmektedir17. İşte bu uluslararası toplantı ve belgeler ile ortaya çıkan ve olgunlaşan 1. Çevre Hakkının Konusu dayanışma hakları, tüm insanlığın yan yana geldiği takdirde çözebilece- ği, yoksa tek tek insanların ya da ülkelerin üstesinden gelemeyeceği so- Çevre hakkının konusu,en genel anlamıyla çevrenin korunması ve ge- runlardan kaynaklanmaktadır. Bu haliyle de konularını evrensel değerler liştirilmesidir. Ancak çevre hakkının konusu, çevre kavramının tanımı ile daha net açıklığa kavuşturulabilir. 11 ÖNDÜL, Hüsnü; “Kentli Haklarının Kavramsal Temelleri, İnsan Haklarının Kavramsal Temelleri”, İnsan Hakları Derneği Yayınları, Ankara, 2000, s. 85. ENGİN,www.sodev.org.tr 12 TEZCAN, Durmuş/ ERDEM, Mustafa Ruhan/ SANCAKTAR, Oğuz/ ÖNOK, Rifat Murat; 15 KABOĞLU, Özgürlükler Hukuku,s. 296. İnsan Hakları El Kitabı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 77. 16 TURGUT, Nükhet: Çevre Hukuku,Yenilenmiş 2. Bası, Savaş Yayınevi, Ankara 2001, s. 613 vd 13 KABOĞLU, s. 272. ENGİN,www.sodev.org.tr 17 KANTAR, H. Elvend: “Çevre Hukukunda Sorumluluk Kavramı”, IBD,C. 58, S. 1-2-3, İstanbul, 14 KABOĞLU, s. 299. Ocak-Şubat-Mart 1984, s. 20 315 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı Genel bir tanımla çevre, insan faaliyetleri ve canlı varlıklar üzerinde hemen ya da süre içinde dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin belirli bir zamandaki toplamıdır18. Bu çerçevede çevre hakkının konusu, insan varlığı ile yeryüzünün tüm canlı organizmalarının yaşamlarını sürdürdüğü biyosfer, insan ve diğer canlıların yaşamını sürdürdüğü ve kısa ya da uzun dönemde etkileşim içinde bulunduğu “yaşam çevresi”dir19. Anayasamızın 56. maddesi “sağ- lıklı ve dengeli” nitelemesi yaparak ekolojik dengeye vurgu yapmaktadır. Çevre Kanunu da “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “çevre”yi, “canlıla- rın yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etki- leşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam” olarak tanımlamakta ve çevre hakkının konusunu bu şekilde be- lirlemektedir. Çevre hakkının konusu, doğal çevrenin yanı sıra “yapay çevre”yi de kapsamaktadır. “Yapay çevre, insanın yaşamaya karar vererek yerleştiği; yaşaması için gerekli değişiklikleri yaptığı; fiziksel ve kimyasal yollarla doğal çevresini etkilediği çevredir”20. Yani insan, doğal çevrede kendi faaliyetleri ile ortaya çıkardığı bir yapay çevreye; bunun zaman içindeki birikiminden oluşan “tarihsel çevre”ye ve bu tarihsel birikimden doğan “kültürel çevre”ye de sahiptir. Sonuç olarak çevre hakkının konusu, “do- ğal çevre ile insanın tarih boyunca doğal çevresini işleyerek biçimlendir- diği insan elinden çıkan çevrenin oluşturduğu bütün anlamında “yaşama çevresi”dir21. 2. Çevre Hakkının Sahipleri Çevre hakkının öznelerini, bu hakkın kullanıcıları, yani bu hakka uyulmasını talep edebilecek şimdiki ve gelecek kuşaklar olarak belirle- mek mümkündür. Öznenin ikinci kısmı, çevre hakkının yararlanıcıları bakımından diğer haklarda bulunmayan bir özelliği de yansıtmaktadır. Bu hak günümüz insanlarının gelecek kuşaklara karşı sorumluluğu ve iki kuşak arasındaki dayanışmayı göstermektedir. Çevre hakkının sahipleri, bu hakka “saygıyı isteyebilecek” yararlanıcı- ları olmakla birlikte, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olanlar, yalnızca insanlar değildir. Kaboğlu’na göre çevre hakkı, aynı za- 18 KELEŞ, Ruşen / ERTAN, Birol: Çevre Hukuku’na Giriş,İmge Kitabevi, Ankara 2002,s. 81. 19 KELEŞ/ERTAN,s. 85 20 ÇÖRTOĞLU, Sahir: Komşuluk Hukukunda Taşınmaz Mülkiyetinin Kullanılmasının Çevreye Etki veSonuçları (MK 661),AİTİA Yayınları, Ankara 1982, s. 24 21 KUZU, Burhan, Sağlıklı ve Dengeli Bir Çevrede Yaşama Hakkı,Fakülteler Matbaası, İstanbul 1997. s. 157. 316 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı Kemal DADAK Genel bir tanımla çevre, insan faaliyetleri ve canlı varlıklar üzerinde manda insan dışında, başta hayvan türü olmak üzere bütün canlı varlıkla- hemen ya da süre içinde dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek ra aittir. Zira insan, doğal çevre ve ortamından ayrı olmayıp onun bileşen- fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin belirli bir zamandaki lerinden biridir. Bu bakımdan diğer haklardan farklı olarak çevre hakkı, toplamıdır18. hakkın sahipleri (özneleri) konusunda daha geniş bir uygulama alanına sahiptir. Hakkın sahipleri, bireyler, birey toplulukları, gelecek kuşaklar ve Bu çerçevede çevre hakkının konusu, insan varlığı ile yeryüzünün tüm devletler olmak üzere dört kategoride ele alınabilir. canlı organizmalarının yaşamlarını sürdürdüğü biyosfer, insan ve diğer canlıların yaşamını sürdürdüğü ve kısa ya da uzun dönemde etkileşim B. ÇEVRE HAKKININ TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ içinde bulunduğu “yaşam çevresi”dir19. Anayasamızın 56. maddesi “sağ- 1. Uluslararası Hukuk Belgelerinde Ortaya Çıkışı lıklı ve dengeli” nitelemesi yaparak ekolojik dengeye vurgu yapmaktadır. Çevre Kanunu da “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde “çevre”yi, “canlıla- Çevre hakkı, diğer dayanışma hakları gibi belirli bir topluluk halin- rın yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etki- de yaşam anlayışını dile getirir. Toplumsal yaşama katılanların tümünün leşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çabalarını birleştirmesiyle gerçekleşebilir. Dayanışma hakları, insanlar ortam” olarak tanımlamakta ve çevre hakkının konusunu bu şekilde be- arasındaki dayanışma ve birlikte hareket etmeyi geliştirmeye yöneliktir. lirlemektedir. Çevre hakkı sahipleri, çevrelerindeki olumsuz etkilerden korunma, olum- lu etkileri de isteme olanağına sahiptirler. Çevre hakkının konusu, doğal çevrenin yanı sıra “yapay çevre”yi de kapsamaktadır. “Yapay çevre, insanın yaşamaya karar vererek yerleştiği; Çevrenin korunması ve çevre kirliliği problemi, kirliliğin kaynağı olan yaşaması için gerekli değişiklikleri yaptığı; fiziksel ve kimyasal yollarla ülke ile sınırlı kalmamakta dünya üzerinde var olan diğer devletleri ve doğal çevresini etkilediği çevredir”20. Yani insan, doğal çevrede kendi insanları da etkilemekte ve ilgilendirmektedir. Bunun tabi sonucu olarak, faaliyetleri ile ortaya çıkardığı bir yapay çevreye; bunun zaman içindeki çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi için birtakım devletle- birikiminden oluşan “tarihsel çevre”ye ve bu tarihsel birikimden doğan rarası çalışmalar ve toplantılar düzenlenmiştir. “kültürel çevre”ye de sahiptir. Sonuç olarak çevre hakkının konusu, “do- Daha önce de belirttiğimiz gibi, ikinci Dünya Savaşı sonrasında, dünya ğal çevre ile insanın tarih boyunca doğal çevresini işleyerek biçimlendir- üzerinde meydana gelen olayların ve genel durumun da etkisiyle, dünya diği insan elinden çıkan çevrenin oluşturduğu bütün anlamında “yaşama topraklarının durumu ile ilgili toplantılar yapılmış, 1965 yılında Birleş- çevresi”dir21. miş Milletlerin ihtisas kuruluşlarıyla bağlantılı danışma kurulları kurul- 2. Çevre Hakkının Sahipleri muş,1970 yılında Tabiatın Korunması Hakkında Avrupa Konferansı dü- zenlenmiştir. Çevrenin korunması ve çevre kirliliği ile ilgili olarak bütün Çevre hakkının öznelerini, bu hakkın kullanıcıları, yani bu hakka uluslararası gelişmelerin yanında Birleşmiş Milletler Teşkilatı içinde de uyulmasını talep edebilecek şimdiki ve gelecek kuşaklar olarak belirle- 1971 yılında bazı çalışmalar yapılmaya başlanmış, 1973 yılında bu çalış- mek mümkündür. Öznenin ikinci kısmı, çevre hakkının yararlanıcıları malar “Çevre İçin Birleşmiş Milletler Programı”nı meydana getirmiştir. bakımından diğer haklarda bulunmayan bir özelliği de yansıtmaktadır. Halen bu çalışmalar kısa adı UNEP olan kuruluş tarafından yürütülmek- Bu hak günümüz insanlarının gelecek kuşaklara karşı sorumluluğu ve iki tedir. 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre kuşak arasındaki dayanışmayı göstermektedir. Konferansı’nın sonunda, “Dünya Çevre Sorunları ve Çevrenin Korunma- Çevre hakkının sahipleri, bu hakka “saygıyı isteyebilecek” yararlanıcı- sı” konusunda çok önemli bir bildiri yayınlanmıştır. ları olmakla birlikte, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip Konferansın en önemli amacı ve hedefi; her ülkenin çevreye karşı so- olanlar, yalnızca insanlar değildir. Kaboğlu’na göre çevre hakkı, aynı za- rumluluğunu kabul etmesi, insanın yeryüzündeki varlığını sürdürebilme- 18 KELEŞ, Ruşen / ERTAN, Birol: Çevre Hukuku’na Giriş,İmge Kitabevi, Ankara 2002,s. 81. sinin esas koşulu olduğu noktasında birleşilmesidir. Konferans sonunda 19 KELEŞ/ERTAN,s. 85 ise, gelişmekte olan ülkeleri, kalkınırken çevre sorunlarının ortaya çıkma- 20 ÇÖRTOĞLU, Sahir: Komşuluk Hukukunda Taşınmaz Mülkiyetinin Kullanılmasının Çevreye sını önlemeye yöneltmenin, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki ayrımlar Etki veSonuçları (MK 661),AİTİA Yayınları, Ankara 1982, s. 24 21 KUZU, Burhan, Sağlıklı ve Dengeli Bir Çevrede Yaşama Hakkı,Fakülteler Matbaası, İstanbul giderilmedikçe çevre koşullarının iyileştirilmesinde önemli bir ilerleme 1997. s. 157. 317 Yeni Kuşak Hak Olarak Çevre Hakkı kaydedilemeyeceğinin ve kalkınmanın çevreyi korumakla çelişen bir ta- rafının olmadığının önemine vurgu yapılmıştır22. Türkiye ile birlikte 113 ülkenin katıldığı konferansta “çevre sorunla- rının evrenselliği” üzerinde durulmuş, bir insan hakkı olarak çevre hak- kı ilk kez hukuksal değer olarak ifade edilmiş ve tanınmıştır. Konferans sonunda yayımlanan Stockholm Bildirgesi’nin ilk maddesinde “İnsan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren, nitelikli bir çevrede, öz- gürlük, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları temel hakkına sahiptir” ilkesi yer almıştır. Bu ilkenin önemi, ilk kez bir bildiride sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ifade edilmesidir. Söz konusu bildiri, yasal açıdan bağ- layıcı olmamakla birlikte hukukî bir öneme sahiptir. Bu bildirgede; her ülkenin ekonomik gelişmesi ve sosyal gelişmesini kendi çevresini koru- yacak şekilde gerçekleştirmesi, her ülkenin kendi kaynaklarını koruma- sı, kirleten devletten kirletme tazminatı istenmesi, bütün ülkenin çevre kirliliğiyle ilgilenmesi teklif edilmiştir. Bu konferansın sonuç bölümünde ilk kez kişinin çevre hakkı olarak belirlenebilecek bir hakkı olduğu ortaya konulmuştur. Buna göre çevre hakkı; bireye hürriyet, eşitlik ve refah içe- risinde yaşayabileceği bir çevrenin gerçekleştirilmesini devletten istemek hakkını vermektedir. Her ne kadar çevre hakkının bu bildirge ile kabulü siyasal bir ilke niteliğinde olsa ve subjektif bir hak sağlamasa da23, ilk kez uluslararası bir genel bildirgede karara bağlanması, Konferans’a katılan ülkelerin temel bir hak olarak kabul etmesi ve hakkın oluşumu ve tanın- ması bakımından çok önemli bir ilk adımdır. 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Kon- feransı’nda kabul edilen 97 sayılı kararda, devletler, çevrenin yönetim ve denetiminde kamunun katılımını kolaylaştırmaya çağrılmakta, bu amaçla bireylerin aktif katılımını teşvik edici yöntemleri geliştirmenin önemi vur- gulanmaktadır. Stockholm konferansından on yıl sonra 28 Ekim 1982 tarihinde Birleş- miş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen Dünya Doğa Şartı, çevre hak- kının uygulamaya geçirilmesi konusunda devletlerin yükümlülüklerini ve bireylerin katkılarını belirleyerek daha somut ilkeler öngörmüştür24. Ayrıca türlerin ve ekosistemlerin korunmasının, bugünkü ve gelecek ku- şaklar açısından önemi vurgulanarak “sürekli ve dengeli gelişme” kavra- mına yer verilmiştir. Daha sonra 1984 yılında Tokyo Konferansı düzenlenmiş ve bu konfe- 22 KELEŞ, /ERTAN, s. 98; EKİNCİ, Oktay: “5 Haziran 1972 Bildirgesi Işığında İnsan Hakları ve Çevre”, Yeni Türkiye Dergisi,İnsan Hakları Özel Sayısı II, S. 22, Ankara 1998, s. 1192. 23 ÖZDEK, Yasemin E. : İnsan Hakkı Olarak ÇevreHakkı,TODAİE Yayınları, Ankara 1993,s.72. 24 KUZU, s. 338;KABOĞLU, İbrahim Ö.: “Çevre Hakkı”, s. 18; 318
Description: