13 yaşındayken "dünya öğretmeni"se çilen Krishnamurti, hayatını dünyayı do laşarak, insanlarla, yaşama ve dünyaya dair konuşarak geçirdi. Kendisine me- sihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Onun için, karşılaştığı herkes başlı başına bir “birey”di. Bu nedenle öğretmekten çok paylaşmayı ilke edindi. Yine de dünya üzerindeki milyonlarca kişi ondan çok şey öğrendi “Yoksulluk toplumun suçudur, açgözlü ve kurnaz kimsele rin diğerlerini sömürüp yükseldikleri bir toplumun kabaha tidir yoksulluk. Anlaşılması gereken husus, neden zenginle rin ve yoksulların olduğu değil, başarı hırsıdır. Değişmesi gereken.şey, büyük biri olma, başarılı bîri olma isteğimiz dir... Dünyada büyük biri, başarılı biri olma dürtüsü varlığını koruduğu sürece zenginler ve yoksullar, sömürenler ve sömürülenler de olmaya devam edecektir.” Krishnamurti’ yi dinlemek Buda’yı dinlemeye benziyor: Öylesine güçlü, öylesine insanın içine işliyor ki! Âldous Huxley — Krishnamurti’ nin dili yalın, ufuk açıcı ve ilham verici... Gündelik hayatı engelli bir yarış veya bir fare kapanı ol maktan çıkarıp neşeli bir uğraşa dönüştürüyor, — Henry Miller Jiddu Krishnamurti (12 Mayıs 1895 -17 Şubat 1986) Hindistan'ın Madanapalle kentinde doğdu. 1909 yılında C. W. Lead- beater tarafından keşfedildi. 13 yaşındayken Theosophical Society tarafından "dünya öğretmeni" seçildi. Konuşmalar: ve yazıları her hangi bir dirile bağlantılı değildi. Kendisine mesihlik yakıştırılmış olmasına rağmen bunu hiçbir zaman kabul etmedi. Dünyanın her yerinde geniş bir izleyici kitlesine ulaşmış olmasına rağmen iradesi dışında oluşturulan bu topluluğu kendi isteğiyle dağıttı. Çünkü hiç bir zaman kendisini bir otorite olarak görmedi ve çevresinde mürit lerin oluşmasına izin vermedi. Onun yaklaşımı bir birey olarak baş ka bir bireyle iletişim kurmak üzerineydi. Eserleri, dünyayı dolaşarak yaptığı konuşmalardan, başkaları tara fından derlendi. Konuşmalarında "hakikatin/ gerçeğin, yolları olma yan bir ülke" olduğuna ve bireyin ancak farkındalıkla ve yaşamla bü tünleşerek gerçeğe/hakikate ulaşabileceğine işaret etti. Ölümle yaşa mın bir ve tekliği, yaşamın durağan olamayacağı, korku, özgürlük, şid det, doğa ve çevre üzerine konuşmalar yaptı. Yaşamının büyük bölümünü Hindistan, İngiltere ve Amerika ara sında gidip gelerek geçiren Jiddu Krishnamurti ardında sayısız eser bı rakarak, 17 Şubat 1986'da 91 yaşındayken kanserden öldü. J. Krishnamurti'nin Omega Yayınları'ndan Çıkan Kitapları Bunları Düşün Bilinenden Kurtulmak Sen Dünyasın İlk ve Son Özgürlük içsel Devrim J. KRISHNAMURTI YENİ BİR YAŞAM Öğrenme ve anlam arayışı üzerine İngilizceden Çeviren: Orhan Düz 1. baskı: Omega Yayınları, 2010 J. Krishnamurti YENİ BİR YAŞAM Kıishnamurîi Kitaplığı - 6 Özgün Adı; Life Ahead Copyright © 1963 Krishnamurti Foundation of America Krishnamurti Foundation of America P.O. Box 1560 Ojai, California 93024 USA E-mail: [email protected] Website: www.kfa.org }. Krishnamurti ve Krishnamurti Foundation hakkında bilgi almak için www.jkrishnamurti.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Yayın Hakları © Omega Yayınları ISBN 978-975-468-981-5 Sertifika No: 10962 Yayın Yönetmeni: Aslı Kurtsoy Hısım İngilizceden Çeviren: Orhan Düz Editör: Sinan Köseoğlu Sayfa Düzeni: Tülay Malkoç Kapak Tasarımı: Özlem Sancı Baskı: Kurtiş Matbaası Topkapı / İstanbul Tel.: (212) 613 68 94 Omega Yayınları Ankara Cad. 54/12 • TR-34110 Sirkeci-lstanbul Telefon: 0 212 - 512 21 58 • Faks: 0 212 - 512 50 80 www.omegayayirtcilik.com ® [email protected] Genel Dağıtım: Say Dağıtım Ltd. Şti. Ankara Cad. 54/4 ® TR-34110 Sirkeci-lstanbul Telefon: 0 212 - 528 17 54 « Faks: 0 212 - 512 50 80 online satış: www.saykitap.com « e-posta: [email protected] İÇİNDEKİLER Giriş...................................................................................................7 1. Eğitimin İşlevi Nedir?.............................................................29 2. Korku İnisiyatifi Önler............................................................35 3. Otorite Zekâyı Köreltir.............................................................43 4. Özgürlüğü ve Disiplini Anlamak..........................................53 5. Düşünmeyi Öğrenmek.............................................................61 6. Güvence Diye Bir Şey Var mı?................................................69 7. Neden Hırslısınız?....................................................................81 8. Sevgi Nedir?................................................................................91 9. Zihni Anlamanın Önemi.......................................................101 10. Dinlemek Üzerine.................................................................109 11. Bilgi Her Şey Değildir..........................................................119 12. Gerçek Sevginin Niteliği.....................................................123 13. Anlamak Ezberlemek Değildir...........................................131 14. Kıskançlık Nedir?.................................................................139 15. Yaratıcı Olan Hafıza Değil Anlayıştır...............................149 16. Sözcüklerin Önemim Kavramak.........................................159 17. Zihin Huzuru Bulabilir mi?................................................167 18. Ne İçin Yaşıyoruz?................................................................175 19. Zekice Yaşamak....................................................................181 20. Doğru Eğitim Almak...........................................................191 21. Din Aslında Bir Eğitim Sürecidir ......................................205 22. Hakikati Keşfetmek.............................................................219 23. Okulu Bitirmek.....................................................................229 Soru Dizini...................................................................................233 Sözlük........................................................................................„240 GİRİŞ Krizlerin ve sorunların dağ gibi büyüdüğü dünyamızda tüm hayat sürecinin kavranmasından doğacak tamamen farklı türde bir ahlâk anlayışına, davranış biçimine ve eylem tarzı na acilen ihtiyacımız var. Bu meseleleri siyasi ve örgütsel yöntemlerle, ekonomik düzenlemeler ve değişik reformlarla çözmeye çalışıyoruz, fakat zaman zaman geçici bir rahatlık sağlamalarına rağmen bunların hiçbiri insan varoluşunun karmaşık sorunlarını şimdiye değin çözebilmiş değil. Ne ka dar kapsamlı olursa olsun ve ne kadar kalıcı görünürse gö rünsün, bütün bu reformlar daha fazla kargaşa çıkarmaktan ve dolayısıyla daha fazla reform yapma ihtiyacı doğurmak tan öteye geçemiyor. İnsanın karmaşık varlığını bütün yönle riyle anlamadan salt reform yapmak daha fazla reform yap maya yönelik yeni ve karmaşık talepleri canlandırmaktan öteye geçmeyecek. Reformun sonu yok ve bu doğrultuda ka lıcı bir çözüm bulma olanağı da yok. Keza siyasi, ekonomik ve sosyal devrimler de çözüm de ğildir, çünkü bunlar ürkütücü zorbalıkların yaşanmasına yol açmış ve iktidar ile otoriteyi farklı bir grubun eline vermek ten öteye geçmemiştir. Bu tür devrimler hiçbir zaman karga şa ve çatışmadan çıkış yolu olmamıştır. Öte yandan tamamen farklı türde bir devrim söz konusu. Saplanıp kaldığımız bitmek tükenmek bilmeyen endişeler den, çatışmalardan ve yılgınlıklardan başımızı kaldıracaksak sözünü ettiğim devrimin gerçekleşmesi gerek. Bu devrim so- 7 nunda değersiz olduğu anlaşılan teori ve idealle değil bizzat zihinde gerçekleşecek radikal bir dönüşümle başlamak zo runda. Böylesi bir dönüşüm ancak doğru eğitim ve insan var lığının bütünüyle gelişip serpilmesi sayesinde gerçekleşebi lir. Sadece düşüncede değil, aynı zamanda zihnin tamamın da gerçekleşmesi gereken bir devrim bu. Ne de olsa düşünce kaynak değil bir sonuçtur. Kaynağı kökten dönüştürmeden sonucu değiştirmek yetmez. Günümüzde bizler sonuçlar ve belirtilerle uğraşıyoruz. Eski düşünce tarzlarını kökünden kazıyıp, zihni geleneklerden ve alışkanlıklardan özgür kıla rak hayati bir değişim meydana getirmiyoruz. Bizim burada ilgilendiğimiz şey işte bu hayati değişimdir ve ancak doğru eğitim söz konusu değişimi hayata geçirebilir. Araştırmak ve öğrenmek zihnin işlevidir. Öğrenmekten kastım hafızanın geliştirilmesi veya bilgi birikimi değil, ya nılsamaya düşmeden berrak ve sağlıklı düşünme, inançlar dan ve ideallerden değil de olgulardan yola çıkma kapasite sidir. Düşünce çıkarımlardan doğuyorsa öğrenme gerçek leşmez. Salt bilgi veya malumat edinmek öğrenmek değil dir. Öğrenmek için, anlamayı sevmek ve bir şeyi sırf o şey hatırına yapma hevesi duymak gerekir. Hangi türde olursa olsun zorlamanın olduğu yerde öğrenme gerçekleşmez. Zorlama ise değişik kılıflara bürünebilir, değil mi? Zorlama etkileme, bağlama ve tehdit yollarıyla gerçekleşebildiği gibi, ikna edici teşvik ve üstü örtülü ödül biçimleriyle de gerçek leşebilir. Çoğu insan karşılaştırmanın öğrenmeyi desteklediğine inanır; oysa gerçek bunun tam tersidir. Karşılaştırmak yılgın lığa yol açarak rekabet adım verdiğimiz kıskançlığı teşvik et mekten başka bir şey yapmaz. Diğer ikna türleri gibi karşılaş- tırma da öğrenmeyi önler ve korkuyu körükler. Keza hırs da korkuyu körükler. İster kişisel olsun ister kolektif olanla öz deşleşsin, hırs her zaman topluma karşıt bir şeydir. İnsani ilişkilerde görülen sözde soylu hırs temelde yıkıcıdır. 8 İyi bir zihnin gelişmesini teşvik etmek gerekiyor, iyi bir zi hin hayatın pek çok meselesini bir bütün olarak ele alan ve onlardan kaçarak kendisiyle çelişmeyen, yılgınlığa düşme yen, kinik veya sert olmayan zihindir. Ayrıca zihnin kendi şartlanmasının, güdülerinin ve çabalarının farkına varması da gereklidir. İyi bir zihin geliştirmek bizim başlıca amaçlarımızdan biri olduğundan, öğretmek büyük önem kazanıyor. Yalnızca bilgi vermekle yetinmeyip, zihnin tamamını geliştirmek kaçınılmaz dır. Eğitimci bilgi verirken fikir alışverişine başvurmalı ve öğ rencileri bağımsız sorgulama ve düşünmeye teşvik etmelidir. "Bilen kişi" olarak otoritenin öğrenmede yeri yoktur. Hem eğitimci hem de öğrenci birbirleriyle kurdukları özel ilişki içinde öğrenme etkinliğinde bulunur; ama bu, eğitimcinin düşüncenin düzenliliğini göz ardı ettiği anlamına gelmez. Düşüncenin düzenliliği dayatıcı bilgi sunumları şeklindeki bir disiplinle sağlanamaz; ancak eğitimci zekâyı geliştirmede özgürlük duygusunun rol oynadığını anladığında düşünce nin düzenliliği kendiliğinden oluşur. Buradaki özgürlük aklı na esen her şeyi yapmak veya salt çelişki taşıyan düşünceler üretmek değildir. Öğrencinin gün içindeki düşünceleri ve ey lemleri yoluyla haberdar olduğu güdülerinin ve yönelimlerin farkına varmasına yardım etmektir özgürlük. Disiplinli bir zihin asla özgür bir zihin değildir; ne de bas kı altındaki bir zihin özgür olmayı isteyebilir. Zihin ancak ar zunun tüm sürecini kavrayarak özgür olabilir. Disiplin her zaman zihni belli bir inanç ya da düşünce sisteminin çatısı al tındaki harekete hapseder, değil mi? Ve böyle bir zihin asla zeki olma özgürlüğüne sahip değildir. Disiplin otoriteye itaa ti getirir. Disiplin, işlevsel beceri talep eden bir toplum yapı sı içinde hareket etmeyi sağlar, ama kendi kapasitesine sahip zekâyı uyandırmaz. Hafıza sayesinde kapasitesini artırmak tan başka bir şey yapmamış bir zihin bilgisayara benzer; o her ne kadar şaşırtıcı derecede beceri ve doğrulukla çalışsa da yi 9 ne de bir makinedir. Otorite zihni belli bir yönde düşünmeye ikna edebilir. Fakat belli çizgilerde veya öngörülmüş bir çıka rımla düşünmeye yönlendirilmek hiç de düşünmek değildir; bu sadece insanın bir makine gibi çalışmasına benzer ki bera berinde yılgınlığı ve diğer sefaletleri getirir, düşüncesizliği ve hoşnutsuzluğu körükler. Biz her bir insanın tüm varlığıyla gelişmesiyle ilgileniyo ruz; eğitimcinin bir kavram veya ideal olarak düşündüğü kurgusal bir kapasiteyle ilgilenmiyoruz. İnsanın kendi en yüksek, en tam kapasitesini gerçekleştirmesine yardım etme ye çalışıyoruz. Her tür karşılaştırma biçimi ister bilim insanı ister bahçıvan olsun bireyin tamamen serpilip gelişmesini en geller. Karşılaştırma olmadığı zaman bilim insanının tüm ka pasitesi ile bahçıvanın tüm kapasitesi aynıdır; ama araya kar- şılaştırma girince kötüleme ve kıskançlık dolu tepkiler ortaya çıkar ki bu da insanlar arasında çatışma yaratır. Istırap gibi sevgi de kıyas kabul etmez; daha fazlasıyla veya daha azıyla karşılaştırılamaz. İstırap ıstıraptır, sevgi de sevgi, ister yok sulda ister zenginde olsun fark etmez. Her bir bireyin tamamen gelişmesi eşitlerden oluşan bir toplum yaratır. Ekonomik veya manevi düzlemde eşitliği sağlama yönünde günümüzde verilen toplumsal mücadele nin hiçbir anlamı yoktur. Eşitliği tesis etmeyi amaçlayan sos yal reformlar toplum karşıtlığının diğer türlerim besler; fakat doğru eğitimde sosyal veya başka türlü reformlarla eşitliği sağlamaya gerek kalmaz, çünkü kıskançlık duygusuyla ka pasiteleri kıyaslama sona erer. Bu noktada işlev ile statüyü birbirinden ayırmalıyız. Tüm duygusal ve hiyerarşik itibarıyla statü ancak işlevlerin yük sek ve düşük diye karşılaştırılmasından doğar. Her bir birey tüm kapasitesiyle gelişip serpildiğinde, işlevlerin karşılaştı rılması söz konusu olmaz; sadece öğretmen, başbakan veya bahçıvan olarak kapasitenin ifadesi söz konusu olur ve böy lece statü kıskançlık hastalığından kurtulur. 10