Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE UYGUR ŞAİR BOĞDA ABDULLA Ahmet KARAMAN Öz Boğda Abdulla, Çağdaş Uygur edebiyatının yetiştirdiği öncü şairlerden biridir. Şiire getirdiği yeni ve cesur adımlarla Uygur şiirine yön vermiş önemli bir şahsiyettir. Şiir yazmaya başladığı ilk yıllarda çocuk şiirleriyle tanınmıştır. Sanatının olgunluk döneminde şiirlerinde folklorik unsurlardan yararlanmıştır. Bu yönüyle Çağdaş Uygur şiirinde kalıcı izler bırakmayı başarabilmiştir. Bu yazıda Boğda Abdulla’nın hayatı, edebî kişiliği, şiire getirdiği yenilikler ve şiirleri üzerinde durulacaktır. Boğda Abdulla’nın değişik zamanlarda yazdığı şiirlerden bazıları“Qedimiy Yarġolda Keçküz” adlı kitapta toplanmıştır. Şairin edebî kişiliğini değerlendirirken genellikle bu eserde yer alan şiirleri dikkate alınmıştır. Anahtar Sözcükler: Boğda Abdulla, Uygur şiiri, çağdaş Uygur edebiyatı. THE UIGHUR POET BOGDA ABDULLA Abstract Bogda Abdulla is one of the leading poets who was raised in modern Uighur literature. He is an important personality in terms of giving nem and brave direction to the Uighur poem. He is noted for children poems which he wrote during his first year in poetry. He benefits from folkloric elements in his poems during the maturity term of his art. On that sense, he achieved to leave his marks in the Modern Uighur poem. This article will discourse on the life of Bogda Abdulla, his literary personality, his innovation brought to the poem, and his poems. Some of the poems which Bogda Abdulla wrote in the different times are collected into the book called “Qedimiy Yarġolda Keçküz”. The literary personality of the poem is evaluated, generally through the poems in this book. Keywords: Bogda Abdulla, Uighur poem, modern Uighur literature. 1. Hayatı1 Çağdaş Uygur edebiyatına önemli katkılar sağlayan Boğda Abdulla 1941’de Çin’in Kansu eyaletinin merkezî şehri olan Lanzhou’da tüccar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Ailesi ile birlikte daha sonra Urumçi’ye yerleşen şair 1960 yılına kadar Urumçi 2. İlkokulu ve Urumçi Tecrübe Ortaokulunda okumuştur. 1960 ile 1965 yılları arasında Şincan Üniversitesinin Edebiyat Fakültesinde okumuştur. Eğitimi bittiğinde Şincan Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde öğretim elemanı olarak göreve başlayan Boğda Abdulla, daha sonra profesörlüğe yükselmiştir. Yrd. Doç. Dr.; Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, [email protected]. 1 Şairin hayatı hakkında bilgiler “Milletler Neşriyati. (2006). Uyġur Edebiyati Tarixi 4-1.Béyciñ: Milletler Neşriyati (s. 286-295)” adlı eserden özetlenerek alınmıştır. 701 Ahmet KARAMAN Boğda Abdulla’nın bugüne kadar Bahar Ġunçiliri (1978), Yelken ( 1983), Çüş Köridu Bir Tüp Anargül (1988), Qiz Qelesi (1993), Salġa Téşi (1998), Şéir Meñgü Axirlaşmaydu (2002), Yéziqçiliq Toġrisida (1983), Yéziqçiliq İlmi (1996), Şéiriyettiki Boşluq (2004), Komzek Kötürgen Qiz (2004) adlarında yayımlanmış şiir kitapları, bilimsel eserleri ve eserlerinden seçmeler bulunmaktadır. Şairin edebî kişiliğini ortaya koymak için “Qedimiy Yarġolda Keçküz” adlı şiir kitabında yer alan şiirleri değerlendirilmiştir. Bu eserde 1964-2008 yılları arasında yazdığı yüz yirmi yedi şiiri yer almaktadır. 2. Edebî kişiliği Boğda Abdulla sanat hayatına 1954 yılında “Şincañ Yaşliri” (Şincan Gençleri) adlı gazetede yayımlanan “Déhqan Qizliri Heqqide Qoşaq” (Çiftçi Kızları Hakkında Koşak) isimli şiiriyle başlamıştır. Şiire başladığı yıllarda, yazdığı çocuk şiirleriyle tanındı. Çocuklar için yazdığı şiirlerdeki tasvirlerin ilgi çekici olması, şiirlerin kısa, dilinin akıcı ve çocukların diline yakın olması, şiirlerin hatırlanma ve anlaşılmasının kolay olması ona 1950 ile 1960’lı yıllarda çocuk şiirleri sahasında haklı bir şöhret kazandırmıştır. Ancak ona şiirde asıl şöhreti getiren ve şair kimliğini oluşturan şiir, 1960’lı yılların ortasında yazdığı “Çoġluq Balladisi” (Ateşli Destan) isimli şiiridir. 1970’li yıllardaki siyasi ortam şairlere çeşitli kısıtlamalar getirir. Bu dönemde “Cilġidin Çoqqilarġa” (Dereden Tepelere), “Mecnuntalniñ Tégide” (Salkımsöğüdün Altında), “Bulbulni Solima Qepezge” (Bülbülü Koyma Kafese), “Kayima Ana” (Sinirlenme Ana) gibi lirik şiirlerin yanında “Güldestixan”, “Meryem” gibi destanları da yazmıştır. Boğda Abdulla bu eserlerde realist bir bakış açısıyla Uygur halkının durumunu tefekkür etmiştir. 1980 yılından itibaren Boğda Abdulla’nın şiir anlayışında yenilikler görülmektedir. 1980 ve 1990’lı yıllar, şairin en verimli olduğu ve edebî kişiliğinin olgunlaştığı bir dönemdir. Boğda Abdulla kendi şiir anlayışını şöyle dile getirir: “Devrin özelliklerine göre şiir de yenilenmelidir. Biz fikirleri özgürce ve tam ifade edecek yeni şiiri cesaretle yazmalıyız.” (Sultan, 2009: 127). Şair bu dönemde yazdığı “Anican, Anican Yaşiġin Uzaq”, “Ana”, “Turpan Qesidisi”, “Gül ve Muqamçi”, “Çüş Köridu Bir Tüp Anar Gül”, “Qaġa Heqqide Rivayet”, “Ör Kişiñni Bergin Tögiler”, “Şéiriyet İlahi”, “Yaz Yamġuri”, “Bir Rivayet”, “Qiz Qelesi”, “Muqam” gibi şiirlerde insan, tabiat ve hayat hakkındaki özgün ve derin fikirleriyle yenilik peşinde koştuğunu açıkça ortaya koyar. Bu şiirler, şairin edebî kişiliğini en güzel yansıtan şiirlerdir. Şiirdeki tasvirleri, basit tabiat olaylarını çok farklı bir gözle süzüp onlara yeni ve derin anlamlar yüklemesi her kesimden okuyucuyu etkilemektedir. Tabiatı şiir için önemli bir kaynak olarak gören şair, tabiatın her noktasını şiirlerine ilmik ilmik işlemiştir. Şair için diğer ilham kaynakları ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 702 Ahmet KARAMAN insan ve hayattır. Şair, şiirlerinde okuyucuyla dertleşir, onlara felsefi görüşlerini, duygularını ve hayat tecrübelerini aktarır. Ana adlı şiirde bu durum açıkça görülür: Toqsanġa ulaşti, Doksana ulaştı Közi xireleşti, Gözü donuklaştı Tonumaydu gahida séni, Tanımaz bazen seni Séni çaqiramaqçi bolup Seni çağıracak olsa Çaqiridu başqa birini, Çağırır başka birini, Başqa biri çaqirandek. Başka birini çağırmış gibi Toqsan yaz, Doksan yaz, Toqsan küz, Doksan güz Toqsan qiş, Doksan kış, Toqsan etiyaz, Doksan bahar Ötüp ketti Geçip gitti Mañliyiġa iz sélip, Alnına iz bırakıp, Ötüp ketti sudek Geçip gitti su gibi Emdi, Şimdi Tétikliki yoq Çabukluğu yok Burunqidek. Eskisi gibi Yer aylinar, Dünya döner Vaqit uçar, Vakit geçer Bügünniñ bosuġisida Bugünün basamağında Ete saqlap turar. Yarın bekler Şundaq, Bunun için Qériydu barçe: Yaşlanır her canlı Ademmu, İnsan da, Derexmu, Ağaç da, Quşlarmu… Kuşlar da... “Ana” şiiri, şairin şiire bakışının özetidir. Uygur halk edebiyatı çizgileriyle yenilikçi anlayışın sentezlendiği bu şiirde, Rus şiirinde sıkça görülen merdiven dize özellikleri de görülür. Dizelerin uzunlu kısalı sıralanması hayatın inişli çıkışlı olmasıyla ilgilidir. “Doksan yaz, doksan güz, doksan kış, doksan bahar; dokuz ay, dokuz gün, dokuz saat, dokuz dakika” merdiven basamakları şeklinde düzenlenerek hayatın farklı dilimlerini göstermektedir. Şair, yeni şiiri cesaretle söyleme maharetini bu eserinde açıkça göstermiştir. ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 703 Ahmet KARAMAN Şairin 1980’li yıllarda yazdığı kısa ve yeni tarzdaki şiirleri dikkat çekmiştir. Boğda Abdullah’ın şair olarak yetişmesinde Rus şairi Lermantov, Puşkin, Özbek şairi Hamit Alimcan, Kazak şairi Abay’ın önemli rolü olmuştur (İnayet, 2000: 243). 1990’lı yıllardan sonra şair, yönünü geleneğe çevirir. Bu dönemde yazdığı şiirler; efsaneler, halk destanları gibi folklorik unsurlarla bezenmiştir. Halk edebiyatının izinden giden şair “Qaġa Heqqide Rivayet” (Karga Hakkında Efsane), “Enber Heqqide Rivayet” (Anber Hakkında Efsane), “Sündük Heqqide Rivayet” (Kuş Hakkında Efsane), “Quyun Heqqide Rivayet” (Kasırga Hakkında Efsane), “Aq Qu Heqqide Rivayet” (Ak Kuğu Hakkında Efsane) gibi çağdaş anlatılar vasıtasıyla yepyeni fikirleri okuyucuyla paylaşır. Şair, bu tarz şiirlerinde geleneğin yöntemini kullanarak daima ‘yeni’nin peşinde olduğunu göstermiştir. Aqqu Heqqide Rivayet adlı şiirde aynı zamanda milletin tek yürek, tek nefes olmasının önemine dikkat çeker: AQ QU HEQQİDE RİVAYETAK KUĞU HAKKINDA RİVAYET Aq ve pakiz Ak ve temiz Bir cüp aq qu Bir çift ak kuğu Tépişqanda Buluştuklarında Béşimiz baş bolsun dep, Başımız baş olsun deyip Ayaġimiz taş bolsun dep, Ayağımız taş olsun deyip Teñ uçarmiş, Birlikte uçarmış, Teñ qonarmiş. Birlikte konarmış. Qaysibiriniñ baġrini Herhangi birinin bağrını Qan qilip oq, bolmisa çare, Kanatsa kurşun, çaresiz kalsa Saq qalġini pir-pir aylinip Sağ kalanı pır pır dönüp Pelekke çiqip, Göğe çıkıp Andin özini yerge atarmiş Oradan kendini yere atarmış Bolmaq üçün pare ve pare. Olmak için parça parça. Bu dönemde yazdığı “Salġa Téşi” (Sapan Taşı) sadece şairin sanat anlayışını değil Çağdaş Uygur edebiyatının geldiği noktayı göstermesi bakımından da önemlidir. Boğda Abdulla bu şiirinde Taklamakan ve Tarım Havzası gibi kadim coğrafyaları Uygurların şanlı geçmişini dile getirmek için kullanır. Geçmişin ihtişamı bir senfoni uyumuyla okuyucuya fısıldanır: Muqeddes derexke çigilgen lata Mukaddes ağaca bağlanan çaput Arzu-ümidniñ bayraqçisidek Umutların bayrağı gibi Qoçqar müñgüzi şamalda öñgen, Koç boynuzu rüzgârda bozulmuş, Epsunsiz dunyaniñ cakarçisidek. Büyüsüz dünyanın habercisi gibi ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 704 Ahmet KARAMAN Qaytar ademler tuġ-şadiġa, Döner insanlar Roh yuyulup turidu qumluqta. Ruh yıkanır kumlukta Sabiyliktin başlinar nepes, Çocukluktan başlar nefes Gülhan aylanġandek altunġa otta Külhan benzemiş altına ateşte Kéçe, qumluqniñ qarañġusida Gece, kumluğun karanlığında Kélidu yavayi ceñlerdin sada. Geliyor vahşi savaşlardan ses Bu eqildin ġeyri körünüş, Bu akıl dışı manzarayı Körsetme Xuda! Gösterme Allahım! Yavayi taş öñkürler öçken, Yabanî taş mağaralar yok olmuş Körüner Miñ Öylerniñ boyiqi ara. Görünür Bin Evler’in boyası arada Köçer andin kiyiklerniñ közige Geçer oradan geyiklerin gözüne Nohqa tutişidu bara-bara Nuh’a ulaşır gide gide “Salġa Téşi” adlı şiir, dileğin yerine gelmesi için ağaca bez bağlama gibi folklorik unsurların yanında Uygurların tarihî miraslarından da izler taşır. Şiirde geçen “(Qizil) Miñ Öyler” (Kızıl Bin Evler) Uygurların Budizm’e inandıkları dönemde, rahiplerin toplandıkları ibadethanelerdir. Bu ibadethanelerin duvarına çizilen resimler, Budizm güzel sanatları arasındadır ve Uygurların çok kıymetli yadigârlarındandır (Veli, 1985: 1). Boğda Abdulla’nın edebî kişiliğini oluşturan belirli özellikler vardır. Bunlardan biri, şairin öznel dünyası ile nesnel hayat arasındaki nazik ilişkiyi ustaca ele almasıdır. Öznel duygularıyla hayatın nesnelliğini mükemmel bir şekilde somutlaştırır. Bir kalıpta ustaca eritip tek parça haline getirdiği öznellik ile nesnellik, şairin şiirdeki maharetini ortaya çıkaran önemli bir olgudur. “Bügün ve Ete” adlı şiirinde dünyayı objektif bir gözle izleyip sonra iç dünyasına döner. Şair dünyadaki kavga, zıtlık ve amaçsızlıktan rahatsızdır. Böyle bir dünyadan sıyrılarak güzelliklerle dolu, gayesi olan iç dünyasına sığınır. Şiirde, dış dünyadan içe dönüş, bir sıçrayıştır ve şairin ruhundaki boşluğu gösterir. Bugün - yarın, baht - felaket, gülme - ağlama gibi zıtlıklar okuyucuyu şiir üzerinde düşünmeye sevk eder. Yeni Uygur şiirinde “guñġa” olarak adlandırılan ve anlamı müphem olan bu tarz şiirler edebî maharet olarak görülmektedir: BÜGÜN ve ETE BUGÜN ve YARIN Aqillar etini oylaydu bir-bir, Akiller yarını düşünür bir bir Beziler bügünge tamamen esir, Bazıları bugüne tamamen esir Bext veya halaket Baht ve felaket Ete démek muqerrer teqdir. Yarın demek takdir olunmuş kader Külke héçkimdin miras qalmiġan, Gülüş kimseye miras değil Héçkim yiġini sétip almiġan, Kimse ağlamayı satın almaz ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 705 Ahmet KARAMAN Avuniñ keynide mavu bar, Onun arkasında bu var Şundaq çörgilep turidu cahan. Böyle döner durur dünya Ularġimu kélidu ete, Onlara da gelir yarın Belki saña kelgendin beter. Belki sana geldiğinden beter Yalġuzluqta köñül şundaq sap, Yalnızlıkta gönül çok saf Özüñniñ dunyasi güzel neqeder. Kendi dünyası ne kadar güzel Şairin edebî başarısının ortaya çıkmasında önemli bir kaynak da halk edebiyatıdır. Halk edebiyatının şekil ve üslup gibi pek çok özelliğinden yararlanmıştır. Folklorik unsurlarla bezediği şiirlerinde halk edebiyatının izleri kolaylıkla fark edilebilir. “Gunahkar Kélin” (Günahkâr Gelin) adlı şiirde, gece nöbetinde uyuduğu için obası düşman tarafından yok edilen günahkâr bir gelinin taşa dönüşü anlatılır. Marmara Denizi kıyısında yazdığı “Kız Kalesi” adlı şiir ise, onun yalnızca doğup büyüdüğü toprakların efsanelerinden değil Türk efsanelerinden de haberdar olduğunu gösterir: QİZ QELESİ KIZ KALESİ Qedimki bir padişah Tarihî devirlerde bir padişah Yilan körüp çüşi buzulup, Yılan görüp düşü bozulmuş Arzuluq qizini cabdundurup, Çok sevdiği kızını koruyup Baqqanimiş neççe-neççe yil, Bakmışmış uzun yıllar Boġuz içige qele saldurup. Boğaziçi’ne bir kale yaptırıp. Bir küni, Bir gün Bir béliqçi kémini heydep, Bir balıkçı gemiyi sürüp, Sévet-sévet üzümni yüklep, Sepet sepet üzümü yükleyip Barġinida méve satqili, Vardığında meyve satmak için Ussap-ussap üzüm alġan qiz, Susayıp üzüm almış kız, Biraq közdin ketkendek çetlep, Ancak gözden kaybolmuş gibi saklanıp Bir sévettin çiqip bir yilan, Bir sepetten çıkıp bir yılan Neşter urup qoyġanmiş püklep. Sokmuşmuş kıvrılıp. Şundin béri O günden beri Siñgen bu nam "Qiz Qelesi" dep. Yerleşmiş bu ad “Kız Kalesi” diye Rivayet deymiz bizġu buni, Efsane deriz biz buna Heqiqiti bar tégide addiy. Basit hakikati var altında Qulule qépida saqlisañmu can, Salyangoz kabuğunda saklasan da can, Teqdir aldida bar kimniñ heddi? Takdir karşısında var kimin haddi? ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 706 Ahmet KARAMAN Boğda Abdulla’nın başka milletlerin gelenekleri hakkında bilgi sahibi olduğunu gösteren şiirleri vardır. Sentur (Santur) adlı şiirde Pakistanlıların misafir odalarına eski kılıç ve kalkanlarını asma geleneğini hatırlatır: “Mermer tamda qalqan ve qiliç” (Mermer duvarda kalkan ve kılıç). “Ud Çalidu Pars Dilbiri” (Ud Çalıyor Acem Güzeli) adlı şiirinde ise Fars kültür ve edebiyatına vâkıf olduğu görülüyor. Boğda Abdulla’nın edebî kişiliğini oluşturan bir başka önemli faktör de şiirlerinde kullandığı temalardır. Aslında bu temalar “anne sevgisi, vatan sevgisi, dostluk, vefa, tabiat sevgisi” gibi bilindik temalardır. Ancak bu temaların ele alınışı farklıdır. Ana bir temanın içinde iç içe geçmiş temalarla karşılaşırız (Azat vd., 2009: 135). Örneğin; “Anican, Anican, Yaşiġin Uzaq” (Anacığım Anacığım Çok Yaşa) adlı şiirin teması ana sevgisidir. Ana, varlığın asıl kaynağıdır. Hayatın asıl kaynağının sembolü olarak görülen “ana”, şiirde vatan sevgisi, dostluk, vefakârlık, aşk, muhabbet, milletin istikbali gibi başka temalarla desteklenmiştir: ANİCAN, ANİCAN, YAŞİĠİN UZAQ ANACIĞIM ANACIĞIM ÇOK YAŞA! Teşekkur, can berdiñ, yette eza saq, Teşekkürler, can verdin, yedi aza sağ, Héçkimdin kem emes, ya qiñġir aqsaq. Kimseden eksik değil ya da yamuk aksak Tozumas, xorimas eqil, bilimni Savrulmaz, yorulmaz aklı ve bilimi Bu teşna yürekke siñdürgen şundaq, Bu arzulu yüreğe sindirmiş böylece, Anican, anican, yaşiġan uzaq! Anacığım anacığım çok yaşa! Çiviqni at qilsam söyüvergen sen, Çubuğu at etsem seven sen Naxşilar tovlisam köyüvergen sen. Şarkılar söylesem yanan sen Boz éçip, su tutup alġanda xaman, Tarla açıp sulayıp alırken harman "Alqiş al, oġlum" dep ilham bergen sen, Dua al, oğlum diye ilham veren sen, Anican, anican, yaşiġan uzaq! Anacığım anacığım çok yaşa! Eqideñ büyüktür, rehmitiñ keñdur, İnancın büyük, rahmetin geniştir Tebessum eylişiñ quyaşqa teñdur. Tebessümün güneşe denktir Yölensek tevrimes, yiqilmas taġsen, Yaslansak sarsılmaz, yıkılmaz dağsın Yayrisaq keñ baġriñ lale-çimendur, Rahatlasak geniş bağrın lale çimendir Anican, anican, yaşiġan uzaq! Anacığım anacığım çok yaşa! Qoluñġa qarisam qadaqlardin iz, Eline baksam nasırlardan iz Mañliyiñ üstide qoruqlardin iz. Alnının üstünde kıvrımlardan iz İradeñ qaş téşi, qelbiñ yoruñqaş, İraden yeşim taşı, kalbin bir derya Méhnetlik irursen, lékin minnetsiz, Hep verirsin, ama başına kakmazsın, Anican, anican, yaşiġan uzaq! Anacığım anacığım çok yaşa! ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 707 Ahmet KARAMAN Oġluñmen, nur déseñ közlirimdin al, Oğlunum, nur istersen gözlerimden al Qan déseñ, suġiray, yürikimdin al. Kan istersen, sökeyim, yüreğimden al. Ketmes yaşliqiñ xuşalliqim şu, Gitmez gençliğin mutluluğum o Démesmen özümge boldiġu vabal, Demem kendime oldu vebal, Anican, anican, yaşiġan uzaq! Anacığım anacığım çok yaşa! Şair, bazı şiirlerinde simgeler kullanarak anlamı okuyucunun idrakine bırakır. Bu tür şiirler, şairin yaşadığı koşullar gereği doğrudan ifade edemediği duyguları ima ettiği şiirlerdir. “Bir Tüp Derex” adlı şiirde geçen “derex, quşqaç” kelimeleri “vatan ve mazlum halk”ın simgesi olarak kullanılmaktadır: BİR TÜP DEREX BİR ULU AĞAÇ Quşqaçlarni vetensiz démeñ Serçeleri vatansız demeyin Bir tüp derex uluġ makani. Bir büyük ağaç yüce mekânı Gür qilġanda, pur qilġanda hem Pat diye, pır uçuverdiğinde Her yapraqta arzu-armani. Her yaprakta arzuları Qiyalarniñ şarqiratmisi Kayaların şakırtısı Sada birlen bergendek guvah. Sesiyle şahit olmuş gibi Gerçi ular tilsiz yaralġan Gerçi onlar dilsiz yaratılmış Bizçu, lékin Ya biz, lakin Çidam kétip qilimiz ah-vah. Dayanamayıp ederiz ah vah. Boğda Abdulla, halk edebiyatının şekil özelliklerinden de yararlanmıştır. Âşık edebiyatı nazım biçimlerinden soru ve cevabı aynı dize içinde olan koşma nazım biçimini (Dilçin, 1983: 305) “Gülehmer” adlı şiirinde kullanarak biçim yönünden de Türk edebiyatıyla ortak bir yönünü göstermiştir: Dédim:Atiñ ne? Dédi: Gülehmer, Dedim adın ne? Dedi: Gülehmer Dédim: Boyuñ ne? Dédi: Gülenber. Dedim: Boyun ne? Dedi: Gülenber Dédim: Yurtuñ ne? Dédi: Kindik Qan Dedim yurdun ne? Dedi: Kindik Kan Dédim:Pesliñ ne? Dédi: Yaz, seher Dedim mevsimin ne? Dedi:Bahar, seher Dédim: Léviñ ne? Dédi: Uz, nepis, Dedim ağzın ne? Dedi: Güzellik, nefis Dédim: Temi ne? Dédi: Gül şéker. Dedim: Tadı ne? Dedi: Gül şeker Dédim: Külkeñ ne? Dédi: Zinixim, Dedim: Gülüşün ne? Dedi: Gamzem Dédim: Textiñ ne? Dédi: Külli yer. Dedim: Tahtın ne? Dedi: Her yer Dédim: Bextiñ ne? Dédi: Öz ecrim, Dedim:Bahtın ne? Dedi: Kendi emeğim Dédim: Menzil ne? Dédi: Engüşter. Dedim: Durağın ne? Dedi: Yüzük Dédim: Levziñ ne? Dédi: Levzimdur. Dedim: Sözün ne? Dedi: Sözümdür. ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 708 Ahmet KARAMAN Dédim: Huzur ne? Dédi: Bir kevser. Dedim: Huzur ne? Dedi: Bir Kevser. Şiir dili, bir milletin gündelik yaşantısı içinde kullandığı ortak dil içinde özel bir sanat dilidir. Şairin en önemli görevlerinden biri ana dilini sevmesi, en ince ayrıntılarına kadar bilmesi, onu en işlek ve kıvrak biçimde kullanmaya çalışmasıdır (Çetin, 2010: 167). Çağdaş Uygur şiirine damga vuran şairin bir özelliği de dile ve söz sanatlarına olan hâkimiyetidir. Duygularını okuyucuya aktarırken dili ustaca kullanır. Şiirlerinde sık sık atasözleri ve deyimlerden yararlanma yolunu seçer. Teşbih, telmih ve tezat gibi edebî sanatlar dizelerini renklendiren önemli unsurlardandır. “Sentur” adlı şiirinde santurun telini nazlı bir kıza, telin titreşimlerini de gözden titreyerek akan yaşa benzeterek aşk ve musiki arasında bir ilişki kurmuştur. Estetik bir anlayışla kurulan bu ilgiler, şairin edebî sanatları kullanmadaki maharetini göstermesi bakımından önemlidir: “Sentur tari nazinin qizdek Titrimekte, yaş kebi ġil-ġil” (Santur teli nazlı bir kız gibi Titremekte, yaş gibi tir tir) Şair, serbest şiirlerin yanında hece ölçüsüyle de şiirler yazmıştır. Biçim olarak değişik sayıda dizelerden oluşan bentleri, dörtlükleri, beşlikleri kullanmıştır. Sonuç Boğda Abdulla, şiir dünyasına çocuk şiirleriyle adım atmıştır. Halk edebiyatı motiflerini kullanarak sanatını olgunlaştırmıştır. Şiirlerinde millî özelliklerin yanında yabancı folklorik unsurları da kullanarak evrensel bir çizgiyi yakalamıştır. Şiirlerinde kullandığı dil, okuyucuyu yormayan, estetik bir dildir. Tabiat tasvirlerindeki canlılık, duygularındaki heyecan okuyucu ile arasında dengeli bir köprü kurmasını sağlamıştır. Boğda Abdulla, yeni olanı cesaretle kullanarak Çağdaş Uygur şiirine damga vurmuştur. Şair, kendine has özellikleriyle Çağdaş Uygur şiirinin oluşmasında öncü şahsiyetlerden biridir. Şiirlerinden örnekler: QEDİMİY YARĠOLDA KEÇKÜZ TARİHÎ YARGOL’DA GÜZ SONU Bir yiraqta taġ – seydixan. Çok uzakta dağ- Seydihan Bunda qum – barxan, Orada kum tepesi Ögzilerni kömüptu boran. Çatılarını gömer boran Tökülgen qaġa cigdisi, Dökülmüş karga iğdesi Yiltiz göher, uzarġan. Kök cevher, uzarmış. Çiqip ketti yaz, Çıkıp gitti yaz ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE 709 Ahmet KARAMAN Déme tebietni halsiriġan. Deme tabiat yorulmuş. CİGDE DERİXİ İĞDE AĞACI Qéri cigde derixi, Yaşlı iğde ağacı Heqqiñ bar bolsañ sahipxan. Hakkın var olsan ev sahibi Şéxiñdiki quşlarġa éytqin Dalındaki kuşlara söyle Dep qalmisun méni bir méhman. Demesinler bana bir misafir Men saman taġliridin başlinimen, Ben Saman Dağları’ndan başlarım Qiyalardin uzaqqa çaçriġan. Kayalardan uzağa sıçramış Mevhumluqta barçe iz mevhum, Soyutlukta bütün iz soyut Barmidu biz körmigen topan Var mıdır görmediğimiz sap Yavayi giyahlar bunda söyümlük, Yabani ot çöp burada sevimli Sirdişiş pursiti emes héç uzaq. Sır verme fırsatı değil hiç uzak Teqdir erkiletken kimni aliqanda, Kader şımartmış kimi elinde Menzilliriñ emes yasidaq. Durakların daha döşenmemiş Köçken her şeyi ilgiri-axir, Göçer her şey önce ve sonra Ebediylik yerniñ astida. Sonsuzluk yerin altında Harġin rohiñġa harġin adem, Yorgun ruhuna yorgun insan Sen hazirniñ üstide. Sen şimdi üstünde Kel hidiñni, quçaqlayçu bir, Gel kokunu kucakla bir Özüñni untut tamam, şu cennet. Özünü unut tamam, bu cennet Töküldi méniñ qovzaqlirim Döküldü benim derilerim Perişte uniñdin tiriler peqet. Melek ondan dirilir lakin MERMER USTİSİĠA MERMER USTASINA Esliy soġuq mermer dégen taş, Aslı soğuk mermer denen taş Göher qoluñda kirer aña can. Cevher elinde girer ona can Yasarsenmu bivapa dunya- Yapsan da vefasız dünya Hesritini yutsun dep küldan. Hasretini yutsun diye küllük KÉÇİDE DÉÑİZĠA NEZER GECE DENİZE BAKIŞ Dolqun qat-qat, Dalga kat kat Aq yalini oynatqandek at, Ak yelesini oynatan at gibi Çaqirar bir muñluq sada Çağırır bir bunalmış ses Çilliġandek meşuqini pat-pat. Çağırır gibi sevdiğini pat pat Dolqun némini izdeydiġandu, Dalga ne arar Sada némini sözleydiġandu, Ses ne söyler ______________________________________________ Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 4/2 2015 s. 700-716, TÜRKİYE
Description: