Türkiye'nin Ruhunu Aramak Bir Kemal Tahir Kitabı Kurtuluş Kayalı Soruşturma için başvurulan kişiler1 Nedim Gürsel İhsan Oktay Anar Hulki Aktunç Korkut Tuna Taylan Altuğ (ulaşılamadı) Engin Ardıç Cahit Tanyol* Tevfik Çavdar Ahmet Aziz* Ahmet Kekeç İsmail Coşkun* Recep Ertürk* Orhan Koçak Nurdan Gülbilek Talât Halman* Ömer Lekesiz Adalet Ağaoğlu Selim İleri Leyla Erbil İsmail Beşikçi Mehmet Özden* Hüseyin Su* Tahir Abacı Muhittin Bilge* Cemal Kafadar* D. Mehmet Doğan* Asım Öz* Polat Safi* Ahmet Özcan* Fatih Çalmaz* Hasan Öztürk* Ahmet Selim* Lütfi Kural* Önsöz Belli ilkeleri oldu bu kitabın. Her şeyden önce yazıların bu yıl yazılmış, ilk defa yayınlanacak, takriben on sayfalık metinler olması istendi. Çünkü bu aşamada, bu tarihte gerçekleştirilecek problem odaklı Kemal Tahir yaklaşımları önemli. Bazıları için de Kemal Tahir ve düşünceleri geçip gitmiş, yitip bitmiş bir heves. 2010 koşullarında bir Kemal Tahir fotoğrafı çekilmek istendi. Bu önemli bir fotoğraf olarak tezahür ediyor. Eski makaleler, yazılar yer almıyor bu kitapta. Hani derler ya tüccar müflisleyince... Bir de tabii temel mesele şu: insanlar kafalarını iki elleri arasına alıp da Kemal Tahir hakkında düşünüyorlar mı? Dert bunu sınamak. Dert Kemal Tahir bugün yaşıyor mu onu anlamak. Anlamaya çalışmak. Tabii doğal olarak bugün yaşıyorsa nasıl yaşadığını kavramaya kalkışmak. Belki de her şeyi sorgulayan entellektüeli sorgulamaktan doğru/yanlış kaçınmamak gerekir. Hele bir şeyin tabu olması için anlaşılmaması şarttır diyen bir entellektüeli tabulaştırmak belki de ona yapılacak en büyük haksızlık olur. “Yanılmışız arkadaş” lafını sürekli olarak kullanan bir entellektüelin bugün yaşasaydı eski düşüncelerini aynen telaffuz edeceğini söylemek kelimenin tam anlamıyla bir ham hayal. Dolayısıyla onun düşüncelerini adabıyla, saygılı bir şekilde tartışmak gerekli görünüyor. Hayatı sorgulamakla geçmiş bir entellektüelin düşünceleri hakkında, sanki herkes koro halinde konuşuyormuş gibi, konuları bölüşüp metinlerini özetlemek çıkar yol değil. Eline kalemi alıp konu özetletmek, kitap özetlemek mesele değil. Doğrusu meseleyi belirli sorular çerçevesinde tartışmak. Dolayısıyla sınırlı sayıda kişiye bazı başlıklar önerildiyse de herkes konu seçmekte özgür bırakıldı, kimseye konu empoze edilmedi. Ancak böylelikle mesele odaklı bir şekilde düşünülebilir. Belli sorunlar etrafında tartışılarak. Yoksa bilgi yığınıyla karşılaşılır. Önemli olan meselelerin tartışılması. Bu nedenle, kitaptaki durumu anlamak için soruşturma soruları önemli. Önsözde tekrarlanıyor: “Son metinlerinden otuz dokuz yıl sonra Kemal Tahir’in Türk düşüncesi ve/veya Türk romanındaki yerini nasıl değerlendirirsiniz?” “Kemal Tahir’in metinlerine yönelik olarak yapılan tahlillerin zaman içinde farklılaşması konusunda nasıl bir yorum yapılabilir?” Soruşturma sorularının cevaplanması halinde sayfa sınırı olmadığı söylendi ve metinlerin özellikle kapsamlı olması istendi. Ama nedense cevaplar oldukça sınırlı oldu. Ama belki de cevaplar vecizdi. Belki, belki değil, muhakkak kimi çelişkiler var yazılanlar arasında. Farklılıklar var. Belki somut yazıların içinde de çelişkiler var. Bunlar bile Kemal Tahir konusunda daha yeni, daha farklı değerlendirmelerin yolunu açabilir. Kemal Tahir kitabında yer alan metinler Kemal Tahir’e dair, ülkeye dair düşüncelerimizi zenginleştirecek mahiyette. Kemal Tahir’in hayat sürecinde bile düşüncelerinde bir farklılıklar, bir çelişkiler manzumesi görülmüyor mu? Kemal Tahir deyince bir alana hapsolmak yanlış. Ancak her alana dair kalem oynatmak Kemal Tahir’i anlamanın yolunu açar. Tarih, sosyoloji, felsefe, iktisat, edebiyat ve hattâ psikoloji -hani o Türk insanının şuuraltını anlamak gerek sözü- folklor ve bilumum sosyal bilim dalı konularına odaklanmakla Kemal Tahir’in anlaşılmasının yolu açılabilir. Kemal Tahir’i anlamamak çoğumuzun duçar olduğu belli bilim disiplinlerine hapsol- maktan kaynaklanıyor. Bu anlamda şu Sosyal Bilimleri Açın kitabının müellifleri hakikaten Kemal Tahir’in çağdaşları olarak görünüyor. Ancak böyle disiplinlerarası bir anlayış Kemal Tahir’e yakınlaşmayı sağlayabilir. Aslında bir adım daha atmak lazım. Akademisyen başka, düşünür başka. Ancak akademisyenin darlığı aşılarak özgün düşünceye varılabilir. Sezai Karakoç da böyle söylemiyor muydu? Ortama bakıldığı zaman mesele anlaşılır. Bu anlamda bu kitabın son yazısını bir müsvedde olarak telakki edip çok ama çok geliştirilmesi gerektiğini düşünmek gerek. Bu alanda daha kırk fırın ekmek yemek lazım. Özgün düşünce adamlığının üstüne bir de meseleleri sorgulama zorunluluğu konulduğu zaman bu alanda emek sarfetmenin katkısı ortaya çıkar. Demek ki daha henüz işin başındayız. Bu kitapta önemli metinler bir araya getirildi. Türkiye’nin belki de en istikrarlı, en gelişkin sosyoloğu ve en istikrarlı yayıncısı, ne tür metinler yayınladığının en fazla farkında olan yayıncısı, en esnek ve en kararlı yayıncısı lütfedip birer metin yazdılar. Yaşayan yaşça değil başça en büyük Türk sosyoloğu Doğan Ergun ve Ezel Erverdi. Birikimi önemsemek gerek. İkisi de geçmişte yazılanlara ve yaşananlara iyi yaslanıyor ve mesele hakkında derinlikli olarak düşünüyor. Tabii bir zamanlar “Emin Bey’i arayan arkadaş ben buradayım, ” cümlesinin heyecanının romandan kendisine geçtiğine bizzat şahit olduğum yazılmalarına hâlâ aynı şevkle devam eden Tevfik Çavdar’ın metninin olması da büyük katkı. Talât Elalman’ın Türkiye’de Türkoloji alanındaki çalışmalara alternatif bir Türk Edebiyatı lisansüstü programı sunması ve vakıf üniversitelerinin hemen hepsi karşılaştırmalı edebiyatı yabancı dilde gerçekleştirmeye çalışırken eğitim dilinin Türkçe olmasında ısrarcı olması açısından farklı konumu Kemal Tahir hakkındaki kanaatini önemli kılmaktadır. Talât Halman entellektüel olarak da Türk kültürüne katkıları bakımından da eli öpülesi bir adamdır. Bilkent Türk Edebiyatı Bölümü’nde Kemal Tahir konusunda yüksek lisans çalışması yapan birinin, Seçkin Sevim'in edebiyat eksenli yazısı maalesef yetişmemiştir. Türkolojiden gelse de onun sınırlılıklarını aşan Ömer Lekesiz’in öyküler konusundaki tahlilleri Kemal Tahir romanı üzerine de önemli düşünceler ifade edebileceğinin işaretidir. Bir de Türk öykücülüğü hususunda kapsamlı çalışma yapmış olması Kemal Tahir metinlerini karşılaştırmalı olarak değerlendirebileceğinin göstergesidir. Yazdığı somut metin de Kemal Tahir’in özellikle İslamcılar tarafından ıskalanmış, belki de bile isteye ıskalanmış yaklaşımlarını incelemeyi teşvik ve tahrik edecek mahiyettedir. Tabii Ahmet Özcan ve Muhittin Bilge de bu duruma aşikâr bir biçimde parmak basıyor. D. Mehmet Doğan kırk yıldır Kemal Tahir ve Yol Ayrımı konusunda istikrarlı düşünceler beyan etmesi bakımından da önemli bir aydındır. İlk çalışması Batılılaşma ihanetinden (1975) beri Kemal Tahir metinleri üzerine vurgu yapmasa da Batılılaşma konusunda ısrarla eleştirel bir tutum içindedir. Resmi ideolojiye eleştirel bakmakta son dönemin modaya yatkın entellektüellerine tekaddüm eden İsmail Beşikçi’nin aynı hususta çok önceden köklü eleştiriler yapan Kemal Tahir konusundaki düşünceleri zihin açıcı olabilirdi. Eski değinilen ve çok yeni göndermelerinin işaret ettiği gibi kapsayıcı bir yazı mesele hakkındaki kanaatleri zenginleştirebilirdi. Burada eleştiri yapmak yakışık almaz ama herkesin Ermeni tehcirini ve Kürt sorununu aynı şekilde değerlendirmesi beklenmez, beklenemez. Eğer yanlış hatırlamıyorsam eski metinlerinde resmi ideolojiyi eleştirme adına Kemal Tahir romanlarına göndermeler vardır. Bir de Uluslararası Sömürge Kürdistan kitabıyla önceki kitapları arasında belirgin düşünsel farklılıklar vardır. Ya da iki ayrı dünyanın kitapları söz konusudur. Ayrıca Göçebe Alikatı Aşireti ve Doğu Anadolu’nun Düzeni’ni okuyarak da benzeri bir tarzda “Yazarın Yazmadıkları... ” başlıklı bir makale yazmak mümkündür. Kaldı ki konu hakkındaki yarım yırtık bilgisiyle Ömer Türkeş bile Kemal Tahir’in “Ermeni kırımı”na değindiği hususunda dikkat göstermiştir. Tabii ki İsmail Beşikçi’nin düşüncelerini telaffuz etme hakkı muhteremdir. Sesinin her zaman birey olarak çıkması anlamında İsmail Beşikçi’nin yazdıkları elbette önemlidir. Yazdığı metnin Kemal Tahir üzerine oluşacak düşüncelere katkısının olabileceği de açıktır. Şimdiye kadar yazılan metinlerde, derleme kitaplarda eksik bırakılan milliyet eksenli konuların, Ermeni tehciri, Kürt sorunu ve benzeri meselelerin, Kemal Tahir’in romanlarında nasıl işlendiği ayrıntılara dikkat edecek araştırmacıları beklemektedir. Bir de yazabilseydi İsmail Coşkun Kurt Kanunu romanını Kemal Tahir’in resmi ideolojiyi sorgulamak anlamında bir kilometre taşı olarak niteleyecekti. İsmail Coşkunun yazıyı yetiştiremeyeceğini bilseydim “Bugünü, Ergenekon’u falan kavramanın yolu Kurt Kanunu’nu anlamaktan geçer, ” diyen Metin Turan’dan bir yazı isteyecektim. Irmak Zileli konuya aşina olması, Halit Refiğ’le nehir söyleşi yapmış olması ve ölümünü müteakip onun hakkında en yetkin makaleyi yazmış olması anlamında en doğru seçim olarak görünmektedir. Bu kitaptaki metni de başka kaynaklara da yaslanan gelişkin bir makale mahiyetindedir. İstanbul Sosyoloji kökenli metinler -ki daha fazla olması planlanmıştı ama maalesef olmadı, olamadı- aslında Cahit Tanyol’dan Lütfi Kural’a kadar geniş bir yelpaze oluşturacaktı, İstanbul sosyolojinin her renginin bu kitaba yansıması daha güzel, daha gerçekçi, daha zengin Kemal Tahir yorumlarının ortaya çıkmasına vesile olabilirdi. Sadece Ertan Eğri- bel, Recep Ertürk ve Güneş Ayaş’ın problem odaklı güzel makaleleriyle yetinmek durumunda kalındı. Kemal Tahir kitabının içinde yer alan iki tarihçinin, Mehmet Özden ve Polat Safi’nin metinleri, Kemal Tahir’in değerlendirilmesinde farklı bir bakış açısının somutlaşması açısından atlanıl- maması gereken önemli katkılar mahiyetindedir. Tabii önemli başka tarihçi katkıları da olabilirdi. Hakeza Türkiye’nin İslami kültürüne ve Marksist literatürüne / Marksist pratiğine -hadi sanki biliyormuş gibi rahatlıkla söyleyeyim- bihakkın vâkıf Sırrı Süreyya Önder’in Kemal Tahir metinleri üzerine düşünceleri olmasa bu kitap muhakkak eksik olurdu. Görüldüğü gibi eksik de kaldı. Ahmet Özcan, Muhittin Bilge ve Fatih Çalmaz’ın yazıları vurucu tespitleri ve önemli yorumlarıyla fotoğrafın tamamlanmasına katkıda bulunmaktadır. Beni zaman zaman neden Kemal Tahir ve ATÜT üzerine tez yapılmaz düşüncesi meşgul etmiştir. Türkiye’de muhafazakârlar Kemal Tahir’i Marksizmin ve ATÜT’ün dışında mütalaa ettikleri ve Batıya en fazla açık öğretim kurumlan da ATÜT’ü artık geçerliliği kalmamış, kuramsal olarak yanlışlanmış bir şey olarak kabullendikleri için mesele gündeme getirilmemektedir. Bu nedenle de bir zamanlar, bir üç yıl kadar önce ATÜT üzerine tez yapmaya soyunan -sonra nedense vazgeçen, vazgeçme gerekçesi sorgulanmak gereken- Müslüm Kavutun birikime dayanan makalesi bu çabanın bir sonucu olarak okunmalıdır. Netice-i kelam, Kemal Tahir yaşarken düşüncelerim ciddiye alıp bugünlerde de tartışan entellektüellerin ufkumuzu açan yazıları yanında kitaba orta kuşaktan, genç kuşaktan ve en genç kuşaktan aydınların katkıda bulunup Kemal Tahir’i anlamamızı geliştirmeleri olağanüstü önemlidir. O nedenle gelecekten umutvar olmanın şartları tam tekmil mevcut. Zaman içinde Kemal Tahir’in düşüncelerini daha iyi anlamamızın vasatı yaratılıyor. Zaten bu kitap da bu sürece mütevazı bir katkı. Bu katkıların hepten artması en büyük temennimiz. Daha büyük temenni de bu kitabın dikkatle okunması ve tartışılması. Kurtuluş Kayalı 25. 08. 2010-04. 10. 2010
Description: