ebook img

TÜRK EDEBİYATINDA SÜLEYMÂN-NÂMELER* Kadir ALPER** ÖZET PDF

17 Pages·2014·0.68 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview TÜRK EDEBİYATINDA SÜLEYMÂN-NÂMELER* Kadir ALPER** ÖZET

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer 2014, p. 147-163, ANKARA-TURKEY TÜRK EDEBİYATINDA SÜLEYMÂN-NÂMELER* Kadir ALPER** ÖZET Klasik edebiyatta gazâvât-nâme, fetih-nâme, zafer-nâme, Selim- nâme, Süleymân-nâme adları ile bilinen türlerin esin kaynağı büyük ölçüde Firdevsî’nin Şeh-nâme’sidir. Söz konusu eserler edebî, tarihî, sosyolojik, antropolojik pek çok bilgiyi ihtiva etmektedir. Önemli bir kısmı dönemlerine şahitlik eden müelliflerce kaleme alındığı için ilk elden belge edebî metinler (vesikalar) hükmündedir. Edebiyat tarihimiz içinde hem Süleyman Peygamber hem de Kanunî Sultan Süleyman’ın hayatlarını ayrı ayrı işleyen eserler yazılmıştır. Tümüne müşterek olarak Süleymân-nâme ismi verilmiştir. Süleyman peygamberin hayatını anlatan Süleymân-nâmeler genellikle Kur’ân’da anlatılan kıssalar çerçevesinde kurgulanmıştır. Kanunî Sultan Süleyman’ın hayatı etrafında telif edilen Süleymân-nâmeler ise Sultan’ın tahta cülûs ettiği dönemden ölümüne kadar olan safhayı ya da belli bir bölümünde geçen olayları anlatmaktadır. Her iki Süleymân-nâme türü de, birbiriyle bağlantılı olmasa da, daha ziyade Osmanlı Devleti’nin yükseliş döneminde telif edilmiştir. Kanunî döneminden sonra da yazılan Kanunî konulu Süleymân-nâmeler mevcuttur. Süleyman Peygamberle ilgili olan eserler ise on sekizinci yüzyıldan sonra görülmemektedir. Saltanat sahibi olmaları ve uzun yıllar hüküm sürmelerinin yanında isimlerinin aynı olması, Süleymân-nâmelerin muhtevalarını zengin kılmıştır. Çalışmada, Süleymân-nâmeler hakkında bugüne kadar yapılmış araştırmalar hakkında toplu bir bilgilendirme yapılmakla birlikte literatürde bulunmayan Süleyman Peygamber konulu bir Süleymân- nâme hakkında kısa bir tanıtım yapılmış; diğer taraftan biyografik kaynaklarda adı geçen ancak muhtevası hakkında pek fazla bir bilgi bulunmayan Kanunî Sultan Süleyman konulu başka bir Süleymân- nâme’nin muhteva özelliklerinden söz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Klasik Türk edebiyatı, tarih, Süleymân-nâme, Kânûnî, Süleymân Peygamber * 1-3 Kasım 2013 tarihinde Çankırı Karatekin Üniversitesinde yapılan Harp Edebiyatı Sempozyumu’nda sunulan bildiriden kısmen yararlanılmıştır. Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Fak. Türkçe Eğitimi Bölümü, El-mek: [email protected] 148 Kadir ALPER SÜLEYMÂN-NÂME IN TURKISH LITERATURE ABSTRACT In our classical literature, the source of inspiration of the works known with the names of gazâvât-nâme, fetih-nâme, zafer-nâme, Selim- nâme, Süleymân-nâme is mostly Firdevsî’s Şeh-nâme. These works include a lot of literary, historical, sociological, anthropological information. They are accepted as the literary documents since a great deal of them were written by the poets witnessing the era. In our literature history, lots of works which separately analyze the lives of Süleyman the Prophet and Süleyman The Magnificient have been written, and they have been all called Süleymân-nâme. Suleymân- nâmes that narrating the Prophet Suleyman are composed with regard to the life of Suleyman in the Kur’ân. Those Süleymân-nâmes narrating Kanunî Sultan Süleyman depict the life of the sultan from his accent to the throne to the end of his life. These two genre were composed much in the period of development of Ottoman state. There are e few Süleymân-nâme after the death of Kanunî. Those narrating the Prophet Suleyman’s life don’t exist after the 18th century. Süleymân-nâmes include a much variety of knowledge because two Süleymans had long- term ruling and a long life. In this study we gave a general information about the genre of Süleymân-nâmes, and then we intoduced a Süleymân-nâme of Prophet Süleyman, which was not examined before. After that we examined a generally unknown Süleymân-nâme which narrates Kanunî Sultan Süleyman. KeyWords: Classical Turkish Literature, history, Süleymân-nâme, Kanunî, Süleyman The Prophet Giriş XVI. yüzyılda, Osmanlı devletinin sınırlarının genişlemesiyle birlikte Osmanlı coğrafyasında telif edilen eserlerin sayısı artmış, fikir ve sanat yönünden en üst seviyeye çıkmıştır (Gül, 2013: 311-319). Süleymân-nâmeler de Osmanlı devletinin bilhassa yükseliş döneminde yoğun olarak telif edilmiş edebî, tarihî metinlerdir (TDVİA, 1988, C. 38: 124). Süleymân- nâmelerden söz etmeden önce, tarihî yönü öne çıkan ve Kanunî’nin saltanat devriyle ilgili eserlere özellikle biçim ve içerik açısından esin kaynağı olan şeh-nâmelere değinmek gerekmektedir. Şeh-nâme, Gazneli Mahmud döneminden itibaren İran ve Türk edebiyat dairelerinde pek çok şair tarafından örnek alınarak kendi geleneğini diğer bir söyleyişle şeh-nâmecilik geleneğini oluşturmuştur. Bu gelenek çerçevesinde oluşturulan eserler, genellikle Firdevsî’nin telif ettiği tarzda “şeh-nâme vezni” de denilen ölçüyle ve mesnevi tarzında kaleme alınmıştır. Farklı arayışlar sonucunda manzum eserlerin yanında mensur olanları da görülmüştür, ancak manzum ve feûlün/ feûlün/ feûlün/ feûl vezniyle telif edilenleri sözü edilen geleneğin öne çıkan örnekleri olarak görülmektedir (Alper, 2012: 16). Fatih döneminde pek fazla başarılı olamayan şehnâmecilik, Kanunî döneminde resmî bir kurum kimliği kazanmıştır (Şahin, 2012: 997- 1022). Osmanlı kültür sahası içerisinde doğrudan şeh-nâme, şehen-şeh-nâme adıyla telif edilen eserlerin yanı sıra bu isimle adlandırılmadıkları halde şeh-nâmelerle benzer hususiyetleri olan bazı Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer 2014 Türk Edebiyatında Süleymân-Nâmeler 149 eserler de şeh-nâme ve şeh-nâmecilik geleneğine dahil edilmelidir. Bu, dönemin siyasal, kültürel ve edebî anlayışını aksettirmesi yönünden önemlidir (Levend, 2000: 4). Özellikle I. Selim (Yavuz) ve Kanunî dönemlerinden başlamak üzere telif edilmeye başlanan Selim-nâme ve Süleymân-nâmeler; döneminin genel hususiyetlerini ortaya koyan tarihî, siyasal, ekonomik, kültürel ve edebî belge hükmünde olan eserlerdir. Selim-nâmeler, I.Selim (Yavuz Sultan Selim) ile II. Selim’in hükümdarlık yıllarının anlatıldığı manzum, mensur veya manzum-mensur karışık edebî-tarihî olayları anlatan eserlerdir. Bilinenler içerisinde yalnız Kazasker Vusûlî Mehmed Çelebi’nin Selim-nâme’si II. Selim’i, geri kalanları I. Selim’i anlatmaktadır. Çoklukla Türkçe olmakla birlikte Arapça ve Farsça Selim- nâmeler de yazılmıştır (Argunşah, 2009: 33). Türkçe telif edilmiş önde gelen eserlerden Şeh- nâmeci Lokman’ın, Şair Cevrî’nin, Sucûdî’nin, Keşfî’nin, Ada’i-i Şirâzî’nin, Celâl-zâde Mustafa Çelebi’nin, İdris-i Bitlisî’nin ve Kemalpaşa-zâde’nin Selim-nâmeleri önemli örnekleri teşkil etmektedir (Babinger, 1882: 51-65). Klasik Türk edebiyatında yukarıda sözü edilen edebî türlerin dışında farklı isimler altında telif edilmiş başka eserler de vardır. Esasen şeh-nâme adıyla telif edilmiş eserler, muhtevalarındaki konuların adlandırılışına göre parçalı bir yapı sergileyebilmektedir. Bir padişahın hayat ekseninde olaylar anlatılırken yapılan savaşlar, gazâvât-nâme türünün alanına girerken, bir kale ya da bir ülkenin alınması hakkındaki eserler zafer-nâme, fetih-nâme türlerinin kapsamına girmektedir. Türk edebiyatında “tür” kavramı ile ilgili bazı farklı değerlendirmeler bulunmaktadır. Âgâh Sırrı Levend bu konudaki iç içe geçmişliği -en azından bu konuda yaptığı tasnifle- büyük ölçüde halledebilmiştir. Levend’e göre gazâ-nâme, fetih-nâme yahut zafer-nâme adını taşıyan eserlerle bir veya birkaç seferi betimleme amacıyla kaleme alınan tarih konulu eserlerin gruplandırılması şöyledir (Levend, 2000: 4): 1. Padişahların birinin hayatı, yaptığı savaşlar, kazandığı zaferler etrafında gelişen belli başlı olayların tasvir edildiği manzum ve mensur eserler: Selim-nâmeler, Süleymân-nâmeler. 2. Vezirlerden veya ünlü komutanlardan birinin ordunun başında bulunarak yaptığı savaşların tasvir edildiği gazâvât-nâmeler; Barbaros Hayrettin, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Tiryâki Hasan Paşa, Özdemiroğlu Osman Paşaların şahsiyetleri etrafında toplanır. 3. Belli bir seferi yahut bir kalenin alınmasını tasvir eden gazâ-nâme, fetih-nâme veya zafer-nâmeler: Fetih-nâme-i Kamaniçe, Fetih-nâme-i Karaboğdan…vs. Şeh-nâme, Selim-nâme, Süleymân-nâme, gazâ-nâme, fetih-nâme, zafer-nâme adı verilen ve pek çok müşterekleri bulunan eserler farklı zaman dilimlerinde ortaya çıksalar da 16. ve 17. yüzyıllarda ziyadesiyle telif edilmişler, çok fazla ilgi görmüşlerdir (bkz. Grafik 1). Bu tür eserler, duraklama ve gerileme döneminde giderek azalmış, bir müddet sonra da telifleri durmuştur. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer2014 150 Kadir ALPER 43% 27% 15% 12% 2% 1% 13. Yüzyıl 14. Yüzyıl 15.Yüzyıl 16.Yüyıl 17. Yüzyıl Diğerleri Grafik 1:Şeh-nâme benzeri eserlerin telif edildiği yüzyıllara göre dağılımı Âgâh Sırrı Levend’in daha ziyade içerik ağırlıklı tasnifinin yanında edebî türler ve şekil özellikleri dikkate alınarak muhtelif tasnif denemeleri düşünülebilir. Sözgelimi yalnızca şeh-nâme adıyla isimlendirilmiş olanları; yazıldığı dönemlere göre manzum, mensur olarak sınıflandırmanın yanında yazıldığı dil ya da diller bazında da bir gruplandırma yapılabilir. Ayrıca sayısal veriler ışığında eserlerin asırlara, dönemlere göre telif edilme yoğunlukları tespit edilerek ayrıca bir tasnif yapılabilir (Grafik-2). Sultan Süleyman devri Süleymân-nâme, şeh-nâme, fetih-nâme, gazâ- nâmeleri gibi bir döneme ya da tarihi kişiliğe endeksli bir tasnif, dönemi türlü yönlerden bir bütün olarak değerlendirmeye fayda sağlayabilecektir. 9911%% 44,,55%% 44,,55%% 1155.. YYüüzzyyııll 1166.. YYüüzzyyııll 1177..YYüüzzyyııll Grafik 2 Süleymân nâmelerin yazılış tarihlerinin yüzyıllara dağılımı: Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer 2014 Türk Edebiyatında Süleymân-Nâmeler 151 Klasik edebiyatta Selim-nâme türündeki eserlerin kronolojik anlamda devamı olarak görülebilecek eserler, bir bakıma Süleymân-nâmelerdir. Süleymân-nâmeler; Türk edebiyatında isim benzerliği ve saltanatlarının görkemliliği sebebiyle iki Süleyman üzerine kurgulanmış eserlerdir. Bunlardan ilki Süleyman Peygamber’in hayatı, saltanatı, mucizeleri; ikincisi de Kanunî Sultan Süleyman'ın sancak beyliği, padişahlık dönemi, seferleri ve zaferlerini konu edinen eserlerdir. Hem Süleyman Peygamber hem de Kanunî Sultan Süleyman'dan bahseden eserlerin pek çoğunun Süleymân-nâme adıyla anılması, ismi aynı olan bu iki tarihî şahsiyetin dünyaya hükmeden bir saltanat sürmüş olmaları sebebiyledir (Karataş, 2009: 55-59). Süleyman isminin bağımsız bir beyitten kıssaları mevzu edinen müstakil eserlere kadar etki alanı geniş bir hususiyeti bulunmaktadır. Aşağıda açıklanacağı üzere, Süleyman Peygamber klasik edebiyatta telmih, teşbih ve mecaz unsuru olarak adı sıklıkla geçen şahsiyetlerdendir. Kanunî Sultan Süleyman ise uzun süreli saltanatında pek çok sefer, zafer ve fethi gerçekleştiren padişah olma özelliği ile muhtelif pek çok esere konu olmuştur. Süleyman Peygamber ve Sultan Süleyman’ı anlatan eserlerin kendi aralarında bazı ortak özellikleri bulunmaktadır. A. Süleyman Peygamber’i Konu Edinen Eserlerin Müşterek Hususiyetleri A.1. Muhteva Yönünden Süleyman Peygamber’in hayatı, menkıbevî kişiliği etrafında oluşturulmuş eserlerde metin bütünlüğü içerisinde genel olarak müşterek bazı konu başlıkları şunlardır: Hz. Süleyman’ın peygamber oluşu, sultanlığı, tahtı, Hüdhüd, Belkıs, Veziri Âsaf, zenginliği, haşmeti, adâleti, başta kuşlar olmak üzere bütün mahlukâtın dilini bilmesi ve onlarla anlaşması, cinlerle irtibatı, divan kurması, rüzgârın, cinlerin ve bütün varlıkların Süleyman Peygamber’in emrinde olması, atları, karınca hikayesi, mührü, âsâsı, yüzüğü, ihtişamlı yapılar yaptırması, savaşları gibi konu başlıkları etrafında kurgulanır (Karataş, 2009: 55-59; Gültekin, 2006: 217-237). Konu işlenişinde her bâb kendi içinde bir bütün olduğu gibi birkaç bâbın kendi içinde oluşturduğu konu bütünlüğü de görülebilmektedir. A.2. Şekil Yönünden Klasik edebiyatta Süleyman Peygamber’le ilgili olan eserler umumiyetle manzum ve mesnevî nazım biçimiyle telif edilmiştir. Uzun Firdevsî’nin Süleymân-nâme-i Kebîr’i gibi manzum-mensur karma biçimde olanları da bulunmaktadır. Genellikle aruzun kısa kalıplarıyla telif edilen eserler, yine Uzun Firdevsî’nin eseri dışındakiler, hacim olarak 800 beyit ile 5000 beyit aralığında telif edilmişlerdir. B. Kanunî Sultan Süleyman’ı Konu Edinen Eserlerin Müşterek Hususiyetleri B.1. Muhteva Yönünden Kanunî döneminde fetih ve refah seviyesinin yükselmesiyle birlikte pek çok edebî, tarihî eser yazılmıştır. Bu eserlerin çoğunluğu araştırmacılar tarafından bilinmektedir. Ancak bir bölümünün muhtevası tam olarak araştırılmamıştır (Özcan, 2006: 115-154; Severcan, 1999: 301- 317; Afyoncu, 2007: 46-54; Kaytaz, 2014: 145-163). Sultan Süleyman devrinde (1520-1566) telif edilen eserlerin bazıları bir seferi, fethi ya da Kanunî’nin uzun saltanat yıllarındaki olayların bir kısmını içermektedir (TDVİA, 1988, C. 38: 124). Sultan Selim dönemini kısaca anlatıp tafsilatlı bir şekilde I. Süleyman dönemini anlatan eserler bulunduğu gibi Kanunî’nin vefatından çok sonraları telif edilmiş ve IV. Murad’a sunulmuş olan Süleymân-nâmeler de bulunmaktadır (Levend, 2000: 67). Tarihî bilgiler açısından zengin olan Süleymân-nâmeler, manzum ya da mensur olarak hayli geniş konu başlıkları içermektedir. Bu bâb başlıkları genellikle Farsça’dır, nadiren de olsa Türkçe adlandırılmış bâb başlıkları görülebilmektedir (bkz. Türkçe bâb başlıkları için Hâkî’nin Süleymân- Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer2014 152 Kadir ALPER nâmesi). 87 bâbdan oluşan Matrakçı Nasuh’un eserinin bazı bâb başlıkları muhtevaya örnek teşkil etmesi açısından aşağıda gösterilmiştir: 1. Haber-i müşâvere-kerden-i Süleymân-ı zamân ez-ahvâl-i düşmen-i bed-âmâl ve avdet nümûden ez-Tebrîzbe-cânib-i Kal‘a-i Van 2. Haber-i muhârebe-i Kal‘a-i Van ve feth-şüden bi-inâyeti’llâhi’l-Melikü’l mennân 3. Haber-âmeden ez-şâh-ı hûn-rîz ez-cânib-i İşkemberd Gelemberd be-Sarusu bâ-asker-i dalâlet-engîz 4. Haber-i avdet-nümûden-i hazret-i Hudâvendigâr ez-Kal‘a-i Van be-kasdân-ı tâ’ife-i eşrâr 5. Haber-âmeden-i şâh-ı pür-telbîs ez-cânib-i Cisr-i Çoban be-sahrâ-yı Muş ve Bitlis 6. Haber-i âgâh-şüden-i mîr-i mîrân-ı Erzurum ve Sivas ve Karaman ez-âmeden-i şâh-ı bî âmân 7. Haber-i ceng-kerden-i mîr-i mîrân-ı Erzu(rûm) bâ-ismâ‘îl ve Behrâm-meyşûm der-ân merzbûm 8. Haber-i âgâh-şüden-i pâdişâh-ı felek-dest-gâh ez-ahvâl-i şâh-ı gümrâh ve firistâden-i Ahmed Paşa bâ-asker-i nusret-penâh ez-cânib-i Kal‘a-i Çapakçur ve Derbend-i Çeper ve Kiğı 9. Haber-i teveccüh-nümûden-i Elkâs be-cânib-i Hemedân ve Dergüzin ve Sehlali ve Gazvîn 10. Haber-i teveccüh-nümûden-i pâdişâh be-kasd-ı ân-şâh-ı gümrâh ez-cânib-i Kal‘a-i Ergani ve Palu ve Harpud 11. Haber-i ılgar-kerden-i mîr-i mirân-ı Van ber-ser-i ân-tâyife-i tuğyân ve gâret-kerden-i behâyim-i îşân der-Karadere 12. Haber-i muhârebe-i Osmân Paşa bâ-sürh-serân der-fezâ-yı Tercan ve inhizâm-yâften 13. Haber-i avdet-nümûden-i şâh-ı hûn-rîz ez-Erzincan be-cânib-i Tebrîz …(Toklucu, 2010: XXXI) B.2. Şekil yönünden Kanunî devrini anlatan eserlerin şeklî yapısı çeşitlilik göstermektedir. Manzum, mensur biçimde olanlarının yanında Gubârî’nin eseri gibi hem manzum hem mensur eserler de telif edilmiştir (TDVİA, 1988, C. 38: 125). Kanunî Sultan Süleyman konulu manzum Süleymân- nâmeler mesnevi nazım biçimiyle ve aruzun kısa kalıplarıyla telif edilmişlerdir. Sözgelimi Hâkî’nin Süleymân-nâme’si feûlün/ feûlün/ feûlün/ feûlkalıbıyla yazılmıştır. Türk edebiyatında Süleymân-nâme adıyla isimlendirilmediği halde muhtevası itibarıyla Süleymân-nâme özelliği gösteren pek çok eser bulunmaktadır. Zafer-nâme, fetih-nâme, gazâvât- nâme adı altında Süleymân-nâmelerle aynı istikamette yazılan bu eserlerin daha geniş bir bakışla ele alınması; devri edebî, tarihî açıdan daha anlaşılır kılacaktır. Yurtiçi ve dışındaki kataloglarda sözü edilen konu ile ilgili eserlerin incelenmesi bilgi alanını genişletecektir. Türk edebiyatında her iki Süleyman’ı konu edinen ve büyük çoğunluğu biyografik kaynaklarda zikredilen eserler aşağıda belirtilmiştir: Türk edebiyatında telif edilmiş başlıca Süleymân-nâmeler: 1. Uzun Firdevsî, Süleymân-nâme-i Kebîr Firdevsî-i Rûmî, Firdevsî-i Tavil ya da Uzun Firdevsî olarak bilinen Bursalı Hızıroğlu İlyas , II. Bayezit’in emriyle gayet hacimli bir Süleymân-nâme-i Kebîr telif etmiştir (Genç, 1995: 12; Tanyıldız, 2007: 167). Ancak Kutb-nâme adlı esere göre Firdevsî, Fatih Sultan Mehmet döneminde bu eseri yazmaya başlamıştır (Olgun-Parmaksızoğlu, 1980: XIII; Erdem, 2005: 7; Erdem, 2005: 1). Rumî, Süleyman Peygamberle ilgili bütün kıssa ve rivayetleri bir araya getirerek geometri, tıp, felsefe, yıldızlar ilmi ile ilgili bilgileri de ilave etmiştir. Eser, 366 cilt 1830 meclis olarak tasarlanmıştır (Akkaya, 1997: 30). Nazım ve nesir karışık olarak yazılan, bir nevi ansiklopedik bir Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer 2014 Türk Edebiyatında Süleymân-Nâmeler 153 forma sahip denilebilecek bu eser, seksen bir ciltten oluşmuştur (Olgun, 1978: 180; Köprülü, 1988, C. IV: 649; Erdem, 2005: 1, Şakar, 2007: 724). Ata Çatıkkaş, eserin 1-5. ciltlerinin Fatih döneminde, 6-80. ciltlerinin II. Bayezid zamanında ve 81. cildinin de Yavuz Selim döneminde kaleme alındığını belirtir (Çatıkkaş, 1983: 169-178; Tanyıldız, 2007: 168). Eserde manzum kısımlar, mensur kısımların bir tekrarı şeklindedir. Eserin önemli bölümünü oluşturan nesir kısımlarının en önemli özelliği dilinin çok sade olması ve Türkçe açısından zengin malzeme içermesidir (Güleç, 2006: 243-260). Dil ve üslûp bakımından dönemindeki eserlerden farklılıklar gösteren Süleymân-nâme-i Kebîr, bu özelliği ile yeni bir dönemin temel eserlerinden biri olma izlenimini vermektedir (Usta, 2009: 64). Firdevsî-i Rûmî, düşünce, bilgi ve gözlemlerini yaklaşık olarak 900 000 beyitle ifade ederek, Türk edebiyatında kendine önemli bir yer edinmiştir (Çatıkkaş, 1975: 186-190). Mahlasının uzun olmasına sebep olacak kadar ayrıntıya sahip olduğu rivâyet edilen eserin bir kısmının yakılarak imha edildiği söylenmektedir.Süleymân-nâme-i Kebîr, Kur’ân dışındaki diğer semâvî dinlerdeki rivâyet ve kıssalardan yararlanarak Süleyman Peygamber dışındaki peygamberlerin kıssalarının yanında pek çok efsane, destan ve halk hikayesi anlatılarını da eserine dahil ettiği için yekpâre bir Süleymân-nâme sayılmamaktadır. Bu bağlamda Firdevsî-i Rumî, sözü edilen eserinin girişinde rivayetlerinden de yararlandığı Serezli Sâdî’nin yaklaşık 35oo beyitlik Süleyman (Peygamber) kıssasından söz etmektedir. Bu eser baştan sona sadece bir peygamberin kıssalarını ihtiva etmekle beraber esere henüz rastlanılamamıştır (Karataş, 2009: 56). 2. Hâkî, Kıssa-i Süleymân Hâkî mahlaslı bir şair tarafından telif edilen eser, tamamıyla Süleyman Peygamber’in Kur’ân’da nakledilen bazı kıssalarını konu edinmektedir (Alper, Yayımlanmamış İnceleme Metin: 23-25).Eserin “Der-Medh-i Pâşâ-yı Sa‘âdet Ma‘den-i Cûd ü Sehâvet” bâbında Gâzi Paşa isminde bir devlet adamına ithaf edildiği belirtilmektedir. Feilâtün/ feilâtün/ feilün vezniyle telif edilen, telif ve istinsah tarihi bulunmayan eser, 39 varaklık bir mesnevidir. Beyit sayısı 800 olan eserde 8 beyitlik bir kaside bulunmaktadır. 31 bâb başlığı olan Süleymân-nâme’nin bâb başlıklarının adlandırılması ise Farsça’dır. Bâb başlıkları: 1. Der-Na‘t-i Nebiyyü’l-Harameyn Sâhibü’l-Kâb-e Kavseyn 2. Der-Na‘t-i Çâr- Yâr-ı Güzîn 3. Der-Medh-i Pâşâ-yı Sa‘âdet Ma‘den-i Cûd ü Sehâvet 4. Hâzâ Kaside-i Hazret-i Pâşâ-yı Dârü’s-sa‘âdet 5. İbtidâ Kerden-i Der-Kitâb Ki Fezâil-i Hazret-i Bârî-i Hudâ 6. Şürû‘ Kerden-i Der-Kitâb 7. Taleb Kerden-i Bülbül 8. Şi‘r-i Bülbül 9. Hitâb Kerden-i Bülbül Bâ Gül 10. Cevâb Dâden-i Gül Bâ Bâğbân 11. Hitâb Kerden-i Bülbül Bâ Gül Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer2014 154 Kadir ALPER 12. Cevâb Dâden-i Bâz Bâ Bülbül 13. Hikâyet Kerden-i Bâz Bâ Bülbül 14. Hâstenden-i Şâh Bâ Gedâ 15. Cevâb Dâden-i Bülbül Bâ Bâz 16. Hitâb Kerden-i Bâz Bâ Bülbül 17. Resenîden-i Bâz ü Bülbül Bâ Süleymân 18. Âmeden-i Bülbül Bâ Huzûr-ı Süleymân 19. Hitâb Kerden-i Süleymân Bâ Bülbül 20. Hikâyet Kerden-i Süleymân Bâ Bülbül 21. Cevâb Dâden-i Bülbül Bâ Süleymân 22. Hikâyet Kerden-i Bülbül Bâ Süleymân 23. Hikâyet Kerden-i Süleymân Bâ Mürgân 24. Hikâyet Kerden-i Gürbe Bâ Mûş 25. Cevâb Dâden-i Bülbül Bâ Süleymân 26. Hitâb Kerden-i Bülbül Bâ Mürgân 27. Hikâyet Kerden-i Bülbül Bâ Mürgân 28. Hitâb Kerden-i Bülbül Bâ Tâvûs 29. Hitâb Kerden-i Bülbül Bâ Tûtî 30. Hitâb Kerden-i Bülbül Bâ Bâz 31. Hikâyet Kerden-i Bülbül Bâ Mürgân 3. Şemseddin Sivasî, Süleymân-nâme ya da Süleymâniyye Baştan sona Süleyman Peygamber kıssalarını ihtiva eden eser, aruzun fâilâtün/ fâilâtün/ fâilün vezinleriyle mesnevi nazım biçiminde telif edilmiştir. Şemseddin Sivasî (ö. 1597), Şemsî mahlasıyla 16. yüzyılda telif edilmiş olan eserin açık, anlaşılır ve akıcı bir üslûbu bulunmaktadır (Balcı, 2007, C. II: 1001). 1684 beyitlik mesnevinin konusu Kur’ân’daki Süleyman Peygamber kıssaları ile tamamen örtüşmektedir. Şairin mutasavvıf kişiliğinin etkisiyle tasavvufî derinlikte misallerle öğretici bir özelliktedir (Akkaya, 1988: 15-17;Aksoy, 2005: 20-22; Karataş, 2009: 56). 4. Hadidî, Süleymân-nâme Sehî Bey ve Latifî, Hadidî (16. yy) mahlasıyla bilinen bir şairin Süleymân-nâme adlı eserinin olduğunu naklederler ancak Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zünûn’da bu eserin manzum bir Târih-i Âl-i Osmân olduğunu söylemektedir (Canım, 2000: 222; Babinger, 1982: 67). Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer 2014 Türk Edebiyatında Süleymân-Nâmeler 155 5. Mahremî, Şeh-nâme (Süleymân-nâme) Mahremî (ö. 1535) (Tatavlalı)’nin yazdığı üç ciltlik Şeh-nâme’nin üçüncü cildinin bir kısmı Süleymân-nâme’dir. Müellifin rivayetleri derleyerek tasannu ve gösterişe kaçmayan bir dille oluşturduğu eserin ilgili bölümü Kanunî devrinin övgüsüyle başlar; Eflak ve Boğdan’ın vergiye bağlanmasıyla sona erer (TDVİA, 1988, C. 38: 126; Aynur, 1993). Mahremî bu eserinde sadece sefer ve savaşları anlatmamış, aynı zamanda dönemin ahlâk anlayışını ve dünya görüşünü de dile getirmiştir (Demirel, 2005: 49-66). Akıcı bir anlatımı olan Şeh-nâme’nin bu cildinde kronolojiye uygun olarak Yavuz Sultan Selim’in ölümü ve cenaze töreni ardından I. Süleyman’ın (Kanunî) tahta çıkması, İstanbul’un tasviri, Osmanlı’ya ihânet eden Canberdî Gazâlî’nin Ferhad Paşa tarafından idam edilmesi, Macaristan seferi, Bögürdelen ve Belgrad kalelerinin fethi, Serem ve Zemin kalelerinin alınması, Rodos seferi ve Rodos’un fethi gibi hadiseler anlatılır. Mahremî’nin Süleymân-nâme’sinde 1520-1526 arasında cereyan eden olayların anlatımı yer almaktadır. Eserin dil ve üslûp özelliklerine bakıldığında Mahremî’nin sanatçı kimliğinin tarihçi kimliğinin önünde olduğu izlenimi ortaya çıkmaktadır (Aynur, 1993; Aynur, www. Ottoman Historian.org./). 6. Bursalı Şemsî, Süleymân-nâme Osmanlı Müellifleri’nde Bursalı Şemsî’ye (16. yy) ait olduğu belirtilen eserin müellifi hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Ancak Latifî (Canım, 2000: 329) ve Beyânî (Sungurhan Eyduran, 2008: 97) tezkirelerinde Bursalı Kara Şemsî isimli bir şairin adı geçmektedir. Söz konusu şairin 1519’da Kanunî’nin cülûsundan önce vefat ettiği dikkate alındığında kaynaklarda adı geçmeyen başka bir Bursalı Şemsî olma ihtimali ortaya çıkmaktadır (Levend, 2000: 67). 7. Sinan Çavuş, Süleymân-nâme Sinan Çavuş’un (16. yy) Süleymân-nâmesi aynı zamanda Târih-i Feth-i Sikloş ve İstol- Belgrad adıyla da bilinmektedir (Duran, 1998). 1542-1543 arasında geçen olayları ihtiva eden eserin Matrakçı Nasuh’un telif sırasına göre farklı adlandırılmış Mecmau’t-Tevârih’in cüzlerinden olduğu düşüncesi hâkimdir ( TDVİA, 1988, C. 28: 143-146). Ancak bu eser Sinân Çavuş’un telif ettiği eser olarak neşredilmiştir (TDVİA, 1988, C. 38: 125).Sade bir üslûpla yazılan eserin güvenilirliği yazarın ne gördüyse onu kaydettiğinin doğruluğu ile tasdik edilmiştir. Eser 32 minyatüre sahiptir. Bunların bir kısmı minyatür sanatının örnekleri olarak çokça kullanılmıştır (Severcan, 2007: 12). 8. Bostân Çelebi, Süleymân-nâme ya da Gazâvât-ı Sultân Süleymân Müellif (ö. 1570), Kanunî’nin tahta çıktığı 1520 yılından 1539 yılına kadar geçen olayları tahkiye etmektedir. Bostân Çelebi, asıl adı Mustafa olup Kanunî Sultan Süleyman’ın çağdaşıdır. Kanunî ve eserde adı geçen diğer şahıslar hakkında kullandığı ifade, verdiği tafsilât ve bu malûmatın doğruluğu, eserin, bu kimseler hayatta iken yazılmış ve aynı zamanda hâdiselerin müellif tarafından görülmüş olduğu hususunda şüphe bırakmamaktadır(Yurdaydın, 1950: 203). Eser, yanlışlıkla Ferdî isimli bir şahsa atfedilmişse de sonradan başka nüshaları da bulunmuş ve yukarıda ismi zikredilen müellife ait bir eser olduğu anlaşılmıştır (Yurdaydın, 1955: 137-202; Römer, 1997: 401-418). Edebî yönüyle de dikkate değer bir eser olan Süleymân-nâme, ilgili dönemi anlatan tarihî kaynakları tamamlamaktadır. Bostân Çelebî’nin sarayla irtibatlı olması nedeniyle eserde saray içiyle ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır. Eserin yurt içinde ve dışında dört nüshası bulunmaktadır. 9. Gubârî, Kenzü’l-Cevâhiri’s-Seniyye fi Fütühâti’s-Süleymâniyye Gubârî’nin (ö. 1566) Şâh-nâme ya da Kanunî’ye ithafen yazıldığı için Süleymân-nâme ismiyle de bilinen eserinin dibâcesinde geçen özgün adı Kenzü’l-Cevâhiri’s-Seniyye fi Fütühâti’s- Süleymâniyye’dir. Dili Farsça olan ve sebeb-i telif kısmında padişahın fermanı üzerine kaleme Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer2014 156 Kadir ALPER alındığı belirtilen eser, Firdevsî’nin Şeh-nâmesi’ne nazire olarak aynı vezinle 1551’de yazılmaya başlanmıştır (Parmaksızoğlu, 1950: 354). Asıl adı Kireççi-zâde Mahmûd Çelebi olan ve Gubârî mahlasını kullanan şair, eserini bizzat şahit olduğu zaman dilimi çerçevesinde Yavuz Sultan Selim döneminden başlatarak Kanunî’nin ilk dönemlerine, Canberd Gazalî isyanına kadar getirir. Daha önce telif edilmiş kaynakların incelenmesiyle geliştirilmiş olan eser, Kanunî’nin daha ileriki saltanat yıllarını anlatması yönüyle de önemlidir (TDVİA, 1988, C. 38: 125). 10. Şemseddin Mehmed Sivasî, Süleymân-nâme Topkapı Kütüphanesi kayıtlarında eserin müellifinin Şemseddin Mehmed Sivasî (16. yy) olduğu belirtilmekte ise de eserin içinde söz konusu isim geçmemektedir. IV. Murad’a takdim edilen eser, Kanunî’nin cülûs tarihi olan 1520 tarihinden 1566’da ölümüne kadar geçen süreç içindeki olayları anlatmaktadır. Eserin hâtime kısmında şehzâdeler, vezirler ve âlimlerin isimleri geçmekte olup eser, Farsça dua ile bitmektedir (Levend, 2000: 67). 11. Karaçelebi-zâde Abdülazîz, Süleymân-nâme Karaçelebi-zâde (ö. 1657), Kanunî döneminden sonra, hayli gösterişli bir dille yine Sultan Süleyman’ın saltanat dönemini cülûsundan ölümüne kadar kesintisiz anlatmıştır (Levend, 2000: 65). Pek çok nüshası bulunan eserin bazı nüshaları IV. Murad dönemine kadar geçen olayları ihtiva etmektedir. Karaçelebi-zâde’nin Süleymân-nâmesi, Hoca Sa’deddin Efendi’nin Tâc’üt- tevârih adlı eserine zeyildir. 12. Senâyî, Süleymân-nâme Süleymâniyye, Fütühât-ı Sultân Süleymân olarak da adlandırılan eser; takriben 4500 beyitten oluşan bir mesnevidir. Olaylara şahit olanların nakillerine dayanılarak oluşturulan eser, Boğdan Seferi sonuna kadar geçen olayları nakleder (TDVİA, 1988, C. 38: 126). Muhtasar bir eser özelliğinde olan mesnevi, çağı anlatan eserleri destekler konumdadır. Süleymân-nâme müellifinin aynı zamanda bir önceki dönem eserlerinden Selim-nâmeyi de telif edenSenâyî (16. yy) adlı şair olabileceği düşünülmektedir (Levend, 2000: 66). 13. Kastamonulu Harîrî, Süleymân-nâme Latifî’ye göre; tarih ve muammaları ile tanınan Abdülcelil Harîrî (ö. 1534), gâyet gösterişli bir üslûpla tarih ve muammaya hakimiyetini de gösterdiği bir manzum eser kaleme almıştır. Ancak esere şu ana kadar rastlanılamamıştır (Levend, 2000: 67). 14. Tebrizli Şâhî bin Kâsım Çelebi, Süleymân-nâme Latifî’ye göre Şâhî (ö. 1538), İran’dan Anadolu’ya gelen Türk asıllı şairlerden olup eserinde Kanunî dönemindeki belli başlı olaylardan bahsetmiştir (Levend, 2000: 67). Eser hakkındaki bilgiler biyografik kaynaklarda nakledilenle sınırlı olduğundan dili hakkında kesin kanaat bulunmamaktadır. Ancak, Latifî’nin şaire ait Türkçe başka bir beyit nakletmesinden yola çıkılarak eserin dilinin de Türkçe olabileceği ihtimal dairesindedir (Canım, 2000: 322). Ancak Kınalı-zâde Hasan Çelebi de tezkiresinde şairin Farsça bir beytini nakletmektedir (Sungurhan Eyduran, 2009: 422). Bu nedenle eserin kesin olarak Türkçe ya da Farsça olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. 15. Hayâtî, Süleymân-nâme Atâ Tarihi’nde (Tayyâr-zâde Ahmet Atâ, 1292, C. IV: 158) Hayâtî (16. yy) isimli bir şair tarafından yazıldığı aktarılan eser, şu ana kadar bulunamamıştır. Hayâtî’ye atfedilen Şâh-nâme veya Selim-nâme adlı bir eserden de bahsedilmekle birlikte bu eser de elde değildir. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/7 Summer 2014

Description:
hayatlarını ayrı ayrı işleyen eserler yazılmıştır. Tümüne müşterek olarak. Süleymân-nâme ismi verilmiştir. Süleyman peygamberin hayatını.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.