T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI ARAP DİLİ VE BELAĞATI BİLİM DALI EBÛ HAYYÂN EL- ENDELUSÎ’NİN HAYATI ve İRTİŞÂFU’D- DARAB MİN LİSÂNİ’L- ‘ARAB ADLI ESERİNİN TAHLÎLİ YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Dr. ORHAN PARLAK HAZIRLAYAN CAFER TAYYAR DOYMAZ KONYA 2006 İ İ İ Ç NDEK LER ÖNSÖZ..............................................................................................................................I KISALTMALAR.............................................................................................................III GİRİŞ.................................................................................................................................1 NAHİV İLMİNİN DOĞUŞU......................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM A- EBÛ HAYYÂN’IN HAYATI ve TAHSİLİ ...............................................................8 1. Adı...........................................................................................................................8 2. Lakâbı ve Nisbesi....................................................................................................8 3. Doğumu ve Çocukluk Yılları.................................................................................10 4. Tahsil Hayatının Başlangıcı...................................................................................11 5. Âilesi......................................................................................................................12 6. Endülüs’ten Ayrılışı...............................................................................................15 7. Seyahatleri.............................................................................................................17 8. Fizîkî Yapısı...........................................................................................................18 9. Rûhî Yapısı............................................................................................................19 10. Mezhebi...............................................................................................................23 11. Vefâtı...................................................................................................................25 B- EBÛ HAYYÂN’IN İLMÎ ve EDEBÎ ŞAHSİYETİ....................................................28 1. İlmî ve Edebî Şahsiyeti..........................................................................................28 2. Hocaları..................................................................................................................31 3. Talebeleri...............................................................................................................34 4. Şiirleri....................................................................................................................36 C- ESERLERİ..................................................................................................................40 İKİNCİ BÖLÜM EBÛ HAYYÂN ve İRTİŞÂFU’D- DARAB MİN LİSÂNİ’L- ‘ARAB ADLI ESERİ...47 1. Kitabın İsmi...........................................................................................................47 2. İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab’ın Kaleme Alınış Sebebi...........................49 3. İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab’ın Kaynakları.............................................50 4. Ebû Hayyân’ın İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab’taki Metodu......................56 5. Ebû Hayyân’ın İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab’ta Kullandığı İstişhâd.......63 a. Kur’ân-ı Kerîm...................................................................................................64 b. Hadîs-i Şerif.......................................................................................................69 1. Hadisle İstişhâdın Hükmüyle İlgili Görüşler..................................................70 2. Hadisle İstişhâdı Kabul Etmeyenlerin Görüşleri............................................70 3. Hadisle İstişhâdı Kabul Edenlerin Görüşleri..................................................73 4. Hadislerle İstişhâd Konusunda Uzlaştırıcı Yol Tutanlar................................74 c. Arap Şiiri............................................................................................................81 1. Câhiliye Dönemi Şâirleri................................................................................81 2. Muhadramûn...................................................................................................81 3. İslâmiyyûn......................................................................................................82 4. Muvelledûn.....................................................................................................82 6. İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab’ta Ele Alınan Konular...............................89 7. İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab’ın El Yazmaları.........................................93 SONUÇ......................................................................................................................97 KAYNAKÇA............................................................................................................99 I ÖNSÖZ Arapların yerleşik hayatı benimsemeyip çoğunlukla göçebe bir hayat tarzını tercih etmiş olmaları ve eski tarihlerinin yazı ile kayıt altına alınmaması sebebiyle Arap diline dâir edinebildiğimiz ilk bilgiler Câhiliye dönemiyle başlamaktadır. Arap toplumu, dilleri tahrîfâta uğramadan önce nesilden nesile aktardıkları konuşma melekesi sayesinde dil kurallarına son derece bağlı kalarak konuşuyorlardı. Bu sebeple Araplar İslam dininden önce, kullandıkları dilin gramerini oluşturmaya ihtiyaç hissetmiyorlardı. Çünkü Arapları buna sevkedecek bir sebep yoktu. Ancak İslam’dan sonra gerçekleşen fetihler neticesinde İslam coğrafyasının geniş alanlara yayılması ve Arapların diğer farklı kültür ve medeniyetlerle sıkı diyaloglar içine girmeye başlamaları Arap dilinin zamanla bozulmasına sebep olmuştur. Sonradan İslam’ı kabul eden topluluklar, kabul ettikleri bu dinin kutsal kitabını okuma ve bu dinin dilini öğrenme husûsunda çok istekli davranmışlardır. Ancak bu dil kendi dilleri olmadığı için Kur’ân’ın okunuşunda hatalar yapılmaya başlanmıştır. Kur’ân’ın okunuşunda meydana gelen bu hataları engelleyebilmek için âlimlerin Kur’ân’ın noktalanıp harekelenmesi noktasında başlattıkları faaliyetlerle Arapça’nın gramerinin oluşmasındaki ilk çalışmalar başlamış oluyordu. Ebu’l- Esved ed- Duelî (v. 67/686) ile başlayan bu çalışmalar çok kısa bir zamanda hızlanmış, bunun neticesinde de Basra ve Kûfe dil ekolleri meydana gelmiştir. Belli bir zaman sonra bu iki ekol arasında şiddetli ihtilaflar meydana gelmiş, Basra ve Kûfe ekolleri arasında meydana gelen bu ihtilaflar başka yeni ekollerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Şunu kabul etmek gerekir ki Arap dilinin gramerinin oluşmasında bu ekollerin çok büyük katkıları vardır. Çalışmamıza konu olan Ebû Hayyân el- Endelusî (v. 654/1256) hicrî yedinci asrın ortalarında Endülüs’te dünyaya gelmiştir. Küçüklüğünden itibaren ilme çok büyük bir iştiyak duyan Ebû Hayyân, her nerede bir ders halkası bulmuşsa o halkaya iştirâk etmiştir. Ebû Hayyân geriye çok kıymetli eserler bırakmıştır. Bu eserlerin en önemlilerinden birisi el- Bahru’l- Muhît adlı tefsiridir. O, bu tefsiriyle meşhurdur. Ve onun bu tefsiri üzerine birçok çalışmalar yapılmıştır. Ancak Ebû Hayyân, aslında bir tefsirci değil, dilcidir. Onun telif ettiği eserler göz önüne alınacak olursa bu eserlerin çoğunun sarf ve nahiv ilimlerine ait olduğu görülecektir. Biz bu sebeple, bu çalışmamızda Ebû Hayyân‘ın dilci yönünü göz önünde bulundurarak onun sarf ve nahve dâir kaleme almış olduğu, Arap dili için bir II ansiklopedi niteliğinde olan İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab adlı eserini çalışmamıza konu ettik. Çalışmamız, giriş ve iki bölümden müteşekkildir. Çalışmamızın giriş bölümünde nahiv ilminin kuruluşunu ve bu ilmin ortaya çıkışındaki sâikleri ve bunun neticesinde kurulan nahiv ekollerinden kısaca bahsettik. Çalışmamızın birinci bölümünü ise Ebû Hayyân’ın hayatına tahsîs ettik. Bu bağlamda onun doğumunu, çocukluk yıllarını, âilesini, ilim uğrunda yapmış olduğu seyahatleri ve dünya görüşünü konu edindik. Bunları araştırırken mümkün olduğunca ilk kaynaklara inerek çalışmamızı zenginleştirmeyi amaçladık. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise İrtişâfu’d- Darab min Lisâni’l- ‘Arab adlı eseri inceledik. Öncelikle eserin çeşitli kaynaklarda küçük farklarla zikredilen isimlerine değindik. Ardından, eserin kaleme alınış sebebini ve eserin kaynaklarını incelemeye tâbî tuttuk. Bunların yanı sıra Ebû Hayyân’ın el- İrtişâf’taki metodundan, eserinde kullandığı şevâhidden bahsettik. Son olarak da el- İrtişâf’ta ele alınan konulara değindik ve eserin dünya kütüphanelerinde bulunan el yazmalarını konu edindik. Bu çalışmanın tamamlanması boyunca beni yönlendiren danışman hocam Dr. Orhan PARLAK’a, benden yardım ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Prof. Dr. Taceddin UZUN’a, bölüm hocalarıma, babam Hidayet DOYMAZ’a şükranlarımı arzeder, sevgili eşim ve biricik kızıma teşekkürü bir borç bilirim. Cafer Tayyar DOYMAZ Konya 2006 III KISALTMALAR a.g.e. : Adı Geçen Eser b. : Bin veya İbn bk. : Bakınız Bnt. : Bint byy. : Basım Yeri Yok c. : Cilt c.c. : Celle Celâluhû Çev. : Çeviren DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi D.İ.B. : Diyanet İşleri Başkanlığı Dzn. : Düzenleyen Fak. : Fakülte Hz. : Hazreti İSAM : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi M.E.B. : Milli Eğitim Bakanlığı M.Ü.İ.F.V. : Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Vakfı Nşr. : Neşreden r.a. : Radıyallâhu Anh s. : Sayfa s.a.v. : Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Sos. Bil. Enst. : Sosyal Bilimler Enstitüsü sy. : Sayı T.D.V. : Türkiye Diyanet Vakfı Thk. : Tahkîk Trc. : Tercüme Tsh. : Tashîh tsz. : Tarihsiz Ünv. : Üniversite v. : Vefat vb. : Ve benzeri vd. : Ve devamı Yay. : Yayınları 1 GİRİŞ NAHİV İLMİNİN DOĞUŞU: Ebû Hayyân el- Endelusî hicrî 654/745 (mîlâdî 1256/1344) tarihleri arasında yaşamış Endülüslü büyük bir dil âlimidir. Sarf, nahiv, tefsir vb. ilim dallarında döneminin en parlak şahsiyeti olmuş ve bu ilim dallarına dâir eserler kaleme almıştır. Ebû Hayyân’ın yaşadığı döneme kadar pek çok âlim tarafından dil alanında çalışmalar yapılmış ve çeşitli kitaplar yazılmıştır. Ayrıca Ebû Hayyân’a kadar Arapların ve Arap dilinin geçirdiği pek çok evre vardır. Arapların Müslümanlıktan önceki tarihleri hakkında maalesef geniş bilgilere sahip değiliz. Arapların yerleşik hayatı benimsemeyip çoğunlukla göçebe bir hayat tarzını tercih etmiş olmaları onların tarihlerine dâir yeterli bilgilere sahip olamayışımızın en önemli sebeplerinden biridir. Arapların kullandıkları dil, yeryüzünde bulunan diller âilesinin Sâmi koluna mensuptur. Arapların, Süryânîlerin ve İbrânîlerin kullandıkları ortak dillere Sâmi dilleri denilir1. Arapların eski tarihleri yazı ile kayıt altına alınmadığı için Arap diline dâir bildiklerimiz Câhiliye dönemiyle başlar. Araplar, dilleri bozulmadan önce kuşaktan kuşağa aktardıkları konuşma melekesi sayesinde dil kurallarına son derece bağlı kalarak konuşuyorlardı. Ancak daha sonra meydana gelen birtakım sebeplerle saf Arap dili bozulmuştur. Hattâ Araplar bile kendi dillerini konuşurken bu dili konuşmaya çalışan yabancılar gibi hata yapmaya başlamışlardır. Nahiv ilminin doğuşunu tetikleyen sebepleri gözden geçirecek olursak bu noktada karşımıza birden fazla sebep çıkar. Öncelikle Arap olmayanlardan İslâm dinini seçmiş olanların, Allah katından ilâhî vahiy mahsulü olarak Peygambere indirilen Kur’ân-ı Kerîm’i okurken yaptıkları hatalar bu sebeplerin birisidir. Çünkü İslâmiyet’le birlikte Araplar birçok kavim ve topluluklarla sıkı diyaloglar içerisine girmişler, hattâ birlikte yaşamaya başlamışlardır. Arap olmayan bu toplulukların İslâm’ı kabul edişlerinin ardından Kur’ân’ın okunuşunda hatalar yapılmaya başlanmıştır. 1 Hüseyin Küçükkalay, Kur’ân Dili Arapça, Konya, Mânevî Değerleri Koruma ve İlim Yayma Cemiyeti Neşriyatı 1969, s. 73 vd. 2 Arap dilindeki lahn2 meselesinin Câhiliye devrinde pek fazla söz konusu olmadığı ve bu konuya dâir o dönemde tedbirler alma yoluna gidilmediği görülmektedir. Bununla birlikte Hz. Peygamber zamanında lahn konusunun açıkça dile getirildiği ve bu konuya çözüm yolları arandığı görülmektedir. Peygamberimizden rivâyet edilen bir hadiste Allah rasûlü, konuşurken bir adamın lahn yaptığını görünce orada bulunanlara “Arkadaşınıza doğrusunu gösterin, çünkü o yanlış yapmıştır” buyurmuşlardır3. Hz. Muhammed (s.a.v.) bir başka hadisinde de şöyle buyurmuşlardır: “Ben şüphe yok ki bir peygamberim. Kureyş kabilesi içinde dünyaya geldim ve Benû Sa‘d b. Bekr kabilesinde yetiştim. Lahn benim için söz konusu olamaz”4. Hz. Peygamberin bu hadisiyle, o gün için lahnın söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Ve peygamber, bu sözüyle kendisinin lahn yapmaktan uzak olduğunu belirtmiştir. İşte böylece, peygamberimizin hadisinde de adı geçen lahn meselesi daha sonraki dönemlerde hep söz konusu olmuş ve Arap dilinin eski saf haline ulaşması için çabalar sarfedilmiştir5. Hz. Peygamber döneminde söz konusu olmaya başlayan lahn meselesi daha sonraki dönemlerde fazlaca gündeme gelmeye başlamıştır. Bunun en büyük sebebi, İslâm dininin hoşgörü esâsına dayanan bir din olmasından dolayı İslâm’ın insanları kucaklayıcı özellikleri sayesinde Müslüman olmayanların İslâm’a olan meyillerinin artması, bu sebeple de Arap olmayanların Araplarla çok yakın ilişkiler kurması ve İslâm dininin yapılan fetihlerle çok hızlı bir şekilde büyük coğrafyalara yayılmasıdır. 2 Lahn ((cid:3)(cid:2)(cid:5)(cid:4) (cid:7)(cid:6)) : Lahn sözlükte, ezgi, melodi, nağme, beste, dilbilgisi hatası, i‘rab hatası, okuyuşta yapılan hata, üstü kapalı konuşmak gibi manalara gelmektedir. Lahn, terim manası olarak ise konuşurken veya okurken yapılan nahiv hatası demektir. Bu, i‘rabda veya cümledeki kelimelerin dil kâidelerine aykırı olarak sıralanması şeklinde de olabilir. bk. İsmail b. Hammâd el- Cevherî, Tâcu’l- Luğa ve Sıhâhu’l- ‘Arabiyye (Nşr. Ahmed ‘Abdulğafûr ‘Attâr), Beyrut, Dâru’l- ‘Ilmi’l- Melâyîn 1990, VI/2193; Muhammed b. Ebî Bekr b. ‘Abdilkâdir er- Râzî, Muhtâru’s- Sıhâh, Beyrut, Dâru’l- Kitâbi’l- ‘Arabî 1967, s. 594; Ebu’l- Fadl Cemâluddîn Muhammed b. Mukrim b. Manzûr el- Mısrî, Lisânu’l- ‘Arab, Beyrut, Dâru Sâdır 1990, XIII/381; Muhibbuddîn Ebu’l- Feyz es- Seyyid Muhammed Murtazâ el- Huseynî el- Vâsıtî ez- Zebîdî el- Hanefî, Tâcu’l- ‘Arûs min Cevâhiri’l- Kâmûs, Mısır, Matbaatu’l- Hayriyye 1888, IX/331; Taceddin Uzun, Arapça Sarf-Nahiv Terimleri Sözlüğü, Konya, Damla Ofset 1997, s. 73. 3 Ebu’l- Feth Osmân b. Cinnî, el- Hasâis (Thk. Muhammed ‘Ali en- Neccâr), Beyrut, Dâru’l- Kutubi’l- ‘Arabî tsz., II/8, III/246; ‘Abdurrahmân b. Ebî Bekr es- Suyûtî, el- İktirâh fî ‘Ilmi Usûli’n- Nahv (Thk. Ahmed Subhî Furât), İstanbul, Matbaatu Kulliyyeti’l- Âdâb 1975, s. 35; Alâuddîn ‘Ali el- Muttakî Husâmuddîn el- Hindî el- Burhân, Kenzu’l- ‘Ummâl fî Suneni’l- Akvâl ve’l- Ef‘âl (Dzn. Saffed es- Sakkâ), Beyrut, Muessesetu’r- Risâle 1979, I/611. 4 Hadis için bk. Ebu’l- Kâsım Suleyman b. Ahmed et- Taberânî, el- Mu‘cemu’l- Kebîr (Thk. ‘Abdulmecîd es- Selefî), byy., Dâru İhyâi’t- Turâsi’l- ‘Arabî tsz., VI/36; Celâluddîn b. Ebî Bekr es- Suyûtî, el- Câmi‘u’s- Sağîr fî Ehâdîsi’l- Beşîri’n- Nezîr, Beyrut, Dâru’l- Kutubi’l- ‘Ilmiyye 1990, I/232; İsmail b. Muhammed el- ‘Aclûnî, Keşfu’l- Hafâ, Beyrut, Daru’l- Kutubi’l- ‘Ilmiyye 1988, I/206. 5 Mehmet Reşit Özbalıkçı, Arap Gramerinde Kur’ân ve Hadisle İstişhâd, İzmir, Tibyan Yay. 2001, s. 6, 7; Kenan Demirayak – M. Sadi Çöğenli, Arap Edebiyatında Kaynaklar, Erzurum, Atatürk Ünv. Fen Edebiyat Fak. Yay. 1994, s. 157. 3 Arap diline dâir bildiklerimizin Câhiliye dönemiyle başladığını daha önce söylemiştik. Arapların tarihlerinin ilk devirlerden itibaren yazıya geçirilmeyişi sebebiyle Arap dili nesilden nesile aktarılan bir sözlü edebiyat şeklini almıştır. Şiir ve hitâbete çok önem verilen Arap toplumunda Arap dilini en saf, en doğru ve en doğal haliyle kullanan seçkin hatip ve şâirler çokça yetişmiştir. Ancak ilerleyen tarihî süreç içerisinde Arap dilindeki lahnın yaygınlaşması o kadar çoğalmıştır ki bu, şâirlerin şiirlerine ve hatiplerin konuşmalarına da yansımıştır. Nahvin doğuşuna sebep olan konulardan birisi de şudur: Câhiliye dönemindeki saf Arapça, bir edebiyat şâheseri olan Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olmasıyla çok daha üstün bir konuma ulaşmıştır. Şiir ve edebiyat alanında bir hayli ilerleme göstermiş olan Arap dili, Kur’ân-ı Kerîm’in inzâliyle birlikte tüm İslâm âleminin ortak dili haline gelmiştir. Bu sebeple Araplar kendi dillerine büyük bir ehemmiyet verip, dillerinin eski aslî yapısını taşıması için büyük çaba göstermişlerdir. Bunun için Arap toplumunda fasih Arapça konuşan kişiler her zaman el üstünde tutulmuş ve toplumda büyük saygı görmüşlerdir. Ancak zamanla İslâm dininin evrenselliği sebebiyle coğrâfî sınırları genişleyen Arap toplumu, diğer kültür ve topluluklarla kurulan ilişkiler neticesinde kendi dillerinin tahrîfâta uğramaması için Arapça’nın gramer kurallarını belirlemek istemişlerdir. Nahiv ilminin ortaya çıkışındaki bir diğer sebep de, Arap olmayan topluluklardan Müslüman olanlar, inandıkları bu dinin kutsal kitabını ve bu dinin indiği dil olan Arapçayı öğrenme hususunda çok arzulu olmuşlardır. Bu sebeple Araplar yabancılara kendi dillerini ve dillerinin kurallarını öğretmek maksadıyla Arap dilinin gramerini belirlemeye karar vermişlerdir. Nahiv ilminin ortaya çıkışındaki sebepleri inceledikten sonra nahiv ilminin ilk kurucusunun kim olduğunu belirtelim. Nahiv ilminin kurallarının ilk defa belirlenmesi husûsunda kimin öncü olduğu hakkında birbirinden farklı rivâyetler bulunmaktadır. Âlimlerin çoğu tarafından bu ilmin ilk kurucusu olarak Ebu’l- Esved ed- Duelî (v. 67/686) gösterilmektedir6. Bunun yanında bu ilmin ilk kurucusunun Nasr b. ‘Âsım (v. 89/707) olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi bu kişinin ‘Abdurrahmân b. Hurmuz (v. 117/735) olduğunu söyleyenler de mevcuttur. Ancak 6 Mehmet Cevat Ergin, el- ‘Ukberî ve el- Lubâb fî ‘Ileli’l- Binâi ve’l- İ‘râb’ı (Basılmamış Doktora Tezi), Konya, Selçuk Ünv. Sos. Bil. Enst. 2002, s. 8; Özbalıkçı, a.g.e., s. 18; Demirayak – Çöğenli, a.g.e., s. 157. 4 bu konuda fikir beyan eden âlimlerin büyük bir çoğunluğu Ebu’l- Esved ed- Duelî ismi üzerinde yoğunlaşmışlardır7. Ebu’l- Esved ed- Duelî ile başlayan Arap dilinin kurallarının belirlenmesi çabası gün geçtikçe daha da hızlanarak devam etmiştir. Ebu’l- Esved’in talebelerinden olan Nasr b. ‘Âsım el- Leysî (v. 89/707), ‘Anbesetu’l- Fîl (v. 100/718), Yahyâ b. Ya‘mer (v. 129/746) gibi ilim adamları hocalarından devraldıkları nahiv çalışmalarını devam ettirebilmek için var güçleriyle çalışmışlardır. Daha sonra Ebû ‘Amr el- ‘Alâ (v. 154/770), İbn Ebî İshâk (v. 117/735), Ebû Zeyd (v. 215/830), el- Ahfeş el- Ekber (v. 177/794), Yûnus b. Habîb (v. 182/798), Ebû Ca‘fer er- Ru‘âsî (v. 189/805), İsa b. Ömer (v. 149/766), Halîl b. Ahmed (v. 175/791), Sîbeveyh (v. 180/796), el- Asma‘î (v. 216/831) gibi âlimler tarafından bu çalışmalar devam ettirilmiştir. Böylece kuralları oluşturulmaya başlanan Arapça’nın nesilden nesile, doğru bir şekilde aktarılması sağlanmıştır8. Arap dili üzerinde yapılan çalışmalar Basra’da başlamıştır. Çünkü bu çalışmaları başlattığı büyük bir çoğunluk tarafından kabul edilen Ebu’l- Esved ed- Duelî (v. 67/686) çalışmalarını Basra’da sürdürmüştür. Bu bakımdan Basra, Arap gramerinin doğuş yeri sayılır9. Basralı âlimler Arap gramerinin çatısını oluştururken çalışmalarını çok büyük bir titizlikle yerine getirmişlerdir. Çalışmalarında sağlam kurallar ortaya koymuşlar, büyük bir özenle seçtikleri, çöllerde yaşayan bedevîlerden dil ve edebiyat malzemesi toplarken, seyrek rastladıkları nâdir ve şâz şekilleri değil, çok ve sık rastlananları esas alarak kâideler tesis etmeye başlamışlardır10. Yukarıda Ebu’l- Esved ed- Duelî’ye talebelik yaptıklarını bildirdiğimiz âlimler Basra ekolünün en tanınmış sîmâlarıdır. İsa b. Ömer’in talebelerinden Basralı bir dilci olan Halîl b. Ahmed (v. 175/791), Arap dili için çok büyük önem arzeden ve Arap dilinin dehâlarından biri olarak kabul edilen Sîbeveyh’e hocalık yaptığı gibi aynı şekilde el- Kisâ‘î’ye de (v. 189/804) ders vermiştir. Ve el- Halîl böylece Basra’daki nahiv ilminin Kûfe’ye ulaşmasını sağlamıştır11. 7 Özbalıkçı, a.g.e., s. 18. 8 Özbalıkçı, a.g.e., s. 21; Demirayak – Çöğenli, a.g.e., s. 158, 159. 9 Demirayak – Çöğenli, a.g.e., s. 158. 10 Nihad M. Çetin, “Arap”, DİA, İstanbul, T.D.V. Yay. 1991, c. 3, s. 296. 11 Özbalıkçı, a.g.e., s. 21, 22.
Description: