ebook img

Susan Napier - Kol Düğmeleri www.CepSitesi.Net PDF

79 Pages·2017·1.19 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Susan Napier - Kol Düğmeleri www.CepSitesi.Net

Susan Napier - Kol Düğmeleri www.CepSitesi.Net - Romanın Karakterleri Regan (Evangelina- Evy) Frances : Romanın Kadın Kahramanı Joshua (Andy) Wade : Romanın Erkek Kahramanı. Lisa. Cleo. Saleena : Regan Ev Arkadaşları Pierre : Joshua’ın Uşağı Ryan Wade : Joshua’ın Oğlu Chris Wade : Joshua’ın Üvey Kardeşi Caroly Harriman : Regan’ın Nişanlısı Sir Frank : Regan’ın Patronu Michael : Regan’ın Ölen Eşi Cindy : Michael’ın Metresi - BİRİNCİ BÖLÜM - ASANSÖRÜN kapılan açıldığında Regan terleyen avuçlarını pantolonunun ceplerine sürterek sakinleşmeye çalışıyordu. Buraya kadar geldikten sonra korkup vazgeçmek olmazdı. Sallana sallana asansörden dışarı çıktı. Son derece lüks, mermer döşeli bir bekleme salonundaydı şimdi. İncecik bedeninin sinirden nasıl da gergin olduğunu hissedebiliyordu. Hayal kırıklığı içinde etrafına bakındı. Hiç de sıcak bir karşılama havası yoktu. Ciddi ve soğuk ortamı dev saksılardaki çiçeklerle dağıtmaya çalışmışlar ama pek de başarılı olamamışlardı. Sıkıcı ve monoton görüntüyü bozan tek şey ise tavandaki güvenlik kamerasının yanıp sönen kırmızı ışığıydı. Arkasında kalan asansörün kapılarının kapandığını duyunca artık kaçış yolunun kalmadığını anladı. Sanki kader ağlarım onun için örmeye başlıyor, korktuğu için onu azarlıyor ve bu akşam için düşündüğü cüretkâr plânı uygulamaya zorluyordu. Bir okun yönlendirmesiyle, soldaki kısa koridora doğru ilerledi. Kendisini izleyen kameranm bakışları altında içinin bir tuhaf olduğunu hissediyor, görünmeyen insanların niyetini anladığını sanıyordu. Yine de yürüyüşüne devam etti. Hareketlerinin videoya kaydedilmesine alışık değildi. Ve bu görüşmenin de her iki tarafın çıkarma uygun olarak gizli kalacağını hayal etmişti. Bunun basit bir buluşma olduğunu söylemişti on dokuz yaşındaki oda arkadaşı, ama beş yıldan beri kimseyle çıkmamış olan Regan için bu pek de kolay değildi. Lisa ve alaycı kuzeni Cleo için her şey çok basitti zaten. Onlara göre erkekler kadınlar için değişmez bir aksesuardan daha fazla bir şey ifade etmiyordu. Ama Regan erkekler konusunda bu kadar aldırmaz ve kayıtsız olamayacağını biliyordu. Beş aydan beri kafası dağınık Lisa ve gamsız, tasasız Saleena ile aynı daireyi paylaşıyordu. Bu deney de ona, ilişkilerde saygının ve ortak zevkleri paylaşmanın ne kadar değerli olduğunu göstermişti. Seçeceği erkek için de aynı duyguların söz konusu olacağından emindi. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslattı. İnsan ilişkilerinde çok başarılı olduğuna inanıyordu. Bir topluluğa girdiğinde ilgiyi üzerine çekmekte, sosyal yakınlıklar kurmakta ve dost toplantılarına önayak olmakta zorlanmadığını kabul ediyordu. Ama bir erkekle böyleşine yüz yüze ve birebir, samimi bir görüşmenin kurallarını bildiğinden pek de emin değildi. İçinde tatlı bir endişenin varlığını hissetti. Bu gecenin ne gibi bir sonuca gebe olacağını düşündükçe yüzünün kızarmasına engel olamadı. Tabii ki, her şeyin kendi isteği doğrultusunda gelişeceğinden emindi. Kimse ona zorla, hiçbir şey yaptıramazdı. Kadınlar ne isterse o olurdu. Bu düşünce hafif bir sarsıntı geçirmesine neden oldu. Böyle bir yola girdiğine inanamıyordu. Delirmiş olmalıydı. Sevdiği adamda bile en küçük tutku ateşini yakamamış olan biri nasıl olur da bir yabancıya karşı seksi, baştan çıkarıcı bir kadın rolü yapabilirdi? Hayatı boyunca kendisine öğretilen etik değerler içini kemiriyordu. Bu, ahlâksızlığın kaygan yollarına götüren ilk adımdı. Böy-lesine düştüğüne, bu kadar alçaldığına inanamıyordu. Kutsal saydığı şeyler adına kendinden utanması gerekmez miydi? Hayır! Yaşadığı acı olayları aklına getirince sallanmaya başlayan bedeninin güçlendiğini hissetti. Kızgınlıkla başını sallayıp saçlarını dalgalandırarak yürüyüşüne devam etti. İçine derin bir nefes çekerken küçük göğüslerinin daracık elbisesini zorladığını fark etti. Günlerdir içini yakan ateşi kontrol etmeye uğraşırken, bir yandan da utanıyor ve kendini suçluyordu. Hayır utanmıyordu! Regan’m menekşe renkli gözleri bastırılmış acı ve öfkeyle çakmak çakmak parlıyordu. Utanılacak bir şey yapmıyordu. Sadakatini zedeleyecek bir davranışta da bulunmuyordu. Artık o, kendini kandıran, saflık derecesinde aptal ve hayatın gerçeklerini görmemek için başını kuma gömen kişi olmayacaktı. Onun yaşındaki birçok kadın, şu an yapmakta olduğu şeyi yapmakta asla tereddüt etmezdi. O artık yalnız yaşayan, kimseye bağlı olmayan ve sadece kendisine karşı sorumlulukları olan özgür bir kadındı. Bu gece yaşayacağı şeyin kimseyi incitmeyeceğini ve üzmeyeceğini biliyordu. Artık çevresindeki yaşıtları gibi, hayatın ona sunduklarını elinin tersiyle itmeyecek, daha açık fikirli olacaktı. Bu gece Regan Frances’in ne kadar kültürlü, tutkulu ve arzulanacak bir kadın olduğunu ispat edecekti. Karşısındaki erkeğe vereceği zevkin aynısını kendisinin de alabileceğini gösterecekti. İşte o zaman, o gülünç evliliğinin etkilerinin sona erdiğini anlayacak, son haftalarda yaşadığı aşağılanmanın ve düşüşün izlerini silecekti. Kapının zilini çalmaya çalışırken korkudan titreyen ellerinin zile ancak ikinci denemede ulaştığım gördü. Pirinç çerçevede yansıyan yüzüne baktı. Kuruyan dudaklarını emerek ıslatmaya çalıştı. Bu arada sol elinin yüzük parmağındaki iz gözüne çarptı. Acaba Michael onu burada görse ne düşünürdü? Ezik, sıkıcı ve seks yoksunu karısına bir erkeğin kapısında rastlasa utanır mıydı? Elini uzatıp ikinci kez zili çaldı. Michael’in ona yukarıdan, cennetin bahçelerinden, hiç de yardımsever gözlerle bakamayacağından emindi. Çünkü o şu anda cehennemin kızıl alevinde yanmakla meşgul olmalıydı. Tam bu düşünceyle içi rahatlamışken kapı açıldı... - İKİNCİ BÖLÜM - ReGAN hayalinde yaşattığı erkeksi, çekici ve cinsel yönden deneyimli biri yerine karşısında, karga gibi, zayıf, kara kuru, kel ve yaşlı bir adam görünce neye uğradığını şaşırdı. Fazla uzun boylu olmamasına karşın yine de adama tepeden bakıyordu. Altmış yaşlarında biri olmalıydı. Yıldırım çarpmıştan beter olan Regan bir an önce sıvışmayı düşündü ama yapamadı. Bonsuvar, matmazel. Acaba bu adam gerçekten Fransız mıydı, yoksa değişik bir aksanın kadınlar üzerinde daha iyi bir etki yapacağını mı düşünmüştü? Böylesini akla aklına getirmemiş, yaşlı ve eski kafalı bir adamı baştan çıkarmaya çalışacağını hiç düşünmemişti. Cleo ona tam tersini söylemiş, bu işlere daha çok genç, zengin ve para peşinde koşmaktan gerçek aşka zaman ayıramayan tiplerin takıldığını ima etmişti. Kısa süreli ilişkiyi tercih ediyorlar, kimseye bağlanmak istemiyorlardı. Aslında Cleo’nun standartlarının ne kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını bilen Regan’ın bunlan tahmin etmesi gerekirdi. Cleo, bir erkek için mükemmel seçim diyorsa, onun kriterinin zenginlik olduğunu aklına getirmeliydi. Yaşlı adam hâlâ selâmına bir karşılık bekliyordu. Küçük mavi gözlerinde şaşırmış ve sorgulayan bir ifade vardı. Regan yanlış yere geldiğini düşündü, ama göz ucuyla zilin üstündeki numaraya tekrar bakınca doğru yerde olduğunu anladı. Şey... İyi akşamlar, diye kekeleyerek konuşmaya başladı. Adamın ismini bile bilmiyordu. Zaman kazanmak için başını öne eğip çantasını kanştırmaya ve birkaç saat önce eline tutuşturulan kartı aramaya başladı. Biliyorum, biraz geciktim. Ama, şey. Beni Derek gönderdi. Sözcükler bir anda ağzından dökülüverdi. Arkasında adres yazılı kartı adama uzattı. Eğri büğrü eliyle kartı alan yaşlı adam ürkütücü kaşlarını çatarak, kartı incelemeye başladı. Ama beklenen kişi siz değilsiniz, dedi kuşkuyla. Hâlâ kapının ağzında duruyor ve Regan’ın içeri girmesine engel oluyordu. Gözleriyle Regan’ı iyice süzdükten sonra başını salladı. Dudaklarını büzdü. Regan adamı hayal kırıklığına uğrattığını anladı. Siz Matmazel Cleo değilsiniz... Regan reddedildiği için sapkınca bir öfkeye kapıldı. Aslında oradan uzaklaşması için aradığı şansı yakalamıştı ama kırılan gururuna yediremiyordu. Çenesini yukarı kaldırdı, menekşe renkli iri gözlerini kocaman açarak kadınlığı için savaşmaya karar verdi. Damarlarına adrenalin hücum etmişti sanki. Nasıl olur da onu böyle kolayca başından savmaya cesaret edebilirdi? Bu sefer kadınlığı hakkında bir erkeğin karar vermesine asla baş eğmeyecekti-. Michael’ın ölümünden sonra, kendisini defalarca aldattığını öğrenmişti. Artık hiçbir erkek karşısında diz çökmeyecek, yenik düşmeyecekti. Bir daha asla... Şimdi de bu küçük, rezil çakalı parmağında oynatmak, onun için kaçınılmaz olmuştu. Tamam, onun beklediği kadın olmayabilirdi. Uzun boylu, fidan gibi, dolgun göğüslü, kızıl saçlı ve uzun bacakları olan bir kadın değildi, ama ondan aşağı kalmadığını gösterecekti. Cleo gelemedi, dedi soğuk bir sesle. Biraz rahatsızlandı.Sonra da, ayaküstü bir şeyler uydurdu. Cleo’nun içkiyi fazla kaçırdığını, yerlerde sürünerek banyoya gittiğini ve kustuğunu anlattı. Yani... Mösyö Derek onun yerine sizi mi gönderdi demek istiyorsunuz? Regan yanaklarını içeri doğru emerek, Lisa’nm ayna karşısında saatlerce çalışarak takındığı poza büründü. Buna model bakışı diyordu. Her şey bir anda oldu. Cleo son dakikada hastalandı ve ben de o sırada boştum. Ustaca yalan söylüyordu. İçinden de, adamın durumu kontrol etmek için Derek’i aramamasını umuyordu. Neden arayacaktı ki? Cleo’nun dediğine göre, ortada yasa dışı bir şey yoktu. Bu yüzden her iki tarafın da korkması için bir neden bulunmuyordu. Anlıyorum, dedi adam. Rahatlamıştı sanki. Ve adınız... Eee... Dudaklarını ısırdı. Regan çok kendine özgü ve özel bir isimdi. İzi kolayca sürülebilir, kendini çabucak ele verebilirdi. İkinci ismi olan Evangeline de en az Regan kadar özgün bir isim olduğu için onu kullanmaktan da vazgeçti. Telâşla, Evy, adım Evy, dedi. Matmazel... Evy. Adamın duraksaması ve sesinin tonu, yalan söylediğini anladığını açıkça belli ediyordu. Regan utançla kızardığını hissetti. Adım Pierre. Adam aniden sırıtmaya başladı. Şimdi daha da çirkin görünüyordu. Kenara çekilerek Regan’a yol verdi. Reverans yaparak içeri buyur etti. Ne yazık ki beyefendi bu akşam biraz geç kalacak. Harika bir aksanla konuşuyordu. Biraz önce arayıp toplantısının uzadığını söyledi ve size özürlerini iletmemi istedi. En kısa zamanda evde olacağını da belirtti. Neyse ki, yemeğinize daha bir saat kadar varmış. Bu arada dinlenmenizi ve bir içki almanızı teklif etti. Evin içinde istediğiniz gibi dolaşabileceğinizi, rahatımza bakmanızı söyledi. Beyefendi mi? Regan nasıl bir rezaletin eşiğinden geri döndüğünü anladı. Az kalsın kendisini rezil edecekti. Demek ki Cleo’nun elinden aldığı randevu bu dedesi olacak yaştaki cüceyle değildi. Demek ki flört edip baştan çıkaracağı kişi Pierre değildi. Regan’m gece hakkmdaki ümitleri yeniden yeşermeye başlamıştı. Yıllarca kocasının kendisiyle baştan savma sevişmelerinin öcünü alacağını hissediyordu. O zaman siz de evin uşağı olmalısınız, diye neşeyle. Bu beyefendi sevişeceği kadını bile seçmeye vakit bulamıyor ve bu görevi uşağa bırakıyorsa tam anlamıyla bir iş kolik olmalıydı. Beni nasıl isterseniz öyle çağırabilirsiniz. Ben sadece beyefendinin evdeki toplantılarına ve diğer etkinliklerine yardımcı oluyorum. Yani aslan payı size ait, diye mırıldandı Regan. Beyefendi evde aslan beslemiyor, dedi Pierre donuk bir sesle. O vahşi hayvanların doğayla iç içe yaşamasından yana. Regan gülerek soruyu yapıştırdı. Bu yüzden mi evlenmedi? Kendisine verilen bilginin doğruluğunu kontrol etmek istiyordu. Pierre karşı hamleyi yapmakta gecikmedi. Beyefendi gördüğüm en akıllı ve uygar insandır, diye konuştu ve merdivenlerin bitiminde durup Regan’ı bekledi. Ama her sağlıklı erkek gibi bazen vahşileşir. Gözlerindeki şeytani parlamayı gizleyemiyordu. Bekâr... Sağlıklı... Akıllı... Mükemmel... Biraz da vahşi... Regan içinde dalga dalga yükselen coşkuya engel olamıyordu. Cleo’nun çok pişman olacağından şüphesi yoktu. Birkaç saat önce Cleo odasımn kapısı çalınmış ve kuzeni Lisa’nm nerede olduğunu sormuştu. Regan da haberi olmadığını söylemiş, sadece telesekreterde bıraktığı mesajdan söz etmişti. Lisa mesajda, bir partide olacağını ve eve gelemeyeceği notunu bırakmıştı. Olamaz. Lisa burada olmalıydı. Ona ihtiyacım var. Bu hayat memat meselesi, diye sızlanmıştı Cleo. Ya Saleena? O burada mı, diye ısrarla sormuştu. Regan başını sallayarak yerine otururken, Aerobik kursunda, biliyorsun, diye yanıtlamıştı. Saleena yan zamanlı olarak bir jimnastik salonunda çalışıyordu. Lisa gibi o da çok güzeldi ama daha akıllı ve daha olgundu. Cleo içten gelen, hafif bir çığlık attı. Ben yardımcı olamaz mıyım, diye sormuştu Regan. Cleo’nun bu artistik davranışlarına alışıktı. Belki de sadece ojesi bitmişti de, diğer kızlardan isteyecekti. Model olduğu için her zaman bakımlı olmaya özen gösterirdi. Sen mi? diyen Cleo, sinir bozucu bir biçimde gülmüş, sonra da kanepeye çöküp, kalmıştı. Regan onun gerçekten dayanacak gücünün kalmadığım ve çaresiz olduğunu fark etmişti. Eski erkek arkadaşı Derek, o gece için Cleo’ya bir randevu ayarlamıştı. Ama o hiç havasında değildi, ama yerine birini bulmak zorundaydı. Saatlerdir Derek’i arıyorum ama o aptal telefonunu açmıyor. Bu gece gidemeyeceğimi söyleyecektim. Cuma akşamı bu saatte benim yerimi alacak kimi bulabilirim ki? Bir iki hap alırsam düzelirim, gidebilirim diye düşündüm ama yaran olmadı. Taksiden dışarı kendimi zor attım. Lisa olsaydı, bu işi becerebilirdi. Yüzüne düşmüş kızıl saçlarının arasından iri yeşil gözleriyle Regan’a bakmıştı. Yarım saat sonra orada olmalıyım. Bu çok önemli bir randevuydu. Bu adama seçkin bir yemekte eşlik edecektim. Aman tanrım! Ve karnını tutarak banyoya koşmuştu. Döndüğünde bacakları titriyordu. Regan bir doktor çağırmayı önermiş ama Cleo istememişti. Sadece uzanıp dinlenmek istediğini söylemişti. Derek’e bir an önce ulaşmalıyım. Çantamda kartı olacak. Lütfen benim için ona ulaşmaya çalışır mısın Eğer ulaşabilirsen, olanları anlat. Neden buluşacağın adamı arayıp durumu ona anlatmıyorsun? diyen Regan, Cleo’nun sıkıntısını anlamıyordu. Onun gibi aynı erkekle asla iki kez çıkmayan bir kadın için bu randevunun ne önemi olabilirdi ki? Çünkü telefon numarasını bilmiyorum. Sadece Derek’in verdiği kartın arkasında adresi yazılı. Ve yarım saat sonra mutlaka orada olmalıydım, diyen Cleo arkasını dönerek inlemeye devam etmişti. Bu işi yüzüme gözüme bulaştırırsam Derek beni öldürür. Bu adamın onun için çok değerli olduğunu ve tam bir maden olduğunu söyledi. Eski erkek arkadaşı Derek reklâm işindeydi ve Cleo’nun modellik işinde kendisine yardımcı oluyordu. Ama ben ne yapabilirim ki? Hastalandım işte. Bu benim suçum mu? Panik duygusu, yerini korkuya bırakmıştı. Kollarını iki yana sarkıtıp, bir şeyler umarcasına Regan’a bakmıştı. Regan ise akıllı bir şekilde susmayı sürdürmüştü. Ona göre Cleo’nun bu ateşli, heyecanlı, bol alkollü ve dengesiz beslenmeli yaşantısı büyük kuzeni Lisa’yı da etkiliyor ve onun da aynı yola sürüklenmesine neden oluyordu. Regan her şeyi yeni yeni anlamaya başlıyordu. Derek, Cleo ve bazı arkadaşlarını zengin ve yalnız erkekler için gecelerde eskort olarak ayarlıyor, bu geceler de genellikle yatakta bitiyordu. Yani Derek bir pezevenk, öyle mi? diyen Regan şaşkınlığını gizleyememişti ve Cleo’nun son derece hızlı yaşantısı, birden gözünde bambaşka bir biçim almıştı. Tabii ki değil, diyen Cleo uyuşuk halini aniden terk etmişti. Sadece bir gün kendisine yardımcı olabilecek insanlara arkadaş bulmalan konusunda yardım ediyor. Hepsi bu. Hiç birimiz bu işten para kazanmıyoruz. Tanrı aşkına, bizim telekız olduğumuzu mu düşünüyorsun yoksa? Bana öyle gözlerini açarak bakma. Bu sadece yetişkin insanların birbirine tanıştırılması... îsteyerek ve bilerek... Başlangıçtaki şaşkınlığına rağmen, Regan’m içinde hastalıklı bir düşünce oluşmaya başlamıştı. Ama sen dedin ki... Adamlar onlarla yattığın zaman seni ödüllendiriyor. Yanlış mı anladım? Evet, ama sadece mücevher... Para değil, demişti Cleo sanki çok farkı varmış gibi. Biriyle sadece fiziksel anlamda sevişmek nasıl olurdu acaba? Regan bunu düşünmeye başlamıştı. Hiç rol yapmadan... Bir yabancıyla... Arzuların, şehvetin olmadığı ve bir erkeğe karşılık verme yeteneğin hakkında ön yargıların olmadığı bir sevişme... Hiç konuşmadan... Sorular sormadan... Azgınca oynaşarak sevişmek... Michael’m yıllarca kendisini aldatarak sürdürdüğü evliliği gözünün önüne bir film şerdi gibi geçiyordu. Belki de bu kendisinin, tüm olanların etkisinden kurtulması için iyi bir şans olabilirdi. Muhteşem ve göz alıcı bir parti... Sonra biraz seks ve altın bir bilezik... Ya da bir çift elmas küpe... Bir kız daha ne isteyebilir ki? diye Cleo övünerek anlatmaya devam ediyordu. Bu arada da elini sallayarak, kemikli bileğindeki altın zinciri Regan’a göstermeye çalışıyordu. Regan büyülenmiş gözlerle ona baktıktan sonra, Ama nasıl ya- parsın? Yani, demek istiyorum ki... Ya karşına çıkan kişi... Bilirsin işte... Fiziksel olarak çok itici biri olursa? demişti. Eğer istemezsem, kimseyle zorla sevişmem. Cleo yine sırıtarak konuşuyordu. Derek hiçbir erkeğe sevişme garantisi vermiyor. Yoksa bu çok ucuz bir şey olurdu. Zaten adamların çoğu da sadece gece boyunca yanında salınan, kolunda taşıyacağı gösterişli bir kız istiyor. Ama karşındaki seni heyecanlandırıyor, aklını başından alıyorsa, neden gecenin devamı yatakta gelmesin ki? Ayrıca, güç ve kudret başlı başına bir afrodizyak, bunu biliyor musun? Adı ne, diye sormuştu Regan. Bu gece buluşacağın adamın yani... Aman, kimin umurunda sanki? Cleo, hızla yataktan inerek, banyoya koşmaya hazırlanmıştı.Bak, sadece Derek’e ulaşmaya çalış ve ona olanları anlat. Başka hiçbir şey umurumda değil, tamam mı? Yalnız başıma kalıp, rahat rahat kusmak istiyorum, hepsi bu. Regan onu sefaletiyle baş başa bırakıp, çantasının içinden Derek’in kartını bulmaya gitmiş ve kartla birlikte çantada dört paket prezervatif görünce gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Demek ki bunlar da Cleo’nun vazgeçilmez yardımcılarıydı. Fazla zamanı olmadığını biliyordu. Neyse ki saçlarını o sabah yıkamıştı. Acele bir duştan sonra Lisa’nm makyaj malzemeleriyle ve heyecandan elleri titreyerek makyaj yaptı. Ne de olsa, makyajlı bir kadın şeytanın hizmetkârıydı... Ve şansına, tam evden çıkmaya hazırlanırken, Saleena da çıkagelmişti. Böylece de evdeki hastayla ilgilenecek biri olmuştu. Gelecek haftaki sınavıma çalışacaktım ama neyse. Küçük hanımla ben ilgilenirim. Sen nereye böyle?demişti Saleena. Biriyle randevum var, diyen Regan onunla göz göze gelmemek için, holdeki aynada kendisini süzüyordu. Şaka yapıyorsun! Harika bir şey bu... Kiminle çıkıyorsun? Tanıdığın biri değil, demişti Regan, kendisinin de tanımadığını belli olmasın diye cılız bir sesle. Eğlenceyi seven bir yapısı olmasına karşın, söz konusu Regan olduğunda Saleena, oldukça koruyucu bir tavır takınırdı. Hadi sana iyi eğlenceler, diyen Regan, tam kapıdan çıkacakken Saleena’ya dönerek, Bu arada, eğer Cleo sana bir şey sorarsa, ona her şeyin yolunda olduğunu söyle. Derek konusunda endişelenmesin, program iptal olmuş, demişti. Ha, anlıyorum. Derek’in güvercinlerinden haber var. Birileri hareket istiyor demek. Cleo sanınm uçup giden mücevherlere ağlıyordun Senin bundan haberin var mıydı? Tabii ki, diye yanıtlamıştı Saleena. Cleo beni de o halkaya dahil etmek istedi ama kabul etmedim. Birlikte olacağım erkeği kendimin seçeceğini söyleyip teşekkür ettim. Saleena’nın olaydan son derece basit bir şeymiş gibi bahsetmesi Regan’ı şaşırtmıştı. Demek ki ev arkadaşları, belki de bütün arkadaşları her şeyin farkındaydı. Çoğunluğu evli değillerdi ama hepsi de aktif bir cinsel hayat yaşıyorlardı. Bu yüzden de Cleo’nun hayatı onlara tuhaf gelmiyor olabilirdi. Regan aniden içinde bulunduğu ana dönerek, içinde bulunduğu zamana konsantre olmaya çalıştı. Çok güzel, diye mırıldandı. Sonra da kendi kendisine kızdı. Böyle bir iş yapan bir kadının bunlara alışık olduğunu göstermesi gerekirdi. Mesela şimdi Cleo burada olsa, yapacağı ilk şey bir kül tablası istemek olurdu. Beyefendinin kusursuz bir zevki var. Mersi. Pierre başını kaldırıp, Burası şirkete ait bir daire. Birçok yönetici tarafından kullanılıyor. Bu yüzden her türlü özelliğe sahip... îç mimarı ben buldum ve dekorasyon sırasında onunla işbirliği yaptım, dedi. Sen mi! Şaşırma sırası Regan’a gelmişti. Böylesine çirkin bir adamın bu güzelliği yaratmasına inanamıyordu. Dış görünüşler bazen yanıltıcı olabilir, dedi Pierre. Son derece mütevazı bir biçimde konuşuyordu. Ona mı anlatıyordu? Regan’m öfkesi yeniden kabarmıştı. Michael’a, Tanrı öylesine harika bir tip vermişti ki... Güneş gibi parlak bakışlar, altın sarısı saçlar, çocuksu hatlar, saf ve masmavi gözler, dost ve cana yakın, içten gülüşler. Hiç kimse o bedenin içinde yalan söyleyen bir dilin ve aldatan kapkara bir yüreğin, şerefsiz bir adamın yaşayacağına ihtimal veremezdi. Son birkaç ay içinde öğrendiği gerçekler, Regan’a dört yıl boyunca bir yalanın içinde yaşadığını göstermişti. Tıpkı bu gece olacağı gibi... Dört yıl boyunca da hiç tanıyamadığı bir adamla yatağa girmişti, şimdi, bir başka tanımadığı adamla... Ne sakınca olabilirdi ki? Pierre onu salonda bir koltuğa oturttu. Yanma da bir bardak votka, tonik ve uzaktan kumanda aletlerini bıraktı. Banyonun yerini tarif etti. Kendisine ihtiyaç duyarsa basması gereken düğmeyi gösterdi ve gitti. Nihayet yalnız kalmıştı. Rahatlamasına yardımcı olur düşüncesiyle içkisini hızla içti. Ama içinde hissettiği sıcaklıktan başka değişen bir şey olmadı. İkinci bardağı doldurdu. Pierre bir süre sonra geri döndü. Yine beyefendinin gecikmesi için özürler diledikten sonra küçük bir tabak kanepe ve bir kadeh şampanya isteyip istemediğini sordu. Regan şampanyayı reddetti ama kanepe tabağına hayır diyemedi. Karnı iyice acıkmıştı. Tabak boşalınca düğmeye basıp Pierre’i çağırdı. Bu kanepelerden biraz daha var mı acaba? Gerçekten çok nefisti. Mükemmel bir aşçınız olmalı. Onları ben yaptım. İki kadeh votkadan sonra sanki Pierre’in çirkinliği azalmış gibiydi. Biz Fransızlar böyle şeyleri iyi biliriz. Beğendiğinize çok sevindim. Regan’ın dinlediği kaset sona gelmişti. Bir saatten beri buradaydı ama bu süre hiç de sıkıcı ve uzun gelmemişti. Boşalan bardağını bara bırakıp banyonun yolunu tuttu. Banyo da dairenin her yanı gibi son derece görkemliydi. Normal banyoların en az üç misli büyüklükte, son derece lüks bir yerdi. Sıcak borularda tertemiz havlular asılmıştı. Klozete oturunca onun da ısıtıldığını anladı ve şaşkınlığı daha da arttı. Merakla dolap kapaklarından birini açtı ve yan yana dizili duran tamponları ve prezervatifleri gördü. Kendi kendine gülümsedi. Banyodan çıktıktan sonra kendine engel olamayıp kapılan aralık olan odalara bir göz atmadan edemedi. Yan yana, iki tane tek kişilik ama kocaman yatak odası vardı. Koridorun ucundaysa içinde devasa bir yatak olan ve sanki bir ordu için hazırlanmış gibi görünen daha büyük bir yatak odasını vardı. Yatağın üzerinde siyah, ipek örtüler, arkasında tik ağacından yapılmış bir yatak başı ve tam karşısında boydan boya bir ayna vardı. Pierre’in dediği gibi burası özel bir kişiye ait olamazdı. Ortada ne bir fotoğraf, ne bir kitap, ne de kişiye özel bir şey vardı. Ayakta dolanmaktan yorulunca tekrar yumuşacık koltuğa gömülüp ayaklarını uzattı ve gözlerini kapatıp hafiften çalan müziği dinlemeye koyuldu. Neredeyse uyuyacaktı ki ağır bir kapının kapanışını, ardından da konuşan erkeklerini duydu. Aceleyle yerinden kalktı. Üstünü başını düzeltti. Saçlarına eliyle bir şekil vermeye çalıştı. Alt dudağını ısırarak merakla gözlerini salonun girişine çevirdi ve beklemeye başladı. Konuşmaların gitgide fısıltıya dönüştüğünü duyuyordu. Birinin Pierre olduğu kesindi. Diğer ses ise çok daha sert ve kesik kesikti. Sanki sabırsız bir biçimde konuşuyordu. Regan birden çıplak ayakla halının üzerinde dikildiğini fark ederek, telâşla yüksek topuklu ayakkabılarını aramaya koyuldu. Ve ayakkabılarının bir

Description:
Adamın duraksaması ve sesinin tonu, yalan söylediğini anladığını açıkça belli ediyordu. Regan utançla kızardığını hissetti. Adım Pierre. Adam aniden
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.