ebook img

Soz ve Adalet 3. Sayi PDF

144 Pages·2008·2.79 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Soz ve Adalet 3. Sayi

EDİTÖR’DEN Yıl 1 Sayı 3 Nisan 2008 “Ahlak özgürleştirir”, bu sayının kapak manşeti bu. Evet ahlak özgürleştirir, Fiyatı:7.5 YTL ISSN 1308-044X İmtiyaz Sahibi bu doğru; doğru olan bir şey daha var: O da “Güç kirletir.” ifadesi. Geçmiş Pastel İletişim Rek. adına dönemlerde de hep böyle miydi, hep güçlülüler mi egemendi tam olarak İdris TUNÇBİLEK bilmiyorum, ancak günümüzde güçlüler egemen. Bu öyle bir egemenlik ki, Genel Müdür İsmail TUNÇBİLEK hayatın bütün alanlarına, hatta kılcal damarlarına bile nüfuz etmiş durumda. Bu egemen güçler, kendi felsefelerini, kendi hukuklarını, kendi ahlaklarını da Genel Yayın Yönetmeni R. İhsan ELİAÇIK oluşturmuşlar. Güç, egemenin elinde saatli bir bomba. Bir noktadan sonra Yayın Koordinatörü kendine sahip olanı yönetmeye başlıyor ve iki tarafı keskin bıçak gibi değdiği her ve Sorumlu Müdür şeyi yaralayıp kirletiyor. Dünyaya, bir ölçüde de kendi ülkemize baktığımızda Mehmet Yaşar SOYALAN bu kirlenmenin hangi boyutlara ulaştığını görebiliyoruz. Ancak güç sahipleri Yayın Kurulu R. İhsan ELİAÇIK hiçbir zaman içinde bulundukları durumu kirlilik olarak değil de erdemlilik ve Mehmet Yaşar SOYALAN ahlakilik olarak tanımlarlar. İlhami GÜLER Ramazan YILDIRIM Şaban KARATAŞ Böyle bir dünyada, ahlak dediğimiz insanlığın “ortak iyileri”ne sığındığımızda Altay ÜNALTAY her şeye sirayet eden bu kirlenmenin dışında kalabiliriz. Geçmişteki erdemli Musa ŞİMŞEKÇAKAN toplulukların bu ahlak limanına sığınarak ayakta kaldıklarını biliyoruz. İşte İslam ÖZKAN İsmail DOĞU kaybettiğimiz ve aradığımız şeylerin başında geldiği için bu sayının dosya Cumhur KAYGUSUZ konusunu, “Ortak İyi: Ahlak” olarak belirledik. Hatırlarsınız önceki sayılardaki Grafik Tasarım dosya konularımız “adalet” ve “özgürlük”tü. Adalet, özgürlük ve ahlak, aslında Kadir AYBEDİR bu üç konu bir birbirini besleyen, birbirini yaşatan kavramlar. Biri olmadığında Basın ve Halkla İlişkiler diğerinin bir anlamı yok. Onun için “ahlak özgürleştirir” dedik. Ve bu konuyu Beyhan DEMİRCİ dokuz ayrı makalede farklı boyutlarıyla irdelemeye çalıştık. e-mail:[email protected] Dağıtım Uğur KÖPRÜLÜ Ahlak konusu çerçevesinde iki önemli söyleşimiz var. Birisi konunun uzmanı e-mail:[email protected] Abone bir isim: Prof. Dr. Cafer Sadık Yaran Beyefendi, diğeri halkın içinden birisi, bir Gülseren HARPUTLU eğitimci Fatma Akdokur Hanımefendi. Bu söyleşileri beğenerek okuyacağınızı e-mail: [email protected] düşünüyoruz. Artık dergimizin rutini haline gelen, hatırat ve seyahat bölümleri Abonelik Şartları Yurt İçi: 70 YTL (12 Sayı) bu sayıda da devam ediyor. Seyahat bölümünde bu ay Tanzanya’yı ziyaret Öğretmen / Öğrenci: 60 YTL edeceksiniz. Hatırat bölümünde ise 31 Mart Vakasını, olayın “kahramanlarından” Yurt Dışı: 120 EURO / 200 USD Kazım Karabekir’in ağzından dinleyeceğiz. Farklı bir Karabekir portresi ile Abone Tel: 0212 493 20 72 Adres karşılaşacaksınız. Makaleler bölümünde geçen ay ilk bölümünü yayınladığımız Merkez:Defterdar Mh. Otakçılar “Hilafet” konusunun devamını, helal ve haramlar konusuna farklı boyutlar Cd. No:80 Kat:1 Eyüp İSTANBUL Tel: 0212 493 20 72 / 493 20 76 getiren önemli bir yazıyı, demokrasi konusunun işlendiği ilginç bir denemeyi Faks: 0212 493 20 39 ve eski ve yeni İslami söylemlerin tartışıldığı bir çalışmayı okuyacaksınız. Kitap İrtibat Adres analizleri, denemeler ve değiniler konusunda da önemli yazılar sizleri bekliyor. Kıztaşı Cd. Nalbant Demir Sk. 2/4 Fatih İSTANBUL Tel: 0212 621 24 74 Bildiğiniz gibi ilk sayımızı ulaşabildiğimiz bütün dostlara ücretsiz dağıttık. Abonelik için hesap bilgileri Okuyucularımız bizzat dergiyi gördükten sonra abone olup olmayacaklarına, Akbank İST. Gaziosmanpaşa Şb. Pastel İletişim Ltd. Şti. satın alıp almayacaklarına karar versinler istedik. Bazı okuyucularımız bize YTL Hesap No: 0061035-2 döndüler. “Abone olacağız” veya “olmayacağız diye kanaatlerini bildirdiler. EURO Hesap No: 0061049-3 Biz, henüz bize dönmeyen bir çok okuyucumuza dergi göndermeye devam USD Hesap No: 0061048-5 Türkiye Finans Katılım Bankası ediyoruz. Lütfen, abone olup olmayacaklarını bize bildirsinler.Emin olun dergiyi İstanbul Gaziosmanpaşa Şubesi dağıtabilmek, onu hazırlamaktan daha zor bir konu. Ayrıca dergi hakkındaki İdris TUNÇBİLEK YTL Hesap No: 99390479-1 görüş ve kanaatlerinizi de bekliyoruz. Yazarlarla ilgili eleştiri ve önerilerinizi İdris TUNÇBİLEK bizzat yazarlarımızın kendilerine yapabileceğiniz gibi dergi yönetimine de Posta çeki Hesap No: 5605726 iletebilirsiniz. Dağıtım: Kültür Dergi Dağıtım Baskı: Step Ajans Bir sonraki sayıda buluşmak üzere mutlu ve umutlu kalın. Yayın Türü: Yaygın - Süreli Dergideki yazılardan yazarları sorumludur. Kaynak gösterilerek Mehmet Yaşar SOYALAN alıntı yapılabilir. www.sozveadalet.com e-mail:[email protected] İÇİNDEKİLER 6 66 DOSYA SÖYLEŞİ ‘‘Ortak İyi’’Ahlak Prof. Dr. Cafer Sadık Yaran 74 113 SÖYLEŞİ HATIRAT Fatma Akdokur Kazım Karabekir’in 31 Mart Hatıraları Sinan Tavukçu 120 137 SEYAHAT DEĞİNİLER / TOPLANTI Tanzanya Nereye Düşer? İslami Aklın Eleştirisi Üzerine Şaban Karataş Musa Kars Din ve İbadet Bir Yana Ahlak ve Hayat Bir Yana mı? R.İhsan Eliaçık / 4 Özgürlük Ahlakı R.İhsan Eliaçık / 7 Bilmenin, Bilince ve Hayatın Kendisine Dönüşmesi Mehmet Yaşar Soyalan / 15 Akılsızİman ve İmansız Dinin“Dindarı” Olmak Prof Dr. İlhami Güler / 24 Aç Gözlülerin Ahlakı Musa Şimsekçakan / 29 Eğitimin Ahlâkî Bir Gereksinimi Eleştiren Vatandaş Halil Rahman Açar / 40 Ahlaksızlığımız, Vicdansızlığımızdan mıdır? Aliye Çınar / 45 Fiziksel Kötülük ve Teodise Bağlamında Ahlak Emine Gül / 49 Fitrî Ahlâktan Kazanilmiş Ahlâka Mehmet Birsin/ 55 Kim Gerçek Hiristiyan Ahlakina Sahiptir Leonardo Boff ve Clodovis Boff / Çev: A. Altay Ünaltay/ 61 Çizgi Sinan Tavukçu / 65 Hilafet Kurumunun Tarih İçindeki Gelişimi ve Etkinliği Ramazan Yıldırım / 86 Sorular Cevapsız Kalmayacak Musa Şimşekçakan / 92 Yeni İslami Söylemin Köşe Taşları Abdülvehhab el-Mesiri/Çev: İslam Özkan / 97 Demokrasi, Özgürlük ve İslami Yenilenme Sorunu Tezcan Varol / 106 Gayr-i Tabiî Bir Şey Olarak Ahlak/çılık Nietzsche / Çev: Yusuf Kaplan / 127 İnsanliğin Mahrem Tarihi Hilmi Azizoğlu / 128 Medeniyetleşme Rüstem Budak / 132 Muhammed İkbal’in Düşüncesinde Özgürlük Peren Birsaygılı / 135 İki Film İsmail Doğu / 139 İlkyazı D İN VE İBADET BİR YANA AHLAK VE HAYAT BİR YANA MI? Bazen ahlaksız bir davranışın dindarlardan, dindarane bir Görülüyor ki ahlak sadece cinsellikle ve belden aşağı ile sı- davranışın da ahlaksız olarak bildiklerimizden gelmesine nırlandırılacak bir kavram değil. Din de tekrar edilip duru- şaştığımız anlar vardır. lan ritüellerden ibaret değil. Bunun sebebi ne olabilir? Din, ibadet ve ahlak ticaretten siyasete, ekonomiden evlili- ğe doğrudan hayat mecralarında algılanması ve yaşanması Böyle bir durumda galiba ya “din” ve “ibadet”, “ahlak” ve gereken olaylar. “hayat” kavramlarının içi boşaltılmıştır ya kavramlar anlam kaymasına uğramıştır ya da hatlar iyiden iyiye birbirine ka- Oysa bugün, dindarlaşma denince neden namaz kılanların rışmıştır… artması, oruç tutanların çoğalması, hacca gidenlerin veya başörtüsü takanların yaygınlık kazanması vs. geliyor da, Ama en önemlisi de din, ibadet, ahlak ve hayattan ne anla- örneğin borcunu ödeyenlerin, sözünde duranların, küstük- dığımızın farklılaşmış ve değişmiş olmasıdır. leriyle barışanların artması, komşuların barışması, açların, yoksulların iş bulması, mağdurların haklarını alması, mutlu Dini; kutsal duygular, ibadeti; ritüellerin tekrarı, ahlakı; evliliklerin çoğalması, boşanmaların ve her tür haksızlıkla- sadece cinsellik perhizi, hayatı da yalan dünya olarak anla- rın gözle görülür bir şekilde azalması, kul hakkına riayet, yınca hepsini paçavraya çevirmiş oluyoruz aslında. işçi haklarında iyiden iyiye düzelme vs. akla gelmiyor? “Irz ve namus” kavramlarının, artık sadece belden aşağıyı Çünkü din kutsal inançlar ve mucizevî olaylar, ibadet tek- ifade etmesinde olduğu gibi… rarlanan ritüeller, ahlak da sadece kadın kız meselesi ile iliş- kilendirilerek anlaşılıyor. Oysa ırz, arz etmekten geliyor ve kişinin topluma arz ettiği, ilan ettiği, duyurduğu şey demek; açık bir vaatte bulun- Hal böyle olunca bu türden bir dindarlık, hayatın esas alan- mak, düğün ilan etmek vb. larını din, ibadet ve ahlakla ilgili görmüyor. En azından o kadar önemli görmüyor. Öyle ya Allah şirk koşanı affetmez; Namus da nomos (ilke, kural) kökünden geliyor ve kişi- kul hakkını yemek pek önemli değil nasıl olsa. Çünkü Al- nin kendini bağlayıcı ilkeler koyması, kural kabul etmesi lah affedeceğini söylüyor! ‘Kutsalı zikret, itikadını kurtar, demek; taahhütte bulunmak, nikah kıymak, sözleşme yap- ritüeli de vaktinde eda et’ de gerisi önemli değil(!) mak, antlaşma imzalamak vb. Oysa tam tersi; Allah buzağıya tapan İsrail oğullarını affet- Bu durumda kişinin “ırzı ve namusu”, örneğin, açık sözü, mesi örneğinde olduğu gibi şirk koşmayı affedebilir (4;53), ilanı, duyurusu, taahhüdü sözleşmesi, antlaşması, kendini ancak kul hakkını asla affetmez (42;42, 1;117). Ahirette bu bağlayan beyanı ve vaadi vs. demek oluyor. konuda söz ve yetki, hakkı yenene yani mazluma/mağdura verilmiştir. Böyle olana ırz (arz) ve namus (nomos) sahibi, bunları çiğ- neyen ve yerine getirmeyene de namussuz yani nomossuz; Öte yandan dini itikattan, ibadeti de ritüelden ibaret gö- kuralsız, ilkesiz, ilan ettiği şeyi yerine getirmeyen, taahhü- renlerle, ahlakı din dışı bir alan olarak anlayanlar ilginç bir dünde durmayan, vaadini çiğneyen, sözü kendini tutmayan şekilde buluşuyorlar. Her ikisi de din ve ibadeti itikat ve kişi diyoruz. ritüele hapsediyor ve gündelik hayattan dışlıyorlar. Birisi 4 Yıl 1 / Sayı 3 / Nisan 2008 Din ve İbadet Bir Yana Ahlak ve Hayat Bir Yana mı? “kutsala beşer eli değip bozulacak” diye, diğeri “kutsal din bize felsefe ile ahlak arasındaki farkı gösterir. Felsefe teorik, duyguları siyasete bulaşacak” diye… ahlak pratiktir. Demek ki ahlak felsefesi pratiğin teorisi iken, felsefi ahlak teorinin pratiği oluyor. Bunun nedeni din ve ahlakın ayrı ayrı alanlarmış gibi algı- lanmasıdır. Siz toplumda ahlakınız ile öne çıkmalısınız. Ritüeliniz (nü- suk) ile değil… Nüsuk (namaz, abdest, oruç, hac, kurban) Oysa din ve ahlak aynı şeyin iki yüzüdür. Bu ikisi bir ve ahlaklı insan yetiştirmek için vardır. Bu da bize nüsuk ile aynı şeydir. ibadet arasındaki ilişki gösterir. Çünkü asıl ibadet, haya- tın içinde, ahlakî faaliyet olarak yapılandır. Nusuk; vakti, Kur’an’a göre Allah “doğruluk ve dürüstlük yolu” üzerin- yeri ve zamanı belli olan, önceden belirlenmiş hareketler- dedir (15; 44), kendine “sevgi ve merhameti” farz kılmış- den oluşan ve onu yapan herkesin öyle yapmak zorunda tır (6; 12). Peygamberimiz “büyük bir ahlak” üzeredir ve olduğu ritüller iken, ibadet; vakti, yeri ve zamanı olmayan, “o nedenle” seçilmiştir (68; 4)… önceden belirlenmiş hareketlerden oluşmayan ve onu ya- pan herkesin öyle yapmak zorunda olmadığı “hayatın için- Keza Peygamberimiz “Haya, dinden midir?” diye soru- de faaliyet” esnasında ortaya çıkan şey demek olur. Bu da lunca“Bilakis dinin tamamıdır” der. “Mu’minin keremi doğrudan doğruya ahlak dediğimiz alanı içine alır. dinidir” diyerek cömertliği, asaleti ve şerefi “din” olarak vazeder. “Size bedene hafif gelecek ibadeti haber vereyim Dini ahlaki içeriğinden soyutladığınız an “ahlaksız dindar- mi: Güzel ahlak sahibi olmak…” diyerek “ibadeti” de lığın” türemesi kaçınılmazdır. “ahlak” olarak vazeder. Peki bu nasıl olur? Kendi abdest suyunu “Allah ve Resülü’ne sevgilerinden do- layı” eline gözüne sürdüklerini söyleyenlere “Eğer Allah ve Din bir gerçek hayat yolu, ahlak da bir gerçek hayat ilkeleri Resulüne olan sevginizi göstermek istiyorsanız emanete olarak algılanmadığında ikisi birbirinden kopacağından ka- ihanet etmeyin, sözünüzün arkasında durun ve kom- çınılmaz olarak, olacak olan, budur. şunuz sizden emin olsun” diyerek Allah’a ve Peygambere bağlılığın aslında gündelik hayat içinde “ahlaki” davranmak Örneğin din sadece ‘‘itikat’’, ibadet de “ritüellerin tekrarı” olduğunu ifade eder. olarak anlaşıldığında, ahlakî içeriğinden soyutlanmış olur. M. Akif’in uslubu ile “Şirk koşma ve namazı vaktinde eda Bunlar bize din ve ahlaktan ne anlamamız gerektiğini gös- et de geriye ne istersen becer” türünden, kurtulmuşluk ze- teriyor mu? habı içinde, hak hukuk noktasında alabildiğine gevşek ve umursamaz dindar tipleri türer. Din biteviye bir tekrar ve Dikkat edin! Allah “kendi üzerinde” olduğu şeye insanları katı bir şekilcilik olarak algılanır. Dinin direği dürüstlük çağırıyor! (ahlak) değil; örneğin namaz (ritüel) haline gelir. Bu türden bir dindarlık komşusu açken tok yatmaktan hiç rahatsız Dikkat edin! Peygamber ibadeti doğrudan doğruya “ahlak” olmaz ve fakat namazı vaktinde eda edememekten ödü ko- olarak vazediyor! par. Hâlbuki o namaz, ona “komşun açken tok yatamazsın” demekteydi… Bu şu demek: Şu halde yeryüzünün tozuna toprağına bulanmış din, iba- 1- Ahlak esasında kişinin kendisi ile çelişmemesi durumu- det, ahlak ve hayat anlayışlarımızı ciddi bir şekilde gözden dur. geçirmemiz ve yeniden inşa etmemiz gerekiyor… 2- Din esasında ahlaktan ibarettir. Tekrarlanan ritüeller (nüsuk) geride olması gereken dinamiklerdir. R.İhsan ELİAÇIK Biraz daha açarsak; Genel Yayın Yönetmeni Söylediğiniz bir şey, yaptığınız bir şey olmalıdır. İnsanla- rı söylediğinize değil Allah’ın ve peygamberin yaptığı gibi üzerinde olduğunuz şeye çağırmalısınız. Kendinize yapma- yacağınız bir şeyi başkasına yapmamalısınız. Ya göründüğü- nüz gibi olmalı, ya da olduğunuz gibi görünmelisiniz. Bu Yıl 1 / Sayı 3 / Nisan 2008 5 Dosya ‘‘ORTAK İYİ’’ AHLAK Özgürlük Ahlakı / R.İhsan Eliaçık Bilmenin, Bilince ve Hayatın Kendisine Dönüşmesi / Mehmet Yaşar Soyalan Akılsızİman ve İmansız Dinin“Dindarı” Olmak / İlhami Güler Aç Gözlülerin Ahlakı / Musa Şimsekçakan Eğitimin Ahlâkî Bir Gereksinimi: Eleştiren Vatandaş / Halil Rahman Açar Ahlaksızlığımız, Vicdansızlığımızdan mıdır? / Aliye Çınar Fiziksel Kötülük ve Teodise Bağlamında Ahlak / Emine Gül Fitrî Ahlâktan Kazanilmiş Ahlâka / Mehmet Birsin Kim Gerçek Hiristiyan Ahlakina Sahiptir / Leonardo Boff ve Clodovis Boff / Çev: A. Altay Ünaltay 6 Yıl 1 / Sayı 3 / Nisan 2008 Ö ZGÜRLÜK AHLAKI R. İhsan ELİAÇIK [email protected] Madem hürriyet (özgürlük), meyvenin ağaçtan kopuşu gibi bağımlılıktan kopuştur ve madem ahlak da bir ilkeyi (bağı) huy edinmek veya bir huyu ilke (bağ) edinmektir, o hâlde, “özgürlük ahlakı” dediğimizde şunu demiş oluyoruz: Bağımlılıktan kopup ilkelere bağlanma ahlakı! İnsanda aslolan özgür- İlk bakışta, aşk-nefret ilişkisi gibi birbirinden pek de hazzetmeyen bu iki lük ahlakıdır. İnsan, “bir dargın bir barışık kardeşler” yani bağımlılıktan kopuş (özgürlük) ile tıpkı Allah gibi özgür ve huyu bağ edinmek (ahlak) nasıl birlikte olacak? fakat kendiliğinden so- Biri bağlardan koparırken, diğeri bağlıyor. rumlu, ödev duygusuyla Biri ileri iterken, diğeri geri çekiyor. hareket eden bir ahlaka Biri “Hadi uç” derken, diğeri “Kanadın yok düşersin.” diyor. sahip olmalıdır. Allah’ın Biri “Yap” derken diğeri “Yapma” diyor. ahlakı ile ahlaklanmak bu Biri hayli “uçarı”, diğeri oldukça “olgun” davranıyor. Biri “kabına sığmaz” iken, diğeri “durmuş oturmuş” görünüyor. olmalıdır. Bunu hiçbir şey için değil sırf içten İnsanoğlu hem kopup hem bağlanarak, hem ileri hem geri çekilerek, hem gelen bir ödev bilinci- uçup hem ayağı yere basarak, hem yapıp hem yapmayarak, hem uçarı hem yle yapmalıdır. Bu du- olgun davranarak, hem kabına sığmayıp hem durmuş, oturmuş hâle gele- rumda asıl ahlaksızlık rek nasıl yaşayabilir? kendi ilkelerine uygun İşte bu özgürlük ile ahlak arasındaki dengedir. davranmamaktır. Kendine Bir tür aşk-nefret ilişkisi; âşıklar ve fakat birbirinden nefret de ediyorlar… verdiği sözü tutmayan, sözü kendini bağlamayan Ahlaka Dair kadim Sorular ahlaksız olmuş olur. Malum, “Ne yapmam gerekir? Nasıl davranmalıyım? Hangi davranış iyi Onun için söz namustur hangisi kötüdür? Evrensel iyilik ve kötülük standartları var mıdır? Ahla- denmiştir. ki kötülük akıl ile bilinebilir mi? Ahlak kuralları özgürlüğü kısıtlamakta mıdır? Davranışlarımın amacı ne olmalıdır? Niçin öyle davranmalıyım? Beni iyi veya kötü olmaya iten şey nedir? Değerli olan davranış hangisidir? Erdem, ahlak, doğruluk, dürüstlük nedir?” vb. sorular ahlak felsefesinin kadim sorularıdır. Yıl 1 / Sayı 3 / Nisan 2008 7 Özgürlük Ahlakı Modern çağda ise ahlaka dair şu tür sorular popüler hâla idraki taşımaktadırlar. Evren, bu şekilde ‘’Ben’’lerle do- geldi: “Ahlak için din şart mıdır? Dinî inançlar olmadan ludur. Ancak bu benler Leibniz’in monadları gibi birbi- da ahlaklı olunamaz mı? Vicdan, din dışı ahlakın temeli rine kapalı değil dinamik bir ilişki içerisindedir. Bu iliş- olamaz mı? Kötülük, dinsel kutsallığa bürünmüşse buna kinin sonucu âlemde Molla Sadra’nın tabiriyle cevher-i ne engel olacak? Ahlak sahibi olmak özgürlükle bağda- hareket hüküm sürmekte ve bütün Benler birbirlerini şır mı? Özgürlük ahlakı varsa ahlak özgürlüğü de olmalı etkilemekte, değişip dönüşmektedirler. Şu hâlde Abdül- değil mi? kerim Suruş’un dediği gibi de asalet-i kesret (çokluk, çoğulculuk, özgür ‘’Ben’’lerin bağımsız ferdiyeti) esastır. Demek ki insanlar için ahlaki ihtiyaç, en az ontolojik, epistemolojik ve antropolojik ihtiyaç kadar kadimdir. Peki, böylesi bir ortak alanda bizi, birbirimize zarar ver- Yani en az “Varlık nedir? Ben var mıyım? Varlığı ne ile meden hangi şey bir arada tutacak? Ormanda da birlikte bilmeliyim? Nereden geldim, nereye gidiyorum?’’ soru- yaşam var. Şehirdeki birlikte yaşamın ormandakinden ları kadar “Nasıl davranmalıyım?” sorusu da çok temel farkı nedir? Yoksa böyle bir farka gerek yok mu? bir sorudur. İnsanların birbirine zarar vermeden kimi ortak yaşam Bu soru çerçevesinde oluşan problem alanına ahlak, alanları oluşturması bazı ilke ve kurallara riayet ile müm- etik, ahlak felsefesi, aksiyoloji vs. deniliyor. Dahası bu en kün oluyor ki bunlara “ahlak ve adalet yasaları” diyoruz. az adalet ve özgürlük kadar eski, esaslı ve pratik bir sorun Evreni kozmik adalet yasaları ayakta tuttuğu gibi insanla- olarak insanlığı yakından ilgilendiriyor. rı uyum içinde bir arada tutacak olan da sosyolojik ahlak ve adalet yasaları oluyor. Birliktelik, “ötekine” karşı zarar Günümüzde ise ahlaka dair sorular şu yöne kaymıştır: verici davranışlardan kaçınmamızı gerektiriyor. Böylece “İnsanlığın ahlak arayışına en iyi ne cevap verir?” Yani sürece “kendimiz” olarak katılma imkânı doğuyor. hangi şey, insanlığın adalet ve özgürlük arayan damarını harekete geçirdiği gibi ahlak arayan damarını da harekete Demek ki ahlak kuralları birlikteliğe katılan varlıkların geçirebilir? Dinler, bu konuda artık miadını doldurmuş “kendisi” olarak kalmalarını sağlayacak ilke ve değerler mudur? İnsanlığın ahlaki olarak imdadına artık dinler bütünüdür. Aksi hâlde âlemde kesret bozulacak, güçlü bile yetişemez mi? Modern çağ, ‘Ahlakın yegâne kaynağı ‘’Ben’’ güçsüz ve zayıf ‘’Ben’’i yok etmiş olacaktır. Bunu din olmak zorunda değildir’in tecrübesi demek olduğu- önlemek için ‘’Ben’’ler arası ilişkinin ahlak ve adalet ilke na göre, insanlık bu tecrübeden ne elde etmiştir? ‘Ahla- ve değerleriyle düzene sokulması gerekiyor. kın yegâne kaynağı dindir’ diyen klasik çağlara nazaran, insanlığı ilerletmiş mi, geriletmiş midir? Yani hangisi Bu ilke ve değerlerin neler olabileceği tartışması insanlık insanlığın işine yaramıştır? Yoksa ikisi de fiyasko mudur? tarihi kadar eskidir. İnsanlığın temel ahlaki davranış ka- Ya da her ikisinden de alacağımız çok şeyler var da özgür- lıplarının, en eski tarihlerden itibaren büyük peygamber- lük ve ahlak dengesi bunlar üzerine mi kurulacaktır? ler, bilgeler ve filozoflar tarafından vazedildiğini görüyo- ruz. Onlardan bu yana insanlığın ahlaki havsalasında çok Ahlakın Felsefi Temeli fazla değişikliğin olmadığını söylemek bile mümkündür. Nuh’un yedi kanunu, Musa’nın on emri, Buda’nın beş Şurası bir gerçek ki ahlaki davranış “birlikte” olmanın doğru davranış yasası, Mani’nin beş emir ve üç mühürü, zaruri bir sonucudur… Varlık âleminde sadece insanlar Konfüçyüs’ün töresi, Sokrates’in erdemi, Eflatun’un değil tüm canlılar birlikte yaşamakta ve karşılıklı ilişkilere iyilik idesi, Aristo’nun altın ortası kadim ahlaki değerle- girmektedirler. Şu hâlde insan birlikte olduğu hemcins- re yapılan ısrarlı vurguyu ifade etmektedirler. lerine karşı sorumlu olduğu gibi, aynı tabiatı paylaştığı hayvanlar, bitkiler, dağlar, taşlar vs. karşı da sorumludur. Muhammed (s.a.v) ise kendinden önce doğru namına Dahası, insan içinde yaşadığı evrenin sahibine karşı da ne kalmışsa hepsini sürdürmüş, insanlığın iyilik, erdem, sorumluluk içindedir. ahlak ve adalet arayan damarını yeniden harekete geçir- miştir. Kur’an’ın musaddık olması, insanlıkta doğruluk Bütün varlıklar için aslolan İbni Sina ontolojisinde geç- namına ne kalmışsa onu sürdürmek demek... tiği gibi özgür, özerk ve bağımsız ferdiyete sahip oluştur. Bu özerk varlıklar, İkbal’in dediği gibi bağımsız “Ben” Görülüyor ki kadim ahlaki değerler, özü itibariyle “bir- 8 Yıl 1 / Sayı 3 / Nisan 2008 Özgürlük Ahlakı likte” olmanın sonucu doğmuş, “ötekine” zarar ver- “İnsanlığın ahlak arayışına en iyi ne meme endişesi, bu kuralların oluşumunu sağlamıştır. Müslüman düşünürler buna “makasıd-ı şeria” demekte- cevap verir?” Yani hangi şey insanlığın dirler. Din diliyle söylersek şeriatların amacı öteden beri adalet ve özgürlük arayan damarını ha- beş temel hakkı korumaya yönelmiştir; din, can, mal, rekete geçirdiği gibi, ahlak arayan da- akıl, nesil... Nuh’un, Musa’nın, Buda’nın, Mani’nin, marını da harekete geçirebilir? Dinler, Konfüçyüs’ün, Sokrates’in, Eflatun’un, Aristo’nun ahlak ilkelerinin ısrarlı bir şekilde bu beş temel hak etrafında bu konuda artık miadını doldurmuş dönmesi bunu göstermektedir. mudur? İnsanlığın ahlakî olarak im- dadına artık dinler bile yetişemez mi? Bu çerçevede özgürlüğü kısıtlayan tek şey ahlak ve ada- Modern çağ, ‘Ahlakın yegâne kaynağı let yasaları olmaktadır. Çünkü bir ‘’Ben’’in diğer ‘’Ben’’e din olmak zorunda değildir’in tecrübesi zarar vermesini önlemenin ve bağımsız ferdiyetlerini ko- rumanın mümkün olan en doğru yolu budur. Aksi hâlde demek olduğuna göre, insanlık bu tec- ‘’Ben’’ler birbirini yemeye yönelecektir... rübeden ne elde etmiştir? Evrensel Ahlak İlkeleri var mıdır? Öte yandan Sokrates, Eflatun, Farabi, Gazali, Spinoza Peki, kadim ahlaki ilke ve değerlerde değişen ile değiş- ve Kant gibi düşünürlere göre evrensel ahlak yasaları in- meyenler nelerdir? Süreklilik hâlinde, evrensel ahlak ya- sandan bağımsız olarak nesneldir. Bazılarına göre evren- saları var mıdır? Yoksa ahlak yasaları kişiye göre değiş- sel ahlak yasaları insandan bağımsız iken, bazılarına göre mekte midir? de evrensel ahlak yasaları insan aklının nesnel ve evrensel çıkarımları sonucu ortaya çıkar. Diğer alanlarda olduğu gibi ahlak felsefesinde de bir grup her şeyin sürekli değiştiğini söylerken, diğer bir grup da İslam düşüncesinde evrensel ahlaki değerlerin bulundu- hiç bir şeyin değişmediğini savunmuştur. ğunu, bunların insan aklı tarafından bilinebileceğini söy- leyen Mutezile’nin ahlak anlayışının yanı sıra, bunların Bazı ahlak felsefecileri evrensel ahlak yasalarının bulun- akli değil naklî olduğunu savunan Eş’ari anlayış vardır. duğunu kabul etmezler. Bunlara göre kişinin vicdanını Mutezile’ye göre ahlaki iyi ve kötünün neler olabileceği bağlayacak hiçbir evrensel değer veya yasa yoktur. Kişi, akıl ile bilenebilir. Zaten vahiy de akla ters bir şey söyle- ahlaki eylemlerini, eylemin sonucuna bakarak veya so- mez, onunla uyum içerisindedir. Eş’ari’ye göre ise ahlaki nucunu düşünerek yapar. Kişinin yapacağı ahlaki eylemi iyi ve kötünün ne olduğunu ancak vahiy belirler. Allah’ın önceden belirleyen nesnel, mutlak, evrensel ve değişmez iyi dediği iyi, kötü dediği kötüdür. Bunlara itaat edilmesi yasa veya değer bulunmamaktadır. Bunlara göre ahlaki gerekir. iyiyi belirleyen haz, yarar, çıkar ve özgürlüktür. Ahlak yasaları bunları sağladığı oranda değerlidir. Görüldüğü gibi bir grup evrensel ahlaki değerlerin bu- lunmadığını, bunların haz, yarar, çıkar ve özgürlüğü sağ- Evrensel yasa ve değerlerin bulunduğunu savunan ahlak layıp sağlamadığına göre değişken olduğunu söylerken, felsefecileri ise bu evrensellerin öznel mi nesnel mi oldu- diğer gurup evrensel ahlaki değerlerin bulunduğunu, ğunu tartışmışlardır. Evrensel ahlak yasalarının bulundu- bunların da akıl, Tanrı veya doğa tarafından belirlendiği- ğunu fakat bunların öznel olduğunu savunan Bentham, ni ve değişmez olduğunu söylemektedir. J.S. Mill ve Bergson gibi düşünürlere göre ahlak yasaları evrenseldir. Fakat bunları Tanrı veya doğa belirlememek- Bu söylemler aynı zamanda ahlakın kaynağının din mi tedir. Bu yasaları en çok sayıdaki insan için en çok yarar akıl mı olduğuna, ahlak için dinin şart olup olmadığına ilkesi belirler. İnsanın doğası gereği kötüden ve acıdan veya özgürlük ve ahlakın bir arada olup olamayacağına kaçındığını söyleyen bu düşünürler, insanın iyiye ve haz- dair gerilimli alanların oluşmasına neden olmaktadır. za yöneldiğini kabul ederler. Böylece insanın amacı mut- luluktur. Mutluluğa götüren yol ise çoğunluğun faydası Oysa konuya bu gerilim içinde bakmak zorunda deği- için olan ahlak yasalarıdır. liz. Gerilimin bir tarafına geçip oradan bir görüşü ispata Yıl 1 / Sayı 3 / Nisan 2008 9 Özgürlük Ahlakı çalışmak zorunda hiç değiliz. Klasik ve modern çağ ah- lık, nemlilik ve kuruluk şeklindeki atmosfer yapısı, bu lak söylemlerinin birini mutlak haklı, diğerinin mutlak bölgelerde yaşayanların biyolojik yapılarındaki ahlatın haksız olduğunu savunmak bize pek bir şey kazandır- terkibine etki etmektedir. Keza sosyal çevre ve telkinler mayacaktır. Çünkü her iki çağ söylemi de sabıkalıdır ve de ahlaki karakterin oluşması üzerinde en az coğrafi çev- insanlığa bunun hesabını verme durumundadır. Klasik re ve iklim şartları kadar etkili olmaktadır. Bütün bunla- çağlar ahlak diye diye özgürlüğü; modern çağlar da öz- rın terkip keyfiyeti insan psikolojisine, dolayısıyla ahlaki gürlük diye diye ahlakı öldürmüştür. Keza klasik çağlar eğilimlere tesir etmektedir. Terkibinde toprak unsuru Tanrı diye diye insanı öldürmüşse, modern çağ da insan baskın olanlarda cimri, inatçı, ümitsiz mizaçlar, su unsu- diye diye Tanrı’yı öldürmüştür. ru baskın olanlarda yumuşaklık, cömertlik, müsamaha mizaçları, ateş unsuru baskın olanlarda öfke, acelecilik, Oysa ne insan ne de Tanrı, ne akıl ne de din, ne özgür- yiğitlik, hayal gücü geniş mizaçlar, hava unsuru baskın lük ne de ahlak öldürülmeyi, en azından biri diğerinden olanlarda uçarı, şıpsevdi mizaçlar gelişmektedir. İbni koparılmayı hak etmiyor. Haldun’un dediği gibi de coğrafi çevre ve iklim koşul- ları da ahlaki eğilimlere etki etmektedir. Sıcak ve nemli Bu çerçevede insan ile Tanrı’yı, din ile aklı, özgürlük bölgelerin insanları neşeli, yumuşak, eğlenceye düşkün ile ahlakı, değişen ile değişmeyeni bir arada ele almak olurken, soğuk bölgelerin insanları sert ve müsamahasız mümkündür. olabilmektedir. Bütün bu mizaçlar değişebilir özellikte- dir. Her bir unsur zıddı ile tedavi edildiğinde ahlaki mi- Ahlakın Değişen ve Değişmeyen Yüzü zacı değiştirmek mümkün olmaktadır. İnsanda değişmeyen bir öz vardır. Bu, insanların aynı Aristo ve Eflatun’un ahlak teorilerinin İslam dünyasında biyolojik kökten gelmeleri, benzer dürtü ve temayüllere yeniden ele alınıp yorumlanmasıyla, özellikle İbni Mis- sahip olmalarından kaynaklanmaktadır. Fakat bu dürtü kaveyh ile başlayıp, Nasıreddin Tusi ile zirveye çıkan ve ve temayüller farklı insanlarda, farklı çevre koşullarında, ondan sonraki tüm ahlakçıları etkileyen akım rasyonel farklı boyutlarda açığa çıkmaktadır. Tanrısal vahiylerin bir ahlak kuramı geliştirmiştir. Buna göre insan beş temel amacı ise insanda zaten var olan iyiyi ortaya çıkarmak, dürtüyü (kuvva-ı ruhiyye) bünyesinde barındıran varlık insanı ahlaki kötüye bağımlılıktan kurtarmaktır. Vahiy, olarak düşünülmüştür; beslenme, büyüme, üreme, iste- bu konuda son derece etkili bir telkindir. me, kızma ve akletme güçleri… Bunlardan ilk üçü bit- ki, havyan ve insanlarda, üçüncü ve dördüncüsü hayvan Ahlak üzerine ileri sürdüğümüz bu görüşü, daha önceki ve insanlarda, sonuncusu da sadece insanlarda bulunan söylenenlerden de yararlanarak şu şekilde temellendir- özelliklerdir. Bu dürtüleri dengeli bir şekilde kullanmak, mek mümkündür; insanın ahlaki erdemlere sahip olmasını sağlayacaktır. Kaynağı Eski Mısır’a kadar giden, Hipokrat tarafından Bu çerçevede, ahlaki karakterin oluşmasında sürekli olan geliştirilen ve daha çok Galen’in eserleri vasıtasıyla İslam fıtrat; değişken olan da mizaçlar olmaktadır. Dört ahlat, dünyasına giren, Eflatun ve Aristo’nun ahlak görüşleriy- dört unsur ve beş dürtü fıtrattandır. Bunlar sürekli, ev- le birleştirilerek yeni bir şekil verilen, İbni Meskeveyh, rensel, değişmez özelliklerdir. İnsan türünün olduğu her İhvan-ı Safa, Farabi, İbni Sina, Gazali, Nasıreddin yerde bu özellikler de vardır. Değişen ise mizaçlardır. Bu Tusi vb. ahlak felsefecilerinin kitaplarında gördüğümüz fıtri özellikler terkip keyfiyetine, coğrafi çevreye, iklim “ahlat-ı arbaa” ve “anasır-ı erbaa” teorilerine bakalım me- koşullarına ve sosyal şartlara göre farklı mizaçlar şeklinde sela.. Gerçi bunları yeni tıp terimleriyle de izah etmek ortaya çıkmaktadır. Fıtrat değişmezken, mizaçlar dur- mümkün ama biz yine daha çok bilenenden ve ahlak fel- maksızın değişmekte, yenilenmektedir. sefesine mal olmuş olandan gidelim… Kant’ın Özgürlük Anlayışı Buna göre insanın yapısını belirleyen dört ahlat (kan, balgam, sarı safra, kara safra) ve dört unsur (toprak, su, Bu noktada Kant’ın özgürlük ve ahlak ilişkisine kısaca hava, ateş) vardır. İnsan bu ahlat ve unsurların karışımın- değinmekte yarar var. Kant, getirdiği ödev ahlakı ile so- dan oluşmaktadır. Ahlat ve unsurların karışımına coğrafi nucun değil, niyetin önemli olduğunu ve insanın akıl sa- çevre ve iklim koşulları etki etmektedir. Soğukluk, sıcak- hibi bir varlık olarak, ahlaki davranışları ve temelindeki 10 Yıl 1 / Sayı 3 / Nisan 2008

Description:
Cumhur KAYGUSUZ. Yıl 1 Sayı 3 Nisan 2008. Fiyatı:7.5 YTL ISSN 1308-044X. Genel Müdür. İsmail TUNÇBİLEK e-mail:[email protected]
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.