ebook img

Sınar Uğurlu, Alev (2017). “Canan Tan'ın Kaleminden Kelepçeli Kadınlar”. PDF

22 Pages·2017·0.64 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Sınar Uğurlu, Alev (2017). “Canan Tan'ın Kaleminden Kelepçeli Kadınlar”.

Alkan Günay, Nilüfer (2017). “18. Yüzyıl Osmanlı Taşra Yönetim Düzeni Açısından Hudâvendigâr Sancağı’nda Yaşayan Vakıf Reayası Yörükler”. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 18, S. 33, s. 317-338. DOI: 10.21550/sosbilder.311010 ------------------------------------------------------ 18. YÜZYIL OSMANLI TAŞRA YÖNETİM DÜZENİ AÇISINDAN HUDÂVENDİGÂR SANCAĞI’NDA YAŞAYAN VAKIF REAYASI YÖRÜKLER Nilüfer ALKAN GÜNAY Gönderim Tarihi: Mayıs 2017 Kabul Tarihi: Mayıs 2017 ÖZET Bu makalede 18. yüzyılda Hudâvendigâr Sancağı’nda yaşayan vakıf reayası Yörüklerin taşra yönetim düzeni içindeki konumları analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan araştırmada sancaktaki Yörük nüfusun büyük bir kısmının vakıf reayası olduğu ve malikâne-mukataa sistemi içinde yer aldıkları tespit edilmiştir. Bu yapılanma ve onları yerleşik reayadan ayıran konargöçer kimlikleri hukukî, idarî ve dolayısıyla malî olarak içinde bulundukları yönetim düzeninin de belirleyicisi olmuştur. Makalede hem bu düzenin teorik yapısı hem de pratikte Yörük cemaatleri açısından nasıl işlediği ele alınmıştır. Öncelikle sancaktaki Yörük grupları ve yaşam alanlarının tespiti ile onlar üzerinde idarî yetkileri tasarruf edenlerin tanımlanması gerekmiştir. Bu alt başlıklardan sonra Yörükler ve taşradaki görevliler arasında temelde “serbestiyyet statüsü” etrafında şekillenen ilişkiler incelenmiştir. Çalışmanın başlıca kaynağını ise 18. yüzyıl Bursa Kadı Sicilleri içinde, sancak genelinde yaşayan Selâtin ve Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı Reayasıyla ilgili kayıtların toplandığı defterler oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yörük, Hudâvendigâr Sancağı, vakıf reayası, voyvoda, serbestiyyet  Yrd. Doç. Dr., Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü [email protected] Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 317 The Yoruks Who Were Reaya of Waqfs in The Sanjak of Hudâvendigâr in terms of 18th Century Ottoman Provincial Administration Order ABSTRACT In this article, it is aimed to analyze the position of the Yoruk communities living in the Sanjak of Hudâvendigâr in the 18th century. In the study made, it was determined that a great majority of the Yoruk population living in the Sanjak was the reayas of waqfs and included in the malikâne-mukataa system. This structuring and their nomadic identities distinguishing them from settled reayas have also determined the administrative, juridical and hence financial system they lived in. In the article, both the theoretical structure of this system and how it worked for Yoruk communities were analyzed. At first, it is required to determine the Yoruk communities and their living areas and define the people having administrative authority on them. After these subtitles, the relations basically formed around “the statue of serbestiyyet” between Yoruks and the administrative authorities are investigated. The primary sources of the study are the 18th century Bursa court registers. Especially, the registers consisted of records related to the reayas of Selâtin and Haremeny-i Şerifeyn Waqfs are the sources the most data about the subject were found in. Key Words: Yoruk, The Sanjak of Hudâvendigâr, reaya of waqfs, voyvods, serbestiyyet Osmanlı toprak sisteminde toprak tımar, zeamet, hâs ve vakıf olarak muhtelif kategorilere ayrılırdı. Kayıtlı reaya da hangi çeşit topraktan istifade ediyorsa malî ve hukukî olarak öyle değerlendirilirdi. Böylece yerleşik veya konargöçer reayanın malî bakımdan bir vergi dairesine bağlanmasının yanında idarî ve hukukî olarak da nasıl sınıflandırılacakları belirlenmiş olurdu (Çetintürk 1943: 112-116; Şahin 1982: 228; Şahin 2006: 187; Yediyıldız 2003: 167). Hudâvendigâr Sancağı içinde yaşayan Yörük1 cemaatleri ağırlıklı olarak Selâtin ve Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı kapsamındaki 1 Yörük adının anlamı, Türkmen, aşiret, konar-göçer, göçebe ve reaya ad ve kavramları ile birlikte araştırmacılar tarafından karşılaştırmalı ve ayrıntılı bir şekilde Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 318 vakıflara reaya olarak yazılmışlardı. Bu tür vakıflar serbestiyyet statüsünde olduğu için bu kapsamdaki yerlerin ve reayasının idaresi onları tasarruf edenlerde idi. Bunların işletimine sancakbeyi ve diğer ehl-i örf mensupları herhangi bir vesileyle müdahale edemiyor, reayasından avarız vergisi toplayamıyor ve kendilerinin rızası olmadan bir hizmet talebinde bulunamıyordu. Ayrıca bu uygulamanın benzeri kazâ yetkisinin tasarrufunda da geçerliydi. Kazâ kadısı bu vakıflar kapsamına giren reayanın davalarına bakamıyordu. Bu reaya üzerinde şer’ yetkisi ise Haremeyn-i Şerifeyn Müfettişi Vekili’ndeydi (Ergenç 2012; 210-211; Alkan Günay 2011: 29-39)2. 17. yüzyıldan itibaren toprak düzeni ve malî sistemdeki düzenlemelerle tımar alanları üzerinde yeni mukataalar oluşturulmuş ve akabinde malikâne sistemine geçiş yaşanmıştır. Bu sürecin etkisiyle taşrada örf yetkilerini bir şekilde üzerlerine alan yeni ve çoğunlukla yerel yöneticiler türemiştir3. ele alınmıştır. Yörük tabirinin Oğuzların Anadolu’ya gelişlerinden sonra ortaya çıktığı ve “yürümek” fiilinden türediği tahmin edilmektedir. Ayrıca kesin bir ayrım yapmak mümkün olmasa da doğu ve güneydeki göçebe gruplarının genellikle Türkmen ve aşiret olarak isimlendirilirken, Batı Anadolu’ya gidildikçe konar-göçerler için Yörük kelimesinin kullanıldığı bu çalışmalarda vurgulanmaktadır. (Sümer 1949: 511-515; Sümer 2013: 570; Arıcanlı 1979: 27-28; İnalcık 1993: 97-136; Egawa vd. 2007: 16- 17; Çelik 2012, 91-108; Şahin 2010: 23-36; Gülten 2009:4; Gülten 2009: 236; Hüseyniklioğlu 2008: 2-7. 2 Haremeyn-i Şerifeyn Müfettiş Vekili selâtin, vüzerâ ve Haremeyn evkafının işleri ve reayasıyla ilgili davaları görmek üzere Dârüssaâde Ağası’na bağlı olarak çalışan Haremeyn-i Şerifeyn Müfettişi tarafından atanmış bir görevliydi. 3 16. yüzyıl sonlarından itibaren mukataa alanların yaygınlaştırılması ve 1695’ten itibaren mukataaların kayd-ı hayat şartıyla iltizama verilmesiyle serbestiyyet uygulamasının alanı da genişlemiştir. Çünkü bu yeni mukataa alanlarında da eskilerinde olduğu gibi serbestiyyet üzere idare uygulanmıştır. Ancak burada konumuz olan evkaf reayası Yörükler malikâne sisteminden önce de serbestiyyet üzere idare edildikleri için bu değişim burada ayrıntılı olarak alınmamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ergenç 2012: 208-212. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 319 Bu makalede ise teorikteki bu düzenin, 18. yüzyıl koşullarında pratiğe yansımaları ortaya çıkarılmak istenmektedir4. Çalışmanın başlıca kaynağını Bursa Şer’iyye Sicilleri içinde bulunan ve sancak genelindeki vakıf reayası hakkındaki sicil kayıtlarını içeren defterler oluşturmaktadır (B 117, B 122, B 124, B 207, B 228, B 230 nolu defterler). Bu kayıtlara başvurularak öncelikle sancaktaki vakıf reayası Yörük cemaatleri ve yaşadıkları yerler hakkında ulaşılan bulgular ele alınacaktır. 1. Hudâvendigâr Sancağı’ndaki Yörük Nüfusu Hudâvendigâr Sancağı tahrir defterleri 16. yüzyılda sancaktaki Yörük cemaatlerinin, idarî ve malî kimlikleri, nüfusları ile yaylak ve kışlak alanları üzerine kapsamlı veriler sunmaktadır. Bu kayıtlara göre 1530 tarihinde Hudâvendigâr Sancağı’nda 24 kazâ içinde 53 Yörük grubu yer alıyordu. Bu tarihte sancakta, konargöçer kökenli yaya ve müsellemler hariç, 1600 konargöçer hane vardı. 1570-1580 dönemindeki nüfusları ise 2000 haneydi. 16. yüzyıl sonlarında Yörük nüfusu açısından Anadolu’daki diğer sancaklarla karşılaştırıldığında Hudâvendigâr Sancağı son sırada yer alıyordu. 1570-1580’de Menteşe Sancağı’nda 16912, Ankara Sancağı’nda 23911, Kütahya Sancağı’nda 23935 konargöçer hane vardı. Bu durum genel olarak sancağın coğrafî yapısıyla ve Yörük gruplarının büyük ölçüde yerleşik hayata geçmeleri ile açıklanmaktadır. (Özkılınç vd. 1995: 15-35; Düzbakar 2003: 70-71; Şahin 2010: 23-36). 18. yüzyıl söz konusu olduğunda bu kadar toplu halde ve rakamsal verilere ulaşmak mümkün değildir. Bununla birlikte şer’iyye sicillerinde Yörük cemaatleri tanımlanırken kullanılan ifadeler, onların resmî kimlikleri ve yaşam alanları hakkında bilgi sunmaktadır. Örneğin “Bursa’da vâki’ Hazret-i Emir Sultan ve Haremeyn-i Şerifeyn ve merhûm Sultan Murad Han-ı Sânî Evkafı olan Yörükân cemââtinden 4 Bu makale 18. yüzyılda Hüdâvendigâr Sancağı’ndaki Yörükler üzerine tarafımdan sunulmuş olan iki bildiriden geliştirilmiştir (Alkan Günay 2013; Alkan Günay 2016). Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 320 Kubaşı cemââti reâyâsı” (BŞS, B122, 49a) gibi. Bazı kayıtlarda bu bilgilere yaylak ve kışlak adları gibi ayrıntılar eklenirken çoğunda cemaat adları atlanmıştır. Ekteki haritada 18. yüzyılda sancakta yaşayan Yörük cemaatleri ve yerleşim alanlarına dair ulaşılan bilgiler gösterilmiştir. Sancağın merkez kazâsı olan Bursa’da Emir Sultan, II. Murad, Atîk Vâlide Sultan, Haremeyn-i Şerifeyn vakıfları, İnegöl’de İshak Paşa Evkafı, Yenişehir’de Sunkur Paşa ve Kite’de Atîk Vâlide Sultan Evkafı reayasından olan Yörüklere dair verilere ulaşılmıştır. Sancaktaki Yörüklerin bir kısmı incelediğimiz dönemde konargöçer yaşamı sürdürürken bir kısmı ise artık “yerli-yörükân” yani yerleşik olmuşlardır. Yerleşik hayata geçenler sicillerde tespit edilen verilere göre 1760’larda Bursa şehrine ek olarak Bursa’ya bağlı Ağlaşan, Hançerli, Barak-Fakih, Bec, Dudaklı, Çataltepe, Kara Hızır ve Kayacık ile Mudanya Kazâsı’na bağlı Kaymakobası ve Mirzaobası ile Gemlik Kazâsı’na bağlı Fındıcak köylerinde perakende bir şekilde yaşamaktaydılar (BŞS, B 117, 34a). Bursa Kazâsı’nda konargöçerliği sürdürenler ise Cumalıkızık (BŞS, B117, 13a) ve Dimboz/Dimbos (BŞS, B117, 10a) köyleri ile Uludağ’daki Uğraş (BŞS, B124, 6a; 24b, 25a), Kızılağaç (BŞS, B124, 86b), Uludüzlük (BŞS, B124, 86) ve Kuşoynağı (BŞS, B124, 84a) yaylaklarını ve kazâ içindeki konumu tespit edilemeyen Bozağaç yaylağını (BŞS, B117, 99a) kullanmaktaydılar. İnegöl Kazâsı’nda Kirlas köyündeki Gölcük ve Yumaklı yaylakları (BŞS, B122, 46b) ile Yenişehir Kazâsı’ndaki Satıoğlu yaylağı (BŞS, B207, 47b), yine aynı kazâ köylerinden Balıklagu, Koçi ve Lagoz köylerindeki kışlaklar (BŞS, B117, 53a), Gemlik’te Dışkaya ve Erincik köyleri (BŞS, B117, 80b) ve Mihalıç’ta Susığır köyü (BŞS, B122, 1a) konargöçerlerin 18. yüzyılda Hudâvendigâr Sancağı’daki diğer yaşam alanları olarak tespit edilmiştir. Sancağın evkaf reayası olmayan Yörük nüfusundan ise sadece Akçakoyunlulara dair bilgiler saptanmıştır. Hudâvendigâr Sancağı Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 321 tahrir defterlerinde Bursa Kazâsı’nda Padişah hasları arasında kayıtlı (Barkan-Meriçli 1988; 13) konargöçer Akçakoyunlu Yörüklerinin bir kısmı; yazı İnegöl’deki yaylaklarda kışı ise Mihalıçlık Kazâsı’ndaki Güğercinlik ve Karakaya köylerinde geçirmekteydiler (BŞS, B207, 50a). Buraya kadar bahsedilen Yörük grupları ile tahrir defterlerindeki kayıtlar arasında -idarî ve mali sınıflandırılma ile cemaat isimleri açısından- fazla bir uyumsuzluk bulunmamaktadır. Ancak tahrir defterlerinde örneğin İnegöl Kazâsı’nda karşımıza çıkan bir cemaat 18.yüzyıl kadı sicillerinde Bursa’da, Yenişehir’de ya da Kite’de tespit edilebilmektedir. Yukarıda bahsi geçen Akçakoyunlular da buna örnektir. Bu tür durumlar bir kısım Yörüklerin yaylak ihtiyacı, nüfus artışı ve ekonomik sebeplerle farklı kazâlara ve sancaklara yönelmelerinden ya da doğrudan bu yeni alanlarda yerleşik hayata geçmelerinden kaynaklanmaktaydı (Şahin 2006: 186; Şahin 2010: 31). Örneğin İshak Paşa Evkafı Yörük reayası kayıtlı oldukları İnegöl Kazâsı dışında Bursa ve Yenişehir kazâlarında da tespit edilmişlerdir (Barkan-Meriçli 1988: 19; BŞS, B117, 51a; BŞS, B124, 24b; BŞS, B122, 60a; BŞS; B207, 47b-48a; 51a). Yukarıda bahsi geçen Kubaşı cemaatinin de kışlak alanı olarak sicillerde Mihalıç Kazâsı’nın Susığır köyü civarı gösterilirken, yaylak alanı olarak da Bursa Kazâsı’nda Uludağ’daki yaylaklar kaydedilmiştir. Aynı cemaatten Yörükler, konargöçer ya da yerleşik olarak Gemlik ve İnegöl kazâları içinde de tespit edilmişlerdir (BŞS, B122,1a, 46b, 88a; BŞS, B 207, 4a). Bununla birlikte 16. yüzyıl kayıtlarında tespit edilemeyen Yeniil ve Halep Türkmenlerine 18. yüzyıl kayıtlarında sıklıkla rastlanmaktadır. Halep Türkmenleri ile Sivas’ın güney kısmındaki Yeniil Türkmenleri 17. yüzyıl sonlarında Orta ve Batı Anadolu bölgelerine doğru gelen konargöçer gruplardır. Bursa Kadı Sicilleri’nde genellikle “Üsküdar’da vâki’ Atîk Vâlide Sultan Evkafı’ndan olan Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 322 Yeniil ve Türkmân-ı Halep Hassı mülhakatından şarkpâre5 aklâmından Bursa Kazâsı’nda ve havâlisinde vâki’ Alcı cemâati” (BŞS, B117, 41b) olarak geçmektedirler. Bursa ve çevresindeki yaylak ve kışlak alanları hakkında net veriler bulunamamıştır. Ancak yine aynı cemaatten bir grubun yazın Kocaili Sancağı’na bağlı Yalakabad ve yakın çevresindeki sahil şeridine geldikleri, birkaç ay burada kaldıktan sonra kışı Pazarköy civarında geçirdikleri tespit edilmiştir (BŞS, B122, 102a). Son olarak haritaya bakıldığında Yörük yaşam alanlarının doğu- batı yönünde yayıldıkları görülmektedir. Oysa tahrir defterlerinden sancağın güneyinde kalan Söğüd, Adranos, Kepsud, Tarhala ve Bergama gibi kazâların 16. yüzyılda Yörüklerin yaşadıkları yerler oldukları anlaşılmaktadır (Özkılınç vd. 1995: 17-27). Bu durum 16. yüzyıl sonrasında onların yaşam alanlarında bir değişim olduğunu ya da yerleşik hayata geçtiklerini düşündürtmektedir (Orhonlu 1963: 36). Ancak bunun daha kuvvetli bir değerlendirme olabilmesi için daha fazla sicil kaydının taranması ve sancaktaki diğer kazâların sicil kayıtlarına da bakılması gerekmektedir. 2. Yörükler ve Taşradaki Otoriteler 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı toprak düzeni ve malî sisteminde mukataalaştırma ve malikâne sistemine geçişin etkisiyle, eyalet idaresinin temel niteliği artık vekâleten yönetimdir (Alkan Günay 2010: 218). Osmanlı maliyesinin ve idaresinin temeli olan “vergi gelirinin yerinde hizmet sahibine havalesi” (İnalcık 1996: 27) özelliği artık daha çok “hizmet sahibinin vekiline havalesi” anlamına gelmeye başlamıştır. Böylece taşrada örf yetkilerini bir şekilde üzerlerine alan yeni ve 5 Anadolu’da önemli bir göçebe grubu, Sivas’ın kuzeyinden Tokat, Ankara ve Kırşehir bölgesine kadar uzanan geniş alana yayılmışlardır. Osmanlılar döneminde bu göçerlere Ulu Yörük denilmekteydi. 16. yüzyılda göçebe gruplara yeni bir idarî ve adlî düzen vermek adına yapılan düzenlemelerle Ulu Yörük üç kümeye ayrıldı. “Şarkpâre aklâmı” bu kümelerden birine işaret etmektedir. Diğer ikisi ise Yüzde Pâre ve Orta Pâre olarak adlandırılmıştır. (Şahin 2006: 193). Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 323 çoğunlukla yerel yöneticiler türemiştir. Elde edilen bulgularda da bu yapı görülmektedir. 18. yüzyılda Hudâvendigâr Sancağı’nda yaşayan vakıf reayası Yörüklerin üzerlerinde idarî yetkilere sahip olan ve resmen yetkisi olmasa da hak iddia eden görevlileri şöyle sıralamak mümkündür: Cemaat kethüdâları, Malikâne mutasarrıfları, onların mültezimleri (Voyvodaları) ve mültezimlerinin vekilleri, vakıf mütevellileri ve kaymakamları (vekilleri) ile sancakbeylerinin mütesellimleri, zâbitler, yeniçeri serdarları ve diğer yetki sahipleri. Bunlara bir de ehl-i berât (İnalcık 1996: 50) olmasa da bu yukarıda saydığımız şahısların yanında yer alarak onlardan güç bulan ya da onlara destek olan âyan ve mütegallibe taifesi eklenebilir (Oğuzoğlu 2005: 69.). Bu çalışmada Yörük reayası ile bu grup arasındaki ilişkilere dair verilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Bunlar arasında öncelikle Yörük cemaatlerinin başındaki idarecileri ele almak gerekmektedir. Her Yörük cemaatinin başında bulunan kethüdâlar ile onları seçen ve kısmen de denetleyen ihtiyarlar cemaatlerin iç idaresinde etkili olan kişilerdi. Kethüdâlar cemaatin seçkin bir ailesinden çıkmaktaydılar. Şahsın tayin ve azlinde, topluluğun sicillerde geçen ifade ile cemaatin söz sahibi ve ihtiyarları etkili olmaktaydı (Şahin 2006: 175-178). Seçim kadı tarafından merkeze bildirilir ve uygun görülürse yeni kethüdâya berat verilirdi (Şahin 2006: 178). Bazı cemaatlerde “ihtiyar”ın da bir tür unvan olduğu belirtilmelidir. Örneğin Şarkpâre-i Haremeyn-i Şerifeyn reayalarından Alcı Cemaati kethüdâsı ve ihtiyarı ölünce yerine Ahmed adlı biri hem kethüdâ hem de ihtiyar olarak tayin edilmiştir (BŞS, B 117, 43b). Cemaat mensupları davacı ya da davalı olarak Haremeyn-i Şerifeyn Müfettiş Vekili huzurunda olduklarında başta kethüdâ ve yine ileri gelenler cemaati temsil etmekteydiler6. Ayrıca Kethüdâlar 6 Örneğin 22 Ağustos 1765 tarihli bir sicil kaydında İnegöl’ün Maden köyünün iltizamını tutan Bursa âyanından Kayserilizâde Mustafa Ağa’nın karşısında davalı olan İshak Paşa Evkafı reayasından Yörükân cemaatini, kethüdâları Kara Mustafa ile Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 324 cemaatlerinin vermekle yükümlü oldukları vergileri toplayıp voyvodalara teslim etmekle görevliydiler. Konu vakıf reayası olduğunda mütevelliler de söz konusudur. 18. yüzyılın Osmanlı taşra yönetiminin temel niteliklerinden biri haline gelen vekâleten yönetimin etkisiyle onların da kaymakamları bulunmaktadır (BŞS, B122, 22b). Yörük cemaatlerinin mütevelliler ile ilişkilerine bakarsak, vergi tahsilinde mukataaya çevrilerek malikâne olarak idarenin yaygınlaşmasının etkisiyle mütevellilerin pek bir rolü kalmamış gibidir. Onlar vakfın payına düşen vergileri artık daha dolaylı bir şekilde tahsil etmektedirler. Mütevelliler ve kaymakamları genelde vakıf gelirleri zarar gördüğünde sahnededirler (BŞS, B122, 24b). Voyvodalar (ya da kayıtlarda geçtiği şekliye Yörük Ağaları) ise çoğunlukla ilgili mukataa kalemini malikâne olarak tasarruf eden şahsın/şahısların tayin ettiği birer yıllığına (bazen iltizam temessükü yenilenerek tekrar tekrar) atanmış mültezimlerdi. Voyvodaların daha önceki dönemlerde çoğunlukla sancakbeylerinin adamları arasından ya da cemaat ahalilerinin rızasıyla atandıkları bilinmektedir (Usta 2011: 4; Başarır 2014: 253). Ancak 18. yüzyıl Hudâvendigâr Sancağı örneğinde, iltizam temessüklerinde voyvodaların bu yolla belirlendiklerine dair bir bilgiye rastlanmamıştır. Devrin genel eğilimiyle uyumlu olarak Hudâvendigâr Sancağı’ndaki Yörük Ağalarının yerel ileri gelenler arasından çıktığı gözlenmektedir. Örneğin; Bursa ileri gelenlerinden Keçelizâde Osman Ağa; Emir Sultan, Sultan Murad Hân-ı Sânî ve Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı Mukataalarından olan Bursa Haremeyn Yörükü Mukataası’nın 1770/71 (H.1183) yılında voyvodası olmuştur (BŞS, B117, 114b; Kepecioğlu 2009: C. 2, 113; Alkan Günay 2010: 171). İshak Paşa-yı Velî Evkafı reayasından Kara Fakihli Cemaati Yörükânı Mukataası’nı ise 1779/80 (H.1193) yılında Bursa’da Haremeyn-i Şerifeyn Müfettişi Kâtibi olan Müderrisinü’l-kirâmdan es-Seyid İsmail Efendi tutmuştur Molla İbrahim’in temsil ettiği görülmektedir. Davada Kayserilizâde kiraladığı yaylağın parasını tam olarak alamadığını iddia etmektedir. (BŞS, B117, 51a). Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 325 (BŞS, B 207, 49a; Kepecioğlu 2009: c4, 30). 1790/91 (H.1204) yılında aynı mukataayı yine Bursalı Seyid Ömerzâde es-Seyid Halil Efendi iltizam olarak üzerine almıştır (BŞS, B 230, 19a ). 1786/87 (H.1200) senesinde Yörükân-ı Akçakoyunlu ve Tevâbi Mukataası’nı üzerine alan Cizyedârzâde el-Hac Süleyman Ağa da yine Bursa âyanındandır (BŞS, B 228, 30a; Alkan Günay 2010: 197-198). Bu mukataa kalemlerinin asıl mutasarrıfları ise genellikle Darphâne Emini, Reisü’l-küttab, Dergâh-ı âlî Kapıcıbaşısı gibi merkezdeki bir takım görevlilerdi (Batmaz 1996: 42; BŞS, B 117, 38a, 68a; BŞS, B122, 73a). Hudâvendigâr Sancağı’ndaki Yörükân mukataalarının malikâne mutasarrıfları hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak bunlar arasında en öne çıkanı, Bursa Akçakoyunlu Yörükân Mukataası’nın dört hissesinden ikisinin mutasarrıfı olan Yörük Ağasızâde es-Seyyid Mustafa Ağa’dır. Benzeri bir örnek tespit edilememekle birlikte bu şahıs Bursa âyanından olduğu gibi, aile isminden de anlaşılacağı üzere kendisinden önce babası da bu işle meşgul olmuştur. (öl.1779) (BŞS, B 203, 8b; BŞS, B 207, 50a, 55b). Yörük Ağaları, malikâne mutasarrıfının serbestiyyet üzere olan haklarını devraldıkları için mukataa bölgesinde kadı denetimi altında sadece merkeze karşı sorumlu olarak örf yetkisini yani raiyyet rüsûmunu toplama hakkını ve ilgili bölgedeki düzen ve güvenliği sağlama yetkisini üzerlerinde bulundurmakta idiler (Ergenç 1986: 92- 93; İnalcık 1980: 327-329; Genç 2000: 99-104; Ergenç 1986: 88; BŞS, B 207, 53a; BŞS, B 228, 30b). Bu noktada belirtmek gerekir ki ikincil mültezimler diyebileceğimiz voyvodaların da tüm haklarını devrettikleri vekiller atadıklarına dair örnekler sicil kayıtlarında görülmüştür (BŞS, B 197, 3a; BŞS, B122, 86b). Yörüklerin taşradaki otoritelerle ilişkilerinde üzerlerindeki örfî yetkiyi tasarruf ettiklerinden dolayı voyvodalar başroldedir. İncelenen kayıtlarda vakıf reayası olan yörük cemaatlerine ve voyvodalarının yetki alanlarına hilâf-ı şer’ müdahale eden grubu oluşturan taşradaki Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences Cilt: 18 Sayı: 33 / Volume: 18 Issue: 33 326

Description:
1 Yörük adının anlamı, Türkmen, aşiret, konar-göçer, göçebe ve reaya ad ve kavramları ile birlikte araştırmacılar tarafından karşılaştırmalı ve ayrıntılı
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.