AGATHA CHRISTIE SIFIRA DOĞRU Türkçesi: Gönül Suveren Epub Düzenleme: Üç Nokta Altın Kitaplar Altın Kitaplar Yayınevi Kitabın Orijinal Adı: Towards Zero 2. Basım: Mayıs 2001 Akdeniz Yayıncılık A.Ş. Matbaacılar Sitesi No: 83 Bağcılar - İSTANBUL ISBN 975-21-0173-9 ALTIN KİTAPLAR YAYINEVİ Celâl Ferdi Gökçay Sk. Nebioğlu İşhanı Cağaloğlu - İstanbul Tel: (0212) 513 63 65 - 526 80 12 520 62 46-513 65 18 Faks: (0212)526 80 11 www.altinkitaplar.com info @altinkitaplar.com.tr CİNAYET OLAYINA KARIŞANLAR Treves: Yaşlı avukat. Kriminolojiye meraklıydı. Battle: Scotland Yard'dan başmüfettiş. Sakin bir adamdı. Sylvia Battle: Başmüfettişin kızı. Başı dertteydi. Nevile Strange: Genç ve yakışıklı bir adam. İyi bir sporcuydu. Kay Strange: Nevile'in ikinci karısı. Şahane güzeldi. Audrey Strange: Nevile'in ilk karısı. İçine kapanık bir insandı. Camilla Tressilian: Yaşlı bir kadın. Biraz eski"kafalıydı. Mary Aldin: Camilla'nın uzaktan akrabası. Zeki ve becerikliydi. Ted Latimer: Çok yakışıklı bir genç. Kay'in arkadaşıydı. Thomas Royde: Audrey'nin akrabası. Sakin ve sessiz bir adamdı. Jane Barrett: Oda hizmetçisi. Lady Tressilian'a çok sadıktı. James Leach: Müfettiş. Dayısı Battle'dan yardım bekliyordu. Hurstall: Yaşlı uşak. Sinirleri gerilmişti. Angus MacWhirter: Dürüst bir İskoçyalı. İntihara kalkışmıştı. BAŞMÜFETTİŞ BATTLE'IN ELİNDE ŞU İPUÇLARI VARDI Bir golf sopası, Bir tenis raketi, Bir ip, Sinameki, Bir çıngırak, Saç telleri, Bir sopa, Pudra, Kan lekeleri, Temizleyiciye verilen bir elbise. BATTLE ŞU SORULARI CEVAPLAMAK ZORUNDAYDI Kadın kaçta öldürülmüştü? Asansör gerçekten bozuk muydu? Bay Treves'in sözünü ettiği özellik neydi? Katil solak mıydı? Nevile'in düşmanı kimdi? Köşkte toplanma fikri kimindi? Hizmetçi neden uyutulmuştu? Cinayetin acayip yönü hangisiydi? Katil normal bir insan mıydı? MacWhirter ne görmüştü? GİRİŞ 19 Kasım Şöminenin önündeki grup avukatlarla diğer hukukçulardan oluşmuştu. Avukat Martindale, Savcı Rufus Lord, Carstairs davasında kendisine isim yapan genç Daniels, Yargıç Bay Cleaver, Bay Lewis ve ihtiyar Bay Treves. Bay Treves seksenine yakındı. Pek olgun ve tecrübeliydi. Söylediklerine göre İngiltere'de aile sırlarını bu ünlü avukat kadar bilen kimse de yoktu. Düşüncesiz bazı kimseler sık sık, "Bay Treves anılarını yazmalı," diyorlardı. Ama Bay Treves bunun olanaksız olduğunu biliyordu. Çünkü o yaşa kadar çok şey öğrenmişti. Avukatlığı çoktan bırakmıştı fakat meslektaşları hâlâ onun fikirlerine büyük değer veriyorlardı. Bay Treves kesin ve ince sesini yükselttiği zaman herkes onu saygılı bir sessizlikle dinliyordu. Şöminenin önündeki grup birçok söylentilere yol açan ve o gün sona eren bir davayı tartışıyordu. Bir cinayet olayıydı bu ve sanık suçsuz bulunmuştu. Şimdi hukukçular davayı yeniden inceliyor ve teknik eleştirilerde bulunuyorlardı. Savcı, tanıklarından birine fazla güvenmekle hata etmişti. Sanığın avukatı genç Arthur, hizmetçi kızın söylediklerinden iyice yararlanmıştı. Yargıç Bentmore davayı özetlerken durumu düzeltmeye çalışmıştı ama boşuna. Olan olmuş ve jüri hizmetçi kıza inanmıştı bir kere. Jüri üyeleri acayip oluyordu. İnsan onların neyi yutacağını, neyi yutmayacağını önceden bilemiyordu. Ama bir şey bir kere kafalarında yer etti mi Nuh diyor, peygamber demiyorlardı. Bu sefer de jüri hizmetçi kızın demir çubuk konusunda doğruyu söylediğine inanmıştı. İşte o kadar... Tartışma yavaş yavaş sona erdi. Hepsine de bir eksiklik varmış gibi geliyordu. Sonra herkes yavaş yavaş Bay Treves'e doğru dönmeye başladı. O tartışmaya katılmamıştı. Bay Treves koltuğunda arkasına yaslanmış dalgın dalgın gözlüğünün camlarını siliyordu. Odadaki sessizliği fark ederek çabucak başını kaldırdı. "Efendim? Bana bir şey mi sordunuz?" Avukat Lewis, "Lamorne davasından söz ediyorduk, efendim," diye açıkladı. Sonra da bir şey bekliyormuş gibi durakladı. Bay Treves, "Evet, evet," dedi. "Ben de onu düşünüyordum." Sessizlik saygılı bir hal aldı. Bay Treves hâlâ gözlüğünü siliyordu. "Korkarım ben hayal gücümün etkisinde kaldım. Yaşlanmanın bir sonucu bu sanırım. Benim yaşımda bir insan isterse hayallere daldığını iddia edebilir." Lewis başını salladı. "Tabii, efendim." Ama yüzünde şaşkın bir ifade belirmişti. Bay Treves, "Ben hukukla ilgili noktaları düşünmüyordum," dedi. "İlgimi daha çok davaya karışan kimseler çekti benim." Herkes şaşırdı. Onlar yargıcın karşısına çıkan kimselere sadece birer tanık olarak bakmış ve sözlerine inanılır mı, inanılmaz mı, diye düşünmüşlerdi. Sanık konusunda ise, "O suçlu mu yoksa karar verildiği gibi suçsuz mu?" diye bile sormamışlardı. Bay Treves düşünceli düşünceli mırıldandı. "İnsanlar... Her türde, boyda, biçimde insan... Bazıları akıllı, çoğu akılsız... Hepsi değişik yerlerden geldiler. Lancashire'dan, İskoçya'dan... O lokantacı İtalya'dan... Öğretmen kadın Ortabatı'da bir yerden... Hepsi de olayların ağına düştüler. Ve sonunda kurşuni bir kasım günü Londra'da yargıcın karşısına çıktılar... Her biri de davaya bir katkıda bulundu. Her şey bir cinayet davasıyla sonuçlandı." Yaşlı adam bir an durarak parmaklarını usulca dizine vurdu. "Güzel bir cinayet romanına benziyordu bu. Fakat bildiğiniz gibi o hikâyelere yanlış yerden başlarlar. Yani cinayetten. Oysa cinayet, olayın sonudur. Aslında hikâye bu cinayetten çok daha önce başlar. Bazen yıllar önce. Nedenler ve olaylar belli bazı kim-* seleri, belirli bir noktaya toplar. Belli bir günde belli bir saatte... O küçük hizmetçi kızın tanıklığını ele alalım. Eğer bulaşıkçı kız, onun sevgilisini çimdiklemeseydi, hizmetçi de öfkelenerek çalıştığı yerden çıkmayacaktı. Lamorne'ların yanına girmeyecek ve davada da savunmanın baştanığı olamayacaktı. Sonra Giuseppe Antonelli, o bir ay için ağabeysinin yerine çalışmaya gelmişti. Ağabeysinin gözleri bayağı kördü. O yerinde kalsaydı Giusep-pe'nin keskin gözleriyle gördüğü şeyleri fark bile etmeyecekti. Eğer devriye gezen polis 48 numaralı evde çalışan ahçıya âşık olmasaydı, işine geç kalmayacaktı..." Usulca başını salladı. "Onların hepsi de belirli bir noktaya ve bir ana doğru sürükleniyorlardı. Kritik ana! Sıfır noktasına!" Hafifçe ürperdi.
Description: