ebook img

Pozitif Yanılsama ve Psikolojik Sağlık PDF

22 Pages·2012·1.21 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Pozitif Yanılsama ve Psikolojik Sağlık

POZiTiF YANılSAMA VEPSIKOLOJIK SADLIK Dr.Müge ErsovKan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ••• Özet Yanılsama mevcut gerçeğin çarpıtılarak yorumlanmasıdır ve araştırmalar sağlıklı insanların hem kendileri hem de çevreleri hakkındaki değerlendirmelerinde yaygın olarak olumlu bir yanlılık eğilimi sergilediklerini göstermiştir. Gerçekdışı olumlu henlik algısı, abanıimış konrrol algısı ve gerçekdışı iyimserlik olarak betimlenebilecek pozitif yanılsamaların bireylerın mutluluğu, ıkili ilişkileri, çalışma davranışları, kariyer kararları ve stresle mücadele yöntemleri gibi yaşamın çeşitli alanlarında olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlarının da gözlenebileceği ve söz konusu bu olumlu yanlılık eğilimının bireyın genelolarak psikolOjik sağlığını etkılediğı ileri sürülmektedir. Bu makalede pozitif yanılsama kavramının ayrıntılı bir şekilde tanıtılması ve gerçek yaşam olayları bağlamında psikolojik sağlığa yaptığı katkılar ilegetirdiği bedeııerin tal11şılması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Pozıtif yanılsama, zihinsel sağlık, henlik, kontroL, iyımserlik. Positive fllusion and Psychological Health Abstract IlIusion is distoned ınterpretation of present realıty and research demonstrated that healthy indivıduals exhıbit a positive ıllusıon about themseIves and their environment. Positive iııusıon which is described as irrealisıical positive self-perception, exaggerated control perception and irrealistic optimism. can have both negative and positive results on diff'erent domains of life (i.e. happiness. intimate relationships, working lıfe, career decisions and coping with stress). lı is also claımed that positive iııusıon effects ın general personal psychological health. In this aniele it is aimed to explain the concept of positive illusion in detail and discuss its conrribuıions and damages inthe conrex! of life-evenrs. Keywords: Positive illusion, mental health, self. control, optimism. 114 e Ankara Üniversitesı SBF Dergisi e59-4 Pozitif Yanılsama ve Psikolojik Sağlık i. GIRiş Pozitif yanılsama (positive illusion), insanların kendileri hakkındaki algılarının gerçeğe aykırı bir şekilde aşırı olumlu olduğuna işaret eden bir terimdir. Taylor ve Brown (1988) psikolojik olarak sağlıklı olan insanların gerçeklikle yakın teması kurup, sürdürebilen kişiler olduğunu önermişlerdir. Oysa yanılsama algılanan her neyse bunu gerçekte olduğundan farklı bir şekilde görme ve yorumlama eğilimidir; dolayısıyla yanlış bir zihinsel imge veya kavramlaştırma olarak görülebilir. Bu konuyla ilgili çalışmalar gerçekte var olanın çarpıtılarak yorumlanmasının hem faydalı hem de zararlı olabileceğine dair bulgular ortaya çıkarmıştır. Pozitif yanılsama pek çok bireyin yaşamı boyunca kullandığı bir süreç olarak kabul edilmektedir. Ancak kimi özelliklere sahip bireyler pozitif yanılsamalara daha yatkın olabilirler. İnsanlar genelolarak üç önemli alanda pozitif yanılsama gösterirler (TAYLOR / BROWN, 1988): a. Kendilerini gerçeğe aykırı bir biçimde olumlu niteliklere sahip gibi betimlerler. b. çevreselolaylar üzerinde gerçekte olana göre çok daha büyük bireysel kontrole sahip olduklarına inanırlar. c. Geleceğin son derece olumlu, güllük gülistanlık olacağını düşünürler. Dolayısıyla pek çok insan kendisi ve içinde yaşadığı dünya hakkında tamamen yansız ve doğru algılara sahip olmayı başaramamaktadır. Bu durum, insanların doğaları gereği "mutluluk" arayışı içinde olmalarına bağlanabilir. Haz arayışı, yanılsama ile olumlu duygu durumları arasındaki yakın ilişkiyi açıklayabilir. Gerçekten Diener (1984) de mutluluğun insanların yaşamlarını Müge Ersoy Karte PozitifYanılsama vePsikolojik Sağlık e 175 pozitif olarak değerlendirmelerini sağlayan faktörlere göre (ör. öznel doyum, gelir, istihdam, eğitim, evlilik, sosyal ilişkiler...) tanımlanabileceğini önermiştir. Pozitif yanılsamanın psikolojik iyilik-hali üzerinde etkilerinin olumlu olup olmadığına ilişkin farklı görüşler söz konusudur. Örneğin Allport, doğru benlik bilgisinin yani yanlılık ya da çarpıtma yapmaksızın insanın kendisi hakkındaki gerçeği bağrına basmasının sağlığa daha çok katkısı olacağını önermiştir. Buna karşılık Hazlitt, öz aIdatının, yani bazı olumsuzlukları görmezden gelmenin neşe getireceğini ve insanların gerçekte ne olduklarını bilmemekle daha iyi işler yapabileceklerini iddia etmiştir (Akl. BROWN, 1998). Bu makalede, gerçekdışı olumlu benlik değerlendirmesi, abartılmış kontrol algısı ve gerçekdışı iyimserlik olarak adlandırılan kapsamlı, sürekli ve sistematik yapıya sahip olduğu iddia edilen yanılsamalar tanıtılarak, psikolojik iyilik hali üzerindeki -eğer varsa- etkileri tartışılacak, yanılsamalı düşünmenin iş, kariyer kararları, evlilik, stres le başa çıkma gibi gerçek yaşam olayları karşısında bireye sunduğu destek ya da engellerin kültürel yapı içindeki durumu incelenecektir. Bu bağlamda, doğru benlik bilgisinin rolü ele alındıktan sonra yanılsama tiplerine ayrı ayrı değinilecek ve bunların zihinsel sağlığa katkıları tartışılacaktır. Son bölümde pozitif yanılsamanın sınırlılıkları ve bedelleri vurgulanacaktır. II. DOGRU BENLiK BiLGiSi VE PSiKOLOJiK SAGLlK Pek çok kuramcı benlik bilgisinin zihinsel sağlığın önemli bir bileşeni olduğunu düşünmüştür. Örneğin lahoda'ya göre (1958) zihinselolarak sağlıklı bir kişi kendini gerçekte nasılsa öyle gören, algılayabilen ve isteklerine uydurabilmek için algısını çarpıtmayan biridir. Benzer şekilde Maslaw (1950) sağlıklı bireyin ideal imgesine aykırı olan tüm özellikleriyle beraber kendini kabul eden kişi olduğunu vurgulamıştır (BROWN, 1998). Ancak herkesin tamamen doğru benlik bilgisine sahip olup olmadığı kuşkuludur. Örneğin, Beck (1967, 1976) depresif kişilerin benlik görüşlerinin olumsuz bir yanlılık taşıdığını; mevcut dünyaları ve gelecekleri hakkında gerçek dışı olumsuz görüşlere saplandıklarını oysa depresif olmayan kişilerin daha doğru bir benlik görüşüne sahip olduklarını önermiştir (Akl. BROWN, 1998). Buna karşılık Baumeister (1991), insanların yaşamlarını anlamlan- dınrken kimi çarpıtmalar yapmalarının zihinsel sağlık için yararlı olduğunu; i i bunun haz ya da mutluluk arayışını simgelediğini vurgulamıştır. O halde, benlik ! ! bilgisi ve benlik değerlendirmelerinin kusurlu olma ihtimali vardır ve kendilerini açıkça olumlu terimlerle betimleyen kişilere güvenilip güvenile- meyeceği de önemli bir konudur. Örneğin daha çekici olduğunu söyleyen 116 eAnkara Üniversitesi SBF Dergisi e59-4 insanlar gerçekten bu söylediklerine inanmıyor, bunu kendini sunma aracı gibi kullanıyor olabilirler. Gerçekten, insanlar başkalarının yanındayken onları etkilemek ya da aldatmak için olumlu niteliklere sahip olduklarını iddia edebilir fakat tek başlarına kaldıklarında bu iddialara inanmayabilirler. Şüphesiz olumlu benlik-görüşleri sadece kendini sunma amaçlı manevralar değildir. Genel olarak, başkaları varken insanların benlik-betimlemeleri ni değiştirdiklerine kuşku yoksa da, olumlu benlik-değerlendirmelerinin sadece başkaları önünde kullanıldığına inanmak için çok az gerekçe vardır. Belki de aşırı olumlu benlik- değerlendirmeleri bir öz aidatı niteliği taşımaktadır. Buna göre, birçok mükemmel özelliğe sahip olduğunu iddia edenler, kendilerini aldatmaktadırlar. Kendini aldatıyar olmak, kişinin bir şeyi bilmesi ve aynı zamanda bunu bilmemesi demektir. Kendini-aldatmanın ampirik bir gösterilişinde, Gur ve Sackeim (1979) deneklere bir dizi ses kaydı dinletmişler ve sesin ne zaman kendilerinin ne zaman başka birinin olduğunu bildirmelerini istemişlerdir. Deneyesnasında, deneklerin galvanik deri tepkileri sürekli kaydedilmiştir. Sonuçlar, deneklerin galvanik deri tepkilerinin, duydukları sesin kendilerine ait olduğunu fark edemediklerinde bile, kendi sesleri duyulduğunda arttığını göstermiştir. Araştırmacılar bu örüntünün bir öz aidatı eğilimini temsil ettiğini, çünkü bir sesi tanımayı bilinçli olarak başaramayan insanların bu sesin onların olduğunu bilinçsizce fark ettiklerini önermişlerdir. Elbette, öz aIdatı kişinin kendi sesini tanımamasından daha fazlasını içerir. Bu, aslında benliğin istenmeyen yönleriyle yüzleşmekten kaçınmak için güdülenmedir. Gur ve Sackeim (1979) bu konuyu ele alan bir izleyici çalışmada, katılımcılara ses tanıma görevinden önce entelektüel becerilerini belirleyen bir testte başarılı ya da başarısız oldukları bilgisini vermişlerdir. Daha sonra, deneklerin kendi seslerini ne kadar sürede tanıdıkları ölçülmüştür. Sonuçlar, başarısızlık grubundaki deneklerin, kendi seslerini ayırt etmede daha yavaş kaldığını gösterirken; başkalarının sesini tanıma açısından iki grup arasında zaman farkı ortaya çıkmamıştır. Bu bulgular, başarısızlığın öz aIdatı gereksinimini arttırdığını göstermektedir. Öz aIdatının iki şekli arasında bir ayrım yapmak da mümkündür. Buna göre benliği güçlendirerek öz aidatı, bireyler gerçekdışı olarak kendilerine olumlu karakteristikler yüklediklerinde meydana gelirken, inkar ederek öz aidatı, bireyler gerçekdışı olarak, olumsuz özelliklere sahip olduklarını reddettiklerinde gözlenir (Akl. BROWN, 1998). ii. 1. Depresif Realizm Literatürde depresif bireylerin, depresif olmayanlara göre daha az pozitif yanlılık taşıdığı ve daha düşük düzeyde öz aidatı eğilimi gösterdiklerine dair bulgular depresyonun, benliği-güçlendirici yanılsamada bir kırılma yaratmasına Müge Ersoy Kart _ Pozitif Yanılsama vePsikolojik Sağlık _ 171 bağlanmıştır. Buna göre, depresiflerin negatif yanlılık göstermesi normaldir ama benliği-koruyucu pozitif yanlılıkları noksandır. Depresyon esnasında benliği güçlendirici yanlılıkların göreli noksanlığı, depresif bireylerin doğru benlik bilgisine sahip oldukları anlamına da gelebilir. Mischel (1979) "depresif realizm" terimini, bu olasılığı ifade etmek için kullanmıştır (BROWN, 1998). Yine de, depresif bireylerin gerçekten depresif olmayanlara göre daha doğru ya da gerçekçi olup olmadıklarını söylemek zordur. Her ne kadar orta düzeyde depresyon yaşayanlar ya da disforikler kendilerini dengeli ve tarafsız bir şekilde görebilirse de, ciddi şekilde depresyonda olanlar kendilerini gerçek dışı olumsuz terimlerle tanımlıyor olabilirler. Öte yandan depresiflerin sergilediği doğruluk bazen tesadüfi de olabilir (BROWN, 1998). O halde psikolojik olarak sağlıklı pek çok kişinin doğru benlik bilgisine sahip olmadığını önermek mümkün görünmektedir. Bu görüşten hareketle birkaç kuramcı psikolojik sağlığın doğru benlik-bilgisiyle karakterize edildiğini varsaymak yerine, iyilik halinin, aşırı (ama ifrat değil) olumlu benlik bilgisiyle bağlantılı olabileceği iddiasında bulunmuştur ve bu durum "pozitif yanılsama" olarak adlandırılmıştır. iii. YANıLSAMA iii. 1. Yanılsama Tanımı ve Türleri Taylor ve Brown (1994) gerçeklik ile yanılsamayı birbirinden ayırt etmenin çoğu zaman son derece zor olduğunu çünkü özellikle benlik- değerlendirmeleri söz konusu olduğunda bireylerin öznel yargıIarına güvenmek durumunda kalındığına işaret ederek, yanılsama yapılıp yapılmadığını belirleyecek nesnel ölçütlerin oluşturulması gereğini vurgulamışlardır. Baumeister (1991) da yanılsamanın mutlaka doğru olması gerekmeyen düşünceler olduğunun altını çizmekle birlikte, çoğu kez bazı doğru bilgileri ve bazı çarpıtmaları aynı anda içerdiğine dikkat çekmiştir. Baumeister'a göre (1991) insanlar ister doğru ister yanlış olsun içinde bulundukları durum için bir açıklama elde etme arayışı içindedirler. Yapılacak yükleme yanlı, hatalı veya yanılsamalı olsa bile çoğu durumda hiçbir açıklamaya sahip olmamaktan çok daha olumlu sonuçlar doğuracaktır. Haz arayışı insanların mevcut durumun olumlu yönlerine odaklanıp olumsuz yönlerini görmezden gelerek yaşamı anlamlandırmasını sağlar. Yaygın olarak kullanılan üç yanılsama tipi gerçeğe aykırı olumlu benlik değerlendirmesi, abartılmış kontrol algısı, gerçeğe aykırı iyimserliktir ve izleyen bölümde bu yanılsamalar ayrıntılı olarak irdelenecektir. 178 eAnkara Üniversitesı SBF Dergisi e 59-4 iii. 1. 1. Gerçek Dışı Olumlu Benlik Değerlendirmesi Pek çok insan kendini değerlendirmesi gerektiğinde gerçekte olduğundan daha olumlu betimlemelere yönelir (SWANN vd., 1987). Lewinsohn vd. (1980), insanların öznel benlik-değerlendirmelerini tarafsız gözlemcilerin değerlendirmeleriyle karşılaştırmak için depresif olan ve olmayan katılımcıları 20 dakikalık bir grup tartışmasına almışlardır. Her oturumdan sonra, katılımcılar 17 maddelik bir ölçek üzerinde sosyal yeteneklerini (ne kadar arkadaşça, sıcak ve güvenilir olduklarını) puanlamışlardır. Eğitimli araştırma asistanları, tek yönlü bir aynanın ardında etkileşimleri izlemişler ve her katılımcı için aynı puanlamayı yapmışlardır. Veriler, bütün grupların, kendilerini, başkalarının onları gördüğüne nazaran daha olumlu terimlerle tanımlama eğiliminde olduklarını göstermiştir. Bu eğilim, özellikle depresif olmayan deneklerde daha belirgindir. Gerçekten, depresif katılımcılar, yargılarında oldukça doğrucu olmaktadırlar; genellikle kendilerini diğerlerinin onları gördüğü gibi görmektedirler. Başka araştırmacılar da aynı örüntüyü bulmuşlardır (örneğin CAMPBELL / FEHR, 1990). Buna göre, kendini-puanlama dışardan birinin değerlendirmeleriyle karşılaştırıldığında, açık bir olumlu yanlılık göze çarpmaktadır. Depresif insanlar ise görece daha "doğru" olmaktadırlar. Ancak bu, depresif olmayan insanların meziyetlerini çılgınca abarttıkları ya da bazı sınırlılıkları olduğunu bilmeyi başaramadı kıarı anlamına gelmez; genellikle yanlılık orta düzeydedir. Bu ve diğer bulgulardan çıkarılabilecek en uygun karar şudur: "Pek çok kişi pozitif niteliklerini, olana göre daha üstün tahmin etme eğilimindedir ve bu özellikle, kendisi hakkJnda iyi şeyler hisseden insanlar için doğrudur (TAYLOR / BROWN, 1988, 1994). O zaman doğru benlik bilgisi psikolojik sağlığın önkoşulu olmasa gerekir. Colvin vd. (1995), depresif ve düşük özsaygılı insanların daha doğru algılar geliştirdiği ve yanılsamaları daha az kullandığım gösteren araştırmaların ışığı altında sağlıklı insanların, benliği güçlendirici pozitif yanılsamalara yönelmelerinin daha muhtemelolduğunu önermişlerdir. Buna göre "normal" kabul edilen sağlıklı insanların kendileri hakkJndaki algıları, gerçeğe aykırı bir şekilde aşırı olumlu olmaktadır. İnsanlar, kendilerini başka kişilere göre daha becerikli, yaratıcı, etkin ve başarılı görme eğilimindedirler. Ancak mantıksal olarak bütün insanlar ya da insanların çoğu ortalamanın üzerinde olamayacağı için bu durum insanların pozitif kişilik özelliklerini abarttıkları şeklinde yorumlanabilir (BUUNK / VAN YPEREN, 1991; PELHAM / SWANN, 1989). Yüksek özsaygılı olan veya görece daha olumlu duygular yaşayan insanlarda bu durum daha yaygın olarak gözlenmektedir. Ancak her yanılsama, çarpıtmaları olduğu kadar doğru bilgileri de içerdiği ne göre (BAUMEJSTER, 1991) birey Müge Ersoy Kart e Pozitif Yanılsama vePsikolojık Sağlık e 119 gerçekten herhangi bir karşılaştınna boyutu açısından (zenginlik, zeka vb.) diğer kişilerden üstün olabilir ve bu durumu vurgularken abartma yapabilir. Colvİn vd. (I995) düzenledikleri üç ayrı çalışmada, hem kadınlar hem de erkekler için kendilerinin yaptığı benliği güçlendirici değerlendirmelere nazaran, yakın arkadaşları ile tarafsız yargıçların onlara ilişkin değerlendirme- lerinin daha olumsuz olduğunu bulmuşlardır. Taylor ve Brown (1994) ise zihinsel sağlık açısından iyi uyumlu bir kişinin hem olumlu hem de olumsuz boyutları içeren bir benlik görüşüne sahip olması gerektiğini ama kanıtların pek çok insanın, daha olumlu bir benlik görüşünü taşıdığına işaret ettiğini vurgulamışlardır. Gerçekten insanlar, pozitif kişilik özelliklerinin onları daha çok tanımladığına inanma eğilimindedirler. Brown (1986), kişinin sadece kendisi için olmak yerine ailesi, arkadaşları gibi yakınlarını da ortalama bir başka kişiden daha iyi olarak görme eğilimi sergilediğini vurgulamıştır. Aynı şekilde Tajfel ve Turner( i986), minimal grup içi paradigmasını kullanan çalışmaların kişinin kendi grubunu diğer gruplardan daha iyi gördüğünü ortaya çıkardığını bildirmiştir. Taylor ve Brown'a (1988) göre düşük özsaygılı ve orta düzeyde depresif olan kişilerin, benlik algıları daha dengelidir; benlikle ilgili hem olumlu hem de olumsuz bilgileri eşit miktarda hatırlarlar. Sonuçlardaki sorumluluklarına dair daha büyük bir tarafsızlık sergilerler; benlik değerlendirmeleri ile başkalarının onlara ilişkin değerlendirmeleri daha tutarlıdır. Bu bulgular, gerçekçi ve tarafsız benlik algılarının, zihinsel sağlığın karakteristiği olduğu nosyonuyla tutarsızdır. iii. 1.2. Abartılmış Kontrol AIgısı Bazen insanlar, gerçekte şansın belirlediği durumlarda, kontrolleri varmış gibi davranırlar. Belli bir sonucu yaratmayı umduklarında ve gerçekten bu sonuca erişebildiklerinde bu nihai durum üzerindeki kontrollerine dair tahminleri abartılmış bir büyüklüğe ulaşır (MILLER / ROSS, 1975). İstenen sonuçları yaratmadaki becerilerini abartmaya dair genel eğilim "kontrol yanılsaması" olarak adlandırılrruştır (BROWN, 1998). Jenkins ve Ward (1965) deneysel bir düzenekte, sonuç değişkeni üzerindeki kontrol algısının abartıldığını; hiç kontrol imkanı olmadığında bile aksinin iddia edildiğini bulmuştur. Daha sıradan ve bildik koşullar altında insanların kontrollerini daha iyi yargılayabilecekleri olasılığını inceleyen Langer (1975) rakip şık ve sakin değil de kötü giyimli ve sinirli olduğunda insanların iskambil oyunundaki bahsi arttırdıklarını gözlemiştir (Akl. BROWN, 1998). O halde insanlar tamamen şansa dayalı olsa bile bazen istenir sonuçlar üzerindeki kendi kontrollerini daha yüksek algılamaktadırlar. 180eAnkara Üniversitesi SBF Dergisi e59-4 Seligman' ın (1975) "Öğrenilmiş Çaresizlik Modeline" göre insanlar çevreselolaylar üzerinde hiç kontrolleri olmadığına dair yanlış bir inanca kapıldıklarında depresyon ortaya çıkar. Bu modelin sunduğu çatıya dayalı olarak, AlIoy ve Abramson (1979), depresif bireylerin, çevresel sonuçlar üzerindeki kontrollerini, gerçekte olandan daha az tahmin edeceklerini yordamışlardır. Ancak sonuçlar, deneklerin tümünün gerçekte hiç yokken, çevresel sonuç üzerinde en azından biraz kontrolleri olduğuna inandığını göstermiştir. O halde kontrol yanılsaması az ya da çok herkes için söz konusu gibi görünmektedir. Alloy ve elements (1992), araştırmaların çoğunun depresif kişilerin algı ve yargılarının çoğunlukla doğru ve gerçekçi olduğunu önerdiğini vurguladık- tan sonra, depresif bireylerin sistematik olarak iyimser bir yanlılık ve çarpıtma göstermediklerinin altını çizmişlerdir. Depresif olmayan kişilerin sergilediği kontrol yanılsamasının sağlık açısından uyumlu sonuçlarını inceledikleri çalışmada, kontrol yanılsaması arttıkça depresif olmayanların başarısızlık deneyiminin ardından olumsuz bir duygu durumuna girdiklerini ve cesaretle- rinin kırıldığını bulmuşlardır. Kontrol yanılsaması, zihinsel ve fiziksel sağlığı destekleyici bir roloynadığı için yaşamdaki engel ve stres kaynakları karşısında insanların olumlu duyguları ve umutlarını korumalarına yardım edebilmekte ve dolayısıyla depresyon ile diğer hastalıklara karşı yatkınlığı azaltmaktadır. Buna göre kontrol yanılsamasına yönelmek, bireyin başa çıkma davranışını beslemektedir. Gerçekten Taylor vd. (2000) de yaşamda anlam bulmayı sağlayıcı bu tür yanılsamaların bağışıklık sistemini güçlendirebileceğini, dayanıklılığı arttırabileceğini önermişlerdir. Thompson vd. (1993), laboratuar çalışmalarının sonuçlarının günlük yaşama genellenmesinin kolayolmadığını vurgulamışlardır; çünkü laboratuarda maruz kalınan stres kaynağı (aşırı gürültü, elektrik şoku vb.) gerçek yaşamda karşılaşılan stres kaynaklarının olası etkisine kıyasla (ör. sevilen birinin kaybı, kansere yakalanma vb.) daha az şiddetlidir; dolayısıyla laboratuardaki ve gerçek yaşamdaki stres kaynaklarına verilecek tepkiler birbirinden farklıdır. Araştırmacılar, 71 kanser hastasıyla yürüttükleri çalışmada, ciddi bir stres kaynağıyla başa çıkmada kontrol algısının rolünü incelemişlerdir. Bulgular, kanser hastalarının tedavilerinde iyiye gidiş ile algılanan bireysel kontrolün ilişkili olduğunu göstermiştir. Hastalığın gidişatı yerine duygusal tepkileri ve fiziksel semptomları düzeltmek için hastanın kontrol duygusunu arttırmaya odaklanmanın faydalı olduğu ortaya ÇıkmıŞtır. Baltes ve Baltes'in (1986) "Tazmin Modeli" de, kontrol edilemez olaylarla karşılaşan bireylerin kontrol duygusunu başka alanlardaki etkinlik ve yeterlikleriyle telafi edeceklerini ve dolayısıyla genel kontrol algısının yüksek kalacağını önermektedir. Laboratuarda şok düğmesini kapatarak stres kaynağından kaçmak mümkün Müge Ersoy Kart e PozıtifYanılsama vePsikolojik Sağ/ık e 181 olabilse de gerçek yaşamda tehdit edici olay üzerindeki kontrolün bu denli esnek olmadığı açıktır. Örneğin yaşlanmayla ilgili olumsuz duygular kolayca bertaraf edilemez. Yaşlı bireylerin genellikle dü~ük kontrol algısına sahip olacakları varsayılmıştır çünkü yaşlılık sürecinin olumsuz sonuçlarından kaçamayacakları bilinmektedir. Ancak tazmin modelini destekleyen araştırma bulgusu Lachman (199 ı) tarafından sunulmuştur. Lachman (1991), yaşlı yetişkinlerin bazı yaşam alanlarında (bellek, sağlık vb) gençlere nazaran daha az kontrol algısına sahip olduklarını ama benzcr "genel kontrol düzeyİne" eriştiklerini bulmuştur. Kontrol algılan, stresli koşullarda başa çıkma becerisi nde etkin bir roloynayabilir. Aftleck vd. (1987) de iltihaph romatizma hastalarının hissettikleri kontrol duygusu arttıkça psikososyal iyileşmelerinin daha olumlu yönde geliştiğini bulmuşlardır. Son olarak Taylor ve Brown'un (1988) da belirttiği gibi, bütünüyle şansa dayalı bir durumu adeta kendi becerileriyle belirliyorlarmış gibi davranmanın insanoğlunda yaygın bir eğilim olduğu ve dolayısıyla kontrol yanılsamasına girdikleri söylenebilir. Öyle ki bireyler kumar zarını kendileri adına başkalarının atması yerine bizzat kendileri atmayı tercih etmekte çünkü zarı kendileri atarlarsa, zar üzerinde kontrol sağladıklarına dair bir yanılsama geliştirmektedirler. Bunlara ek olarak Taylor ve Brown (1988) orta ve aşın düzeyde depresif olan bireylerin kontrol yanılsamasına karşı daha ihtiyatlı olduklarının altını bir kez daha çizmişlerdir. Depresif kişiler daha gerçekçi davranma ve düşünme eğilimindedirler ve dolayısıyla kontrol yanılsamasına pek kapılmazlar. Ancak, bunu katı bir kuralolmak yerine istisnaları olabilecek bir tür genelleme gibi kabul etmek daha uygun olacaktır. 111.1.3.Gerçekçi Olmayan Iyimserlik İnsanlar, gelecekleri üzerinde hayali bir kontrol algısı taşıyabilir ve gelecekleri hakkında gerçekçi olmayan bir iyimserlik sergileyebilirler ı (MARKUS / WURF, 986). İnsanlar, gelecekte bazı olumsuz olaylar yaşayabilecekleri olasılığını kabul etseler bile, genelolarak gelecekten beklentileri olumludur. Yine de bu iyimserliğin bir teminat olup olmadığını söylemek zordur çünkü hayatın hem iyi hem de kötü sürprizlerle dolu olduğu gerçeği yadsınamaz. Elbette insanlar tamamen gerçek dışı bir gelecek fikri geliştiremezler. Mutlak doğru bilgilerden de etkilenirler. İnsanların iyimserlik düzeyini etkileyen birkaç faktör, olayın algılanan kontrol edilebilirliği ile ciddiliği ve bunun benlikle ilintisidir. Kötü bir gelecek beklentisi insanları tedirgin edecektir ve o nedenle yarına ümitle bakmak daha rahatlatıcıdır. Aynı gerekçeyle, benliğin önemli bir parçası olarak tanımlanmış diğer kişilerin (eş, 182_ Ankara Üniversitesı SBF Dergisi _ 59-4 çocuk vb.) geleceğine dair beklentiler de daha olumlu olacaktır. Markus ve Nurius (\ 986) da, gelecekte olması muhtemel şeyleri belirtmeleri istendiğinde, üniversite öğrencilerinin olumlu olasılıkları, olumsuz olanlara göre dört kat daha fazla dile getirdiklerini bulmuşlardır. Bu da yine yanılsamalı gelecek beklentisine işaret etmektedir. Başa çıkma davranışı üzerinde iyimserliğin olumlu katkıları olması beklenebilir. Yüksek özsaygılı ve geleceğe dair iyimser beklentiler içindeki bireyler, yalnızlık gibi sosyal problemlerle daha iyi mücadele edebilmektedirler. Ayrıca adil bir dünya inancının destekleyeceği olumlu duygu durumu, insanların başkaları için endişe duymalarına zemin hazırlayarak yardım etme davranışını arttırabilir. Yani, olumlu duygu, artan sosyallik ve yardım severlikle bağlantılıdır (TAYLOR / BROWN, 1994, www.keele.ac.uk). iii. 2. Pozitif Yanılsamanın Zihinsel Sağlık Üzerindeki Etkileri Daha önce vurgulandığı gibi pozitif yanılsamanın iyilik haline katkısı olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Taylor ve Brown (1988), normal (depresif olmayan) insanların doğru benlik bilgisine sahip olmak yerine aşırı olumlu benlik görüşü taşıdıklarını önermiştir. Bu iddia psikolojik iyilik halinin doğruluğu (hatta kusursuz bir doğruluğu) gerektirdiği nosyonuna açıkça aykırıdır. Araştırmacılar her ne kadar olumlu benlik görüşünün zihinsel sağlığı iyileştirdiğine vurgu yapmışlarsa da bazı yanılsamaların (büyüklük kuruntusu gibi) zihinsel sağlığa zarar verebileceğini de kabullenmişlerdir. Esasen her sağlıklı birey pozitif yanlılıklar göstermez çünkü insanlar kimi zaman benlikle ilgili doğru bilgileri arayacaktır (TAYLOR / GOLLWITZER, 1995; GOLL WITZER / KiNNEY, 1989). Dolayısıyla pozitif yanılsama belli bir düzeyde kaldığında, iyilik-halini destekliyor gibi görünmektedir. Taylor ve Brown (1988), pozitif yanılsamanın, olumsuz bilgileri çarpıtan ya da tamamen yok eden bir dizi sosyal ve bilişsel filtre aracılığıyla sürdürülebildiğine dikkat çekerek, bu filtrelerden kaçanların da sistemde öğütüldüğünü düşünmü~ıerdir. Dolayısıyla benliği ve dünyayı doğru algılama, zihinsel sağlığın önemli bileşenleri olsa bile, pek çok kişinin kendilerine ve dünyaya dair yansız ve doğru algılara sahip olmadığı açıktır. Buna bağlı olarak, Taylor ve Brown (1994) "doğruluk" ölçütünün, zihinsel sağlığın zorunlu ön koşulu olmadığını çünkü aksi takdirde insanların çoğunu "sağlıksız" olarak sınıflamak gerektiğini iddia etmişlerdir. Taylor ve Brown'un pozitif yanılsamanın zihinsel sağlığı geliştirdiği tezine yöneltilen eleştirilerin en şiddetlisi Calvin ve Black'tan (1994) gelmiştir.

Description:
insanların doğaları gereği "mutluluk" arayışı içinde olmalarına bağlanabilir. Haz arayışı . sergilediği doğruluk bazen tesadüfi de olabilir (BROWN, 1998). Ayrıca adil bir dünya inancının destekleyeceği olumlu duygu durumu,.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.