Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi 6-10 Nisan 2016 Poster Sunumları 6 – 10 Nisan 2016 POSTER SUNUMLAR TÜRK TORAKS DERNEĞİ Ps-03 Astım Allerji Omalizumab için asla Geç değil Ps-01 Ceyda Erel Kırışoğlu Demir, Hilal Altınöz, Öner Dikensoy The prevalence of asThma and relaTed Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul sympToms in middle easT counTries Giriş: Ağır Allerjik Astım tedavisinde AntiIgE tedavinin yeri kılavuzlarda belirlenmiştir. Ancak ileri yaş hastalarda kullanımı, tedavi süresi ve etkinli- Mohammad Hossein Boskabady, Azam Alavinezhad ğine dair klinik veriler sınırlıdır. Kliniğimizde 80 yaşında Omalizumab teda- Neurogenic Inflammation Research Centre and Dept. of Physiology, School of Medicine, visi başlanan ve 6 yıl süresince takip edilen olgu sunulmuştur. Mashhad University of Medical Sciences, Iran olgu: Elli yıldır allerjik astım ve allerjik rinit tanılarıyla izlenen hasta Background and aim: Asthma is a chronic inflammatory airway 2008 yılı itibariyle kliniğimizde takip edilmeye başlandı. Düzenli tedavi al- diseases characterized by reversible airway constriction and airway hy- masına rağmen bir yıl içinde hospitalizasyon gerektiren beş ağır astım atağı perresponsiveness. Asthma is a worldwide problem and its prevalence is geçirmesi ve sık sistemik steroid gereksinimi olması üzerine 2009 yılında different in various parts of the world. There are insufficient data about Omalizumab tedavisi başlandı. Başlangıç IgE düzeyi 359.6 IU/ml, eosino- the prevalence and risk factors of this common disease in Middle East filik katyonik protein 43.6 ng/ml idi. Tedavi sonrası FVC düzeyi beklenenin countries. Knowledge of prevalence and risk factors is important for inter- %76.4’ den, %134.9’a, FEV1 düzeyi beklenenin %68.3’ ünden %90’ a ventions and prevention of the development of disease at an early stage. yükseldi. Tedavi öncesi sağ orta lob kollapsı ve multipl mediastinel lenf The objective of the present review article was to determine the prevalence nodları olan hasta dış merkezde bronkoskopik olarak değerlendirilmiş, of asthma in Middle East countries. bronş lavajında atipik hücre saptanmamıştı. Takiplerinde 10 ay süreyle methods: For this objective were searched in EMBASE, Medline, Web kollaps devam ederken Omalizumab başlandıktan 3 ay sonra dramatik of Science and Google Scholar, for articles about asthma prevalence in olarak kollapsın ortadan kalktığı gözlendi. Altı yıl süreyle iki haftada bir children and adults in this region of the world for the period 1985–2012. 225 IU Omalizumab tedavisi alan hastanın takibinde astım atağı tekrar- results: The prevalence of asthma in different countries of Middle East lamadı. Ağır derecede koroner arter hastalığı ve konjestif kalp yetmezliği and even in various cities of each country was reviewed in children and olan olgu altı yıllık takip sırasında sekel bırakmayan transient iskemik atak adults in both sexes. The possible risk factors for the incidence of asthma geçirmiştir. Altı yıllık tedavinin sonunda kardiyak nedenlerle kaybedilmiştir. in different areas were also reviewed. sonuç: Omalizumab tedavisi 80 yaşında astımlı ve uygun tedaviye rag- conclusions: The data showed that the prevalence of asthma is varies men atak sıklığı azaltılamayan hastada atak sayısını sıfıra indirmiştir. Her in different countries even in different cities of each country. The common ne kadar bu konuda yapılacak prospektif çalışmalara ihtiyaç varsa da bu risk factors for the incidence of this disease were genetic predisposition, olgu bazında ileri yaş hastalarda omalizumab tedavisinin akla getirilmesi environmental pollution, viral infection and cigarette smoking gerektiği düşüncesindeyiz. Keywords: Adults, Asthma, Children, Middle East, Prevalence, Risk factors anahtar kelimeler: Astım, edavi, geriatri, Omalizumab Ps-02 Ps-04 asTim hasTalarinda hasTaliK algisini astımlı Hastalarda akut atak ve stabil etkileyen faktörlerin incelenmesi dönemde Ortalama trOmbOsit Hacimlerinin değerlendirilmesi Gülcan Bahçecioğlu Turan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Erzurum Uysal Dolap1, Tuncer Tuğ1, Fahrettin Talay1, Zehra Yasar1, Mehmet Tosun2 1Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Bolu Giriş ve amaç: Araştırma, astım hastalarında hastalık algısını etkileyen 2Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya Anabilim Dalı, Bolu faktörlerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır yöntem: Araştırmanın evrenini Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Giriş ve amaç: Astım; genellikle kronik hava yolu inflamasyonu ile ka- Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı ve Özel Vizyon FTR ve Göğüs Hasta- rakterize heterojen bir hastalıktır. Daha önce yapılan çalışmalarda astımlı lıkları Dal Merkezi polikliniklerine başvuran, tanı süresi en az 6 ay olan hastalarda birçok inflamatuvar belirteç ve sitokin incelenmiştir. Ortalama hastalar oluşturmuştur. Trombosit Hacmi (OTH), trombosit aktivasyonunu gösteren belirteçlerden Örneklemi bu hastalar içerisinden Haziran 2012- 2013 tarihleri arasın- biridir. Özellikle son yıllarda birçok kronik inflamatuar hastalıkta, hastalığın da polikliniklere başvuran, araştırmaya katılmayı kabul eden ve araştırma aktivitesinin, antiinflamatuvar tedavinin etkinliğinin ve inflamasyonun gös- kriterlerine uyan 200 hasta oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında; hasta tergesi olarak önemli bir rolü olduğu gösterilmiştir.Biz bu çalışmada; astım tanıtım formu ve hastalık algısı ölçeği kullanılmıştır. Verilerin değerlendiril- atağı sırasında ve stabil dönemde OTH ve CRP değerlerinin belirlenmesi, mesinde; yüzdelik, ortalama, standart sapma, Pearson korelasyon katsayı hastalık aktivitesi ile OTH arasındaki ilişkinin incelenmesini amaçladık. analizi, Oneway ANOVA ve student t testleri kullanılmıştır. yöntem: Bu çalışmaya kliniğimize başvuran 50 astım atak, 50 stabil astım Bulgular: Araştırma grubundaki hastaların Hastalık Algısı Ölçeğinin hastası ve 40 sağlıklı birey dahil edildi. Herhangi bir sistemik inflamatuar has- (HAÖ) alt boyutları yaş, cinsiyet, eğitim durumu, medeni durum, aile tipi, talığı olanlar, ciddi anemi veya hematolojik hastalığı olanlar, malignitesi olan- meslek, gelir durumu, sigara kullanım durumu, ailede astım, tanı süresi, lar, kronik karaciğer, kalp veya böbrek hastalığı olanlar, sistemik kortikosteroid, son SFT, hastalık hakkında bilgi alınan kişi, atak sıklığı ve önerilere uyma antiinflamatuar veya antikoagülan ilaç kullananlar çalışmaya dahil edilmedi. ile karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur. (p<0.05) Bulgular: Astım atak hastalarındaki OTH değerlerini (9.2 ± 0.9 fL) sta- (p<0.01). bil astım hastalarına (9.6 ± 1.3 fL) göre daha düşük bulmamıza rağmen, tartışma ve sonuç: Hastaların, hastalık algılarının araştırmada sunu- istatistiksel açıdan stabil astım hastaları, astım atağındaki hastalar ve kont- lan bağımsız değişkenlerden etkilendiği sonucu ortaya çıkmıştır. rol grubu arasında OTH değerleri açısından herhangi bir fark saptamadık. anahtar kelimeler: hemşirelik, hastalık algısı,astım (p=0.374). Lökosit sayısı, nötrofil sayısı ve yüzdesi ve CRP değerleri astım atağındaki hastalarda stabil astımlılara ve kontrol grubuna göre belirgin olarak daha yüksek saptandı (p=0.000). Stabil astımlı hastalar ile sağlıklı kontroller arasında ise lökosit sayısı, nötrofil sayısı ve yüzdesi ve CRP de- ğerleri açısından bir fark yoktu (p>0.05). tartışma ve sonuç: Sonuç olarak, astımlı hastalarda OTH değerleri ile hastalık aktivitesi arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptanmamıştır. Ça- lışmamızda hasta ve kontrol sayısının az olması nedeni ile astımlı hastalar- daki OTH’nin yerinin belirlenmesi için daha fazla sayıda hastayı kapsayan prospektif çalışmaların yapılmasına ihtiyaç olduğu görüşündeyiz. anahtar kelimeler: Astım, ortalama trombosit hacmi (OTH) Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı 113 POSTER SUNUMLAR 6 – 10 Nisan 2016 Ps-05 göre konulurken, olguların genel atopi değerlendirilmesi TbÜöRlKge TyOeR uAyKgSu DnE RNEĞİ standart aeroallerjenler ile uygulanan common prik testler (Stallergens, 2015 yılında erzincan’da astım ve kOaH France) ve/veya allerjen spesifik IgE tarama testleri (Phadia AB, Uppsala, insidens ve prevalans Oranları Sweden) eşliğinde yapılmıştır. Hem hasta, hem de sağlıklı kontrol grubu- nun ekshale soluk havası örnekleri katı faza mikroözütleme (SPME) yön- Sedat Altın, Edhem Ünver, Gülseren Pektaş, Aysel Erdoğan, Hasan temine uygun olacak şekilde, merkezimiz tarafından dizayn edilen spesifik Ölmez, Ömer Faruk Demir bir cihaz ile Soluk Havası Laboratuvarımızda toplanmıştır. Analizler se- kiz saatlik açlık, uygun diyet ve soluk havasını analizlerini etkileyebilecek Erzincan Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Erzincan belirli koşullardan kaçınılarak gerçekleştirilmiştir. Katı adsorban fiberler Giriş ve amaç: Astım ve KOAH’lı hasta sayısının tam olarak bilinmedi- üzerine önderiştirilen VOC’ler Analitik Kimya Laboratuvarımızda GC-MS ği ülkemizde, Erzincan ili için 2015 yılında astım ve KOAH hastalıklarının (gaz kromatografisi-kütle spektroskopisi) inlet bloğuna yerleştirilerek ter- insidens ve prevelans oranlarını hesaplamak amaçlanmıştır. mal desorpsiyon ile kromatografik olarak analiz edilmiştir. Ek olarak, ticari yöntem: Sağlık Bakanlığı Kronik Hastalıklar ve Erzincan ili Genel olarak satın alınan ve laboratuvar ortamında hazırlanan SPME fiberlerinin Sekreterliği, Türk İstatistik Enstitüsü verileri kullanılarak 2015 yılında kullanıldığı analizler de gerçekleştirilmiştir. Erzincan’da ikamet eden 219.043 kişiye ait sağlık verileri tarandı. İnsidens Bulgular: Toplam 27 ağır astımlı ve 42 sağlıklı kontrol grubu analize ve prevelans hesaplamaları yapıldı, yaşa bağlı insidens hesaplandı. alındı. Soluk havasındaki VOC düzeyleri kemometrik yaklaşımla, WEKA Bulgular: 2015 yılında Erzincan’daki sağlık kurumlarına başvurmuş veri madenciliği paket programında Neural Network(NN) sınıflandırma hastalardan J44 ve J45 ICD10 koduyla tanı almış hastalar cins, yaş, ilk algoritması kullanılarak değerlendirildi. Kullanılan algoritma %95.6 duyar- defa başvurup başvurmadığı gibi parametrelerle değerlendirildi. Toplam lılık ve %95.8 özgünlük düzeyi ile eğitim kümesi üzerinde %88.6 lık ayırım 31.115 astım, 13.704 KOAH tanısı almış hasta tesbit edildi. Kaba preve- başarımına ulaştı. lans astım için %14,2, KOAH için ise, %6,3 olarak hesaplandı. sonuç: Araştırmanın ön değerlendirme sonuçları ağır allerjik astımlı hastaların soluk havası VOC karışımlarının NN sınıflandırma algoritminde 2015 yılında ilk defa teşhis edilmiş astımlı hasta sayısı 148, KOAH’lı hasta belirgin farklı sinyal düzeyleri ile kontrol grubundan ayrıldığını ve ağır astı- sayısı ise, 90 olarak bulundu. İnsidens olarak ta, astım için 100.000’de ma spesifik bir profil sergilediğini ortaya koymuştur. 67,6, KOAH için 100.000’de 41,1 olarak hesaplandı. anahtar Kelimeler: astım, ağır astım, ekshale soluk havası, VOC, gaz kromatografii Astım prevelansı kadınlarda %18, erkeklerde %10,2 olarak hesaplanmış- ken KOAH prevelansı erkeklerde %8,1, kadınlarda ise %4,4 olarak bu- lunmuştur. Yaşa bağımlı prevalansta ise, astımda kadın cinsinde 70-74 yaş grubunda %37,6 iken, erkek cinsinde 0 yaş grubunda %22,4 olarak bulundu. Ps-07 eriŞkin astımlılarda vkı’nin klinik ve KOAH’ta yaşa bağımlı prevalansta ise, erkek cinsinde 74-84 yaş grubunda %35,5, kadın cinsinde ise 85 yaş ve üstünde %24,1 bulundu. sOlunum fOnksiyOn testi parametrelerine etkisi tartışma ve sonuç: Erzincan ilimizde astım prevalası, Türkiye orta- lamasının üzerinde iken KOAH prevelansı ortalamaya yakın hesaplanmış- Sibel İnecikli1, Vehbi Ayhan2, Adile Berna Dursun2 tır. Sigara içme oranı ve hava kirliliğinin yüksek oluşu gibi nedenlerden KOAH sıklığının da yüksek olması beklenirken, astım sıklığının çok yüksek 1Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı,Rize 2Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Bilim oluşu araştırılmalıdır. Dalı, Rize anahtar kelimeler: astım, KOAH, prevelans, insidens Giriş ve amaç: Astım ve obezite tüm dünyada yaygın görülen inflama- tuar hastalıklardır. Obezite ve astım arasında etkileşime ait yaş gruplarına göre farklı veriler bulunmaktadır. Bu çalışmada erişkinlerde VKİ ile persis- tan astım arasındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmıştır. Ps-06 yöntem: Çalışmaya iç ortam aeroalerjen duyarlılığın yaygın gözlen- asTimli hasTalarin eKshale soluK havas i diği 3. basamak sağlık kurumunda astım tanısı ile takip edilen 143 (K/E: 115/29) erişkin hasta alındı. Tüm hastaların yaş, VKİ, astım tanı yaşı, astım örneklerinde vOlatil OrGanik bileŞik analizler i süresi, sigara kullanma durumu, aeroalerjen duyarlılığı, solunum fonksi- mOlekÜler endOtipleme çalıŞmalarında yen i yon testi (SFT) parametreleri, astım için kullandığı ilaç sayısı ve kontrol bir biyOmarker Olabilir mi? [eGe Üniversitesi durumu değerlendirildi. VKİ 18-24 (normal), 25-29 (kilolu), 30-39(obez), translasyOnel pulmOnOlOji araŞtırma ≥ 40 (morbid obez) olarak gruplandırılarak astımla ilişkili parametreler ile karşılaştırıldı. gruBu (egeTpag)] Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 47±8 yıl, hastalık süresi 7,44±7,8 yıl ve VKİ ise 30,5±6,28 kg/m2 idi. Hastaların %16 (n=23)’sı normal kilo- Levent Pelit1, Özlem Göksel2, Tuğberk Nail Dizdaş1, İlknur Bağatır1, da, %27,8 (n=40)’i kilolu, %43,8 (n=63)’i obez ve %7,6(n=11)’sı morbid Füsun Pelit1, Hasan Ertaş1, Münevver Erdinç2, Burak Ordin3, Arif Gürsoy3, obez idi. Kırk yaş üzeri hastaların ort. VKİ 40 yaş altı hastalara göre yüksek- Durmuş Özdemir4, Tuncay Göksel2, F. Nil Ertaş1 ti (32,29±5,87 vs. 26.46 ±5,28; p=0,001). Astım tanı yaşı >40 olan has- 1Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, Analitik Kimya Bölümü, İzmir taların ort. VKİ astım tanı yaşı <40 olanlara göre de yüksekti (32,68±6,25 2Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İzmir vs. 28,42± 5,61 p=0,002). VKİ arttıkça hasta yaşı ve astım tanı yaşının 3Ege Üniversitesi Fen Fakültesi, Matematik Bölümü, İzmir da artışı anlamlı idi (p=0,001 ve p= 0,002). Aeroalerjen duyarlılığı sap- 4İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Kimya Bölümü, İzmir tanan hastaların ort. VKİ aeroalerjen duyarlılığı olmayanlara göre düşüktü Giriş: Astımlı hastalıklarının “moleküler endotipleme” çalışmalarında (29,49±3,4 vs. 32,71±4,6; p=0,01). Kontrolsüz astımlıların %60’ı obez bir tür biomonitoring yöntemi olan “ekshale soluk havası analizleri” son grupta idi. Cinsiyet, kullanılan kontrol edici ilaç sayısı, FEV1(%) ve aeroa- zamanların önemli bir çalışma alanı haline gelmiştir. Soluk havası analiz- lerjen duyarlılık paterni obez olan ve olmayanlarda benzerdi. lerinde en çok çalışılan “biyomarker” adaylarından birisi “volatil organik tartışma ve sonuç: Bölgemizde astımlılarda obezite oranı genel po- bileşikler”(VOC)’lerdir. Astıma, özelikle ağır astıma moleküler endotipleme pülasyondan yüksektir; ancak obez ve obez olmayan astım hastalarının yöntemi ile yaklaşım, standart tedavilere kısmi yanıt alınan bu grup hasta- klinik farklılıkları ise literatürle benzerlik (non-atopik, geç başlangıç ve kötü larda yeni tedavi seçenekleri geliştirilmesinde yol gösterici olabilir. kontrol) göstermektedir. amaç: Ağır allerjik astımlı hastaların ekshale soluk havası örnekle- anahtar kelimeler: astım, obezite, VKİ rinde bu fenotipe özgün potansiyel biyomarker özellik taşıyan VOC’lerin saptanmasıdır. Gereç ve yöntem: TUBİTAK tarafından desteklenmekte olan pros- pektif, olgu kontrol çalışması kapsamındaki (No:113Z672) projeye alınan ağır allerjik astımlı hastalar ile ek hastalığı olmayan sağlıklı gönüllülerle karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Ağır astım tanısı GINA 2015 rehberine 114 Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı 6 – 10 Nisan 2016 POSTER SUNUMLAR TÜRK TPORsA-K0S8 DERNEĞİ fusta bu oranlar erkeklerde azalmakla birlikte kadınlarda artmıştır.Özellikle iller arasındaki 6,8 kata varan prevalans oranlarındaki farkın nedenleri immunOterapinin allerjik rinitte ve astımda araştırılmalıdır. sOlunum fOnksiyOn testine ve kliniğe etkisi anahtar kelimeler: astım, prevelans, illere göre Güzin Özden1, Pelin Duru Çetinkaya2 1Adana Numune Eğitim Araştırma Hastanesi,Allerji İmunoloji Kliniği 2Adana Avrupa Hastanesi,Göğüs Hastalıkları Kliniği Ps-10 Giriş ve amaç: Ülkemizde allerjik rinit sıklığı %10-20 olarak görül- Obez astımlılarda kOmOrbiditeler ve mektedir. Alerjik rinitli hastaların %40-60’ında eşlik eden astım ve astım hastalarının %80’inde Alerjik rinit görülmektedir. İmmünoterapi hastalığın sOlunum fOnksiyOnları seyrini değiştirebilen tek tedavi yöntemidir. Allerjik rinit tanısıyla immuno- terapi başladığım olgularımda tedavi yanıtlarını değerlendirmek ve tedavi- Nejdiye Mazıcan1, Esra Yarar2, İbrahim Koç3, Bilun Gemicioğlu4 yi etkileyen faktörleri araştırmak amaçlanmıştır. 1Ege Üniversitesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, İş ve Meslek Hastalıkları Bilim Dalı, İzmir yöntem: Allerjik riniti nedeniyle immunoterapi alan 18-52 yaş arası 53 2Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Kahramanmaraş hasta çalışmaya alındı. Bu olguların 28’inde (%52.8) Astım tanısı da mev- 3Viranşehir Devlet Hastanesi, Şanlıurfa 4İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul cuttu. Dosyalarından dermografik özellikleri incelendi. Astımı olanların tedavi başında ve 3. ayında yapılan Astım kontrol testi ile tüm hastaların Giriş ve amaç: Obezite ve astım pek çok çalışmada ilişkilendirilmiş ve solunum fonksiyon testi tedavi başında ve tedavinin 3. ayındaki sonuçları hava yolu inflamasyonu üzerine etkileri araştırılmıştır. Bu çalışmada, yaş, karşılaştırıldı. Aile hikayesi, sigara kullanımı, anti-histamin ilaç kullanımı, cinsiyet, atopi varlığı, komorbit hastalıklar ve solunum fonsiyon testi para- phadıatop sonucuda değerlendirildi.Olguların retrospektif olarak immuno- metrelerinin obez astımlılarda obez olmayanlara göre farkı ortaya konmak terapiye yanıtlarına bakıldı. istenmiştir. Bulgular: 36 kadın 17 erkek toplam 53 hastanın yaş ortalaması yöntem: 2013-2014 yılları arasında 3 merkezden astım polikliniğine 32.52±9.12 (18-52)‘dir. Hastaların %88.7 (47) sigara kullanmıyor. Has- başvuran toplam 653 hastanın dosya verileri retrospektif olarak incelendi. taların tedavi öncesi solunum fonksiyon testine bakıldığında FEV1 ortala- Atağı olmayan, astım kontrol testi 20 üzerinde olan, VKİ (vücut kitle indek- ma 3.14±0.93 litre; Pef ortalama %81.45; FEV1/FVC ortalama: %87.48 si) değerine ulaşılabilen 579 hasta çalışmaya alındı. Hastaların demografik saptanmıştır.Hastaların %58.5 (31) phadiatop pozitifliği mevcuttu. Has- özellikleri, komorbiditeleri, VKİ (vücut kitle indeksi), alerji deri testi ve solu- taların %56.6 (30) ailede astım mevcuttu. Hastaların Total IGE değerleri num fonksiyon testi değerleri kaydedildi. Hastalar, VKİ’i >30 kg/m2 (obez) ortalama 374.95±444.75 (3.5-2500) olarak saptandı. Astım Kontrol Testi ve VKİ’i ≤30 kg/m2 (normal) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Veriler SPSS tedavi başında ortalama 16.61±4.65; immunoterapi sonrası Astım Kont- 15.0 istatistik programı kullanılarak analiz edildi. rol Testi ortalama 21.46±3.67 olup istatistiksel olarak anlamlı olarak klinik Bulgular: Yaş ortalaması 38.6±14.1 olan 579 olgunun %29.5’i erkek, iyileşme saptanmıştır(p=0.000). Olguların %81.1 (43)‘i allerjen spesifik %70.5’i kadın olup, obez grup 147 olgu içermekteydi. FEV1 ve VKİ de- immunoterapi anti-histamin ilaç kullanmayı bırakmıştır. ğerleri negatif yönde korelasyon göstermekteydi (p=0,01). Obez grupta, tartışma ve sonuç: Bu çalışmada immünoterapinin ilk 3 ayda astım kadın ve erkek oranının, hipertansiyon varlığının, hastaların yaş ortalama- ve rinitte solunum fonksiyonlarına etkisi gösterilememiştir.Astımda istatis- sının, normal olan gruba göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek tiksel olarak anlamlı klinik yanıtta iyileşme saptanmıştır. Olguların %81.1 olduğu saptandı (p<0.05). Sigara öyküsü, diabetes mellitus, glokom, psi- allerjen spesifik immunoterapi sonrası anti-histamin ilaç kullanmayı bırak- kiyatrik hastalık, hipertirodi, prick deri testi pozitifliği %FEV1 parametreleri mıştır.İmmunoterapi sonrası hem astımlı hemde allerjik rinitli hastalarda açısından her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı klinik iyileşme saptanmıştır. (p>0.05). anahtar kelimeler: immunoterapi, alerjik rinit, astım, solunum fonksiyon testi tartışma ve sonuç: Obez astım olgularında hipertansiyon komorbidi- tesine normal kilolu astımlılardan daha çok rastlanmaktadır. anahtar kelimeler: Astım, obezite, komorbidite Ps-09 tablo 1. Hastaların genel özellikleri ve eşlik eden komorbiditeler il il 2014 yılı astım prevelansı VKİ’i ≤30 kg/m2 (normal) VKİ’i >30 kg/m2 (obez) Yaş 35.9±13.6 46.5±12.5 Sedat Altın1, Ethem Ünver1, Rana Işık2, Handan Altın2 Kadın/erkek 285/147 123/24 1Erzincan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Erzincan 2Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul Sigara içen (%) 74.8 25.2 Prick test pozitif (%) 70.9 29.1 Giriş ve amaç: Astım hastalığının prevelansı 15 yaş üstü nüfusta %3,8 olarak bildirilmiştir. Astım tanısı hekim tarafından konulmuş hasta cins, yaş Hipertansiyon(%) 60.9 39.1 grupları ve toplam prevelansını araştırmak amaçlanmıştır. Diyabet(%) 68 32 yöntem: 2014 yılı Sağlık Bakanlığı Sağlık Net-2 verileri kullanılarak Psikiyatrik hastalık(%) 83.1 16.9 TÜİK 2014 cins ve yaş grupları ile prevelans hesaplamaları yapıldı. İller FEV1(%) 72.2±18.2 70.3±16.6 genelinde karşılaştırıldı. Bulgular: 2014 yılında hekim tarafından astım tanısı (J45 ve alt kı- rımları) kodlanmış hasta sayısı 3.217.667 olarak bildirilmiştir. Bunların 1.978.555’i (%61,5) kadın, 1.239.112’si ise erkektir. Ps-11 Hastaların yaş ortalaması 41,2 + 8,9 yıl olarak hesaplanmıştır. Kadın astımlıların yaş ortalaması 43,5 + 9,3, erkeklerin ki ise, 38,7 + 7,8 olarak çOcukluk çağı alerjik Hastalıklarda medya bulunmuştur. önemli midir ? Hastaların %20,9’u 0-14 yaş grubunda, %5’i 15-24, %9,3’ü 25-34, %10’u 35-44, %15,2’si 45-54, %16’sı 55-64 ve %23,6’sı 65 yaş ve üstü İlknur Bostancı1, Ayşegül Ertuğrul1, Emre Can Baysal2 yaş grubunda yer almıştır. 1Dr.Sami Ulus Kadın Doğum ve Çocuk Sağlığı Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2014 yılı nüfusuna göre oranlandığında astım prevelansı %4,14, kadın- Çocuk İmmünoloji ve Allerjisi, Ankara larda %5,11 ve erkeklerde %3,18 olarak hesaplanmıştır. Yaşa bağlı preve- 2Dr.Sami Ulus Kadın Doğum ve Çocuk Sağlığı Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, lans %14,45 ile kadınlarda 65 yaş ve üstü grupta hesaplanmıştır. Basın ve İletişim Birimi, Ankara İllere göre yapılan hesaplamada ise, en yüksek prevelanslı 5 il Burdur Giriş ve amaç: Sosyal medya ve kitle iletişim araçları günümüzde bir- (%12,4), Bolu (%11,2), Çorum (%10,5) Bilecik (%10,2) ve Sinop (%10) çok insan için vazgeçilmez bir konuma gelmiştir. İnternet üzerinden sağlık- bulunurken, en düşük prevelanslı 5 il ise, Van (%2,1), Mardin (%2i1), Mar- la ilgili aramalar en çok arananlar listesinde ikinci sırada yer almaktadır. din (%2,1), Şırnak (%2,0), Manisa (%2) ve Hakkari (%1,8) bulundu. Çocukların ebeveynleri sağlıkla ilgili bilgilerinin arttırmak ve deneyimlerini tartışma ve sonuç: Ülkemizde astım prevalansı kadınlarda %5,11 paylaşmak üzere sosyal medya ve kitle iletişim araçlarını kullanmaktadır- erkeklerde %4,14, toplamda %3,18 olarak hesaplanmıştır. 15 yaş üstü nü- Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı 115 POSTER SUNUMLAR 6 – 10 Nisan 2016 lar. Bu çalışmada kliniğimize başvuran çocukların ebeveynlerinin hastalık- TÜRK TORAKS DERNEĞİ tablo 1. Astım ve kontrol grubunun beden kitle indeksi, yeme tutumu ve depresyon lar hakkında bilgi edinme yollarını saptamayı amaçladık. düzeylerinin kesme puanlarına göre karşılaştırılması yöntem: Çalışmaya kliniğimize başvuran 136 çocuğun ebeveynleri da- hil edildi. Çalışma anketi; sosyo-demografik özelliklerin ve sağlık ile ilgili Astım (n=77) Kontrol (n=63) P bilgi edinme yollarının sorgulandığı 20 sorudan oluşturuldu. VKİ Bulgular: Hastaların tanıları; %49,3 astım ve hışıltılı çocuk, %11,8 be- Düşük <18,5 3 (%3.9) 3 (%4.8) sin allerjisi, %11,7 allerjik rinit,%7,4 atopik dermatit, %7,4 ilaç alerjisi, 0,963 Normal 18.5-24.9 24 (%31.2) 20 (%31.7) %7.3 ürtiker-anjiödem idi. Sosyo demografik özellikler değerlendirildiğin- Yüksek ≥ 25 50 (%64.9) 40 (%63.5) de; velilerin %55,1’i 29-39 yaş aralığında, %55,2’si lise veya üniversite YTT mezunu, %68,2’si il merkezinde ikamet etmekte, %65,9’nun aylık geliri <30 69 (%89.6) 62 (%98.4) 0,041 1300-2300 TL arasında idi. Velilerin %60,4’ünün sağlıkla ilgili bilgileri sos- ≥30 8 (%10.4) 1 (%1.6) yal medya ve kitle iletişim araçlarından,%18,4’ünün ise sağlık personelin- den edindikleri saptandı. En güvenilir bilgi kaynağı olarak %75 veli sağlık BDÖ personeli olduğunu düşünürken, %46,4 ebeveyn medyadan aldıkları bilgi- <17 56 (%72.7) 58 (%92.1) 0.004 yi de güvenli bulmaktadır. Hastaların hastalıkları hakkında merak ettikleri ≥17 21 (%27.3) 5 (%7.9) soruları %70,6 oranında doktorlarına sordukları tespit edildi. Ebeveynlerin YTT: Yeme Tutumu Testi, BDÖ: Beck Depresyon Ölçeği, VKİ: Vücut Kitle İndeksi %48,8’i televizyondan edinilen bilgiyi de uygulayabileceğini ifade etti. tartışma ve sonuç: Hastane muayene randevularının bile sosyal ağlar vasıtası ile yapıldığı günümüz şartlarında velilerin sağlık konusun- da bilgi edinmek üzere medyadan faydalanması kaçınılmazdır. Ülkemizde KliniK sorunlAr - Difüz PArAnKimAl AKciğer medya ve sağlık alanında doğru bilgilere ulaşmak için durum tespiti yapan HAstAlıKlArı çalışmalara ihtiyaç vardır. anahtar kelimeler: çocuk, allerjik hastalık, medya Ps-13 increased eryThrocyTe aggregaTion and oxidaTive sTress in paTienTs wiTh idiopaThic Ps-12 inTersTiTial pneumonia asTim hasTalarinda yeme TuTumunun Erhan Uğurlu1, Emine Kılıç Toprak2, Göksel Altınışık1, Özden Kılıç Erkek2, değerlendirilmesi Betül Cengiz1, Vural Küçükatay2, Hande Şenol3, İsmail Hakkı Akbudak4, Nigar Dirican1, Kadir Demirci2, Mehmet Akgönül2 Yusuf Ekbiç2, Melek Bor Küçükatay2 1Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Isparta 1Pamukkale University, Department of Chest disease, Denizli 2Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Isparta 2Pamukkale University, Department of Physiology, Denizli 3Pamukkale University, Department of Biostatistic, Denizli Giriş ve amaç: Çalışmamızın amacı astım hastalarında yeme tutum- 4Erciyes University, Department of İnternal Medicine, Kayseri larının incelenmesidir. Background and aim: Hemorheological properties are important de- yöntem: Çalışmaya stabil dönemdeki astım hastaları (n=77; ortanca terminants of tissue oxygenation. Although hemorheological alterations in yaş:41) ve astım grubuyla yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi açısından benzer various lung diseases have been well-defined, no information is available özellikli sağlıklı bireyler (n=63; ortanca yaş:42) alınmıştır. Katılımcıların about the effects of idiopathic interstitial pneumonia (IIP) on hemorheo- sosyodemografik bilgileri alınmış, boy ve kiloları ölçülerek beden kitle in- logical parameters. deksleri hesaplanmıştır. Astım şiddeti için Astım Kontrol Testi (AKT) uy- The aim of this study was to investigate hemorheological parameters gulanmıştır. Tüm katılımcılara Yeme tutumu testi (YTT), Beck anksiyete (erythrocyte deformability, aggregation, and plasma viscosity -PV) and as- ölçeği (BAÖ), Beck depresyon ölçeği (BDÖ) uygulanmıştır. sociated oxidative stress indices in patients with IIP. Bulgular: Astım grubunda YTT puanları, anksiyete ve depresyon dü- methods: The study enrolled 31 patients (9 Idiopathic pulmonary zeyleri kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek bulunurken (sırasıyla fibrosis (IPF), 10 non-specific Interstitial Pneumonia (NSIP), 12 Crypto- P=0.039, P<0,01, P<0,01) vücut kitle indeksi açısından fark saptan- genic Organising Pneumonia (COP) and 33 healthy controls. Erythrocyte madı. Astım hastalarının %10.4’ de YTT’den 30 ve üzerinde puan ala- deformability and aggregation were measured by an ektacytometer. PV rak bozulmuş yeme davranışı olduğu, kontrol grubunda bu oranın %1.6 was determined by a cone-plate rotational viscometer and oxidative stress olduğu belirlendi (P=0.041). Ayrıca BDÖ ≥17 olan astımlı hasta oranı via a commercial kit. %27.3 saptanırken bu oran kontrol grubunda %7.9 saptandı (P=0.004) results: Erythrocyte aggregation, total oxidant status (TOS) and oxi- (Tablo 1). Astım grubunda AKT puanı ile BDÖ puanı arasında (r=-0.304, dative stress index (OSI) of IIP patients were higher than controls where- P<0,01) negatif yönde anlamlı korelasyon saptanırken YTT arasında ko- as erythrocyte deformability, PV and total antioxidant status (TAS) were relasyon saptanmadı. unaltered. tartışma ve sonuç: Çalışmamızın sonucunda astımlı hastaların sağ- conclusions: Increment of oxidative stress in IIP seems to depend on lıklı kontrollere göre anlamlı düzeyde yüksek bozulmuş yeme davranı- enhancement of oxidants, rather than alteration of antioxidants. The issue şı gösterdikleri, anksiyete ve depresif belirti düzeylerinin yüksek olduğu that, elevated erythrocyte aggregation may further impair tissue oxygen- bulunmuştur. Ancak astım kontrol oranlarıyla yeme bozukluğu açısından ation by disturbing microcirculation in IIP, may be considered in the follow ilişki saptanmamıtır. Çalışmamız astımlı hastalarda yeme davranışındaki up and development of new treatment protocols for this disease. bozulmayı göstermesi bakımından önemlidir. Keywords: Idiopathic interstitial pneumonia, Erythrocyte deformability, anahtar kelimeler: Astım, yeme tutumu, depresyon Erythrocyte aggregation, Plasma viscosity, Oxidative stress 116 Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı 6 – 10 Nisan 2016 POSTER SUNUMLAR TÜRK TPORsA-K1S4 DERNEĞİ Tedaviler değerlendirildiğinde 17 olgu(%47.22) Prednizolon, 9 olgu (%25) ilaçsız, 5 olgu (%13.88) MTX, 2 olgu(%5.55) ise Azatiyoprin kullandı. İkin- immÜnOmOdÜlatör ilaç ve tÜmör nekrOzis ci seçenek ilaçlar diyabet, progresyon ve yanıtsızlık nedeniyle kullanıldı. faktör alfa inHibitörÜ kullanan Hastaların Bu süre içerisinde sadece 1 olguda(%2.77) nüks saptandı. tartışma ve sonuç: Klinik pratikte en sık karşılaşılan diffüz paranki- 4 yılda çekilmiŞ akciğer Grafilerinde mal akciğer hastalığı olan sarkoidozu hatırlatmak için veriler sunuldu. saptanan değiŞiklikler anahtar kelimeler: Sarkoidoz, Akciğer, lenf bezi Zeynep Burçin Yılmaz1, Peri Meram Arbak1, Tuğçe Pasin2, Esma Uslu3, Ege Güleç Balbay1 1Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Düzce Ps-16 2Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Düzce 3Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Düzce Hipersensitivite pnömOnisi: 24 vakanın Giriş ve amaç: İmmünomodülatör ilaçlar ve TNF alfa inhibitörleri retrOspektif analizi yaygın olarak kullanılan ve paradoksal olarak bazı olgularda interstisyel akciğer anormalliklerine yol açabilen ilaçlardır. Elif Yelda Özgün Niksarlıoğlu1, Güngör Çamsarı1, Gülcihan Özkan2, yöntem: Bir üniversite hastanesinin fizik tedavi ve dermatoloji polikli- Ayşe Yeter1, Şule Gül1, Abdullah Kansu1, Serpil Başgüden1, Deniz Bilici1 niklerine başvuran 40 ardışık hastanın eski tedavileri sorgulandı ve son 4 1Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi, Göğüs yıl içinde çekilmiş akciğer grafilerindeki değişiklikler kayıt edildi. Hastalıkları, Istanbul Bulgular: Hastaların 23’ü erkek, 17’si kadındı. Yaş ortalaması 49.5 ± 2Gaziosmanpaşa Yeniyüzyıl Üniversitesi, Göğüs Hastalıkları, Istanbul 11.7 yıl idi. Olguların %50’si Ankilozan Spondilit, %35’i Romatoid Artrit, Giriş ve amaç: Hipersensivite pnömonisi (HP) inhale antjen duyarlılığı so- %15’i Psöriazis tanısıyla izlenmekteydi. Ortalama hastalık yılı 11.4 ± 8.9 nucu gelişen difüz interstisyel akciğer hastalığıdır. Kliniğimize Ocak 2005-Ara- yıl idi. Hastaların %47.5 oranında infliksimab, %32.5 oranında etanersept, lık 2015 tarihleri arasında HP tanısı ile takip edilen vakaları inceledik. %12.5 oranında adalimumab, %7.5 oranında golimumab kullandığı göz- yöntem: Histopatolojik/klinikoradyolojik olarak HP tanısı olan 24 va- lendi. Hastaların geçmiş tedavileri arasında sıklık sırasına göre sülfasalazin kanın klinik ve radyolojik bulguları, tanı metodu, tedavi ve takip sonuçla- %75, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar %57.5, metotreksat %30, steroid rını retrospektif olarak değerlendirdik. %27.5, hidroksiklorokin %15, azatiyopirin %2.5, kolşisin %2.5 oranların- Bulgular: Vakaların ortalama yaşı 54.4±11.6 (aralık 34-77) ve yarısı da bulunmaktaydı. TNF alfa inhibitörleriyle metotraksat kombinasyonu kadın idi. En sık görülen semptomlar öksürük (n=22; 91.7%) ve dispne kullanımı %25 oranındaydı. Sülfasalazin kullanmış hastaların %44.8’inde (n=19; 79.2%); toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT) en sık rastlanan ilk grafilerinde parankim anormalliği vardı (kullanmayanların %10’u anor- radyolojik bulgu ise buzlu cam opasiteleriydi (n=18, 83.2%). Altı (25%) mal, p=0.50). Metotreksat kullananların 3. grafilerinde anlamlı yükseklikte vakada kuş besleme öyküsü mevcuttu. Altı (25%) vaka çiftci, 3 (12.5%) anormal parankim bulguları vardı (%85.7’ye %30.8, p=0.041). İlk grafiler vaka pamuk işçisi ve 2 (8.3%) vaka ise fırıncı idi. HP tanısı 12 (50%) va- değerlendirildiğinde hidroksiklorokin kullanmış olanların %50’sinde me- kada açık akciğer biopsisi ile, 2 (8.3%) vakada transbronşial biopsi ile 10 diasten patolojik görünümlüyken (3/6 olgu), kullanmamışların %9.1’inde (41.7%).vakada ise klinikoradyolojik olarak konulmuştu. Yirmi iki (%92) (3/33) patolojikti (p=0.036). Metotreksat kullananların (2/10) %20’sinde, hasta oral kortikosteroid tedavisi almış, bunların 10’unda (%41.7) toraks eskiden kullananların (4/12) %33.3’ünde mediasten anormal görünümlü BT bulguları stabil kalmış, 9 vakada (37.5%) kısmi regresyon izlenirken 5 iken, kullanmayanlarda mediasten anormalliği gözlenmemişti (p=0.045). (20.8%) vaka tam regresyon gözlenmiştir. İnfliksimab kullanan hastaların ilk grafilerinde parankim anormalliği sıklı- tartışma ve sonuç: HP’de en sık izlenen semptom öksürük ve egzer- ğı %42.1 iken (8/19), ikinci grafide %52.9 (9/17), üçüncü grafide %53.8 siz dispnesi idi. Buzlu cam opasiteleri en sık görülen radyolojik bulguydu. (7/13) idi. Etanercept kullanan hastalarda ilk grafide %33.3 (4/12), 2. gra- Kortikosteroid tedavisi iyi bir tedavi seçeneği olsa da çoğu vakada radyo- fide %36.4 (4/11), 3. grafide %33.3 idi (2/6). lojik iyileşme görülmedi. tartışma ve sonuç: İmmünmodülatör kullanan hastalarda gelişebile- cek olası akciğer grafisi anormallikleri dikkatle incelenmeli ve altta yatan anahtar kelimeler: Hipersensitivite pnömonisi, radyoloji, semptom, tedavi hastalıkla ilişkisi de hesaba katılarak ilaç etkileri değerlendirilmelidir. anahtar kelimeler: İmmünomoderatör, akciğer grafi Ps-17 ÜçÜncÜ basamak bir merkezde Ps-15 Hipersentivite pnömOnisi sOn beŞ (5) yılda takip edilen sarkOidOz Oğuz Uzun, Gamze Koçak, Dursun Ali Kaba, İnci Hülya Güler OlGularının retrOspektif analizi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Samsun Tekin Yıldız1, Gün Murat Eyüboğlu2 Giriş ve amaç: Ekstrensek allerjik alveolit (EAA) olarak da bilinen hi- persensitivite pnömonisi (HP), duyarlaşmış kişilerde başta organik anti- 1Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları, Yıldırım, Bursa jenler olmak üzere çok sayıda değişik antijenlerin tekrarlayan inhalasyonu 2Medicalpark Bursa Hastanesi, Göğüs Cerrahisi, Osmangazi, Bursa sonucu meydana gelen kompleks bir sendromdur. İntertisyel akciğer has- Giriş ve amaç: Sarkoidoz, çok sayıda organda inflamatuar hücrelerin talıkları arasında en fazla görülen hastalıkların arasında yer almasına rağ- anormal birikimiyle oluşan nodüllerle seyreden bir hastalıktır. Akciğerler men değişik klinik formlarının bulunması ve standart tanı yöntemlerinin en sık etkilenmekle birlikte, herhangi bir organı da etkileyebilmektedir. bulunmaması gibi nedenlerle bir çok hastalıkla karışabilmekte ve hastalığın Sarkoidozun gerçek nedeni bilinmemektedir. tanı geç konabilmekte ya da bazen hiç konamamaktadır. Ülkemizde de yöntem: Kliniğimizde son beş (5) yıl içerisinde tanısı konup takip edi- aslında HP gelişimi için mesleksel, çevresel, iklimsel ve ev-içi uygun or- len hastaların dosyaları retrospektif olarak taranarak elde edilen veriler tam bulunmasına rağmen gereken önemin gösterilmemesi bu konudaki az sunuldu. sayıdaki yayınlardan anlaşılmaktadır. Bölgemizdeki HP hastalarının klinik Bulgular: On iki erkek(%33.33) ve 24 bayan(%66.66) olmak üzere değerlendirilmesinin ülkemizdeki durumu yansıtabileceğini ve bu hastalı- toplam 36 olgu izlendi. En sık başvuru şikayetleri sırasıyla öksürük, göğüs- ğın akla gelmesini artıracağını düşünüyoruz. te baskı hissi, ciltte döküntüler, eklem ağrıları şeklindeydi. Başvuru anında yöntem: Retrospektif dosya taraması. 3 olguya(%8.33) evre I, 32 olguya(%88.88) evre II ve 1 olguya da(%2.77) Bulgular: Bulgular Tablo 1’de özetlenmektedir. evre III sarkoidoz tanısı konmuştu. Sadece 6 olguya(%16.66) klinik ve rad- tartışma ve sonuç: Bu üçüncü basamak merkezde kuş besleyenler yolojik olarak, diğer 30 olguya(%83.33) ise histopatolojik olarak tanı kon- akciğeri, çiftçi akciğeri ve ev-içi kontaminasyona bağlı gelişen HP en sık du. Akciğer ve lenf bezlerinden sonra sırasıyla 11 olguda artrit(%30.5), 10 karşılaşılan HP tipleri olarak görülmektedir. En sık karşılaşılan klinik form olguda(%27.77) deri, 3 olguda(%8.33) Nörolojik, 2 olguda(%5.55) göz ve subakut HP’dir. Bu çalışma zamanında tanı konduğunda önlenebilir bir 1 olguda da(%2.77) karaciğer tutulumu saptandı. Ko-morbiditeler olarak hastalık olan HP’nin intertisyel akciğer hastalıkları arasında ülkemizde de hipertansiyon 9 olguda(%25), diyabet 8 olguda(%22.22), astım 3 olgu- önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. da(%8.33), Behçet 3 olguda(%8.33) ve kanser 3 olguda(%8.33) saptandı. anahtar kelimeler: hipersensitivite pnömonisi, kuşçu akciğeri, çiftçi akciğeri Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı 117 POSTER SUNUMLAR 6 – 10 Nisan 2016 lışmalara gerek vardır. Sarkoidozun evresini ve seyrini gösTtÜerRmKe TdOeR yAaKrSa rDlıE RNEĞİ tablo 1. HP tanısı konan 31 hastaların özellikleri olabilecek diğer parametrelerin de araştırılması gerekmektedir. Kadın/Erkek(%) 22(71)/9(21) anahtar kelimeler: Sarkoidoz, evre, ortalama plateler volümü (MPV) Yaş 58 (43-80) TANILAR Kuş Besleyenler Akciğeri (%) 12 (39) Çiftçi Akciğerİ (%) 9 (29) Ev içi kontaminasyona bağlı gelişen HP (%) 9 (29) Mesleksel (Küflü süpürge) (%) 1 (3) KLİNİK FORM Akut (%) 4 (13) Subakut (%) 20 (64.5) Kronik (%) 7 (23) Doğal provokasyon testi pozitifliği (%) 2 (6) SİGARA İÇME ÖYKÜSÜ Hiç içmeyen (%) 25 (81) İçip bırakmış (%) 6 (19) BAL da lenfositoz (%) 13 (42) HP ile uyumlu TBAB (%) 13 (42) TBAB de granülom (%) 5 (16) BELİRİTİ/BULGULAR (%) Öksürük 30 (97) Nefes darlığı 28 (90) Ateş 12 (39) Şekil 1. MPV ve evre arasındaki ilişki Kilo kaybı 8 (26) Ral 23 (75) Clubbing 4 (13) tablo 1. Parametreler ve evre ilişkisi TEDAVİ Kortikosteroid Kullanılan Hasta (%) 16 (52) HASTALARIN İZLEM SONUÇLARI Tam düzelme (%) 13 (42) İyileşme (%) 4 (13) Stabil (%) 4 (13) Kötüleşme (%) 3 (10) Ölüm (%) 1 (3) Belirsiz (%) 5 (16) Nüks (%) 5 (16) Ps-18 HanGi parametre sarkOidOzun evresini Göstermede kullanılabilir? Emel Tellioğlu, Günseli Balcı, Aydan Mertoğlu, Zühre Taymaz İzmir Dr Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Giriş ve amaç: Sarkoidoz nedeni bilinmeyen multisitemik inflamatuar granulomatöz bir hastalıktır. Klinik seyri önceden belirleyen bir belirteç ol- maması nedeniyle prognoz halen net olarak bilinmemektedir. Sarkoidoz- da akciğer radyogramına göre evreleme yapılmaktadır. Toraks Bilgisayarlı KliniK sorunlAr - Pulmoner VAsKüler HAstAlıKlAr Tomografi ile lezyonlar daha ayrıntılı görüntülenebilmesine rağmen henüz BT’ye dayalı bir evreleme sistemi yoktur. Hastaların tanı ve takiplerinde Ps-19 kullanılan parametreler (Radyolojik yaygınlık, aktivasyon bulguları ve solunum fonksiyon testleri) arasındaki uyum her zaman gösterilememek- pulmOner embOlili yaŞlı Hastalarda tedir. Çalışmamızın amacı sarkoidozlu olgularda toraks BT ile belirlenen mOrtaliteyle iliŞkili risk faktörleri hastalık evresi ile serum ACE, MPV, Hemoglobin, Lenfosit, nötrofil, lenfo- sit/nötrofil oranı, FEV1%,FVC%, FEF25-75%, FEV1/FVC, DLCO% gibi Melike Demir1, Mahsuk Taylan1, Hadice Selimoglu Şen1, Halide Kaya1, parametreler arasındaki uyumu araştırmaktır. Süreyya Yılmaz1, Cengizhan Sezgi1, Gülistan Karadeniz2, Mehmet Guli yöntem: Hastaların kayıtları retrospektif olarak incelendi. Çetinçakmak3, Derya Yenibertiz4, Füsun Topçu1 Bulgular: Median yaşı 49 (23-73) ve kadın/erkek oranı 39/11 olan toplam 50 sarkoidoz hastası retrospektif olarak incelendi. Toraks BT ile 10 1Dicle Üniversitesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Diyarbakır 2Şifa Üniversitesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İzmir hasta evre 1, 40 hasta da evre 2 olarak gruplandı. Araştırılan parametre- 3Dicle Üniversitesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Diyarbakır lerden sadece MPV sarkoidoz evresi ile istatistiksel olarak anlamlı şekilde 4Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs ilişkili görüldü. MPV’nin evre 1 hastalarda daha yüksekken (9.12 ±0.6), Hastalıkları Anabilim Dalı, Ankara evre 2’de daha düşük olduğu (8.52 ±0.96) (p=0.043) izlendi. tartışma ve sonuç: MPV’nin sarkoidoz hastalarında hastalığın evre- Giriş ve amaç: Pulmoner emboli(PE)’li yaşlı ve gençlerdeki klinik, rad- si ve seyrini göstermede yararlı olabileceğini düşündüren veriler saptan- yolojik ve laboratuar bulgularını karşılaştırmayı ve yaşlılarda mortaliteyi mıştır. Protrombotik durumlarla ilişkili olabilen bu parametrenin etkinliği etkileyen risk faktörlerini saptamayı amaçladık. konusunda daha fazla sayıda hastayla yapılmış randomize prospektif ça- yöntem: Akut PE hastaları değerlendirildi. Hastaların demografik veri- leri, derin ven trombozu varlığı, komorbiditeleri, PE için diğer risk faktör- 118 Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı 6 – 10 Nisan 2016 POSTER SUNUMLAR TÜRK TlOerRi AvKeS m DoERrtNaElitĞeİ oranları kaydedildi. Olgular yaşlı (≥65 yaş) yaşlı ve genç tablo 2. Tedavi öncesi ve sonrası hemogram parametrelerinin karşılaştırılması gruba ayrılarak karşılaştırıldı. Bulgular: İki yüz elli üç PE hastasının 148 (%58.5)’i genç, 105 (%41.5)’i yaş- Tedavi öncesi Tedavi sonrası lı idi. Grupların karşılaştırıldığında yaşlı grupta komorbidite varlığı, sPESİ (simp- Parametre (n=48) (n=47) p lified pulmonary embolism severity index) ve mortalite oranları daha fazla idi NLR (ort ± SD) 7,77 ± 8,08 2,91 ± 1,64 < 0,001 (Tüm p değerleri <0.001). Yaşlılarda sağ atrium çapları, pulmoner arter sistolik MPV(ort ± SD) 10,16 ± 0,89 9,38 ± 1,11 < 0,001 basınç seviyeleri ve proksimal pulmoner arter dallarında trombüs görülme oranı daha fazlaydı (Sırasıyla p değerleri; 0.015, 0.001 ve 0.042). Yaşlı olgularda mor- Beyaz küre(ort ± SD) 10693,95 ± 5394.49 7877 ± 2732,77 < 0,001 talite oranı %41 idi. Multivaryant analizinde sPESI ≥1 (p=0.034,OR:5.25,95% NLR: Nötrofil Lenfosit Oranı MPV: Ortalama Trombosit Hacmi CI:1.14-24.23), C-reaktif proteinin (p=0.004,OR:1.26,95% CI:1.08-1.48) ve kan üre nitrojeninin(BUN) (p=0.019,OR:1.04,95% CI:1.01-1.07) yüksekliği, operasyon (p=0.049,OR:3.92,95% CI:0.98-15.62) ve komorbiditelerin (p = 0.016, OR: 6.21,95% CI: 1,41-27,40) varlığı yaşlı olgularda mortaliteyi arttıran Ps-21 bağımsız risk faktörleriydi. Gençlere gelince, ölüm oranı %12.8 idi ve artan BUN düzeyleri (p = 0.010, OR: 1.09,95% CI: 1,02-1,16) ve pulmoner enfarktüs (p = simplified pulmOnary embOlisim severity 0.125, OR: 10.01,% 95 CI:,53-190,1) mortalite için bağımsız risk faktörleriydi. index (spesı) skOru 0 Olan OlGularda ileri tartışma ve sonuç: Yaşlı PE hastalarında mortalite oranını yüksek risk sınıflaması Gerçekten Gereksiz mi? bulduk. sPESI, komorbiditelerin varlığı, cerrahi girişimler, yüksek BUN ve CRP seviyelerinin varlığı mortalite riskini tahmin etmede kullanılabilir. Serhat Erol1, Özgür Batum1, Sami Deniz1, Yasemin Özdoğan1, Atilla Keskin2, anahtar kelimeler: Yaşlı, pulmoner embolism, mortalite, risk faktörleri, kan üre nitrojen Ufuk Yılmaz1 1Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Kliniği 2Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi, Kardiyoloji Bölümü Ps-20 Giriş ve amaç: Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) 2014 rehberinde, pulmOner embOli Hastalarında HematOlOjik pulmoner emboli (PE) tanısı alan ve sPESI skoru 0 olan normotansif ol- gularda, tedavi kararında etkisi olmayacağı için ileri risk sınıflaması gerek- parametrelerin prOGnOstik değeri mediği, bu olguların erken taburcu edilebilecekleri hatta uygun olanların ayaktan tedavi edilebilecekleri ifade edilmektedir. Şule Taş Gülen, Onur Yazıcı, Nuray Seyitoğlu, Emel Ceylan, Osman Elbek, Nu çalışmanın amcı SPESI skoru 0 olan olgularda ileri risk değerlendir- Mehmet Polatlı, Orhan Çildağ, Fisun Karadağ mesinin gerçekten gereksiz olup olmadığının saptanmasıdır. Adnan Menderes Üniversitesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Aydın yöntem: Haziran 2013 ile temmuz 2015 tarihleri arasında PE tanısı Giriş ve amaç: Pulmoner embolinin (PE) gelişimi ve prognozunda inf- alan olgular prospektif olarak takip edildi. Bu olgulardan SPESI skoru 0 lamasyonun rolü olduğu gösterilmiştir. Literatürde hematolojik paramet- olanlar çalışmaya dahil edildi. relerin PE tedavisinden etkilenmesine dair çalışma yoktur. Bu çalışmada, Bulgular: Çalışmaya 14 erkek ve 19 kadın toplam 33 olgu dahil edildi. PE’li hastaların tanı anındaki ve tedavi sonrasındaki hemogram değerleri 20 (%60,6) olgu düşük risk, 13 (%39,4) olgu ise orta risk idi. Bunlardan 10 incelenerek, hematolojik parametrelerin tedavi yanıtı ve hastalığın progno- (%30,3) olgu orta düşük risk, 3 (%9,1) olgu ise orta yüksek riskti. zu ile ilişkisi araştırılmıştır. Düşük risk grup ile orta risk grup yaş,cinsiyet, D-dimer değeri, body yöntem: Çalışmaya Aralık 2014-Aralık 2015 tarihleri arasında hasta- mass index (BMI), ana pulmoner arterde emboli olması, DVT olması açı- nemiz Göğüs Hastalıkları Kliniği’nde PE tanısı ile yatırılarak tedavi edilmiş sından karşılaştırıldı. toplam 48 hasta alındı. Olgu dosyaları dijital arşiv sisteminden retrospektif İki grup arasında ana pulmoner arterde emboli olması ve D-dimer de- olarak incelendi ve demografik verileri, klinik değerlendirmeleri ile tanı ğeri açısından anlamlı fark saptandı. anındaki ve tedavi sonrasındaki hemogramları retrospektif olarak değer- Diğerleri açısından iki grup arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. lendirildi. Hemogram parametrelerinden beyaz küre (WBC), nötrofil lenfo- İki grupta da in-hospital ve 3 aylık takipte mortalite yoktu. Hiçbir olguda sit oranı (NLR), ortalama trombosit hacmi (MPV)’nin ölçümleri istatistiksel takipte hipotansiyon veya şok gelişmedi. Orta risk grupta iki olguya oksijen olarak incelendi. İstatistiksel analizler için SPSS 17,0 programı ile Mann- tedavisi gerekti. Bunlardan birine dirençli hipoksemi nedeniyle trombolitik Whitney U testi kullanıldı. uygulandı. Bulgular: Çalışmamıza alınan toplam 48 hastanın ortalama yaşı 62.68 tartışma ve sonuç: sPESI erken mortaliteyi tahmin etmekte güvenli olup, 27’si (%56.2) erkek idi. Ortalama yatış süresi 9,2 gün olarak bulun- bir risk skoru olsa da ayaktan ve yatarak tedavi kararında güvenilir değildir. du. Tanı anında NLR, MPV ve WBC ortalama değerleri sırasıyla 7.77 ± Ana pulmoner arterde emboli olan veya D-dimer değeri 3600 den yük- 8.08, 10.16 ± 0.89, 10693.95 ±5394.49 olup tedavi sonunda ise; 2.91 ± sek olan olgularda SPESI o olsa dahi ileri risk sınıflaması gereklidir. Bu 1.64 (p=0.000), 9.38 ± 1.11(p=0.000), 7877.50 ± 2732.77 (p=0.000) olgularda ileri risk sınıflaması mortaliteyi etkilemese de, hastaların tedavi olarak bulundu. NLR, MPV ve WBC değerlerinin tedavi sonrası anlamlı yerinin kararlaştırılmasında önemlidir. olarak düştüğü saptandı. anahtar kelimeler: pulmoner emboli, sPESI, risk sınıflaması tartışma ve sonuç: Çalışmamızın sonuçları nötrofil lenfosit oranı, ortalama trombosit hacmi ve beyaz kürenin pulmoner embolinin tanısı ve tedavi yanıtını gösteren prognostik inflamatuar belirteçler olabileceğini düşündürmektedir. Ps-22 anahtar kelimeler: Pulmoner emboli, beyaz küre sayısı, nötrofil lenfosit oranı, ortalama trombosit hacmi ekinOkOkus Hastalığının sebep Olduğu pulmOner HipertansiyOnun cerraHi tedavisi tablo 1. Pulmoner Emboli Hastalarının Demografik Verileri Menduh Oruç1, Şehnaz Olgun Yıldızeli2, Sait Karakurt2, Bülent Mutlu3, Parametre Minumum Maximum ortalama Std.Deviasyon (±) Serpil Taş4, Mehmed Yanartaş4, Bedrettin Yıldızeli5 Yaş 30 84 62.68 15.88 1Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı, Diyarbakır Yatış süresi 1 22 9.20 4.64 2Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul 3Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, kardiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul 4Kartal Koşuyolu Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Bölümü, İstanbul 5Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul Giriş ve amaç: Ekinokokkozis, larva ve solucan şekli ile köpekler tara- fından bulaşan parazitik bir zoonozistir. Kistin büyük çoğunluğu karaciğer, akciğer veya her ikinde oluşur. Pulmoner kaynaklı hidatik kist hastalığı genellikle primer kardiyak yerleşimli, akciğer hidatik kist hastalığı veya rüp- türü sonucu gelişen ender bir durumdur. bu çalışmanın amacı pulmoner Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı 119 POSTER SUNUMLAR 6 – 10 Nisan 2016 arterin içini tutan pulmoner hipertansiyona yol açan hastalıklarla ilgili kli- Ps-24 TÜRK TORAKS DERNEĞİ nik deneğimlerimizi gözden geçirmekti. yöntem: Veriler 2011 ve 2015 yılları arasında pulmoner endarterek- Hastanede yatıŞ sırasında GeliŞen venöz tomi (PEA) ameliyatı geçirmiş olan 324 hasta prospektif olarak incelendi. trOmbOembOlinin enGellenmesinde Hastane Bu hastalardan 9 hasta (7 erkek, 2 kadın ve yaş ortlaması 37, 5) pulmoner proToKolünün rolü hidatidosisinin teşhisi ile PEA cerrahisi için başvurdu. Bulgular: Pulmoner hipertansiyon (PH) ameliyat öncesi 5 hastada Leyla Pur Özyiğit1, Sinem İliaz2, Ayşe Bilge Öztürk2, Terman Gümüş3, belirlendi ve ortalama pulmoner arter basıncı (mPAP) 45 mmHg basıncın- Benan Çağlayan1, Levent Tabak1 daydı. The preoperative New York Heart Association(NYHA) sınıf dağılımı 1Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları ve Allerji Anabilim Dalı, İstanbul 3 hasta klas 3’de ve 5 hastanın klas 2’de olduğunu gösterdi. Ortalama altı 2Koç Üniversitesi Hastanesi, Göğüs Hastalıkları ve Allerji Bölümü, İstanbul dakikalık yürüme testi 210 metre idi. Veno-arteryel ECMO’nun yerleşmesi 3VKV Amerikan Hastanesi, Radyoloji Bölümü, İstanbul ve pnomonektomi dışında hemoptizinin tedavisi için uygulandı. Sistolik ve pulmoner arter basıncı (PAP) cerrahi sonrası 65 mmHg ve 35 mmHg den Giriş ve amaç: Venöz tromboembolizm (VTE) hastane ölümlerinin 35 mmHg ve 20 mmHg’a anlamlı bir şekilde düştü (P < 0.001 and P < en sık önlenebilir nedenlerinden biridir. Profilaksi yaklaşımlarının yeterli 0.001, sırasıyla). ve etkin kullanımı ile bu konuda başarı sağlandığı bilinmektedir. Ancak tartışma ve sonuç: Bu çalışma literatür olarak akciğer hidatik has- VTE profilaksisi, endikasyona rağmen, hastanede yatan hastaların çoğun- talarının en büyüğüdür. Mortalite oranları yüksek olmasına ragmen pul- luğuna uygulanmamaktadır. Hasta güvenliğini arttırmak amacıyla has- moner endarterktomi pulmoner arter hidatik kisti çıkarmak için en etkili tanemizde 2013 yılı Ocak ayından itibaren VTE protokolü kullanılmaya tedavi olmaya devam etmektedir.. Etkili medical tedavi kistin tekrarlanma- başlanmıştır. Bu protokol çerçevesinde yatan her hasta için, mevcut riski sından kaçınmak için gereklidir. Yüksek mortalite oranları, riski ve ekinok- ve önerilen profilaksi yaklaşımını belirlemeye yönelik bir form doldurulma- kok hastalığının teşhisi ile hastaların değerlendirlmesi özel PEA merkezle- sı zorunlu hale getirilmiştir. Çalışmamızda mevcut protokolün hastanede rinde yapılması gerekir VTE gelişimi üzerine etkilerini değerlendirmeyi amaçladık. yöntem: 2014 yılında yatan her hasta için VTE profilaksi formu dol- anahtar kelimeler: hidatik kist, pulmoner hipertansiyon, pulmoner endarterektomi, hemoptizi. durulmuş ve önerilere %80 oranında uyum gerçekleşmiştir. Çalışmamızda VTE protokolü öncesinde (2012 yılı) ve protokole kabul edilebilir uyumun elde edildiği yılda (2014 yılı) hastanemizde yatış sırasında objektif yöntem- lerle tanı almış tüm pulmoner tromboemboli (PTE) ve derin ven trombozu (DVT) olguları tespit edilmiş ve bu olguların demografik ve klinik özellikleri Ps-23 retrospektif olarak karşılaştırılmıştır. kist Hidatide bağlı pulmOner HipertansiyOn Bulgular: Hastanede yatış sırasında 2012 yılında 13 (yaş ortalaması 55±16, %33 kadın) ve 2014 yılında 16 (yaş ortalaması 67±14, %58 ka- tedavisi: pulmOner endarterektOmi dın) olguda VTE gelişmiştir. Bu hastaların VTE profilaksisi alma oranında VTE protokolü sonrasında artış olmamıştır (p>0.99). 2014 yılında VTE Menduh Oruç1, Şehmaz Olgun Yıldızeli2, Çağatay Çetinkaya3, Bihter geçiren hastaların yaş ortalamasının ve kemoterapi alma oranının daha Sayan3, Bülent Mutlu4, Serpil Taş5, Mehmed Yanartaş4, Bedrettin Yıldızeli3 yüksek olduğu gözlenmiştir (p=0.04, p=0.02). Ayrıca 2014 yılında embo- 1Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi,Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı, Diyarbakır li tanısına kadar geçen hastanede yatış süresinin 2012 yılına kıyasla daha 2Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul uzun olduğu görülmüştür (7±7.3 vs. 14±10.4, p=0.005). 3Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul tartışma ve sonuç: Hastanede yatış süresinin uzaması ve artan risk fak- 4Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, kardiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul 5Kartal Koşuyolu Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul törleri, uygulanan VTE protokolünden beklenen klinik etkinliğin kanıtlanabi- lirliğini güçleştirmiştir. Bu bulgulara rağmen, hastane stratejisi olarak belirlenen Giriş ve amaç: Hidatik kist hastalığının etkeni cestod grubuna ait bir profilaksi amaçlı protokollerin, sağlık çalışanlarında VTE konusunda farkın- yassı solucan olan Echinococcus granulosus’dur. Pulmoner arter içerisin- dalığı ve hastane yatışı boyunca hasta güvenliğini arttırdığı düşünülmektedir. de hidatik kist görülmesi çok nadir bir durumdur. Bu çalışmanın amacı anahtar kelimeler: Venöz tromboemboli, derin ven trombozu, pulmoner pulmoner arter içine yerleşen ve pulmoner hipertansiyona (PH) yol açan tromboemboli, profilaksi hastalar ile ilgili klinik tecrübemizi gözden geçirmekti. yöntem: 2011 ve 2015 yılları arasında pulmoner endarterektomi (PEA) ameliyatı geçirmiş olan 324 hasta prospektif olarak incelendi. 9 has- ta (7 erkek, 2 kadın ve yaş ortalaması 37,5 yıl) pulmoner hidatidosisinin teşhisi ile PEA cerrahisi için başvurdu. Serebral ekinokokkozis gelişen bir KoAH hasta operasyon öncesi kaybedildi. Sekiz hasta ameliyat edildi. Yedi hasta ameliyat öncesi albendazol tedavisi almakta idi. Ps-25 Bulgular: Pulmoner hipertansiyon ameliyat öncesi 5 hastada vardı. Sepsis (n=1) ve masif hemoptizi (n=2) nedenleri ile mortalite toplam 3 GöğÜs Hastalıkları uzmanlarına dÜzenli hastada görüldü. Sistolik ve ortalama pulmoner arter basınçları cerrahi kOntrOle Gitmeyen kOaH Hastalarının sonrası 65 mmHg ve 45 mmHg den 35 mmHg ve 20 mmHg’a anlamlı bir değerlendirilmesi şekilde düştü (P < 0.001 and P < 0.001, sırasıyla). Beş hasta postoperatif 10.günde problemsiz olarak taburcu edildi. Ortalama takip süresi 23 ay idi Muzaffer Onur Turan1, Arzu Mirici2, Pakize Ayşe Turan3 ve tüm hastalarda önemli klinik düzelme görüldü tartışma ve sonuç: Bu çalışma literatürde bildirilen en geniş akciğer 1Gelibolu Devlet Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Bölümü, Çanakkale hidatik serisidir. Yüksek mortalite oranlarına rağmen pulmoner endarte- 2Çanakkale 18 Mart Universitesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Çanakkale 3Çanakkale Devlet Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Bölümü, Çanakkale rektomi, pulmoner arter hidatik kist tedavisinde en etkili tedavidir. Eki- nokokkal hastalığı olan hastalarda cerrahi tedavinin kar-zarar değerlendi- Giriş ve amaç: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH),komplike rilmesi bu konuda uzmanlaşmış pulmoner endarterektomi merkezlerince bir hastalık olup hastalarda risk faktörlerine maruziyet, mevcut hastalık yapılması gerekmektedir. durumu, semptomlar, tedavi etkinliğininin düzenli olarak değerlendiril- anahtar kelimeler: Hidatik Kist, Pulmoner Hipertansiyon, Pulmoner mesi ve bu izleme dayalı olarak tedavinin düzenlenmesi gerekmektedir. Endarterektomi, Hemoptizi. Göğüs hastalıkları polikliniğine ilaç yazdırmaya gelen veya rapor için başvuran,düzenli poliklinik kontrollerine gelmeyen KOAH hastalarında mevcut hastalık durumu ve tedavinin değerlendirilmesi amaçlandı. yöntem: Çalışmaya, Ocak-Haziran 2015 tarihleri arasında Gelibolu Devlet Hastanesi göğüs hastalıkları polikliniğine, sadece ilaç yazdırmak için başvuran ve son 1 yıl içerisinde göğüs hastalıkları doktorları tarafın- dan değerlendirilmemiş hastalar (çalışma grubu) ve kontrol amaçlı düzenli gelen hastalar (karşılaştırma grubu) dahil edildi. Hastalara solunum fonk- siyon testi (SFT) ve inhaler cihaz kullanım becerisini değerlendiren bir test uygulandı. 120 Türk Toraks Derneği 19. Yıllık Kongresi • Program ve Bildiri Kitabı
Description: