C M la u d in e o n t e il ÖZGÜRLÜK ÂŞIKLARI JEAN-PAUL SARTRE İLE SIMONE DE BEAUVOIR’IN 20. YÜZYIL SERÜVENİ m ı FRANSIZCA ASLINDAN ÇEVİREN ELİF GÖKTEKE Claudine Monteil ÖZGÜRLÜK ÂŞIKLARI Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir’m 20. Yüzyıl Serüveni Can Yayınlan: 1486 Yaşam: 97 Les amants de la liberté, Claudine Monteil ©•Editions nol, 1999 © Can Sanat Yayınları Ltd. Şti., 2005 Bu kitabın yayın haklan Onk Ajans aracılığıyla alınmıştır. 1. basım : 2005 Yayına Hazırlayan: Esra Özdoğan Kapak Tasarımı: Erkal Yavi Kapak Düzeni: Semih Özcan Dizgi: Gelengül Çakır Düzelti: Rılya Tükel Montaj: Mine Sarıkaya Kapak Baskı: Çetin Ofset İç Baskı: Özal Basımevi Cilt: Eko Ofset ISBN 975-07-0564-5 CAN SANAT YAYINLARI LTD. ŞTİ. Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75 - 252 59 88 - 252 59 89 Eax: 252 72 33 http://www.canyayinlari.com e-posta: [email protected] Claudine Monteil ÖZGÜRLÜK ÂŞIKLARI Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir’ın 20. Yüzyıl Serüveni BİYOGRAFİ Fransızca aslından çeviren ELİF GÖKTEKE CAN YAYINLARI Claudine Monteil, 1949’da doğdu. Fransa’nın önde gelen ka dın haklan aktivistlerinden biri olan Monteil, doktora çalış masını 1984 yılında Nice Üniversitesi’nde Simone de Beau voir üstüne yaptı. Sonradan yakın bir dostluk kurduğu Beau- voir’la birlikte uzun yıllar kadın hakları uğrunda savaşım ver di. 1980’de yayınlanan Simone de Beauvoir: Le Movement des Femmes (Simone de Beauvoir: Kadın Hareketi) adlı kitabında, Beauvoir’m kadın hareketi içindeki etkinliklerini ve yerini anlattı. Monteil’in bir başka önemli kitabı da, Beauvoir ile kız kardeşi ressam ve feminist Hélène de Beauvoir’ın yaşam öy külerini anlattığı Les soeur Beauvoir’dır (Beauvoir Kardeş ler). Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir’ın 20. yüzyılda ki düşünsel ve yazınsal serüvenlerini anlattığı Les amants de la liberté (Özgürlük Âşıkları) adlı yapıtı ise 1995’te yayınlandı. Elif Gökteke, 1970 yılında Ankara’da doğdu. Editörlük ve çe virmenlik yapıyor. Aralarında Gustave Flaubert, Jules Verne, Tristan Tzara, Bohumil Hrabal, Olivier Rolin’in de bulunduğu birçok yazarın yapıtını dilimize kazandırdı. Hélène de Beauvoir ve Lionel de Roulet’yi sev gileriyle kuşatan Annick, Carol, Cecelia, Chantai, Michel, Monique, Sandro, Thérèse, Victor ve Yolan- da’ya; Hélène Benbaruk, Rebecca Chalker, Emmanu elle Escal, Liliane Lazar, Philippe Legrand, Mic hèle Mazier, Patrick Pommier, Jacqueline Rey, Ju dith ve Norman Stein ve Anne Zelensky’ye; Ömrünün otuz beşinci yılında, hastalıkla ya şama sevincini kınlan Françoise Montangon’un anısına. Önsöz Bu anlatı Simone de Beauvoir ve Jean-Paul Sartre’ın yaşamından özgürce esinlenilerek yazılmıştır. Hélène de Beauvoir’a en içten teşekkürlerimi suna rım. Bu kitaptaki birçok bölüm, onun yaşamının son yir mi beş yılı boyunca, çoğunlukla müteveffa eşi Lionel de Roulet eşliğinde yaptığımız sohbetlerden doğdu. Elbette, Simone de Beauvoir’la yaşamının son on altı yılında yaptığım görüşmelerin de bu kitaba pek çok kat kısı oldu. O yıllarda Fransa’da kadın hakları konusunda birlikte çetin bir savaşım veriyorduk. Onun yapıtlarını ve siyasal bağlanma’sını’ ele aldığım doktora çalışmamla ilgili yorumlarının çok yararı dokundu. Ayrıca, araştırmalarımda bana yardımcı olan Simone de Beauvoir Derneği’nin başkanı Yolanda Astarita Pat terson ile derneğin sekreteri Liliane Lazar’a da teşekkür borçluyum. XX. yüzyıl ve Soğuk Savaş uzmanı tarihçiler Claire Mouradian ile Françoise Thom’un saptamaları be nim için son derece değerliydi. Isabelle Stal, Jean-Paul Sartre’ın felsefi yapıtları konusundaki eleştirel bakışını paylaştı benimle. Rebecca Chalker ve Cecelia Yoder des tek ve cesaret verdiler. Patrick Pommier metni yayınlan madan önce okuma inceliğini gösterdi. Hepsinin katkısı son derece değerli. ’ Bu kitapta, PVansızca’da ‘çağının dünyasına, toplumuna ait olduğunun bilincine vara rak, basit bir seyirci konumunda kalmayı reddeden, düşüncesini (/sanatını) bir davanın hizmetine sunan entelektüelin (/sanatçının) edimi ya da tavrı’ anlamı taşıyan engage ment sözcüğünün karşılığı olarak ‘bağlanma’ terimi kullanılmıştır. (Çev.) Her iki yazar üstüne ek bilgi isteyen okurlar kitabın sonundaki bibliyografyaya başvurabilir. Özellikle Michel Contât ve Michel Rybalka’mn yazılarından, Sartre’ın ro man türündeki yapıtlarına ilişkin Pléiade dizisinden çı kan ve yazarın hem felsefesine hem de hayat arkadaşına ilişkin temel bilgiler içeren ciltten, Annie Cohen-Solal’in Sartre biyografisinden ve Deirdre Bair’m Simone de Beauvoir biyografisinden yararlanabilirler. Son olarak da Simone de Beauvoir’ın anıları, hem Sartre-Beauvoir çiftinin yaşamı hem de XX. yüzyıl tarihi konusunda tükenmez bir bilgi ve düşünce kaynağıdır. Claudine Monteil Giriş Binanın kapısı boğuk bir gürültüyle kapandı. Pa ris’e inceden inceye yağmur yağıyordu. Nisan ayı serin geçiyordu. Bej yağmurluğuna sarınmış Simone de Beauvoir küçük adımlarla Schoelcher Sokağı’ndan Raspail Bulvarı’na doğru yürüdü. Birden çıkan şiddetli rüzgâr, tozlan ve polenleri savurdu, onu Vavin Kavşağı’ ran tam ortasında yakaladı; yetmiş yedi yıl önce burada, La Rotonde Kahvesi’nin üstündeki, ailesine ait apart man dairesinde doğmuştu Beauvoir. Kaldırıma çıkınca adımlarını yavaşlattı, saatine baktı. Randevusuna gecik mesi söz konusu değildi. Çocukluğundan beri değişmez takıntılarından biriydi dakiklik. En küçük gecikme onu endişeye boğardı. Yolu uzatmak için yeterince zamanı vardı. Edgar- Quinet Bulvarı’na doğru saptı, Montparnasse Mezarlığı’ nın duvarları boyunca ilerledi ve ana kapıdan bu sessiz lik mekânına dalıverdi. Sağ tarafta, hayat arkadaşının ebedi istirahatgâhı bulunuyordu, gösterişsiz, sade. Rüzgâr sert esiyor, bulutlan sürüklüyordu. Paris’in sol yakası üstünde bulutlar dağıldı, gökyüzü açıldı. Ağaç lı yollarda gezinenler vardı. Bahçıvanlar ve ameleler işle riyle uğraşıyorlardı. Kimsenin onun varlığına aldırdığı yoktu. Gönlünde onca değerli yer tutan mezann önünde tek randevusu olan Beauvoir değildi: Japonlar ellerinde bir kitap, fotoğraf çektiriyordu; az ötede bir grup genç gevezelik ediyordu. Ziyaretçilerden hiçbiri onu tanıma mıştı. Kendini belli etmeden orada bulunanlara yaklaştı, anıtın karşısına konmuş küçük banka oturdu, sağanağın ilk damlalarına aldırmadı. Düşünceleri oradan oraya sürükleniyordu. Sartre’ın onu kederiyle baş başa bırakarak göçüp git tiği 15 Nisan 1980’den beri beş yıl geçmişti. Mezar taşına, yazarın adı siyah harflerle kazınmıştı. Altına boş bir alan bırakılmıştı. Günün birinde bu boş yere, ömrünün elli bir yılını paylaşan erkeğin adının yanı başına onun adı gelecekti belki. Artık yanıtları bilen bir tek oydu, aralarındaki hiç bitmeyen diyalog, monologa dönmüştü. Sartre’a seslen meyi çok arzuluyordu ama biraz beklemeyi, ziyaretçilere bakıp oyalanmayı, konuşmalarını dinlemeyi yeğledi. Genç bir kadın tanıdı onu. Fısıldaşmalar yükseldi ve kü çük topluluk onu anılarıyla bırakarak geri çekildi. Sonunda Sartre’la baş başa kalmıştı. Bir güneş ışını yüzünü okşarken, ‘Yine de güzel bir hayatımız oldu,’ di ye mırıldandı kendi kendine. Vakit ilerliyordu. Ayağa kalkmak için temkinli bir el hareketiyle ban kın arkasına tutundu ve La Coupole’de kendisini bekle yen öğle yemeğine doğru, güçsüz adımlarla uzaklaştı.