ORTA ASYA TÜRK VE AMERİKA KIZILDERİLİ ŞAMANLARININ GİYSİLERİ Ahmet Ali ARSLAN* Üzerinde araştırma yaptığımız konuya Avrupa ve Amerikalılar “Şamanizm”, Ruslar, “Şamanstvo” diyorlar. Konuya yakın ilgisi olan milletler bu kelimeyi kendi dillerinde söylüyor ve anıyorlar. Altay, Hakas, Tuva Türkleri “kam”, Saha-Sire Türkleri “oyun”, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Afganistan Türkleri “bahşı” veya “bakşı” , Buryatlar ve Moğollar “bo”, Eskimolar “angakok”, Kuzey Amerika yerli Kızılderili kabilelerinden Komançiler “puhakut” diyorlar. İnsanlık tarihi boyunca hiçbir inanç, Şamanizm kadar, kendi etrafında tartışma çıkarmamış ve bilinmeyen ellerde, kendisini çıkmazlar içine bu denli sürüklememiştir. Bu konuyla ilgilenen sıradan insanlar, bilim adamları ve dinî sistemlerle uğraşan din sosyologları kendilerine “Şamanizm nedir, kime şaman denir, tarihî başlangıcı nereye kadar uzanmaktadır?” sorularını devamlı olarak sormuşlardır. Şaman kimdir; kime Şaman denir; nasıl seçilir veya nasıl Şaman olunur; Şaman bir din adamı mıdır; hipnozcu, hokkabaz, şarlatan veya akıl hastası mıdır? Bütün bu sorular cevabını aramaya devam ediyor. Rusya’da, Amerika, Büyük Britanya, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Finlandiya, Hindistan, Çin, Japonya ve İsveç’te üniversiteler kendi bünyelerinde, içinde Şamanizm uzmanları olan akademik ve bilimsel araştırma merkezleri ve disiplin dersleri okutulan bölümler kurmuşlardır. Türkiye, antropolojik, etnografi k, folklorik açıdan bakıldığında, üniversitelerinde Şamanizm dersleri okutulmayan ve uzman yetiştirilmeyen ülkeler grubuna dâhildir. Avrupalı bilim adamları ve araştırmacılar Şamanizm ile XVII. asırda gezginlerin, seyyahların, diplomatların ve bazı araştırmacıların yayımladıkları notlarla tanışmışlardır. Bu kaynaklar giderek artmış ve bu konuda yazılanlar XIX. asırda çoğalmış ve XX. asırda insanların beklentilerinin aksine Şamanizm’le ilgili araştırma ve çalışmaların geçmişle kıyaslandığında bir hayli çoğaldığı görülmüştür. Şamanizm’in yalnız Merkezî Asya, Sibirya, Batı Avrupa’da doğmuş olduğunu ve buralarda yaşamakta olduğunu iddia eden araştırmacıların yanında, bazı bilim adamları Şamanizm’in Asya, Kuzey ve Güney Amerika, Afrika ve Kafkaslarda doğduğunu ve yaşamakta olduğunu iddia etmektedirler. * Yrd. Doç.Dr., Selçuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İngilizce Öğretmenliği Ana Bilim Dalı 52 Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni Üzerinde metalden kesilerek yapılmış kuş ve çeşitli hayvan şekillerini taşıyan bir Şaman’ı, yüzü kapalı, boynuzlu maskesiyle gören sıradan bir insan ona hayran olur ve çok şaşırır. Şaman’ı gördüğü an, hayatı boyunca hafızasında kalır. Şaman’ın elindeki “bengir”iyle yürekleri hoplatan dansıyla kendi “balağan”ında yarattığı atmosferi unutmak pek kolay bir iş değildir. Şaman’ın bu dansını görenler irkilir. Bazıları ürperti geçirir ve korkar. “Balağan”ın içindeki ocaktan yükselen loş ateşin ışığında yaşanan bu an, kolayca hafızalardan çıkmaz. Bizim Türk Kamlığı olarak bildiğimiz, Şamanizm’in, tek tanrılı dinlerde görüldüğü gibi bir inanç sistemi ve kesin kuralları mevcut değildir. Şamanizm’i tarif ederken ona, Orta Asya ve Sibirya bölgesini çevreleyen dinlerden, çeşitli yollarla etkilenmiş ve zamanla kendi kültür kimliğini oluşturmuş bağımsız bir “kültür ocağıdır” denilebilir. Yaptığımız saha araştırmalarından çıkardığımız sonuca göre, Türk Şamanizmi; Orta Asya, Batı ve Doğu Sibirya Türk kültürü başta olmak üzere, geniş anlamda Türk Dünyasının yaşayıp, bugüne kadar yaşattığı Türk kültürünün bel kemiğidir denilebilir. Türk kültürü, bir anlamda, Şamanizm ekseni etrafında döner. Orta Asya, Batı ve Doğu Sibirya “tayga”larına yaptığımız saha araştırmaları sırasında, Saha Sire’de bile, Türk topluluklarının, Sahaların söyledikleri gibi belirtmek gerekirse; “uluslar”ın yaşadıkları ve geçimlerini temin için yaptıkları işlere bağlı olarak, Şaman inancıyla ilgili unsurlar ve yakarışlar büyük değişiklikler göstermektedir. Saha Sire’nin başkenti Yakutsk ve çevresinde geçimlerini balıkçılıkla sağlayan Sahaların bölgesinden, daha kuzeye doğru uzaklaştıkça, deniz memelileri avlayan ve Şaman kültürü içinde yaşayan topluluklarla, ren geyiği sürülerine çobanlık eden Sahaların Şaman gelenekleri ve merasimlerinde mutlak ve kesin hatlarla ayrılmış farklılıklar göze çarpmaktadır. Kesin olarak, Orta Asya ve Sibirya Türkleri arasında yaşamakta olan Türk Şamanizmi’nin nerede ve ne zaman başladığını tespit etmek oldukça güçtür. Elimizde mevcut tarihî kalıntılar ve Sibirya’da kayalara çizilmiş tarih öncesi kaya resimlerinden ilk Türk Şaman geleneğinin Sibirya’nın kuzeyinde yaşayan Türk topluluklarından yaban hayvanları avlayarak onlarla hayatını devam ettiren ve hayvanların “ruh dünyası”yla bağ kurduklarını söyleyerek yaşayan, Türk toplulukları arasında doğup yayıldığını söylemek mümkündür. Türk Şamanizmi’nin doğuş, gelişme ve yayılma tarihini kesin hatlarıyla tespit etmek oldukça karmaşık ve zor bir iştir. Sosyal antropoloji metot ve tekniğiyle tespit edilen folklor, halk inançları ve bunların en önemli kolunu oluşturan destan numuneleri, fi ziki antropoloji ve tarih ilmiyle uğraşan bilim adamlarının ve uzmanlarının taleplerine cevap verememektedir. Bu sahada çalışan bilim adamları, kesin fi ziki delil istiyorlar. Oysa sosyal antropoloji ve folklor uzmanlarının elde ettikleri sözlü halk edebiyatı ürünleri üzerlerinde herhangi bir tarih taşımıyorlar. Kesin tarih tespit etme konusunda asıl Orta Asya Türk ve Amerika Kızılderili Şamanlarının Giysileri 53 zorluk işte burada başlıyor. Sibirya “tayga”larında yaşayan Türk Şamanları’nın, ruhlarının kendi bedenlerinden çıkarak başka ruhlarla buluşması, gökyüzüne yükselip ve yeraltı dünyasına seyahat ederek yerin yedi kat derinliğine inmesi, oradan sağ olarak geri dönüp tekrar canlanması, gördüklerini etrafındakilere anlatması; bizlere Sibirya’da yaşayan Kuzey Türk Şamanizmi dairesi içinde yaşayan Türk Şamanları’nın ruhlarının, çifte görev yapabilecek bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir. Yapmış olduğumuz saha araştırması sırasında, Orta Asya ve Sibirya’da yaşayan Türk Şamanizmi’nin prensiplerinden ve özelliklerinden anladığımıza göre, Şaman’ın sahip olduğu “iki ruhtan biri”, Şaman trans vaziyetindeyken veya yarı uyku hâlindeyken, Şaman’ın bedenini korumaktadır. “Diğer ruhu”, Şaman’ın vücudundan çıkarak, serbest bir şekilde gökyüzünün derinliklerindeki veya yeraltındaki “kara ruhlarla” buluşabilmektedir. “İki ruhlu” Şamanlık, Sibirya Türk Şamanlığının en belirgin özelliklerinden biridir denilebilir. Sibirya Türk Şamanizmi’nin asıl ana kaynağını nereden aldığını tespit etmek ancak elde mevcut ve bundan sonra elde edilebilecek küçük parçaların birleştirilmesiyle mümkün olabilecektir kanaatini taşımaktayız. Sibirya’da kayalara çizilmiş tarih öncesi resimleri ve mağaralardan bulunan tarih öncesinden kalma fi ziki delillerden ve kalıntılardan hareket ederek, tarihin ilk çağlarından beri insanların tabiatüstü olaylara ve üstesinden gelemedikleri güç kaynaklarına büyük saygıyla yaklaştıklarını ve onlara olağanüstü değer verdiklerini anlamaktayız. Doğu ve Güney Sibirya’da bulunan tarih öncesine ait bölgelerden elde edilen belgeler, burada tarih öncesi dönemlerde yaşayan insanların, büyük bir güç kaynağına saygı duyma ve ona tapınma isteğinin, Taş Devri’nden de öte, yüz binlerce yıl öncesinden başladığını gösteriyor. Mircea Eliade, Shamanism: Archaic Techniques of Ectasy (1964) adlı eserinde, sözü edilen konuya açıklık getirerek, ruhların uçması ve seyahat etmesi esasını bünyesinde barındıran Şamanizm’in, Paleolitik çağda doğduğunu, Budizm içinde, Lamaizm ve hatta eski Uzak Şark ve Güney Asya topraklarında yaşayan inançlarla beslenip geliştiğini kaydetmektedir.1 Eliade’ın, Şamanizm’in doğuşunu Avrupa’ya ve Avrupa’da yaşanmış Taş Devri öncesine bağlamağa çalışması, Orta Asya ve Sibirya’da, bildiğimiz kadarıyla, tarihin var olduğu günden beri yaşayan insanların kayalara çizmiş oldukları resimleri gömemezlikten gelerek onların varlığını hiçe saymak gibi algılanabilir. En azından biz böyle düşünüyoruz. Orta Asya ve Sibirya’da bulunan kaya resimleri bilim adamları tarafından, ilk Türk Şamanizmi’nin, Milattan Önce iki bininci yıla kadar uzanan fi ziki delilleri olarak kabul edilmektedir. Baykal Gölü’nün çevresinde bulunan kaya resimleri, Şamanların, Milattan Önce iki bininci yılların ortalarında, Türk Şamanları’nın mevsimlik merasimler düzenlediğini göstermektedir.2 1 ELIADE, Mircea, Shamanism: Archaic Techniques of Ectasy, New York, 1964, s.11. 2 OKLADNİKOV, Alexey P., Neoliti i bronzovyi vek Pribaikala, Vol: III, Moskva, 1955, s. 344-348. 54 Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni Türk topluluklarının Sibirya ve civarında yaşadığı tarihî topraklarda Rus ve bağımsız bilim adamları tarafından 500 000 (beş yüz bin) den fazla kaya resmi tespit edilmiştir. Bu kaya resimlerinde, bu bölgede yaşayan Türk topluluklarının yaşadıkları hayat tarzı açıkça gösterilmektedir. En önemlisi; bu kaya resimleri arasında Türk Şamanlarının yer aldığı belirgin bir şekilde görülmektedir. Yazıyla belge bırakılma dönemi Türkler arasında henüz başlamadan önce, bu kaya resimleri Türk milletinin geçmişini bize kadar taşımış fi ziki tarih belgeleridir. Bu resimler, bazı yerlerde kayalara oyulmuş, bazı yerlerde ise, kayalara kabartma şeklinde işlenmiştir. Ural Dağları’ndan, Pasifi k Okyanusu’nun kıyılarına kadar uzanan 10 000 kilometrekarelik bir sahaya yayılmış olan bu kaya resimleri, bazı yerlerde yüz bin tanesi aynı bölge içinde yer almaktadır. Sibirya’da Türk topluluklarının hayatını anlatan kaya resimlerinin incelenip, çözülmesinde en büyük zahmeti, Rus bilim adamı Alexsey Okladnikov’un çektiğine şahit olmaktayız. Okladnikov’un tespit ettiği kaya resimleri arasında, özellikle, “elk”, Kanada geyiğinin, yaşadığı bölgelerde MÖ 2 ve MÖ 1. bin yıla ait Türk hayatını yansıtan kaya resimleriyle karşılaşmaktayız. Bu kaya resimleri, Asya Hunları ve diğer Türk topluluklarının hayatını anlatmaktadır. Amur Nehri’nin aşağı bölgesinde yaşayan Türk boylarına ait olduğu Rus bilim adamları tarafından kaydedilen Şaman maskeleri, büyük bir dikkatle kayalara işlenmiştir. Kaya resimleri arasında yer alan “insan iskeleti” şeklindeki tasvirler, etinden ayrıldığı açıkça belli olan Şaman fi gürleri ve maskeleri burada, Türk Şamanlarını sembolize etmektedir. Türk Şamanizmi’nde maskeler, kırsal bölgelerde olduğu kadar, orman ve orman yanı bölgelerde yaşayan Türk toplulukları arasında da bilinen ve kullanılan bir ayin aracıdır. Amur, Ussuri, Sufyun Nehirlerinin aşağı kısmında, Amur Nehri’nin Sakaçi- Alyan bölgesinde 19 kaya resminin yer aldığı büyük bir “resim” grubu bulunmuştur. Sakaçi-Alyan bölgesindeki bu kaya resimlerinde daha çok, Şamanların ruhlar âleminde gezerken tanınmamak için yüzlerine taktıkları maskelerden oluşan motifl er yer almaktadır. Bu kaya resimleri arasında insan iskeleti şeklindeki çizimler, Şamanların bazı hâllerde etinden ayrılarak, ruhlar âlemini gezdiklerini, sonra geri dönerek ve etlerini yeniden birleştirerek, eski hâllerine geri döndüklerini yolunda hâlâ yaşamakta olan bir Şaman inancını temsil etmektedir. Bu kayalıklara çizilen tarih öncesi kaya resimlerinde, Şamanların ruhlarından en çok yararlandıkları hayvanlar arasında ayı ve “mus” geyikleri yer almaktadır. Saha Sire’de (Yakutistan’da) kayalara çizilmiş resimlerden, özellikle Türk toplumunu ilgilendiren kaya resimlerinden, onların geçmişte nasıl hareketli bir hayat yaşadıklarını görebilmekteyiz. Bu kaya resimlerinde yer alan Türkler, Orta Asya Türk ve Amerika Kızılderili Şamanlarının Giysileri 55 genellikle at sırtında ve savaş durumunda gösterilmişlerdir. Lena Nehri’nin(Uluhan Örüs Nehri) kaynağına doğru, Kulenga bölgesinde yer alan kaya resimlerinde, silahlı ve savaşırken resmedilmiş atlılar görülmektedir. Rus bilim adamı A.P. Okladnikov, Angara Nehri ve onun kollarının oluşturduğu vadide, renkli, özellikle “kırmızı” renkle çizilmiş kaya resimleri üzerinde dikkatle çalışmıştır.3 Burada yer alan kaya resimlerinde çoğunlukla sürüler hâlinde hareket etmekte olan Mus geyiği, Kanada geyikleri görülmektedir. Bugün bile, Sibirya tundralarında ve taygalarında yaşayan Saha Türklerinin hayatında, geyik sürülerinin önemli bir yeri vardır. Dolayısıyla, bu bölgede yaşayan Türk Şamanlarının “geyik boynuzları”ndan yapılmış başlıklar takmasının ve geyik boynuzlarıyla bezenmiş maskeler takmasının sebebini anlamak zor olmasa gerek. Aynı kaynakta Okladnikov, bulunan kaya resimlerinden kayda alınan 1, 3, 4, 19, 20, 22–26, 34–38, 50–57, 153–156. levhalarda ve özellikle 13. levhada Türk atlısını göstermektedir. Angara Nehri’nin geçtiği vadide bulunan kaya resimlerinde, batılı bilim adamlarından bazılarının “horned devil-boynuzlu şeytan” diye tanımladıkları Şaman fi gürleri yer almaktadır4. Oysa Türk Şamanları arasında yaygın olan geleneğe göre, Şamanların, karanlık dünyaya ve ruhlar âlemine seyahat ederken, ruhlar âleminde kendi yakınları ve akrabaları tarafından tanınmamak için, yüzlerine bölgenin hâkim olduğu hayvanın boynuzlarından yapılmış “geyik boynuzlu” maskeler taktığını yapmış olduğumuz saha araştırmaları sırasında kaynağından öğrendik. Yakut Şamanları’nda “Ana Hayvan” veya “Hayvan Ana” ve bu arada eski Şamanların yaşayan ruhu büyük rol oynar. “Hayvan Ana”, Yakut Şamanı’na görünmeyen bir ruh şeklinde yardım eder. Bu ruh kendini ölüm veya doğum anlarında gösterir. Yakut Şamanları’na yardım eden gizli ruh, “Hayvan Ana”, çoğu zaman tüyleri demirden bir kuş şeklinde görünür. Tüyleri demirden olan bu koruyucu kuş şeklindeki “Hayvan Ana” Şaman’ın sahip olduğu ağacın bir dalında tüner.5 Ob–Uygurlardan olan Hanti ve Mensilerde, Şaman’ın mutlaka yedi tane yardımcı hayvanı olmalıdır. Hayvan şeklinde kendisini gösteren yardımcı ruhlar, Şaman’a çeşitli zorluklarda yardım ederler. Coğrafyanın değişmesi ile Şaman’a yardım eden bu hayvanların da türleri coğrafyaya bağlı olarak değişir. Şamanlara yardım eden yedi yardımcı hayvan ruhu genellikle ayı, geyik, kurt, at, yılan, balık veya kuş şeklinde görünür. Kuş şeklindeki ruhlar, kuzeye doğru gidildikçe kartal ve baykuş şeklinde kendini gösterir. Sahillere yaklaştıkça, bu hayvanlar, Şaman’ın su altındaki seyahatine yardım eden çeşitli deniz hayvanları şeklinde görülürler.6 3 OKLADNİKOV, A.P., Petrogrify Angary, Leningrad, 1966. 4 OKLADNİKOV, age. 5 SIIKALA, Anna Leena, HOPPAL Mihaly, Studies on Shamanism, Budapest, 1992. s. 9. 6 SIIKALA, age, s. 9. 56 Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni Yakut Şamanları’nın, ruhî seyahat ve hastaları iyileştirmek için giriştikleri uğraşta kendisine yardım eden “Hayvan Ana” şeklindeki varlıklarla münasebetleri oldukça karmaşık görünür. Öbür dünyaya, yeraltı dünyasına ve denizlerin altındaki seyahatlerinde Yakut Şamanı’na yardım eden ruhlar Şaman’la beraber seyahat ederler. Şaman’a seyahatinde yardım eden ruh, coğrafyaya bağlı olarak o yörenin bilinen bir hayvanı kılığında eşlik eder. Yakut Şamanı, kötü ruhlara karşı uğraş verirken onlarla, “Hayvan Ana”lardan birinin kılığına girerek savaşır. Bu hayvanlar çoğunlukla geyik olmaktadır. Yardımcı ruhlar Yakut Şamanı’na öbür dünyaya yaptıkları seyahat ve mücadelesinde yardım eder. Yakutistan’da Türk Şamanların yaptıkları dinî ayinlerde kullandıkları en önemli alet ellerinde çaldıkları “bendir“dir. Yakut Şamanı, öbür dünyaya veya yeraltı dünyasına herhangi bir sebeple seyahat ederse, elinde çaldığı bendirle kendisine yön tayin eder. Bazen Şaman’ın yardımcılığını yapan başka bir şahıs, Şaman’a yol göstermek için devamlı olarak bendir veya davul çalar. Davulun sesini takip eden Yakut Şamanı öbür dünyadan veya yeraltı dünyasından yeniden ışıklı dünyaya geri döner. Davulun sesi kesilirse, Şaman öbür dünyadayken yolunu şaşırır ve yeraltında kalabilir. Davul, Yakut Şamanı’nın yeraltı dünyasında yaptığı seyahatinde ona yol gösterir. Yakut Şamanı’nın öbür dünyaya seyahatinde elindeki davul, Şaman’ın bindiği “At”, elindeki tokmağı ise “Kamçı”sıdır. Şaman’ın davulu, onun üzerine binerek yol aldığı ve bazen de gökyüzüne uçuşunu sağlayan en önemli bir unsurdur.7 Yakut Şamanları’nın öbür dünyaya ruhlarla konuşmak için gittikleri seyahatte kullandıkları davulun kasnağı ve elindeki tokmağı çok önemli bir unsur olarak görülür. Şaman’ın elindeki davulun etrafındaki çıkıntıların sayısı, Yakut Şamanı’nın gücünü ve “mertebesi”ni gösterir. Şaman’ın elindeki davulun kasnağı ve tokmağı, Yakut Türklerince çok mukaddes bilinen “Hayat Ağacı”nın dallarından yapılmıştır. Yakut Şamanı’nın elindeki davulun kasnağına gerilen deri ise, Şaman’a yardım etmek maksadıyla hayvan şekline girmiş “Ulu Ruhlar”ı temsil etmektedir. Yakut Şamanlarının kullandıkları davul–tokmaktan başka dikkati çeken en önemli unsurlardan biri de onların giydikleri elbise ve takındıkları bazı fetiş ve gerdanlıklardır. Şamanların giydikleri kıyafetler, Orta Asya, Kuzey Asya ve diğer bölgelerde birbirinden farklıdır. Kuzey Amerika’da yaşayan Inuit Şamanları ile Kuzey–Batı Sibirya Şamanlarının kıyafetlerinde büyük benzerlikler görülür. Kuzey–Batı Sibirya Şamanları ile Nentsy (Samoyed) Şamanları’nın giydikleri “baş bezekleri” büyük benzerlikler gösterir. Kuzey Amerika’da Bering Boğazı civarında yaşayan Kızılderili kabileleri ile Orta Asya, Güney Sibirya ve İç Asya Şamanları’nın baş bezemeleri arasında büyük paralellikler vardır.8 7 SIIKALA, age, s. 9. 8 SIIKALA, age, s. 10. Orta Asya Türk ve Amerika Kızılderili Şamanlarının Giysileri 57 Yakut Şamanları’nın giydikleri elbiseler tabaklanmış ve hasıl edilmiş deri veya dokuma kumaştan yapılmaktadır. Şaman elbisesinin üzerine çeşitli şekillerde kesilmiş, demir, metal, kemik, bunlardan başka insan ve hayvan ruhunu temsil eden, kumaştan kesilmiş insan veya hayvan şeklindeki fi gürler asılmıştır. Yakut Şamanları’nın sırtında, onların karanlık dünyaya yapmakta oldukları seyahatte yoluna ışık tutsun diye, metalden kesilmiş “ay” ve “güneş” şeklinde parçalar dikilir. Metalden kesilmiş ay ve güneş şeklindeki diskler, Yakut Şamanı’nın elbisesinin sırtını süsler. Yakut Şamanı’nın baş bezeğine, elbisesinin kollarına dikilen tüyler ve baş bezeğine ilave edilen geyik boynuzları, Yakut Şamanı’nın kullandığı hayvan ruhlarının kaynağını belirler. Bu tüy ve boynuzlardan, Yakut Şamanı’nın hangi hayvanların ruhundan yararlandığını öğrenmek ve anlamak mümkün olur. Altay bölgesindeki Şamanların elbisesini “kartal” ve “baykuş” teleği Kuzey Sibirya’da ise, geyik boynuzu, Samoyed ve Ket’lerde ise, ayı tırnağı kullanılır.9 Yakut Şamanları elbiselerine demir ve metallerden başka çeşitli hayvan kemikleri de asmaktadır. Yakut Şamanı’nın dinî merasimlerde giydiği elbisesi başka bir kabileye verilemez veya satılamaz. Şaman’ın kullandığı ve üzerinde sembollerini taşıdığı yardımcı hayvanların ruhları, ancak o Şaman’ın mensup olduğu yöre ve kabileye aittir. Eğer Yakut Şamanları’ndan birisi kendisine yardım eden ruhları serbest bırakmak istiyorsa, o zaman sırtındaki Şaman hırkasını çıkarır ve ormanda bir ağacın dalına asar. Şaman’a yardım eden ruhlar, kendi rızaları ve istekleri ile Şaman’ın elbisesinden ayrılır ve arzu ettikleri herhangi bir Şaman’ın merasim elbisesinde yer alırlar. Angara Nehri’nin geçtiği vadide bulunan kaya resimlerindeki “boynuzlu” Şaman fi gürlerinin yanı sıra, Kamennyy Ostov bölgesinde “etinden sıyrılmış” sadece iskelet şeklinde görülen Şaman resimlerini görmekteyiz. Türk Şamanları’nın “etinden ayrıldıktan” sonra, ruhlar âlemine seyahate çıktığını, geri döndükten sonra tekrar ayrılan parçaları yerine koyarak, ayağa kalkıp yürüdüğünü Saha Sire’ye yaptığımız saha araştırması gezisinde yerli Şamanlardan ve folklor sahasının yerli bilim adamlarından dinledik. Baykal Gölü civarında Bukhta Aya’da bulunan kaya resimlerinin MÖ 2 bininci yılda bu bölgede yaşayan Türk boylarına ait olduğu A. P. Okladnikov tarafından dile getirilmektedir.10 Burada bulunan Şaman resimlerinin “iki boynuzlu” maskelerle çizildiğine değinen Okladnikov, bunların hayvan fi gürleriyle ve iskelet şeklinde resmedilmiş Türk Şamanları olduğunu anlatmaktadır.11 Bu kaynak özellikle Türk 9 SIIKALA, age, s. 10. 10 OKLADNİKOV, A.P., Petroglify Baykala-pamyatniki drevney kultury naradov Sibirii, Novosibirks, 1974. 11 OKLADNİKOV, age özellikle 4, 10 ve 19. levhalar. 58 Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni şamanlar üzerinde dikkatle durmakta ve bazı kaya resimlerinin Türk Şamanları temsil ettiğini kaydetmektedir.12 Tarih öncesi Türk boylarının yaşadığı Altay ve Tuva bölgelerindeki kaya resimleri, MÖ 4 bininci yıla aittir.13 Türklerin yaşadığı hayatı anlatan kaya resimleri çoğunlukla kayalara sivri uçlu bir aletle oyulmuş olarak günümüze kadar kayalar üzerinde yaşamıştır. Bunların yanı sıra, Elangash bölgesinde, kabartma tekniği ile kayalarda yer alan resimler görülmektedir. Bu resimlerden, Türklerin kışın fırtına ve kasırgasından korunmak için Altay bölgesini seçtikleri anlaşılmaktadır. Elangash bölgesinde bulunan kaya resimlerinde bugün bile bu bölgede yaşamakta olan “Yak” denilen Orta Asya bizonlarından yük hayvanı olarak yararlanıldığı ve “çift tekerlekli” arabaların kullanıldığı açıkça görülmektedir. Bu bölgede bulunan kaya resimlerinden özellikle 1 ve 68 numarayla kayda alınan kaya resimlerinde atın üzerinde, elinde bir bayrak tutan süvarinin Türk olduğu altı çizilerek Okladnikov tarafından ısrarla belirtilmektedir.14 Atlarıyla dörtnala giden iki süvarinin ise, Hun atlısı oldukları kayıtlarda yer almaktadır. Tuva Eli’nde, Yenisey Irmağı’nın kaynağına doğru, Uluğ Khema (Büyük Nehir) vadisinde birbirinden farklı bölgelerde bulunan kaya resimleri, Türk kültür tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Türk kamlığı ve Türk Şamanizmi’nin Türkler arasında yayılması noktasından ele alındığında, Uluğ Khema vadisinde bulunan çarpıcı güzelliğe sahip, birbirinden ilginç “boynuzlu” 70 Şaman maskesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.15 M.A. Devlet’in üzerinde çalıştığı kaya resimlerinden kayda geçen, özellikle, 4– 7, 10–20 ve 68. levhalarda “boynuzlu şaman” fi gürlerinden sıkça bahsedilmektedir. Bu tutanaklar ve kayıtlar Türk kültür tarihi açısından oldukça ilginçtir. Bu maskelere Şaman kültürü açısından yaklaşıldığında, 70 Şaman maskesinin her birinin kendi başına bir bilinmeyenin resmi olduğu ortaya çıkmaktadır. Yaptığımız saha araştırmalarından edindiğimiz bilgiye göre, Şaman, ruhlar âlemine yaptığı seyahatlerde, oralarda karşılaşabileceği kendi yakınları ve akrabaları tarafından tanınmamak ve onlardan korunmak maksadıyla takılmaktadır. Uluğ Khema vadisindeki Mugur Sargol bölgesinde bulunan kayalara çizilmiş bu Şaman maskelerinin yanı sıra, Bronz Çağına ait olduğuna inanılan “iki tekerlekli savaş arabaları” çizilmiştir. Türk kültürünün belgeleri açısından önemli olduğu kaydedilen kaya resimlerinden bir grubu da, Yenisey Nehri boyunca uzanan ve Hakas Elinde bulunan Oglakhty bölgesinde tespit edilerek kayda alınmıştır. Buradaki kaya resimlerinin MÖ 1. bin yıla ait olduğuna inanılıyor. Buradaki kaya resimleri arasında, özellikle, iki atı tek başına zapt etmeğe çalışan bir süvari dikkati çekmektedir. Bu kaya resimleri arasında ayrıca “sığır”ların 12 OKLADNİKOV, age özellikle 11 ve 12. levhalar. 13 OKLADNİKOV, A.P., Petrogrify doliny reki Elangash, Novosibirsk, 1979. 14 OKLADNİKOV, age özellikle 1 ve 68. levhalar. 15 DEVLET, M.A., Petrogrify Ulug-Khema, Moscow, 1976. Orta Asya Türk ve Amerika Kızılderili Şamanlarının Giysileri 59 da resmedildiğini görüyoruz. Buradaki kaya resimleri arasında atların “iskelet” şeklinde çizilmeleri dikkati çekmektedir.16 Şamanizm bazı kaynakların ve kişilerin kasıtlı olarak iddia et tikleri gibi, bir “din” değildir. Kendi başına bir dinî inanç ol madığı gibi, herhangi bir “mez- hep” veya “tarikat” hiç değildir. Şaman kültürü ve kamlık inanç ve prensipleri açısından bakıldığında, Orta Asya Türk kültür mirasımızın orta direğidir. Şaman kültürünü bu felsefeyle ve maksatla ele alır incelersek daha az yanılgıya düşer ve daha az yanlış yapmış oluruz. Orta Asya Türk toplulukları arasında Gök Tanrı inancı vardır. Eğer İslamiyet’ten önce Türklerin sahip oldukları din kastediliyorsa, Türkler Gök Tanrı dinine inanıyorlardı. Sözü edilen bu Gök Tanrı inancı bilimsel olar ak herhangi bir önyargıyla hareket edilmeden incelenecek olursa, tek Tanrılı dinlerden önce Orta Asya ve Sibirya Türklerinin inandıkları ve tek Tanrılı dinlere en yakın dinin Gök Tanrı dini olduğu gerçeği ortaya çıkar. Bugün Sibirya “taygaları” ve buzlarla kaplı tundralarında yaşadığına bizzat şahit olduğum Şaman kültürü, gün yüzü görmemiş karakter ve özellikleriyle Türk’ün henüz keş fedilmemiş tarihî hazinesidir. Bugün yaşan makta olan Türk kültürünün temelindeki köşe taşlarından biri olan Şaman kültürü çok değiş ik ve yanlış çarpık metotlarla “incelenmeğe” çalışılmış ve “din” olarak ortaya atılmıştır. Kesinlikle bu doğru değildir ve Şaman kültü rünün bir din olarak algılanması ve “Türklerin dinidir” tekerlemesiyle ortaya atılmasında ka ranlık maksatlar yatmaktadır diye konuya hassasiyetle ve dikkatle yaklaşmakta fayda görüyoruz. Bugün İslam di ni içerisinde yaşamakta olan, Şaman kültürünün ana ögeleri derinliğine ele alınıp incelendiğinde, İs lam’a en sadık ve İslam’ı en iyi şekilde yaşayan müm inlerin ve içinde namaz kıldığımız ibadethanelerin bile Şaman kültürü ile ne kadar iç içe yaşamakta ol duğunu görürüz. Türkler İslamiyet’i kabul etmişlerdir ve sahip oldukları eski Şaman kültürünü kabullendikleri Müslümanlık içine taşımış ve yaşayıp, yaşatmışlardır. Bugün, İslami yet’in yapısında ve özünde olmayan birçok Şaman âdet ve geleneğini İslamiyet’i sonradan kabul eden Türkler, hâlâ İslamiyet’in içinde yaşatmaktadırlar. Şaman kültürüne ait bazı inançların İslam dini içerisinde yaşatılmasının sebebi bu olsa gerek. Türklerin eski dinî inançları ko nusundaki tarihî bilgileri eski Çin kaynaklarından öğrenmekteyiz. Bu nunla ilgili en eski bilgiler Çinlilerin “Wey-Şu” ve “Sui- Şu” belgelerinde yer almaktadır. Bu iki belgede yer alan bilgiler hem birbiriyle uyuşmaz ve hem de kolay anlaşılmaz.17 Türklerin dinleri ve eski kültürleriyle ilgi li en eski bilgilerin tarihî Çin kaynaklarında gizli olduğunu biliyoruz. Birbirinden farklı olan Çin kaynakları 16 SHER, J. ve BLEDNOVA, N., Reportorie de Petroglyphs Asie Centrale, Paris, 1994. 17 GUMİLEV, L.N., Eski Türkler, İstanbul, 1999, s. 115. 60 Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni Türk dinini tam olarak izah edemediği için, bugün bu konuda araştır ma yapan Türk ve diğer milletlere mensup bilim adamlarını çıkmaza sokmakta ve ister is temez “Çin’in farklı kaynaklarındaki bilgiler birbiriyle tezat teşkil ediyor” şeklinde kayıtla rın düşülmesine sebep oluyor. Çin’in eski “Wey-Şu” belgelerine göre, Türkler dinî törenlerinde bazı dinsel seremo nileri yerine getirirken, hakan otağının kapısı nı mutlaka gün doğan tarafına getirilir. Haka nın otağa girişiyle, güneşin girişi arasında manevi bir bağ kurulmuş olur. Devletin başında bulunanların atalarının ruhuna, yine onlara ait olan mağaralarda yılda bir defa kurban kesilir. Bu gelenek aynı inançla bugün de devam etmektedir. Her yıl Mayıs ayının 10 - 20. günleri arasında halk nehir kena- rında toplanır ve Gök Tanrı’nın ruhuna kurban lar kesilir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Sahalar, bu bayramı, dinî maksatlı bu kutlamaları, her yıl Haziran ayının 21. günü Uluhan Örüs (Lena) Nehri boyunda toplanarak yerine getirirler. Burada her yıl büyük şenlikler yapılır. Gök Tanrı’ya kurbanlar kesilir. “Dağlar gibi et yen ir ve nehirler gibi bol kımızlar içilir.” Kurb anlar kesilip etler pişirilmeden ve kımızlar içilmeden önce, Şaman ilk önce “ateş”i doyu rur ve ona kesilen kurbanın etinin en yağlı ye rinden ve kımızın en iyisinden sunar. Birbirind en uzak köy ve kasabalarda yaşayan Türk boylarına mensup ve evlenme çağına gelmiş genç kız ve oğlanlar birbirlerini burada görüp beğenme şansını elde ederler. “Isıah” Bayramı, Sibirya Türklerinin sosyal yönünü sergilemesi bakımından ciddi olarak ele alınıp incelenme si gereken bir olaydır. Türkün özü ve kültür varlığı bu bayramın inceliklerinde gizlidir. Sib irya Türkünü anlamak ve onu keşfetmek için Isıah Bayramının bilinmeyen sırları nı çözmek gerek mektedir. Akdeniz sahilleriyle Çin’in Sarı Deniz’i arasındaki uzun yolu defalar ca kat eden Türk soylu kervancılar bu uzun yolculuk larında çok değişik kültürler ve inançlarla karş ılaşmış ve tanışma fırsatını elde etmişlerdir. Onlar, develerine yükledikleri denklerde ipek ve değerli mallar taşıdılar ama bunun yanında birbirinden değişik fi kir ve güzel sözleri değiş ik kültürlerin ürünlerini de bir yerden alıp başka bir iklime zihinlerinde ve beyinlerinde taşıdılar. İnsanlar bir yerden başka bir yere fi ziki olarak göç ettiklerinde mensup oldukları millete ait ulusal kültür varlıklarını da kendi leriyle beraber götürürler. “Işığı mukaddes bilme” inancı Saha Türkleri arasında yaygın olarak yaşamaktadır. Sibirya’ya 2001 yılının Mart ayında yaptığımız saha araştırması sırasında, başkent Yakutsk yakınlarında Ivan Gabışev-II’ nin me zarına giderken merhumun dul eşi bayan Dr. Gabışeva’nın Kangalas civarında Uluhan Örüs (Lena) Neh ri’nin donmuş suları üzerinde yağda kızartıl mış pişileri (Alaacı) bir “Güneş “şeklinde ka rın üzerine dizip sonra “Nuo” ya dua etmesi ondan yardım dilemesinin sebebi budur. Bu radaki “Nuo” hepimizin gözle görebileceği miz “Gökyüzü” demektir ve hiçbir açıklama ya gerek kalmadan “en ulu” manasının
Description: