Uluslararası Sosyal Ara(cid:1)tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 7 Sayı: 33 Volume: 7 Issue: 33 (cid:1) www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 MÜZ(cid:2)(cid:3)(cid:2)N EVRENSELL(cid:2)(cid:3)(cid:2) VARSAYIMI VE ETNOMÜZ(cid:2)KOLOJ(cid:2)DE EVRENSEL ARAYI(cid:4)I THE HYPOTESIS OF THE UNIVERSALITYOF MUSIC AND EXPLORATION OF THE UNIVERSALS IN ETHNOMUSICOLOGY ONUR (cid:4)ENEL•••• Öz Ço(cid:1)u kez sorgulanmadan kabul edilen bir varsayım olan müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i, müzi(cid:1)in herkes için aynı derecede anla(cid:2)ılabilir oldu(cid:1)unu ima eder. Ancak bu varsayımın tanımladı(cid:1)ı müzik Batı müzi(cid:1)idir ve bunu kabul edenlerin ortak yönü ço(cid:1)unlukla Batı kültüründe ya(cid:2)amı(cid:2) ya da ondan etkilenmi(cid:2) olmalarıdır.Batı müzi(cid:1)ini en geli(cid:2)kin müzik türü olarak kabul ederken di(cid:1)er müziklerin kapasitesini sınırlı görüp geri kalmı(cid:2) olarak tanımlayan görü(cid:2), Batı müzi(cid:1)inin evrensel olarak anla(cid:2)ılabilece(cid:1)i sonucuna ula(cid:2)mı(cid:2)tır. Bununla birlikte 20. Yüzyıldan itibaren giderek artan kültürler arası çalı(cid:2)malar herhangi bir müzi(cid:1)in ait oldu(cid:1)u kültürden gelmeyen bir kimse için anla(cid:2)ılır olmaktan uzak oldu(cid:1)unu ve müzi(cid:1)in anlamının seslerin olu(cid:2)turdu(cid:1)u düzenden kaynaklanmadı(cid:1)ını göstermi(cid:2)tir. Öte yandan müzik kavramlarındaki farklılı(cid:1)a ba(cid:1)lı olarak farklı kültürlerin müzikten beklentilerinin de farklı oldu(cid:1)u ve Batı ölçütleri ile yapılan bir yetkinlik de(cid:1)erlendirmesinin de geçerli olamayaca(cid:1)ı ileri sürülmü(cid:2), müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i bir yana bırakılıp müzi(cid:1)in kültürel göreceli(cid:1)i önem kazanmı(cid:2)tır. Müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i dü(cid:2)üncesinin ele(cid:2)tirisinin yanında etnomüzikolojide evrensel arayı(cid:2)ını konu alan bu makale ilk olarak evrensellik dü(cid:2)üncesinin geli(cid:2)imi, tonalite ve do(cid:1)u(cid:2)kanların evrensellik iddiasındaki yeri ile müzi(cid:1)in kültürel belirleniminin evrensellik dü(cid:2)üncesiyle kar(cid:2)ıla(cid:2)tırılmasını ele alacak, sonrasında ise evrensellik arayı(cid:2)ını farklı kültürlerin müzikal süreçleri arasındaki benzerlikleri kültürel, algısal ve psikofiziksel de(cid:1)i(cid:2)kenler ba(cid:1)lamında gerçekle(cid:2)tiren etnomüzikolojik perspektifi açıklayacaktır. Anahtar Kelimeler: Müzi(cid:1)in Evrenselli(cid:1)i, Do(cid:1)u(cid:2)kanlar, Müzik Kültürleri, Müzik Algısı. Abstract The Universality of music which is a hypothesis that is often accepted without thinking, suggest that music is understandable for everyone. But the music term in the hypothesis is identified as western music and people who advocatethat hypothesis are often grown up in western culture or affected from it. This idea which accept western music is the most advanced music type and capacity of the others are limited, arrived the conclusion that western music can be understand at the universal scale. However cross-cultural studies which increase since the 20th century illustrates that music can notbe understandable for a person who is not from its culture and meanig of music does not come from only sounds. Moreover it is suggested that depending on their different music concepts, music expectations of different cultures are different and evaluation of music can not be depend on only western concepts. So while concept of universalitywere leaving, relativity of music culture gained importance. This article which examine concept of the universality of music with exploration of the universals in ethnomusicology will illustrate development of hypotesis of universal music, place of tonality and harmonics in this hypotesis and comparsion of cultural determination of music with universality concept first. Than ethnomusiclogical perspective of exploration of the universals which illlustrate cultural, perceptual and psychophiscal factors in context of similarty between musical processes of different cultures will examine. Keywords: Universality of Music, Harmonics, Music Cultures, Music Percieve. (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) •(cid:1)Ar(cid:2). Gör. Dr., Düzce Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi(cid:1) - 872 - (cid:1) Giri(cid:1) Evrensellik, her toplum için geçerli oldu(cid:1)u dü(cid:2)ünülen durumları tanımlayan bir terimdir. Ancak biçimi toplum ya da kültür tarafından belirlenen olgular açısından evrensellik arayı(cid:2)ı en ba(cid:2)ından ba(cid:2)arısızlı(cid:1)a mahkumdur. Örne(cid:1)in din, ahlak ve normal tanımı gibi olgular toplumdan topluma önemli farklılıklar ta(cid:2)ır. Aynı (cid:2)ekilde toplumun ya(cid:2)am biçiminin bir yansıması olarak kabul edilebilecek müzik de her toplumda farklı bir görünüme sahiptir. Öyleyse (cid:2)u soru akla gelir: her toplumun kendine özgü bir anlayı(cid:2)la tanımladı(cid:1)ı müzi(cid:1)in evrensel oldu(cid:1)u nasıl öne sürülebilir? Müzi(cid:1)in evrensel oldu(cid:1)unu ileri sürenler müzikal anlamın yalnızca seslerle olu(cid:2)tu(cid:1)unu bu sebeple i(cid:2)itebilen herkes için e(cid:2)it derecede anla(cid:2)ılır oldu(cid:1)unu kabul eder. Bununla birlikte karma(cid:2)ık ve geli(cid:2)kin bir sistem oldu(cid:1)una inandıkları Batı müzi(cid:1)ini di(cid:1)er müziklerin evrimle(cid:2)mi(cid:2) hali olarak görürler. Bu ba(cid:1)lamda onlara göre e(cid:1)er tüm müzikler sonunda Batı müzi(cid:1)ine ula(cid:2)acak olan evrim sürecinin farklı basamaklarında yer almaktaysa müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i de bunun do(cid:1)al bir sonucu olacaktır. Böylece müzikler arasındaki farklılıklar da evrimin hangi basama(cid:1)ında oldukları ile açıklanır hale gelmi(cid:2)tir. Sömürgeler ça(cid:1)ından bugüne dek giderek artan bir biçimde Batı kültürü ve müzi(cid:1)inin tüm dünyaya yayılmı(cid:2) olmasıyla da beslenen müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i dü(cid:2)üncesi Batı müzi(cid:1)inin bu güçlü konumu sayesinde etnomüzikoloji dı(cid:2)ında yeterince sorgulanmadan kabul edilen bir varsayım olarak varlı(cid:1)ını sürdürmektedir. Müzi(cid:1)i yalnızca seslerden olu(cid:2)an bir düzen olarak tanımlamayıp müzik ara(cid:2)tırmasında kültürün önemini vurgulayan etnomüzikologlar, müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i dü(cid:2)üncesi kar(cid:2)ısında bir yandan her müzi(cid:1)i kendine özgü ve e(cid:2)siz olarak tanımlarken öte yandan tüm müziklerin kökeninde benzerlikler olup olmadı(cid:1)ını sorgulamı(cid:2)lardır. Evrenselli(cid:1)i tüm müziklerin kültürel, kavramsal, algısal ve biyolojik yönlerinde arayan bu yakla(cid:2)ım müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i dü(cid:2)üncesinden farklı olarak herhangi bir müzi(cid:1)in üstünlü(cid:1)ünü reddetmekte ve her müzi(cid:1)i kendi tarihiyle açıklamaktadır. Etnomüzikologların temsil etti(cid:1)i kültürler arası çalı(cid:2)malar müzikal algı ya da anlam in(cid:2)asında kültürün belirleyicili(cid:1)ini gözler önüne sererken insanların müzik yapma, müzi(cid:1)i algılama ve kullanma süreçlerindenevrensel ilkeler çıkıp çıkamayaca(cid:1)ını da ara(cid:2)tırmaktadır. Dolayısıyla bilimsel disiplin içinde geçmi(cid:2)in, farklı müzikleri Batı müzi(cid:1)inin geli(cid:2)imini açıklamak açısından önemli gören etnikmerkezci yakla(cid:2)ımı yerini kültürel görecelik ve algı mekanizması üzerine temellenen müzik ara(cid:2)tırmalarına bırakmı(cid:2)tır. 1.1 - Müzi(cid:5)in Evrenselli(cid:5)i Fikrinin Do(cid:5)u(cid:1)u ve Geli(cid:1)imi Müzik terimi ile aslında Batı müzi(cid:1)ini kast eden müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i iddiası,kökeni evrim kuramının sosyal yorumuna dek uzanan Batı toplumlarının di(cid:1)er toplumlardan üstün oldu(cid:1)u (cid:2)eklindeki dü(cid:2)üncenin bir parçasıdır. Darwin’in evrim kuramından yola çıkarak canlıların basitten karma(cid:2)ı(cid:1)a do(cid:1)ru geli(cid:2)ti(cid:1)i ve güçlü olanın hayatta kaldı(cid:1)ı gibi dü(cid:2)üncelerin sosyalbilimlerde de kar(cid:2)ılı(cid:1)ını bulması ve toplumların tıpkı canlılar gibi evrildi(cid:1)i dü(cid:2)üncelerinin ortaya çıkı(cid:2)ı, ister istemez farklı toplumların evrimin farklı basamaklarında yer aldı(cid:1)ı (cid:2)eklinde yorumlara sebep olmu(cid:2)tur. Toplumların geli(cid:2)im sürecinde benzer bir yolu izleyece(cid:1)inden hareket eden bu temel dü(cid:2)ünceevrim basamaklarının altlarında yer aldı(cid:1)ı dü(cid:2)ünülen toplumları “ilkel” olarak adlandırılırken evrim basama(cid:1)ının en üstüne de Batı toplumlarını yerle(cid:2)tirmi(cid:2)tir. Müzikbilimde de evrimcilik yakla(cid:2)ımı olarak beliren bu yakla(cid:2)ım Batı müzi(cid:1)ini en üst katmana yerle(cid:2)tirerek Batı dı(cid:2)ı müziklere “ilkel” gözüyle bakmı(cid:2)tır. Sonuç olarak tüm müziklerin zaman içinde Batı müzi(cid:1)ine evrilece(cid:1)i dü(cid:2)ünüldü(cid:1)ünden nihai hedef olan Batı müzi(cid:1)ini evrensel olarak görmek de günümüze dek süregelen bir dü(cid:2)üncenin temelini atmı(cid:2)tır.Guido Adler’in Avrupa, Asya ya da Avustralya’daki (cid:2)arkıların Batı (cid:2)arkılarının ataları oldu(cid:1)unu dü(cid:2)ünmesi ya da Curt Sachs’ın Avrupa dı(cid:2)ı ülkelerin müziklerini tarih öncesi dönemin kalıntıları olarak görmesi bu ba(cid:1)lamda örnek verilebilir. Esasen “egzotik” olarak adlandırılan Batı dı(cid:2)ı müziklerin incelemeye de(cid:1)er bulunması da Batı müzi(cid:1)inin evriminin ipuçlarının bu müziklerde oldu(cid:1)u dü(cid:2)üncesi ile ilgilidir. Batı dı(cid:2)ı müzikleri hem kendi içinde hem de Batı müzi(cid:1)i ile kıyaslayan bu disiplin daha sonradan kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmalı müzikoloji olarak adlandırılacaktır.Müzi(cid:1)i kültürel etkenleri göz etmeden sadece tını, uslup ve nota olarak de(cid:1)erlendiren bir disiplin olan kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmalı müzikolojidünya müziklerinin kar(cid:2)ıla(cid:2)tırılarak incelenmesiyle kültürler arası (cross-cultural) evrensellere dayanan genel bir müzik teorisi - 873 - (cid:1) geli(cid:2)tirilebilece(cid:1)ini ileri sürmü(cid:2)tür (Kaplan, 2008: 52, 65, 105-108;Brown ve Jordiana, 2011: 229- 230). Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)üne1ili(cid:2)kin dü(cid:2)üncelere 19.yüzyılda yo(cid:1)un olarak rastlanır. Avrupa dı(cid:2)ındaki insanların müziklerinin daha ilkel oldu(cid:1)unu ileri sürenler arasında bizzat Darwin de vardır. Charles Darwin vah(cid:2)i kabul etti(cid:1)i insanların müzi(cid:1)ini de farklı yorumlamakta ve farklı türlerin (vah(cid:2)ilerin ve uygarların) zevklerinin aynı düzlemde de(cid:1)erlendirilemeyece(cid:1)ini ve bu insanların zevklerinin sıradan insanlara göre anla(cid:2)ılamayaca(cid:1)ını belirtmi(cid:2)tir. Buna göre bize gürültü gibi gelen tam tam vuru(cid:2)larının vah(cid:2)ilerin kulaklarına ho(cid:2) gelmelerinin sebebi de budur(Darwin’den aktaran Higgins 2012: 3). Bu yüzyılda ortak olan bu görü(cid:2)e göre bütün toplumlarda meydana gelen müzikler tek bir yönde yani Avrupalıların ke(cid:2)fetti(cid:1)i ve müzi(cid:1)in zirvesi olan tonal müzi(cid:1)e do(cid:1)ru evrilme yönünde geli(cid:2)ebilirdir. Müzikal geli(cid:2)imde geride kalan ulusların müzikleri gereksiz, basit ve ton dı(cid:2)ı olarak görülürken, Batının üstünlü(cid:1)üsahip oldu(cid:1)u tonalite kavramı ve çokseslili(cid:1)i ile ispatlanmaya çalı(cid:2)ılmı(cid:2)tır(Higgins 2012: 3-4). 19. yüzyılda Batı dı(cid:2)ı müziklere ilginin arttı(cid:1)ı dönemlerden itibaren seyrek de olsa bu müziklerin daha farklı yorumlandı(cid:1)ı ve üstünlük dü(cid:2)üncesinin sorgulandı(cid:1)ı da görülür. Örne(cid:1)in Debussy Java müzi(cid:1)ini nefes almak kadar do(cid:1)al ve denizile rüzgarın bir yansıması olarak betimler. Hatta önyargısız olarak bakılırsa bizim kontrpuanımız ve ritimlerimizin onlarınkiyle kıyaslanamayacak kadar ilkel oldu(cid:1)unun görülece(cid:1)ini de belirtir (Lockspeiser’den aktaran Higgins, 2012:6).Daha da önemlisietnomüzikolojinin babası olarak görülen Alexander John Ellis’in 1885 gibi erken bir tarihte müzikal gamların do(cid:1)al de(cid:1)il yüksek derecede yapay oldu(cid:1)unu ve akustik yasalarının insanların sesleri organize etmesi ile ilgisinin bulunmadı(cid:1)ını göstermesidir (Blacking, 2000: 56).Geli(cid:2)tirdi(cid:1)i sent (cent) sistemi sayesinde Batıdan farklı müzik sistemlerinin incelenmesi mümkün olmu(cid:2) ve do(cid:1)al müzik sistemi varsayımı ile Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)ü yoruma açılmı(cid:2)tır (Kaplan, 2008:62). Ancak de(cid:1)inildi(cid:1)i gibi Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)ü dü(cid:2)üncesi 19.yüzyılda hakim olacak ve ancak 20. Yüzyıldan itibaren giderek artan bir (cid:2)ekilde ele(cid:2)tirilecektir. Bu dönemdeki geli(cid:2)meyi Meyer’in 1960 yılında yazdı(cid:1)ı bir makalesinde görebiliriz. Meyer, 50 yıl önce (1910’larda) müzi(cid:1)in evrensel bir dil olarak görüldü(cid:1)ünü farklı kültürlerin müzikleri arasındaki farklılıkların ise sadece görünü(cid:2)ten ibaret oldu(cid:1)unun dü(cid:2)ünüldü(cid:1)ünü belirtir. Buna göre farklı biçimlerin bollu(cid:1)uheryerde müzi(cid:1)in yapısını ve geli(cid:2)imini belirleyen temel ilkelere ba(cid:1)lanmı(cid:2) ve önemli olanın da bu ilkeleri ke(cid:2)fetmek oldu(cid:1)u dü(cid:2)ünülmü(cid:2)tür. Ancak bu ilkeler ke(cid:2)fedilemeyince bu görü(cid:2) gözden dü(cid:2)mü(cid:2) ve her müzi(cid:1)i ve her kültürü kendi terimleriyle irdeleyen ve evrensellik ilkelerine (cid:2)üphe ile yakla(cid:2)an çalı(cid:2)malar ortaya çıkmı(cid:2)tır (1960: 49). Bu dönemden itibaren birçok ara(cid:2)tırmacı ve etnomüzikolog müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i ve Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)üne ili(cid:2)kin savları reddetmeye ba(cid:2)lar.Müzikal dilin evrenselli(cid:1)i dü(cid:2)üncesini 1940’larda reddeden ilk ki(cid:2)ilerden birisi olan Robert Moorey “egzotik” topluluklar üzerine yaptı(cid:1)ı çalı(cid:2)malarda bu insanların klasik Batı müzi(cid:1)indeki duyguları Batılılar gibi anlamadı(cid:1)ını ba(cid:2)arılı bir (cid:2)ekilde göstermi(cid:2)tir (Cihodariu, 2011: 185-186).AyrıcaMeriiam ve Hood gibi etnomüzikolojinin kurucuları arasında müzi(cid:1)in evrensel olmayı(cid:2)ı (nonuniversality) üzerinde hemfikirlik bulundu(cid:1)uda görülmektedir. Bütün müzikler benzer görülmedi(cid:1)i gibi Batı müzi(cid:1)ini anlamaya yönelik yakla(cid:2)ımlar da di(cid:1)er toplumların müzi(cid:1)ini açıklamak için yeterli görülmez. Öte yandan 20. Yüzyılda kayıt teknolojisinin geli(cid:2)imi dünya müzikleri hakkında daha fazla bilgi sa(cid:1)layarak Batı tonalitesinin müzi(cid:1)in tek geli(cid:2)im yolu oldu(cid:1)u dü(cid:2)üncesinin geçerlili(cid:1)ini yitirmeye ba(cid:2)lamasına ve Batı dı(cid:2)ı müziklerin de popüler olmasına sebep olmu(cid:2),evrenselli(cid:1)i Batı müzi(cid:1)i olarak algılayanlardan sonra di(cid:1)er kültürleri rehber alanlar görülmeye ba(cid:2)lamı(cid:2)tır(Higgins, 2012: 7; Nettl, 2005: 43). (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) 1 Bu makalede söz konusu edilen,Batı müzi(cid:1)ini di(cid:1)er müziklerden daha üstün tutmanın ki(cid:2)isel be(cid:1)eni alanının ötesine geçmesidir. Tartı(cid:2)ılan, her insanın kendi toplumuna kar(cid:2)ı beslemesi normal olan olumlu hislerinin yerini ırksal bir üstünlük iddiasının almasında oldu(cid:1)u gibi Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)üne olan inancın evrensel bir üstünlük iddiasına dönü(cid:2)mesidir. Yoksa her insanın belli bir müzik türünü di(cid:1)erlerinden üstün tutması normaldir ki bu Batı müzi(cid:1)i de olabilir. - 874 - (cid:1) Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)ü ve evrenselli(cid:1)i fikrinin ele(cid:2)tirisine ileri bölümlerde ayrıntılı de(cid:1)inilicektir. Ancak bu bölümün konusuyla ilgili olarak 20. Yüzyılda ba(cid:2)gösteren ve günümüzde de etnomüzikologlar arasında büyük oranda kabul gören görü(cid:2)lerden örnek vermek açısından John Blacking’in ifadelerine ba(cid:2) vurulabilir. Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)ü dü(cid:2)üncesine kar(cid:2)ı Afrika müzi(cid:1)inden örnekler verenBlacking, müzik yetene(cid:1)inin neden kültürel olarak geli(cid:2)mi(cid:2) olan birkaç toplumla sınırlı tutulması gerekti(cid:1)ini ve kültürel geli(cid:2)imeyle insan duyarlılı(cid:1)ı ve teknik yetene(cid:1)inin de aynı (cid:2)ekilde mi ilerledi(cid:1)ini sorar.Sosyal ve kültürel ba(cid:1)lamda analiz edilirse Afrika müzikleri de Avrupa’daki sanat müzi(cid:1)i kadar entellektüel ve müzikaldir. Evrensel müzik yetene(cid:1)i açısından müzi(cid:1)in ne kadar karma(cid:2)ık (complex) oldu(cid:1)unun önemli olmadı(cid:1)ını ve karma(cid:2)ıklı(cid:1)ın daha müzikal ya da geli(cid:2)kin yapıya i(cid:2)aret etti(cid:1)inin ileri sürülemeyece(cid:1)ini ifade eden Blackingfarklı müzikal biçimlerin de müzi(cid:1)in evrim basamakları olmadı(cid:1)ını belirtir. Her müzi(cid:1)in kendi tarihi oldu(cid:1)u gibibir müzi(cid:1)in halihazırdaki durumu sadece kendi içindeki geli(cid:2)iminin bir basama(cid:1)ını temsil etmektedir. Bu sebeple evrimsel basamaklara kanıt olarak kabul edilen müzikal biçim de(cid:1)i(cid:2)iklikleri bilinse bile müzikal geli(cid:2)imlerin gerçekle(cid:2)ti(cid:1)i kültürel ve soyal çevre üzerine kanıtlarla do(cid:1)rulanmadıkça bu bize insan yaratıcılı(cid:1)ı hakkında hemen hiçbir (cid:2)ey vermez (Blacking,2000: 4, 35, 56). Müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)ine inanç her ne kadar19. Yüzyıl akademisyenlerinin karakteristik bir özelli(cid:1)i olsa da bu görü(cid:2) 20. Yüzyılda özellikle de Kuzey Amerika’da 1980’lere kadar hakim olmu(cid:2)tur. Öyle ki tek gerçek müzik türü oldu(cid:1)una inanılan Batı müzi(cid:1)inin temel prensiplerinin evrensel olarak geçerli oldu(cid:1)u ve bütün di(cid:1)er türlerin belli a(cid:2)amalarda ya da bozulmu(cid:2) göründü(cid:1)ü dü(cid:2)üncesi bu dönemde yalnızca tek bir müzikle ilgilenen ve farklı müziklere bu müzi(cid:1)in akrabası olarak bakan Batımüzik tarihi kitaplarının ortaya çıkmasına sebep olmu(cid:2)tur (Nettl, 2005: 42-43). Aslında hem müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i hem de Batı müzi(cid:1)inin üstünlü(cid:1)üne olan inanç günümüzde de sürmektedir. Örne(cid:1)in Higgins antropoloji ya da etnomüzikoloji de müzik fikrinin Batı müzi(cid:1)ini ve müzikal pratiklerini standart olarak kabul eden etnik merkezci bir de(cid:1)erlendirme olarak görüldü(cid:1)ünü belirtirken bu duruma i(cid:2)aret eder. Bu anlamda 16 ile 19. Yüzyıl üst sınıfların müzi(cid:1)i olarak tanımlanabilecek klasik müzik bir paradigma haline gelmi(cid:2)tir (Higgins, 2012: 22). Dolayısıyla Batı müzi(cid:1)inin Batıda oldu(cid:1)u kadar ço(cid:1)u Batı dı(cid:2)ı toplumda da güçlü ve öncelikli bir pozisyonda olması (cid:2)a(cid:2)ırtıcı de(cid:1)ildir ki bu durum müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i dü(cid:2)üncesinin varlı(cid:1)ı ve yaygınlı(cid:1)ına büyük katkı sa(cid:1)lamaktadır. Bununla beraber Batı müzi(cid:1)inin evrenselli(cid:1)i iddiasının temel dayana(cid:1)ı geni(cid:2) bir ölçekte kabul görmesi de(cid:1)ildir. Bir müzi(cid:1)in evrimin en üst basama(cid:1)ına yerle(cid:2)tirilmesi için kuramsal bir kanıt da gereklidir kibu,evrensel akustik yasaları ve bu yasaların geli(cid:2)kin bir uygulaması oldu(cid:1)u öne sürülen tonalite kavramı etrafında (cid:2)ekillenmi(cid:2)tir. 1.2 - Evrensellik (cid:2)ddiasının Dayana(cid:5)ı: Do(cid:5)u(cid:1)kanlar2 ve Tonalite Müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)iyle ilgili varsayımlara temel olu(cid:2)turan tipik kabullenmelerden birisi akusti(cid:1)in fiziksel do(cid:1)asının her toplumda benzer müzik sistemlerine yol açaca(cid:1)ıdır. Bu “do(cid:1)al” sınırlamaların ho(cid:2)a giden (uyu(cid:2)umlu - konsonant) ya da gitmeyen (uyu(cid:2)umsuz3 - disonant) tınıları belirledi(cid:1)i, müzi(cid:1)in temelini olu(cid:2)turan gamları biçimlendirdi(cid:1)i, hatta akusti(cid:1)in do(cid:1)asının bir kadansın, cümlenin ya da melodinin kabul edilebilirli(cid:1)ini belirledii(cid:1)i bile öne sürülür (Higgins, 2012: 37-38). Örne(cid:1)in Zeren, dizilerin “do(cid:1)adan elde edildi(cid:1)i” süreci do(cid:1)al sınırlamaların ilk insanları nasıl yönlendirdi(cid:1)ini canlandırarak betimler ve elinde tel bulunan ilkel bir insanın binlerce ses arasından yanlızca belirli bir tanesini seçmeye Nasıl zorlandı(cid:1)ını anlatır. Ona göre bu zorlanmanın sebebi “do(cid:1)al seslerin evrensel fiziksel yapısıdır” (2003: 16): ...(cid:3)imdi artık gergin bir telden çıkarılabilecek binlerce sesin içinden hangisinin ilk önce seçilece(cid:1)i hakkında bir(cid:2)eyler söyleyebiliriz. Bu ses açık telin verdi(cid:1)i basit ses demeti içinde ikinci derecede gür olarak ortaya çıkan ikinci selendir. (cid:4)lkel insanımız telden çıkan temel sesi algılarken aynı süreç içinde beynine (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) 2 Do(cid:1)u(cid:2)kanlar ingilizcede harmonics ya da overtonesolarak adlandırılırken, türkçede armoniklerve bazen selenler olarak da adlandırılır. Bununla birlikteArmonik (harmonics) terimi temel sesi de dahil eden bir tanım iken do(cid:1)u(cid:2)kan (overtones) temel sesi hariç tutar. Buna göre 1. Armonik temel sesin kendisidir, 2. Armonik ise aslında 1. Do(cid:1)u(cid:2)kandır. 3 Kakı(cid:2)ımlı olarak da adlandırılır. - 875 - (cid:1) yerle(cid:2)en ikinci seleni de tel üzerinde arayıp bulmaya çalı(cid:2)acak, telin tam ortasına bastı(cid:1)ı zaman bu sesin çıktı(cid:1)ını görecek ve oraya bir perde ba(cid:1)layacaktır. Telin bütününden elde edilen temel ses ile telin yarısından elde edilen ikinci selen, gerek bir arada gerekse ard arda çıkarıldıkları zaman birbirlerini çok iyi tamamlarlar ve çok da iyi uyu(cid:2)urlar. Birinden öbürüne geçi(cid:2) eksiksiz bir ba(cid:2)layı(cid:2) ve biti(cid:2) duygusu verir (2003: 22-23). Bu ifadelerde göze çarpan do(cid:1)u(cid:2)kanların (selenlerin) otomatik olarak uyu(cid:2)umlu kabul edilece(cid:1)inin varsayıldı(cid:1)ıdır. Burada do(cid:1)u(cid:2)kanı duymak ya da algılamak ilkel insanlar için mümkün olsa bile bu sesin neden kaçınılmaz olarak ho(cid:2)a gidece(cid:1)ine ili(cid:2)kin bir açıklama yoktur ve yazar bunların birbirlerini tamamladı(cid:1)ını, ba(cid:2)layı(cid:2) ya da biti(cid:2) duygusu verdi(cid:1)ini kabul ederken aslında soruna yalnızca kendi açısından bakıyordur. Ancak bu örnek müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)ine kanıt olarak do(cid:1)u(cid:2)kan dizisinin varlı(cid:1)ını savunanların genel görü(cid:2)üne paraleldir. Müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i dü(cid:2)üncelerinde do(cid:1)al yapı olarak kabul edilen akustik ili(cid:2)kileri açıklama giri(cid:2)imlerinin geçmi(cid:2)i antik yunanlı bir filozof ve matematikçi olan Pisagor’a (Pytagoras) kadar uzanır. Sesin do(cid:1)asına ili(cid:2)kin ilk önemli ara(cid:2)tırmaları yapmı(cid:2) olan Pisagor, bir telin belli oranlardaki uzunluklarından sonradan do(cid:1)u(cid:2)kanlar (selenler, armonikler) olarak adlandırılacak olan farklı seslerin çıktı(cid:1)ını ke(cid:2)feder.Temel sesin kendisi ile birlikte arka planda duyulan bu seslerin temel sesi olu(cid:2)turan tel uzunlu(cid:1)unun farklı oranlarından elde edilebildi(cid:1)ini bulması ise sesler arasındaki ili(cid:2)kiye yönelik ilk açıklamaları yapmasına olanak vermi(cid:2)tir. Bugün çok daha iyi bildi(cid:1)imiz ilkelere göre bir tel titre(cid:2)irken bütünün yanında her bir parçasının da titre(cid:2)mekte olması sebebiyle farklı seslerin birle(cid:2)imi olarak duydu(cid:1)umuz ses,içinde farklı sesleri de duyurmakta ve bu seslerin (do(cid:1)u(cid:2)kanların) hangisinin daha fazla duyulaca(cid:1)ı da temel sesle olan ili(cid:2)kisine göre belirlenmektedir. Ba(cid:2)ka bir deyi(cid:2)le bir sesin içinde yer alan seslerin temel sese olan uzaklıkları arasında duyulabilme açısından hiyerar(cid:2)ik bir ili(cid:2)ki vardır ve bazı sesler4 (oktavı - telin 1/2’si - be(cid:2)lisi -2/3- dörtlüsü - 3/4 - gibi) bu sesin içinde daha kolay duyulur5. Batı sisteminin çerçevesini olu(cid:2)turan ve sesin fiziksel do(cid:1)asını temel alması sebebiyle dünyadaki tüm müziklere uygulanabilece(cid:1)i öne sürülen ilkeler i(cid:2)te sesler arasındaki bu ili(cid:2)kilere göre belirlenmi(cid:2) olan uyu(cid:2)umlu-uyu(cid:2)umsuz tanımlamasına dayanmaktadır (Higgins 2012: 38). (cid:3)ekil 1: Evrensellik varsayımının dayana(cid:1)ı olarak görülen do(cid:1)u(cid:2)kan dizisi. (cid:4)deal bir telin titre(cid:2)im biçimi ve tel uzunlu(cid:1)unun tam sayı de(cid:1)erlere bölünü(cid:2)ü ile frekans de(cid:1)erleri görülüyor. (https://soundpossibilities.wordpress.com/2013/09/06/restoration-of-the-missing-fundamental/) Lerdhall ve Jackendorf tonalitenin temelinin do(cid:1)al do(cid:1)u(cid:2)kanlar dizisine dayandı(cid:1)ı iddiasının en azından Rameau’ya kadar uzandı(cid:1)ını ve yakın zamanda da Hindemith (1952) ve Bernstein (1976) tarafından savunuldu(cid:1)unu belirtir. Bu iddia iki sesten biri di(cid:1)erinin do(cid:1)u(cid:2)kanı ile aynı ses olursa ya da bunlar aynı sesin do(cid:1)u(cid:2)kanları ise iki perdenin benzer, daha az uyu(cid:2)umsuz, daha keyifli ya da daha kolay söylenir olaca(cid:1)ını ve tonalitenin de buradan çıktı(cid:1)ını ileri sürmektedir. Teori Batı müzik tarihindeki kar(cid:2)ılı(cid:1)ını da (cid:2)u (cid:2)ekilde bulur: Ortaça(cid:1)da be(cid:2)li (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) 4E(cid:1)itimli bir kulak için bile üst oktav ve tam be(cid:2)liden sonraki do(cid:1)u(cid:2)kanlarınduymakzordur. 5 Buna göre örne(cid:1)in orta do (middle C) sesi duyuldu(cid:1)unda üst oktavındaki do ve sol sesleri de duyulacaktır. - 876 - (cid:1) aralıktan sonra ikinci ve üçüncü do(cid:1)u(cid:2)kanlar arasındaki aralık olan dörtlü aralık ortaya çıkmı(cid:2), bunu üçüncü ve dördüncü do(cid:1)u(cid:2)kanlar arasında yer alan büyük üçlü aralı(cid:1)ı izlemi(cid:2)tir. (cid:4)lk dört do(cid:1)u(cid:2)kanın aynı anda duyulması Batı tonal müzi(cid:1)inin temel ta(cid:2)ı olan majör akoru olu(cid:2)tururken, (cid:4)kinci do(cid:1)u(cid:2)kan üzerine kurulan majör akor ise klasik armoninin vazgeçilmezi olan çeken-karar (dominant-tonik) kar(cid:2)ıtlı(cid:1)ını sa(cid:1)lamaktadır. Buna çekenin çekeni (dominantın dominantı) ya da kendisinin ikinci do(cid:1)u(cid:2)kanı temel sesi verecek olan altçekeni (altdominant) ilave edilirse bu (cid:2)ekilde Batı tonalitesi sistemi elde de edilmi(cid:2) olacaktır6 (1996: 290-291). Öte yandan Lerdhall ve Jackendorf bu teorinin göz ardı etti(cid:1)i noktaları da sıralar: Batı müzi(cid:1)inde dörtlü ve üçlü aralıklar farklı zamanlarda uyu(cid:2)umlu ya da uyu(cid:2)umsuz kabul edilmi(cid:2)lerdir. Hatta 18. Yüzyılın aksine klasik dönemde uyu(cid:2)umlu kabul edilen minör akorun do(cid:1)u(cid:2)kanlar dizisinden elde edilme imkanı da yoktur. Zaten dördüncü derece uyu(cid:2)umsuz ve küçük üçlü uyu(cid:2)umlu oldu(cid:1)undan beri do(cid:1)u(cid:2)kan dizisinden türetme uyu(cid:2)umluluk açısıdan ne yeterli ne de gerekli duruma gelmi(cid:2)tir. Üstelik do(cid:1)u(cid:2)kan dizisinin belirgin hiçbir rol oynamadı(cid:1)ı müzikler de vardır7. Sonuç olarak Lerdhall ve Jackendorf oktav, be(cid:2)li ve muhtemelen büyük üçlünün ötesinde do(cid:1)u(cid:2)kanlar ile tonalitenin evrenselli(cid:1)i arasında elle tutulur bir ba(cid:1)lantı bulmanın zor oldu(cid:1)unu, tonalitenin insanın sesin fiziksel gerçekli(cid:1)ine kar(cid:2)ı verdi(cid:1)i basit bir tepki olmayıp dil gibi herbir müzi(cid:1)in sahip oldu(cid:1)u bili(cid:2)sel organizasyon açısından anlamlı oldu(cid:1)unu ifade etmi(cid:2)tir. Yani zihin do(cid:1)u(cid:2)kan varsayımının öne sürdü(cid:1)ü gibi basitçe bir fiziksel yolu izlemeyip perde kombinasyonlarından kendi düzenini yaratmaktadır (1996: 291-293). Müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)i ile ilgili alandaki en geni(cid:2) kapsamlı ve önemli çalı(cid:2)malardan birini ortaya koyan Kathleen Marie Higgins, “aramızdaki müzik: müzik evrensel bir dil midir?” (The Music between us: Is music a universal language? - 2012) adlı kitabında müzi(cid:1)in fiziksel do(cid:1)asına ili(cid:2)kin iddialara kar(cid:2)ı çıkar. Higgins evrenselli(cid:1)e sadece akusti(cid:1)in do(cid:1)ası açısından bakmanın konuyu basite indirgemek oldu(cid:1)unu savunurken hem müzikal yapıların göreceli(cid:1)i hem de Batı müzi(cid:1)ini olu(cid:2)turan tampere sistemin yapaylı(cid:1)ı üzerinde durur. Gamların farklılıklarından bahsederken Pattel’den alıntı yapan Higgins oktavın aynı ses olarak algılanması ve be(cid:2)inci derecenin ço(cid:1)u kültürde önemli olması gibi ortak yönler olsa da do(cid:1)u(cid:2)kanlar ile farklı kültürlerin gamları arasındaki ili(cid:2)kinin güçlü olmadı(cid:1)ını aktarır. Öyle ki en evrensel gamlar olarak de(cid:1)erlendirilen pentatonik gamlar bile farklı kültürlerde farklı (cid:2)ekilde anla(cid:2)ılmakta, bazıları yarım tonları bazıları ise özel süslemeleri içermektedir. Ayrıca aralıklar ve onların sekvenslerindeki farklılıklar kadar pentatonik dizideki tonların önemi de kültürden kültüre farklıla(cid:2)maktadır. Daha da önemlisi farklı müzik kültürleri gamdaki tam perdeleri belirlemek için farklı yöntemler kullanmaktadır(2012: 39). Batı sisteminin evrenselli(cid:1)ine kanıt olarak do(cid:1)u(cid:2)kanlar gösterilirken yukarıda bahsedildi(cid:1)i gibi Batı müzi(cid:1)inin zaman içinde geçirdi(cid:1)i de(cid:1)i(cid:2)imler görmezden gelinmektedir. Ancak en ba(cid:2)ta bu de(cid:1)i(cid:2)imlerin en köklüsüolan tampere (e(cid:2)it düzenli) sistem,Batı müzi(cid:1)inin uygulama kolaylıkları sebebiyle do(cid:1)u(cid:2)kan dizisini kendisine göre yeniden biçimlendirdi(cid:1)ido(cid:1)allıktan uzak bir uygulama olarak evrensellik iddiasına ters dü(cid:2)er. Barok dönemden itibaren ortaya çıkan bu sistem aralıklar arasındaki do(cid:1)u(cid:2)kan dizisine göre e(cid:2)it olmayan uzaklıkları e(cid:2)it hale getirerek gamları denkle(cid:2)tirmi(cid:2) ve pratikte farklı ton sayısınıminör ve majör olmak üzere ikiye indirmi(cid:2)tir8 (Higgins, 2012: 39-40). Bununla birlikte (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) 6 Bu açıklama ilk dört do(cid:1)u(cid:2)kandan olu(cid:2)an majör akorun ya da çeken-karar kar(cid:2)ıtlı(cid:1)ının neden daha önceki dönemlerde yani do(cid:1)u(cid:2)kanların bilindi(cid:1)i ilk andan itibaren kullanılmadı(cid:1)ı sorusunu cevaplamaz. 7 Burada (cid:2)u örnekler verilmi(cid:2)tir: Sudan müzi(cid:1)inde bir oktavın herbiri bir tam adımdan biraz küçük olan yedi e(cid:2)it parçaya bölündü(cid:1)ü görülmektedir ki burada aynı ses (unison) ve oktavdan ba(cid:2)ka hiçbir aralık do(cid:1)u(cid:2)kanlardan gelmez. Öte yandan Yugoslavya’nın Krk adasında Batılı kulaklara tamamen yabancı gelen oktav ve aynı ses (unison) dı(cid:2)ında altı adet yarım adımdan küçük aralıkdan olu(cid:2)an, iki sesli bir müzikten de söz edilmi(cid:2)tir (1996: 291-293). 8 Örne(cid:1)in Pisagor’un oranlarına göre birbirinden farklı olan fa diyez ve sol bemol ya da si diyez ve do notaları bu sayede aynı ses olabilmi(cid:2)tir - 877 - (cid:1) daha önce belirtildi(cid:1)i gibi Alexander J. Elllis tarafından bulunan sent sistemi9bir oktavı 1200 e(cid:2)it parçaya bölerek Batı dı(cid:2)ı müzikleri ölçebildi(cid:1)inden gamların ve tampere sistemin yapaylı(cid:1)ını zaten ortaya koymu(cid:2)tu10. (cid:3)ekil 2: Pisagor aralıkları (mavi) ile tampere sistem aralıklarının (kırmızı) sent sistemine göre kar(cid:2)ıla(cid:2)tırılması. Do(cid:1)al aralıklar ile tampere aralıkların farkları görülüyor. (http://en.wikipedia.org/wiki/Cent_(music)). Buraya kadar ki ele(cid:2)tiriler daha çok müzi(cid:1)in yapısal özelliklerindeki görecelikleri ve de(cid:1)i(cid:2)imleri kapsar. Ancak belki de en ba(cid:2)ta dü(cid:2)ünülmesi gereken uyu(cid:2)umluluk algısı ilekültürlenme ve ö(cid:1)renme arasındaki ili(cid:2)kidir.Çünkü uyu(cid:2)umluluk ve uyu(cid:2)umsuzlu(cid:1)u anlayabilmek en ba(cid:2)ta bir gamdaki perdeler arasındaki hiyerar(cid:2)ik yapıyı bilmeyi gerektirir. Sesin müzik haline gelebilmesi öncelikle müzikal gelene(cid:1)e a(cid:2)inalık kazanmak yani tampere edilmi(cid:2) gamlar gibi zihinsel (cid:2)ablonları ö(cid:1)renmekle ili(cid:2)kili oldu(cid:1)undan her toplumun kendi akort ve gam sistemleri Batı müzi(cid:1)inden farklı zihinsel (cid:2)ablonlar içerebilmekte ve farklı bir estetik algısını ifade etmektedir (Higgins, 2012: 41, 50).Erol, toplumsal uzla(cid:2)ı ile ‘uyu(cid:2)umlu’ (consonant) olarak de(cid:1)erlendirilen aralıkların, Batılı-olmayan müzik kültürlerinde de hakim olma e(cid:1)iliminde olmakla beraber sekizli aralı(cid:1)ı (oktav) bilmeyen ve yalnızca üç, dört ya da be(cid:2) sesten olu(cid:2)an gamları kullanan toplulukların da oldu(cid:1)unu belirtirken bu duruma i(cid:2)aret eder. Farklı toplumların farklı müziksel gam yapıları ve duyumsal sistemleri do(cid:1)a yasalarına indirgenemeyecek kadar çe(cid:2)itli oldu(cid:1)u gibi perde ve aralık ili(cid:2)kilerinin belirlenmedi(cid:1)i perdesiz müzikler de (elektronik müzik gibi) bulunmaktadır. Dolayısıyla müzik yapma ve algılama kapasitesi insan evriminde do(cid:1)al de(cid:1)il kültüre özgü bir süreçtir ve Blacking’in ifade etti(cid:1)i gibi müziksel biçemler do(cid:1)anın insanları nasıl etkilemi(cid:2) olmasından çok, insanların do(cid:1)adan neyi seçip tercih ettiklerine dayanmaktadır (Erol, 2003). Do(cid:1)u(cid:2)kan ve tonalitenin müzi(cid:1)in geli(cid:2)imini belirledi(cid:1)i iddiası sesin fiziksel yapısının müzi(cid:1)i açıklamaya yetece(cid:1)i varsayımına dayanır. Öyle ki bu dü(cid:2)ünce müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)ini destekleyen en güçlü argümanlardan birisi olarak öne çıkmı(cid:2)tır. Oysa her yönüyle insani bir üretim olan müzik nesnel bir olgu olmayıp topluma ve kültüre ba(cid:1)lı bir öznellik ta(cid:2)ır. Bu (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) 9 Bu sistem Ellis’in “çe(cid:2)itli ulusların müzikal gamları üzerine” (on the musical scales of various nations) adlı çalı(cid:2)masında belirtti(cid:1)i gibi müzikal gamın (dolayısıyla tampere sistemin) do(cid:1)al bir yapı olmadı(cid:1)ını ya da müzikal ses kanunları üzerine kurulmadı(cid:1)ını ortaya çıkartmı(cid:2)tır (Myers, 1992). 10 Tampere sistemin yaptı(cid:1)ı de(cid:1)i(cid:2)imlerin ço(cid:1)u kez algılanamayacak kadar küçük olması sebebiyledo(cid:1)al aralıklardan farkının anla(cid:2)ılamadı(cid:1)ı ileri sürülmektedir. Ancak buradaki esas iddia uyu(cid:2)um algısının do(cid:1)adan, gamların ve tonalitenin ise bu uyu(cid:2)um algısından meydana geldi(cid:1)idir. Oysa tıpkı Batı sistemindeki gibi farklı müzik kültürleri de gamları do(cid:1)al de(cid:1)il yapay yollardan olu(cid:2)turmu(cid:2)tur. Uyu(cid:2)um algısının göreceli(cid:1)i ve de(cid:1)i(cid:2)kenli(cid:1)i göz önüne alınırsa bu algının ve gamlarındo(cid:1)a tarafından belirlenmedi(cid:1)i de anla(cid:2)ılacaktır. Ba(cid:2)ka bir deyi(cid:2)le do(cid:1)anın sa(cid:1)ladı(cid:1)ı yalnızca bir potansiyeldir ve bu potansiyel içinde hangi perdeleri nasıl kullanaca(cid:1)ını insan belirler. - 878 - (cid:1) sebeple fiziksel tartı(cid:2)malara girmeden öncelikle müzi(cid:1)in do(cid:1)asına ili(cid:2)kin bakı(cid:2) açısının de(cid:1)i(cid:2)tirilmesi gerekir. Bu ba(cid:1)lamda Meyer’in ifadeleri bu bölümü sonuçlandırmak açısından yerinde olacaktır. Müzi(cid:1)e gözlemlenen, ölçülen, sınıflandırılan ve kar(cid:2)ıla(cid:2)tırılan bir fiziksel fenomen olarak bakan anlayı(cid:2)ı ele(cid:2)tiren Meyer tonaliteyi tonlar arasındaki yönelimlere ili(cid:2)kin psikolojik bir fenomen olarak tanımlar ve tonalitenin bize bir insan aktivitesi olan müzik ve onu yapan insanlar için önemi hakkında çok az (cid:2)ey söyledi(cid:1)ini belirtir. Çünkü nesnel benzerliklerin (aynı gamlara sahip olmak gibi) benzer psikolojik tepkilere yol açaca(cid:1)ının garantisi olmadı(cid:1)ı gibi nesnel farklılıkların da benzer psikolojik mekanizmalar tarafından üretilmi(cid:2) olması mümkündür. Bu yüzden önemli olan fiziksel olayların temelinde yatan yasaların ortak olup olmadı(cid:1)ı de(cid:1)il çe(cid:2)itlili(cid:1)in ve farklı özelliklerin altında yatan evrensel ilkelerin var olup olmadı(cid:1)ıdır.Dolayısıyla müzik zihinsel davranı(cid:2), ihtiyaçlar, alı(cid:2)kanlıklar ve içinden çıktı(cid:1)ı kültür ba(cid:1)lamında açıklanmalıdır (Meyer, 1960: 50). 1.3 - Müzi(cid:5)in Kültürel Göreceli(cid:5)i: Kavramsal ve Tepkisel Farklılıklar Müzi(cid:1)in evrenselli(cid:1)inden bahsetmek aslında müzi(cid:1)in kavram olarak kar(cid:2)ılı(cid:1)ının tüm toplumlar için geçerli oldu(cid:1)unu da ba(cid:2)tan kabullenmektir. Müzik olarak adlandırdı(cid:1)ımız olgu ço(cid:1)u kimse için o kadar belirli bir (cid:2)eydir ki müzik dedi(cid:1)imizde kar(cid:2)ıdakinin ne anlayaca(cid:1)ı konusunda kendimizi emin hissederiz. Oysa bildi(cid:1)imiz müzik kavramının ve hatta “müzik” kelimesinin kendisi bile Batı kaynaklıdır. Farklı kültürler üzerinde yapılan çalı(cid:2)malar arttıkça bazı toplumların müzik terimine kar(cid:2)ılık gelecek bir kavrama sahip olmadıkları, bunun yerine farklı isimler ve kavramlar olu(cid:2)turdukları görülmü(cid:2)tür. Örne(cid:1)in Erol,müzi(cid:1)in Batılı anlamda var olmadı(cid:1)ı kültürlerde içine gömülü oldu(cid:1)u pratikle bütünle(cid:2)ti(cid:1)ini ifade eder. Müzik terimine sahip olmayan, Amerikan Karaayak (blackfoot) yerlilerinin müzik terimini kar(cid:2)ılayan sözcükleri olan “Saapup”Batılı anlamda (cid:2)arkı söyleme, dans etme ve tören gibi farklı (cid:2)ekilde sınıflandırılan eylemlerin hepsini tek bir sözcük içinde içerir. Bu durum Fildi(cid:2)i Sahilleri’nde ya(cid:2)ayan ve müzik yerine “Ta” kavramı kullanan Yakuba toplumu gibiço(cid:1)u Afrika toplumunda benzer (cid:2)ekillerde görülmektedir(Erol, 2003). Ba(cid:2)ka bir örne(cid:1)i Gana’lı ewe toplulu(cid:1)u için veren Tagg, bu toplulu(cid:1)un müzik kelimesini klisede söylenen ilahileri ya da kasetten dinlenenleri tanımlamak için kullandı(cid:1)ını, kendi kültürlerinde müzik kavramına kar(cid:2)ılık olarak bulunan en yakın terimin ise “vu” oldu(cid:1)unu belirtir. Kelime anlamı davul olan “vu” aslında müzik, (cid:2)arkı söyleme, davullar ve dramayı içeren tüm icrayı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. “Ba” ses anlamına gelirken, (cid:2)arkı söylemek “vu ba” olarak tanımlanır (Tagg, 1933: 4). Bununla birlikte müzikle ilgili farklı kavramla(cid:2)tırmalar sadece Afrika ve Amerika yerli toplumları ile de sınırlı kalmaz. Örne(cid:1)in (cid:4)ran’da musiki terimi, öncelikle çalgısal müzi(cid:1)e i(cid:2)aret ederken (cid:2)arkı söyleme için “okuma”, “ezberden okuma” ve “(cid:2)arkı söyleme” anlamlarını kapsayan “handan” kelimesi kullanılır (Erol, 2003). Örnekleri ço(cid:1)altmak mümkün olsa da önemli olan kavramsal farklılıkların temelinde yatan nedeni anlamaktır. Müzi(cid:1)i sosyal olarak kabul edilmi(cid:2) ses kalıpları, müzik yapmayı da ö(cid:1)renilmi(cid:2) bir davranı(cid:2) biçimi olarak tanımlayan Blacking, hiçbir müzik biçiminin kendi terimleri olmadı(cid:1)ını belirtir. Terimler toplum, kültür ve insanlar tarafından olu(cid:2)turulur. Müzi(cid:1)e ili(cid:2)kin kavramlarise o kavramı yaratan kültürle sınırlı oldu(cid:1)undanevrensel olamaz (Blacking, 2000: 25). Farklı kültürlerin müzi(cid:1)e ili(cid:2)kin farklı kavramları aynı zamanda müzikten beklentilerinin de farklıla(cid:2)masına sebep olur. Kavramsal farklılıkların olu(cid:2)turdu(cid:1)u bu beklentiler en iyi biçimde farklı kültürlerin birbirlerinin müziklerine verdikleri tepkilerde görülür. Bu ba(cid:1)lamda Batı müzi(cid:1)inin yabancı kulaklar açısından nasıl duyuldu(cid:1)una ili(cid:2)kin iki örnek verilebilir. Rostropoviç’in Bach’ın çello süitlerinden birini çaldı(cid:1)ı konserini dinleyenünlü Hintli sitar icracısı Pandit Nikhil Banerjee, konser sonunda Rostropoviç’in bütün süre boyunca ton dı(cid:2)ı çaldı(cid:1)ı, hiçbir temayı geli(cid:2)tirmedi(cid:1)i ve müzi(cid:1)in geli(cid:2)ime kapalı göründü(cid:1)ünü ifade etmi(cid:2)tir. Benzer (cid:2)ekilde Beethoven’ın 9. Senfonsini dinleyen bir Arnavut halk müzisyeni ise eseri,“güzel ama çok sade”olarak tanımlamı(cid:2)tır (Solomon 1999 ve Sachs 1943’ den aktaran Higgins, 2012: 5). Her iki örnek de icracıya daha fazla serbestlik tanıyan müzik kültürlerinin Batı müzi(cid:1)ini daha kalıpsal (daha az süslü ya da daha kesin) gördüklerini göstermektedir ki bu kendi müzik be(cid:1)enileri açısından önemli bir eksikliktir. Genel olarak Batı dı(cid:2)ı müzikler yorumlamaya çok daha fazla önem verir. Bu konuda yorumcu için farklı olasılıklara imkan - 879 - (cid:1) veren Japon müzi(cid:1)inde ya da sayısız farklı dokunu(cid:2) (cid:2)ekli ile yorumlanabilen bir çe(cid:2)it lutun kullanıldı(cid:1)ıÇin müzi(cid:1)inde oldu(cid:1)u gibi birçok örnekbulunabilir. Bunlar farklı kültürlerin farklı müzikal amaçları ve ba(cid:2)arı ölçütleri oldu(cid:1)unu da açıkça gösterir. Dolayısıyla Batı müzi(cid:1)inin Japonya’ya ilk girdi(cid:1)i 16. Yüzyılda “çirkin bir gürültü” olarak nitelendirilmesi de (cid:2)a(cid:2)ırtıcı sayılmaz(Rosen, 1998’ den aktaran Higgins, 2012: 4,5). Farklı kültürlerin birbirlerinin müziklerine verdi(cid:1)i tepkiler müzi(cid:1)in her toplumda farklı (cid:2)ekillere, farklı amaçlara, farklı sembollere, farklı önceliklere ve bunları temsil eden farklı ifade araçlarına sahip olması ile ilgilidir. Batı müzi(cid:1)i ile farklı müzik kültürleri arasında yapılan kıyaslamalar bu durumu net bir biçimde gösterir. Bu tip giri(cid:2)imlerin en kapsamlılarından birinde 233 dünya kültüründeki icra üslubunu kar(cid:2)ıla(cid:2)tırarak 4000 kadar (cid:2)arkının yapı ve icra özelliklerini analiz eden Lomax (Erol, 2009:55), geli(cid:2)tridi(cid:1)i kantometrik11 tekni(cid:1)i ile bu toplumlardaki müzi(cid:1)in soysal özelliklerine ait bir kodlama yapmı(cid:2)tır. Müzi(cid:1)in toplumun dünyaya uyum sa(cid:1)lamasının bir sembolü olarak gören Lomax Amerikan yerlileri ile Avrupalıların (cid:2)arkı söyleme biçimlerini kar(cid:2)ıla(cid:2)tırdı(cid:1)ında bu iki tarz arasında kollektif aktivite ve bireysel ifadeye yaptıkları vurgu açısından farklılıklar oldu(cid:1)unu bildirmi(cid:2)tir. Buna göre Amerikan yerlileri (cid:2)arkılarını ritüel, iyile(cid:2)tirme, ça(cid:1)rı(cid:2)tırma (mnemonic) ve (cid:2)amanistik trans için kullanılmaktayken, Avrupalıların kontrol ve bireyselli(cid:1)i önplanda tutarak sadece profesyonel müzisyenler için uygun olan bir melodik sunum yapmayı amaçladıklarını ileri sürmü(cid:2)tür(Lomax, 1976 ve 1990’dan aktaran Higgins, 2012: 61 - 62). Benzer bir kar(cid:2)ıla(cid:2)tırmayı Batı müzi(cid:1)i ile Afrika müzikleri arasında yapan Westerlund aradaki temel farkın müzik deneyiminin yorumlanmasında görüldü(cid:1)ünü belirterek, Batı bireycili(cid:1)inin nesne ve özneyi ayırd eden yakla(cid:2)ımının sabit bir sanat ürünü olan müzikal nesneye müzikal süreçten daha fazla önem verdi(cid:1)ini, Afrika dü(cid:2)üncesinde ise müzi(cid:1)in, müzikal ya(cid:2)amdan ayırd edilemeyece(cid:1)ini ifade etmi(cid:2)tir. Bununla birlikte Batı dü(cid:2)üncesinde kültürün görsel ve yazılı yönlerinin ön plana çıkmasının notasyonu Batı müzik e(cid:1)itiminin merkezine koydu(cid:1)unu bunun müzi(cid:1)in bedensel ve maddi do(cid:1)asını dı(cid:2)arda bıraktı(cid:1)ını oysa dinleme ve duymanın Batı kültüründeki görme ve gösterme deneyiminden daha büyük öneme sahip oldu(cid:1)u Afrika müzi(cid:1)inde müzi(cid:1)in, içinde yer aldı(cid:1)ı olaylarda di(cid:1)er insanlarla aktif bir etkile(cid:2)im sürecinde ö(cid:1)renildi(cid:1)ini eklemi(cid:2)tir. Sonuç olarak Afrika ba(cid:1)lamında müzik, dansın içinde hareket olarak fiziksel açıdan deneyimlenirken Batı müzi(cid:1)i ruhani, zihinsel, entellektüel ya da duygusal görülmektedir (Anyanwu, 1987, Nkeita, 1962 ve Chernof, 1979’dan aktaran Westerlund, 1999: 97-99). Batı müzi(cid:1)inin yabancı kültürler açısından garip bulunmasına paralel olarak farklı kültürlerin müzikleri de Batı kültürüne a(cid:2)ina kimseler için bir o kadar garip gelebilir. Örne(cid:1)in Java müzi(cid:1)indeki slendro gamı ilk kez dinleyen birisi için tamamen ton dı(cid:2)ı ve korkunç duyulurken, tonları arasındaki ili(cid:2)kiler, modülasyon ya da kadanslar da anla(cid:2)ılmazdır. (Feld, 1996’dan aktaran Higgins, 2012: 41). Aynı (cid:2)ekilde Tibetli rahiplerin hırıltılı (cid:2)arkıları ya da afrika el piyanosu olan mbira Batı müzi(cid:1)ine a(cid:2)ina olan bir kimse için rahatsız edici derecede yabancıdır12(Higgins, 2012: 69). Hebdige,Batı Afrika müzi(cid:1)indeki ritimlerin Avrupalı bir dinleyici için “bir uçurumdan akan suyun kayalara çarparken çıkardı(cid:1)ı sese” benzedi(cid:1)ini anlatırken bu duruma i(cid:2)aret etmi(cid:2)tir. (Hebdige, 2003:40). Davies, Batılıların Bali müzi(cid:1)ine kar(cid:2)ı verdi(cid:1)i tepkiyi açıklarkenyabancısıoldu(cid:1)umuz müziklere kar(cid:2)ı genel tavrımızında resmini çizer. Böyle bir müzik, tıpkı Bali dilini kusurlu bir ingilizce olarak anlamaya çalı(cid:2)an biri gibi müzik olarak de(cid:1)erlendirmekten çok gürültü olarak (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) 11 Kantometrikler avrupa müzi(cid:1)indeki melodik, ritm armoni ve aralık gibi müzik notasyonu ö(cid:1)eleriyle birlikte büyüklük (size), sosyal yapı, liderlik rolleri, müzik yapma grubunun bütünle(cid:2)mesi, süslemelerin (embellishments) çe(cid:2)itleri ve kabul edilen tipik vokal tonun niteli(cid:1)i gibi di(cid:1)er özellikleri temel almaktadır (Lomax, 1971’den aktaran Higgins, 2011: 62). 12 Burada bahsedilen farklı kültürlerden müziklere ili(cid:2)kin örnekler (cid:2)u adreslerden dinlenilebilir: Java müzi(cid:1)ine ait Slendro ve Pelog gamları: https://www.youtube.com/watch?v=3Ku9iH2pU9g, Mbira müzi(cid:1)i örnekleri: http://www.youtube.com/watch?v=CUL3gAppA98, Tibetli rahiplerin (cid:2)arkıları: http://www.youtube.com/ watch?v=9P8fNQ0fqSI - 880 - (cid:1) algılanacak ve e(cid:1)lence aracı bile olsa müzik olarak benimsenmeyecektir. Benzer (cid:2)ekilde Çin operası, Japon gagakusu ya da Hint ragaları tıpkı yabancı bir dilin dil olarak algılanması gibi müzik olarak algılanacak ancak tıpkı dilde oldu(cid:1)u gibi deneyimsiz birisi müzi(cid:1)e nufüs edemeyecektir (1994:327). Müzik ve dil arasında benzerlik kurarken aynı saptamayı yapan Robinson da, müzikte anlamın ancak uzla(cid:2)ma ile olu(cid:2)abilece(cid:1)ini, ulusal mar(cid:2)lar ya da lied motiflerde oldu(cid:1)u gibi üzerinde uzla(cid:2)ılan anlamlar olmaksızın müzikal cümleler ve akorların tıpkı bir dilin cümleleri ya da kelimeleri gibi bir anlama sahip olmayaca(cid:1)ını belirtmi(cid:2)tir (Robinson, 1996:4). Bu durumu belki de en çok deneyimleyenler yabancı müzikleri anlama çabasındaki etnomüzikologlardır. Bu sebeple etnomüzikologların dil bilimcilerin ö(cid:1)renmek istedikleri dilin kullanımını ö(cid:1)renmeleri gibi müzi(cid:1)in nasıl icra edildi(cid:1)ini deneyimleyerek ö(cid:1)renmeleri tavsiye edilir13 (Meyer, 1960: 52-53). Müzi(cid:1)e kar(cid:2)ı verilen tepkilerin temelinde müzikal seslerin dinleyici için anlam in(cid:2)a edebilme potansiyeli yatar. Ancak her ne kadar sesler aracılı(cid:1)ıyla in(cid:2)a edilse de bu anlam seslerin kendisine de(cid:1)il onlara yüklenen ça(cid:1)rı(cid:2)ımlara ba(cid:1)lıdır. Yani de(cid:1)inildi(cid:1)i gibi kavramların, sembollerin ve beklentilerin bir birle(cid:2)imidir. Tüm bunlar ise sosyal yapının sundu(cid:1)u çe(cid:2)itlilik içinden bireyin deneyimledi(cid:1)i ki(cid:2)isel olaylar ve tercihler ile bir araya gelir. Müzikte anlam in(cid:2)asını açıklama giri(cid:2)imlerinin eninde sonunda sosyal yapıyla ili(cid:2)kilenmesi de bu yüzdendir. Bu ba(cid:1)lamda Davies’in yabancı bir müzi(cid:1)in anla(cid:2)ılabilmesi için gerekli gördü(cid:1)ü ko(cid:2)ullar müzikal olayların kültürlenme ile ili(cid:2)kisine ait güzel bir örnektir: 1. Bir müzikal olayın di(cid:1)erini neden takip etti(cid:1)ine ili(cid:2)kin bir hissiyat 2. Hangi müzikal olayın gelece(cid:1)ini öngörebilmek 3. Bir müzik parçasının biti(cid:2)ini hissedebilmek 4. Tekrarlayan ö(cid:1)eleri tanımak 5. Bir parçanın bölümleri arasındaki benzerlik ve farklılıkları anlamak 6. Ba(cid:2)ka parçalar arasındaki benzerlik ve farklılıkları anlamak 7. Kendi müzikal arkaplanına dayanan beklentileri yabancı müzik türüne uygulamamak (Davies’ den aktaran Higgins, 2012: 69). Görüldü(cid:1)ü gibi tüm bu ko(cid:2)ullarbelli bir deneyim ya da a(cid:2)inalık sürecine i(cid:2)aret eder ve söz konusu müzi(cid:1)in yabancısı olan bir kimse için olası de(cid:1)ildir. Özetlemek gerekirseScruton’un da belirtti(cid:1)i gibi müzi(cid:1)in anlamının deneyimlenmesi için dinleyicilerin öncelikle müzi(cid:1)i müzik olarak duyabiliyor olması gereklidir ki bu da seyirci,besteci ve icracının sezgisel kapasitesini uygun hale getiren bir müzik kültüründeki metaforik deneyimlere ba(cid:1)lıdır (aktaran, Cross ve Tolbert, 2009:28-29). Müzik teriminin her toplumda farklı bir anlam ta(cid:2)ıyabildi(cid:1)i gösterilmi(cid:2)ti. Ancak tanımlamaya ili(cid:2)kin terimler yalnızca sesle ili(cid:2)kili de(cid:1)ildir. Müzi(cid:1)e anlamını veren kültürlenme süreci aynı zamanda müzi(cid:1)e verilen tepkininduygusal ve dü(cid:2)üncelçerçevesini de belirler. Ba(cid:2)ka bir deyi(cid:2)le bir kültürün müzi(cid:1)i o kültürde olmayan bir duyguyu ya da dü(cid:2)ünceyi ifade edemeyecektir. Örne(cid:1)in müzi(cid:1)in karakterini tanımlayan duygusal terimlerin Batı ve Java kültürlerinde farklı oldu(cid:1)u ve bazı Java duygu terimlerinin Batı kategorilerine uymadı(cid:1)ı ifade edilmi(cid:2)tir. Bu sebeple her iki gurubun üyelerinin aynı parçadan aynı anlamı çıkarmadı(cid:1)ı dü(cid:2)ünülebilir(Benamou, 2003’den aktaran Higgins, 2012: 140-141). Kültürel olarak yabancısı oldu(cid:1)umuz kavramları ta(cid:2)ıyan bir müzi(cid:1)in bizim için anla(cid:2)ılmaz olması normaldir. Ancak her toplumda ortak olan bir kavramın müzik ile aktarılmasının yabancı bir müzi(cid:1)i algılamamızı mümkün kılıp kılamayaca(cid:1)ı akla gelen bir sorudur. Bu ba(cid:1)lamdatüm insanlar için evrensel bir kavram olan ölüm ile en azından her toplumda bulunması açısından evrensel olan müzik arasındaki ili(cid:2)kiyi inceleyen Tagg,farklı (cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1)(cid:1) 13 Her ne kadar müzik ve dil arasında sıklıkla benzerlik kurulsa da müzi(cid:1)in bir dil olup olmadı(cid:1)ı konusu tartı(cid:2)malıdır. Örne(cid:1)in müzi(cid:1)i bir dil olarak görmeyen Blacking, aynı sözcüklerle kurulan cümlelerin farklı (cid:2)ekillerde telaffuz edilince farklı anlamlar kazanabildi(cid:1)ini bu sebeple dile (cid:2)ablonların altında yatan bili(cid:2)sel süreçleri dikkate almadan sözcükleri gramere uydurmak olarak bakamayaca(cid:1)ımız gibi müzikal yapıların da tonların müzikal gramer kurallarına uydurulmasından ibaret olmadı(cid:1)ını ve derindeki yapılar olmadan ele alınamayac(cid:1)ını belirtmi(cid:2)tir (Blacking, 2000: 22- 23). - 881 - (cid:1)
Description: