ebook img

METDOİST BAKIŞ AÇISIYLA RASYONEL EKONOMİK ETKİNLİĞİN DİNSEL DOKUSU Dr. Kürşat PDF

17 Pages·2010·0.32 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview METDOİST BAKIŞ AÇISIYLA RASYONEL EKONOMİK ETKİNLİĞİN DİNSEL DOKUSU Dr. Kürşat

AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org METDOİST BAKIŞ AÇISIYLA RASYONEL EKONOMİK ETKİNLİĞİN DİNSEL DOKUSU Dr. Kürşat Haldun AKALIN Korkut Ata Üniversitesi ABSTRACT In a situation where increasing economic opportunity and the impulse to social change were moulding the entire methodist community by their potent influence. The mind of methodists would constitute fertile ground for injunction which bade them, gain all you can. It is not surprising, then, to find that members of the methodist community revival economic activity everywhere devoted themselves to the activities of business enterprise with vigour and a stern seriousness. The personal austerily and the rigid moral code by which the methodist ordered his conduct in his business activities acquired the force of a settled reputation. There was a direct relation between the methodist discipline of character and his occupational success. Key words : Methodism, Rational economic action, John Wesley, Richard Baxter, Business ethic ÖZET Ekonomik fırsatın arttığı ve sosyal değişimin zorunlu hale geldiği böyle bir ortam, çok güçlü etkileri sayesinde, metodist cemaati bütünüyle biçimlendirmiştir. Metodistlerin zihniyeti, kazanabildiğin kadar kazan buyruğu için, üretken bir temeli oluşturmuştur. Artık bundan sonra, ekonomik canlılığın sağlandığı her yerde, enerjik ve acımasız bir ciddiyet içinde metodist cemaat üyelerinin, kendilerini iş etkinliklerine adamış halde görünmesi, asla şaşırtıcı değildir. Kişisel sertlikle kendisine hakim olmayı ve katı ahlaki kurallar bütünüyle kendisini işine adamayı emreden metodistin, iş etkinliğindeki bu tutumu , kendisine , hiç sarsılmaz bir ün kazandırmıştır. Metodistin , disiplinle biçimlenen karakteri, ile , mesleki başarısı arasında doğrudan bir bağlantı kurulmuştur. Anahtar kelimeler : Metodizm, Rasyonel ekonomik faaliyet, John Wesley, Richard Baxter, İş ahlakı 1. Giriş Metodizmin ideali, dinsel bir güdü tarafından canlandırılmış olan bir yaşam kalitesinin gerçek kılınması olduğu için, zamanın ve paranın en dikkatli bir şekilde maksada uygun 1 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org olarak kullanılmasını sağlamıştır. Metodistler, tüm işlerinde en keskin bir şekilde pratik aklı olaylara uyarlamak azminde oldukları için; daima neden-sonuç bağlantısını kuracak içerikte düşüncelerini geliştirmişler, olaylara akıl gücüyle müdahale etmek veya sonuçlarını sınamak gayretiyle deneysel yeteneklerinin geliştirilmesine kendilerini kaptırmışlardır. (Anderson W. K. , 1947 ; 79) Dine katılan her yeni taraftar, öncelikle, (bu günkü görevini ihmal ettirecek şekilde) geleceği ile ilgilenmemesi için uyarılmaktadır. Sonsuz kurtuluşu sağlayan ahlaki uyarı, gayet açıktır. “Bu günü yaşayın. Şu anınızı geliştirmek için,en ciddi ve içten bir şekilde kendinizi verimli kılmak zorundasınız. Geçmişinizin hiç bir değeri yoktur, sanki hiç yaşanmamış gibidir. Gelecek ise, asla senin değildir, belki de senin için hiç gelmeyecektir. Bundan dolayı, yalnızca bu gününüzü çok semereli şekilde yaşamalısınız.” (Campbell T. , 1991 ; 69) Ulaştığı başarılarıyla veya edindiği kazançlarıyla asla gurur duymaksızın, yalnızca bulunduğu anı verimli kılmak için en sıkı ve en düzenli bir şekilde çalışmalarını yoğunlaştıran metodist, bu disiplinli mesleki uğraşısının gelecekte sağlayacağı yararlara kavuşma emelini de taşımamaktadır. Geçmişteki başarı ya da kazançlarıyla kendini avutmak, günün birinde disiplinli çalışabileceğini düşleyerek içinde bulunduğu anı boşa geçirmek, metodistin ahlakından değildir. Yaşadığı her anı dolu dolu geçirmek ve verimli kılmak,metodistin yaşam felsefesi haline gelmiştir. (Campbell T. , 1991 ; 71) 2. Rasyonel ekonomik maksatların benimsenmesi Metodist liderlerin akla ve mantığa uygun olan,ekonomik konularla ilgili görüşleri; ’toplumdaki ahlaki bozulmalar ve çöküntüler, aylaklık üzerine kurulan ve disiplinsiz yaşamla beslenen, günahkarlığın doğasından kaynaklanmaktadır’ (Piette M., 1937 ; 356) anlamındaki toplumsal belit üzerine kuruludur. Bu toplumsal aksiyomun anlamı, ahlaken bozulmuş beşeri kurumların kınanmasını ve bundan dolayı da sadık taraftarları bu dünyayla ilgili çabalarında hemen uzlaşmalarını kapsayan bir düalizmi içermektedir. Bu dünya ile öbür dünya arasındaki çelişki ya da aykırılığa, metodist toplumsal aksiyomun içeriğinde rastlanılmamaktadır. Ayrıca,dünyevi faaliyet ile ibadet arasında bir zıtlık ya da aykırılık söz konusu olmadığı için, canlanmanın ilk dönemi sırasındaki güdülenmede bir zorlama da olmamıştır. Ruhani gayeler ve arzular, toplumdaki süreçlere karşı beslenilen husumetlerden kaynaklanmamıştır. (Piette M. , 1937; 358) Birey seçilmişliğinin işaretlerini, bu dünya üzerindeki mesleki faaliyeti sırasında geliştirdiği yetenekleri, edindiği kazançlarıyla veya ulaştığı başarılarıyla sergileyeceği için; ekonomik işlere karşı büyük ilgi duyması, maddi kazancı değersiz bir hedefmiş gibi görerek kazanç sağlama maksadını yermek için dinsel güdüyü barındırmaması, o ölçüde kaçınılmaz olmuştur. Ahlâkça bozulmuş dünyaya yönelmede suçlu ve sorumlu altın veya gümüşler midir şeklindeki bir soruya, John Wesley (1703-1791) çok açık bir şekilde yanıt vermektedir; hata, paradan kaynaklanmamaktadır, parayı kullanan kimsenin eğilimi günahkarlığa yol açmaktadır. O halde, ekonomik uğraşı sonunda gümüş elde etmek kınanmamalıdır; yerilmesi gereken eğilim bunların günahkarlık içinde savrulup yok edilmesi,parasal kaynakların lüks tüketime veya zevk alemine aktarılması alışkanlığı olmalıdır. (Piette M. , 1937 ; 361) 2 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org Kötü olan dünya, para, zenginlik ve kazanç değil; insanın günahkarlık eğilimi, birikimlerini günah yolunda savurma alışkanlığıdır. Böylece, ekonomik teşebbüs, kazanç peşinde koşma, edinilen kazançların ekonomik faaliyet içinde tutularak birikimi gerçekleştirme gibi emeller; dinsel bir güdüyle benimsenmiş, bir ölçüde buna zorunlu kılınmıştır. Mesleki faaliyet içinde paranın kazanılmasına ve biriktirilerek ekonomik etkinlik içinde tutulmasına dinsel güdülerle özendirilmiş olması, kişisel veya ailevi gereksinimleri aşacak ölçüde yapılan her harcamanın günahkarlık ve isyankarlık olarak değerlendirilmesi; paranın,ancak ekonomik faaliyet içinde tutulması halinde günahtan korunulacağı duygusunu daha da, (Semmel B. , 1973 ; 52) pekiştirmiştir. Hiç tereddüt etmeden, metodist, taraftarlarına ‘kazanabildiğin kadar kazanmalısın’ (Semmel B. , 1973 ; 54) diye öğüt vermektedir. Metodistler, ekonomik faaliyet sonucu paranın kazanılmasını özendirdikleri ölçüde edinilen kazançların faaliyet dışında harcanmasına da karşı çıkmışlardır. Tanrının mutemetliği düşüncesi, edinilen kazançların Tanrıya ait olduğu inancını da beraberinde getirmiş, kişisel maksatlar için yapılan her harcamayı böylece isyankarlık olarak nitelendirmiştir. Tüm enerjiler ve tüm birikimler, yalnızca ve yalnızca, ekonomik teşebbüs içinde tutulmalıdır, ekonomik faaliyeti genişletmek maksadıyla da ussal bir şekilde kullanılmalıdır. (Semmel B. , 1973 ; 57) Ekonomik faaliyete aktarılmaksızın gelecek kaygısıyla elde tutulan her paranın;eninde sonunda tüketimde kullanılarak kişisel gereksinimlerin karşılanması gayesine hizmet etmesini,bu nedenle doğru bulmamışlardır. İnsan doğası görüşünü çok yönlü bir şekilde pekiştirerek, Hıristiyan geleneği ile sosyal ortamı kuşatan ekonomik yaşamın faaliyetlerini uzlaştırmış, kazanç maksadını da yüceltmişlerdir. Beşer doğası aylaklığın yol açtığı tahribat üzerine dayanmamalıdır, düşüncesi, (Anderson W. K. , 1947 ; 83) çok fazla rağbet bulmuştur. Çalışmak, mutluluğun bir koşuludur. Sürekli ve verimli çalışkanlık,ahlaki karakterin bir işaretidir. Artık,dinsel güdülerle dahi olsa hiç bir işle uğraşmayan, ibadet mazeretiyle bile olsa zamanını verimli şekilde değerlendirmeyen bir kimse; iyi bir dindar olarak nitelendirilmediği gibi, iyi ahlaklı olarak da kabul edilmeyecektir. 18. Asrın dünyasında din, sıkı ve disiplinli bir çalışma olmaksızın ne bu dünyaya ayak uydurulur ve ne de öbür dünyada kurtarılmışlardan olunur anlamındaki bir inancın doğruluğunu belirleyen öğretiyi ve deneyimi kutsamıştır. Wesley, metodistleri, ’çok rağbet edilen ve zararsızmış gibi görünen sapkınlıklardan kendinizi uzak tutun; tiyatro oyunu, roman ya da mizah kitaplarını okumayın; şarkı söyleyerek, neşeli sohbetlere katılarak, ,zevk ile sefa alemlerine düşerek; zamanınızı ve paranızı boşa harcamayın.’ (Anderson W. K. , 1947 ; 86) diye öğüt vermektedir. Ayrıca, Wesley, temiz fakat sade giyinmekle, sadece işiyle ilgilenmekle; Efendisinin geleceği günü, doğruluk ve dürüstlük içinde sevgiyle beklemekle bir metodistten başka kim bu niteliklere sahip bulunabilir diyerek; hiç böyle bir insan bir başka eğilimde olabilir mi diye sorarak; metodistleri övmektedir. 3 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org Sürekli olarak sıkı ve disiplinli çalışmak, daima tutumlu olmak, temizliğe ve sadeliğe büyük önem vermek şeklinde nitelendirilen örnek davranış kalıpları; dünyevi işlerde mümkün olduğu ölçüde standart hale getirilmiştir. Metodist için maça gitmek, tiyatroda oyun seyretmek, barda içerek kendinden geçmek, eğlenceli sohbetlere katılmak, kilise ya da manastırın duvarları arasında kendisini ibadete adamak; kısacası iş dışındaki uğraşılarıyla vakit öldürmek ve kendisini verimsiz kılmak, en büyük günahkarlık olarak görülmüştür. (Cracknell K. , 2005 ; 63) Bu inançla, metodistler, tiyatro binalarını kapatarak oyuncularını meydanlarda kırbaçlatan püriten tutumu daha da geliştirmişlerdir. Bir tiyatro sahnesi veya bir eğlence yeri, özellikle de bir ticaret kenti için çok zararlıdır; genç nesilleri eğlenceli olduğu kadar boş ve değersiz meşgalelerle yönlendirmektedir; çalışma disiplini ruhuna ve işteki ahlak anlayışına tamamıyla aykırı alışkanlıkları edindirmektedir; her türden içki ve uçarılık, daha koyu bir keyif alemine yönlendiricilik, bu gibi eğlencelere eşlik etmektedir. Aylaklık ve tembellik ruhu beslenmekte, sebatkârlılık ve iradelilik terk edilerek tesir altında kalmalar yaygınlaşmakta; bütün bunlar ticaret ahlakına büyük ölçüde tesir etmektedir. Metodizmle, şehir hayatının gerekleri ile dinsel maksatlar arasında tam bir uyum kurulmuştur. Tüm davranışlar, kazanç maksadına ve mesleki etkinlik içindeki başarı hedefine göre irdelenmiş, verimlilik ve yararlılık etkilerine göre de bir sonuca varılmıştır. Ahlaki katılık, ilkelerden asla ödün vermeme kararlılığı, dinsel bir içerik kazanan disiplinli çalışma azmi; metodizmin bireyin iç dünyasına yönelerek bilinçli ve öz denetimli kıldığı davranışlarının özelliklerini oluşturmuştur. Dinsel emeller ile davranışsal nitelikler arasında kurulan bu sıkı bağıntı,asla tesadüfi değildir. Püritenin çalışma ahlağı,yeni duygusal güçlerle yeniden hayat bulduğu halde, dinsel güdülerinden kesinlikle kopmuş değildi. Wesley’in sözlerinden bu yeni coşku şöylece betimlenmektedir: “Şu ana kadar tembelliği veya aylaklığı hiçbir şekilde mazur görerek böyle bir hale neden olmadım veya verimsizliği affedilir kılarak birey ömrünün boşa geçmesine özendirmedim. İşinde gayretli olmayan veya vaktini boşa geçiren aylak bir kimse, bizim topluluğumuzda kendisine asla yer bulamaz. Hırsızları veya katilleri aramızdan nasıl atıyorsak,işini ciddiye almayanları veya böylece insanlara yararı dokunmayanları da cemaatimizden uzaklaştırmalıyız. Elimizden gelen bütün dikkati göstermek zorundayız, kurallarımızı işletmeliyiz. Bu kurallardan ilki, en keskin araştırma etkinliğimizle, topluluğumuza katılmış olan çevredeki kimselerin mutlaka sürekli olarak gözlenmesiyle ilgilidir.” (Cracknell K. , 2005 ; 65) Çalışmaya ve özellikle de verimli olarak yararlılık göstermeye verilen bunca önem sayesinde, metodizmin temel düşüncesi, mesleki etkinlik üzerinde odaklaşmıştır. Aylaklık, gerçekten en tiksindirici suçlardan biri haline getirilerek yerilmektedir. Temel ekonomik erdem, ‘kazanabildiğin kadar çok parayı kazanmalısın’ (Cracknell K., 2005; 67) tavsiyesiyle, bağlantılı olarak bazı dinsel düşünce ve güdülerin benimsetilmesiyle kazanılmaktaydı. 4 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org Paranın kazanılması ve birikim sürecinin elde edilmesiyle ilgili tavsiye ve uyarılar lütuf üzerine kuruluydu, ekonomik maksatların peşinde koşulması böylece ilâhi bir onaydan geçmekteydi. Çalışma hayatı, çok ciddi bir meşguliyet haline gelmişti; mesleki etkinliğin hiçbir bölümü ilahi maksadın dışında bırakılmamıştı. 3. Davranışların dürüstlük ve iyi ahlaklılık içeriği Kişinin mesleki etkinliğinde kendisini Tanrıya adaması gerektiği düşüncesi; işine ara vererek kiliseye ve manastıra gitmesini, orada dünyayla ve insanlarla ilgisini keserek münzevi bir yönelişe girmesini tembellik ve aylaklık mazereti şeklinde görüyor; iş anında ve her yerde dua ederek içten Tanrıya yönelişi esas alıyor, Tanrının iradesini iş yaşamında uygulamasını en büyük dindarlık sayıyordu. Artık ibadet etmek için, Tanrıya yönelmek için kepenk kapatmasına ve bu dünyadan kopmasına gerek kalmıyordu. Bu dünyadan kopmak, insanlardan uzaklaşmak, tembellik içinde münzevi odalarına kapanmak; artık dindarlık olarak görülmüyordu. (Piette M. , 1937 ; 348) Önemli olan, Tanrı iradesini insanlar arasında uygulamaktı, gayretiyle Tanrı şanını sergilemekti; verimliliği ve yararlılığıyla da insanlara hizmet ederek bu dünyada sorumlu kılındığı komşuluk hakkını yerine getirmekti. O komşu, hiç tanımadığı ve hiç göremediği bütün insanlıktı. O halde mesleki etkinliğiyle insana hizmet etmek, insanların yaşamını çekilir kılmak, derdine deva olmak; Tanrı nezdinde sorumlu tutulduğu ‘komşunu kendin gibi seveceksin’ emrinin hakkını yerine getirmekti. Cemaate alınmış olmak,efendi bir kimsenin,ahlaki niteliklerinin özellikle de iş konularının zorunlu kıldığı erdemlerinin kesin bir garantisi haline geliyordu. Bu nedenle, bir mezhep üyesi farklı bir yere taşındığında veya satıcı olarak çeşitli yörelere gittiğinde, cemaate ait olduğunu gösteren belgeyi de yanında götürüyor;bu sayede de,yalnızca mezhebin diğer üyeleriyle kolaylıkla temas kurmuyor,fakat bütün bunlardan başka, her yerde rahatlıkla borç da buluyordu. Metodist, kendi hatasından veya beklenilen erdemlerini uygulamadaki yetersizliğinden kaynaklanmaksızın ekonomik sıkıntıların içine düşerse, mezhebin diğer üyeleri alacaklılarına garantiler vererek ve her türden yardımı gönüllü olarak kendisine sağlayarak işlerini normal bir düzene koyuyordu. Mezhebin üyeleri sıkıntıdaki arkadaşlarına bu tür parasal yardımları, aşağıdaki ifadeye bağlı kalmış oldukları için yapmaktadırlar. “Eğer kendilerinden geri almayı ümit ettiğiniz kimselere ödünç verirseniz, ne mükafatınız olur? Günahkarlar bile günahkarlara karşılığını almak üzere borç para verirler. İnsanların size ne yapmalarını istiyorsanız, siz de onlara öyle yapın. Düşmanlarınızı sevin, onlara iyilik edin, hiç ümitsiz olmayarak ödünç verin; karşılığınız büyük olacaktır;siz Yüce olanın oğulları olacaksınız; çünkü o, nankörlere ve kötülere karşı nimet vericidir. Bağışlayın,size de bağışlanacaktır.” (Piette M. , 1937 ; 349) Borç para veren kimselerin bu mezhepten olan beklentisi, üyesinin uğradığı sıkıntılar yüzünden kendi itibarı uğruna, mezhep üyesi adına zararlarını ve borçlarını üstlenmesi olmayıp, üyenin kendi olanaklarının ötesinde de çeşitli fırsatlara sahip olduğunun bilinmesiydi. Mezhep üyesini itibarlı kılan belirleyici etmen ise, oldukça uygun sayılan bir mezhebe kendisinin üye olarak kabul edilmesini sağlayan ve bu sayede üyeliği devam eden 5 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org ahlaki erdemlerinin olduğunun, hiç bir kuşkuya yer vermeyecek bir şekilde belgelenmiş olmasıydı. Oysa, bireyin ahlaki yetersizlikleri veya hataları nedeniyle mezhebinden çıkarılması; ekonomik bakımdan kredisinin sona ermesi demek olduğu gibi, toplumsal yönüyle de sınıfsal konumunu yitirmesi demekti. Protestan mezheplerinin dinsel geçmişleri üzerinde odaklaşıldığında, özellikle de 17. Yüzyıl boyunca Quaker ve Baptist mezheplerinin yazılı belgeleri dikkatle irdelendiğinde; günahkar dünya çocuklarının iş sırasında birbirlerine asla güven duymamış oldukları, yine de kendini Tanrıya adamış takva ehlinden kimselerin dürüstlüğünce belirlenen dindarlıklarına beslenilen derin bir güveni coşkuyla yineledikleri hemen fark edilir. (Piette M. , 1937 ; 353) Bundan dolayıdır ki, mezhep üyeleri, sadece ve sadece, inançlarına güven besledikleri dindar kimselere paralarını borç vermekte ve emanet etmekte; dürüst ve sabit fiyattan kesinlikle emin oldukları için de, yalnızca kendi mezhebinin üyelerinden alış veriş yapmaktadırlar. Bir bütün olarak tipik burjuva ahlakı, başlangıcından itibaren tüm asketik mezheplerinin ve gizli tarikat oluşumlarının inancını paylaşmıştır; savunduğu idealleri de, bu güne kadar Amerika’daki mezhepler tarafından uygulanılan ahlak ilkelerinin aynısıdır. Örneğin, metodistler, üyelerinden aşağıdaki davranışlarda bulunmalarını kesinlikle yasaklamışlardı; (1) Alış-veriş sırasında gereksiz konuşmak, sıkı pazarlık yapmak, fiyat ya da kalite tartışmasına girmek, (2) Gümrük vergisini ödemeden önce ürünlerini satışa sunmak veya satmak, (3) Ülke yasalarının izin verdiğinden daha yüksek bir düzeyde faiz isteminde bulunmak, (4) Yatırım sermayesini parasal servete dönüştürerek, kazançlarını ekonomik faaliyetinin dışına çıkartmak; böylece tüketim harcamalarında bulunmak veya işin gerektirmediği mülklere bağlamak, (5) Geri ödeme gücüne sahip olmadığını bildiği halde, fazlaca miktarda borç almaya yönelmek, (6) Her türden lüks tüketim mallarını almaya hevesli olmak kesin olarak yasaklanmıştır.” (MacArthur K. W. , 1936 ; 148) Asketik mezheplerin ilk başlangıcına kadar giden ahlak anlayışı ve ilkeleri, yalnızca bunlardan ibaret değildi. Bütün bunlardan başka, sosyal ödüller, disiplin araçları ve genel olarak protestan mezhebinin bir bütün haldeki örgütsel temeli; tüm kol ve uzantılarıyla, başlangıcına kadar uzanır. Özellikle de, alın yazısına gönülden inanmış olan Püritenler, mezhep üyelerinin disipliniyle gerçekten çok yakından ilgilenmişlerdir. (MacArthur K. W. , 1936 ; 149) Edinilen bütün tecrübeler göstermektedir ki, bir kimsenin yeteneklerini geliştirmesi için, bulunduğu ortam içinde zorunlu gördüğü itibarı kazanmasından daha güçlü bir güdü ya da yol yoktur. Bu nedenle de, otoriter bir kilise disiplininde emredicilik ve yasaklayıcılık ne kadar önemliyse; bu mezheplerin hiç sonu gelmeyen ve ilk bakışta da pek fark edilemeyen ahlaki disiplinindeki, bireysel yetenekleri akılcı geliştirme ve bireyi de ahlaki yetiştirme, tarafsız seçicilik o kadar önemli olmaktadır. Diğer bütün yönleriyle olduğu kadar, bireysel yeteneklerin geliştirilmesi, ussal davranışın benimsetilmesi ve tarafsız bir gözle seçimin gerçekleştirilmesi sonuçlarını sağlayan 6 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org asketikizmin dünyevi oluşumunda da; püriten mezhepleri,öncü bir rol üstlenmişlerdir. Böylece, püritan mezhepleri, en güçlü bireysel çıkar haline getirdiği, kişinin toplum içinde göreceği öz saygısını, kişisel yeteneklerini geliştirme gayretinin hizmetine sunmuştur. (McConnel F. J. , 1939 ; 43) Bundan dolayı da, bireysel güdüler ve kişisel çıkarlar, tüm sonuç ve çeşitleriyle birlikte, burjuva püriten ahlakının korunmasının ve yaygınlaştırılmasının hizmetine sunmuştur. Tekrar edecek olursak,burada esas önemli olan,dinin ahlaki öğretisi olmak yerine; uygulanmasıyla birlikte ödüllendirilecek olan davranışların ahlaki içeriğidir. Bu gibi ödüller de, her bir kurtuluş halinin biçimine ve koşuluna uygun olarak ayrı ayrı dağıtılmaktadır. Ödüllendirilmekte olan ahlaki davranış, sosyolojik anlamda,kişinin kendisine özgü sayılan, yaşam felsefesinin özünü (McConnel F. J. , 1939 ; 45) oluşturur. Püritenizmde, rasyonel yaşama biçiminin belirli metodik uygulamasını sağlayan bu ahlaki davranış; aynı zamanda da,rasyonel ekonomik faaliyetin ruhunu olgunlaştıran yolu da hazırlamıştır. Kişiyi ödüllere kavuşturan yol, bireyin kendisini Tanrı huzurunda kurtuluşa ulaşmaya ehil biri olarak kanıtlaması ve insanlar arasında da püriten mezheplerinden birisinin içinde yer almaya yeterli bulunduğunu ispatlaması şeklinde belirlenmiştir. Kişinin, Tanının önünde ve insanların içinde yeteneklerini ve ahlaki erdemlerini kanıtlaması eğilimi, ile, Tanrı katında seçilmişliği ve insanlar arasında da seçkinliği niteliği; karşılıklı olarak birbirini tamamladığı gibi, aynı yönde de tesir etmektedir. Püriten mezhepleri, kanıtlanan bu seçilmişlik niteliklerini; modern rasyonel faaliyetin ruhuna, kendilerine özgü sayılan yaşama felsefelerine aktarmışlardır. Böylelikle de, çağdaş burjuva sınıfının dünya görüşünü meydana getirmişlerdir. (Warner W. J. , 1967 ; 128) İş anında Tanrıya yönelmek,insanlar arasında Tanrı emirlerine bağlı kalmak, Tanrının insanlardan beklediği dürüstlük ve sevgiyi alış-verişi esnasında tüm insanlara göstermek; Methodistin asla vazgeçemeyeceği yegane ibadeti haline gelmişti. (Warner W. J. , 1967 ; 132) Para kazanma ve parayı kullanma maksadı olmadan, ekonomik etkinliğin sağlanamayacağı, nasıl tüm metodistler tarafından benimsenmişse; mesleki etkinlik içinde Tanrıya yönelme gerçekleşmeden de, Tanrı iradesinin insanlar arasında uygulanmasının olanaksız olacağı, o ölçüde önemsenmiştir. Bir kimsenin işi ve yeniden güç toplaması, dua etmesinde olduğu gibi tek bir maksat için hizmet etmelidir. Metodistin bir tek bakış açısı bulunmaktadır, bu da, kendisini günlük işine adamış olmasıdır. Bu dünyaya ait işler, Tanrıyla sürekli olarak kurulmuş bir bağ gibidir; Tanrı iradesinin yerine getirildiği tek ortam, iş yeridir. (Warner W. J. , 1967 ; 135) Topluluğun dindar üyeleri birbirlerine, her sabah kendilerine şu soruyu sormayı nasihat ederler; bu gün işimde daha da gayretli olmak için mesleğimi nasıl geliştirmeliyim. İşten eve gittiğinde, yarınki işini tasarlamakta; mesleki niteliklerini nasıl geliştireceğini düşünmekte, kendisini işine verirken Tanrının iradesini uyguladığı bilinciyle iç huzura ulaşmaktadır. Kişinin kendi iç dünyasına dönük olarak Tanrıyla doğrudan bağlantı kurması, şekil ve söylemi önceden belirlenmiş ve kalıplaştırılmış kurumsal ibadeti terk ederek özgür iradesiyle işinde Tanrıya yönelmesi, Tanrının emirlerini gerçek hayatta ve tüm insanları kapsamak üzere uygulamaya azmetmiş olması;ister istemez,dinsel etkinliğin bireyselleşmesine, Tanrının 7 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org aracısı işlevini yerine getiren dindarın tek başına hareket etmesine yol açacaktır. Metodist görüşlerine ve disiplinine bağlı kalan bir kimsenin, kendisini topluluğun diğer üyelerinden ayrı kalma eğilimine girerek kendi seçkinliğini ilerletmesi kaçınılmaz olmaktadır. (Semmel B. , 1973 ; 64) Ulaşılan ekonomik maksatlarla sağlanılan nüfuz ve itibarın,iş etkinlikleri nedeniyle kendisini herkesten uzak tutmak veya mesafeli kılmak gibi davranış değişikliklerine yol açmış olduğu,önemli ölçüde tanıtlanmıştır. Çoğunlukla metodist liderler, günahkârlık ile kayıtsızlığın birbirine geçmiş halde olduğu, topluluk üyelerinin ruh ile heveslerini kırdığı uyarısında bulunarak;dünyayla gönülden ilgilenmenin ruhani bir zina hali olduğunu göstermişlerdir. Yine de bu ayrılıkla,metodistlerin ekonomik yaşamlarına karışılmasına göz yumulduğu sonucuna ulaştırmamaktadır. İş hayatının zorunlu kıldığı haller nedeniyle,iyi ya da kötü olduğuna bakılmaksızın sohbet etmeye, birlikte alış-verişte bulunmaya her hangi bir yasak getirilmemiştir. Gerçekten de,görülen iş, sürekli sarhoş gezen veya zina yaptığı hemen herkesçe bilinen kimselerle konuşulmasını ve uzlaşılmasını gerektiriyorsa, bunlarla bağlantı kurulmasında sakınca görülmemiştir. Üstlenilen ekonomik etkinlikler içinde kişinin kendisini dinine adamış olmasının bir tek kuralı bulunmaktadır; kutsal kılınan davranışları edinmek ve sürekli olarak uygulamaktır. Kazanabildiğin kadar kazanmalısın nasihati, Tanrıdan gelmiş bir görev olarak benimsenilmiş olmasına karşın, kolay anlaşılır kılınan kurallarının dinsel bir vecibe olarak yerine getirilmesi istenmiştir. (Semmel B. , 1973; 65) Çağdaşları, methodizmin istemlerinin, üyelerinin iş sırasında sergiledikleri karakter tipini ve davranış tarzını standartlaştırmaya yöneltmekte olduğunu savunmuşlardır. Metodizmin ilkelerinin toplum tarafından benimsenişi sırasında, ’disiplinli ve sürekli çalışmalarınızla, iradesine teslim olduğunuz Tanrı’yı hoşnut kılma gayretlerinizle; arzu ve emellerinizi, günahlardan uzak tutunuz ve koruyunuz’ (Semmel B. , 1973; 68) ilkesi öne sürülmüş; özellikle de ömrün büyük bir kısmını kapsayan iş sırasındaki davranış biçiminin üzerinde durularak, kişinin daima bilinçli ve öz denetimli bir şekilde eylemlerini sürekli geliştirmesinin önemi vurgulanmıştır. Ticari ilişkilerde, hilekarlığa ve dolandırıcılığa,yalancılığa ve kurnazlığa asla hoşgörüyle bakılmazdı. Senli benli konuşmalara, küfürlü ve laubali sözlere, cıvık ve belirsiz hareketlere meydan vermemek için; özel kurallar yaygınlaşmaktaydı. (MacArthur K. W., 1936; 152) Tefeci dükkanındaki kötülüklerin dayandığı kurallara karşı çıkmak gayesiyle, gayri meşru şekilde ve aşırı olarak belirlenmiş faizin alınması ve verilmesi tefecilik olarak nitelendirilerek yasaklanmıştır. 4. Adil fiyat belirlenmişliği yerine uygun fiyat serbestliği Dinsel uyanışta metodist liderliği destekleyen en önemli sınıftan biri haline gelen tüccarlar, uygun fiyatlar ile tam rekabet ilkesine bağlanmayı savunmakta ve önermekteydiler. “Kardeşlik sevgisine uygun olarak fiyatlarımızı belirleyemeyiz, piyasa fiyatından aşağısına ürünlerimizi asla satamayız; kendi ticaretimizi geliştirmek isterken bile, komşumuzun alış- 8 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org verişini engelleyemeyiz” (MacArthur K. W. , 1936; 153) , demekteydiler. Metodist liderler işle ilgili davranışları,en kesin ve en açık bir şekilde kurallara bağlamışlar, böylece de inananlarının keyfi davranışlarına engel olmak istemişlerdir. Orta çağın adil fiyat anlayışının karşısına, piyasada uygun fiyat oluşumunu çıkartmışlardır. R.Baxter demektedir ki ; “Uygun fiyat, piyasadaki alıcı ve satıcıların birbirleriyle ve kendi aralarında girdikleri rekabetin sonucunda ortaya çıkan bir fiyattır. Alırken ya da satarken olsun, hiç bir kimsenin bilgisizliğinden yararlanarak fazladan kazanç sağlama peşine düşmeyeceksin. Ticaretle uğraşılarımızı bir düşünelim, sattığın ürünün piyasadaki gerçek değerinin üzerinde bir fiyat talep etmeyeceksin. Satın alma gereksinimi baskısı altında olduğunu fark ettiğin, hiç bir kimseden, ürünün piyasada oluşan alışılmış fiyatının üzerinde olan bir bedeli talep etmeyeceksin.” (Warner W. J. , 1967; 143) Metodistler fiyatların yasayla belirlenmesine nasıl karşı çıkmışlarsa; piyasada kendiliğinden oluşan, arz ile talep kuvvetlerince belirlenen seviyesinin üzerinde bir bedel istemelerine de o denli kararlılıkta engel olmak istemişlerdir. İşle ilgili düzenlenen kurallara bilerek uymayan veya kurallara uyduğu halde başarısızlığa uğrayıp ekonomik faaliyetlerden kopan üyeler, metodist cemaatten atılmışlardır. “Cemaatten aforoz edilmesi, usullere aykırı olarak yürütülen iş uygulamalarının cezalandırılması anlamını içermektedir. İflasa uğrayan iki kardeşimizin durumunu öğrenmiş bulunuyorum; kendi hataları yüzünden iflasa uğramadıkları açığa çıktığı anda, derhal bunların toplumumuzdan ihraç edilmesini istiyorum.” (Warner W. J. , 1967; 144) İş hayatında çalışanlar ve yönetenlerle ilgili ayrıntılı kurallar getirilmiştir. Böyle bir haleti ruhiyeyle, işgörenlere ait belirlenen kesin görevlerin yerine getirilmesi, zorunlu kılınmıştır. İşgörenler metodist dine sadıksalar; sürekli olarak çalışmak, saygılı ve nezaketli davranmak, çevresinde de güvenilir olmak zorundadırlar. (MacArthur K. W. , 1936 ; 119) Görevlerini, Tanrı tarafından atanmış oldukları mesleğin gerektirdiği bir tutum içinde yerine getirmek zorundadırlar. Bu bakış açısına göre, metodist, mevcut işini en iyi bir şekilde yapmaya muktedir olmalıdır; kesinlikle tamahkar ve hak ettiğiyle yetinmeyen bir tutkuyla davranmamalıdır, işiyle Tanrıya karşı üstlendiği kulluk borcunu yerine getirmelidir. (MacArthur K. W. , 1936; 121) Tanrı tarafından atandığına inanılan işinde gayretli ve verimli, dürüst ve dakik olmak nasıl işgörenin görevi haline getirilmiş, işverene ve işi dolayısıyla ilişkide bulunduğu herkese karşı saygılı ve merhametli olması zorunlu kılınmışsa; işverenin de, çalışanlarını hakir görmesi, kişisel gereksinimlerini gidermeye yönelik şekilde çalışanlarından yararlanmaya kalkması,kesinlikle yasaklanmıştır. Tanrı nezdinde,en fakir ve en kimsesiz işgören,en zengin ve en itibarlı işverenle aynı konuma ve aynı erke sahiptir. (MacArthur K. W. , 1936; 122) İşverenlerin çalışanlarına karşı babaya yakışır bir tavırla yaklaşması gerekir. Çalışanlarına, kendi çocuklarıymışçasına şefkatle davranmak zorundadır. Nitekim, işveren, çalışanlarına karşı tutumuyla Tanrı katında 9 AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ Sayı 19, Ocak – Şubat – Mart – 2010 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız- Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat- KIRGIZİSTAN http://www.akademikbakis.org hesap verecektir. Çatında çalışan her bir işgören, korunması ve kurtarılması gereken bir ruh olduğu için, ilgiye muhtaçtır. Serbest rekabet yoluyla oluşacak olan uygun fiyat ilkesini savunmuş olmalarına rağmen, metodistler, işverenlerin kendi aralarında bir mücadeleye girişerek ücretleri yükseltmelerini, hiç doğru bulmamışlardır. Çalışanları kullanmak uğruna işverenlerin kendi aralarında rekabete girmeleri, uygun ücret ilkesine aykırıdır; işgücü arz ile talebini karşılaştırarak bir düzen kuran insanlar, ücreti uygulanabilir olmadığı gibi ahlaki de sayılmayan temeller üzerinde oluşturmayı tasarlayacaklardır. Bundan dolayı Wesley, topluluk üyelerine, her fırsat düştüğünde, şöyle tavsiyelerde bulunmaktaydı : “Aynı işe, diğerleri ne kadar ödemekteyse, sen de o kadar ödemelisin, daha fazla değil; aynı ürünü kardeşine ne kadardan satıyorsan , ilk defa gördüğün müşterine de o fiyattan satmalısın. Unutmayın, farklı ücret ve farklı fiyat; sevgide ve dürüstlükteki eşitliği baltalar.” (MacArthur K. W. , 1936; 124) Wesley, işgörenlerin daha fazla ücret talep etmelerini, daha yüksek gelir sağlamak uğruna işi bırakma veya yavaşlatma gibi yollara başvurmalarını, tamamıyla ahlağa aykırı olarak görmüştür. Çalışma ahlakı üzerinde odaklaşmış olduğundan, işgörenlerin içinde bulunduğu ortamla ya da ekonomik bağımlılığıyla pek ilgilenmiş değildir. İşgörenlerin yaşamalarına yetecek kadar bir ücreti istemelerine hakkı vardır, bu ücretin sadece hayatı devam ettirecek bir asgaride olma zorunluluğu da yoktur, tutumlu bir yaşamın sürdürülmesi halinde faiz geliri elde ettirecek bir düzeye de çıkabilir. (Piette M. , 1937; 397) Patronlar, ahlaklı davranmakla yükümlü kılınmışlardır, kurallara uymak durumundadırlar, piyasada olduğundan daha yüksek bir ücreti asla veremezler; bu konuda ilke, önceki seviyenin her zaman en uygun ücreti oluşturduğu şeklindedir. Uygun fiyat ve tam ücret konusunda ısrar eden metodistler; okuyup kendisini yetiştirmesi gereken çocukların, değirmenlerde veya imalat atölyelerinde 16 saat istihdam edilmesine, beklenilen insancıl tepkiyi sergilemiş değillerdir. (Piette M., 1937 ; 399) 5. Paranın ussal kullanılması Kişinin mesleki faaliyetinde tutumlu ve verimli olması zorunluluğu, ile, zamanını ve parasını ussal kullanması yükümlülüğü ahlaki bir ideal haline getirilerek;bu dünyanın sağlıklı ve coşkulu kabulüne sıkı bir disiplini de hakim kılmıştır. Yalnızca parayı kazanmak uğruna bu ahlaki erdemlere sahip olmayı yeterli görmeyen metodistler, özellikle de paranın harcanması sırasında da dikkatli olunmasını tavsiye etmişlerdir. (Piette M. , 1937 ; 402) Kazanılan kârlardan ancak çok küçük bir kısmının kişisel gereksinimler için ayırırken, kalan önemli bir tutarın ise ekonomik faaliyet içinde tutulmasına büyük özen göstermişlerdir. Geliri ne olursa olsun, edindiği paraları tutumlulukla kullanmak, metodistin vazgeçemediği bir erdemi haline gelmiştir. (Cracknell K. , 2005 ; 94) Ahlaki yaşamın tutumluluk ideali ve katı bir şekilde denetim altında tutma iradeliliği; toplumsal statüsü ne olursa olsun, tüm insanlar için kaçınılmaz bir sınamadır. 10

Description:
güçlü etkileri sayesinde, metodist cemaati bütünüyle biçimlendirmiştir. içinde metodist cemaat üyelerinin, kendilerini iş etkinliklerine adamış halde
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.