e-makâlât Mezhep Araştırmaları, VIII/1 (Bahar 2015), ss. 53-85. ISSN 1309-5803 | www.emakalat.com MEDYATİK MEZHEPLER TARİHİ YAZICILIĞI Orhan ATEŞ Öz Abstract Bu makalede Taha Akyol’un The Case of Supremacy and the Com- Hâricîlik ve Şîa adlı kitabının Ha- panions of Prophet Muhammad After ricîlik ile ilgili birinci bölümü incele- the Prophet According to Ibn Hazm necektir. Amaç, Taha Akyol’un Ha- This article examines the first part of ricîlikle ilgili fikirlerini yargılamak ya Taha Akyol's Khârijism and the Shi'a da yanlışlamak değil eserinde kul- book which is named with Kharijite. landığı medyatik yazım üslubunu Our aim is neither to judge nor to fal- anlamaya çalışmaktır. “Medyatik sify Taha Akyol's ideas on Khârijism, we mezhepler tarihi yazıcılığı” şeklinde try to understand his mediatic writing geleneksel bir yazım biçimi olma- style. There is no mediatic secterian makla birlikte teknolojik gelişimin historiography in Secterian History. sağladığı imkânlar ölçüsünde gele- However, it seems possible, frequently cekte sıkça kullanılması muhtemel used format in future within the possi- bir yöntem olarak görülmektedir. bilities provided by technological deve- Medyatik anlatımın geleneksel anla- lopment. Mediatic narrative is much tıma göre hem ikna gücü çok fazla wider and it has persuative power ac- hem de etki alanı daha geniştir. cording to traditional narrative. While Ayrıca geleneksel kaynakları okuma additionally reading classical sources ve anlama sürecinde karşımıza çıkan has dullness, in mediatic style, the sıkıcılık medyatik tarzda adeta eğ- process turns to delight. Mediatic secte- lenceye dönüşür. Medyatik mezhep- rian historiography gets its power from ler tarihi yazıcılığı gücünü okuyucu- its attracting side to the reader. yu kendisine bağlayan bu cezp edici Keywords: Media, Sect, Taha Akyol, yanından almaktadır. İbadite, Khavarij, Şia. Anahtar kelimeler: Medya, Mezhep, Taha Akyol, İbâdiye, Haricîlik, Şîa _____ Doç. Dr. Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Mezhepleri 54 Orhan ATEŞ Giriş Görsel ve yazılı medyanın muhatap kitle üzerindeki etkisi tartı- şılmaz bir gerçektir. Ayrıca medyanın sosyal hayat için sağladığı faydalar inkâr edilemez. Medya tarafından üretilen bir kısım ürün- lerin araştırmaya1 ve yargılamaya2 konu edilmesi medyatik söyle- min muhatapları üzerindeki etkisini göstermektedir. Medyanın sos- yal hayat için sağladığı katkılar inkâr edilemez. Hele kötü örnekler- den yola çıkarak medyanın faydasızlığını iddia etmek medya adına tümden haksızlık olur. Bu çalışmanın konusunu Taha Akyol3 tarafından medyatik bir üslupla yazılan Haricilik ve Şia4 adlı kitabın Haricilikle ilgili ilk bö- _____ 1 Goethe’nin yazdığı Genç Werther’in acıları ümitsiz bir aşk üzerine kuruludur. Bu romanda, Werther’in aşkı için intihar edişi kahramanca ve yüceltilerek anlatılır. Avrupa’da bu romanın ardından birçok intihar vakası yaşanmıştır ve birbirini takip eden intiharlara-taklit intihar- Werther Etkisi adı verilmiş- tir. Werther Etkisi, ülkemizde Siirt’te başlayan (Güneydoğu Anadolu’daki) birçok kızın ardı ardına intihar etmesiyle yaşanmıştı. Geçenlerde (2006- 2007) bizim sevgili medyamız, müthiş bir haber bularak, genç kızlarımıza yaşadıkları dram yetmiyormuş gibi yeni bir seçenek sunmuş, bunu allayıp pullamış ve genç kızlarımızı intihara sürüklemişti. Başarslan, Suzan, “Med- ya İntiharların Artışında Ne Kadar Etkili” s. 9-11, www.derindüşünce.org 2 Gerçekten de bazı kriminal şiddet olaylarıyla televizyon programlarında sunu- lan kurgusal olaylar arasında dikkat çekici benzerlikler görülebilmektedir. Hatta bunların açıkça model alındığı saldırılara, tecavüzlere ve cinayetlere rastlanmaktadır. “Born Innocent” adlı sinema filmindeki tecavüz sahnesinin ardından, pek çok genç izleyicinin bunu taklit ederek tecavüz suçu işlemiş olması sebebiyle NBC televizyonu aleyhine kamu davası açılmış olması tipik bir örnektir. Günay, Rafet, “Medyanın İnsanlar Üzerindeki Olumsuz Etkileri” s.55, www.derindüşünce.org 3 Taha Akyol, Gazeteci, yazar: 1946 yılında Yozgat'ta doğdu. Babası Mustafa, annesi Fatma Akyol'dur. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Yozgat'ta ta- mamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Yazarlık mesleğine 1977 yılında Hergün gazetesinde başladı. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Milliyetçi Hareket Partisi yönetiminde bulundu. Darbe sonrasında tutuklan- dı ve uzunca bir süre Mamak Cezaevi'nde yattı. Askeri mahkemede yargı- landı ve beraat etti. Yankı dergisinde, Tercüman, Meydan ve Milliyet gazete- lerinde çalıştı. 80'li yılların ortalarından itibaren milliyetçi çizgiden uzaklaşa- rak muhafazakar-liberalizme daha yakın durmaya başladı. Akyol’un Milli- yetçi kesime Muhafazakar–liberalizmi anlatma konusunda büyük bir boşluk doldurdu denilebilir. Siyasi ve iktisadi olarak kendisi tam bir klasik liberal iken, kültür ve dış politika alanında sağ-kanat yaklaşımı benimsemektedir. Öte yandan sol literatüre de hakim olduğu söylenebilir. Halen CNN Türk → e-makâlât Mezhep Araştırmaları, VIII/1 (Bahar 2015) 55 lümü oluşturmaktadır. Yazarın “neyi” anlattığından ziyade konuyu “nasıl” anlattığı bizi daha çok ilgilendirmektedir. “Mezhepler tarihi yazımında medyatik anlatım” şeklinde adlandırılan bir gelenek ol- mamakla birlikte, çalışmamız mezhepler tarihi yazımının geçmişinde var olan bir yazım geleneğinin özelliklerini deşifre etmek değil ileti- şim araçlarının baş döndürücü gelişiminin sağladığı imkânlara pa- ralel olarak gelecekte daha çok kullanılması muhtemel bir üslubu ve özelliklerini anlama denemesidir. Son zamanlarda Alevilik başta olmak üzere son zamanlarda ve artan sıklıkta mezhepler tarihinin konularının medyatik bir tarzda hem yazılı hem de görsel basında ele alınması;5 mezhepler tarihi yazıcılığında medyatik yazım usulünün/üslubunun ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Medyatik yazım kadar ekran mahareti ile gör- sel medyatik anlatım da (belgeseller, haber programları, tartışmalar vs) ayrı bir öneme sahiptir. Eş’arî’nin ifade ettiği gibi fırkaların doğru anlaşılması, tasviri6 bir yöntem içinde yansız bir anlatımla okuyucuya/seyirciye sunumu ile yakından ilgilidir.7 Ancak olay ve hadiselerin belli bir kültür içeri- _______________ program yapımcısı ve Hürriyet Gazetesi'nde yazar olarak çalışmaktadır. Ta- ha Akyol evli ve iki çocuk babasıdır ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversi- tesi Mütevelli Heyeti üyesidir. 4 Akyol, Taha, Haricilik ve Şia, İstanbul 1988. 5 Aleviliğin Ders Kitaplarına Girmesi Tartışması (NTV) Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Miyase İlknur, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezhepler Tari- hi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu, Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzet- tin Doğan; NTV 'nin Yakın Takip Programında Yeni Anayasa Taslağı ve Din Kültürü Dersi Tartışması 20.09.2007 tarihinde 15.15'de NTV'nin Yakın Takip programında Prof. Dr. Halis Ayhan, Neyyire Berktay ve Prof.Dr. Sön- mez Kutlu’nun katıldığı "Yeni Anayasa Taslağı ve Din Kültürü" ile ilgili bir tartışması. 6 Felsefede bir olguyu değerlerden bağımsız anlatmaya tasviri yöntem denir. Mesela bir çiçeğin oluşumunun tümüyle görünen maddi sebeplere bağlana- rak anlatılması gibi. Söz konusu çiçeğin oluşumunu anlatırken her hangi bir noktada ilahi irade işe karıştırıldığı zaman anlatım tasviri olmaktan çıkar te- olojik olur. Bizim burada “tasviri” yöntemden kastımız yazarın objektivitesi- dir. (O. A) 7 Eş’arî, Makâlâtu’l-İslamiyyîn ve’htilâfu’l-Musallîn, (thk. Hellmut Ritter) Wies- baden 1980, s. 1; İbn Teymiyye, Takiyyüddîn Ahmed b. Abdi’l-Hâlim, Min- → 56 Orhan ATEŞ sinde şekillenmiş ve yine belli bir anlayışa angaje olmuş şuurlardan aktarıldığını unutmamak gerekir. Bu bağlamda ortaya konan metin yazarın dünya görüşünden bağımsız olmadığı gibi yazarın niyetini dışlayarak metni doğru anlamak da mümkün görünmemektedir. Bir şeyin hakikatini bilmeyi amaçlayan bilimsel etkinlik, isim- lendirme ve o şeye ait özelliklerden yola çıkarak tanımla- ma/açıklama ile başlar. Daha sonra gruplandırma, ilişkiler kurma, nedensellik bağlarıyla açıklama, ileriyi tahmin ve en sonunda kont- rol aşaması ile sonuçlanır. Yapılan açıklamanın doğruluğunu belir- leyen çok sayıda sebep vardır; açıklanan şeyin belirsizliği, açıklaya- nın ortaya koyduğu niyet, entelektüel zeka ve üretilen bilginin do- ğası bunlar arasında sayılabilir. Bu bağlamda bir olgu ile ilgili açık- lama; a. Tanımlaması yapılan şeyi özellikleri ile kuşatan doğru bir açıklama olabilir. b. Her zaman kötü bir niyete bağlamamak şartı ile açıklama bazen yanlış olabilir. c. Açıklama, bazen başkalarının çıkarlarından yola çıkarak doğru olarak takdim ettiği tanımlamanın farkında olmadan yeniden üretilmesi şeklinde gerçekleşebilir. d. Yanlış bir açıklama çıkar hesabı yapan birileri tarafından yeniden üretilmiş olabilir. e. Açıklama yanlışlığı bilindiği halde bazı siyasi ve ekonomik vb kaygılarla yeniden üretilmiş olabilir. f. Açıklama doğru olarak kabul edilen yanlış imajlar oluştur- mak için de yapılmış olabilir.8 Sosyal bilimlerde bir olgunun yalnızca kendisiyle sınırlı kalına- rak açıklanması yeterli değildir. Tanımın kuşatıcılığını yakalamak için nesnelliğimiz yanında olguyu zaman ve mekân bağlamında ele _______________ hâcü’s-Sünneti’n-Nebeviyye fî Nakzı Kelâmi’ş-Şîa ve’l-Kaderiyye, (thk. Mu- hammed Reşâd Sâlim), 1986, cilt V, s. 268. 8 Erdoğan, İrfan, Medya Sosyolojisi, Eskişehir 2013, s. 3. e-makâlât Mezhep Araştırmaları, VIII/1 (Bahar 2015) 57 almamız gerekir.9 Mezhepler tarihi kaynakları başlangıçta siyasi gayelere matuf bir şekilde ortaya çıkan daha sonra kelamȋ mahiyet kazanan toplumsal yapılardır. İlerleyen süreçte insanların dinlerini fırkalar üzerinden öğrenmesi ve fırkaların doğrudan bir meşruiyet aracı olarak kullanılması bu alanda yapılan açıklamaların sorgu- lanmasını önemli hale getirmiştir. Kadim ve çağdaş fırka kaynakla- rının birbirleri hakkında yürüttükleri eleştiriler bunun en açık ör- neğidir. Klasik mezhepler tarihi kaynaklarının fırkalarla ilgili yaptıkları tanımlamalar sonraki araştırmacılar üzerinde büyük bir etki bırak- mıştır. Bu tanımlamalara yön veren ana saik çoğu defa mezhep ta- assubudur. Bu gün itibarıyla gelinen noktada, fırkalarla ilgili yeni tanımlamalara giderken geçmişin taassubundan azade olarak, fır- kaları kendi bağlamında ve kendi kaynaklarını temel alan yeni bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Görsel ve yazılı medya kısa zamanda geniş halk kitleleri üzerinde derin etkiler bıraktığından medyatik yazım usulünün mezhepler tarihinin herhangi bir konusunu ele alış biçimi bu sahanın araştırı- cıları açısından büyük önem arz etmektedir. Kuşkusuz medyanın kendine özgü bir mantalitesi ve anlatım tekniği vardır. Fırkalarla ilgili yazılı anlatı ve görsellerin doğru anlaşılıp, sağlıklı değerlendi- rilmesi; okurun manipülasyonlardan korunması ve mezhepler tarihi araştırmacılarının medya tekniklerini kullanarak düşüncelerini ifa- de edebilmeleri bu mantaliteleri ve teknikleri iyi bilmeyi gerekli kıl- maktadır. Görsel ve yazılı medyamızda başka örnekleri olmakla birlikte, prototip bir çalışma oluşturabilme ve bir makalenin sınırları içeri- sinde kalabilmek amacıyla Taha Akyol’un Hâricîlik ve Şîa adlı eseri- nin Hâricîlik bölümünü makalemize konu edindik. Bu eseri özellikle seçmemizi gerekli kılan diğer bir sebep ise eserin yazarı ile ilgilidir. Şöyle ki, Taha Akyol, medyada ki saygınlığı yanında hukuk ve sos- _____ 9 Evkuran, Mehmet, ” Zaman, Bilinç ve Tarih Algısı Üzerine -Teolojik Açıdan Bir İnceleme” Milel ve Nihal, c. IV, sayı, 3 Eylül – Aralık, İstanbul 2007, ss. 32- 40. 58 Orhan ATEŞ yoloji formasyonuna sahip ve medya sektöründe Haricîlik konusu- nu en iyi bilenlerden birisidir. Ayrıca yazdığı eserlere kamuoyu bü- yük ilgi göstermiştir.10 Özellikle sosyal hadiselerin izahında sosyal- psikolojik çözümlemelere gitmesi ve sebep sonuç ilişkilerini açığa çıkarma çabası Akyol’un eserlerine ilgiyi artıran bir husustur. Hâricîlik ve Şîa adlı eseri okurla buluştuktan kısa bir süre içinde medyatik yazımın kendisinden beklenen etkiyi göstermiş ve Ha- ricîlik konusunda sadece sıradan vatandaşı değil bu konuda eğitim alan kesimlerin bile Haricîlikle ilgili zihinsel inşalarında etkili ol- muştur. Eser Hakkında Eserin Muhtevası Taha Akyol’a ait Hâricîlik ve Şîa adlı eser, birinci bölümü Ha- ricîlik ikinci bölümü Şîa olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm olan Haricîlik; Büyük Fitne, Eylem ve Fraksiyonlar, Kabile Toplumu Ve Kabile İnsanı ve Geçiş Toplumunda Haricî İdeo- lojisi olmak üzere dört ana başlıktan oluşmaktadır. “Büyük Fitne” ana başlığı altında geçen iç başlıklar yazarın niyeti hakkında bir karara varmamızı kolaylaştıracak niteliktedir. Bazı misaller verecek olursak; Sahabeye Müslüman Kılıcı, Koyun Boğaz- lar Gibi Boğazlarlar, Kabile Ruhu, Bilgisizce Direnme, Haricîler’in Alimleri Yoktur, Bedeviler Gerilim İçindeydiler, Devlet Kurumuna Tepki, Çocukları Bile Kılıçtan Geçirdiler. Bu bölümde, Haricîler’in _____ 10Akyol tarafından kaleme alınan eserlerin bir kısmı: Demokrasiden Darbeye Babam Adnan Menderes; Ama Hangi Atatürk/ Ocak 2008 /3. baskı Mart 2008; Medine'den Lozan'a / Kasım 2004; Kitaplar Arasında / Haziran 2002/2. baskı Aralık 2005; Hariciler ve Hizbullah, İslam Toplumlarında Terö- rün Kökleri / Mart 2000 / 3. baskı Nisan 2000; Mezhep ve Devlet, Osman- lı'da ve İran'da / Ocak 1999 / 7. baskı Kasım 2006; Hayat Yolunda, Gençler İçin Anılar ve Öneriler / Kasım 1997 / 8. baskı Ekim 2007; Bilim ve Yanılgı / 1997 / 5. baskı Aralık 2005; Haricîlik ve Şia; Hayat Yolunda; Lenin'siz Ko- münizm; Politikada Şiddet; Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye; Tarihten Gelece- ğe; Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiyesi'ne; Ortak Acı 1915 e-makâlât Mezhep Araştırmaları, VIII/1 (Bahar 2015) 59 Sıffin savaşında Tahkîm kararına11 karşı çıkışlarına kadar olan geli- şimi sosyolojik analizler eşliğinde anlatılmaktadır.12 “Eylem ve Fraksiyonlar” adlı ikinci iç başlık altında; Hz. Ali’nin temsil ettiği ana bünyeden ayrışan Haricîler ’in Hz. Ali’ye karşı çı- kışları; Haricî tekfir anlayışının gelişimi ve fırkanın kendi içindeki bölünmeleri anlatılmaktadır. Akyol’a göre bedevi zihniyet artık dü- şünceden eyleme geçmiştir. Kendisi gibi düşünmeyeni tekfir etmek- tedir. Bedevi anlayışın bir yansıması olarak şiddeti çözüm aracı olarak kullanmaktadır. Fanatizmin bir sonucu olarak ardı arkası gelmeyen bölünmeler yaşanmaktadır.13 Birinci bölümde olduğu gibi bu bölümün iç başlıklarına kısaca göz atacak olursak; Kabile’nin Eylemi, Eyleme Çağrı, Büyük Terör Karargahı, Haricî Mantığı, Kabile Ruhunun Hükmü vb. Yazar bu bölümde de Haricî hareketi “Arap oldukları için Kur’an-ı Kerîm’in sadece lafzi manasını anlayan ama cahil oldukları için hangi ayetin ne sebeple, hangi olay üzerine geldiğini, belli bir olayda Müslüman- lar’ın o anda nasıl davranacaklarını tayin etmek için mi yoksa daimi bir kural olarak geldiğini…ayıracak durumda olmayan” cahil ve be- devi bir güruh olarak ele alır.14 Cehaletini şiddetle birleştiren bedevi anlayışın sosyal hayattaki tüyler ürpertici yansımaları etkili bir üs- lupla anlatılmaktadır. “Kabile Toplumu ve Kabile İnsanı” isimli üçüncü ana başlık al- tında; İslam dünyasının ilk asrında kanlı ayaklanmalara giren ve binlerce Müslüman’ı boğazlayan Haricî hareketin marjinalleşmesi- nin nedenleri anlatılır. Yazara göre Haricîlik, kabile toplum yapısı- nın bir ürünüdür ve kitle hareketi olarak aniden ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle Haricîlik cahiliye Arap toplumunun en belirgin özelliği olan kabile toplum yapısının yeniden tecessümüdür.15 _____ 11 Akyol, age., ss. 11, 60. 12 Akyol, age., ss. 11-72. 13 Akyol, age., ss. 75- 117. 14 Akyol, age., s. 19. 15 Akyol, age., ss. 122-132. 60 Orhan ATEŞ “Geçiş toplumunda Haricî İdeoloji” başlıklı son bölüm; İbn Hal- dun’dan ödünç aldığı “bedevi”, “hadarȋ”, “asabiyet”, “mülk” ve “üm- ran” hakkındaki görüşleri doğrultusunda yazarın düşüncelerini üzerine inşa ettiği hipotezler ve sosyolojik çözümlemelerden oluş- maktadır.16 Eserin Yazıldığı Dönem Humeynî önderliğinde İran’da gerçekleşen İran İslam devrimi tüm dünyada büyük bir etki uyandırmıştır. İran Devrimi, batı dün- yasını şoke ederken Müslüman ülkelerde de büyük bir heyecan uyandırmıştır. İran’da gerçekleşen Şiȋ devrim Şiȋ olmayan İslamȋ hareketlere de bir özgüven vermişti. Devrimin ayak seslerine bakıl- dığında İran’la sınırlı kalacak gibi görünmüyordu. Zira, İran yayıl- macı bir anlayış içerisinde devrimi bir ideoloji olarak diğer Müslü- man ülkelere ihraç etmek için büyük bir çaba içerisine girmişti. Devrim ruhunu ateşleyen kitaplar, dergiler ve müzikler bir anda çoğalmaya başlamıştı.17 Kurulu düzenden hoşnut olmayan kimsele- re İslam’ın devrim ruhu (Hâricî ruh) aşılanarak İran’da gerçekleşen devrimin bir benzeri Türkiye ve diğer İslam ülkelerine taşınmak isteniyordu. İşte tam bu noktada İslam tarihinde dini meşruiyet aracı olarak kullanıp kurulu düzene karşı çıkan ilk devrimciler/anarşistler yani Haricîler birden önem kazandı. İran da gerçekleşen devrimin Türki- ye gerçekliğine aykırılığını ve muhtemel kötü sonuçlarını fark eden kesimler de doğal olarak karşıt yönde bir imaj geliştirme yoluna gitmiş olabilirler. Kitapla verilmek istenen şuydu; İslam dünyası aranan devrimci ruha yabancı değildir. Kurulu düzene karşı çıkan, kendinden olmayanı tekfir eden, şiddeti bir çözüm aracı olarak kul- lanan malum mezhepçi anarşist zihniyet Haricîlik adı altında tarih- te yaşamıştır. İslam’ın güzide iki büyük halifesinin katlinden, etkile- ri bugün bile hala devam eden iftiraklardan ve gözyaşından başka _____ 16 Akyol, age., ss. 135-159. 17 Misal: Refref, Zeytin, İran’a Nasıl Bakmalı, Ankara- 1986. e-makâlât Mezhep Araştırmaları, VIII/1 (Bahar 2015) 61 bir şey bırakmamıştır. Mademki Müslüman bir kere düştüğü hata- ya ikinci defa düşmeyen birisidir,18 ikinci defa böyle acı bir tecrübe yaşanmamalıdır. Yönteme Dair Akyol, “Osmanlı’da ve İran’da Mezhep ve Devlet” adlı çalışması- nın “Tarihin Anlamı” başlığı altında tarih yazım yöntemi ile alakalı önemli bir özet sunmuştur. Ancak incelemeye çalıştığımız eserinde, burada ortaya koyduğu prensiplere bağlı kalmadığı gözden kaçma- maktır. Tam bu noktada Akyol’un tarih yazım yöntemi hakkında özetlediği değerli malumatı biz de özetleme ihtiyacı duyuyoruz. “Ta- rih, gerek bizde gerekse batıda farklı aşamalardan geçmiştir. Bu tarihler genelde uzun dönemli sosyolojik süreçleri ve onun iç bağ- lantılarını göz ardı eden öznel bir yaklaşıma sahiptirler. Misal, pozi- tivist aydınlanmacılara göre tarihteki bütün kurumlar gerici, milli- yetçi romantizme göre de tam aksi. Akyol, ünlü tarihçi Leon E. Halkin ve Bloch’dan ödünç aldığı şu cümleler ile tezini güçlendirir, “şimdiki zaman tarihe kendi çözümlemelerini empoze ettiği zaman onu bozar.” Zira tarih “bir yargılama değil analiz işlemidir.” Akyol, ilgili başlığın sonlarına geldiğinde “inşacı tarih anlayışının” bizde bir zihniyete dönüşmesinden yakınarak bu yaklaşımın zihinsel bir tu- zak oluşuna vurgu yapar.19 İslam tarihinde Hz. Ali’nin şehadetinden sonra yeni bir süreç başlamıştır. İktidarı ele geçiren Muaviye gücünü ümmetin rızası (biat) üzerine değil de kılıç üzerine inşa eden saltanat dönemini baş- latmıştır. Bir sonra ki aşamada Muaviye, kendisinden sonra oğlunu ümmete rağmen bu makama atamıştır. Böylece ümmetin rızasını dışlayan ve bir önceki yöneticinin atamasını temel alan yeni bir dö- nem “saltanatta veraset dönemi” başlamıştır. Ümmet iradesinin dikkate alınmu sürecin Harici terör bağlamında anlatılması, İktida- _____ 18 Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63. 19 Akyol, Taha, Osmanlı’da ve İran’da Mezhep ve Devlet, Doğan Kitap, 9. Baskı, İstanbul, 2013, s. 19-21. 62 Orhan ATEŞ rın İslam’ın insan hakları bağlamında getirdiği temel ruhtan ayrılı- şını perdelemektedir. İslam tarihinin bu dönemi siyasal gelişmeler yanında mezhebȋ yapıların da tedrici olarak teşekkül ettiği bir dönemdir. Bu dönemde mezhepler daha çok siyasi mahiyet taşımaktaydı. İlerleyen süreçte kelâmi mahiyet kazanmaları bu gerçeği değiştirmeyecektir. Ümme- tin rızasını dışlayan verasetçi yeni devlet, koyu Arapçılığı merkeze alan milli bir devlet inşa etme yoluna gitti. Yeni kurulan devlet ken- disine temel oluşturacak yeni bir tarih yazımına ihtiyaç duydu. Bu bağlamda, mezhep adı verilen farklı algılardan müteşekkil yeni top- lumsal olgulara iç düşman paranoyası ile bakılmıştır. Fikri donanım ve hayat tasarımı bakımından devletle çelişen gruplara zındık, ehl-i dalalet ve mülhid nazarı ile bakılmıştır. Tarihi kaynakların ekser çoğunluğu da bu bakış açısı üzerine temellendirilmiştir. Akyol’un ifade ettiği gibi sosyolojik analizlerin yeterince bilinmediği bu dö- nemlerde anlamayı ve analiz etmeyi değil yargılamayı ve damgala- mayı amaç edinen eserler yazılmıştır. Mu’tezile’nin Hak’tan i’tizal (ayrılan), Havâric’e haktan huruç eden (ayrılan) gibi isimlerin veril- mesi kesinlikle bir tesadüf değildir. Tarih kesin donmuş, sabitleşmiş bir hakikatler manzumesi ol- mamalıdır.20 Yeni bilgi ve belgeler yanında yeni yaklaşımlarla yapı- lacak analizler toplumların ufkunu açmalıdır. Fakat Haricilik bağ- lamında şunu da eklemek durumundayız ki özellikle Haricilik don- durulmuş ve damgalanmış bir olgu olarak günümüze kadar gelmiş- tir. Hariciler ya da onların fırkaları olarak kabul edilen ikinci dere- cedeki dini ve siyasi yapıların eserleri, söylemleri inşacı tarihin ez- berlerini bozma endişesi ile görmezden gelinmiştir. Ne yazık ki Akyol, Mezhep ve Devlet adlı çalışmasının hemen başlarında enfes bir şekilde özetlediği tarih metodolojisini Haricilik ve Şia adlı çalışmasında pratiğe dökmede başarılı olamamıştır. Ya- zar mazide Haricilik hakkında yargılayıcı ve inşacı bir şekilde elde _____ 20 Akyol, age, s. 21.
Description: