ebook img

MEB İslam Ansiklopedisi 5/1 PDF

806 Pages·1979·75.55 MB·Turkish
by  MEB
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview MEB İslam Ansiklopedisi 5/1

İSLAM ALEMİ » « arih , c o ğ r a f y a , e t n o g r a f y a VE BIYOGRAFYA LÜGATİ MİLLf EĞtTlM BAKANLIĞININ KARARI ÜZERİNE İstanbul üniversitesi edebiyat fakültesinde KURULAN BlR HEYET TARAFINDAN LEYDEN TAB'I ESAS TUTULARAK TELİF, TÂDİL, İKMÂL ve TERCÜME SÛRETİ İLE NEŞREDİLMİŞTİR ^ krM y M ® '' 5 . C İ L T 1. K I S I M pSuöSfeaSMı»,. »faM«$' .i '.,. n p “r ftjfcvv DEVLET KİTAPLARI '.■Jifeîtv*". ■' •’••* k.VıV MİLLÎ EĞİTİM BASIMEVİ İSTANBUL H HA1. [ Bk. HÂ.] kat'î netice vermiş değildir. Buna dâir muhte­ HA1. [Bk. HÂ.] lif fikirlerin münakaşası için bk. E. Mattsson, HA’. [ Bk. HÂ.] Etudes phonologiçues sur le dialecte arabe HÂ. HA’, arap alfabesinin 26. bar- vulgaîre de Beyroufh (Upsala, 1910), s. 41 fi olup, ebced hesabında 5 rakamına de­ v.dd. — Arabistan'ın cenubunda bu ses ha se­ lâlet eder. Lâtin alfabesinin h harfine muâ­ sine yaklaşır. Keza farslar ile türkler de, arap- dildir. Bu harf bütün arap lehçelerinde. ilk hali çadan alınmış kelimelerde, h 'ları ekseriyetle h le kalmıştır, yalnız maltızcada değişerek, hamza gibi telâffuz ederler. Muhtelif Afrika adlarında, eya h olmuştur. Müenneslîk eki olarak, keli- msl. Hausa kabilesinin isminin imlâsında görü­ nenin sonuna eklendiği (ha al-ta’ni$) ve i len ha harfi, sâdece bir yazış şekli itiyadından- elâffuz edildiği zaman, ta harfinin iki üst dır ; yoksa telâffuz bakımından, bunlar h 'den oktasını alır. Hakikatte bu yazış şekli müen- başka bir şey değildir. ( H. BaUER.) ;slik eki olan -af 'in durak hâlinde-ah telâffuz HA. HA3 ', arap alfabesinin 7. har­ ileceğini belirtmek maksadına matuftur; cüm- fi olup, ebced hesabında 600 rakamına delâ­ inde vasıl hâllerinde ise, -at telâffuzu, ( ibrâ- let eder. Arap alfabesine mahsus harflerdendir de olduğu gibi, bakî kalmıştır. Bununla (ha 'dan bir nokta ile ayrılır). Arâmî ve İb­ dber, duraklarda -at ’ten -ak 'e geçiş, arap ranî yazılarında ha 'dan farkı yoktur. Habeş- anının hâkim olduğu bütün ülkelerde, aynı çede havi 'tan tefrik edilmek için, harm 'm -manda vâkî olmamıştır. Telâffuzun yazılış kendine mahsus bir şekli vardır. Bununla bera­ .îkli üzerine kat'î bir te'sîr icra etmiş olduğu ber, yazmalarda bu iki harf sık-sık biri diğe­ ^agrib memleketlerinde bu keyfiyet şark mem- rinin yerine geçmektedir ve yeni habeş lehçe-' ketlerinde olduğundan daha erken vâki olmuş- lerinde boğaz seslerinin telâffuz farkları pek ■ :r ( bk. Nöldeke, Beiir. zar sem. Sprachwis- hafiftir ve hattâ hiç yoktur. Minâ-î ve sâbi’î ıschaft,s. 10); bunun içindir ki, farslar arap dillerinde ha harfi, ha 'dan pek hafif ayrılık elimelerinin bir kısmını-at telâffuzu ile almışlar- gösteren bir işaretle tefrik edilir. Asûrî yazı­ -r. Asıl arap lisanında ise, bu h harfinin, sonra- sında ha 'ya tekabül eden ses umumiyetle bo­ rı bütün lehçelerde zail olduğu için, İmlâda ğaz seslerinden ayrı gösterilir. levcûdiyeti artık sâdece tarihî bîr değeri hâizdir. Bibliyografya: Sâmî dillerin mu­ HA. HA’, arap alfabesinin 6, harfi kayeseli gramerleri (Wright, Zimmern, Bro- > 1 u p , ebced hesabında 8 rakamına delâlet ckelmann, Cohen v.b.); A. Schaade, Siba- eder. Sâmî lisanlara hâs olan derinden bîr gırt­ waihi*s Lautlehre (Leiden, 1911), s. 19, not 48. lak sesi ile, hemen-hemen ‘ayn [ b. bk,] harfinin HABAR. [ Bk. haber.] sadâsız telâffuzuna yakın bir tarzda telâffuz HABAT [ Bk. habat.] edilir ; zâten 'ayn harfinin sadalılığını kaybettiği HABAT. AL-HABAT, cenubî Arabistan'da, lehçelerde bu harf ha 'ya inkılâp etmiştir. Msl. mübarek makamlara verilen İsim­ mısır lehçelerinde, benzeşme sebebi ile ( arha'i- dir; bir velînin siyâneti altında bulunan ve aşar yerine arbahtâşer gibi), maltızcada ke­ ekseriya o velînin kabrini ihtiva eden böyle lime sonlarında dâima böyle olmaktadır (»göz­ yerler bir sığmak teşkil eder. Bu mübârek ma­ yaşları" demek olan dumü yerine dumüh gibi). kamlara sığınanlara dokunulmaz ve onlar Öl­ Bu sesin mâhiyeti hakkında yapılmış olan araş­ dürülmez. Habat a fiili cenûbî Arabistan lehçe­ tırmalar, buna yakın olan ‘ayn sesinin mâhiyeti sinde »durdurmak" v.e »tutmak" mânalarına hakkında yapılmış olan araştırmalardan daha gelir. Cenûbî Arabistan ’ın en mühim habat ı 4. ...y habeş-eyaeeti: cııdu on bin nefere bâlig oldu, özdemir Pa­ pek ehemmiyetsiz hâdiseler île bâzı paşaların şa Süveyş 'ten gemiler ile Savakin e geçerek, isimlerinden başka bir şey bilinmemektedir; msl. ilkin orayı ele geçirip, bir kaymakamın idare­ 1600 yılına doğru Hudaverdi, 16,00 ’ün ilk ya­ sine tevdi ettikten sonra, karadan harekete de­ rısında Aydın, 1650 'de İbrahim, 1655'e doğru vam ile -sahilleri, Muşavva' şehrine kadar boy- Mustafa ve 1673'te Fortacı Ahmed Paşa'Iar. dan-boya fethetmiştir. Habeşistan 'in Kızılde- Hudaverdi Paşa 'nın yukarıda Habeşistan mad-, niz sahilinde iskelesi olan Muşavva' ’ı özdemir desinde 1589'da Arkibı civarında Sarşa Den- Paşa, bundan sonraki fütuhatı için, bir üs hâ­ gel tarafından mağlûp edildiği ve muharebe­ line getirmiş ve oradan hareketle evvelâ de vefat ettiği bildirilen Kadavert olması ih­ ( Debaroa ) beldesini almış, sonra »habeşin ma- timâli varsa da, Siciîl-i osmânî 'de »orada olup, karr-ı hükümeti olan (Bundİye?) şehri habeş beylerbeyisi ve^ 998 ( 1589/1590) 'de Re­ üzerine varıp, şehr-i mezkûru dahi kâffe-i mül­ van .beylerbeyisi ve 1003 'te Kars, 1005 'te Bos­ hakat ve inhası ile zapt ve teshir edip, mahal-i na beylerbeyisi olup, 1006 ( 1597/1598 )'da azl­ mezkûrda hukûmet-i osmaniyeyi teşkil eyledi" edilmiş ve bâdehû fevt olmuş" diye tavsif ( al-Hacc Ahmed Râşid, miralay âzâ-i meclis-i edilen Hudaverdi Paşa'nın 1589/1590'da Revan hassa, Târih-i Yaman va Şana, İstanbul, 1291, beylerbeyiliğinde bulunmuş olması zihne te­ I, 287—291). Aynı müellif »özdemir Paşa'nın reddüt vermektedir. Muharebede ölmek gibi Habeş'te feth île taht-ı hukûmet-i seniyyeye al­ mühim bir hâdisenin Sicill-î osmanî’de ihmâl dığı bi ladin vüs'at ve mıkdan ancak (kendisi­ edilmiş olması da mümkün „ görülmemektedir. nin yanında bulunan) askerin muhafaza edebi­ Bu hâle göre, ya Kadâvert 'in başka bir kimse leceği kadar mahalden ibaret" olduğunu kayd­ olması, yahut iki menbadaki tarihlerden birin­ ettikten sonra „imdad gönderilmek lâzım gel­ de hatâ edilmiş bulunması akla gelmektedir. se idi, Habeşistan '1 butün-bütün kabza-i teshire" Her hâlde XVIII. asırdan itibaren, bir taraftan almak mümkün olacaktı mutâleasım serdetmek- dahilî gaileler, diğer taraftan Avrupa'daki tedir. „Makarr-ı hükümet ittihaz eylediği Bun­ topraklar üzerinde devamlı harpler yüzünden,. dİye şehrinde cami ve mescidler bina" eylemiş Osmanlı imparatorluk idaresi Habeş eyâletini olan Özdemir Paşa 967 ( 1559/1560 ) 'de bu şe­ hemen-hemen tamâmiyle kendi hâline bırakmış, hirde vefat ederek, yine orada defnedilmişse de, zâten Kızıldemzin obur yakasında İktisadî kıy­ yerine serdar tâyin edilmiş olan oğlu Osman meti pek az bir sâhilde kararsız bir vaziyette Paşa babasının nâşını Muşavva' 'da inşa ettir­ bulunan bu yerler ile pek alâkalanmamış gö­ diği bir türbeye nakletmiştİr (Kutb al-Din al- rünmektedir. Bununla beraber, XIX. asır baş­ Makkİ 'ye giire, Özdemir Paşa 969 = 1561/1562 larına (yâni o havalinin mümtaz Mısır vilâye­ 'de ölmüştür). Özdemir-oğlu Osman Paşa hak­ tine bağlanmasına) kadar Yemen ve Habeş kında, bir çok kaynaklardan istifâde ederek, eyâletleri isimlerine, dâima birlikte olarak, bâzı dikkate şâyân bir seri makale neşretmiş olan resmî vesikalarda rastgelinmektedir. Abdurrahman Şeref Bey ( TOEM, nr. 21—25), Habeş eyâleti hakkında osmanlı te'lifâtı için­ Osman Paşa "nın habeş beylerbeyliğinde 7 se­ de belli-başlı bir kaynak mevcut olmamakla ne kalmış ve türk Hâkimiyeti altına yeni gir­ beraber, Topkapısarayı müzesi arşivinde mühim miş olan bu toprakların — gerek coğrafî du­ vesikalar bulunduğu Türkiye cumhuriyeti ma­ rum, gerek Danakil kabilelerinin mütemâdi te­ arif vekilliği Topkapısarayı müzesi arşiv kıla­ câvüz ve yağmaları ve bir taraftan da habeş vuzu, II. fasikülde (İstanbul, 1940, s. 177)gö­ ümerâsının türkler eline geçen yerleri geri al­ rülmektedir. Bu vesikalar şunlardır: 1. Habeş mak için giriştikleri hareketler ve hücumlar diyarının fethine dâir ariza, N. E. 3462, A. sebebi ile — dâimi tehlike altında bulunmasına XVI; 2. Habeş mülkünden Mehmed IV. ’e gelen rağmen, bütün müşkilleri yenerek, hem Habeş nâme, N.E. 11977, T. 1650 ( 1060); 3. Habeş bey- eyâleti ile Mısır 'in irtibatım muhafaza etmeğe, lerbeği İbrahim Paşa ’nın hemen hareketi; hak­ hem de »tebeanın zarar ve teaddiden vikaye­ kında buyuruldu, N. E. 5614, T. 1650 (1060); 4. sine ... ihtimam eylemiş ve muvaffak dahi ol­ Habeş dârülharbi haritası, N. E. 9415, A. XVIII. muş" olduğunu kaydetmektedir. Özdemir-oğlu (a. By Osman Paşa 16 safer 975 (22 ağustos 1567) E r i t r e a. Yukarıda da işaret edildiği gibi, 'te azledilmiştir. Abdurrahman Şeref Bey bu Sudan'ın Mısır'dan ayrılması üzerine, sahillere azlin sebebi hakkında kendi istifâde ettiği kay­ yerleşmeğe başlayan İtalyan]ar 1885 'te Muşavva'» naklarda malûmat bulamamış olduğunu bildire­ '1 zaptederek, kısa bir müddet içinde bütün sa­ rek, keyfiyetin Sultan Süleyman 'm vefatı üze­ hili hâkimiyetleri altına geçirmişlerdir. 1885 'dan rine vâki olan saltanat değişikliği ile alâkalı itibaren, italyanlar, eski romalıların Kızıldenize olmasını muhtemel görmektedir. Osman Paşa verdikleri Erythraeum Mare 'ye izafetle, bu yeni 'nın infisâlinden sonra, habeş ahvâli hakkında müstemlekelerine Eritrea adını vermişlerdir. HABEŞ-EYÂLETİ. S Eritrea'nın ahâlisi göçebe, yarı göçebe ve Köylerde oturan diğer iki yerleşik kavim Ku- yerleşik kabilelerden mürekkeptir. Bâzı hâller­ namalar (13.000'den bir az fazla)'ve Barialar de aynı kabilenin bir kısmı göçebe, başka bir ( 7.000 ) 'dır. An'aneye göre, bu kavimler, hâmî kısmı yarı göçebe olarak yaşadığı hâlde, üçüncü olup, müstemlekede bulunan kavimler in en es­ bir kısmı yerleşik olabilir. Umûmî bir an'aneye kilerindendir. Sudanlılar ile az-çok karışmış­ göre, pek eskiden beri Eritrea'ya, birbiri ardı lardır. Habeşler kopt mezhebinden hıristiyan sıra, 8 kavim yerleşmiştir; fakat bunların men- oldukları hâlde, Kunamalar ve Barialar putpe­ şe’lerine ve hângi sıra ile yerleştiklerine dâir, resttirler. hiç bir sarih ve doğru bilgi yoktur. Bu an’ane- Eritrea 'nın diğer kavimleri, ekseriyet itibâ­ den istidlal edilmek lâzım geldiğine göre, rı ile, göçebe ve çoban olup, büyük bir kısmı Eritrea 'da dâima bir çok kavimler yaşamış ve müslumandır. En ehemmiyetlilerinden biri, baş­ yerleşik hâlinden ve çobanlık hayatından çift­ ka kavîmlerin birbirlerine karışmalarından vü­ çilik hayatına geçmek sureti ile, derin istihâ- cude gelen Bani ‘Amr '1erdir; hayvan yetiştir­ lelere uğramıştır. Nisbeten en sâkin geçen de­ mekle iştigâl ederler ve dağ ile deniz arasında virler için, hâl böyledir. Harp zamanlarında dolaşırlar. Umûmiyet itibârı ile Beca dili ile ko­ ahâlinin bu ahvâl dolayısı ile dağılmaları neti­ nuşurlar ve takriben 40.000 nüfusları vardır. On­ cesinde, vukua gelen ayrılmalar, asırlarca devam lardan sonra, Bani ‘Amr ile deniz arasında ederdi; başka yerlerdeki enkaz ve harabeler yaşayan Habablar ve bunlara benzer kavimler üstünde, yavaş-yavaş bîr takım yeni merkezler gelir ki, nüfuslarının yekûnu takriben 24.000 vücude gelir ve bu merkezler, tedricen, daha 'dir. Bunlar göçebe çobanlardır ve Tigre dili evvelden mevcut olup da az-çok sâbit kalabil­ ile konuşurlar. Bunlardan sonra Mensa, Mâria miş meskûn mahaller ile birleşirdi. yahut Marea, Sabderat, Torha, Hasu, Danâkil, Eritrea 'nın bugünkü ahâlisinin büyük bir Dahalaki, Engana v.b. gelir ki, hepsi habeş kısmı hâmî ırkındandır. Mısır medeniyeti dev­ dağlılarının neslinden gelme, gâyet eski kavim­ rinde ve yakın zamana kadar İtalya müstem­ ler olnp, ancak Mısır kolonları ve denizden ge­ lekelerini teşkil eden arâzinin bir çok yerle­ len yunanlılar ile tesâlüp etmişlerdir. Bu zümre rinde her hâlde kavmî vasıflarını hâlis bir su­ içinde, Keren vadisinde yaşayan Bilenler dik­ rette muhafaza etmiş bulunması icâp eden bu kate şayandır: bunlar, katolik, kopt mezhe­ ahâli, yukarıda kaydedilen sebeplerden dolayı, binden hıristiyan ve müslüman olarak, 3 'e bö­ hayli değişikliklere uğramıştır. Her hâlde halk lünmüşlerdir ve ötekiler gibi, sırf göçebe de­ arasında eskiden beri dolaşan 8 kavim telâkkisi, ğildirler. bugün âlimler tarafından, ıo yahut 15 ve hattâ Bet Takue (4.000), Begina ( 1.000) ve Man­ daha ziyâdeye çıkarılmıştır. İster aynı asıldan, salar, Bilenler ile komşudurlar. Assaorta ( 9.000), ister başka-başka asdlardan gelmiş olsunlar, Minıferi (5.060) ve Hasu (1.500)'lar çobanlık bugün muhakkak olan cihet şudur ki, bu ka­ ve kısmen çiftçilik eden göçebe müslümantardır. vimler dil ve âdet itibarı ile, birbirinden çok Danâkil diyarı ahâlisi Afar cinsin dendir ve farklıdırlar. İtalya 'ya âit topraklarda bunlardan 13.000 ka­ En ehemmiyetli unsur, yaylalarda yaşayan dar vardır. Yunanlı ve mısırlı kolonlar ile te­ habeşlerdir ki, hududun öte tarafında Habe­ sâlüp etmiş kabileler olsalar gerektir; çoğu şistan 'da yaşayan Tigrinalıların aynıdır. Müs­ göçebe ve hemen hepsi müslümandır. temlekenin habeş ahâlisinin sayısı, 110.000'e Adalar, muhtelif menşe'lerden, 2.500 kadar varmaz ve pederşahî esas üzerine kurulmuş bir ahâli ile kısmen meskûndur; bunlar başlıca medeniyet vasıflarını arzeder. Hepsi çiftçi ve balık avlamak ve inci çıkarmakla geçinirler. çoban olan bu ahâli yerleşiktir, umûmiyet üzere Muşsavva' sahillerinde büyücek köylerde sâmî birbirine yakın ve küçük köylerde yaşarlar ki, ırktan 10.000 kadar nüfus yaşar. bu hâl arâzinin az münbit olmasından ileri Eritrea müstemlekesinin nüfusu 808.000 kadar gelmiştir. Bu habeş ahâli kümelerinin vasati olup, bunun 50.000 kadarı avrupalıdır ; yerliler, sayısı 125 kişidir. Dainelli ve Marinelli, küçük hemen yara-yarıya olmak üzere, müslüman ve ve pek küçük köylerin sayısının çok olmasına kopt mezhebinde hıristiyandır. rağmen, bilhassa İtalyan işgali neticesinde inkişâf Müstemlekede bulunan dinler, ehemmiyet sı­ eden merkezlerden sarf-ı nazar edildiği hâlde bi­ rası ile, İslâm ( hanefî, şâfi'î, mâliki, hanbelî), le, nüfusları fazla olan bâzı merkezler bulun­ kopt mezhebi, katoliklik, protestan, hıristiyan- duğuna dikkati celbederler. Her hâlde bunlar­ I.k ve rum ortodoks mezhebi, musevîlik ve dan belki hiç birinin 1.000'den fazla nüfusu budizmdir. En ziyâde yayılmış olan ve yayı­ yoktur. Eritrea müstemlekesine bitişik Habeşis­ lan dîn, islâmiyettir. tan vilâyetlerinde de aynı hâlin müşahede edil­ Italyan devrinde hükümet yerli kavimleri diği anlaşılmaktadır. commissario ve residente unvanlı me mûrlan HABEŞ-EYÂLETİ - HABEŞİSTAN. 6 . vasıtası ile idare ederdi. Bu maksatla müstem­ ransa ) ; D. Odorizzi, La Dancalia setten- leke toprakları orta kısımda 5 komiserlice trionale (Asmara, 1909) ; Anonymus, Tre anni (commissariato) ve hudut boyunda ise, 5 re“ in Eritrea (Milano, 1901 ), Niceletti Altimari, sidenza 'ya ayrılmıştır. Da Assab a Cassala (Roma, 1899) * Penne, Hukukî bakımdan, Eritrea 'da, 14 mayıs 1908 Per Vltalia africana (Roma, 1906); G. tarihli , kıral irâdesi ile mer'iyet mevkiine konul­ Dainelli ve O. Marİnelli, Risulfati scientifici muş bulunan ceza kanunu carî idi. Medenî ka­ di un viaggio nella Cotonia Eritrea ( 1912); nunun neşrine kadar, ceza kanununun tatbiki A. Baldacci, La colonie de V Erytree ( Bru- hususunda, ne İtalyan, ne de hukuken tanınmış xelles, 1910); G. Dainelli ve O. Marİnelli, A. bir yabancı devletin tebeası olmayıp, müstem­ Mori, Bîbliografia geografica delta Colonîa lekede doğan yahut müstemlekenin bir kabile­ Eriirea 7891—1906 (Floransa, 1907); Mi- sine veya ırkına mensup bulunan her şa^ıs, nistero degli Af farı Esteri: Raccolta di »müstemleke tebeası" sayılırdı. Keza afrikalı publicazioni coloniali italiane (Roma, 1911) bir kayme yahut Kızıldeniz kıyıları kavimle- ve Raccolta cartografica (Roma, 1911). rinden başka bir kavme mensup olup, müstem­ (Â. Baldacci.) leke idaresine karşı vazifelerini muntazaman HABEŞİSTAN (arap. Habaş), Afrika 'nın yapan yahut yapmış olan veya iki seneden şimâl-î şarkîsinde bir memleketin ismi­ beri fasılasız surette müstemlekede ikamet et­ dir; bu isim »muhtelif kabilelerin birleşme­ miş olan her şahıs, »müstemleke tebeası" add­ sinden teşekkül eden cemâat" ( kok : h B ş) edilirdi. Avrupa medeniyetine mümasil bir mânasında bir kelime olarak izab edilmek iste­ medeniyete mâlik bulunmayan kavme mensup nilmiş ise de, daha ziyâde, garbı Yemen ( Ti- yabancılar da »müstemleke tebeası gibi" mua­ hâma) 'de yaşamış olması muhtemel bulunan mele görürdü. ve sonradan Afrika 'ya göçen bir cenubî Ara­ Yerliler hakkında adliye işleri, bidayet dere­ bistan kabilesinin adı olsa gerektir. Adulis cesinde, memleket reisleri, ihtiyar ve eşraf (Zula) sahilleri, gerek Kızıldeniz ’de az-çok meclisleri, vilâyet ve kabîle reisleri, kadılar ile emniyetle yanaşılmağa oldukça müsait bir vazi­ komiserler ve residente '1ar tarafından rüyfet yette bulunması ve gerek Habeşistan yaylasına olunurdu. Bu sonuncular, evvelce kadılar ile yakınlığı sebebi ile, cenubî Arabistan 'dan çıkan memleket, kabîle ve vilâyet reisleri tarafından muhacırlar için bir cazibe merkezî teşkil ettiğ. bidayet derecesinde bakılmış olan dâvaları, gibi, Peygamber zamanında ticâret bayatı hayli mahkemelerin kazâî salâhiyetlerine dâhil bu­ gelişmiş olan Mekke ile ticarî münâsebetleri de lunanlar müstesnâ olmak üzere, ikinci derece­ kolaylaştırıyordu. İşte vaziyetin bu müsaitli­ de de f = istinaf suretiyle) rüyet ederlerdi. ğinden dolayıdır kî, İslâm dinini kabûi etmiş Italyan kanunları, müstemlekeye, İktisadî şart­ olan mekkelilerden bazıları, kureyşîlerin telkin­ ların, hukukun, ticarî münâsebetlerin, Örf ve lerine kapılarak, yeni dinlerinden dönmek teh­ âdetlerin ve memleketin ihtiyaçlarının istilzam likesine mâruz kalmamak için, bizzat Peygam­ ettiği d ğişîklikler ile tatbik edilirdi. İtalyan berin re’yi ile, Habeşistan 'a hicret ettiler. İslâm hukuku, aynı renkten kavimlerin dinlerine mü- müverrihleri buna başka bir sebep gösterirler feallik belli-başlı ve esaslı âdetleri, bâzı tak- ve artık şimdi uydurma olduğu anlaşılan bir -v id ati a, kabul etmişti. Müslümanlar hakkında, rivayeti ilâve ederek, Habeş:stan 'a ikinci bir balyan kanunî mevzuatının ruhu ile te'lif edi- hicretten, Peygamberin Habeşistan hükümda­ lebild;ği kadar, Kur an ve muhtelif kabileler rına bir elçi ile bir nâme göndermiş olduğun­ tarafından kabul edilmiş bulunan fıkıh hüküm­ dan bahsederler. Hicretin 20. (641.) yılında, lerine yaklaşıhrdı. Bu kaide, gerek medenî, ge­ bazılarına göre daha sonra, Omar’İn bu mem­ rek cezaî hukuk hakkında carî ise de, bilhassa leket sahillerine küçük bir deniz kuvveti gön­ medenî kanuna taallûk eden hususlara, evlenme, dermiş olduğu, fakat bu hareketin muvaffaki- bay alım satım t, hazâna { çocuğa bakma) yetsızlikle neticelendiği söylenir. ve 'âda (âdet) işlerine tatbik edilirdi. Bu devirden sonra asırlar boyunca, müslü- [İkinci dünya harbinde İtalyanların mağlûbi­ manlarm Habeşistan 'a nufuzu, adetâ hiç dene­ yeti üzerine, 1943 'te müttefikler nâmına Bri- cek kadar, az olmuştur; nitekim İbn Hurdâz- lanya orduları tarafından işgâl edilmiş olan beh, Yâkübi, İbn Rusta, Mukaddesi v.b. gibi, Eri!>-ea müstemlekesinin siyâsî ve hukukî, ni­ eski arap coğrafyacıları asıl Habeşistan hak­ hâî vaziyeti İtalya müstemlekeleri hakkında kında bize hemen-hemen hiç bir şey öğretme­ verilec k karara muallak kalmaktadır]. mişler diı*. Umumiyetle bunların malûmatı mem­ Bibliyografya'. Quirino Maio, La leketin payitahtı dedikleri Carmi şehri hakkın- Colonîa Eritrea (Turin, 1891); A. Mulaz- daki bilgilerinden ibarettir. Bu mâlûmatın men- ?ani, Geografia dçlla Çolonia Eritrea (Flo­ şe'ıni de Hvârizmi 'niu (her hâldç Batlamyuş .HABEŞİSTAN. ? 'un Yscoy q. v<pi\Y'flotÇ 'inden alınmış olmayan) yalnız Makrizi, 839 (1434/1435)^ yazdığı Sürat al-arz’ı, yâni halife Ma’mün tarafından, al-îlmâm bi ahbar man bi arz al-Habaşa min ■ 201—210 (S16—825 ) .yılları arasında yaptırıl­ mulûk al-islâm adlı küçük eserinde bize, bu mış olan coğrafya haritası, teşkil etmektedir; devletler ile kendi zamanındaki Habeşistan ah­ Hvammi bu büyük Carmi ile bir de „ha- vâli hakkında mâlûmat vermektedir. ■ beşlilerin Carmi 'si" diye, birbirinden ayrı, iki Makrizi Habeşistan ’ın, başlıca şehri olup, şehirden bahseder. Mas*udi ( Murüc, Paris, III, bugün de aynı isimle mâruf Zayla' ’m .ismi ile, 34 ) Habeşistan ’da bir çok şehir bulunduğunu Zayla‘ adında bir bölgesinden (iklim) bahs­ söylemekle beraber, Nacâşi nin payitahtı Ka bar eder ki, burası yedi prensliği ihtiva etmekte (Ancober?, Aksum ? = Şalğür ?)'dan başka, hiç idi : Avfât, Davâro, Arâbabni ( Aren?), Şarhâ, bir şehir ismi vermemektedir. Yâküt yalnız bir Bâli, Dara ve kuvvetli bir devlet olan Hadyâ. bahis içinde Carmİ ismini zikredip geçiyor (bk. Bunların her biri kendi hâkimi tarafından idare Mu cam, I, 29); eserinde Habeşistan 'a dâir edilmekle beraber, hepsi birden Amhara sulta­ ayrıca bir madde mevcut değildir. Onun Bâzı' nına ( hail) tabî bulunmakta idiler. Anlaşılan adaları ( Muşavva', Mas'üdi, Tanbih, s. 330 ve Makrizi, 1425—1432 seneleri arasında, Camâl Tabari, I, 2480 v.dd.,’da artık zikri geçer) ile al-Din II. ’in kısa bir müddet için kendi hüküm Dahlak hakkında yazdıkları da bu hususta bir ve nufuzu altına almış ve fakat siyâsî bir te­ istisna teşkil edecek mâhiyette değildir. Idrisi fevvuk te'min edememiş olduğu Zayla‘ devletini Habeşistan’ı daha mufassal surette anlatır; düşünmüş olacaktır. Evvelki Adal ’a tekabül . fakat saydığı şehirlerden bazıları sahildedir ve eden asıl Zayla' devleti Hakk al-Din II. ( 1365/ »Habeşistan ’ı. baştan-başa dolaştıktan sonra, 1366 = 1374/1375 ) 'in zamanında Avfât (İfât) Nil ’e akan nehir“ civarında diye zikrettiği üç prensliğinde zuhûr etmiştir. Bu devletin ilk hü­ ' şehrin, Canbayta ( Adua?, Rolıa ?), Markata ve kümdarı ‘Omar Valaşma' (aş.-yk. 1260)'dır. Nacağa ’ların hangi şehirlere tekabül ettiği he­ Eski Adal devleti ‘Amda Şeyon ile vukua gelen nüz lâyıkı ile tâyin edilememiştir. İbn Sa'id harplerde mahvolmuştur.- Bütün bu bölgeler (ölm. 1286) ve Abu ’l-Fidâ1 (eseri 1321’de Habeşistan kralının hükmü altında ise de, di­ tamamlanmıştır) İdrisİ’den aldıkları malûmata ğer prensler bu büküm ve nufûzdan dâima bir çok tafsilât ilâve etmişlerse de, bunların pek kurtulmağa çalışmışlardır. XIII. ve XIV. asırlar ' azı hakikate tevâfuk etmektedir. Bu müellifler koyunca hayli kalabalık müslüman kütleleri, Sahart (Tigre) eyâletini, Kurla (Kuolla?) Şoa ve Begamedr ’e varıncaya kadar, Habeşis­ halkını, Ahâvüs ( K^ârâ ? Agau ?) gölünü ve tan içerilerine sokuldular; »Süleyman sülâle­ Kalğür ve başkalarını biliyorlar. Dimaşki altı ha- sinden" ilk hükümdar Yekuno Amlâk ( 1270— beş,kabilesinden bahseder; bunlardan yalnız üçü, 1285), söylenildiğine göre, müslümanlara iti- Habeşistan ’ın bâzı havalisi, yânı Amhara, Sa­ saflar yaptırmıştır. Bu hâllerin neticesi olarak, hart ve Dâmöt (son ismin büyük Gocam böl­ zuhur eden muharebeler bilhassa hükümdar gesinden başka bir bölgeye delâlet etmesi de 'Amda Şeyon (1314—1344)'un Adal hüküm­ mümkündür ) bölgeleri olarak,. teşhis edilebilir. darlarına ( Şabr al-Din, Camâl al-Din v.b.) karşı İbn al-Vardı (XV. asır) ve. onun verdiği mâ- kazandığı zaferler dolayısı ile meşhur olmuştur. ; lûmatı İktibas- etmiş olan İbn Şabib al-Harrâni Bu harplere ‘Amda Şeyon ’un halefleri Nevaya ( XIV. asır ) de Mas'üdi ’den . alarak, Ka'bar Krestos (1344—i372 ),Dâvıt( 1382—1411), İs- (yazma nüsha Vatikan, nr. 286: Ka'ir ) şehrini hâk (1414—1429), Zar’a Yâ'kob (1434—1468), payitaht: olarak zikrediyorlar. Daha sonraki Ba’eda Mâryâm ( 1468—1478), Eskender (1478 . Arap müelliflerinde Habeşistan’a dâir hemen —1494 ) v.b. tarafından devam edildi, Ba’eda Mâr­ hîç bir mâlûmat yok. gibidir; çünkü bunların yâm, Danâkit ( Afar ) hükümdarını kendi hükmü­ coğrafyaya dâir yazdıkları rihla ’lerden, . yâni ne tâbi kıldı; bu müslüman kabîle bugün de Kı- • hacc v.b. münâsebetler ile yapılan seyahatlerin zıldeniz ile Habeşistan yaylası arasındaki arâ- .hikâyesinden,.ibaret olduğu için, o devirde coğ­ ziyi işgal etmektedir. XVI. asrın başında Ha­ rafyaya âit az-çok mühim sayılabilecek bir eser beşistan ’da İslâmiyet geriledi. mevcut değildir,. İki asır müddetle bu harpler umûmiyetle Habeş hükümdarlarının Mısır sultanlarına Habeşistan topraklarının dışında cereyan etmiş­ yazdıkları mektuplar ( bilhassa metropolit veya ti. 1521 ’de Adal sultam Abu Bakr b. Muham- abana istemek- için ) ve bu mektupların cevap­ med ülkesinin idare merkezini Harar ’a naklede­ ları, ‘Umarı 'nin al-Tarif bi ’l-Muştalih al- şar if rek, Şoa ve Habeşistan ile daha doğrudan- : 'ine Habeşistan ’a dâir bâzı mâlûmat dercetme- doğruya temas edecek vaziyete geçti; çok sine saik olmuştur; ancak bu malûmatın yalnız geçmeden de somalıların reisi Ahmed b. Mu­ : Adal ’daki müslüman devletlerine âit olan kısmı ti ammed Grin harekete başlayarak, Zayla t ürk .oldukça sahihtir. - Bütün- arap müelliflerinden paşası tarafından kendisine gönderilen piyade HABEŞİSTAN. ■8 ye topçu kuvvetlerinin muzahereti ile! Habe­ miyle müslümanlar ile meskûn bir şehir ve şistan ’ı şimal hudutlarına kadar istila etti, bir başka yerlerde, Enderta 'da, şâfi’î mezhebinde çok tahribat yaptı ve hattâ meşhur Aksum ka­ müslümanlar ile karşılaşmışlardır. Gondar 'da tedralini da yaktı. cArab Fakih tarafından o zamanlar bile müslüman mahalleleri vardı. (aşî-yk. 1543'de yazılan) bu fethin tarihi, Fâsiladalar ( 1632—1667 ) devrîn'n tafsilâtlı ve- Habeşistan 'ın bir çok mahallerinden bahseden kayinâmeleri mevcut olmaması teessüfe şâyân- biricik arapça eserdir. 1544 ’te Grân hükümdarı dır; bununla beraber, 1668'de kıral Yohannes Galavdevos ( Claude; 1540—1559 ) tarafından I. tarafından davet edilen bir dinî meclîsin mağlûp edildi ve öldürüldü. Bu hükümdarı da, müslüruanlarm hıristiyanlar ile bir arada ikamet 1559 martında, Grân'ın halefi Nur al-Din inhi- etmelerini men'ettiğini biliyoruz; bu emir 1678 zâma uğrattı ve katletti. İki sene evvel Muşavva' 'de yenilendi ve bundan da memlekette müs- türkler tarafından işgal edilmişti. Sahil eyâleti îümanlarm hayli kalabalık oldukları anlaşılır. valisi, Azmâç ishâk'ın yardımı ile, bunlar o XVIII. asırda İslâmiyet asıl Habeşistan 'ın civardaki şehirleri ve hattâ eyâletin merkezî cenûb-i şarkîsinde ve Şoa 'nın şimalinde Galla Debaroa 'yı zaptettiler. İshâk, kıral S arşa Den- kabileleri arasında yayıldı; Krapf ( Reisen, I, gel ( 1563—1597 ) 'e karşı isyan edince, türkler 106)'a göre, Vollolar, Debelo adlı bir arap ile birleşti, fakat Abba Garıma yanındaki bü­ tarafından, müslüman edilmişlerdir. Rüppel is» yük muharebede (1578) mağlûp oldu. 1589'da lâmiyetin 1830 sıralarında Habeşistan'da çık Sarşa Dengel beylerbeyi Kadl ver t (Huda verdi) ilerilediğini te'min ediyor; filhakika Habeşistan Paşa 'yı Arkiko civarında mağlûp etti ve paşa 'ın şimalinde Tigre dili konuşan ve daha XIX. muharebede öldü. asır başında hıristiyan olan kabilelerin hepsi Sarşa Denğel 'in bu muvaffakiyetleri ve A d al ( Habab, Tamariân, Takles'Ier v.b. gibi) veya hükümdarı Muhammed IV. 'i mağlup etmesi büyük bir kısmı ( Mensa '1ar v.b. gibi ) şimdi ( 1577 hir taraftan da Portekizlilerin yardımı müslümandır. neticesi olarak, müslümanlar artık ne şimalde Şn ciheti kaydetmek lâzımdır ki, Habeşis­ Ve ne de cenupta Habeşistan için tehlike teş­ tan'da İslâmiyet, bilvasıta olarak, ticâret mü­ kil etmeyecek hâle düştüler. Sennaar İslâm nâsebetlerinden himaye görmüştür; zîrâ eski­ ülkesi de kıral Susneos (Sisinnius, 1607—1632) den beri bu ülkeye girebilmek için hep müs­ tarafından zaptedildi. 1674 'te âsîler Adal em;ri lümanlar ile meskûn memleketlerden geçmek Talha 'ya Habeşistan'a hükümdar olmasını tek­ icâp ediyordu; bu hâlden dolayı buralarda ti­ lif ettilerse de, emîr bunun arlık mümkün caret hemen münhasıran müslümanların el’nde olamayacağını onlara bildirdi. 1650 yılına doğru bulunuyordu ; müslümanların Habeşistan 'da ço­ Samlıar İslâm devletini, Arkiko nâİbinin idâreşi ğalmaları, servet sahibi olmaları ve nufuz ka­ altında kurmuş o!an Balav (Baca) kabilesi zanmaları başlıca bundan ileri geliyordu. 1830 hudûd ahâlisini ikide-birde iz'ac ediyorlar, fa­ 'dan 1855'e kadar Begamedr 'de büyük nufuzu kat Habeşistan hükümdarlarına karşı zayıf ol­ olan Ecu-Galla ( Gjgsâ ) 'ların reisi 'Ali, kendisi duklarını biliyorlardı; bunun içindir ki, 1693 'te hıristiyan olduğu hâlde, müslümanları himaye (Amer Kunnn sülâlesinden) naip Musa, kıral ettiğinden, haberliler arasında memnuniyetsiz­ iyâsu 1. 'ya gönderildiği hâlde, zaptetmiş oldu­ lik uyandırıyordu. Bu hâl müslümânlara düşman ğu eşyayı bizzat Aksum 'a götürerek, hüküm­ olan Tevodros ( Theodoros ; 1855—*868 ) za­ dara teslim etmek ve af dilemeğe mecbur kaldı. manında bir aksülamele sebep oldu; aksülamel Çok geçmeden, 1697'de Balav'ların bir emîri' 1830—1840 yılları arasında, Habeşistan 'ın şimâ- daha mağlûp edildi ve 1769'da, Râs Mika'el linde bâzı eyâletleri ( Hallenga, Alğeden, Sabde- zamanında, naibin istiklâl hevesleri çar-çabuk rât v. b. ) işgal ederek, oralarda islâmiyeti yayan bastırıldı. mısırlılara karşı açılan harpler île son haddine Bununla beraber, müslümanlar, hususiyle Grân erişti. 1864 'te Muşavva' Mısır hidiviyetine geçti; tarafından yapılan istilâlar, Habeşistan 'a müs- 1875'te hidiv Harar'1 ve Habeşistan’ın cenu­ lümanların girmesi ve bu memlekette İslâmiye­ bunda ve garbındaki vilâyetleri işgal etti ve Mu­ t'in yayılmasına, şüphesiz, çok yardım etmiştir. şavva' üzerinden bir ordu gönderdi ise de, bu ‘Arab Fakih 'ten Öğreniyoruz ki, Grân 'm açtığı Gudda-Guddi'deki muharebede (17 teşrin I. harpler müslümanları Habeşistan 'ın Dambeâ, 1875 ) kıral Yohannes tarafından imha edildi; Va^ano v.b. gibi, tâ ortalarına ulaştırmış ve hidivin oğlu Haşan Paşa 'nın emri altındaki ikinci orada ' miler in-.a edilmiştir. Bundan istidlal bir Mısır ordusu da Gura yanında 7 mart 1876 olunarak, müslü.nan'.ığı kabul edenlerin yalnız 'da hezimete uğratıldı. Böylece tahtını emniyet sâhii ahâlisinden ibaret olmadığı farzedİlebilir. altına aldıktan sonra, kıral Yohannes 1880'de 1648'de Şan'â imamı İsma il al-Mutavakkil 'in müslümanları ya hıristiyan- olmağa yahut da çlçileri Gondar'dan pek yakın bir yerde tami­ hicret etmeğe mecbur eden bir irâde neşretti, HABEŞİSTAN — HABÎBÜNNECCÂR. Bir çokları Gali abat'a göçtüler; 1883'Te Gon­ Les inscriptions de l'île de Dahicik (Paris, dar'm müsjüman mahallesi kalmamıştı. Serae, 1893» /4. 'ten); 4Arab Fakih, Futüh al~ Hamasen v.ja. müslümanlarına memlekette kal­ Habaşa (bk. Brockelmann, ayn. esr., II, mak müsâadesi verildi; lâkin bunlar ayrı ayrı 410); Beccarî, Rerum Atthiop. script. occ. iki yere nefyedildiler. Fakat bu tedbirler, hiç ol­ ( Roma, 1905 ); L. Caetani, Annali deli’ İslam; mazsa şimalde, uzun müddet devam etmedi. Contî Rossıni, Note sugli Habaşat ( Roma, Bundan başka Theodoros ve Yohannes zama­ 1905 ; Rendiconti della Reale Accad. del Lin- nındaki itisâflardan evvel de müslümanların cei) ; De Goeje, Bibi, geographor. arabic. bütün eyâletlere müsâvî bir surette yayılmış (Leyde, 1879); Annales Yohannis lyâsu I olmadıklarını söylemek lâzımdır. Meselâ Gocam et Bakâffâ ( nşr. I. Guîdi; Corpus Ser. Ckrist. 'da az mıkdarda bulundukları hâlde, Vollo ve Or., Paris, 1905 ) ; Makrizi, al-îlmâm ... (bk, Ecü 'ların memleketlerinde nüfusun yarısını teş­ Brockelmann, II, 40, 1 ); C. A. Nallİno, al-Hu~ kil ettikleri söylenirdi. Şimdi hıristîyanlar daha zuarizmi e il suo rifacimento della geogr. di çok Dagâ'da ikamet ettikleri hâlde, müslüman­ Tolomeo (Roma, 1894, Rend. della Reale lar, pek kesîf olarak, Kuolla 'da otururlar. Müs­ Accad. dei Lincei ); Peiser, Zar Gesch. Abes- lümanların mıkdarı bundan başka Şoa 'da çok, siniens im 17. Jahrkundert (Berlin, 1898); Dambei, Gocam v.b. 'da azdır. Eritrea 'da müs­ R. Perilli, Di tjaa dal Mareb (Florenz, 1905 ); lüman nüfus 200.000, yâni bütün nüfusun 2/3 ZDMG, VII, 338 V.dd. (I. Gjidi.) 'sidir. Bunların kadılarından dördü (Keren, Agor- HABsB. [Bk. HABİB.] dat, Muşavva' ve Asmarâ şehirlerinde ) hükümet HABlB B. Avs. [Bk. EBÛ TEMMÂM.] tarafından tâyin edilirler; diğer kadılar için HABÎB. HABİB e. Maslama (617?— (Habib, Assaorta v.b.) vaziyet böyle değildir. 670?), Banı Fihr soyundan bir mekkeli olup, Sahel kabilelerinde imamlık bâzı yabancı âileler halife Mu'âviya 'nın mühim emirlerin­ içinde babadan oğula geçer; msl. böylece Ha- de n d i r . Peygamberin vefatı sırasında Ha­ bâb'ların imamlığı bir Derki ailesine aittir. bib'in 15 yaşma basmış olması icâp eder; Muşavva* -dakiler hâriç olarak, Eritrea (aş. bu hâle göre, Peygamberi görmüş olması bk.) müslümanları dört guruba taksim edile­ mümkündür. Suriye'ye yapılan ilk seferlere bilirler: 1. Soho’Iar ile bunlarla temessül ede­ pek genç yaşında iştirak etmiş ve Emevî- rek ( Samhar 'ın cenubunda ve Eritrea 'nın ce- lerin dâvasına azimle yardımda bulunmuştur. nûb-i şarkîsinde ) kısmen XIV. asırda müslüman Mu'âviya 'nin valiliği ve daha sonra halifeliği olanlar. 2. Sahel ve orta Anseba müslümanları zamanında, Anadolu (Rum) 'ya ve hıısus'yle bunlar nisbeten yakın bir tarihte müslüman Ermenistan 'a yaptığı seferler ile temayüz etti. olmuşlardır; fakat Sahel 'de dinî salâbet kuv­ Ermenistan 'ın onun tarafından fethedildiği ri­ vetlidir. 3. Barka müslümanları: Beca '1ar ve vayet edilir. Anadolu 'ya yaptığı bir çok akın uzun zamandan beri müslümandırlar; hattâ dolayısı ile, kendisine Ifabib al-Rüm unvanı'da İslâmiyet! Alghed '1er ve 50 sene evvel put­ verilir. Mu'âviya 'nin halifeliğinin ilk zamanla­ perest iken, şimdi tamamen -müslüman olan rında, tahminen 55 yaşında .iken, vefat etmiş Baryâ '1ar arasında yaşayan habeşler. 4. Eritrea olacaktır. Böyle değilse bile, o zamanlardan 'nın Tigrinı vilâyetlerinin müslümanları. sonra tarihte artık kendisinden bahsedildiği Küşi(t) kabilelerinin büyük bir kısmının ( Gai­ görülmüyor. ta, Soho, Beca v.b.) sâlik olduğu habeş İslâm­ Bibliyografya ı İbn Hacar, Işâba lığı, başka yerlerdeki derecesinde, sağlam ve (Mısır ), I, 309; H. Lammens, Etudes sur le zinde değildir. Burada camilerin yanında med­ regne du calife omaiyade Moâzvia 7«r ( burada reseler yoktur. Dinî tetkika’ta bulunmak iste­ bibliyografya verilmiştir ). ( H. LAMMENS.) yen Muşavva' 'Iı araplar Kahire 'ye Ezher üni­ HABİB AL-NACCÂR. [Bk. HABÎBÜNNEC­ versitesine gider ve ekseriya geri dönmezler. CÂR.] İslâmiyetin pek kuvvetli bir unsuru olan mü­ HABÎBÜNNECCÂR. HABİB al-NACCAR câhit tarikatlar, Habeşistan 'da tamâmiyle meç­ ( „dü!ger“ ), Antakya Mı bîr velî olup, huldür. Bu lâkayıtlık ile birlikte İslâmlığın ve­ araplar, çok ziyaret edilen ve ona âit olduğu cîbeleri hakkında bilgisizlik yüzünden, Eritrea zannolunan bir kabrin bulunduğu Silpius dağı­ müslümanları nın hıristiyan bayramlarına iştirak na onun adını vermişlerdir (bk. mad. ANTAK­ ettikleri ve islâmîyete uymayan dinî âdet ve YA, I, 4580). Bu velî, sâdece, A:mâl~i Rusul akideleri muhafaza eyledikleri görülür. ( 11, 27—30 ve 21, 10 v.d.) 'de adı geçen ve men­ Bibliografya: G. Fumagalli, Bibliog- kıbesi Kur an 'da, isim zikredilmeksizin, XXXVI, rafia etiopica (Milano, 1893); Brockelmann, 12 v.dd. 'da hikâye edilmiş olan Agabus 'tur GAL, II, 401 v.dd.; Basset, Etudes sur Vhis- ve binâenaleyh hıristiyan aslındandır. O sûrede toirc d'Ethiopie (Paris, 1882; JA’ten); şu suretle hikâye edilir; Allah, ahâliyi dine HABÎBtrtfNjECCÂR, - HÂBÛR. davet ;içîn, îki resulü (müfessirlere • nazaran: kardeşin diğer erkeğin ikiz kız kardeşi ile ev­ Yahya- ile Yunus) ve sonra bir uçüncüyü lenmesini emretmiş idi. Kabil ise, kendi ikiz (Şam'nn) gönderip, ahâli onları, vaazlarından kız kardeşini almak istiyordu; çünkü o daha ■ vaz geçirmek için, ölümle tehdit ettiklerinde, güzel idi. İki kız kardeşten daha güzel olanım şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak, kimin alacağı, kurban nezretmek suretiyle, tâ­ yetişti ve hemşehrilerine, bu habercilere, inan­ yin edilecek idi (Jebamoth, 62, Tekvin, R., maları için, nasihatte bulundu ve kendisi ima­ 22 ). Erkek kardeş ile kız kardeşin evlenmesini nını izhâr etti. O zaman gazaba. gelen halk ahlâka mugayir gören başka bir nakle göre onun aleyhine döndü ve onu öldürmek için, ise, Hâbil bir cennet kızı ile ve Kabil ise, bir üzerine yürürken : — »Haydi, cennete git" — cin kadını ile evleneceklerdi. Kabil buna razı diye bağırarak, istihza etti. O ise, şehidi!k olmadı. Kurbanının kabul edilmemesinden Öfke­ rütbesine lâyık görüldüğü için, sevincini izhâr lenen Kâbil (Tabari I, 114'ye göre, Kabil’in etti. Bunun üzerine Allah bütün bu kâfirleri kurban ettiği değeri az bir takım tarla mah­ yok etti, hem de üzerlerine ordu bile gönder­ sûlleri idi; Hâbil ise, beğendiği koyunu kurban meğe hacet kalmadan, yalnız tek bir nida ile etmişti) 20 yaşında olan kardeşini öldürdü ve hepsi birden öldü. bu husustaki bir nakle bakılırsa, bunu o sırada Kur an müfessirleri bu adamın Habib al- zuhur eden İblis 'in, elindeki bir kuşun, başım Naccâr adında, yalancı mâbudlarm heykelle­ kesmek suretiyle, kendisine gösterdiği yola uya­ rini yapan bir dülger olduğunu, lâkin resul­ rak yaptı ( buna benzer bir tahkiye Sankedrin, lerin izhar ettikleri mucizeleri görünce, ihti­ s. 30 'da görülür). Hâbil ilk ölen insan olduğu da ettiğini söylerler. Kur an 'dan Habib 'in, için, Kabil cesedi ne yapacağım bilmiyordu. öldürülmesi dolayısı ile, şehidlik mertebesine Bu sebeple onu kuşlardan ve yırtıcı kayvanlar- erdiği fikri çıkarıldığı için, al-Dimaşki (nşr. dan korumak için, bir torba içine koyarak, bir Mehren, s. 206 ) 'de Habib 'in, kesilmiş başını sol yıl sırtında, taşıdı. Bu müddetin sonunda bir eli ile kaldırıp, sağ eline alarak, başı ile bağıra- karganın başka bir karga ile kavga ettiğini ve bağıra Kur’an 'dan âyetler okuduğu bâlde, üç onu öldürerek, toprağa gömdüğünü gördü. Ka­ gün — üç gece şehrin içinde, garip bir şçkilde, bil de kardeşinin cesedini ( Pirke d« R. Elieser, dolaştığının tasviri vardır. 21 'de böyledir ; Tekvin 22 'ye göre ise, Hâbil 'i Bibliyografya : Kur’an, • XXXVI, kuşlar ve hayvanlar defnetmiştir) toprağa göm­ tefsirleri ve mad. ANTAKYA. . dü. Allahın : — »Kardeşinin kanının feryadı yer HÂBÎL ye KABİL, [Bk. HÂBİL ve KÂBİL.] yüzünden bana kadar geliyor, onu neden öldür­ HÂBÎL ve KÂBİL. HÂBÎL ve KABİL, dün?"— bitabına Kabil şöyle cevap verir:-— Adem'in iki oğluna mü s tumanların »Kardeşimi öldürse idim, kam olurdu; haniya, verdiği adlardır. Kar 'an 'da isimleri zik­ kam nerede ?“. — Bunun üzerine Allah toprağa redilmeyen bu iki kardeş Allaha birer kurban insan kanı içmesini, ebedî olarak, yasak etti. nezrederler. Bunlardan Kabil, kendi kurbanı­ Bibliyografya: Tabari, Annales ], nın kabul edilmediğini görünce, kıskançlıkla 137 v.dd.; İbn al-Aşir (nşr. Tornberg), I, s. 30 Hâbil 'i öldürür. Allah tarafından gönderilen v.dd.; al-Ya‘kübi (nşr. Houtsma), I, 4; al- bir karga, yeri kazarak, IÇâbîl 'e naaşı nasıl Sa'labi, Kişaş al-anbiyâ' (Kahire, 1325), s. ortadan kaldıracağını gösterir (Kar an, V, 34—37 î al-Kisâ’i., s. 70—75; Grünbaum, 3°> 34 )>: Tevrat’a, uyan bu tahkiye zayıf ve Neue Beiirâge..., s. 68; Weil, Biblische kuru göründüğünden, Tevrat tefsirleri gibi, Leğenden ..., 38—40. ( J. ElSENBERG.) Kur’an tefsirleri de bu hareketin ruhî sâikle- HABN. [Bk, HABN.] rini keşfetmeğe çalışırlar. Kur’an tefsirlerine HABN. HABN, aruzda bir ıstılah­ göre, Adam 'in oğulları hep bîrer kız kardeş ile tır; bir sabab hafif ile başlayan bir hece- birlikte, ikiz olarak doğmuşlardır. Kabil ( buna nin ikinci sakin harfinin düşmesini gösterir bâzan Kayn ve Kâyin adları da verilmiştir) 'in [ bk. mad. 'ARUZ], Şunlarda görülür: 1. fa L kız kardeşinin adı Aklima, ve Kabil 'den iki lun (>failun), 2. mustaf ilun ve müstafi'- yaş, küçük .olan Hâbil'in kız kardeşinin adı da lun ( > mutafilun = mafailun ), 3. maf ülatu Labüdâ (bu isimler bize başka-başka şe­ (> ma'ülâtu = fu ülatu) ve 4. failâtun (> killerde intikal etmiştir) idi. Aslı Bi ’Ukitâb failütun ). Şu vezinlerde görülür : madid, basit, al-avval (bu tâbir ile k’ıtab-ı Tekvin kasde- racaz, ramal, sari\ munsarih, hafif, muktazab, dildiği pek melhuzdur ) âlimlerine kadar çıkan muctaşş ve mutadârik. bir nakle göre, Kabil, Adam daha henüz cen­ HABUR. [ Bk. HÂBÛR.] nette iken, doğmuş ve Hâbil ise, yer yüzünde HÂBÛR. HÂBÛR, iki akar suyun İsmidir. dünyaya gelmiştir; nitekim Pirke da R. Eli- 1. Büyük Hâbür Fırat nehrinin belli- eser (21)'de de böyledir. Adam her erkek başlı kollarından biri olup, bu nehre Karkisi- HÂBÛR. -r HvACA HİZR. II yâ [b. bk.]’da ulaşır. Eski müelliflerde bu isme bu yerlerin kıymetini ihlâl etmektedir. Sachau .muhtelif şekillerde rastlanır: 'Apoççaç, Xa- Şaddâdı'ya Cabür ovasında yerleşmiş kabileler­ pitpa;, ’Apçoçaç, 'Apoupaç, 'Appöça, Boup- den bahsediyor. Seyahati sırasında. ( 1899 ), Qttç, Chabotas. Ksenofon buna 'Agd^Tjç ismi­ bu geniş ovada ne nehir, ne köy ve ,ne de ni vermektedir. insan vardı. Mezopo’.amya ’nın şimdiki Surıye-Türkiye hu­ Bibliyografya: B G A, I, 74; II, dudunun şimalinde ve Türkiye içinde kalan 155; V, 133—134; al-İdrisi (trc. Jaubert), damlık sahadan doğar ( Karaca-Dağ ile Mardin II, 150; Abu '1-Fidâ', Takvim al-buldân veya Mazı dağdan ; bu sonunculara eski müel­ ( nşr. Reinaud ) s, 52 ; Yakut, Mu cam (nşr. lifler buna Izâla ve Masiu ismini vermektedir ) ; Wüstenfeld ), II,. 383; Hamd Allah Mustavfi, Mezopotamya ovasının meyline uyarak, Cabal Nuzhat al-kulüb (nşr. ve trc. G. Ie Strange, ■‘Abd al-Azİz île Sincar dağları arasından ge­ Gıbb Mem. Ser., XXIII, fihrist) ; Ritter, Erd- çer ve bu son mevkide cenuba döner ve mec­ kunde, XI, 253 v.dd.; Reclus, Nouvelle Geog- rasının son kısmında cenûb-i şarkiye teveccüh raphie Üniverselle, .IX, 488 v.d.G. Ie St­ eder. range, The Lands of the Eastern Caliphöie Hâbür'un ve müteaddit kollarının menbâları (Cambridge, 190$ ), s. 94 v.dd.; E. Sacbau, bilhassa 3 belli-başlı şehir ile münâsebettedir. Reise in Syrien and Mesopotamien ( Leip- Şimâl-i garbide — Ra’s al-'Ayn (sür. Resh 'Aî- zig, 1883), fihrist ve harita; ayn. mil., Am nâ ), şimalde — Mardin ve şimâl-i şarkide — Na­ Euphrat und Tigris ( Leipzîg, 1900), s. 134 sibin. Rivayete göre, Ra1 s al-'Ayn kaynaklan v.d.; Chesney, The Expedition for the Sur vey 300 kadardır; su, halkın boğulmasına mâni of the Rivers Euphrates and Tigris (Lon- olmak üzere, konmuş demir parmaklıklardan don, 1850), fihrist; ayn. mil., Narrative of the geçer. Euphrates Expeditİon (London, 1868 ), s, Ra’s al-‘Ayn 'in aşağısında Hâbür 'a, arap coğ­ 250; Ainsvvorth, Travels in Asia Minör (Lpn- rafyacılarının Şavr da dedikleri, Mardin deresi don, 1842), II, 118; M, v, Oppenheim, Vom ulaşır; Sachau haritasında bunun ismi Nahr Mittelmeer zum Persiscken Golf, fihrist. , Zrgân olarak gösterilmektedir. Cabal 'Abd al- 2. Küçük H â bür, Dicle'n in birko- ‘Aziz ile Sincâr dağlan arasından tam geçme­ 1 u olup, menbamı şarkî Anadolu 'nun cemi- den evvel, Hâbür, Nasibin deresini alır. Buna b-ı şarkîsinde, Van golü cenubundaki dağlık eski müelliflerde Myğdonius ismi verilmektedir, bölgeden alır. Bugün Caba). Harbâl (şimalde ) Arap coğrafyacılarının Hirmas İsmi ile bu neh­ ve Zâhö Dağ ( cenupta) ismini alan sıra dağ­ ri kasdetmiş olmaları muhtemeldir; Sachau ların arasından geçer. Bu sonuncu dağlar ad­ haritasında Cağcağa İsmini alır. Kollarının larını Zâhö ( eski müelliflerde Azochis ) şeh­ isimleri İle bunların ve diğer derelerin mecra­ rinden alır. Hâbür Mağara ile Mazra arasında ları iyi bilinmemektedir, Dicle 'ye akar. Bugünkü Türkiye—Irak hududu Arap coğrafyacıları, Hâbür üzerinde kâin 1926 Ankara muahedesi mucibince, Hâbür ça­ .olup, Cabal ‘Abd al-'Aziz (eski müelliflerde: yının aşağı mecrasını takip ederek, dİeleye Gauzanitîs ) ile Karkisiya arasında, az veya çok ulaşmaktadır. Arap coğrafyacıları buna.ekseri­ ehemmiyette, müteaddit mevkilerin isimlerini ya, bu isimde olan şehre izafetle, Hâbür at- zikrediyorlar: Al-Şâ'â; Tunaynir (yukarı ve aşağı Hasaniya adım vermektedirler. Bu şehirde neh­ T.), Taban (Sachau haritasında da böyledir), rin üzerinde muazzam ve taştan yapılmış bir ‘Arbân yahut ‘Arâbân ( Sachau haritasında böy­ köprü geçerdi kî, büyük mimarî kıymeti hâiz ledir ), Sukayr, al-Şamsâniya ( muhtemel olarak, idi. Al-Hasaniya 'den, pek muhtemel olarak, Sachau 'daki Ş em i san ), Makisin ( »gümrük" ), bugünkü Haşan*Ağa koyu kalmıştır. al-Gudayr ( »küçük göl" ) ve Şuyar ( Sachau 'da Bibliyograf ya: al-Dimaşlçi, ffuh- es-Şavar ) bunların arasındadır. Mâkİsın 'de du­ bat al-dahr (nşr. Mehren), s. 190 v.d.; Ya­ ba üstünde bir köprü -vardı. »Burada mebzul kut, Mu cam ( nşr. Wüstenfeld ) II, 384 ; G. mıkdarda pamuk yetiştirilirdi. Civarında derîn le Strange, The Lands of the Eastern Ca­ mâvî suları ile, al-Munharik isminde küçük bir li pkat e (Cambridge, 1905), s. 93; Ritter, göl vardı ki, derinliğinin ölçülemez olduğu ri­ Erdkunde, XI, 168 ; Chesney, The Expedition vayet edilirdi" (G. le Strange ). for the Survey of the Rivers Euphrates Hâbür'un geçtiği bütün mıntaka, bilhassa and Tigris ( Löndon, 1850), fihrist. aşağı mecrasındaki kısım münbitliğİ ile, meş- HABUS. [ Bk. HABÜS.] hûrdur. Arap şâirleri ağaçlarından da bahse­ HABÜS. HABUS ( A.), doğ rusu hubus olup, derler ; meyvaîarı Irak şehirlerine ıhrâc edilir­ vakf [ b. bk.] mürâdifidir, di. Fakat Idrisi daha o zaman bedevilerin ça­ HVÂCA. [ Bk. hâce.] pulcu akınlarından bahsetmektedir ki, bu hâl HVAÇA HİZR. [ Bk, hâce hizir.]

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.