MEALLERDEKİ ÇEVİRİ SORiJNLARI ÜZERİNE BİR ÖRNEK: "KUR'AN'DA AYNI ANLAMI İÇEREN . MÜKERRER iFADE KALIPLARIMN FARKLI TERCÜMESi" :' An Example on Translation problems in Commentaries: Different Translations of the 'repeated patterns of expression' with the same meaning in Qur'an Zekeriya PAK* Özet Abstract Kur'an, sistematik konu başlıklan çerçevesinde The Qur'an is not a book which is designed in the tasarlanmış ve öylece kaleme alınmış bir kitap olmayıp, yirmi framework of of systematic subject titles and so is written. Bul Uç yıllık sUreç içerisinde, olayiann ve olgulann _gerektirdigi it is a type a book composed of divinely words which has been durumlarda söylenmiş ilahi sözlerden oluşan bir eser said according to required facts and events in a period of niteligindedir. Bu sebeple, Kur'an'da konu tekranna sıklıkla twenty three years. For this reason, the repetition of subject rastlanır. Buna baglı olarak da, bazen aynı ifade kalıplan ls often faced in Qur'an. In relation to this, sametimes the bazen de büttin olarak bir ayet degişik yerlerde aynen same ·patterns of expressian and occasionally a verse as a tekrarlanır. Kur'an çevirilerinde bu hususun dikkate alınması who!e in various places are repeated in the same way. lt is ve ayru anlama gelen mUkerrer ifadeterin aynı anlamı important to lake into account of this matter in Qur'anic koruyacak şekilde TUrkçe'ye aktanlması önem arz etmektedir. · translation and to transiate into Turkish in a way to protect Bu çalışma, mevcut mealierden hareketle bu hususun ne kadar the same meaning of repeated expressions which means dikkate alındı~ını irdeleyerek, yap~acak yeni meal çalışmalan same meaning. This study wants to contrlbute to the new na katıoda bulunmayı hedeflemektedir. studies of Quranic translations through the present ones by analyzing this point which is so much emphasized. Anahtar Kelimeler Key Words Kur'an, tefsir, Kur'an çevirisi. Qur'an, interpretation, Quranic translation. Giriş tası olan dilin Arapça oluşu, onun, "hedef kitle" Kur'an, kendi hedefini yine bizzat kendisi "insan olarak kabul etti~i bütün insanhga hitap edebilmesi hususunda önemli bir sorun olarak gözükmektedir. bğa·yol göstennek''l olarak belirlemiş ve bu gayenin gerçekleşmesi için de, "ilk hedef kitle"nin anlayacagı Yani, mesaj 'dillniiı Arapça oluşu, Arapça konuş bir dil ile yani Arapça olarak nazil oldugunu bildir mayan kitlelerin onunla dogrudan iletişim kurmasına miştir2. Mesajın fonksiyonel olabilmesi için, iletişim engel teşkil etmektedir. Bu yapısıyla Kur'an'ın, fark vasıtası olarak seçilen dilin, hitap alanını oluşturan lı dilleri konuşan insanlara orijinal dil yapısıyla hitap insanlarca kullanılan bir dil olması gayet dogaldır. edemediği .ortadadır. Bu durumda Kur'an, Arap Aksi takdirde bir iletişimden söz ebnek mümkün olmayanlar için anlaşılamaz bir kitap konumunda değildir. Zira, bir sözün, bir metnin sahibiyle, onu olup, ancak farklı dillere tercüme edildiginde, farklı · toplurnlar onunla iletişim kurabileceklerdir. İşte bu dinleyen ve okuyanın ortak bir dile sahip olmalan gerekir3. İki taraf arasında dil birliği, iletişimin problem, Kur'an'ın farklı dillere çevirisini bir zorun gerçekleşmesi için en önemli şartbr. Hatta, başka bir luluk haline getirmiş, bu nedenle degişik dillere ter dil konuşan kimse, hiç konuşmasını bilmiyormuş gibi cümeleri yapılmış ve insaniann anlayabilecekleri bir görülür4. Şu halde, Kur'an'ın kullandıgı iletişim vası- dil aracılığıyla ilahi mesajla irtibat kurma imkanını elde etmeleri saglanmaya çalışılmışbr. • Yrd.Doç.Dr .• K.Maraş 5.1. Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Ancak bu noktada da önemli bir soruyla karşılaş 1 el-Bakara 2/185; Al-i İmıtın 3/4. maktayız: Tercüme metinler Kur'an'ın içerdiği oriji 2 Yüsuf 12/2; er-Ra'd 13/37; Taha 20/113; en-NaDJ16/103; eş nal anlamlan ne kadar yansıtabilmekte ve bunlar Şu'ara 26/195; ez-Zümer 39/28; Fuss~et41/3, 44; eş·Şum 42n; aracılığıyla ilahi mesajı anlamaya çalışan bir okuyu ei-Zuhruf 43/3. 3 Albayrak, Halis, Telsir Usa/O, ŞO!e Yay., İstanbul1988, s.124. cu, ilahi ketamın mana ve maksadına ne ölçüde vakıf olabilmektedir? Kanaatimizce, bu soruya verilecek 4 Saussure, Ferdinand de, Genel Dilbilim Dersleri (tre. Berke Vardar), Birey ve Toplum Yay., Ankara 1985, s.120. olumlu ya da olumsuz cevap, yapılan tercümenin ISI...AMi ARAŞTIRMALAR DERGiSi. ClLT: 17, SAYI: 1, 2004, Sayra: 27-39, ISSN 1300-0373, TEK-DA V ZEKERiYA PAK başan oranına göre değişecektir. Diğer dillere yapılan çevirileri bir tarafa bırakarak, Yapılan tercümenin başan oranı nasıl olursa Türkçe meaJleri söz konusu ettiğimizde, bu çalış olsun, şunu diyebiliriz ki, tercüme faaliyeti her ne malann ne derecede sağlıklı olduğunun sürekli tarbş kadar tefsir çalışmasından farklı bir niteliğe sahip ma konusu yapıldığını görürüz. Türkçe meaJler üze olsa da, yapılmış her tercüme, mütercimin )<endi rine yapılan eleştirel yaklaşımlaı-B genellikle; kelime yorumunun derin izlerini taşımasından ötürü son.uç ve kavrarnlara yüklenen anlamlar, deyimsel ta bir nevi tefsirdir. Tefsirde ise katıksız bir nesnel lfadelerin Türkçe'ye çevirisindeki başarısızlıklar, likten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü, arılama ayetlerin siyak-sibak ilişkisine fazla dikkat edilmeme ve yorumlama faaliyeti olan tefsirin öznesi duru si, lafzr tercüme gayretlerinin sonucunda ortaya mundaki insan, gerek önceden edindiği bilgi biriki çıkan garip Türkçe ifadeler, mütercimlerin Türkçe minin kendisine sağladığı anlayış ve değerlendirme bilgilerinin yetersizliği gibi değişik konular üzerinde düzeyinin, gerekse içerisinde yetiştiği dini ve kültürel yoğunlaşmaktadır. Bu konuda yapılan ve yapılacak çevrenin etkisiyle şekillenen ön kabullerinin etkisin olan eleştirilerin, yeni tercüme çalışmalanna olurrılu den tamamen sıynlamaz. T efsire büyük ölçüde yönde katkıda bulunacağı kanaatindeyiz. Buradan öznellik katan bu etkenierin yanına, dini metinlerio hareketle, bu makalemizde, Kur'an'ın bütünlüğü sUbjektif anlarnalara açık metinier oluşu da eklenir çerçevesinde dikkate alınması gereken önemli bir se5, yorumun öznellik boyutu büyük ölçüde artar. konunun, pek fazla önemsenmed.iği tespitinde bulu Miltercim klasik tefsir kaynaklanndan yararlanırken, narak, bu dikkatsizliği örnekleriyle sunmak istiyoruz: orada yer alan farklı tevillerden birini tercih ederken Kur'an 'da aynı anlamı içeren mükerrer lafız/ann de metnin anlamına sUbjektiflik katmaktadır. Burıla veya ~yetlerüı farklı yerlerde farklı tercümesi. nn tabii bir sonucu olarak, mevcut Kur'an tercüme Kur'an'da birçok lafzi tekrann bulunuşu dikkatli leri arasında ciddi farklılıklar gözükmektedir. Bu yüz bir Kur'an okuyucusunun gözünden kaçmayacak bir den, Kur'an'ın farklı bir dile tercümesi neticesinde husustur. Bu da, Kur'an'ın belirli konu başlıklan oluşturulan metin hakkında, "İşte· bu Kur'an'dır' çerçevesinde oluşturulmuş, her bir başlık altında diyebilme imkanına sahip değiliz6. Ancak, böyle bir farklı konulann ele alındığı sistematik bir kitap özel . metne, Allah'ın Kitabı'ndan mütercimin kendi yoru liği taşımayışından kaynaklanmaktadır. Bu özelliğiyle ı munu da katarak anladıklanndan oluşturduğu "farklı o, 23 yıllık bir süreç içerisirlde Hz. Peygambere . ' bir kitap" nazanyla bakabiliriz. Bahsettiğimiz bu ulaşan vahiylerden oluşan bir "sözler" mecmuasıdır . hususlardan dolayı, Kur'an tercümeleri arasında tam Bunun doğal bir sonucu olarak Kur'an, farklı zaman 1. bir benzerlik aramak sanını yanlış olur. ve farklı rnekarılarda söylenmiş sözleri içerdiği için, lı bazı konular ortamın gereği olarak tekrar edilmiştir. ll Anlama ve yorumlama farklılığından dolayı, Konu tekrannın olması, bazen kavramların bazen de i meatler arasında tam bir uyurnun bulunmaması ne ayetterin bir bütün olarak, değişik yerlerde aynı la ·ı kadar doğal ise, bir mütercimin aynı meat içindeki fızlarla tekrarlanmasını gerekli kılrruşbr. 1 kendi yorumlan arasında fikri bütürılilğün bulunması da aynı ölçüde zorunludur. Kur'an, kendi içerisinde Aynı lafzi yapıdaki kelimelerin ya da kelimeler herhangi bir çelişkinin bulunmadığını ifade grubunun farklı ayetlerdefarklı anlarTıia~ ~; yoksa ederken7 , bir meat içerisinde yorumlama ve arılama aynı arılama mı geldiği, ancak kelimenin siyak-sibak tutarsızlığının yer alması kabul edilebilecek bir husus ilişkisinin tespitiyle mümkün olabilecektir. Zira, lafız olmasa gerekir. Bir meat içerisinde fikri bütünlüğün lar gerçek arılamlannı ancak içinde bulunduğu bağ ne kadar sağlanabildiği farklı açılardan irdeleme lam ile kazanır. Eğer bir lafız veya ayet, konu tekran konusu yapılabilir. Ancak biz bu makale nın gereği olarak aynı veya benzer bağlam çerçeve çerçevesinde, önemli gördüğümüz bir hususa, aynı sinde tekrar edilmişse aynı anlamı taşıyacaktır. Böy manayı ifade eden mükerrer lafızlarıo ve ayetlerin le bir dururnda mütercim, ayetler arasındaki anlam çevirisi esnasında ayetler arası arılam bütürılüğünün bütürılüğünün sağlanması hususunda azami dikkati ne ölçüde gözetildiğine dikkat çekmek istiyoruz. 8 Yapılan her yeni Kur'an tercümesi, önceki tercümelerin yetersizli!!i Bugün, dünyanın önemli dill~rinin bir çağuna ve eksikli!!i dUşUncesinden hareketle ortaya çıkmıştır. Bu açıdan, Kur'an çevirilerinin yapıldığını ve bu arada geçtiği bazı me!llerin önsöıilnde, önceki tercOmelerin genel hatlanyla eleştiriye tabi tutuldu!!u görOlmektedir. Bu durum da, tercOmelerin miz elli yıl içerisinde dine ve dini değerlere olan ilgi~ sUbjektiflik yönünO ortaya koymaktadır. Cwnhuriyet dönemi Kur'iin nin yükseliş çizgisine paralel olarak Türkçe'ye yapı tercümeleri Uzerine, Sayın Prof.Dr. Salih Akdemir'in yapb!!ı çalış lan tercümelerin büyük ölçüde arttığını görüyoruz. ma, tercümelere yöneltilecek eleştirel yaklaşırnlara ışık tutması açısından önemli bir yere sahiptir. (Bk. Akdemir, Salih, Cumhuriyet Dönemi Kur'An Terr:Omelerl, Akid Yay., Ankara 1989). Aynca, 5 Albayrak, a.g.e., s.149-154. araşbnnacı yazar Dücane Cünd.iO!!Iu da, Kur'an'ı anlamadaki yön 6 Yazır, M. Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, Istanbul, tem sorunlan Uzerine yapb!!ı çalışmalannda, çevirilerdeki anlama ts., I, 15; IV, 2844. hatalan Uzerine önemli tespitlerde bulunmakt.ııdır. {Bk. CündiO!!Iu, Dücane, Kur'an'ı Anlamanın Anlamı, Tıbyan Yay., istanbul 1995; 7 en-Ni.sa 4/82. a.mlf., Kur'an ~virilerinin Dünyası, Kitaba~ Vay., lsıanbull999.} 28 MEALLERDEKİ ÇEViRi SORUNLARI ÜZERİNE BİR ÖRNEK: ... göstermelidir. Ancak, aşağıda vereceğimiz örnekler aynı ifadenin Hud suresinde de geçtiğini hatırlaya den de anlaşılacağı üzer~. bu noktada yeterli titizliğin · bilmiş ve ifade birliğinin sağlanabilmesi için oraya gösteiildiğini söylemek oldukça zor g-özükmektedir. bal<abilmiş midir? Bu soruya olumlu bir cevap vere Konu İle İlgili Örnekler bilmenin imkansızlığını aşağıda vereceğimiz örnekler ortaya koymaktadır: Teorik olarak ifade_etmeye çalıştığımız bu durumu } açık örneklerJe9 ortaya koymak, sanırız meselenin Yazır: daha yakından gözlemlenmesini sağlayacaktır. An 1. Onların yüzünden fenalaştı, eli ayağı dolaştı. cak, ilgili örneklerin tamamını bl'r makale çerçevesin 2. Onlar yüzünden fenalaştı, ve haklannda eli de ele almak mümkün olamayacağından, sınırlı sayı kolu daraldı. da bazı ayetlerle konuya açıklık getirmeye çalışacağız: Çant ay: Örnek 1: 1. Bunlar yüzünden kaygıya düşdü, bunlar Hud süresinde, peygamberlerin kavimleriyle gi yüzünden göğsü daraldı. riştikleri tevhid mücadelesine genişçe yer verilir. Nakledilen kıssalar arasında, Hz. Lut'un kavminin 2. Bunlar sebebiyle tasalandı, bunlar sebebiyle helak oluş biçimi ve nedenlerine de işaret edilir. Bu kolu {göğsü) daraldı. kavmin işledikleri kötü fiillerden dolayı helak olmayı Doğru!: hak ettiğini haber vermekle görevli Allah'ın elçileri Lut'a geldiğinde, onların erkek misafirler olduğunu ı. Onların gelmelerinden, endişeye düştü, on/an zanneden Lut, kavminin · onlara bir kötülük korumaktan aciz kaldı. yapacağından endişelenir. Onun bu endişesi şu 2. Onların gelmesinden (te/aşlandı), sıkı/dı, naçar ifadelerle anlatılır (Hud ıı/77): kaldı. ~> ~ dW. J ~ ~..:: t1) L:.t.~ :.:..~L,. w J Yavuz: Aynı kıssa Ankebut sılresinde de nakledilir ve ı. Onlar yüzünden kederlendi ve göğsüne sıkıntı Lut'un endişesi yine aynı ifade kalıbıyla aktarılır (ei geldi. Ankebut 29/33): 2. Kendisine fenalık geldi; onlar yüzünden çok ~> ~ dW.J ~ ~~ u.) L:.t.~ :.:..~L,. 0ı wJ kederlenip takatı kesildi. ;,-r. y;,-r. Her iki ayette de geçen"~> dWı ~~" Ateş: şeklindeki ifade, Lut'un, misafirlennin gelişiyfe içme 1. Onlar yüzünden kaygı/andı. Onlar için arşını düştüğü sıkıntılı durumu ifade etmektedir. Aynı daraldı (ne yapacağını şaşırdı). siyak-sibak ilişkisi içerisinde tekrarlanan bu ifade tarzının her iki ayette de aynı anlama geldiği açıktır. 2. (Lut) onlar yüzünden fenalaştı ve onlar hakkın Şu halde her iki surede de geçen bu cümlenin da arşını daraldı (gücü azaldı, onları oğlancıların elin Türkçe'ye çevirisinde de anlam birliğinin korunması den nasıl kurtaracağını bilemedi). gerekmektedir. Ancak mütercimler, Ankebut Davudoğlu: suresindeki bu ayeti tercüme etmeye sıra geldiğinde, ı. Onların yüzünden fenalaştı; bunlar yüzünden göğsü daraldı. 9 Verecellimiz örneklerde kullanacagımız mealler şunlardır: 1- M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili. 2· Hasan Basri Çantay, 2. Onların yüzünden fenalaşb. Onlar sebebiyle Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerfm, İstanbul 1981. 3- Ömer Rıza (eli), kolu daraldı. Dognıl, Tann Buynı!/IJ, Ahmet Hali! Kitabevi,lstanbul1947. 4-A. Fikri Yavuz, Kur'an-ı Kerim ve Meal-i iılisi, Sönmez Neşriyat, istan· Gümüş-Dönmez: bul1979. 5-Süleyman Ateş, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, Yeni Ufuklar Neşriyat, istanbul, ts. 6- Hüseyin Atay-Yaşar Kutluay, ı. (Lılt) onlann yüzünden üzüldü ve onlardan K1u9r8'a6n.- (ıB Ku emrfemal v.me aTküalrek çieçe Arinslinadmeı "(DMeiyfJaJn),e tD" .ik.ıBsa. lYtamyaısınyllaan ,v eArinlmkaerka· dolayı içi daraldı. tedir). 7· Ali Özek, H. Karaman, A. Turgut, M. Çagncı, i. K. 2. Lut onlar hakkında tasalandı ve (onları koru- Dönmez, S. Gümüş, Kuran·ı Kerfm ve Açıklamalı Meali, T.D.V. Yayınlan, Ankara 1993. (Makale içerisinde, müterdmlerin sorumlu mak için) ne yapacağını bilemedi. olduklan sayfalara göre isimleri esas alınmıştır). 8· Yaşar Nuri Öztürk: Öztürk, Kur'an·ı Kerim Meali (rürkçe Çeviri), İstanbul 1994. 9- Suat Yıldınm, Kur'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, İstanbull998. 1. Onlar için kaygı/anmış, göğsü daralmış. .. 10- Muhammed Esed, Kur'an Mesajı (Meai-Tefsir), işaret Yay., istanbu!I999. (Esed'in mealinden tespit ettigirniz örnekler üzerinde 2. Onlar yüzünden fena/aştı, eli-kolu birbirine yaptıl!ımız tahliUerde Türkçe çeviri esas alınmışiır. Bununla birlikte, eleştiriye neden olan hususlann orijinal metinden ~ynaklanıp kay do/andı. naklanmadıgının görülmesi amacıyla, dipnotlarda Ingilizce çevirile· rine de yer verilmiştir: a.mlf., The Message ol The Qur'an, Dar al· Yıldırım: Andalus, Gibraltar 1984.) ll· Ahmed Davudoglu, Kuran-ı Kerim 1. Fena halde sıkı/dı, onlar yüzünden göğsü da- ve TiJrkçe Me<ıli, istanbul 1988. 29 ZEKERİYA PAK ra/dı. . ~ ~ :,..ı;..'jı J.b:.u 2. Onlardan ötürü üzüldü, eli kolu bafjlanıp Zuhruf sCıres~de ıie Hz. İsa, Hz. Peygamberlt göfjsü daraldı. Mekke müşrikleri arasindaki bir diyalogun konusı Bu tercümeleri, ifade ettikleri anlam bakımından olurll ve yine burada da onun a~zından aynı ifade ler nakledilir: "Allah benim de rabbim sizlerin dE yakından inceleyecek olursak, "elin ayafjm dolaş ması" ile "birisi hakkında elin ko/un dara!ması" rabbidir; öyleyse yalnız O'na ibadet edin[z. Dofjn (Yazır), "birisi sebebiyle göfjsün daralması" ile yol budur, "12 Yine takip eden ayette, Hz. Isa'nın bu "ko/un daralması" (Çantay, Davudoğlu), ''birisi uyansına rağmen sonraki neslin onun kişiliği hakkın yüzünden kederlenmek" ile "kendisine fenalık da farklı düşüncelere yöneldikleri ifade edilir (ez-Zuhruf 43/65): · gelmek" (Yavuz), "göfjüse sıkmb gelmesi" ile "keder lenip takabn kesilmesi" (Yavuz), "kaygı/anma/(' ile ~ !~~: ~ :,..ı;..~ı ._;,.bu "fena/aşmak" (Ateş, Öztürk), "içi daralma/(' ile "ne Her iki sCırede de söz konusu ettiğimiz pasajlarda yapacafjını bilememe/(' (Gümüş-Dönmez), "göfjsü konu aynıdır: Hz. İsa, Allah'ın tek Rab oluşu dara!mak" ile "eli kplu birbirine do/anmak" (Öztürk), konusundg gereken uyany ı yapmıştır, ama buiıa "göfjsü daralma/(' ile "eli kolu batJ/anıp göfjsü daral rağmen kendinden sonra gelenler arasında düşünce mak" (Yıldınm) ifadelerindeki tercüme uyum farklılığı doğmuş ve onun ulahiyet alanındaki yeri suzluğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu uyumsuzluğun en tartışılmıştır. Şu halde, aynı siyak-sibak ilişkisi belirgin nedeni ise mütercimlerin bazen lafzi, bazen içerisinde yer alan bu iki cümle her iki ayette de aynı tefsiri tercümeyi tercih etmiş olrnalandır. Mesela, anlamı ifade etmektedir. Ancak rneallerde, farklı "G,)" kelimesi ayetin birinde lafzi tercüme ile "el, anlaşılabilecek cümleler kullanılmışbr: kof' olarak tercüme edilirken, diğer ayette tefsiri ter Çant ay: cüme ile "göfjüs" şeklinde tercüme edilmiştir. Aynı şekilde "13W." kelimesi de lafzi ter~üme ile "daral 1. Fırkalar kendi aralannda ihtilaf etti. mak" ve tefsiri tercüme ile "dolaşmak, do/anmak" 2. Aralanndan partiler (çıkıp) ihtilaf ettiler. ifadeleriyle Türkçe'ye aktanlmıştır. Ateş: Burada üzerinde durulması gereken önemli .b ir husus daha var ki o da şudur: T ereüroesi yapılan me 1. Aralarından çıkan hizipler (çeşitli görüşteki tin deyimsel bir ifadedir. Özellikle, bir dilin kültürel insan toplulukları, muhtelif partiler, bölükler), alt yapısını da yansıtan deyimierin çevirisinde lafzi aynlığa düştüler. tecüme yapma imkanı hemen hemen yok gibidir. 2. Aralanndan çıkan partiler, birbirleriyle ihtilafa Eğer böyle bir gayretin içerisine girilirse, yukandaki düştüler. örneklerde görüldüğü gibi, "eli kolu dara!mak'', Çağ ncı-Turgut: "kolu dara!mak", "arşmı dara!mak'' gibi, Türkçe'de hiçbir anlam taşımayan garip ifadeler ortaya çıka 1. Guruplar kendi aralannda aynh,ğa düştüler. caktır. Halbuki burada yapılacak şey, söz konusu 2. tıralarından çıkan guruplar· ·bir ihtilafa ifadenin anlamını yansıtacak şekilde,-en·-uygun dÜŞtüler. Türkçe karşılığın bulunmasıdır. Türkçe'de aynı anla Esed: ma gelen deyimsel bir ifade varsa -ki bazı örnekleri yukandaki tercümelerde görülmektedir: "Göfjsü da 1. Hal böyleyken [Kitab-ı Mukaddes'e bağlı raldı", "Eli ayafjma dolaşb" gibi-, asıl metinle lafzi olduklannı iddia eden] hizip/er yine de aralannda benzerlik aranmaksızın rahatlıkla kullanılabilmelidir. [İsa'nın do,ğası hakkında) çekişip duruyorlar! Bu husus ayn bir inceleme konusu olduğundan 2. Fakat [İsa'dan sonra gelenler] arasından çıkan sadece işaret etmekle yetiniyoruz. gruplar farklı görüşleri savunmaya başladılar.13 Ömek 2: Yıldınm: Meryem sCıresinde, Hz. Meryem'in Hz. İsa'yı 1. Son.ra onun hakkında bir takım gruplar kendi dünyaya getiriş süreci anlablır ve kıssanın sonunda aralannda aynlı,ğa düştüler. İsa'nın dilinden şu ifadeler naldedilir: "Allah benim 2. Ondan sonra kendisine mensup birtakım de rabbim sizlerin de rabbidir; öyleyse yalnız O 'na ibadet ediniz. Dofjru yol budur."10. Takip eden ll ez-Zuhruf 43/57-65 ayette, Hz. İsa'nın bu tebliğine rağmen, sonraki nes 12 ez-Zuhruf 43/64 lin onun kişiliği hakkında farklı düşüncelere 13 Esed'in me!linin Türkçe çevirisindeki bu farklılık Ingilizce aslında da yöneldikleri şu şekilde vurgulanır (Meryem 19/37): göıillmektedir: 1. • And yet, the seds (that foUow the Bib /e) are at variance among themselves (about the nature of Jesus)." 2. •B ut factions from among those (who came alter Jesus) began to ho/d 10 Meryem 19/36 divergent views." f\sad, Muhammad, a.g.e. 30 MEALLERDEKİ ÇEVIR1 SORUNLARI ÜZERINE BiR ÖRNEK: ... fırkalar aralannda aynlığa düştüler. ikinci ayette de Yusuf'un kardeşine karşı yapıldığını düşündüğü bir ihanet üzerine söylemiştir. Anlaş~dı Bu meAlierde tespit etti!1imiz problemleri şu şe ğına göre Hz. Yakub her iki olayda da aynı duygula kilde ortaya ~oyabiliriz: n yaşamış ve bu duygularını aynı ifade kalıbına dök 1. "Fırkalann kendi aralannda ihtilaf etmesi" ile müştür. Benzer siyak-sibak ilişkisi içerisinde söyle "Aralanndan çıkan fırkalann ihtilaf etmesi" aynı şey nen ve aynı lafzi yapıdan oluşan bu iki ifadenin Türk ) değildir. Birinci durumda, Hz. İsa'nın tabiab hakkın çe'ye çevirisinin de doğal olarak aynı şekilde olması da henüz ihtilaf ortaya çıkmadan, değişik fırkalann gerekir. Ancak, meaJlere baktığımızda, bu iki ifade mevcut olduğu ve bu mevcut fırkalann kendi nin farklı cümlelerle tercüme edildiğini görmekteyiz: aralannda sonradan ihtilaf ettikleri anlaşılırken; ikin ci durumda, Hz. İsa'nın tabiab hakkında çıkan tarhş Yazır: maların sonucunda değişik görüşteki fırkaların .1. Nefisleriniz sizi aldatmış bir işe sevketmiş. ortaya çıktıgı ve sonuçta aralarında ihtilaf ettikleri 2. Size nefsiniz bir emir tevsil etmiş. anlaşılır. Çantay, Çağncı-Turgut ve Esed'in meal Ierinde bu çelişki kendini hissettirmektedir. .Yavuz: 2. Ateş, birinci ayetin mealinde "hizipler" kelime 1. Nefisleriniz sizi aldatmış, böyle bir işe sürük- sini kullanıp parantez içinde kısa bir açıklamasını su lemiş. narken, ikinci ayette, Hıristiyan dünyasındaki mevcut 2. Size nefisleriniz, bir iş bezeyip yaptınnıştır. mezhebi yapılanınayı karşılamaktan ziyade, günümüz Ateş: Türkçe'sindeki kullanımıyla daha çok siyasi yapılao mayı çağrıştıran "parti" kelimesini kullanmaktadır. 1. Nefisleriniz sizi aldatıp bir işe sarükledi. 3. Yıldınm, birinci ayette, ayrılığa düşmeye 2. Nefisleriniz size bir işi sas(leyerek sizi ona neden olan konuya "onun hakkında" diyerek açık sürük)ledi. lık getirip ihtilafın nedenini bir tek noktaya Gümüş: bağlarken, ikinci ayette, bu konuyu mutlak bir ifade 1. Nefisleriniz size (köta) bir işi gQze/ gösterdi. tarzıyla vermiştir. Örnek 3: 2. Nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sarükledi. Esed: Hz. Yakub'un yanında özel bir değere sahip olan Yusuf'u kardeşleri kuyuya atar ve gömleğine sahte 1. Sizi kendi hayal gücünüz bu köta oyuna sürük bir kan sürerek, bir kurt tarafından yenildi!1ini ledı1 babalarına bildirirler14. Bu olayda bir düzenbazlık 2. Kendi muhayyilenizdir olmayacak bir işi size olduğunu sezen Hz. Yakub, tepkisini şu ifadelerle olağan gösteren. 16 dile getirir (YOsuf 12/18): Yıldırım: ~ ~-(;.ı pı ~ ~~ J.ı 1. Nefisleriniz sizi aldatmış, bu işe sevketmiş. Kıssarun devam eden bölümünde, Mısır hazine bakanı olan Yusuf, yardım almak üzere gelen fakat 2. Nefisleriniz size bir işi cazip gösterip ayağmızı kendisini tanımayan kardeşlerinden, bir sonraki kaydırmışbr. gelişlerinde diğer kardeşini de getirmelerini ister. Bu Her iki ayete verilen anlamlar yakından ince durum Hz. Yakub'a ulaşbnldığında, Yusuf'un başına lendiğinde, yansıblmak istenen anlamın birbirinden gelenin onun da başına gelece!1inden endişelenir. çok uzak olmadı~ı düşünülebilir. Ancak, tercüme Onu, oğullanndan ancak sağlam bir söz almak kay lerde "~~~~ fiili için tercih edilen, "Nefsin insanı dıyla gönderir. Yusuf, bir hile ile kardeşini yanında aldatıp bir işe sevk etmesi' ile "insana bir emir tevsi/ alıkoyar. Diğer kardeşleri babalarının yanına etmesi" (Yazır)17; "nefsin insanı aldatıp bir işe sürük döndüğünde, onun hırsızlık yaptı!1ını ve dolayısıyla lemesi" ile "insana bir iş bezeyip yaptınnası" alıkonulduğunu söylerlerıs. Oğullannın Yusuf'a yap (Yavuz); "nefsin insanı aldatıp bir işe sarüklemesi" ile tıklan gibi yine bir düzenbazlık yapbklannı düşünen Yakub onlara hitaben yine aynı ifadeyle tepki gös 16 Esed'in mealinin aslında, her iki &yelin de tercOmesi aynı iken, terir (YQsuf 12/83): buradaki farklılık TUrkçe çeviriden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla burada ve mOteakip örneklerdeki benzer durumlarda yapdacak ~ ~ ı:;.ı pı ~ ~~ J.ı eleştiriler eserin TUrkçe çevirisine yöneliklir. Her iki ayetıe de söz konusu ifadenin orifınal çevirisi şu şekildedir: • Nay, but it is your lj~. Yakub bu sözü, birinci ayette Yusuf'a karşı, (own) minds that have made (so terrible) a happening seem a mat ler of /ittle account lo you!" 17 Merhum M. Harndi Yazır'ın bu ikinci tercOmesine tercUme demek l4 Yusuf 12/15-18. bile mümkün degildir. Zira yapdan iş, sadece ".:.J. ,.-• fiilinin mastar ıs YUsuf 12/59·82. şekline çevrilmesinden ibarettir. 31 ZEKERiYA PAK "insana bir işi süslemesi" (Ateş); "nefsin insana bir işi letebilirsin. .ı fİüzel göstermesi" ile "insanı bir işe sürüklemesi" Davudo~lu: ı (Gümüş); u hayal gücünün insanı kötü bir oyuna 1. Sen, ancak bizim ayetlerimize iman edecek !! sürüklemesi" ile u olmayacak bir işi olağan gösterme /ere işittirirsin. İşte onlar müslüman olanlardır. si" (8ed); ve nihayet "nefsin insanı aldabp bir işe sevk etmesi" ile "bir işi cazip gösterip ayağını kay 2.. Sen ancak bizim ayetlerimizi iman edip de dırması"(Yıldınm), şeklindeki ifadelerin dikkatli bir Müslüman olanlara duyurabilirsin. okuyucu nazaı:ında tamamiyle aynı anlamı yansıtan Dönmez: cümleler olmaktan çok uzak olduğu görülecektir. 1.. Ancak ayetlerimize inanıp da teslim olanlara Örnek 4: duyurabilirsin. ,i Nemi suresi 80. ve 81. ayetlerde, Hz. 2 .. Ancak teslimiyet göstererek ayetlerimize iman 1! Peygamberin, "ölü"ye. işittiremeyece~i, arkasını ~den/ere. du~bilirsin20. dönüp kaçan ··"saglr"a Çağ-nsmı--düijüramayaea~ı, rı Öztürk: .. "kör"ü sapıklı~ından kopanp· ona istikamet ·vere meyeceği belirtildikten sonra, 81. ayetin son kıs 1. Teslim olmuş kişiler halinde ayet/erimize mında ilahi mesaja gerçek anlamda kulak verecek inananlaıdan başkasına sesini duyuramazsın. ı·· 0lanlar şu şekilde nitelendirilir (en-Nemi 27/ 81): ı 2. Sen ancak, ayet/erimize iman edenlere dinle cı~ ~ ~y~ ::;-:-; 0-- ':/~ ~~~ 0~ tirsin de onlar müslüman o/uverirlefl1. Nemi suresinde ifade edilen, Hz. Peygamber Esed: hakkındaki bu durum aynı ifade kalıplan içerisinde 1. Sen (sesini) ancak mesajianınıza inanlmaya Rum suresinde18 de tekrarlanır ve so~uç aynı şekilde istekli ol]anlara işittirebilirsin, ki onlar da zaten bize ba~lanır (er-RCım 30/53): yürekten boyun eğecek olan kimselerdir. 0-- cı~~ ~y~ ::;-:-; ':/~ ~:·; 0~ 2. Sen [davetini] ancak mesajlanmıza inanlmak Bu ayetlerin tercümesinde dikkati çeken husus, istey]enlere ve böylece kendilerini Bize teslim eden "cı_,:.ı:..: ~" kısmının cümle içerisindeki fonksiy lere duyurabilirsin.22 onun her iki ayette farklı algılanmış olmasıdır. Örnek 5: ibarenin başında yer alan atıf harfi "J"19, kendinden sonra gelen kısmı nereye atfetmektedir? Atıf "0- Hz. Musa kıssası ba~lamında aşa~ıdaki ayet iki Gyi..; ~-;" kısmına ise, anlam, "Sen mesajını ayrı sCırede tekrarlanır. Konu, Firavun ve etrafın ' ancak, ayet/erimize inanıp teslim olanlara duyura dakilere mucize gösterilmesidir. Hz. Musa'nın asası ı · bilirsin" olurken, e~er atıf "~" kısmına ise o "yılan"a dönüşmüştür. Bu dönüşüm, büyü ne zaman anlam, "Sen mesajını'ancak, ayet/erimize ticesinde oluşan bir göz yanılsaması olmayıp, asa \ inananlara duyurabilirsin. Onlar da hemen teslim mucize eseri olarak "gerçek bir yılan" olmuştur (ei lıi· ' olurlar" şeklinde olacaktır. Birind durumCia duyura A'raf 7/107-ve eş~Şulara-26/32):-· -· r bilme ancak önceden teslim olanlar için mümkün ~. 0~ d.' ı ~.u ~~...,.,.s. .):lu iken, ikinci durumda, duyduktan sonra teslim olma 1 İki ayrı sCırede geçen bu ayetin çevirisinde dikka olayı gerçekleşmektedir.. Mütercimlerimiz bu iki timizi çeken nokta, "~ 0~" ifadesine verilen durumdan birini tercih edebilirlerdi. Neticede bu ter anlamdır: · ' cih onlann kendi değerlendirmelerini yansıtırdı. Eğer birini tercih etmişlerse, tutarlılık göstererek her iki Yazır: ayette de bu tercihlerini yansıtmaları gerekirdi.. 1. Koskoca bir ejderha Ancak, aşağıdaki örneklere baktı~ımızda, durumun hiç de böyle olmadığı görülmektedir: 20 Buradaki tercüme farklılıgı, yukandaki tespitimizden farklı bir alan· da gerçekleşmiş; birinci ayette •;,_;.L:,. ~-kısmı "l..!.:t;i.., ~:.:. ~ Çantay: kısmına "takib" manasında atfedilirken, ikinci ayette'•.:ı;...ı:.:.; ~· kısmı "l..!.:t;i.., ~::, ~" kısmına hal cümlesi yapılmışbr. .. 1.. Sen ayetlerimize iman edecek kimselerden 21 Sayın Ö~rk'ü~ mealinde ise, birinci ayette, sayın Dönmez'in ikin· başkasına (söz) dinletemezsin .. İşte müslüman olanlar ci ayetteki tercümesi gibi, • .,_:..ı:...:, ~-kısmı ·~..:.;~i.., ~:;. ~ .. kıs· onlardır. mına hal cümlesi yapılırken, ikinci ayette "<>;s....;-~. . kisnu •~ · kısmına atfedilmiştir. • 2. Sen (başkalarına değil) ancak ayetlerimize 22 Türkçe çevirideki bu farklılık eserin orijinal metinde görülmemekle· iman edip de müslüman olanlara, (yalnız) onlara din- dir. Esed'in her iki ayete verdigi meal, ikinci ayetteki parantez içi "thy cal!" ifadesinin dışında aynıdır: 1. "None canst thou make hear sa ve such as (are willing to) believe in Our messages, and thus 18 er-Rum 30/52-53. surrender themselves unto Us". 2. "None canst thou make hear 19 ed-Derviş, Muhyiddin, İ'rabu'I·Kur'ani'J..Kerim, Dan.ı'bni Kesir, (thy cal/] sa ve such as (are willing to) believe in Our messages, and Beyn.ıt 1992, VII, 255. thus surrender themselves un to Us." 32 MEALLERDEKİ ÇEviRi SORUNLARI ÜZERİNE BİR ÖRNEK: ... 2. Apaçık bir ejderha 26/183; ei-AnkebOt 29/36): v! Doğrul: .:.r-,'_ ·.:. -!'~'}\ '~ '1) 1. Apaşikar bir ejderha Yazır: . 2. Apaşikar, koca bir yılan 1. Müfsidlik ederek yeryüzünü fesada vermeyin. Yavuz: 2. Yeryüzünü fesadcılıkla berbad etmeyin. / 1. Kocaman bir ejderha 3. Yeryüzünde müfsidlik ederek fenalık etmeyin. 2. Apaçık bir ejderha 4. Yeryüzünü ihtilalcılıkla fesada vermeyin. 5. Müfsidlikle yeryüzünü berbad etmeyin. Davudoğlu: 1. Kocaman bir ejderha Çant ay: 2. Açıkça bir ejderha 1. Yer yüzünde fesadedar olarak taşkınlık yap mayın. Gümüş-Dönmez: 1. Apaçık bir ejderha 2. Yer .yüzünde fesadetlar olup taşkınlık yap mayın. 2. Apaçık koca bir yılan 3. Yer yüzünde fesadcılar olarak fenalık yap Yıldınm: mayın. 1. Koskoca bir ejderha 4. Yer (yüzün)de fesadcılar olarak bozgunculuk 2. Her haliyle tam bir ejderha etmeyin. Bazı mütercirnler, "0~" kelimesinin an-lamının 5. Yer yüzünde fesadcılar olarak bozgunculuk "yılan" mı yoksa "ejderha" mı olduğuna ka-rar vere yapmayın. mezken; bazılan da "::,...;." kelimesinin arılamının Doğrul: "koskoca, kocaman" mı yoksa "apaçık, her haliyle" 1. Yeryüzünde fesat çıkararak asf olmayın. mi olduğuna henüz karar verememiş gözükmekte dir. "Yılan" ile, gerçek hayatta olmayan mevhQm bir 2. Yeryüzünde fesat çıkararak şımarmayın. varlığın adı olan "ejderha"23 aynı şeyler olmadığı 3. Ortalığı fesada vererek fenalık yapmayın. gibi, fiziki büyüklüğü ifade eden "koskoca, koca man" kelimeleriyle, göz yanılsamasının olmadığını 4. Ortalığı fesada verip yeryüzünün düzenini boz anlatan "apaçık, her haliyle" nitelendirmeleri de mayın. aynı arılamlan yansıtmamaktadır. 5. Yeryüzünde kötülük işleyerek, !esat çıkararak Örnek 6: dalaşmay ın. Yavuz: Aşağıdaki ifade değişik sG.relerde geç·mekte ve hepsinde de muhataplar bozgunculuktan sakındınl 1. Kötülük ederek yeryüzünü fesada vermeyin. maktadır. Metnin orijinali lafzt yapı itibariyle aynı ve 2. Yeryüzünde fesad peşinde koşarak müfsidlik ayetler benzer siyak-sibak ilişkisi içinde bulunduğu etmeyin. halde, farklı yerlerdeki ayetlerde değişik ifadelerle çeviri yapılmış olması dikkat çekicidir {ei-Bakara 3. Yeryüzünde fesad çıkararak fenalık ekmeyin. 2/60; ei-A'raf 7/ 74; Hud 11/85; eş-Şu'ara 4. Yeryüzünü yağmacılıkla, ihtilalcilikle fesada .vermeyin. 23 Ejderha: "Yılana benzeyen, ancak dört ayaklı ve kanatlı olan ve a!Jzmdan alevler püskilrdü!Jüne inanılan hayilli bir hayvan." 5. Yeryüzünde fesadçılar olarak isyan etmeyin. Şernseddin Siımi, KamQs·i Türki, Enderun Kitabevi, Istanbul 1989, s. 93·94. Kanaalimizce, •.:ıı..,;J• kelimesinin "ejderha" şeklindeki Ateş: tercümesine, bazı tefsirlerde geçen, haya)j ve abartılı tasvirler etkili 1. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak (şuna buna) olmuştur. Bu tasvirler özetle şu şekildedir: "Söz konusu yılan bir şehir büyiiklüflündedir. Aflzını açar, çenesinin alt kısmını yere, Os! saldırmaym. kısmını Rravun'un sarayının surlan üzerine koyar. Sonra Rravun'u 2. Yeryüzünde bozgunculuk yapıp kanşıklık ele geçirmek için ona yönelir. Rravun panifle kap~arak yerinden sıçrar ve b.aflınr: 'Ey MO.Sa, şunu tut, sana inanıyorum, çıkarmayın. israiiOflullann.ı seninie göndereceflim.' Bunun üzerine Masa onu 3. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kötülük tutar ve yılan tekrar asaya dönüşür. Bu arada oradaki topluluk arasında panik olmuş ve çıkan kargaşada yirmibeş bin kişi etmeyin. ö~ilş~." Bk. et-Taberi, Gami'u'/-Beyan, Daru'I·Fıkr, Beyrut 1405, IX, 14; en·Nesefi, MediUiku't-Tenzi/, baskı yeri ve tarihi 4. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kanşıklık yok, ll, 28; İbn Kesir, Tefsiru'I·Kur'ani'f.Azim, Daru'I-Fıkr, Beyrut çıkarmayın. 1401, ll, 237; ei·AIOsi, Rühu'f.Me'ani, Daru İhyai't-Türasi'I·Arabi, Beyrut, ts., IX, 215. 5. Yeryüzünde kanşıklık çıkanp bozgunculuk 33 ZEKERiYA PAK 2. Bozgunculuk yaparak dünyada kanşıklık çıkar yapmayın. Davudoğlu: mayın. 1. Yeryüzünde kötülük ederek fesad çıkarmayın. 3. Ülkede müfsitlik ederek fenalık yapll?ayın. 2. Yeryüzünde fesadçılar olup taşlanlık yap- 4. Ülkede bozgunculuk yaparak nizarnı boz mayın. mayın. 5. Ülkede fesatçılık yaparak düzeni bozmayın 3. Yeryüzünde fesad çıkararak fenalık yapmayın. Mütercirrılerin beş ayn ayette geçen aynı ifade 4. Yeryüzünde fesadçılık yaparak azmayın. kalıbına verdikleri arılamlar arasındaki farklılıklar, 5. Yeryüzünü fesadçılıkla berbat etmeyin. yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde açıktır. Özek-Gümüş-Dönmez: Örnek 7: 1. Sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. Kafirler, ilahi mesaj karşısında takındıklan olum 2. Yeryüzünde fesatçılar olarak kanşıklık çıkar suz tavnn ahiretteki doğal sonucuyla karşılaştıklann da pişmarılıklannı dile getirip özür dilemeye çalışa mayın. caklardır. Kuran, bu insaniann hesap gününde ve 3. Yeryüzünde bozguncu/ar olarak dolaşmayın. cehennem cezasına çarptınldıklannda karşılaşacak 4. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kanşıklık lan muameleyi anlatmak üzere üç ayn ayette çıkarmayın. "<.>~ r'l/ ifadesini kullanır. Bu ifade her üç 5. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kanşıklık ayette de aynı bağlamda geçer ve doğal olarak aynı anlamı ifade eder. Dolayısıyla Türkçe'ye de aynı şe çıkarmayın. kilde çevirisi gerekir. Bununla birlikte mütercimlerin Öztürk: bunu çoğunlukla yapmadıklannı görmekteyiz (en 1. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna Nahlı6/84; er-Rum 30/57; el-Casiye 45/35): !0:- saldırmayın. ı)'_;) .:rı~ 0~";.'1 ~ ,·• .~ •. ~i ~ rflJ 2. Fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin. '->.>~ .:: ~ ~')) 3. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaş ..,; .:: ~ ~')) ~)~ ,;_ı.ı; .:rı~' ~') ~".,.:.; mayın. '-'.>~ .:: ~ ~')) ~ ..,y__i;:.ı') (~..,jü 4. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak terör estirmeyin. Yazır: 5. Bozgunculuk yaparak ülkenin huzurunu kaçır ı. Ne de onlardan tarziye istenecek. maym. 2. Ve dertlerinin çaresine balalmaz. Esed: 3. .Ve. kençfil~ri.nc/.en. taqiy_?. _çlg_~ /;>1..!/_~d[lrq~z. ı Yeryüzünün yozlaşmasına ve çürümesine yol Çant ay: açarak bozgunculuk yapmayın. · 1. Onlardan tarziye de talep (ve kabul) edilmeye 2. Yeryüzünde bozgunculuk yapıp kanşıklığa yol cek. açma yın. 2. Onlardan (Allahın razi olacağı şey'e) rücu' da 3. Kötülüğü yayarak yeryüzünde kanşıklık çıkar istenmeyecektir. mayın. 3. Onlann tarziyeleri de kabul ediLmeyecektir. 4. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kanşıklık Doğrul: çıkarmayın. 1. Onlara sitem edilmeyecek. 5. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kötülük işle meyinf24 2. Onlardan tevbe de istenmeyecek. Yıldınm: 3. Onlardan özür de aranmayacaktır. ı. Sakın yeryüzünde fesat çıkararak taşlanlık Yavuz: yapmayın. 1. Ne de Allah 'ın razı olduğu şeye dönüş kendi lerinden istenecek veya kabul olunacak. 24 Farklı ayetlerde tekrarlanan söz konusu ifadenin benzer siyak-sib&k 2. Ve .dertlerinin çaresine balalmaz. ilişkisi içinde aynı anlamı ifade ettiginin farkında olan Esed, haklı olarak çeviri yi hep aynı şekilde yapmışbr: ·And do not act wicked· _3. Ve k~ndilerinden (AIIah'ı razı kılacak) bir özür Iyon earth by spreading comıption. • Ancak Esed'in· bu hassasiyeti de kabul edilmez. Türkçe çeviriye maaleser yansımamışbr. 34 MEALLERDEKİ ÇEViRi SORUNLARI ÜZERİNE BİR ÖRNEK: ... Ömek8: Ateş: 1. Ne de onlann özür dilemeleri 1stenir. Aşa!:Jıda SÖZ konusu edeceğimiz üç ayette, Hz. 2. Ne de.onlardan nza talep etmeleri istenir. Peygambere, dinl gerçeklerin yayılmasını engelle mek için çalışan kavmine karşı nasıl bir tavır takın 3. Ne de kendilerinden Allah 'ı memnun etmeğe ması gerektiği bildirilmekte, ayetlerin takip eden çalışmalan istenir. kısımlannda, mutlu sonun kimin lehine, kötü sonun ' / Davudoğlu: kimin aleyhine gerçekleşeceğinin pek yakında görüleceğini haber vermesi istenmektedir (el-En'a.m 1. Ne de onlardan tarziye istenecek. 6/ı35; Hüd 1ı/121; ez-Zümer 39/39): 2. Dertlerinin çaresine de bakılmaz. ~lJ' ~~ ;-~t.s:.. ~ ,; _;,, r:,..Le j 3. Ve kendilerinden özür dilerne de kabul <ı~lJ' G~ ~L<.. ~ ı_,L.;,ı <ı~-;.'1 .:r-~ jJ edilmeyecektir. !:,.. .._;:,_.; ~lJ' ~~ ~LS:. ~ ı_,L.;,ı le j Gümüş-Dönrnez-Turgut <ı; ..w 1. Ne de onlann özür dilemeleri istenir. Diğer bir ayette de (Hud 11/93} Hz. Şuayb'ın 2. Onlardan Allah'ı hoşnut etmeye çalışmalan da aynı üslupla kavmine seslendiği haber verilmektedir: istenmez. · !:,.. 3. Onlann (Allah 'ı) hoşnut etmeleri de isten- <ı;..w .._;~ ~lJ' ~~ ~LS:. ~ ı_,L.;,ı leJ meyecektir. Bu dört ayetin her birinde şu ortak ifade kalıbı kullanılmaktadır: Öztürk: G9 "(<ı)~lJ' ~lJ' ~~ ;_~LS:. ~ ı_,L.;,ı" ı. Ne de özür dilemelerine imkan sağlanır. Ayetler siyak-sibak ilişkisi çerçevesinde ince 2. Onlardan Allah 'ı hoşnut etmeleri de istenmez. lendiğinde bu ifadenin geçtiği her yerde hep aynı 3. Özür dilemeleri de kabul edilmeyecek. anlama geldiği görülecektir. Durum böyle olmakla Esed: birlikte, bu ifade kalıbının, söz konusu dört ayette de aynı anlamı yansıtacak bir cümle yapısıyla Türkçe'ye ı. Af dilemeleri de asla kale alınmayacaktır. çevrilmediği görülmektedir. Ayetlere bu şekilde fark 2. Ne de kendilerini düzeltmelerine izin verile lı anlamlar yüklenmesindeki etken, kanaatimizce, cektir. "~L<.. ~~~ibaresinin bazı müfessirlerce iki şekilde te'v11 edilmesi olmuştur: 3. Ne de bir değişiklik yapmalanna i?in veri/e- cek.25 1. "Gücünüz yettiğince" 2. "Bulunduğunuz şirk konumu içerisinde"26. Yıldınm: 1. Ne de ·özür dilerne imkanlan bırakılacak. Halbuki mütercimler, bu iki te'vilden birini tercih ederek, her dört ayeti de aynı şekilde tercüme ede 2. Onlardan tarziye vermeleri de istenmez. bilirlerdi. Ancak, farklı yerlerde farklı te'villerin ter (Dünyaya gönderilip Allah'ı razı etme, imanlı bir cih edilmiş olması, tercümede tutarsızlığa neden hayat sürme fırsatı verilmez.} olmaktadır. Ayetlerin mealini yukarıdaki sıraya göre 3. Ne de özürleri kabul edilip dünyaya gönde verdiğimizde, bu iki farklı te'vilin tesirini görebiliriz: rilir/er. Yazır: Burada, "<ı~ r'1./ ifadesine verilen anlam 1. Bütün kuwetinizle yapın yapacağınızı ben lann, her üç ayette de büyük ölçüde farklılık arz ettiği vazifemi yapıyorum. (1. te'vil} açıkça görülmektedir. Yapılan tefslri tercümelerin 2. Siz yerinizde sayarak yapacağınızı yapın her bir kısmı anlam bakımından paralellik arz edebilir. halde biz çalışıyoruz. (2. te'vil} Ancak, bazılannın oldukça farklı olduğu göze çarp maktadır. Mesela, "tarziye istemek" ile "dertlerinin 3. Haliniz üzere çalışın, her halde ben çalışıyo çaresine bakmak" (Yazır, Davudoğlu); "sitem rum. (2. te'vil) etmek" ile "tevbe istemek" ve "özür aramak" 4. Bütün kuwetinizle yapacağınızı yapın, ben {Doğru)) ifadelerinin anlam bakı111ından birbirine ne kadar uzak olduğu gayet açıktır. 26 ei·Kurtubi, ei·Ciımi" li Ahkami'I·Kur'an, Daru·ş·Şa"b, Kahire 1372, VII, 89; el·Beydavi, Envaru'I-Tenzil, Daru'l·Rkr, Beyrut 1416, Il, 454; en·Nesefi, a.g.e., 1, 346; Ebu's·Su'üd, İrşadii'J.Akli"s-Selim, 25 Esed"in söz konusu ifadeye her üç ayette de yükledigi anlam Beyrut, ts., lll, 188; IV, 236; e.ş-Şevkani, FethuH<adir, Daru aynıdır: 1. "And neither wiU they be allawed lo make amends." 2 İhyai't-Türasi'I·Arabi, Beyrut, ts., ll, 164-165; ei-Alüsi, a.g.e., Vlll, ve 3. "Nor wi/1 they be allawed lo make amends." 30; XU, 126-127; XXIV, 6. 35 ı 1 ZEKERİYA PAK vazifemi yapıyorum. (1. te'vil) de vazifemi yapıyorum. (1. te'vil) Çant ay: Örnek 9: 1. Elinizden geleni (komayın) yapın. Ben (vazife Hacc sCıresinde, ilahi mesaja karşı gelen toplum mi) hakkıyla yapanım. (1. te'vil) ların helak edilmelerinin belli bir sürece tabi 2. Elinizden, gücünüzden geleni yapın. Biz de olduğundan, Hz. Peygamberin yalnızca bir uyarıcı oluşundan ve iman edip salih amel işleyeniere şüphesiz çalışıcılarız. (1. te'vil) bağışlanma ve değerli bir rızık olduğundan 3. Siz bulunduğunuz hal (ve minval} üzere çalışın. bahsedildikten27 sonra, azabı hakedenlerden bahisle Şüphesiz ben çalışarum. (2. te'vil) şöyle denilmektedir (ei-Hacc 22/51): 4. Elinizden geleni yapın. Ben de (vazifemi) ~ı ~ı.....:.. ı .!.W) .:r-.rrt....: w~ i .) ı:,.... .;r-.D ı J yapıcıyım. (1. te'vil) , • .. .,. • .. "' 1 ı Sebe suresinde de ahiret hayatının gerçekleşe Yavuz: ceğini ihtimal dışı gören kafidere hitaben, her şey 1. Bütün kuwetinizle yapacağınızı yapın. Ben den haberdar olan Allah'ın bu işi gerçekleştireceği vazifemi yapıyorum. (1. te'vil) ve neticede de, iman edip ~lih amel işleyenler için bağışlanma ve değerli bir nzık olduğu vurgulandık 2. Bulunduğunuz hal üzere çalışın, biz de tan28 sonra, yine azabı hak ederılerden bahisle şöyle çalışıcılarız. (2. te'vil) denilmektedir {Sebe' 34/5): çalış3ı.n .B Eullbuentd bueğnu nduez çhaalılş (ıkyüofrüurm .v e( 2d.ü tşem'vainl)l ık} üzere ~.. :.,_,,~ ~ .!.;W _,.) .;r-_..r.r t....: w.~. i .)• :,._.. .;rr-ı .D:ı J 4. Bütün imkanlarınızla yapacağınızı yapın. Ben ~~ de vazifemi yapacağım. (1. te'vil) Yine Sebe sCıresinde, inkarcı topluluklann ileri gelen varlıklı kimselerinin, mal ve evlat gücüne daya Ateş: narak kendilerine herhangi bir azabın dokunmaya 1. Gücünüz yettiğince yapacağınızı yapın, ben cağını ile sürmeleri üzerine, rızkın genişletilmesi ya de yapacağımı yapıyorum. (1. te'vil) dakısılması olayının Allah'ın elinde olduğu, mal ve 2. Olduğunuz yerde yapacağınızı yapın, biz de evlat çokluğunun kişiyi kurtaracak bir değer yapıyoruz! (2. te'vil) olmadığı, kurtuluşun tek şartının iman ve salih amel olduğu vurgulandıktan29 sonra, yine azabı hak eden 3. Durumunuza göre bildiğirıizi yapın, ben de lerden bahisle şöyle denilmektedir (Sebe', 34/38) (bildiğimi) yapıyorum. (2. te'vil) u! ~,.w, ~~i .:r-cı....: ~~i ~ <;~ .:r-~'J 4. Olduğunuz yerde (yaptığınızı) yapın, ben de ' . ' yapıyorum. (2. te'vil) tJj~ Her üç ayette de, müşrikler, ilahi mesaj (ayetler) Davudoğlu: karşısında. takındıkları.olumsuz ve tepkisel tavırlarıy 1. Bütün kuwetinizle yapacağinıZi · yiipıİl. Ben la gündeme gelmektedir. Yine her üç ayet de ben (vazifemi) yapıcıyım. (1. te'vil) zer siyak-sibak ilişkisi içerisinde yer almaktadır. Bu 2. Elinizden geleni (geri koymayın, yapacağınızı) durumda ".:r-.rrt....: w~i .) (<ı~) ı:,.... .;r-.DıJ" yapın! Çünkü biz çalışıyoruz. (1. te'vil) ifadesinin ayni şekilde TürkÇe'ye çevirisi gerekirken, 3. Siz bulunduğunuz hal üzere çalışın. Elbette bazı mealierde bunu göremiyoruz: ben de çalışıyorum. (2. te'vil) Yazır: 4. Bütün kuwetinizle yapacağınızı yapın! Ben 1. Ayetlerimiz hakkında muaccizlik için koşuşan (vazifemi) yapıyorum. (1. te'vil) lar ... Yıldırım: 2. Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışan lar ... 1. Vargücünüzle elinizden geleni yapın. Ben va zifemi yapıyorum. (1. te'vil) · 3. Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarış ederek çalışanlar. .. 2. Siz yerinizde sayarak elinizden geleni yapın, ama biz de çalışacağız, gerekeni yapacağız. (1. ve 2. Çant ay: te'vil) 1. Ayetlerimiz(in, akıllarınca, red ve ibtali) 3. Siz elinizden gelen fenalığı yapın, ama ben de 27 ei·Hacc 22/47-50. işimedevam edeceğim. (1. te'vil) 28 Sebe' 34/34. 4. Siz vargücünüz/e elinizden geleni yapın, ben 29 Sebe' 34/34-37. 36
Description: