ebook img

MARSHALL PLANI, AMERİKAN DIŞ KREDİLERİ ve TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ PDF

52 Pages·2008·0.51 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview MARSHALL PLANI, AMERİKAN DIŞ KREDİLERİ ve TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

MARSHALL PLANI, AMERİKAN DIŞ KREDİLERİ ve TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ Savaş tüm Dünyada olduğu gibi, ülkemize de üretimsizlik, yokluk ve yoksulluk getirmiştir. 1945 yılından sonra “iki kutuplu” olarak anılan dünyada, Avrupa sanayi yok olmuş, yaklaşık 15 yıl boyunca ABD’ne kaçan sermaye, kapitalizmin merkezini Londra’dan, New York’a taşımıştır. Böylesi bir durumdan ülkemiz de üzerine düşenleri almıştır. Savaş sonrasında çok partili hayata geçilmiş, Cumhuriyet kurulduğu yıllardan beri uygulanan kapalı, korumacı, içe dönük devlet himayesindeki ekonomi anlayışından vaz geçilmiş, tüm Avrupa’da uygulanan ekonomik yapıya eklemlenilerek, ABD dış kredileri ve hibeleri ile Küçük Amerika olma hayalleri yaşanmıştır. Bu yapının en önemli unsuru Marshall Planı’dır. Savaş sonrasında Türkiye’nin Truman Doktrini çerçevesinde Marshall Planı kapsamına alınmasıyla giderek gelişen Türkiye-ABD ilişkileri, 1947 yılında Türkiye’nin “Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası”na ve “Uluslararası Para Fonu”na üye olmasıyla önemli bir noktaya ulaşmıştır. Türkiye, Marshall Planı çerçevesinde 1948-1952 yılları arasında toplam 352 milyon dolar yardım almış, alınan bu yardımlar tarım başta olmak üzere sanayinin çeşitli alanlarında kullanılmıştır. Başta Marshall Yardımları olmak üzere ülkemizde 1946-1960 yılları arasında uygulanan Amerikan kredi ve hibelerinden ülke madenciliğimiz de etkilenmiştir. İlk olarak yapısal dönüşümler sağlamış, Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, Petrol Kanunu ve Maden Kanunu bu dönemde uygulamaya sokulmuştur. Bu dönüşüme paralel olarak ABD ve Avrupa’nın ihtiyaçlarına yönelik olarak ülkemiz doğal kaynakları üzerinde planlamalar ve üretim belirlemeleri yapılmıştır. Aşağıda sunulan çalışmada; birçok Avrupa ülkesinde özel sektör eliyle uygulamaya sokulan, madencilik alanında, ülkemizde yeterli sermaye birikimi olmaması nedeniyle devlet eliyle yürütülen Marshall Planı, Amerikan Dış Yardımları ve bunların sektörümüze olan etkileri incelenmiştir. Nadir AV(cid:9)AROĞLU Maden Mühendisi Ankara, 2008 1 Say KONU No 1 Giriş 4 2 Savaş Sonrası Avrupa’da, ABD Kredileri ve Dış Yardımları 4 2-1 Truman Doktrini 6 2-2 Hilts Raporu 6 2-3 Neumark Raporu 7 2-4 Thornburg Raporu 7 2-5 Barker Raporu 9 2-5-1 Barker Raporunda Sanayi ve Madencilik 10 3 Marshall Planı ve Türkiye 11 4 Dünya Madenciliğinde ABD Kredileri ve Marshall Planı 14 5 Marshall Planı ve Türkiye Madenciliği 18 5-1 Ereğli Kömür İşletmesi 29 5-1-1 Zonguldak Limanı 31 5-1-2 Elektro-Mekanizasyon İşleri 32 5-1-3 Zonguldak ve Çatalağzı Lavvarları 33 5-1-4 Dört Kuyunun Fonsajı (Su Boşaltımı) 34 5-1-5 Kozlu Kuyuları İhraç Tesisleri 34 5-1-6 Zonguldak (Değirmenağzı) ve Çatalağzı Su İsalesi 34 5-1-7 -300 Katı Galerisinin İnşası 35 5-1-8 Kandilli-Armutçuk Hava Hattı 35 5-1-9 Saha Çalışmaları 35 5-1-10 Diğer Çalışmalar 35 5-2 Garp Linyitleri 37 5-2-1 Soma Madeni 38 5-2-2 Tunçbilek Madeni 39 5-2-3 Değirmisaz Madeni 39 5-3 Ergani ve Murgul Bakır İşletmeleri 40 5-4 Divriği Demir Madenleri İşletmesi 42 5-5 Gark Kromları 43 5-6 Keçiborlu Kükürtleri 44 6 Marshall Planı Kapsamında Bazı Madencilik Kuruluşları 46 6-1 Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) 46 6-2 Türkiye Demir-Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TDÇİ) 47 6-3 Türkiye Perolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) 48 7 Son Söz 49 EK1-Marshall Planı, Amerikan Dış Yardımları ve Madenciliğimizin 51 Kronolojisi 2 Say No Açıklama No Tablo 1 Marshall Planı Çerçevesinde Yardım Alan Ülkeler 5 Tablo 2 Dış Sermaye Kaynakları (1946-1962) (Milyon $) 12 Tablo 3 Türkiye’de Amerikan Ekonomik Yardımları (mil $) 13 Tablo 4 1940-1945 Yılları Arasında Maden Üretim Değerleri (bin ton) 18 Tablo 5 1948-1956 döneminde EKİ’ne Yapılan Direkt Dış Yardımlar 37 Tablo 6 GLİ Satılabilir Linyit Üretimi (ton) 38 Tablo 7 GLİ’ndeki Tesislerin Yapım Tarihleri 39 Tablo 8 1948-1956 döneminde GLİ’ne Yapılan Direkt Dış Yardımlar 40 Tablo 9 Yıllar İtibarıyla Etibank (Ergani+Murgul) Tarafından Üretilen Bakır 41 Mik. (ton) Tablo 10 1948-1956 Döneminde Ergani ve Murgul’a Yapılan Direkt Dış 42 Yardımlar Tablo 11 Yıllar İtibarıyla Divriği Demir Madeni Tarafından Üretilen Demir 43 Mik. (ton) Tablo 12 Yıllar İtibarıyla Etibank Tarafından Üretilen Krom Cevheri 44 Miktarları Tablo 13 1948-1956 Döneminde Gark Kromları İşl. Yapılan Direkt Dış 44 Yardımlar Tablo 14 Yıllar İtibarıyla Keçiborlu Madeninde Üretilen Kükürt Miktarları 45 Tablo 15 Yıllar İtibarıyla Ülkemizde Yapılan Petrol Üretimleri (ton/yıl) 48 Grafik 1 Ülkemizde GSMH ve Reel Büyüme Hızı (%) 1946-1960 12 3 1 - GİRİ(cid:9) II. Paylaşım Savaşı kapitalizmi temellerinden sarsmış, varolan dengeleri tamamen bozmuştur. Almanya, İtalya ve Japonya’nın ekonomileri hemen hemen yok olmuş, askeri ve siyasal konumlarını tamamen kaybetmişler, İngiltere ve Fransa, galip ülkeler olmalarına karşın ekonomik bakımdan zayıflamışlardır. Sömürgeciliğin çökmesiyle birlikte dünyanın her yerinden birçok yeni ulus devletler ortaya çıkmış, sömürge ve yarı sömürge kalan ülkelerde de emperyalizme karşı ulusal kurtuluş hareketleri büyümüştür. Tüm bu değişiklikler sosyalist ekonomilerin gelişimini dünya çapında arttırmıştır, buna karşın ABD emperyalizmi ise bu kapitalist ülkelerin yardımına koşmakta tereddüt etmemiştir. Diğer emperyalist ülkelerin tersine ABD, savaştan muazzam bir şekilde güçlü çıkan tek ülke olmuştur. Savaştan etkilenmemek bir yana, ekonomik-askeri, teknolojik-bilimsel temelleri ölçüsüz olarak artmış, çok büyük bir zenginlik biriktirmiştir. Savaşın bitimi ve emperyalist-kapitalist dünyanın patronluğunun tartışılacağı günler yaklaştıkça, ABD gerçek tutumunu hissettirmeye başlar. “kendi çıkarlarının bilincinde olmak” ilkesiyle yola çıkan ABD; savaştan sonra İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya gibi ülkelerin ellerinden çıkan sömürgelerini ve pazarlarını ele geçirmek için, askeri alandaki gücünü geliştirmeye başlamıştır. XX. yüzyılın en büyük mücadelesi olan İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, dünyada barış ve güvenliğin kurulacağı sanılmıştır. Dünya üzerinde gelişmeler bu yönde seyretmiş, Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kurulması bu görüşü daha da güçlendirmiştir. Ancak dönemin şartları içerisinde gelişen olaylar, kısa süre sonra dünyayı bu defa “Soğuk Savaş” denilen yeni bir dönemin içine sürüklemiş, bu durum ise güçler dengesinde meydana gelen gelişmelerin ve bloklaşmanın bir sonucunu oluşturmuştur. Savaş sonrası kapitalist ve liberal dünya büyük güçlükler içinde kalmıştır. Bu durumun kaynağında büyük bir sanayi gelişmesi içinde olan sosyalist ekonomilerin varlığı ve sömürge halklarının bağımsızlıklarına kavuşmaları yatmaktadır. 2 - SAVA(cid:9) SONRASI AVRUPA’DA, ABD KREDİLERİ ve DI(cid:9) YARDIMLARI Sonuç olarak gelinen noktada, hem Avrupa’nın bu yoksun halinin sonucunda Avrupa’da sosyalizmin yayılmasından korkan, hem de Avrupa’ya aktarılacak sermaye birikiminin sonunda kendi sanayisine geri döneceğini hesap eden ABD, 1947’deki bir toplantıda Marshall Planı’nın temellerini atmış ve 1948 yılında Plan resmi olarak yürürlüğe konulmuştur. Bu arada Yunanistan ve Türkiye’ye, acil yardım adı altında, planın resmiyete dökülmesini beklemeden, Truman Doktrini bağlamında komünizm ile mücadele için 1947 Ocak’ında para yardımları başlatılmıştır. Tablo 1’de Marshall Planı çerçevesinden her ülkeye ne kadar yardım yapıldığını gösterilmiştir. Bu tablodan görüleceği üzere, Marshall Planı çerçevesinde en büyük yardımı ABD’nin en sadık müttefiki İngiltere almıştır. 4 Tablo 1 - Marshall Planı Çerçevesinde Yardım Alan Ülkeler Ülke Toplam Ülke Toplam İngiltere 3,297 Norveç 372 Fransa 2,296 Yunanistan 366 Almanya 1,448 İsveç 347 İtalya 1,204 İsviçre 250 Hollanda 1,128 Türkiye 137 Belçika ve Lük. 777 İrlanda 133 Avusturya 488 Portekiz 70 Danimarka 385 İzlanda 43 Kaynak : Avcıoğlu D, “Türkiye’nin Düzeni” s. 462 ABD Dışişleri Bakanı G. Marshall bizzat kendi ifadesiyle Marshall Planı’nın hedefini kısaca şöyle özetlemiştir. “Amacımız hür milletlerin kendi öz gayretleriyle daha çok üretim yapmalarını, daha çok yiyecek elde etmelerini sağlamak gayesine yönelmiştir.” Marshall Planı’nı sadece sosyalizme karşı bir sigorta olarak görmek büyük yanlışlık olur. Marshall Planı aslında Bretton Woods Toplantıları‘nda ortaya konulan ve ABD hegemonyasını kabul ettirmeye çalışan yeni ekonomik düzenin önemli bir aşamasıdır. II Paylaşım Savaşı sonunda ABD savaştan o kadar güçlü çıkmıştı ki, dünya kömür üretiminin yarısı, petrol üretiminin üçte ikisi ve elektrik üretiminin yarısından fazlasını tek başına yapmaktadır. Bu dönemde Amerikan kapitalizmi bu kadar güçlü olmasına rağmen müttefiklere ve pazarlara ihtiyaç duymaktadır. İşte tam böylesine bir konumda, Marshall Planı yürürlüğe konmuş ve Avrupa’da yaşanan dolar kıtlığına böylece bir son verilmiştir. Marshall Planı çerçevesinde Avrupa ekonomisine enjekte edilen toplam para miktarı yaklaşık 13 milyar $’dır. Ekonomistlere göre bugünkü fiyatlar ile (2006 fiyatları) bu miktar yaklaşık olarak 130 milyar $ gibi bir büyüklüğe denk gelmektedir. 1947 yılında bu miktar ABD’nin GSYIH’nın yaklaşık % 5,4’üne karşılık gelmekte, yine 2006 yılı rakamlarına göre ABD ekonomisindeki % 5,4’lük bir büyüklük yaklaşık olarak 632 milyar $’a denk düşmektedir. Savaş sonrası ABD’nin hegamonik süper güç iddiasını doğrulayan sebeplerde; öncelikle savaşın yıkıcı etkisini en az yaralarla atlatmış olması ve ayrıca savaşta yıkılan Avrupa’yı onarmak için yoğun bir çaba içine girilmiştir. Yeniden yapılanma için ihtiyaç duyulan donanım ve teçhizatın bu ülkelere adaptasyonu için uzmanlar gönderilmiş ve bu uzmanların raporları ve yaptıkları çalışmalar doğrultusunda Marshall Planı uygulamaya sokulmuştur. II. Dünya Savaşından hemen sonra uzmanlarca hazırlanan Neumark Raporu (1949), Thornburg Raporu (1949-1950), Barker Raporu (1951), Martin ve Cush Raporu (1951), Leimgruber Raporu (1951), Gruber Raporu (1951-52), Baade Raporu (1959), Chailleux-Dantel Raporu (1959), Giyaz Akdeniz Raporu (1952), Mook Raporu (1962), Fisher Raporu (1962) ve Podol Raporu (1963) raporları ülkemizdeki devlet yapısını ve sanayinin gelişimine yön vermişlerdir. Marshall Planı’nın Türkiye’ye adaptasyonu konusunu daha iyi kavrayabilmek açısından Truman Doktrini’ne ve Türkiye için raporlar hazırlayan uzmanların yaklaşımlarına göz atmakta fayda bulunmaktadır. 5 2.1 - Truman Doktrini II. Paylaşım Savaşı’nın hemen ardından, ABD Başkanı Truman, 12 Mart 1947’de Kongreye sunduğu bildiride “Birleşik Devletlerin silahlı azınlıklar veya dış baskılarla karşılaşan özgür ulusları destekleme politikasına sahip olması gerektiğine inanıyorum”. Bu sözler ile özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını korumaya çalışan ulusları ABD’nin yanına çekmek, askeri ve ekonomik yardım yaparak, sosyalizmi durdurma amacında olan bir program ileri sürmüştür. Truman, bu bildirisinden hemen sonra Türkiye ve Yunanistan’a yardım yapılması için kendisine yetki verilmesini istemiş ve bunun Ortadoğu’da etkin olmak için gerekli olduğunu belirtmiştir. Bu isteğe bağlı olarak hazırlanan “Yunanistan ve Türkiye’ye Yardım Kanunu” tasarısı 22 Nisan 1947’de ABD Senato’sunda, 9 Mayıs’ta ise Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmiş ve 22 Mayıs’ta Başkan Truman tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bununla beraber ABD, Yunanistan’a 300 milyon, Türkiye’ye de 100 milyon dolarlık yardım yapılmasını kabul etmiştir. Truman Doktrini ile ABD’nin dış politikasındaki bu gelişmeler, dünya güçler dengesini oluşturmak üzere harekete geçmesi, yeni bir bloğun kurulması aşamasında önemli bir rol oynamıştır. Truman Doktrini, iki blok ayrımının iyice belirlendiği ve soğuk savaş sürecinin ilk adımlarının atıldığı yerdir. Truman Doktrini’ni sonuçları bakımından incelendiğinde, uygulamanın sadece Yunanistan ve Türkiye ile sınırlı olmadığı görülebilir. Savaş sonrasında ekonomik bir çöküntü içine giren Avrupa ülkelerinde Sovyetler Biriliği’nin yayılmasını durdurabilmek için, bu ülkelerin ekonomik yönden kalkınması ve ABD hegemonyası açısından önemli görülmüştür. 2.2 - Hilts Raporu Hilts Raporu; 1948 yılında ABD federal karayolları örgütü genel müdür yardımcısı Hilts’in başkanlığındaki heyetin ülkemizi gelip incelemesiyle hazırladığı rapordur. Hilts raporunda yatırım önceliğini karayolu yapımını verilmesi gerektiğini ve bunun için Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı Yollar Genel Müdürlüğü’nün idaresinde bağımsız bir tüzel kişiliğe sahip bir Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kurulması istenilmektedir. Raporda karayolu taşımacılığının demiryoluna kıyasla daha ucuz bir taşımacılık olduğu iddia edilmekte ve bu suretle Türkiye demiryollarının Van’a kadar uzatılmasına gerek olmayıp 35.000 km.lik karayoluna ihtiyaç duyulduğunu vurgulanmaktadır. Genel olarak bakıldığında tüm az gelişmiş ülkelerde karayollarında kamyonla taşımacılık tarımsal ürünlerin ve ham maddelerin üretiminin büyük ölçüde artmasına ve dışarıya ihraç edilmesine yol açmıştır. Doğal kaynakların ve ham maddelerin kendi ulusal sanayileriyle bütünleşmesi yerine gelişkin batı ülkelerinin sanayileriyle bütünleşmesinde karayolları çok etkili olmuştur. Bunun yanı sıra ABD’li otomotiv ve petrol tekelleri için gelişmiş karayolu şebekesine bağlı otomotiv kullanım ve petrol tüketimi dolayısıyla çekici pazarlar oluşturmuştur. En önemlisi karayolları ve kamyon taşımacılığı sayesinde Amerikan mallarının az gelişmiş ülkelerde tüketilmesinde büyük artışlar olmuştur.1 1 İstemihan M.Fatih, “Türkiye Ekonomisinin 1946-1953 Döneminde Uluslararası Ekonomiye Farklı Bir Eklemlenme Denemesi”, Marmara, İktisat Politikası, Yüksek Lisans Programı. 6 2.3 - Neumark Raporu II. Dünya Savaşından hemen sonra ülkemizde kamu reformu ve sanayinin yapılanması konusunda birçok rapor hazırlanmıştır. Kamu reformu konusundaki asıl çalışma İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden Fritz Neumark’dan gelmiştir. 1949 yılında İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Dr. F. Neumark, başbakanlığın talebi üzerine “Devlet Daireleri ve Müesseselerinin Rasyonel Çalışması Hakkında” bir rapor hazırlamıştır. Raporda idarede yeniden düzenlemeyi gerektiren nedenler, yeni düzenleme için gerekli örgütler, memur sorunları ve rasyonel çalışmayı sağlayacak tedbirler, ilkeler ve öneriler yer almıştır.2 7 Eylül 1946 tarihinde, “7 Eylül Kararları” diye adlandırılan liberal tedbirler alınmıştır. Bu kararlarla, bir dolar karşılığı Türk Lirası 1,28 den 2,80’e çıkarılarak devalüe edilmiş, ithalattaki bazı sınırlamalar kaldırılmış, altının satışı serbest bırakılmış ve Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisi ile entegrasyonuna yönelik liberalizayon tedbirleri uygulamaya konulmuştur. Dış yardım arayışına da girişen siyasi iktidar, bu aşamada Beş Yıllık Sanayi Planı’nın söz konusu gelişmelere hiç de uygun olmadığını görmüştür. Bunun üzerine, daha liberal iktisatçılardan oluşan bir kadroya özel teşebbüsün öne çıkartıldığı bir plan hazırlatmıştır. Planda yatırımların % 49 gibi bir bölümünün dış yardım ve kredilerden sağlanacağı öngörülmektedir. Resmi olarak uygulamaya geçmese de hazırlanan Türkiye Kalkınma Planı (Vaner Planı), devletçi-korumacı bir sanayileşme anlayışının artık terk edildiğinin somut bir belgesidir.3 2.4 - Thornburg Raporu 1947 yılında, Türkiye Hükümeti, makine ve teçhizat için yardıma ihtiyaç duydukları gerekçesiyle Türkiye’nin de Marshall Planı’na alınması ve bu plandan 615 milyon dolar yardım yapılması isteminde bulunmuşlardır. 1948 yılının Temmuz ayında Türkiye, Marshall Planı’na alınmış ve ABD ile İktisadi İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmayı izleyen aylarda yardım programını yürütecek bir Amerikan Heyeti Türkiye’ye gelerek Ankara’ya yerleşmiştir. İşte Thornburg Raporu olarak anılacak yabancı uzman çalışması, bu yardım geleceği varsayımı çerçevesinde gündeme gelmiştir. Thornburg Raporu olarak anılan çalışma American Standart Oil Girketi’nden Max Weston Thornburg’un, Graham Spry ve George Soule ile birlikte 1949-1950 yıllarında yaptığı incelemeler ve yazdığı “Türkiye Nasıl Yükselir?” (1949) ve “Türkiye’nin Ekonomik Durumunun Tenkidi” (1950) adlı iki çalışmayı içerir.4 Bu raporlar Twentieth Century Vakfı’nca ABD’nin yardım etme ya da yatırım yapması olasılığı yüksek ülkelere yönelik hazırladığı raporlardan Türkiye için olan bölümünü oluşturmaktadır, diğer iki ülke Yunanistan ve Brezilya’dır.5 Söz konusu vakfın başındaki kişi olan Thornburg, 1947 yılında Bahreyn’deki petrol arama çalışmaları sırasında Türkiye’yi 2 Kara Bülent, “Türkiye’de Personel Reformu Çalışmalarının Altyapısı: 1930-60 Yılları Arasında Yabancı Uzmanların Kamu Yönetimine İlişkin Hazırladıkları Raporlar”, CÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2006, Cilt: 30 No:2 149-162 3 Boratav Korkut, “Türkiye İktisat Tarihi 1908-1985”, Gerçek Yayınevi, 4. Basım, Ankara, 1993, s. 77 4 Kara, B. Age s. 155 5 Kara, B. Age s. 155 7 de ziyaret ederek ülkenin durumu hakkında incelemelerde bulunmaya başlamıştır.6 Raporlarda nitelikli uzman ve danışmanlara gereksinim olduğu, bozuk yönetimin ekonomideki verimsizliğin hazırlayıcısı olduğu dile getirilmiştir. Thornburg Raporu’na göre, iyi yetişmiş, nitelikli yöneticiler ve uzman personelin sağlanması için yeterlik, yani liyakat ilkesine önem verilmesi ve ücret sisteminin de bunu geliştirecek düzeyde ve uygun olarak kurulması gerekliydi.7 Raporların yazarları ülkede tarımın geri kalmışlığı ve yanlış kullanılan 20. yüzyıl endüstriyel üretim tekniklerine ilişkin gözlemlerinin ardından daha temel gereksinimlerin karşılanmasına yönelik istemler ve buna bağlı öneriler sıralamıştır.8 Bu öneriler arasında kırsal kesimde yaşayan halkın temel yol, su elektrik benzeri gereksinimlerinin karşılanması yönlü yatırımlar yapılması, hafif sanayi üretim yerlerine yatırım yapılması yer almaktadır. Raporlarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB’nin) desteği ile yapılan yatırımlar, ya da Karabük’teki Demir-Çelik tesisleri oldukça sertçe eleştirilerek bunların ham ve yararlı olmaktan uzak yatırımlar olduğu belirtilerek, bir ölçüde SSCB’ye ve bu devletin yatırım desteğine karşı olunması gereğine vurgu yapılmıştır.9 Buna koşut olarak devletçi politikalar söz konusu raporlarda güçlü bir biçimde eleştirilmiş, ve Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet destekli kalkınma hedefinin yönünü giderek özel sektöre bırakacağı bir gelişim eğrisi çizmesinin yararlı olacağı belirtilmiştir.10 Söz konusu eleştiriler nedeniyle Thornburg Türkiye basınında sert eleştirilere uğramıştır. Türkiye’ye yatırım yapacak işadamları, söz konusu raporlarda uyarılarak kendilerini koruyucu yasal zemin sağlanmadan yatırım yapmakta aceleci davranmamaları önerilmiş ve Türkiye’deki bürokrasi üstü örtülü olarak eleştirilmiştir. Ayrıca ABD’nin Türkiye’ye ekonomik yardım yerine teknik yardım sağlamasının hem ABD hem Türkiye için daha iyi olacağı ifade edilmiştir.11 Thornburg Raporu özünde; ülkemizdeki yaşamı ilk çağdaki yaşama benzetip (kırsalda) bu dönemdeki kalkınma ve sanayileşme çabalarını, dışarıdan ithal edilen, halka ve geniş kitlelere yansımayan bir görüş içindedir. Özetle serbest girişimin engellendiği ve yaşatılamadığı için serbest piyasayı önceleyip, devletçi uygulamaları ağır bir dille eleştirmiş ve Hilts gibi karayoluna öncelik verip tarımda ilerlenmesini önermiştir. Ağır sanayi hamleleri yerine hafif sanayi, tüketim mallarına dönük sanayiye ağırlık verilmesini tavsiye etmektedir. İlginç olan bir nokta kömür üretiminin yerli sanayi için değil Batı sanayi için üretilip ihraç edilmesi gerektiğidir. Makine sanayinin bu aşamada gereksiz olup ertelenmesini önermekte ve gerekli olan makine teçhizat (özellikle traktör) Amerika’dan üretiminden daha ucuza mal edilerek ithal edilmelidir. Yabancı sermayenin gelmesi için teşvik edilmeli bir kanun çıkarılmalıdır. Bu yaklaşımı doğrular nitelikte Türkiye’yi Amerikan sermayesinin kalkındırabileceği anlatılmaktadır. Lokomotif ve traktör üretimi için talep edilen krediye de Thornburg şiddetle karşı çıkmaktadır. Bunun yerine daha ucuz olarak ithalâta gidilmesi önerilmektedir. 6 Kara, B. Age s. 157 7 Kara, B. Age s. 157 8 Kara, B. Age s. 158 9 Kara, B. Age s. 155 10 Kara, B. Age s. 155 11 Kara, B. Age s. 156 8 En genel özetle sanayileşme çabasına kendi gerekçeleriyle şiddetle karşı çıkan Thornburg karayolları yatırımları, tarımsal büyüme özel girişime dayalı ihracat temelli madencilik, hafif sanayi ve tüketim mallarına yönelik yatırımları öngörmektedir. Bu konuda Amerika’nın hem iş tecrübesine ve hem de yardımlarına (sermaye yatırımı, dış borç/kredi, dış yardım) sığınılması tavsiye edilmektedir.12 2.5 - Barker Raporu 1950 sonrasındaki gelişmelerin yönünü ve niteliğini belirlemede etkili olan belgelerden birisi de Barker Raporu’dur. Rapor, Türkiye’nin 1 Gubat 1947’de üye olduğu IBRD (International Bank for Reconstruction and Development - Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası) veya kısa adı ile Dünya Bankası tarafından hazırlanmıştır. Bu rapora göre, devlet yatırımları, özel girişimin özendirilmesi için gerekli olan ve özel girişimcilerin gitmeyecekleri ulaşım, haberleşme, enerji gibi alanlarda yoğunlaştırılmalıdır. Sanayinin özel yatırımların ana genişleme alanı olarak görüldüğü raporda, bu alandaki kamu yatırımlarının süratle azaltılması da öngörülmekteydi. Raporda yer alan kalkınma programından beklenen sonuçlar arasında, özel kesimin gelişmesi için daha elverişli bir ortamın yaratılması da sayılmıştır. Yabancı sermaye konusundaki görüş ve öneriler de çok açık bir biçimde ortaya konmuş, yabancı sermayenin ülkeye yalnız döviz değil, aynı zamanda, Türkiye’nin gereksindiği ileri teknolojiyi ve yönetim bilgisini de getireceği söylenmiş ve Türkiye’nin aşırı devletçi uygulamalar döneminin zararlı sonuçlarını gidermesi gerektiği eklenmiştir.13 Türkiye’nin kapitalist dünya ile iktisadi ilişkilerinin gelişiminde kapitalist dünyayı temsil eden Dünya Bankası ile halen süren yakın temasının ilk en önemli adımlarından biri olarak ortaya çıkan Barker Raporu’nun içerdiği öneriler, Türkiye’nin kalkınma çizgisinde ve bunun bir parçası olan sanayileşme anlayışında uluslar arası ve giderek uluslarüstü olması gereken bir kuruluşun eğilimlerini yansıtması açısından önemli bir belgedir. Sanayi yoluyla kalkınmak isteyen bir ülkenin tarım ve tarıma dayalı alanlarda uzmanlaşması önerilmekte, özellikle yatırım yapılmaması önerilen alanlara bakıldığında gelişmiş kapitalist ülkelerin Türkiye’yi hangi gelişmişlik düzeyinde görmek istedikleri açıkça görülmektedir.14 Öncelikle bilinmesi gerekir ki bu rapor, ayrıntılı bir kalkınma plânı olmayıp, hazırlayıcılarının da açıkça belirttikleri gibi, bir öneriler paketidir. Bu öneriler paketinin bir parçası gibi görülen ve özel girişimin desteklenmesi amacına yönelik ABD ekonomik yardımı da, raporun Cumhurbaşkanı Bayar’a sunulmasından kısa bir süre sonra, 1950 yılı haziranı içinde başlatılmıştır. Kurulun çalışmalarına başlamasından yaklaşık bir ay sonra, 4 Ağustos 1950 tarihinde de,”devlet girişimlerinin transferini ve özel girişimin gelişmesini kolaylaştırmak üzere, sermayesi 125 milyon TL olan Türkiye Sanayi ve Kalkınma Bankası kurulmuştur. Sermayesinin yarısının Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası, geri kalan bölümünün de, Türk bankaları ve sanayicileri tarafından karşılanan bu bankanın amacı; “Türkiye’de özel sanayi 12 Güven Sami, “1950’li Yıllarda Türk Ekonomisi Üzerinde Amerikan Kalkınma Reçeteleri”, 1.Baskı, Bursa, Ezgi Kitabevi, 1998 , s.5 13 İstemihan M.Fatih, “Türkiye Ekonomisinin 1946-1953 Döneminde Uluslararası Ekonomiye Farklı Bir Eklemlenme Denemesi”, Marmara, İktisat Politikası, Yüksek Lisans Programı. 14 İstemihan M.Fatih, Age 9 kurmak, yerli ve yabancı sermayenin sanayi alanına girmesini sağlamak ve Türk sanayinin dayandığı menkûl değerleri özel ellere transfer edip, orada muhafaza etmek...” olarak belirlenmiştir.15 Başkanlığını ABD’li Mr. Tucker’in yaptığı Yönetim Kurulu’nda; Vehbi Koç, Hâzım Atıf Kuyucak, Hakkı Avunduk, Suphi Argun, Nuri Dağdelen, Mecit Duruiz gibi sanayicilerin bulunduğu bu banka, yalnızca özel girişime hem Türk parası, hem de döviz olarak kredi vermek üzere Türkiye’de kurulan ilk banka olmuştur.16 Raporda, Türkiye’de kısa sürede yapılması gereken işler arasında; devletin ekonomik politikasının daha iyi formüle ve koordine edilmesi, mali istikrarın sağlanması, eğitim düzeyinin yükseltilmesi ve özellikle uzmanlık konusuna önem verilmesi, varolan kaynakların en iyi şekilde değerlendirilmesi, genel sağlık politikalarının iyileştirilmesi üzerinde durulmaktadır. Uzun sürede yapılması gereken işler arasında ise, gelecek beş yıl içinde, zirai kalkınma, teknik, yönetim, işletme personelinin yetiştirilmesi ve özel girişimin desteklenmesi için gerekli kamu hizmetlerinin sağlanması, ziraat, eğitim, sağlık, madencilik, sanayi, bayındırlık, demiryolları, karayolları, limanlar, vapurculuk, haberleşme, enerji, bayındırlık konularında yapılması gerekenler yer almaktadır.17 2.5.1 - Barker Raporunda Sanayi ve Madencilik Madencilik konusunda raporda en büyük maden üreticisinin Etibank olduğu vurgulanarak, bu kuruluşun savaş sonu yatırım programını Zonguldak kömür havzası üzerinde yoğunlaştırdığı, 1953 yılında üretim hedefinin beş milyon ton olarak belirlendiği, 1953 sonrasında ise, yeni planların yapıldığına dikkat çekilerek, uygulanmakta olan bu programın sonuçları alınmadan, yeni genişletme projelerinin uygulanmaması önerilmektedir.18 Raporda madencilik sektörü için; Zonguldak projesinin tamamlanmasından sonra, devletin bu alandaki genişletme giderlerini azaltması, önerilen yeni madencilik politikası gereğince, artık özel yatırımları desteklemesi, böylelikle maden arama ve işletme yükümlülüklerinden birçoğunun dışında kalması önerilmektedir.19 Raporda enerji sektörüne, 1949 yılında yapılan yatırımın iki katı tutarında bir yatırım yapılması, acil olarak yapılması gereken küçük santrallerin yapımı ile yetinilerek, büyük enerji projelerinin şimdilik ertelenmesi gerektiği belirtilmiştir.20 Sanayi sektöründe ise, devletin bu alandaki girişimlerini genişletmemesi, özel girişimin gelişmesi amaçlandığına göre; devlet tekelinde sürdürülen ve ekonomik nedenlerin dışındaki nedenlerle kurulanlar hariç, bu tür bir genişlemenin haklı görülemeyeceği belirtilmiştir. Ancak özel girişimin kendisinden beklenen gelişmeyi gösterememesi durumunda, devletin bu alanlardaki yatırımlarını arttırması önerilerek, devlet sanayi kuruluşlarının bakım ve yenilenmesi için büyük harcamalar gerektiği, bu harcamaların 15 Feroz Ahmad, “Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980)”, Çeviren: Ahmet Fethi, İstanbul, 1992, s.157 16 Aren Sadun, “Ekonomi El Kitabı”, 7. Baskı, İstanbul, 1980, s. 184 17 Report of a Mission International Bank for Reconstruction and Development in Collaboration with The Goverment of Turkey, The Economy of Turkey, An Analysis and Recommendations for A Development Program, Washington, D.C., 1951. s. 23 18 UİKBR, s. 111-14 19 UİKBR, s. 23 20 UİKBR, s. 270 10

Description:
EK1-Marshall Planı, Amerikan Dış Yardımları ve Madenciliğimizin montaj malzemeleri amenajman planı doğrultusunda gerekli yerlere normal
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.