Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Dergisi Journal of Social Research and Behavioral Sciences ISSN:2149-178X Kur’an’da Vela ve Baraa Allah Resulü ve Müslümanlar Örneği مساق قيفر /د.م.أ Dr. Öğr. Üyesi Refik KASIM Özet Vela ve beranın anlamı Allah resulü tarafından Allah’a davet olarak bildirilmiş, keyfiyeti ise Kur’an’da açıklanmıştır. Zira Kur’an İslam’a ve adalete davet eder, Allah’a vela ve beranın delillerini gösterir ve ona itaate çağırır. Kur’an Allah tarafından tek bir şahsa, kabileye mezhebe 1نيملاعلل لاا ةمحر لاا كانلسرأ اموya da cemaate değil de tüm insanlığa gönderilmiştir. Yüce Allah buyurarak Kur’an’ın mümin, kâfir, dahası tüm insanlığa rahmet olduğunu belirtmiştir. Anahtar Kelimeler:Allah; velâ; Resul; müminler Loyalty And Enmıty In The Holy Quran Abstract All praise is due to God alone, and its Prophet Muhammad (God's blessings and peace be upon him), showing the concept of loyalty and disavowal, it appeared in the beginning of the call to Islam and unifying God the one and only universal the creator and provider of the universe, that shown in his verses and sayings of the Prophet and stories. The meaning of loyalty and disavowal in Quran, which is one of the main religious beliefs which abused by many religious groups in the current time. To become the inevitable evolution to the concept of « loyalty and disavowal in the Quran » and that according to the perception of the radical religious currents which which revolves around « atonement and death » to everyone has violated and their thoughts and their approach that is incompatible with divine revelation, especially with their perception that says all of dealing with non-Muslims are offenders. However, the religion of Allah and the truth that must be understood in the interpretation of Fiqh-Islamic doctrine is not separate from the Islamic law, which grew out mainly from the Quran and its interpretations, because life is an interconnected system, and this is clearly shown by the Islamic perception during appearance loyalty and enmity in the Qur'an. 1 Enbiya: 21/107. 30 Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Dergisi, 2016, Cilt 2, Özel Sayı, s. 30-70. From here the referrals began for those though currents, and the necessaty of pronouncing anti-enemies of God, by showing hatred and calling for death and defamation, furthermore they call for refraining from participation and cooperating with them. Nevertheless , those ideas are only falsehood and slander of Jewish industry to distort Qur’an and Islam and it includes also offending honorable companions, and their behavior which is away from the law of God, their ideas differed each according to his doctrine and his group.With insults and fabricating wars against the Muslims, and destruction of homes and displacement, raping, and all this under the cover of applying the law of the Qur’an and its approach. But, the Qur’an is innocent from them. Thus we have shown the concept of the judge and its definitions linguisticly and legitimacy, and also the definitions of loyalty and disavowal and its divisions, as well as the reasons and importance of judgment. As well as in the second chapter we showed by Quranic verses the loyalty and enmity to God almighty, and his messenger and the believers, and also we have showed again loyalty and disavowal of the devil and the believers and the polytheists and infidels. In conclusion we included search concept certified by Allah speech «indeed, the Qur’an is a decisive statement, and it is not amusement. Key Words: Holy Quran; Loyality; Enmity GİRİŞ Velâ ve Berâ kavramı, kadim müfessirler tarafından, günümüzde revaçta olan mezhepci ve ırkçı taassupla ele alınmamıştır. Zira günümüzde bazıları velâ ve berâ kavramını Kur’an ve sünnette açıklandığı şekliyle değil de kendi tarzlarına uyacak şekilde ele alıp sınırlamaktadırlar. Bu da velâ ve berâ kavramını aslî maksadından uzaklaştırmaktadır. Başlangıçta mezhepsel ve ırksal problemler yoktu. Zira Resulullah insanlar arasında hüküm veriyordu ve dolayısıyla vela bera Allah ve resulüyle ya da ehli küfürle sınırlandırılmıştı. Resul-i ekrem ehli kitap ve müşrikleri vela ve beranın kapsamına dâhil etti. Fakat ne zaman ki onlar ahitleri bozup isyan ettiler işte o zaman ihanetlerine karşılık cizye cezasına tabi tutuldular. Vela ve beranın anlamı Allah resulü tarafından bildirilmiş, keyfiyeti ise Kur’an’da açıklanmıştır. Zira Kur’an İslam’a ve adalete davet eder, Allah’a vela ve beranın delillerini gösterir ve ona itaate çağırır. Kur’an Allah tarafından tek bir şahsa, kabileye mezhebe ya da cemaate değil de tüm insanlığa gönderilmiştir. Yüce Allah نيملاعلل لاا ةمحر لاا كانلسرأ امو “(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.”2 buyurarak Kur’an’ın mümin, kâfir, dahası tüm insanlığa rahmet olduğunu belirtmiştir. 2 Enbiya: 21/107. 31 Kur’an’da Vela ve Baraa Allah Resulü ve Müslümanlar Örneği Velâ ve Berâ Kur’an’da İki Kısma Ayrılır Birinci kısım Allah, resulü ve müminler için; ikinci kısım ise ehli kitap ve müşriklere olan vela ve beradır. Bunlar Kur’an’da belirtildiği gibi çağdaş ve kadim müfessirlerin tefsirlerinde ele alınmıştır. Biz bu makalede vela ve beranın hükümlerini Kur’an’da geçtiği haliyle, emir, nehiy, yasak, itaat, yardımlaşma ve yardım anlamlarıyla inceledik. Ayetlerin tefsirinden ilahi vela beranın ve aynı şekilde şeytani vela ve beranın hükümlerini tespit ettik. Öyle ki; bunlar açık, kapsamlı ve kati bir şekilde Kur’an’da ele alınmıştır. Vela ve beranın hükümlerinin önceliği ve önemi rabbani kaynaktan gelmesi hasebiyle güçlü bir araştırmayı gerektirir. Mutaassıp görüşlere yer vermeden, sarih ayetler ve müfessirlerin ittifak ettikleri görüşlerden faydalanmak gerekir. Bu konu irdelenirken taassup ve mugalataya düşülmemeli, radikal, itici görüşlere yer verilmemelidir. Bu yüzden, bilimsel ahlaka riayet ederek kaynakları belirlemede titizlik gösterip, itidalli davranarak, icma, kıyas-ı fukaha ve naslara bağlı kalarak çözümleyici yönteme başvurduk. Araştırmamızın ana ekseni olan Kur’an’da velâ ve beranın hükmü, müfessirlerin eserlerinde genel manada ele alınmasından ötürü biz de herhangi bir fırkanın görüşünden ziyade konumuzla ilgili olarak hepsinin görüşünden faydalandık. Çağdaş ve kadim tefsirlerde konuyla ilgili bağlantıyı tespit edip ayrıntılı şekilde açıkladık. Araştırmamızın sonunda günümüzde din adına ortaya çıkmış ancak İslam’la uzaktan yakından ilgisi olmayan akımlardan kaynaklanan sorunların çözümüyle ilgili sonuçlara ulaştığımızı ümit ediyoruz. Çünkü bu dini oluşumlar velâ ve berâ konusuyla ilgili olarak yıkıma yol açabiliyorlar. Müslümanlar arasında tekfircilik ve karşılıklı düşmanlıklar meydana geliyor. Bunun sebebi onların vela ve berayı dar bir kalıba veya tek bir şahsa indirgemelerinden dolayıdır. Bunun sonucu olarak da kendileri veya liderleri gibi düşünmeyenleri, kendilerine göre delil çıkarıp tekfir edip katledebiliyorlar. Ama ne var ki Kur’an bunlardan beridir. Konunun Seçiliş Sebepleri 1- Bu konunun büyük bir sorun teşkil ettiği halde üzerinde yeterince durulmaması ve bu hususta yeterli derecede çalışmaların olmaması. Öyle ki bu durum Müslümanları ilahi gayeden uzaklaştırıp birbirleri hakkında tekfirciliğe, ihtilaflara ırki ve mezhebi gruplaşmalara yol açmakta ve onlara sıkıntı vermektedir. 32 Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Dergisi, 2016, Cilt 2, Özel Sayı, s. 30-70. 2- Bazı grup ve cemaatlerin vela ve bera kavramlarını Kur’an’da olduğu şekliyle anlayamamaları. Bunun sonucunda, İslam beldelerinde birçok batıl iddia ve fırka oluşmakta din adına hilelere başvurulmakta ırkçı büyüklenmeler meydana gelmektedir. 3- Kur’anda olduğu şekliyle velâ ve berânın yönteminin takip edilmemesi ve asli mihverinden uzaklaşması. 4- İlahi velayetin terkedilip din adına baskıcı otoritelere yönelme. Bu otoriter yapıların din adına kin ve nefreti yayıp iyi bir şey yapıyor zannıyla baskı uygulamaları. 5- Kur’an yorumlarında araştırmacılar ve bazı Kur’an yorumcuları arasında ihtilafların çıkması. Bunun sonucunda dinî olduğu zannıyla Kur’anî anlayıştan uzaklaşmaları ki bu araştırmamızın en önemli sebebidir. 6- Bazı grupların aslında gizlice İslam düşmanlarıyla anlaştıkları halde, din adına ortaya çıkıp ehl-i kitap ve müşriklere düşman görünmeleri. İşin aslı ise bu radikal grupların onların lojistik desteği olmalarıdır. Bu grupların sayıları az olmakla birlikte düşmanlıkları çok fazladır. 7- Velâ ve berâ hakkında araştırma yapılırken itidalli yöntem kullanılmaması. Dahası buğz ve düşmanlık tohumlarının ekilmesi, kavramların aslından uzaklaştırılması, sapkın düşüncelerin ortaya çıkması. Biz araştırmamızda Kur’an tefsirine, fukaha ve müfessirlerin görüşlerine yer verdik. İfrat ve tefritten kaçınarak yüce Allah’ın şu ayetini ilke edindik. نيكِ رِ شْ مُ لْا نَ مِ اَنَأ امَ وَ ِاللَّه نَ احَ بْسُ وَ يِنَعَبهتا نِ مَ وَ اَنَأ ٍةرَ يصِ َب ىَلعَ ِاللَّه ىَلِإ وُعدْ َأ يلِيِبسَ هِذِهَ لْ ُق . “(Resûlüm!) De ki: «İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.»”3 Konu Hakkında Yapılan Çalışmalar Araştırmamızı yaparken gördük ki bu konuda yapılan araştırmalar bir elin parmakları sayısı kadar değil. Ayrıca bu çalışmaların bir kısmı, ya siyasi ya da mezhebi açıdan ele alınmış olup meseleye taraflı bir bakış açısıyla yaklaşmışlar. Radikal yorumlar içermekte, Kur’an’i bakış açısını tam olarak yansıtmamaktadırlar. Bizim bu araştırmamızın orijinal bir yönü vela ve beranın hükmüne değinmemizdir. Bazı müellifler, velâ ve berâ ekseninde yürüyor ama hükmü konusunda bilgi vermiyorlar. Ayrıca mezhep ve fırka taassubunu yansıtıyor, kişisel üslupla ele alıyor bize Kur’an’ın samimiyetini yansıtmıyorlar. 3 Yusuf: 12/108. 33 Kur’an’da Vela ve Baraa Allah Resulü ve Müslümanlar Örneği Ayrıca, bizim araştırmamız Kur’ani bir yöntemle ele alınmış olması bakımından önceki araştırmalardan farklılıklar göstermektedir. Diğer önemli husus ise, Arap âlemindekinin aksine, bu konuda yazılmış eser sayısının çok daha az olmasıdır. Araştırmanın Yöntemi Araştırmamızda, Kur’an çerçevesinde, çözümleyici ve çıkarım yöntemleriyle, lugavî, ıstılahî, Kur’anî, fıkhî ve şerî bir yöntem izledik. Hükümlerin kısımlandırılması hususunda cumhurun görüşüne ve Kur’ani taksimata azami önem gösterdik. Bilimsel ahlaka aşırı itina göstererek kısımlandırma ve sebepleri açıklamada Kur’an’ın hükmünü beyan etmeye gayret ettik. Velâ ve berâyla ilgili ayetleri ve hükümlerini açıklarken eski ve yeni müfessirlerin yorumlarına başvurduk. Konunun bağlamından uzaklaşmadan Kur’an’ı esas alarak araştırmamızı tamamladık. Araştırmanın Özellikleri 1- Araştırma Kur’an hükümlerinin, herhangi bir din, fırka veya gruba karşı düşmanlık ya da onlara karşı intikam duygusu beslemediğini belirtir. Zira Kur’an adil ve toplumu uyarıcıdır. Onun hükmü akan kanı durdurmak, müminleri eziyetten kurtarmak içindir. 2- Araştırmamız velâ ve berâ hakkında serdedilmiş görüşleri ele alarak onlardan velâ ve berânın hükmüyle ilgili olarak sarih hükümler çıkarmasıyla ön plana çıkar. Zorluklar ve Problemler 1- Zorluklardan bahsederken bu konudaki çalışmaların az olduğunu söylememiz gerekir. Ayrıca bu çalışmalar az olmakla beraber, siyasi ve muayyen bir saikle hareket etmekte ve dar bir kapsamda kalmaktadır. 2- Karşılaştığımız en büyük zorluklardan birisi de bazılarının mezhebi ve fikirsel yönelimlerle Kur’an tefsir ederken mezhebi ve fikirsel meyillerinin tefsirini yapıyor gibi olmalarıdır. Bu durum, ريخ ميكح ندل نم تلصف مث هتايآ تمكحا باتك .4 buyuran yüce kitabımız ve onun tefsiri adına esef verici bir durumdur. Zira onlar mensup oldukları cemaat, mezhep veya grup adına Kur’an ayetlerini tahrife yeltenmektedirler. Ve bunu velâ, berâ ve din adına yapıyorlardı. 3- Müslümanlar arasında fitnenin, bozulmuşluğun, düşmanlığın mezheple övünmenin çok olması da konumuzu zorlaştıran sebeplerden birisidir. 4-Bir başka zorluk ise velâ ve berânın önceki ve sonraki algılanışlarının farklı farklı olmasıdır. Başlangıçta velâ ve berâ rabbanî bir üslupla iman ve inanç konularını içeriyor, Allah’a, 4 Hud: 11/1. 34 Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Dergisi, 2016, Cilt 2, Özel Sayı, s. 30-70. Resule ve müminlere velâ ve berâyla; şeytana ve dostlarına velâ ve berâ şeklinde kendini gösteriyordu. O zamanlar velâ ve berâ şu anda olduğu gibi siyasi bir anlam içermiyordu. Hatta Hz. Ali (r.a) ve Muaviye (r.a) arasında çıkan ihtilafa kadar. Abbasi ve Emeviler döneminde siyasi renge bürünürken daha sonra mezhebi bir hale dönüştü. Bunun sonucunda hilafet dağıldı ve şu an olduğu haliyle birçok devlet oluştu. Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sonra din adıyla mezhebi bir şekle dönüştü. Dolayısıyla Müslümanlar arasında vahdet bozuldu farklı yönelişler ortaya çıktı. Velâ ve berâ birçok aşamadan geçti. İlk aşamada velâ ve berâ dini bir akideydi. İkinci aşamada Müslüman ve ehli küfür arasında imanla ilgili bir akideye dönüştü. Üçüncü aşamada Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında inanç savaşına, dördüncü aşamada Allah’a, Resulüne ve müminlere olan velâ ve berâ sultanlara ve halifelere tabi olma aşamasına beşinci aşamada ise günümüzde olduğu gibi mezhebi ve grupsal velâ ve berâya dönüştü. Hatta bugün şahıslara ta’zim ve kutsallaştırmaya kadar gitti. Öyle ki bazı müşrik beldelerdeki inek gibi bazı tapınma objeleri Müslümanlar arasında şahıslara yönlendirildi. Bütün bu zorluk ve sıkıntılar arasında çalışmamız, mezhebi, siyasi radikalizm ve dini taassuplardan uzak bir şekilde ele alındı. Her türlü dini, mezhebi, cemaatsel tutuculuktan uzak bir şekilde Kur’an’da geçtiği şekliyle işlendi. Zira bu taassup İslam beldelerinin geri kalmışlığının en büyük sebebidir. Müslümanlar, ehl-i kitap ve müşrikler arasındaki ilişkiler ve çeşitli anlaşmalar mevcuttu. Zira aynı şehirde yaşıyor, çeşitli ticari ilişkiler ve arazileri değerlendirme hususunda sözleşmeler yapıyorlardı. Kur’an hükümleri bu minvalde sözleşmeye uymayan anlaşmalara ihanet eden ve ikiyüzlü davrananlara uyarıcı ve aşağılayıcı bir üslupla gelmiştir. Çünkü Allah, hainleri, münafıkları ve ahitlerini bozanları sevmez. Kur’an bu hususta uyarıcı olmuştur. Olayları kat’i delillerle müminlere açıklar, münafıklar, ehli kitap ve müşriklerin pozisyonlarını belirtir. Sonuçta herkes için adil, şamil hükümler verir. VELÂ VE BERÂ KAVRAMLARI Lügatte Velâ: “Velâ ya da velayet, birinin arkadaşı ve dostu olmak; ‘alâ’ harf-i ceriyle geldiğinde, birisi hakkında sorumlu olmak, mesuliyetini yüklenmek; bir şeyi yönetmek, idare etmek; hükmetmek; korumak, himaye etmek gibi manalara gelmektedir. “Velayet”, birine veya bir şeye yakın olmak, yanında yer almak, bitişik olmak, izlemek; dost, arkadaş olmak ve sahip olmak gibi manalara gelen ‘ءلاو’ kökündendir.5 5 Bkz. Rağıb, Müfredat, ‘ءلاو’ mad. 35 Kur’an’da Vela ve Baraa Allah Resulü ve Müslümanlar Örneği Velâ kavramının, itikat ve muamelata göre çok çeşitli anlamları vardır. Bunlardan bazıları şöyledir: “Allah, mülk sahibi, nimet sahibi, azat eden, destek veren, seven, tabi olan, komşu, amcanın oğlu, müttefik ve nimetlendirilen.” Bunlardan da anlaşılıyor ki bu kelime esas olarak destek ve sevgi anlamlarına dayanmaktadır. Bu husustaki tanımlardan biri de Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in hadislerinde gelen şu tanımdır: İmam Ahmed’in Cerîr b. Abdullah el-Becelî’den rivayet ettiğine göre peygamber efendimiz, ondan: “Her Müslümana karşı samimi ol! Her kâfirden beri ol!” diyerek biat almıştır.6 İbn Abbas (r.a.) Resulullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “İmanın en sağlam dayanağı Allah için dostluk etmek, Allah için düşmanlık yapmak; Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.”7 İbn Cerîr ve Muhammed b. Nasr el-Mervezî İbn Abbas (r.a.)’ın şöyle dediğini rivayet ettiler: “Allah için seven, Allah için düşmanlık eden, Allah için itaat eden, Allah için nefret eden kişi Allah’ın velayetini/dostluğunu/ kazanmıştır. Ve böyle olmadıkça hiçbir kul çok namaz kılsa ve oruç tutsa da imanın tadına varamayacaktır. İnsanların kardeşlik anlaşmaları dünyevi işler için gerçekleşmiştir. Bu da sahiplerine fayda vermeyecektir.”8 Yukarıda ifade edilenler, Allah’a velâ ve berânın doğrudan doğruya itikattan kaykanlandığnı göstermektedir. Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka ilah bulunmadığına şehadet etmek veya buna gerçekten iman etmek, Allah için sevmeyi, Allah için nefret etmeyi; Allah için dostluk etmeyi ve Allah için düşmanlık etmeyi; sadece Allah’ın sevdiğini sevmeyi ve Allah’ın sevmediğini sevmemeyi gerektirir.”9 Bu hadis nerede olursa olsun müminleri sevmeyi ve en yakın konumda da olsa kâfirler ile yakınlık kurmamayı gerektirmektedir. Kur’an’da muvâlâtın anlamı düşmanlığın karşıtı olarak geçmektedir. Yani müvâlât/dostluk eden düşmana karşıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu anlamda Hazreti İbrahim babasına şöyle demektedir: “Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.”10 6 Ahmed b. Hanbel, Müsned, (2. Baskı), el-Mektetu’l-İslamî, IV, 357-358. 7 Muhammed Said el-Kahtânî, el-Velâ’ ve’l-Berâ’ fi’l-İslam, (1. Baskı) Dâr-u Tîbet-I Mekke el-Mükerreme, Riyâd 1402/1982, 42. 8 Ebû Nu‘aym, Ahmed b. Abdullah el-İsfehânî, Hilyetu’l-Evliyâ’ es-Se‘âde, Mısır ts, I, 312; İbn Recep el-Hanbelî, Câmi’u’l-‘Ulumi ve’l-Hikem, (3. Baskı), Mustafa el-Bânî el-Halebî, Mısır 1382h, 30. 9 İbn Teymiyye, Ebû’l-‘Abbas Takiyyuddin Ahmed b. Abdusselam el-Harrânî, el-İhticâc bi’l-Kader, (thk. Muhammed Nasıruddin el-Elbânî) (5. Baskı), el-Mektebu’l-İslamî, Beyrut 1393/1986, 62. 10 Meryem: 19/45. 36 Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Dergisi, 2016, Cilt 2, Özel Sayı, s. 30-70. Bu nedenle Sa’leb veli kelimesinin anlamını şöyle açıklamaktadır: “Her kim Allah’tan c.c başkasına taparsa Allahtan başkasını velî/dost olarak seçmiş olduğu anlamına geliyor. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allah iman edenlerin velisidir.”11 Yani onları düşmanlarına karşı savunacak ve dinlerini düşmanlarının dininden üstün kılacaktır.” Ayrıca velî kelimesinin, ödül ve ceza vermeyi üstlenen, anlamına geldiği de söylenmiştir. Velî: yakınlık ve yaklaşmak anlamına gelir. Müvâlât ise: tabi olmak, takip etmektir.12 Bu durumda velî, kendisine itaat edilen anlamında ismi meful anlamı kazanır. Mesela Allah iman edenlerin velisidir, denir. Yani onu dost edinmiştir, onun mevlâsı olmuştur. Daha önce ifade ettiklerimize göre berâ’ ise lugatte şöyle tanımlanır: Uzaklık kurtuluş ve terk etmek. İbni arabî şöyle der: Kurtulan kişiye berî dendiği gibi, ihtar edilen ve uyarılan kişiye de berî denir. Allah c.c şöyle buyuruyor: هلوسرو الله نم ةءارب Yani Allah ve peygamberi tarafından ihtar ve uyarıdır13. Berâ kelimesinin Kur’an’da yazmak, kayda geçirmek anlamında kullanıldığı da bilinmektedir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”14 Berâ şu anlamada gelir: Allah yerine tapılan tağutlardan nefret etmek (maddi ve manevi putlar: hevâ ve kişisel görüş), küfürden nefret etmek (bütün milletleriyle birlikte), küfre tabi olanlardan nefret etmek. Ve bütün bunlara düşmanlık etmek.15 1.1. Velâ’nın Terim Anlamı Velâ’nın dinî ıstılahtaki anlamı ile ilgili olarak bilginlerin sözlerinden şu sonucu çıkarıyoruz: velâ, Allah c.c. ve Peygamber (s.a.s.)’i sevmek islam dinini ve ona uyan Müslümanları sevmek, Allah (c.c.), Peygamber efendimiz, islam ve müslümanlar uğrunda mücadele etmek, onların zaferini söz, fiil ve inanç ile milletçe arzulamaktır. Velâyet, sevilen kişileri kalben ve fiilen desteklemek, onları sevmek, onlara ikram etmek, onlarla beraber olmak ve onlara saygı göstermektir. Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: “Allah, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostu da tâğutlardır ki, onları aydınlıktan karanlıklara sürüklerler. Onlar ateş ehlidir; orada ebedî olarak kalacaklardır.”16 11 Bakara: 2/257. 12 İbn Manzûr, II, 841; el-Kahtanî, 89. 13 Tevbe: 10/1. 14 Hadîd: 57/22. 15 Hâtim b. ‘Ârif b. Nâsır eş-Şerîf, el-Velâ’ ve’l-Berâ’ Beyne’l-Ğuluvvi ve’l-Cefâ’, Dâru’n-Neşr, Mekke 2009, 5. 16 Bakara: 2/257. 37 Kur’an’da Vela ve Baraa Allah Resulü ve Müslümanlar Örneği Velâ, yine Allah (c.c.)’ı sevmek, Peygamber efendimizi sevmek ve dininin tamamını sevmekle olur. Bunun için biz velânın şeriatte şöyle tanımlandığını görmekteyiz: Allah’ı, O’nun peygamberini, İslam dinini ve bu dine tabi olan Müslümanları sevmek ve desteklemektir.17 Yukarıda ifade ettiklerimize binaen, hadis ve ayetlere dayanarak iman edenlere velâ etmek, onlara yönelik sevgi, yakınlık, itaat ve onları desteklemekle gerçekleşir. Kâfirlere yönelik velâ’ veya müvâlât etmek ise, onlara yakın olmak, onları sevmek ve onlara tabi olmakla gerçekleşir. Bu yüzden kâfirlere müvâlât etmek söz fiil ve niyet olarak onlara yaklaşmakla gerçekleşmektedir.18 Velâ’ ve berâ’ ile ilgili şeriat, inanç ve akide anlamında tefsir bilginlerince yapılan tanımlardan çıkan ortak sonuç şudur: Niteliklerini taşıyarak iman etmek, Allah için sevmek ve buğz etmektir. Nitekim es-S‘adî şöyle diyor: Velâ’ ve berâ’ sevgi ve nefrete tabi olduğundan, imanın temeli Allah için Allah’ın nebilerini ve ona itaat eden kullarını sevmek ve Allah’ın ve O’nun nebilerinin düşmanlarından nefret etmektir.19 Bu nedenle müvâlât Allah’a, O’nun Resulune, veli ve salih kullarına yönelik olmaktayken berâ ise fasıklardan, kâfirlerden, münafıklardan Müminlerden nefret edenlerden beri olmaktır. Lügatte Bera: Lügatte berâ şirkten, müşriklerden, şirke dayananlardan; Allah dışında her ne olursa olsun tapınılan bütün tağutlardan ve onlara ibadet etmekten, hak dinden uzaklaştıran şeylerden nefret etmektir. O halde yukarıda geçen bilgilerden ulaştığımız sonuç şudur: Yardım ve sevgi velâ ile, buğz ve nefret ise berâ ile gerçekleşmektedir. Allah’ı, O’nun Resulünü, İslam dinine yardım etmeyi, Müslümanları ve onlara yardım etmeyi sevmek; küfürden, kâfirlerden, şirkten, müşriklerden, tağutlardan ve münafıklardan neftet etmek bu iki kelimenin etrafında dönmektedir. 1.2. Berânın Terim Anlamı Berâ bütün şeytanî fiillerden, sözlerden ve şeytanın yardımcılarından kurtulmak ve uzak olmaktır. Yine bütün küfür, şirk ve nifak ehlinden; din ve ilahi akidelere düşman olan ve müşrikçe bütün söz ve fillerden beri olmaktır. Yukarıda ifade ettiklerimizden berâ ile ilgili genel ve kapsayıcı bir tanım elde etmek için şöyle söylemek mümkündür: Bir fikir, inanç, mezhep cemaat veya bir gruba tabi olmamak, itaat ve iman etmemek; onlara müvalat etmemektir. 17 eş-Şerîf, 5. 18 Muhammed Nu'aym Yasin, Kitâbu’l-Îmân -Erkânuhu, Hakîkatuhu, Nevâkiduhu-, Cem‘iyyet-u ‘Ummâli’l-Metâbi‘, Ürdün tsz., 145. 19 es-Sa‘dî, Abdurrahman b. es-Sa‘dî, el-Fetâvâ es-Sa‘diyye, Mektebetu’l-Me‘ârif, Riyâd 1982, I, 98. 38 Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Dergisi, 2016, Cilt 2, Özel Sayı, s. 30-70. KUR’AN-I KERİM’DE VELÂ VE BERÂ AYETLERİ VE TEFSİRLERİ 3.1. Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ Resulü Ve Müminler İle İlgili Velâ Ve Berâ Ayetleri Allah Teâlâ’, O’nun Resulü ve müminler ile ilgili velâ’ ve berâ’ ayetlerinden söz ettiğimizde, Kur’an-ı Kerim’deki bizzat Allah Teâlâ, Onun peygamberi ve müminlerle ilgili Rabbanî taksim bağlamından söz ediyoruz. Biz bu taksimde kendi kusurlu görüşlerimizi katmak ya da ifrat ve tefrite düşmek yerine bizzat Kur’an-ı Kerim’in yaklaşımına dayanarak konuyu delillendirdik. 3.1.1. Allah Teâlâ’ya Ait Velâ ve Berâ Allah Teâlâ velayeti ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: مْكُ ُناوَخْ ِإوَ مْكُ ؤُ آَنبَْأوَ مْكُ ؤُ اَبآ نَ اكَ نِإ لْ ُق هِ لِيِبسَ يِف دٍاهَ جِ وَ هِ لِوُسرَ وَ ِاللَّه نَ مهِ مكُ يَْلِإ به حَ َأ اهَ َنوْضَ رْ َت نُ كِ اسَ مَ وَ اهَ َداسَ كَ نَ وْشَ خْ َت ٌةرَ اجَ ِتوَ اهَ ومُُتفْرَ َتقْا لٌ اوَمَْأوَ مْكُ ُترَ يشِ عَ وَ مْكُ جُ اوَزْ َأوَ 20 نَ يقِسِ اَفلْا مَ وَْقلْا يدِهْ َي َلا ُاللَّه وَ هِرِ مَْأِب ُ اللَّه يَ ِتْأَي ىهتحَ ْاوصُ هبرَ َتَف “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Resûlullah (s.a.v.) şöyle demiştir: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki sizden biriniz beni babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmediği sürece, iman etmiş olmaz!”21 Hz. Ömer ile aralarında geçen bir diyalogda ise “Ya Ömer! Sen beni canından daha fazla sevmediğin sürece iman etmiş olmazsın!” demiştir.22 Merhum Hamdi Yazır bu ayetin tefsiriyle ilgili şu ifadelerde bulunur: “Ey müminler atalarınızı ve kardeşlerinizi, imana karşı küfrü sevmek istedikleri takdirde evliya ittihaz etmeyiniz -yani başkaları şöyle dursun velileriniz olan babalarınız ve kardeşleriniz bile küfrü sevgili addeder, sevmek ister, imana karşı tercih ve ıhtiyar eyler, ısrarlarından vaz geçmeleri ümidi kalmazsa onları da velileriniz tutmayın. Velâyetlerini tanımayın, emr-ü iradelerine tabi' olup da küfre hizmet ve muavenet etmeyin, onları kendinize şefık ve zahîr saymayın, hâsılı karabet hissiyatını ve atalara, akrabaya ihsan hakkındaki evamiri-i lâhiyyeyi küfürden ve bervechi balâ müşriklerden beraete mani' zannetmeyin ve sizden her kim onlara tevellâ ederse –velâyetleri altına girer, dostluğu kabul eyler, nusret ve istinsarda bulunur, tefvızı umur eder, teberri 20 Tevbe: 9/24. 21 Buharî, İman, 10. 22 Buharî, İman ve Nüzür, 161; İbn Kesir, Tefsir, IV, 66, 67; M. Zeki Duman, Beyânu’l-Hak (Kur’an-ı Kerîm’in Nüzul Sırasına Göre Tefsiri), Fecr Yayınları, Ankara 2008, III, 716. 39
Description: