Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Haziran 2018 22(2): 1297-1311 Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nden Bir Grup Terrakotta Aphrodite Figürini Zerrin AYDIN TAVUKÇU (*) Sinem COŞKUN (**) Öz: Kocaeli ilinin merkez ilçesi İzmit’in Kozluk Mahallesi İstasyon Caddesi üzerinde bulunan 21 dönümlük bir arazi üzerindeki Eski Gar Alanı içerisinde yer alan bugünkü Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nin vitrinlerinde sergilenen pişmiş topraktan yapılmış bir grup Aphrodite figürini, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu figürinlerin bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden Kocaeli civarına ait oldukları gerekçesi ile gönderilmiş bir kısmı da satın alma yoluyla Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi'ne kazandırılmıştır. Buluntu yerleri tam olarak bilinmeyen bu figürinlerin benzerleri kataloglardan ve diğer yayınlardan taranarak tarih önerileri getirilmiş ve kendi içinde kronolojik bir şekilde düzenlenerek MÖ 2. - MS 1. yüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Terrakotta, Figürin, Koroplastik A Group of Terracotta Aphrodite from the Kocaeli Archaeology and Etnography Museum Abstract: Our study item is composed of a group of Aphrodite figurines that has been exhibited in showcases of today’s Kocaeli Museum of Archaeology and Ethnography in Old Station Ground on a twenty one decares of land in Station Street, Kozluk Neighborhood of Kocaeli’s central district İzmit. A part of this figurines has been sent from Istanbul Archaeology Museum due to the fact that they belonged to the vicinity of Kocaeli and a part of them also has been brought into Kocaeli Museum of Archaelogy and Ethnography through purchase. Similar figurines findspots of which are unknown, have been scanned from catalogs and other publications and date proposals for these have been brought forward. The figurines that we organized in regard to chronological order in itself by separating into types and classifying, have been dated between B.C. 2th and A. D. 1rd centuries. Keywords: Terracotta, Figurine, Coroplastic Makale Geliş Tarihi: 14.05.2018 Makale Kabul Tarihi: 13.06.2018 I.Giriş Aphrodite Kimdir? Aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite Olympos Dağı’ndaki tüm tanrıçalar içinde özel bir yere sahiptir (Carvalho de Magalhaes, 2007: 240). Roma’nın kurucusu Troialı Aeneas’ın annesi olan tanrıça, Romalılar tarafından Venüs ile *) Dr. Öğr. Üyesi, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü (e-posta: [email protected]) **) Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü (e-posta: [email protected]) Zerrin AYDIN TAVUKÇU A T A S O B E D 1298 Sinem COŞKUN 2018 22(2): 1297-1311 özdeşleştirilmiştir (Grimal, 1997: 76). Aphrodite’nin doğuşu hakkında iki farklı söylence vardır (Erhat, 1984: 45; Carvalho de Magalhaes, 2007: 240). Homeros’a göre, Aphrodite, Zeus ile Okeanos’un kızı Dione’den doğmuştur (Homeros, 1993: 370). Hesiodos, Theogonia’da Kronos’un tırpanla babası tanrı Uranos’un hayalarını kesip denize attığı zaman onun çevresinde biriken köpükten (aphros) ortaya çıktığını belirtmiştir (Hesiodos, 2014: 66). Tanrıça sedef bir midye kabuğu içinde denizden çıkar çıkmaz Zephyroslar (Batı Rüzgarları) tarafından önce Kythira’ya sonra da Kıbrıs kıyılarına götürülmüştür (Karaosmanoğlu, 2005, 92; Carvalho de Magalhaes, 2007: 240; Graves, 2010: 57) Orada mevsimler (Horalar) tarafından karşılanmış, giydirilip süslenerek ölümsüzler alemine götürülmüştür (Grimal, 1997: 77; Graves, 2010: 57). O zamandan beri aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite, Olympos’ta tanrılar arasında yerini almış, güzelliği ve zarafeti ile bir neşe kaynağı olmuştur (Can, 1994: 94). II. Aphrodite Figürinleri Aphrodite’nin temsil ettiklerinden dolayı özellikle Hellenistik Dönem’de artan yarı çıplak ve çıplak betimleri çoktur. Bunu en güzel veren heykeltıraş Praxiteles’tir. Sanatçının çıplak kadın heykellerine estetik açıdan yarı-hikayeci diyebileceğimiz Knidoslu Aphrodite yüz hatları ile gerçekçilikten uzaktır fakat vücut ve duruşta gerçek kadınsılık vurgulanmıştır (Boardman, 2014: 53,61). Praxiteles’in başlattığı bu akım terrakotta figürinlere de yansımıştır. Kat No. 1’de bunlardan biridir (Levha 1 Resim 1). Figürinin başı boyundan, sağ kolu omzun hemen altından ve sol bacağı diz altından kırılmıştır. Büyük oranda eksik olmasına rağmen Kat. No. 1’in tamamıyla çıplak, dolgun ve cazibeli işlenen vücudu, aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite olduğunu göstermek için yeterli ipuçları vermektedir. Kalıp yapımı olan eserin kırık yerleri incelendiğinde içi boştur ancak kırık olan sağ kolunu incelediğimizde içinin dolu olduğunu görmekteyiz, bu sebeple kollar sonradan takılmış olmalıdır. Kolların özensiz şekli de bu fikri desteklemektedir. Farklı hamur rengiyle bronz heykellerin taklidi (Reinach, 1884: 143-158) gibi duran Kat. No. 1’in sol kolu başının hizasına kaldırılmıştır. Kolun yapısına baktığımızda eserin genelinde görülen anatomiye uygun yapının olmadığı görülmektedir. Adeta küçük bir parça kil elle bastırılarak düz bir zeminde yuvarlanmış ve bir boru şekline getirilerek omuza monte edilip yukarıya bakacak şekilde kıvrılmıştır. Dirseğin işlenmediği elle yapılan bu parça, eserin geneli ile bir bütünlük arz etmemektedir. Yukarı kaldırılan bu elin parmakları kırık, bir mızrak? tutar gibi avuç açık verilmiştir. Vücut ağırlığı yere tam basan sağ bacaktadır. Bu sebeple sağ kalçası hafifçe dışarı taşmış ve sol kalçaya göre hafifçe yukarıdadır. Sol bacak ise sağa göre biraz önde işlenmiştir. Sol bacağın dizden aşağısı eksik olmasına rağmen, bacak yapısından anladığımız kadarıyla diz hafif bükülerek bacağın yana veya arkaya atılarak ayak parmaklarıyla yere dokunduğu ya da yere bastığı o klasik duruşu yansıtmaktadır. Beli kalın işlenen Kat. No 1’in göğüsleri küçük ve diktir. Hafifçe dışa taşmış göbeğinde göbek deliği işlenmiştir. Önden hafif bir şekilde sezilen “S” hareketi, eserin arkasında açıkça izlenmektedir. Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nden Bir Grup Terrakotta 1299 Aphrodite Figürini Aphrodite’nin çeşitli şekillerde işlenmiş çıplak heykelleri ve bunların sayısız örneği vardır. Kat. No. 1’in geneline bakıldığında sağ kolun omuzun altında kalan kısmından anlaşıldığına göre bu kol sol kolu gibi yukarı kaldırılmış değildir. Belki Praksiteles’in ünlü eseri, Knidos Aphroditesi gibi mahcubiyetle cinsel organını kapatmaya çalışıyordu diye düşünülebilir, fakat bu olası gözükmemektedir. Knidos Aphrodite’sinde çıplak yakalanmaktan doğan bir ürkeklik vardır (Bieber, 1967: Fig. 26, 29, 30). Oysa Kat. No. 1, dik bir şekilde durmuş, sol elini kaldırmıştır. Dolayısıyla örtünmek için herhangi bir hareket yapmamıştır. Bu şekilde çıplaklığından endişelenmeyen bir Aphrodite tipi vardır. Çok sık karşılaşılan, çeşitli varyasyonlarıyla çok da tartışmalı olan bu tipin adı Anadyomene’dir. Bu tipin; Praksiteles ile çağdaş olan ressam Apelles’in Kos Asklepios Tapınağı için yaptığı bir resimden esinlenilerek ortaya çıktığı kabul edilmektedir (Işın, 2007: 38). Apelles’in denizden doğan Aphrodite’yi saçından bir deniz köpüğünü kaldırırken resmetmesi, bu tipin isminin “Anadyomene” (denizden gelen) adını almasına neden olmuştur. Çıplak betimlenen Anadyomene tipinde; Aphrodite yukarı kaldırdığı iki elinde birer tutam saç tutmaktadır. Bieber’e göre Hellenistik Dönem’de benzer bir hareketi yansıtan bu heykel ve heykelciklerde aslında Aphrodite saçlarını toplamaktadır (Bieber, 1967: Fig. 21, 37). Kat. No. 1’in sağ kolunun kırıldığı noktaya bakıldığında bu kolunu Anadyomene gibi yukarı kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Ancak vücudunun çıplak oluşu sebebiyle Kat. No. 1 ile aralarında benzerlik kurabiliriz. Bieber, bu ana tipin kollarını değişik yüksekliklerde kaldırdığı, çeşitli varyasyonlarından bahsetmektedir. Bieber, İskenderiye sanatı içerisinde incelediği Louvre’da sergilenen ve MÖ 2. yy başlarına tarihlenen bir Anadyomene heykelciğinin, göğüsleri üzerine strophion’u bağlarken verildiğinden söz etmektedir (Bieber, 1967: 98). Buna dayanarak bizim eserimiz de Anadyomene’nin değişik bir versiyonu olmalıdır. Bieber’in incelediği eserin kolları, bizimki gibi vücuduna göre kaba bırakılmıştır. Dolgun vücudu, küçük ve dik göğüsleri, ağırlığın taşındığı sol kalçanın yana taşması; gibi özellikler açısından Kocaeli örneği ile benzer yapıdadır, fakat vücut ağırlığını taşıyan bacak yönüyle Kat. No. 1’den ayrılır. Bizim eserimizdeki sol ayak kırılmamış olsaydı bu eser ile benzer bir duruşunun olması gerekirdi. Ancak Bieber’in örneği bizimkine oranla biraz daha hareketlidir. Metropolitan Müzesi’nde sergilenen küçük bronz bir heykelcik Kocaeli örneği ile yakın benzerlik göstermektedir (Bieber, 1967: 21, Fig. 37). Bieber’in saçlarını toplayan kadınlara örnek olarak gösterdiği bu eser bizim eserimizin ters yönünde aynı şekilde işlenmiştir. Kat. No. 1’de sol kol yukarı kaldırılmışken bu eserde sağ kol, bizimkinde vücut ağırlığı sağ bacaktayken, Metropolitan örneğinde sol bacakta verilmiş, ancak duruş aynıdır. Kol işlenişleri bizim eserimize göre daha iyi, bacak açıklığı da daha fazladır. Töpperwein’in MÖ 2. yy ortalarına verdiği bir Anadyomene figürini (Töpperwein, 1972: 54, Nr. 205) tıpkı Kat. No. 1 gibi tahrip olmuştur. Başı, her iki kolu, sol bacağının dizden aşağısı ve sağ ayağı eksik olan bu örnek bizim eserimiz gibi çıplaktır. Vücudunda bir S hareketi gözlenmektedir. Bizim eserimiz bu esere göre daha durağan işlenmiş olmasına karşın genel itibariyle görülen benzerlik sebebiyle Kat. No. 1 için de tarih olarak MÖ 2. yy ortalarını önerebiliriz. Zerrin AYDIN TAVUKÇU A T A S O B E D 1300 Sinem COŞKUN 2018 22(2): 1297-1311 Kat. No 2, üstten dışa taşıntılı dikdörtgen bir kaide üzerinde sol tarafında Eros bulunan çıplak bir Aphrodite figürinidir (Lev. 1 Res. 2). Yoğun aşınma ve üzerini kaplayan patina sebebiyle detayları belirsiz olan eserin özellikle ön yüzünde kaideye kadar uzanan kırıkları mevcuttur. Yoğun patina yüzünden herhangi bir detayın gözlenmediği arka kısımda, kaidenin birkaç santim üzerinde, Aphrodite’nin baldırları hizasında, küçük yuvarlak bir buhar deliği bulunmaktadır. Tanrıçanın başı üzerinde biri ortada, ikisi yanlarda olmak üzere üç yumru vardır. Yoğun patina kaplı olan eserde bu gibi detayların ne olduğunu anlamak zordur. Ancak yumruların yeri dolayısıyla bunların bir saç işleniş şekli veya saçı süslemek için takılmış çiçekler, taç, vb. süsleme öğeleri olduğu açıktır. Eserde gözlerin sadece yeri belli, burun, küçük bir çıkıntı şeklindedir. Dudakların tamamen aşındığı eserde ağzın yeri burnun altındaki hafif izlerden anlaşılmaktadır. Çenesi aşınma nedeniyle hatlarını tam olarak vermemektedir. Dirsekten büküp zarif bir açıyla yukarı kaldırdığı kolları farklı yüksekliklerdedir. Bu duruşun sebebi, sırtına aldığı himationun uçlarını omuzları üzerine kaldırmasıdır. Sağ koluna göre daha aşağıda olan sol dirseği, yanında ona dönük vaziyette duran Eros’un başı üzerindedir. Vücut ağırlığı sol bacakta, sağ bacak dizden kırılıp yana ve öne atılmıştır. Bu bacağa, başı yere bakan ve kuyruğu ile Aphrodite’nin cinsel organını örtecek şekilde uzatılmış bir yunus balığı sarılmıştır. Üzerindeki patina tabakasının sonradan dökülmesi nedeniyle aşındığı gözlenen balığın sadece kaba hatları belli olmaktadır. Figürinin başı hafifçe sağa döndürülmüş, vücudun üst kısmı yukarı ve sağa uzattığı kolunu takip ederek sağa yönelirken, ağırlığı taşıyan sol bacakta kalça yana doğru çıkarılmıştır. Dizden kırılarak ileri atılan sağ bacak ise hafifçe sağa kaymıştır. Tüm bu zıtlıklar vücutta kolayca görülebilen bir ‘S’ hareketi oluşmasına neden olmuştur. Solda ona dönük vaziyette ayakta duran küçük Eros betimi ise Aphrodite’nin göbeği hizasına gelmektedir. Eserin genelini etkileyen aşınma ve patina Eros’u da etkilemiştir. Genel hatlarından anlaşıldığı üzere çıplak olan Eros küçük bir kaide üzerinde ayakta durmaktadır. Yüzündeki aşınmadan dolayı hiçbir uzvu belli olmamaktadır. Güçlükle izleyebildiğimiz sol kolu, kapalı şekilde vücudunun yanına düz bir şekilde aşağıya uzatılmıştır. Sırtında çıkıntı yapan kısımlar ise kanatları olmalıdır. Figürinin önüne göre daha yüzeysel işlenen arkasında ise buhar deliğinden başka bir ayrıntı yoktur. Sevilen bir konu olmasından dolayı birçok merkezde işlenen Aphrodite’nin yapıldığı yerin ve çağın modasına göre değişen pek çok tipi, saç işlenişi ve saç süslemeleri vardır. Fakat bu derece patina bağlamış figürinin saç modeli konusunda kesin bir yorum yapmak zordur. Arka tarafındaki büyükçe şişkinlikten saçların topuz yapıldığı anlaşılmaktadır, öndeki yumrular ise çiçekli saç bandı ya da saç süslemesi olabilir. Kat. No. 2’nin saç modeli; Louvre’da bulunan ve MÖ 1. yy sonuna tarihlenen bir Aphrodite Anadyomene (Mollard Besques, 1963: Pl.19 a-MYR36) figürinindeki; Livia Dönemi’nin (MÖ 58 - MS 29) saç modeli gibi, önde ortada çıkıntı yapacak şekilde toplanarak bir simon oluşturmuştur. Louvre Müzesi figürininde incelediğimiz örnekte olduğu gibi bir kumaş (Eser üzerindeki yoğun patinadan dolayı sırtında bir kumaş olup olmadığı anlaşılmamaktadır ancak sırtında kumaş olan örneklerle de benzerliği bulunduğu için Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nden Bir Grup Terrakotta 1301 Aphrodite Figürini kumaş olduğu anlaşılmasa da var olduğu düşünülmektedir.) ve Eros bulunmazken, Kat. No. 2’deki gibi cinsel organını örten bir yunus balığı vardır. Louvre örneği, Kat. No. 2’den vücut ağırlığının sağ bacakta olması ve kollarının duruşu açısından farklıdır. Sol eliyle ucundan tuttuğu örgü halindeki saçını omzu üzerine kaldırırken, sağ elini ileri uzatıp elinde ayna tutmaktadır. Duruşu ile bir ‘S’ hareketi yapan eserin başı hafifçe sağa yatık, omuzları karşıya bakarken, sağ kalçası belirgin bir şekilde yana çıkarılmış ve sol bacak öne atılıp dizden kırılarak hafifçe yana atılmıştır. Bizim eserimizin tersi yönünde aynı duruşu tekrarlayan bu esere göre Kat. No. 2’deki ‘S’ hareketi, daha doğaldır. Yunus balığı ise Kocaeli Müzesi örneği ile aynı yönde ve aynı şekilde Afrodite’nin cinsel organını örtmektedir. Louvre örneği de dikdörtgen bir kaide üzerindedir ancak bu kaide, Kat. No. 2’ye oranla daha alçak ve basittir. Louvre’da sergilenen ve benzer şekilde işlenen yunus balıklı Aphrodite figürini ( Mollard Besques: 1963: Pl.19-d-LY1554) saçlarını tutan kollarının kaldırılış biçimi ile Kocaeli örneğine daha yakın bir duruş sergilemektedir. Kat. No. 2 gibi sırtında bir kumaş bulunup bunun uçlarını kaldırır şekilde betimlenmiş figürinler de vardır. Çeşitli merkezlerde bulunan ve farklı müzelerde sergilenen aynı tipin farklı örneklerini inceleyen Winter’in tipoloji ile ilgili eserinde saçları yerine sırtındaki kumaşı kaldıran Aphrodite figürinleri de vardır (Winter, 1903: Taf. 210, Fig. 1, 2). Sözü edilen bu örneklerde de aynı Kocaeli örneğinde olduğu gibi yunus balığı görülmektedir. Paris Louvre Müzesi’nde sergilenen 1 numaralı örneğin vücut hatları bizim eserimize daha yakındır. 2 numaralı örneğin yunus balığı Kat. No. 2 ile aynı yerdedir fakat balığın işlenişi pek başarılı değildir. Yine Winter’in incelediği Kıbrıs’tan çıkarılmış figürinlerden birinde (Winter, 1903: Taf. 211, Fig. 6). ise hem yunus balığı hem de Eros vardır. Eserimizdeki gibi ağırlığın sol bacakta olduğu örnekte Kat. No. 2 gibi vücudunun dolgun bir işlenişe sahip olmasıyla dikkati çeker. Bizim örneğimizden daha küçük boyda ve her iki yanda işlenen Eroslardan soldaki bir istiridye tutarken, sağdakinin üzerinde iki daireden oluşan bir kalkan vardır. Yunus balığının başı ise, Aphrodite’nin bacaklarının arkasından geçirilerek kaidenin sol köşesi üzerine işlenmiştir. Kuyruğu Kat No. 2’de olduğu gibi Aphrodite’nin önündedir. Tiberius Dönemi’ne tarihlenen, Myrina’da ele geçmiş bir başka eserde (Leyenaar Plaisier, 1979: Pl. 94, Fig. 673) Aphrodite sol eliyle himation tutarken sağ bacağı üzerinde yine yunus balığı vardır. İyi korunmuş eserin geneline bakıldığında Kocaeli Müzesi örneğinden biraz geç olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu örnekler ışığında Kat No. 2’nin yerel özellikler gösteren bir Aphrodite Anadyomene figürini olma olasılığının oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu tipi yansıtan figürinlerin özelliklerine ve bizim eserimiz ile olan benzerliklerine bakıldığında Kat. No. 2’nin MÖ 1. yüzyıl sonlarında yapıldığını söyleyebiliriz. Bu grupta incelediğimiz bir diğer eser de Kat. No 3’tür (Lev. 1 Res. 3). Aşınmadan dolayı yüz hatları ve kumaş kıvrımları silik bir görünüme sahip olan eserin alt yarısı kırık ve eksiktir. Göbeğin altından başlayıp bacaklarda genişleyen eksik kısımlar alçı ile tamamlanmıştır. Hafif sağa yatık başı üzerinde küçük bir taç bulunmaktadır. Saçları arkada topuz yapılırken önde, dar omuzlar üzerinde birer bukle bırakıldığı gözlenmektedir. Küçük uzun yüzünde silik gözler, düz uzun burun, küçük kapalı bir ağız, Zerrin AYDIN TAVUKÇU A T A S O B E D 1302 Sinem COŞKUN 2018 22(2): 1297-1311 sivri çene başın uzuvlarını oluştururken, baş ince uzun bir boyunla sonlanmaktadır. Kat. No. 3’ün üzerindeki giysi, sağ omuzundan düşürülerek göbeğinden yukarısını açıkta bırakmıştır. Kumaş kıvrımlarının, sağ yanından başlayıp göbeğin altından geçerek yukarıda sol omuzdan ve kolundan sarkıtılmış olduğu görülmektedir. Çıplak olan üst gövdesi üzerinde küçük göğüsleri aşınmadan dolayı iyice silikleşmiş, göbek hafifçe belli edilmiştir. Sağ kolu öndeki kumaş tomarını tutarken sol kolu dirsekten bükülüp ileri uzatılmış ve yukarı çevirdiği elinde bir cisim tutmaktadır. Aşınmadan dolayı tam belli olmamakla birlikte boyutları ve genel şekli ile bu bir elma olmalıdır. Sağ kalçanın hafif yana çıkık olması gövdenin sola yönelmesi, başın ise sağa yatık verilmesiyle eserin duruşuyla bir ‘S’ hareketi yaptığı anlaşılmaktadır. Yarı çıplak oluşu, başındaki tacı, elinde tuttuğu elma ile bu eser Aphrodite’yi betimliyor olmalıdır. Bu tipi yansıtan pek çok büyük heykeltıraşlık eseri bulunmaktadır. Dayanmış/yaslanmış kadın figürleri Mustafa Koçak’ın eserinde ayrıntılı bir şeklide incelenmiştir (Koçak, 2013: 1-244). İncelenen bu heykeller arasında sağ elini bizim eserimizde olduğu gibi belinden geçen giysi tomarına koyan örnekler de bulunmaktadır (Koçak, 2013: Tafel 28, L3.3 Delos). Schoch’un incelediği eserler arasında yoğun şekilde patina kaplı Neapolis’te bulunan ve Geç Hellenistik Dönem’e tarihlenen bir heykelin (Schoch, 2009: Tafel 13, Kat. A31) sol yanında küçük bir figür yer almaktadır ve sol kol bu figürün üzerine konulmuştur. Figürinlerde de bu şekilde küçük figürlere ya da sütunlara dayanan örnekler çoktur (Mollard Besques, 1963: Pl. 27, 28). Diphilos Atölyesinin işaretini taşıyan bu figürinler arasında eserimize en çok benzeyenlerden biri MS 1. yy.’a tarihlenen Myrina 935’tir (Mollard Besques, 1963: Pl. 27, Fig. f). Bizim eserimizdeki gibi küçük bir yüz, uzun boyun ve dar omuzlarında birer saç buklesinin görüldüğü Myrina örneğinin belini sararak alt gövdesini örten kumaş, aynı Kat. No. 3’de olduğu gibi üst gövdeyi açıkta bırakmaktadır. Başında bizimki gibi bir taç yoktur fakat aynı bölgeden çıkmış daha erken tarihli stephaneli figürinler de vardır. MÖ 2. yy. ortalarına tarihlenen Myrina 931 (Mollard Besques, 1963: Pl. 29, Fig. g) Kocaeli Müzesi örneğindeki gibi bir duruşa sahip olmakla birlikte, sol kolunu bir kaide üzerinde duran küçük bir kadın figürüne (hizmetçi?) dayamaktadır. Bizim eserimizde böyle kadın figürlü bir destek olduğuna dair bir iz yoktur. Ancak Kat. No. 3 ile benzerlik gösteren eserlerde genellikle destek aldıkları sade bir sütun, ityuphallik (Tavukçu, 1999: Lev. 11, Kat. No. 44) halde Hermes ya da Myrina 931’deki gibi küçük boyutlu figürler de yer almaktadır. Bu sebeple bizim eserimizde de bu eserlerde olduğu gibi dayandığı sade bir destek olabilir. Kat. No. 3’e özellikle yüz, uzun boyun, ince gövde yapısı ve duruşuyla benzeyen Myrina 935 örneğinde de elma tutan sol kolun altında, dirseğini dayadığı bir sütun bulunmaktadır. Kat. No. 3’de eksik ve fazla aşınmış olan bu kısımdaki izlerden sol kolun altında epey bir kumaş biriktiği ve eğer kol bir desteğe dayanıyorsa bunun kumaşlar altında kaldığı düşünülmektedir. Bu sebeple eğer böyle bir destek varsa bunun Winter’in incelediği pek çok örnekte (Winter, 1903: Taf. 94-102) ve Myrina’dakilerde olduğu gibi bir sütun olma olasılığı daha yüksektir. Eğer figürlü bir destek olsaydı kumaşın mutlaka bunu gösterecek şekilde olması gerekirdi. Sözü edilen Myrina örneklerinin sağ kolu, bizimkinden farklıdır. Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nden Bir Grup Terrakotta 1303 Aphrodite Figürini Winter’in incelediği, Ermitage Müzesi’nden bir figürin (Winter, 1903: Taf. 94, Fig. 3) sağ kolunun duruş şekliyle de bizim eserimizle ortak yönler taşımaktadır. Vücut ağırlığının sol bacakta olduğu eser ileri uzatılmış sol elinde bir elma tutarken, sağ el tıpkı Kat. No. 3’deki gibi gövdeyi ortadan sarmal bir kuşak gibi sararak geçen kumaş parçası üzerindedir. Louvre’daki MYR 631 (Mollard Besques, 1963: Pl. 31, Fig. a) numaralı bir başka eser, örneğimizdeki gibi başında bir stephane taşımaktadır. Saçları Kocaeli örneğindeki gibi arkada topuz yapılırken, önden omuzları üzerine birer bukle bırakılmıştır. Yüzü uzun ve küçük, boynu da aynı Kat. No. 3’de görüldüğü gibi uzundur. MÖ 1. yy’ın 2. yarısına tarihlenen bu eser saç yapısı, stephanesi, uzun boynu açısından karşılaştırdığımız eserler arasında yüz yapısı ile bizim eserimize en çok benzeyendir. Ancak Kat. No 3’de görülen yoğun aşınma yapım-pişirme kalitesinin düşüklüğüne işaret etmektedir. Roma Dönemi’nde kırılması endişesiyle uzuvlar giderek gövdeye bitişik yapılarak figürin yapımında basitleşmeye gidilmiştir. Kat No 3’ün sağ kolunun gövdeye bitişik işlenmesi bu sebeple olmalıdır. Bu özensiz işçiliği ile Kat. No 3’ün Myrina örneğinden biraz geç bir tarihe, MÖ 1. yy sonları- MS 1. yy başlarına ait olduğu düşünülmektedir. Giyimli Aphrodite (= Venüs) figürleri arasında en sevilen tip olan (Higgins, 1967: 115, Pl. 54B; Aydın Tavukçu, 2007: 49) Venüs Genetrix, “Bahçelerde Aphrodite”, MÖ 5. yy.’ın sonlarında Alkamenes tarafından yapılan bir heykeldir ( Otto, 1950: 168, Lev. 60, Res. 4; Fuchs, 1969: 209, Res. 22; Aydın Tavukçu: 2007, 49, Lev. 28, Res. 72). Augustus Klasizmine dönüş (Tavukçu, 1999: 78; Aydın Tavukçu, 2007: 49) amacıyla Roma Çağı’nda da özellikle de Julius Claudiuslar Dönemi’nde “Aphrodite Frejus” adıyla kullanım görmüştür (Burr, 1934: 11, Fig. 10; Higgins, 1967: 115, Pl. 54B; Leyenaar Plaisier, 1979: 254, 412, 413, Pl. 93, 670, Pl. 148, Res, 1143; Tavukçu, 1999: 77; Boardman, 2013, Res. 197). Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nde korunan Kat. No. 4, dirsekten büküp yukarı kaldırdığı sağ eliyle, sol göğsünü açıkta bırakan çapraz giydiği khitonun sırtından gelen ucunu sağ omzu üzerine kaldırmış haldeki karakteristik duruşuyla Venüs Genetrix heykelinin terrakotta kopyalarından biridir (Lev. 1 Res. 4). Kat. No. 4, esinlendiği büyük heykeltıraşlık eserleri gibi yüksek dikdörtgen bir kaide üzerindedir. Kaidesinin ön yüzünde halat deseni ile çerçeve içine alınmış bir kabartma bulunmaktadır. Aşınmadan dolayı ayrıntıları seçilemeyen bu kabartma şeklinin; genel olarak bir balığı andırdığı ve Aphrodite ile sık sık yan yana işlenmesi sebebiyle yunus balığı olabileceği düşünülmektedir (Müze eser fişindeki fotoğrafa baktığımızda bu kabartının balık olduğu yönündeki düşüncelerimiz artmıştır. Eser müzeye geldiği 1965 yılına göre daha fazla aşınmıştır.). Balığın kafası sağ alt köşeye bakarken, kuyruk kısmı da çapraz gelecek şekilde halat desenli çerçevenin sol üst köşesinde son bulur. Oldukça yüksek olan bu altlıkla benzer yükseklikte örnekler vardır. Kaidelerdeki bu yükselme Geç Hellenistik Dönem’den itibaren Batı Anadolu merkezli örneğin Priene, Myrina, Pergamon, Patara ve Troia gibi merkezlerin figürinlerinde görülmektedir ( Buur, 1934: 20; Işın, 2007:15; Aydın Tavukçu, 2007: 40; Kaplan, 2009: 163.). Smyrna’dan ele geçmiş MS 65-85 tarih aralığına verilen bir Venüs Genetrix (Leyenaar Plaisier, 1979: Pl. 47, 275) heykelciği de tıpkı bizim eserimiz gibi yüksek bir kaide üzerinde betimlenmiştir. Fakat kaide, bizim eserimizdeki gibi işlemeli değildir. Eserin giysisi çıplak olan sol Zerrin AYDIN TAVUKÇU A T A S O B E D 1304 Sinem COŞKUN 2018 22(2): 1297-1311 koltuk altından aşağı ayak bileğine inerken, vücudu arkadan saran bu kumaşın diğer ucunu, Aphrodite sağ omzu üzerine kaldırdığı eliyle tutar şekilde işlenmiştir. Kat. No. 4 ise sol göğsünü açıkta bırakacak şekilde işlenen khitonu ile Aphrodite figürinlerinde çıplaklığa gidişin ilk aşamasını oluşturmaktadır (Kaplan, 2009: 54) . Önü kabartmalı yüksek kaidesi üzerinde ayakta işlenen Kat No. 4’ün vücut ağırlığı sabit olan sol bacağa verilirken, sağ bacak ise hafifçe yana açılmış ve ayak geriye atılarak parmak ucuyla yere dokunur tarzda işlenmiştir. Bu hareketle diz ön plana çıkartılarak figürinin geneline bir hareket getirilmiştir. Bacaklar arasında oluşan boşluğu giysi kıvrımları doldurmaktadır ki bu doğal işleniş Venüs Genetrix tipinde esastır. Geleneksel tipi yansıtan heykellerde (Charbonneaux, 1942: Fig. 18) ve figürinlerde (Winter, 1903: II, 221; Mollard Besques, 1963: Pl. 12-13-14; Higgins, 1967: Lev. 54B) Aphrodite’nin bel hizasına kaldırdığı eli, yukarı dönüktür ve bir elma tutar. Sol elde elma tutulması geleneğinde ise bizim eserimiz benzerlerinden farklılık göstermektedir. Örneğimizde aşınmadan dolayı tam anlaşılmamakla birlikte dirsekten kıvrılarak belinin hizasına kaldırdığı sol eli yere dönüktür ve aşınma sebebiyle güçlükle seçilen kıvrımlardan ve elinin doğal olmayan kalınlığından anlaşıldığı üzere sol omuzdan aşağı inen kumaş bu kola sarılmıştır. Geleneğe uyarak bir elma tutuyorsa bile bu belli değildir. Smintheion’dan (Strabon, 2012: XIII.1, 134) çıkarılmış Öztepe’nin MÖ 1. yy. ortalarına verdiği bir Venüs Genetrix figürininin ( Öztepe, 1991: Çizim 6-7) sol kolunun duruşu Kat. No. 4’teki gibi genel işlenişten farklıdır. Bu eserde kol dirsekten kıvrılmamış ve kalça hizasındaki elinde bir elma tuttuğu görülmektedir. Bizim eserimizin de bu şekilde bir elma tutuyor olması ihtimal dahilindedir. Aphrodite’nin farklı bir örneğini Thymbra’da (Strabon, 2012: XIII.1, 121) görmekteyiz. Kaplan’ın gördüğü Klasik özelliklerden dolayı MÖ 1 yy.’a verdiği Aphrodite (Winter, 1903: II, 214, 1; Kaplan, 2009, Kat. No. 31, 54-55, Lev. 9.) , aşağı doğru serbestçe bıraktığı sol elinde bir patera (Saltuk, 1990: 137) tutmaktadır. Kare bir altlık üzerinde ayakta betimlenen Aphrodite, sol göğsünü açıkta bırakan kıyafetinin arkadan gelen ucunu sağ eliyle omzu üzerinde tutmaktadır. Sağ ayağını hafifçe yana açması sonucu bacakları arasında oluşan boşluğa giysinin kıvrımları dolmuştur. Kıvrımlar, giysinin üzerine yapıştığını vurgular şekilde, kalçaları üzerinden birbirine paralel yatay yönlü yaylar çizerek arkadan gelip bacakları arasında işlenmiştir. Bizim eserimizde de izlerden anlaşıldığı kadarıyla kıvrımlar aynı şekilde bacakların arasını doldurmaktadır. Thymbra örneğinin saçları alından ikiye ayrılarak topuz yapılırken, Kat. No. 4’ün yüzeyinde oluşan aşınmadan dolayı saç şekli tam olarak belli olmamaktadır. Fakat yüzünü çevreleyerek başın arkasına giden kabartılar ve başın arkasında görülen büyük şişkinlikten saçların arkada topuz olarak işlendiği anlaşılmaktadır. Tüm bu benzerliklere rağmen yüzlere bakıldığında Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’ndeki örneğin yüzü, boynu ve vücut oranları Thymbra örneğininkine göre daha ince ve uzundur. Yozlaşmış anatomik yapısı ve yüksek, kabartmalı altlığından dolayı Thymbra’da bulunan örneğe göre biraz daha geç bir dönemden olmalıdır. MS 1. yy.’ın ortalarına tarihlenen Danish National Museum’da (Rijksmuseum van Oudheden) sergilenen bir Venüs Genetrix figürini de (Leyenaar Plaisier, 1979: Fig. Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nden Bir Grup Terrakotta 1305 Aphrodite Figürini 1142) bizim eserimiz de olduğu gibi sol kolu dirsekten kıvrılarak yukarı kaldırılmamış, kumaşa sarılı sol eli, yanda kolunu saran kumaşları tutar şekilde verilmiştir. Dikdörtgen sade bir kaide üzerinde ayakta verilen eserde vücut ağırlığı sabit olan sol bacakta iken sağ bacak dizden kıvrılıp zarifçe yana açılmış, bu hareketin etkisiyle solda kalça dışa çıkık olarak işlenmiştir. Bizim eserimize göre daha hareketli verilen bu eser, Kat. No 4 ile aynı tiptedir. Aydın Tavukçu’nun MS 1. yy’ın ilk yarısına tarihlediği Parion buluntusu olan Venüs Genetrix figürini de (Aydın Tavukçu, 2007: Lev. 28, Res. 72) bizimki gibi dikdörtgen bir kaide üzerinde betimlenmiştir. Vücut ağırlığı Kat. No. 4’teki gibi sol bacaktadır. Sağ bacak ise eski geleneği sürdürür şekilde dizden kıvrılıp yana atılmış, ayak parmak uçlarıyla yere dokunarak topuk içeri çekilmiş ve bu hareketiyle diz ön plana çıkartılmıştır. Aynı duruş Kat. No. 4’te de görülmektedir. Parion örneğinin sağ kolu bizim örneğimizde olduğu gibi khitonunu omzu üzerinde kaldırırken sol kolu Kocaeli örneğinden farklı olarak geleneksel şekilde, dirsekten bükülerek kolu öne uzatılmış, yukarı dönük avucunda ise bir elma tutmaktadır. Yaptığı hareketlerden dolayı kumaş kıvrımlarının gerçekçi bir biçimde vücudunu sardığı görülmektedir. Bizim eserimizdeki yoğun aşınmaya rağmen kalan izlerden benzer şekilde kıvrımların vücudu sardığı görülmektedir. Louvre Müzesi’nde sergilenen Myrina’da bulunan bir başka terrakotta figürin de (Mollard Besques, 1963: Pl. 13, b) bizim ki gibi yüksek dikdörtgen bir kaide üzerinde durmaktadır. Venüs Genetrix figürinin yüz hatları ve boynu, Kat. No. 4 ile ortak özellikler taşımaktadır. Ortadan ayrılarak arkada toplanan saçları omuzlarına bukleler halinde dökülmektedir. Üzerine yapışan giysisini geleneksel şekilde yukarı kaldıran figürinin yaptığı bu hareket dolayısıyla oluşan kıvrımlar, üst üste toplanarak doğal bir görünüm kazanmıştır. Kat No. 4’ün benzer şekilde kaldırdığı sol kolundan sarkan kıvrımlar aşınmadan dolayı çok net olmamakla beraber, Myrina örneği gibi bir görünüm sunduğu anlaşılmaktadır. Ancak Kat. No. 4’te betimlenen kumaş daha kalın olduğu için kıvrımlar daha kaba bir görünüme sebep olmaktadır. Myrina’da ele geçmiş ve bugün Danish National Museum’da sergilenen bir başka eser (Leyenaar Plaisier, 1979: Pl. 93, 670) Kat. No. 4 ile oldukça benzer özellikler taşımaktadır. Kocaeli Müzesi örneği ile benzer yükseklikte dikdörtgen bir kaide üzerinde betimlenen Myrina örneğinin ortadan ikiye ayrılan saçları Kat. No. 4’te olduğu gibi arkada topuz yapılmıştır. Uzun bir boynu olan eserin yüzü, bizim eserimizden daha etlidir. Kulaklarında Kat. No 4 ile benzer yuvarlak küpeler vardır. Tek göğsünü açıkta bırakan khitonunun kıvrımları bacakları arasında toplanmış, sol eli bel hizasında kaldırılıp ileri uzatılmışken, sağ eli arkadan gelen himationun ucunu omzu üzerinde tutmaktadır. Bu koldan sarkan kıvrımlar aynı şekilde Kat. No. 4’te de görülmektedir. Tüm bu benzerlikler göz önüne alındığında Kat. No. 4’ün, Danish National Museum örneği gibi MS 1. yy.’a tarihlenmesi gerektiğini söyleyebiliriz. III. Sonuç Satın alma yoluyla İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne kazandırılan pişmiş topraktan yapılmış Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’yi betimleyen bu figürinler şu anda Kocaeli Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi Zerrin AYDIN TAVUKÇU A T A S O B E D 1306 Sinem COŞKUN 2018 22(2): 1297-1311 vitrinlerinde sergilenmektedir. Anadolu’nun önemli merkezlerinde benzerlerine rastlanan, buluntu yerleri tam olarak tespit edilemeyen eserlerin yerel atölyelerde şekillendirildiği düşünülmektedir. Büyük heykeltıraşlık eserlerinden esinlenerek yapılan bu figürinler kataloglar ve diğer yayınlar yardımıyla stil kritiği yöntemiyle incelenmiş, kendi içerisinde kronolojik bir şekilde düzenlenmiş ve MÖ 2. - MS 1. yüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir. Ellerindeki ucuz malzeme ile kolaylıkla şekillendirilebilen kil sayesinde, üç değişik Aphrodite tipini konu alan bu çalışmada antik çağ koroplastlarının ünlü heykeltıraşlardan hiç de geri kalmadığı bir kez daha açığa çıkmıştır. Kaynaklar Aydın Tavukçu, Z. (2007). Parion Nekropolü 2005 Yılı Buluntuları, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum. Bieber, M. (1967). The Sculpture of Hellenistik Age, Columbia University Press, Newyork. Boardman, J. (2014).Yunan Heykeli- Geç Klasik Dönem ve Koloniler ile Denizaşırı Yerlerdeki Heykeltıraşlık, (1. Basım), Homer Kitabevi, İstanbul. Boardman, J. (2013). Yunan Heykeli Klasik Dönem, Homer Kitabevi, İstanbul. Burr, D. (1934).Terra-Cottas From Myrina in the Museum Of Fine Arts, Boston, Adolf Holzhausens Nachfolger, Vienna. Can, Ş. (1994). Klasik Yunan Mitolojisi, İnkılap Kitabevi, İstanbul. Carvalho de Magalhaes, R. ( 2007). Antikçağ’dan Günümüze, Sanatta mitoloji, Alfa Yayıncılık, İstanbul. Charbonneaux, J. (1942). La Sculpture Grecque Classique, La Guide Du Livre Lausanne, Paris. Erhat, A. (1984). Mtoloji sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul. Fuchs, W. (1969). Die Sculptur der Griechen, Hirmer Verlag, Germany. Günay, H. (2009). Kocaeli Müzesi’ndeki Bizans Devri Mimari Plastikleri, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya. Graves, R. (2010). Yunan Mitleri, Say Yayınları, İstanbul. Grimal, P. (1997). Mitoloji Sözlüğü Yunan ve Roma, Sosyal Yayınlar, İstanbul. Hesiodos. (2014). Theogonia. (Çev. Furkan Akderin). Say Yayınları, İstanbul. Higgins, R. A. (1967). Greek Terracottas, Butler&Taner Ltd., Frome and London. Homeros. İlyada. (1993.). (Çev. Azra Erhat, A. Kadir). Can Yayınları, İstanbul.
Description: