Cemal Kafadar Kim var imiş biz burada yoğ iken Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun Metis Yayınları İpek Sokak 5, 34433 Beyoğlu, İstanbul Tel: 212 2454696 Faks: 212 2454519 e-posta: [email protected] www.metiskitap.com Kim var imiş biz burada yoğ iken Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun Cemal Kafadar © Cemal Kafadar, 2009 © Metis Yayınları, 2009 Birinci Basım: Ekim 2009 Yayıma Hazırlayan: Tuncay Birkan, Kapak Tasarımı: Emine Bora Kapak Resmi ve Vinyetler: Murat Morova, “Menâzir-i Mensiyye”, 2007 Dizgi ve Baskı Öncesi Hazırlık: Metis Yayıncılık Ltd. Baskı ve Cilt: Yaylacık Matbaacılık Ltd. Fatih Sanayi Sitesi No. 12/197-203 Topkapı, İstanbul Tel: 212 5678003 ISBN-13: 978-975-342-706-7 Cemal Kafadar Kim var imiş biz burada yoğ iken Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun Cemal Kafadar, halen Harvard Üniversitesi Ortadoğu Tarihi Bölümü'nde öğretim üyesi. Between Two Worlds: The Construction of the Ottoman State (İki Dünya Âresinde) adlı OsmanlI'nın kuruluş düzenini anlattığı 1995 tarihli bir kitabı bulunmaktadır. Teşekkürler ve Yayın Bilgileri 1986-94 ARASINDA ayrı yerlerde ve dillerde (üçü İngilizce biri Türkçe) yayımladığım bu yazıların bir bütün oluşturabileceğini gören ve bir kitapta toplanmasını öneren, dostum Fatih Özgüven oldu, kendisine minnettarım. Ayrıca İngilizce metinlerin Türkçeye aktarılmasına ve giriş yazısına emek verdiği, ve benim kaplumbağa yavaşlığında çalışmama tahammül ettiği için kendimi talihli addediyorum. Kitap kapağında “çeviren”, hatta “çekip çeviren” başlığıyla Fatih Özgüven adı çıkmamışsa, bu onun cömertliğindendir. Yok olmaya yüz tutan canlı türlerinden editörleri yaşatmakta ısrarlı olduğu için Metis Yayınları’na, özellikle Tuncay Birkan’a ve Müge Sökmen'e ne kadar teşekkür etsem azdır. Ressam Murat Morova, “Menâzır-i Mensiyye (Unutulmuş Manzaralar)” isimli nefis panosundan kapak resmi yapmam konusunda son derece eliaçık davranarak sanat ehlinin hâlâ fütüvvet ehli olabildiğini gösterdi; kendisine müteşekkirim. Dipnotlar ve tashihlerde yardımlarını esirgemeyen meslektaşlarım İklil Erefe, Himmet Taşkömür ve Ekin Tuşalp'a da teşekkürlerimi sunarak makalelerin yayın bilgilerini bu kitaptaki sırasıyla veriyorum: “On the Purity and Corruption of the Janissaries”, Turkish Studies Association Bulletin 15 (1991): 273-80, Aynı yıl Princeton Üniversitesi’nde Michael Cook'un düzenlediği bir seminer için hazırlayıp sunduğum ve Yeniçerilerle ilgili çalışmalarımın çok daha geniş bir panoramasını veren tebliğ, Norman Itzkovvitz için hazırlanan bir armağan içinde (armağanın editörlüğünü yapan Baki Tezcan'ın ısrarı ve sabrı sayesinde) yayımlandı: “Janissaries and Other Riffraff of Ottoman İstanbul: Rebels Without a Cause?”, International Journal of Turkish Studies, 13 (2007). Ayrıca bkz. Cemal Kafadar, “Yeniçeriler”, Tarih Vakfı İstanbul Ansiklopedisi. “Şelf and Others: The Diary of a Dervish in Seventeenth- Century İstanbul and First Person Narratives in Classical Ottoman Literatüre”, Studia Islamica 69 (1989): 121-50. “A Death in Venice (1575): Anatolian Müslim Merchants Trading in the Serenissima”, Journal of Turkish Studies 9 (1986) [=Raiyyet Rüsûmu: Halil Inalcık'a Armağan, haz. Şinasi Tekin], s. 191-218. Doktorasını bitirmemiş bir öğrenciye güvenerek bu makaleyi İnalcık armağanı için yazmamı öneren rahmetli hocam Şinasi Tekin'i hürmetle anarım. Makalede ele aldığım belge, Latin harfli çevrimyazı ile birlikte Mahmut Şakiroğlu tarafından yayımlandı: “Venedik Arşivi ve Kitaplıklarından Türk Tarih ve Kültürüne Ait Kayıtlar II”, Erdem 6 (1990): 454-62. “Mütereddit Bir Mutasavvıf: Üsküplü Asiye Hatun’un Rüya Defteri, 1641-43”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık 5 (1992): 168-222. O yıllarda saray kütüphanesinin, daha sonra da tüm sarayın, müdiresi olarak Topkapı Sarayı'nda canlı bir araştırma ve kültürel alışveriş ortamı yaratmak için büyük çabalar veren, bu arada yayımladığı yıllıkta benim çalışmama da yer ayıran Filiz Çağman'a şükranlarımı sunarım. Bu makalenin (bir sadeleştirme ile birlikte) kitap olarak yayımlanması ve daha geniş bir okur kitlesine ulaşması dostlarım Şenay Haznedaroğlu ve Raşit Çavaş sayesinde oldu: Oğlak Yayınları, 1994; burada tekrar yayımlamama izin verdikleri için teşekkür ederim. Sadeleştirme, yani Osmanlı Türkçesi ile yazılmış metinlerin günümüz Türkçesine çevirisi, konusunda hep ikircikli oldum. Ama eğer bu işe koyulmasaydım, Saffet Murat Tura'nın (bkz. “Şeyh ve Ayna”, Şeyh ve Arzu içinde, İstanbul: Metis, 2002) düşündürücü yorumlarını okumak gibi büyük bir zevkten mahrum kalmış olacaktık. Şu yalan dünyaya geldim geleli Tas tas içtim ağulan sağ iken Kahpe felek vermez benim muradım Viran oldum mor sümbüllü bağ iken Aradılar bir tenhada buldular Yaslandılar şıvgalarım kırdılar Yaz bahar ayında bir od verdiler Yandım gittim ala karlı dağ iken Farımaz da deli gönlüm farımaz Akar gözlerimin yaşı kurumaz Şimden geri benim hükmüm yürümez Azil oldum güzellere beğ iken Karac'oğlan der ki bakın olana Ömrümün yarısı gitti talana Sual eylen bizden evvel gelene Kim var imiş biz burada yoğ iken Karacaoğlan GİRİŞ KİM VAR İMİŞ BİZ BURADA YOĞ İKEN sorusunu neden hayatın acılarından dem vuran, “tas tas içtim ağuları sağ iken” diyerek başladığı bir şiirin sonunda sorar Karacaoğlan? Kâh âşık kâh düpedüz çapkın sesi ile tanıdığımız şiirlerinde pek görülmeyen, ya da açık edilmeyen bu felsefi-tarihi duyarlığı, neden kendisine kolayca yakıştıramadığımız efkârlı bir şiirin sonuna yerleştirir? Bu soru sizde bir merak uyandırmadıysa, hatta tarihçilerin bu tür sorularla uğraşmasını yadırgıyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye etmem, Burada bir araya getirdiğim dört denemede, on altı ve on yedinci yüzyıllar Osmanlı dünyasından oldukça mütevazı dört kişi ve onlarla ilgili bulduğum belgelerin ışığında peşine düştüğüm bazı sorular ele alınıyor: Babasından kalan arazi üzerindeki haklarını korumak için 1521'de divan-ı hümayuna başvuran Mustafa adlı Yeniçeri; 1660-64 arasında İstanbul'da günce tutan Seyyid Hasan adlı derviş; ticaret için gittiği Venedik'te 1575'te ölen Ayaşlı Hüseyin Çelebi; rüyalarını kaleme alarak şeyhine mektupla gönderen ve bu yolla irşad edilmeyi bekleyen Üsküplü Asiye Hatun. Yazıların her biri ampirik malzemeye, arşivlerde ve yazma kütüphanelerinde bulduğum kaynaklara dayanmakla birlikte, tarihçinin “uzak
Description: