ebook img

Kilisli Abdullah Efendi'de Kıyasın İşlenişi PDF

38 Pages·2015·0.27 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Kilisli Abdullah Efendi'de Kıyasın İşlenişi

∗ Kilisli Abdullah Efendi’de Kıyasın Đşlenişi ∗∗ Yrd. Doç. Dr. Halil ĐMAMOĞLUGĐL Atıf / ©- Đmamoğlugil, H. (2011). Kilisli Abdullah Efendi’de Kıyasın Đşlenişi, Çukurova Üniversi- tesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi 11 (2), 111-148. Özet- Bu çalışmada, Kilisli Abdullah Efendi’nin kıyas ile ilgili telif ettiği “Kitâbu’l-Mantık fi Tertîbi- l Akîse” ve “Zübdetü’l-Hâşiyeti’l-Cedîde” adlı eserlerine bağlı kalarak, onun kıyas konusundaki görüşlerini inceledik. Abdullah Efendi daha önceki Đslâm mantıkçılarına benzer bir tarifle kıyası tanımlamıştır. O, kıyasları, içerisinde bulundurduğu (ihtiva ettikleri) önermelerin sayısına göre “basit kıyaslar” ve “bileşik kıyaslar (mürekkep)” diye ikiye ayırmış, önermelerin çeşitlerine göre de iktirânî (kesin) ve istisnâi (seçmeli) kıyaslar diye bir ayırım daha yapmıştır. Mantıkçımız yüklemli kıyas şekillerinin her birinin netice (sonuç) vermesi için gerekli şartlara işaret eder. O, önce bu şartlarla birlikte her bir şeklin netice vermeyen darb(mod)larını, sonra da devamlı olarak netice veren darb(mod)larını sıralar. Đstisnâî kıyasları şekil itibarı ile dörde ayırır. Bu kıyasların netice vermesi için gerekli şartları sıralar ve tafsilatlı şekilde inceler. Anahtar sözcükler- Kıyas, yüklemli kıyas, şartlı kıyas, kıyas şekilleri, kıyas kuralları, şekillerin modları, basit kıyas, bileşik kıyas §§§ Giriş Asıl adı “Abdullah b. Abdurrahman el-Kilîsî el-Hanefî” olan Abdullah Efendi (m.1825-1885)1 Tanzimat döneminde yaşamış, mantık, kelâm, münâzara, nahiv ve kıraat ilmine dair eserler bırakmış önemli bir âlimimizdir. ∗ Bu makale, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Kilisli Abdullah Efendi’nin Kıyas Anla- yışı” adıyla 1999’da yaptığım yüksek lisans tezinden yararlanılarak hazırlanmıştır. ∗∗ Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Đnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü, e-posta: [email protected] Yrd. Doç. Dr. Halil ĐMAMOĞLUGĐL Mehmet Ali Aynî’nin değerlendirmesine göre, kendi asrında yaşamış mantık mü- elliflerinin hepsinden faik (üstün) olan Abdullah Efendi, ömrünü mantık tedrisatına harca- mıştır.2 Bu üstad, sadece nazariyattan (teoriden) ibaret kalarak hiçbir tatbikat görmeyen mantık nazariyelerinin (teorilerinin) tatbikata koyulması hususunda önemli gayretler sarfetmiştir.3 O zamanlara kadar mantığın yalnız Arapça lisanına münhasır ve mahsûs olması gibi meydana gelen garip fikirleri çürütmeye çalışmıştır.4 Kitaplarında bin yıllık misaller yerine yeni misaller irad etmiş5 ve dersleri sırasında yapılan kıyasların çoğunu Türkçe ibare ve ifade ile çeşitli konularda tertip ve uygulamada başarılı olmuştur. Böylece kıyas çeşitleriyle ilgili, kitaptan kitaba aktarılarak yıllarca devam eden sınırlı birkaç örnek dışında sanki başka konu ve başka örnek yokmuş gibi ortaya çıkan yanlış kanaati yıkmış, hangi dilde olursa olsun hiçbir sözün ve hiçbir metnin mantık dışında olamayacağına dair düşüncesini ispat etmiştir.6 Biz bu çalışmamızda, onun kıyas ile ilgili telif ettiği “Kitâbu’l-Mantık fi Tertîbi-l Akîse” ve “Zübdetü’l-Hâşiyeti’l-Cedîde” adlı eserlerine bağlı olarak, onun kıyas konusun- daki görüşlerini inceleyeceğiz. Kıyas Kıyas öncül adı verilen birden çok önermeyle, sonuç adı verilen bir önerme ara- sında mantıkça geçerli bir ilişki kurmaktır. Bir başka ifadeyle kıyas, verilmiş önermelere dayanarak zihnin onlardan, zorunlu olarak, bir sonuç çıkarma işlemidir. Aristoteles, kıyası şöyle tanımlamaktadır. “Kıyas bir sözdür ki kendisine, bazı şeylerin konulmasıyla, bu konulan şeylerden başka bir şey, sadece bunlar dolayısıyla zorunlu olarak çıkar”.7 1 Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, C. 1, s. 385; Bağdatlı Đsmail Paşa, Hediyyetü’l-Ârifîn, Esmâü’l-Müellifîn ve Âsâru’l-Musannifîn, C.1, s. 492. Ömer Rıza Kehhâle, Mu’cemu’l-Müelefîn,C. 6, s. 71. 2 M. Ali Aynî, “Türk Mantıkçıları”, Dârü’l-Fünûn Đlâhiyat Fakültesi Mecmuası, s. 61. 3 Bursalı Mehmet Tahir, a.g.e., s. 385. 4 Bursalı Mehmet Tahir, a.g.e., s. 385; Aynî, a.g.m., s. 61. 5 Aynî, a.g.m., s. 61. 6 Bursalı Mehmet Tahir, a.g.e., s. 385-386. 7 Aristo, Organon III, Birinci Analitikler, Çev: H. Ragıp Atademir, Đstanbul 1996, s. 5; krş. Organon V, Topikler, Çev. H. Ragıp Atademir, Đstanbul 1996, s. 3; Ayrıca bkz. H. Vehbi Eralp, “Leibniz’in Kıyas 112 Kilisli Abdullah Efendi’de Kıyasın Đşlenişi Aristoteles geleneğine bağlı Müslüman mantıkçılar ise “Kıyas önermelerden müellef bir sözdür ki, her ne zaman bunların doğruluğunu kabul edersen bundan doğrudan doğruya başka bir söz lâzım gelir”8 şeklinde tarif ederler. Abdullah Efendi de “kendini bil- mekten dolayı diğer bir şeyi bilmeyi gerektiren”9 şeklinde tarif edildiğini söyleyerek Đslam mantıkçılarının kıyas tanımını benimser. O’na göre “Kıyas, içinde mükerrer cüz bulunan iki mukaddimeye” 10 denir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere kıyas iki öncülden meydana gelir. Yani “kıyasta mükerrer cüz ile sonuçtan başka bir şey yoktur.11 Meselâ, Her cisim değişkendir, Her değişken sonradan olmadır. Đki öncülde tekrar eden mükerrer cüz “değişken”dir. Mükerrer cüz çıkarıldığında geriye kalan kısım, “Her cisim sonradan olmadır” sonuç olmaktadır. Mantıkçımıza göre kıyasın şeklî kısmı; iki öncül ve orta terim’in tekrarıdır. Tekrar olmadıkça iki önerme kıyas olmaz. Tekrar olursa delîl ve kıyastır.12 Daha önce ifade edildi- ği gibi, öncüllerde tekrar eden kısım çıkarılınca, kalan kısım aynen netice olur. Kıyasın bu iki parçası bilinince, neticeler de herhangi bir güçlük olmaksızın kolaylıkla bilinir. Abdullah Efendi’ye göre, kıyası meydana getiren kısımlarda bir hata bulunur ise kıyas netice vermez.13 Meselâ, Teorisi”, Felsefe Arkivi, C. II. S. 2, Đstanbul 1947, s. 66; W. David Ross, Aristoteles, çev., Ahmet Arslan, Đhsan Oktay Anar, Özcan (Yalçın) Kavasoğlu, Zerrin Kurtoğlu, Đstanbul 2002, s. 50. 8 Bkz. Ebherî, Keşfu’l-Hakâik, Đstanbul 1998, s. 121; Îsâğûcî, Vezirhânî Matbaası, Đstanbul h. 1287; s. 5; Urmevî, Metâliu’l-Envâr, Đstanbul 1277, s. 177; Kazvînî, er-Risâletü’ş-Şemsiyye, Kum tarihsiz, s. 138; et-Tahtânî, Levâmiu’l-Esrâr, Đstanbul 1277, s. 177-178; et-Tahtânî, Tahrîru’l-Kavâidi’l- Mantıkıyye, Kum tarihsiz, s. 138-139; Taftazânî, Tehzîbu’l-Mantık, Kahire tarihsiz, s. 120; Fenârî, Şerh-i Îsâğûcî, Matbaati Osmaniye 1309; s. 19-20; Gelenbevî, eş-Şerh alâ Îsâğûcî, Matbaati Sultani- ye 1283, s. 50; Kıyas Risâlesi, Đstanbul 1297, s. 3. 9 Abdullah Efendi, Kitâbu’l-Mantık fi Tertîbi’l-Akîse, s. 2; Zübdetü’l-Hâşiyeti’l-Cedîde, s. 30, 33, 47. Sonraki kısımlarda bu iki eser “Tertîbi’l-Akîse” ve “Zübdetü’l-Hâşiye” şeklinde kısaltılmış olarak zikre- dilecektir. 10 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 1. 11 Abdullah Efendi, a.g.e., s. 4. 12 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 2; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 34-35, 88. 13 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 2, 3; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 76. 113 Yrd. Doç. Dr. Halil ĐMAMOĞLUGĐL Boşanma nikâha bağlıdır, Nikâh ise kadının iznine bağlıdır, Boşanma kadının iznine bağlıdır. Şu mü’mindir, Her mü’min cennettedir, O kişi cennettedir. Allah birdir, Bir ikinin yarısıdır, Allah ikinin yarısıdır. Bu kıyasların öncülleri doğrudur. Fakat gerekli olan sonuç yanlıştır. Zira “lâzımın yanlış olması melzûmun da yanlış olmasını gerektirir” kâidesine göre “sonucun yanlış olması kıyasın da yanlış olmasını gerektirir”. Sonuç yanlış olup kıyasın doğru olması im- kânsızdır.14 Birinci örnekteki iki öncülden “Boşanma kadının iznine bağlıdır” sonucu çıkmıştır ki bu yanlıştır. Çünkü daha önce zikredildiği gibi sonuç yanlış olunca kıyasın da yanlış olduğuna hükmedilir. Đkinci örnekte küçük önermede bulunan “mü’min” yüklemi, “şu anda mü’min” ma- nasınadır. Büyük önermede bulunan “mü’min” ise “son nefeste” kaydıyla kayıtlanmıştır. “Kaydın değişmesi mukayyedin değişmesini gerektirir”15 zaruri kâidesine göre kaydın değişmesiyle mukayyed de değişmiştir. 14 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 3; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 76. 15 Bkz. Emiroğlu, Đbrahim, Mantık Yanlışları, Ankara 2004, s. 130 vd. 114 Kilisli Abdullah Efendi’de Kıyasın Đşlenişi Üçüncü örnekte ise kıyasın küçük önermesinde bulunan “birdir” yüklemi “ortağı yoktur” anlamındadır. Büyük önermede bulunan “bir” ise “adet olan bir” anlamındadır. Kaydın değişmesi nedeniyle orta terim şeklinde görünen mukayyed yani “bir” değişmiştir. Bu tür önermeler Abdullah Efendi’nin “kazaya-i mümtezice” (karışık-dağınık önermeler) adını verdiği birbiriyle ilişkisi olmayan müteferrik (farklı) önermelerdir. Bu öner- meler teknik anlamda kıyas değildirler. Zira netice verecek “sûri cüz”ün (orta terim) tekrarı yoktur.16 Kıyasın Bölümleri Kıyaslar ihtiva ettikleri önermelerin sayı ve türlerine göre çeşitli kısımlara ayrılır. Abdullah Efendi, önce şekil itibarı ile kıyasları iktirânî ve istisnâî olmak üzere iki kısma ayırır ve şöyle açıklar:17 Eğer tekrar eden cüz (orta terim) her iki öncülde netice ile beraber zikredilirse iktirânî kıyastır. Diğer bir ifade ile sadece netice, iki mukaddimenin (öncülün) her ikisinde de orta terimle zikredilirse iktirânîdir. Eğer orta terim öncüllerin birisinde netice ile beraber ve birinde yalnız zikredilirse istisnâî kıyastır. Diğer bir ifade ile netice hiç zikredilmezse istisnâîdir. Neticenin bulunduğu öncülün önce veya sonra zikredilmesi fark etmez. Ezan okunduysa namaz kılalım, Ezan okundu, Öyleyse namaz kılalım, gibi. Mantıkçımız iktirânî kıyas ile istisnâî kıyası ayırt etmek için kıyasın neticesine bakmak gerektiğini söyler. Yani kıyasın iktirânî ve istisnâî olmasında itibar ve ölçü netice- dir. Şöyle ki, sonuç, bir öncülün parçası olarak gelmeyip, bir kısmı bir mukaddimede ve bazısı diğer bir mukaddimede gelirse iktirânîdir. Sonuç, kıyasta aynen veya nakîzen (karşıt hali) bir öncülün parçası olarak gelirse istisnâîdir.18 16 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 3; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 76. 17 Bkz. Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 3-4; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 34. 18 Abdullah Efendi, Zübdetü’l-Hâşiye, s. 35, 114. 115 Yrd. Doç. Dr. Halil ĐMAMOĞLUGĐL Đktirânî kıyasta mükerrer cüz (orta terim) müfred (tek bir kelime) de olur, kaziyye (önerme) de olur.19 Meselâ, Eğer güneş doğmuş ise gündüz mevcuttur, Eğer gündüz mevcut ise yer (dünya) aydınlıktır, Eğer güneş doğmuş ise yer (dünya) aydınlıktır. Đstisnâî kıyasta ise mükerrer cüz daima önerme olmalıdır. Çünkü tanımda geçen “iki mukaddimenin birinde yalnız zikredilsin” demek, yalnız mukaddime olsun demektir. Müfredler (tek kelimeler) ise tek başına mukaddime olmaz.20 Đktirânî (Kesin) Kıyaslar Abdullah Efendi iktirânî kıyasta; gerek konu gerek yüklem olsun, sonucun konu- sunun içinde bulunduğu öncüle büyük önerme, sonucun yükleminin içinde bulunduğu öncüle küçük önerme adını verir. Diğer bir ifade ile matlûb ve sonucun konusu hangi ön- cülde bulunursa küçük önerme, matlûb ve sonucun yüklemi hangi öncülde bulunursa bü- yük önermedir.21 Mantıkçımız bu kıyasları iki kısma ayırmış ve şöyle açıklamıştır:22 1) Đki hamliyyeden23 (yüklemli önermeden) meydana gelen kıyaslar. Bunlara “iktirânî hamliyye” (yüklemli kesin kıyas) adı verilir. 2) Đki şartiyyeden24 (şartlı önermeden) yahut biri şartiyye (şartlı önerme), biri hamliyye (yüklemli önerme) olmak üzere karışık meydana gelen kıyaslar. Bunlara “iktirânî şarti” (şartlı kesin kıyas) adı verilir. 19 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 4-5. 20 Abdullah Efendi, a.g.e., s. 5. 21 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 4; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 36,118. 22 Bkz. Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 10, Zübdetü’l-Hâşiye, s. 35. 23 Hamliyye; mübtedâ ve haberden ve fiil ve fâilden meydana gelen önermelere denir. (Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 10; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 38, 87). 116 Kilisli Abdullah Efendi’de Kıyasın Đşlenişi Abdullah Efendi, biri şartlı, biri yüklemli olarak gelen şartlı iktirânî kıyaslarda; kü- çük önermenin şartlı, büyük önermenin yüklemli olması gerektiğini söyler.25 Yüklemli Đktirânî (Kesin) Kıyaslar Yüklemli iktirânî (kesin) kıyaslar gerek Đslam dünyasında ve gerekse batıda asıl üzerinde durulan kıyaslardır. Bu kıyaslar iktirânî kıyasların bir bölümüdür ve iki yüklemli önermeden meydana gelmektedir. Yüklemli önerme mübtedâ ve haberden,26 fiil ile fâilden meydana gelen önermelere denir. Mübtedâya ve fâile konu, habere ve fiile ise yüklem denir.27 Kıyas Şekilleri Đktirânî kıyaslar orta terimin öncüllerde bulunduğu yere göre şekillere ayrılır. Di- ğer bir ifade ile orta terimin öncüllerde konu veya yüklem olması kıyas şekillerini meydana getirir. Şöyle ki, orta terim, her iki öncülde konu, her iki öncülde yüklem veya öncüllerden birinde konu diğerinde yüklem olabilir. Bu durumda, bilindiği gibi orta terimin öncüllerde bulunduğu yere göre dört kıyas şekli meydana gelir. Bunlar da birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü şekil diye adlandırılır. Orta terimin hem büyük hem küçük önermede zikredilmesinin gerekli28 olduğunu söyleyen Abdullah Efendi’ye göre de iktirânî kıyasın dört şekli vardır. Birinci şekil: Orta terim olan delîlin küçük önermede yüklem, büyük önermede konu olmasıdır. Đkinci şekil: Orta terimi küçük önermede yüklem yapıp, neticenin konusunu konu ve büyük önermede de orta terimi yüklem yapıp, neticenin yüklemini kendine konu yap- maktır. 24 Şartiyye; şart ve cezâ gerektiren kelimelerin şartı ile cevâbından meydana gelen önermelere denir. (Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 10; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 38, 87.) 25 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 10. 26 Arapça’da isim cümlesi ve fiil cümlesi adı altında iki çeşit cümle vardır. Đsimle başlayan cümleye isim cümlesi, fiille başlayan cümleye fiil cümlesi denir. Đsim cümlesi iki isimden, fiil cümlesi ise fiil ile fâilden meydana gelir. Đsim cümlesinde birinci isme kendisiyle cümle başladığı için mübtedâ, ikinci isme de mübtedâdan söz ettiği yani, haber verdiği için haber denir. 27 Abdullah Efendi, Zübdetü’l-Hâşiye, s. 98. 28 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 5. 117 Yrd. Doç. Dr. Halil ĐMAMOĞLUGĐL Üçüncü şekil: Orta terim küçük ve büyük önermede konu yapıp küçük önermenin yüklemini neticenin yüklemi yapmaktır. Dördüncü şekil: Orta terimi küçük önermede konu yapıp, neticenin konusunu kendine yüklem ve orta terim büyük önermede yüklem yapıp neticenin yüklemini kendine konu yapmaktır. Şekillerin döndürülmesi Abdullah Efendi “bir şekilden diğerine geçmek yalnızca yer değiştirmekten ibaret- tir”29 diyerek ifade ettiği şekillerin birbirine döndürülmesini, birici şeklin diğer şekillere dö- nüşümünü örnek göstererek şöyle açıklar: “Birinci ve ikinci şeklin küçük önermeleri aynı olduğundan büyük önermesini aks, yani büyük önermenin konusunu yüklem, yüklemini konu yaparak ikinci şekil; birinci ve üçüncü şeklin büyük önermeleri aynı olduğundan küçük önermesini aks ile yani küçük önermenin konusunu yüklem, yüklemini konu yaparak üçüncü şekil; birinci ile dördüncü şekil arasında tam bir muhalefet bulunduğundan mukaddimelerini aks ile, yani hem büyük önermenin, hem de küçük önermenin konusunu yüklem, yüklemini konu yaparak dördüncü şekil olur”.30 Şöyle ki, birinci şekil, büyük önermesinin yer değiştirmesiyle ikinci şekle, küçük önermesinin yer değiştirmesiyle üçüncü şekle, öncüllerinin yer değiştirmesiyle dör- düncü şekle dönüştürülür. Dördüncü şekil ise, büyük önermesinin yer değiştirmesiyle üçüncü şekle, küçük önermesinin yer değiştirmesiyle ikinci şekle, öncüllerin yer değiştir- mesi ile ise birinci şekle dönüştürülür.31 Yüklemli Đktirânî (Kesin) Kıyasın Darb(Mod)ları Yüklemli iktirânî kıyaslar öncülleri olan önermelerin tümel-tikel ve olumlu-olumsuz olmasına göre darb(mod)lara ayrılır.32 Dört şekil kıyasın her birinin darp(mod)ları ve sonuç vermeleri için keyfiyet ve kemiyet yönünden bazı şartları vardır. 29 Abdullah Efendi, a.g.e., s. 9. 30 Abdullah Efendi, a.g.e., s. 9-10. 31 Abdullah Efendi, a.g.e., s. 10. 32 Öner, Necati, Klasik Mantık, Ankara 1991, s. 110; Bingöl, Abdülkuddûs, Gelenbevi’nin Mantık Anlayı- şı, Đstanbul 1993, s. 106; Emiroğlu, Đbrahim, Klasik Mantığa Giriş, Ankara 2004, s. 152. 118 Kilisli Abdullah Efendi’de Kıyasın Đşlenişi Birinci Şekil: Birinci şekil kıyaslarda küçük önerme olumlu, büyük önerme tümel olmalıdır. Kü- çük önermesi olumsuz, büyük önermesi tikel olursa netice vermez.33 Küçük önermenin olumlu olması nedeniyle sekiz darb, büyük önermenin tümel olması nedeniyle de dört darb düşer ve geriye muhtemel olan on altı darptan sadece dördü devamlı surette birinci şekle göre netice verici olarak kalır.34 Birinci darb; öncüllerin her ikisi de tümel olumlu olan kıyastır. Sonuç tümel olumlu bir önermedir. Đkinci darb; küçük önermesi tümel olumlu, büyük önermesi tümel olumsuz olan kıyastır. Sonuç tümel olumsuz bir önermedir. Üçüncü darb; küçük önermesi tikel olumlu, büyük önermesi tümel olumlu olan bir kıyastır. Sonuç tikel olumlu olan bir önermedir. Dördüncü darb; küçük önermesi tikel olumlu, büyük önermesi tümel olumsuz olan bir kıyastır. Sonuç tikel olumsuzdur. Đkinci Şekil: Đkinci şekilde büyük önerme tümel olumlu olmalı ve iki öncül farklı olmalıdır. Yani küçük önerme olumlu olur ise büyük önerme olumsuz, büyük önerme olumlu olur ise küçük önerme olumsuz olmalıdır. Diğer bir ifade ile iki öncülden biri olumsuz olmalıdır.35 Büyük önermenin tümel olumlu olması nedeniyle sekiz darb, iki öncülün farklı ol- ması nedeniyle dört darb sonuçsuz kalır ve ikinci şekilden muhtemel olan on altı çeşit darbtan sadece dördü netice verici olarak kalır.36 Birinci darb; küçük önermesi tümel olumlu, büyük önermesi tümel olumsuz olan kıyastır. Sonuç tümel olumsuz bir önermedir. 33 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 14; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 131. 34 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 14-15; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 131. 35 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 15; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 131. 36 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 15-16. 119 Yrd. Doç. Dr. Halil ĐMAMOĞLUGĐL Đkinci darb; küçük önermesi tümel olumsuz, büyük önermesi tümel olumlu olan kıyastır. Sonuç yine tümel olumsuz bir önermedir. Üçüncü darb; küçük önermesi tikel olumlu, büyük önermesi tümel olumsuz olan kıyastır. Sonuç tikel olumsuz bir önermedir. Dördüncü darb; küçük önermesi tikel olumsuz, büyük önermesi tümel olumlu olan kıyastır. Sonuç tikel olumsuz bir önermedir. Üçüncü Şekil: Üçüncü şekilde küçük önerme olumlu olmalı ve iki öncülden biri tümel olmalıdır. Đkisi tümel olsa da olur.37 Küçük önemenin olumlu olması sekiz ihtimali, iki öncülden birinin tümel olması iki muhtemel darbı, neticesiz bırakır ve geriye devamlı surette netice veren altı darb kalır.38 Birinci darb; öncüllerin her ikisi de tümel olumlu olan kıyastır. Sonuç tikel olumlu bir önermedir. Đkinci darb; büyük önermesi tümel olumsuz, küçük önermesi tümel olumlu olan kıyastır. Sonuç tikel olumsuz bir önermedir. Üçüncü darb; küçük önermesi tikel olumlu, büyük önermesi tümel olumlu olan kı- yastır. Sonuç tikel olumlu bir önermedir. Dördüncü darb; küçük önermesi tikel olumlu, büyük önermesi tümel olumsuz olan kıyastır. Sonuç tikel olumsuz bir önermedir. Beşinci darb; küçük önermesi tümel olumlu, büyük önermesi tikel olumlu olan kı- yastır. Sonuç tikel olumlu bir önermedir. Altıncı darb; küçük önermesi tümel olumlu, büyük önermesi tikel olumsuz olan kı- yastır. Sonuç tikel olumsuz bir önermedir. 37 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 16; Zübdetü’l-Hâşiye, s. 131. 38 Abdullah Efendi, Tertîbi’l-Akîse, s. 16-17. 120

Description:
faik (üstün) olan Abdullah Efendi, ömrünü mantık tedrisatına harca- Aristo, Organon III, Birinci Analitikler, Çev: H. Ragıp Atademir, Đstanbul 1996, s . Birinci şekil: Orta terim olan delîlin küçük önermede yüklem, büyük önermede.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.