Ahmet Ümit KAR KOKUSU Birinci bölüm İki gündür aralıksız yağan kar akşam üzeri durdu. Moskova'nın gri silueti geceyle birlikte mavi bir ayaza büründü. Kenti çevreleyen birbirinin aynı apartmanlardan merkezdeki yüzyıllık görkemli taş yapılara, devlet binalarının kızıl yıldızlı kulelerinden ünlü katedrallerin altın kubbelerine kadar, camdan bir gecenin içine gömülen bu yaşlı kent, pusulasını yitirmiş, nereye gittiğini bilmeyen buzdan bir gemiye benziyordu. Moskova'nın kuzeybatısındaki Kurkino köyünde, yabancı ülkelerden gelen öğrencilerin kaldığı sitenin nöbetçi kulübesinde, her zamanki görevlinin yerinde Viktor ile Nikolay oturuyordu. Kardan yansıyan ışık kulübenin camlarına vuruyor, sigara içmekte olan adamların yüzünü mavi bir aydınlığa boğuyordu. Nikolay, kadranı neredeyse bileğinin üstünü tümüyle kaplayan saatine bakarak söylendi: "On buçuğa geliyor. Bu saatten sonra kimse dışarı çıkmaz. Biz niye bekliyoruz hâlâ?" Daha iri yapılı olan Viktor soruyu yanıtlamadı. Arkadaşının tavrına bozulduğu her halinden belliydi. Bu yeniyetmeyi niye vermişlerdi ki yanına. Toyluğuna bakmadan bir de ukalalık yapıyordu. Sigarasından derin bir nefes çekerken, "Artık konuşmasa" diye geçirdi aklından. Ama yeniyetme Nikolay, alnını kaşıyarak sürdürdü sözlerini. "Yıldırım'ın, mesajı buradaki öğrenciler için bıraktığı bile belli değil." Viktor'un sabrı taşmak üzereydi. "Bu bölgede Türklerin bulunduğu başka bir yer biliyor musun?" dedi. "Mesajı alacak kişinin Türk mü olması gerekiyor? Azerileri niye araştırmıyoruz?" "Saçma" dedi Viktor, sinirlendiğini gizlemeye gerek duymadan. "Bir Sovyet vatandaşıyla bağlantı kuracak olsalardı herkesin dikkatini çekebilecek böyle küçük bir yeri seçmezlerdi. İlişkiye geçecekleri kişi Moskova'yı tanımadığı için, Yıldırım, Kurkino gibi tehlikeli bir bölgeye, yani adamının bildiği az sayıdaki yerlerden birine gelmeyi göze aldı." "Bilemiyorum" dedi Nikolay, arkadaşının söyledikleri onu ikna edememişti. "Belki mesajın şifresi çözüldüğünde anlarız. Klasik bir şifreymiş değil mi?" "Osip öyle söyledi, şu anda Türkçe kitapların bulunduğu bir kütüphanede harıl harıl şifrenin hazırlandığı kitabı arıyorlar" dedi Viktor, sonra anlamlı bir ses tonuyla ekledi. "Yani bu gece dışarda olan yalnızca biz değiliz." Viktor'un serzenişini anlamamazlıktan geldi Nikolay. "Ya kitabı bulamazlarsa?" "Bulurlar bulurlar, bugüne kadar çözemedikleri şifre olmadı" dedi. "Ama bu mesaja fazla bel bağlamayalım. Hiçbir şey çıkmayabilir; yan yana sıralanmış dört satır rakamla ne anlatılabilir ki?" Kendisine sorulduğunu sanan Nikolay, sıralamaya başladı: "Bir uyarı, yeni bir buluşma yeri ya da bir soru..." "Haklısın" dedi Viktor. "Kısa ve net talimatlar; sitedeki köstebeğin neler yapmasını istiyorlarsa..." Nikolay sigara tutan eliyle, Kurkino'daki iki katlı ahşap evlerden farklı olarak modern tarzda inşa edilmiş sitedeki binaları gösterdi. "Adamımızın burada olduğundan emin gibisin." "Gibisi fazla, öyleyim." "O zaman neden siteye girmedik? İçerden gözetlemek daha kolay olmaz mıydı?" "Öğrenciler bizi fark edebilirdi." "Öğrenciler deyip duruyorsun da Viktor Zaharoviç, burası hiç okula benzemiyor." "Haklısın, alışılmış bir okul değil. Burada komünist ve işçi partilerinin üyeleri eğitim görüyor. Zaten adı da Uluslararası Leninizm Enstitüsü. Merkez binası Moskova'da. Belki görmüşsündür; Aeroport Metro İstasyonu'nun karşısında, küçük parkın yanındaki sarı taştan görkemli bina." "Okul ordaysa öğrencilerin burda ne işi var?" "Moskova'daki binada çoğunlukla Almanya, İsveç, Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi ülkelerde yasallık kazanmış partilerin üyeleri eğitim görüyorlar. Ülkelerinde yasadışı çalışmak zorunda bırakılan partilerin üyeleri ise CIA, MOSSAD gibi istihbarat örgütlerinin takibinden uzak olsun diye bu sitede konuk ediliyorlarmış." Nikolay'ın gözleri kurnazca parladı. "Öğrencilerin hepsi yabancıysa siteye girmemiz sorun olmazdı. Kolayca çevirmen ya da öğretmen diye gösterebilirdik kendimizi." Viktor, genç arkadaşına ilk kez hak veriyordu, çaresizlik içinde açıkladı: "Merkez şu aşamada içeri girmemizi istemiyor. Andrey Alegoviç defalarca uyardı beni. Sanırım parti izin vermiyor. Ne de olsa burdakiler Merkez Komitesi'nin konuğu." "Merkez Komitesi'nin konukları arasında bir köstebek ha!" dedi, hınzırca gülümseyerek Nikolay. "Hem de konukların hepsi komünist!" "Bunda şaşıracak bir şey yok" dedi Viktor. Arkadaşının alaycı tavrına katılmadığı belliydi. "Kapitalist ülkelerdeki komünist partiler zor koşullarda savaşıyorlar, oralar düşmanın sızmasına en açık alan." Sesi içtenlikten yoksundu ama işe yaradı, Nikolay'ın yüzü ciddileşti. Merakla sordu: "Yalnızca Türk istihbaratı mı var dersin bu işin arkasında? Amerikalılar da bulaşmış mıdır?" "Ne fark eder ki? Hem Türkleri küçümseme, dünyanın en sinsi istihbarat örgütüne sahipler." Türklerin istihbarat örgütünü pek iplemedi Nikolay, aklını partinin tavrına takmıştı. "Ya adamı yakaladığımızda Merkez Komitesi sorun çıkarırsa?" Sigarasından derin bir nefes daha çeken Viktor küçümseyen bakışlarla süzdü arkadaşını. Neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu anlamaktan yoksundu bu yeni kuşak. "Olmaz öyle şey" dedi kesin bir tavırla. "Sosyalist anavatanın güvenliği her şeyin üstündedir." Bir süre ikisi de sustu. Yakınlarda bir yerlerden köpek havlamaları duyuldu. Sesin geldiği yöne döndüler. Kimsecikler görünmüyordu. Yeniden söze başladı Nikolay. "Diyelim ki yaralıyoruz. Diyelim ki adamlar bizi yanlış yönlendirmek istiyor..." "Eee" dedi Viktor, arkadaşının söylediklerini aptalca bulduğunu gizlemeye gerek duymayarak. "Bilirsin işte" dedi Nikolay, Viktor'un umursamazlığını bu defa gerçekten de fark etmemişti. "Aslında köstebek filan yoktur ortada. Ama sanki varmış gibi gösterilir. Her yana izler serpiştirilir, ipuçları bırakılır. Biz de seçilen kurbanı suçlu diye yakalarız." "Hayal gücün fazla çalışıyor. Komünist partilere karşı operasyonlarda bu yöntem pek kullanılmaz." "Bugüne kadar kullanılmamış olması bundan sonra kullanılmayacağı anlamına gelmez. Belki de gördüğümüz buzdağının küçük bir kısmı. Altından ne çıkacağı belli değil. Belki de komünist partisi değil de daha büyük bir balık vardır işin içinde." "Neden daha basit düşünmüyorsun? Türkiye'de askerî bir yönetim var. Devrimciler bu diktatörlüğe karşı dövüşüyorlar. Türk istihbarat örgütü de onları yakalamak, partilerini dağıtmak istiyor. Anlaşılan o ki, aralarına bir köstebek sızdırmışlar. Biz de adamı fark ettik. Elimizdeki bilgiler köstebeğin bu sitede yuvalandığını gösteriyor. Hepsi bu..." "Ben hepsinin bu olduğunu sanmıyorum" diyerek varsayımını sürdürdü Nikolay. "Baksana, Yıldırım'ın bıraktığı mesajı da kimse gelip almadı." "Dışarı çıkma fırsatını bulamamıştır. Bugün Türk komünistleri için önemli bir gün." Nikolay anlayamamıştı; soru dolu bakışlarını arkadaşına dikti. "Bundan 65 yıl önce, Türkiye Komünist Partisi'nin on beş yöneticisi Sovyetler Birliği'nden ülkelerine dönerken öldürülmüş. Bugün, yani 28 Ocak gecesi o toplu kırımın yıldönümüymüş. Sitede bir anma toplantısı düzenlemişler." "Ne yani, adamımız düşmanlarının anısına saygısızlık olacak diye mi mesajı almaya gelmedi!" Onun bu alaycı tavırlarından nefret ediyordu Viktor. Ama soğukkanlılığını korumayı bildi. "Hayır" dedi donuk bir sesle. "Herkes toplantı telaşı içinde koşuştururken köstebeğimizin dışarı çıkması dikkat çekerdi. O yüzden mesajı almaya gelmedi. Anladın mı?" "Anladım... Anladım... O zaman adamımız mesajı almaya yarın gelecek." "Büyük olasılıkla, ama fırsat bulamazsa öbür gün de gelebilir." "Benim de söylemek istediğim bu" diyerek taşı gediğine koydu Nikolay. "Bizim burada beklememizin ne faydası var?" Viktor başını kaldırıp, Nikolay'ın gölgede iyice koyulaşan uçuk yeşil gözlerine sertçe baktı. Bu oğlanın işi çözmekten çok kişiliğini ispat etme derdinde olduğunu biliyordu. Bütün bu alaycı tavırların, cin bakışların altında, geri kafalı bir istihbaratçı olarak gördüğü Viktor'un inisiyatifini kırma, sorumluluğu ondan alma düşüncesi yatıyordu. Zeki, sezgileri güçlü, parlak bir istihbaratçıydı Nikolay. Tıpkı bir av köpeği gibi işin kokusunu hemen alır, parçaları hızla birleştirip kısa sürede sonuca ulaşırdı. Ama pürüzler çıkıp da iş uzamaya başlayınca dikkati dağılır, sonuca gitmekte zorlanırdı. Türk Büyükelçiliği'nde kültür ataşe yardımcısı olarak çalışan, gerçekte MİT'in güvenilir elemanlarından olan Yıldırım Koru'nun buralarda bir iş çevirdiğinin kokusunu ilk alan da Nikolay olmuştu. Onun uyarısıyla Yıldırım'ı izlemişler. Kurkino'daki oyuncak mağazasının tuvaletine yerleştirdiği şifreli mesajı böyle tespit etmişlerdi. Bunu Nikolay'ın uyanıklığına, sezgilerindeki yanılmazlığa borçluydular. Ama öte yandan sabırsızlığı, deneyimsizliği operasyonu batırabilirdi. Belki de bu yüzden onu başına bela etmişlerdi. "Belki kişilik olarak da zayıf biridir" diye düşündü Viktor. Bu karanlık kulübede avlarını beklemek yerine, sevgilisinin koynunda yatmayı istiyordur. Eh, pek de haksız sayılmaz, kim istemez ki... Sevgilisi ya da sarılıp yatacağı bir kadını olduktan sonra... Beş ay önce bir jimnastik öğretmeniyle kaçan karısını anımsadı. "Bunun gibi genç, yakışıklı bir piç..."
Description: