. seta Analiz SETA | Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı | www.setav.org | Mart 2012 İRAN VE ARAP BAHARI HAKKI UYGUR S E TA A N A L İ Z . seta Analiz n ki e bet Sayı: 52 | Mart 2012 ül G m eri K A, A İRAN VE ARAP BAHARI HAKKI UYGUR İÇİNDEKİLER GIRIŞ | 4 I. ARAP BAHARI ÖNCESI IRAN-ARAP ILIŞKILERINE BAKIŞ | 5 A) IRAN-MISIR ILIŞKILERI | 7 B) IRAN-SURIYE ILIŞKILERI | 8 C) IRAN-SUUDI ARABISTAN ILIŞKILERI | 9 II. IRAN’IN ARAP BAHARINA TEMEL YAKLAŞIMI | 11 A) ARAP BAHARINI ANLAMA ÇABASI VE TEPKILER | 11 B) IÇ SIYASET VE ARAP BAHARI | 14 C) BASINDAKI TARTIŞMALAR | 17 D) DÖNÜM NOKTASI OLARAK SURIYE | 19 III. ARAP BAHARININ TÜRK-IRAN ILIŞKILERINE ETKISI | 22 SONUÇ | 26 2012©Yayın hakları mahfuzdur İRAN VE ARAP BAHARI ÖZET “Arap Baharı” ya da Iran’da resmi makamların tercih ettiği tabirle “Islami Uyanış”, tüm dünyanın il- gisini çektiği gibi Iran’da da yoğun olarak tartışılmaktadır. Iran yönetimi, Tunus ve Mısır’daki gelişme- lerden büyük memnuniyet duyduğunu gizlemezken, Libya ve Suriye konusunda çeşitli çekinceler dile getirmektedir. Libya’da Kaddafi yönetiminin yıkılmasına itiraz göstermemesine rağmen NATO müdahalesi Iran’ı rahatsız etmiştir. Suriye’deki olaylar konusunda çok daha farklı yaklaşıma sahip olan Iran, bu ülkeye yönelik uluslararası bir komplonun uygulamaya konulduğunu ileri sürmektedir. Iran’daki resmi söyleme göre bölgede yaşananlar “Islami bir uyanıştır” ve özü itibariyle Batı yanlısı “laik diktatörlükleri” hedef almaktadır. Bununla birlikte Iran, Suriye örneğinde olduğu gibi gerekti- ğinde bu duruşla çelişmeyi göze alarak, kendi açısından reel politiğin gerektirdiği tepkileri göster- mekten de çekinmemektedir. Nitekim bölgedeki tek gerçek laik diktatörlük olan Suriye yönetimine karşı, Suriye muhalefetini ve Müslüman Kardeşler’in başını çektiği hareketi Batı’nın taşeronluğunu yapmakla suçlamaktadır. Iran’ın Suriye konusundaki bu tutumu başta Tunus ve Mısır’dakiler olmak üzere tüm Islamcı hareketlerde büyük tepki doğurmuştur ve Iran’ın söz konusunu yaklaşımını sür- dürmesi durumunda bölge ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir sayfa açma arzusu gerçekleşmeyecektir. Hemen her dış politika konusunda olduğu gibi Arap Baharı hususunda da Iran’da kamuoyu ka- baca ikiye bölünmüş durumdadır. Çeşitli yetkililerin ve muhafazakar basının, yaşananları “Batı ve Israil karşıtı Islami bir uyanış olarak görmesine” ve “Iran Devrimi’nden etkilenildiğini” savunmasına karşı özellikle reformcu kesimler yaşananları demokrasi ve insan hakları eksenli taleplerin sonucu olarak değerlendirmekte ve bu noktada Tahran yönetimini Tahrir’deki göstericileri desteklerken, benzer sloganları Tahran’da atanları gözaltına almakla eleştirmektedir. Iran yönetimi Arap Baharının Iran Islam Devriminden etkilendiğini ileri sürmektedir. Daha çok iç kamuoyuna yönelik olarak dile getirilen bu söyleme göre devrilen yönetimler Batıcı ve Israil yan- lısıdır. Bununla birlikte son seçim sonuçlarının gösterdiği gibi Tahran yönetimi şu an için ülke için- deki muhalefeti etkisiz duruma getirmeyi başarmıştır ve Musevi ve Kerrubi liderliğindeki muhalif hareketin kitleleri harekete geçirme gücü kalmamıştır. Yine de yönetim kapsamlı reform hareketine girişmemesi durumunda kısa süre aralıklarla yoğun protesto dalgalarına maruz kalmaktan kurtula- mayacaktır. Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin öne çıkması ve bölge ülkelerine yönelik aktif bir diplomasi izle- mesi Iran tarafından dikkatle izlenmektedir. Özellikle Suriye’deki olaylar konusunda iki ülkenin farklı bakış açılarının olması Tahran-Ankara ilişkilerini son yıllarda olmadığı kadar gerginleştirmiştir. Suriye olayları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu yaklaşım farklılığı varlığını sürdürmeye devam edebilir. Suriye meselesinin bundan sonra nasıl bir süreç izleyeceği bir ölçüde Iran Türkiye ilişkilerine bağlı olduğu gibi bu ülkedeki gelişmelerin gidişatı da Tahran-Ankara ilişkilerini ciddi biçimde etkileyebi- lecektir. Iki ülkenin Suriye konusunda sıfır toplamlı bir mücadele içine girmeleri Suriye konusunda çözüme ulaşılmasını güçleştirebilir. Öte yandan Suriye konusunun hızlı bir şekilde mezhebi çatışma görüntüsüne bürünme ihtimali tüm bölgenin geleceği açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Iran ve Türkiye’nin asgari müştereklerde buluşması yalnızca Suriye’deki soruna çözüm bulunmasında de- ğil başta Irak olmak üzere tüm bölgedeki mezhep kaynaklı gerginliği azaltmada rol oynayabilir. 3 S E TA A N A L İ Z İRAN VE ARAP BAHARI GİRİŞ Arap Baharı ya da Iran’da resmi makamların tercih ettiği tabirle “Islami Uyanış”, tüm dünyanın ilgisini çektiği gibi Iran’da da yoğun olarak tartışılmaktadır. Iran yönetimi, Tunus ve Mısır’daki gelişmelerden büyük memnuniyet duyduğunu gizlemezken, Lib- ya ve Suriye konusunda çeşitli çekinceler dile getirmektedir. Libya’da Kaddafi yöneti- minin yıkılmasına itiraz göstermemesine rağmen NATO müdahalesi Türkiye’yi ettiği gibi Iran’ı rahatsız etmiştir. Suriye’deki olaylar konusunda çok daha farklı yaklaşıma sahip olan Iran, bu ülkeye yönelik “uluslararası bir komplonun” uygulamaya konuldu- ğunu ileri sürmektedir. Iran’daki resmi söyleme göre bölgede yaşananlar Islami bir uyanıştır ve özü itibariyle Batı yanlısı laik diktatörlükleri hedef almaktadır. Bununla birlikte Iran, Suriye örneğin- de olduğu gibi gerektiğinde bu duruşla çelişmeyi göze alarak, kendince reel politiğin gerektirdiği tepkileri göstermekten de çekinmemektedir. Nitekim bölgedeki tek ger- çek laik diktatörlük olan Suriye yönetimine karşı, Suriye muhalefetini ve Müslüman Kardeşler’in başını çektiği Islamcı hareketi Batı’nın taşeronluğunu yapmakla suçla- maktadır. Hemen her dış politika konusunda olduğu gibi Arap Baharı hususunda da Iran’da kamuoyu kabaca ikiye bölünmüş durumdadır. Çeşitli yetkililerin ve muhafazakar ba- sının, yaşananları Batı ve Israil karşıtı Islami bir uyanış olarak görmesine ve Iran Dev- rimi’nden etkilenildiğini savunmasına karşı özellikle reformcu kesimler1 yaşananları 1. Iran’daki politik grupların Reformcu ve Muhafazakar olarak iki ana gruba ayrıldığı söylenebilir. Devrimin başından doksanlı yıllara kadar bu grupları nitelendirmek için daha çok sağ-sol kavramları kullanılırken doksanlı yıllardan sonra özellikle Sosyalist ekonomilerin dünya çapındaki iflasları “solcu” grupların ekonomik görüşlerini gözden geçirmelerine neden olmuştur. Hatemi’nin seçim süreci ile birlikte “ıslahat” (reform) kavramını ön plana çıkaran Reformcular içinde farklı gruplar bulunsa da, olaylı son cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar bu kesimin ana gövdesini rejime bağlı ancak bireysel ve toplumsal özgürlükler lehine anayasada bazı değişiklikler 4 yapılmasını ve başta Batı olmak üzere dış dünya ile daha yapıcı ilişkiler içine girilmesini savunan gruplar oluşturmuştur. Muhafazakar olarak adlandırılan gruplar ise son on yıldır kendilerine “usulgerayan” (ilkeciler) demeyi tercih etmektedirler. İRAN VE ARAP BAHARI demokrasi ve insan hakları eksenli taleplerin sonucu olarak değerlendirmekte ve bu noktada Tahran yönetimini Tahrir’deki göstericileri desteklerken, benzer sloganları Tahran’da atanları gözaltına almakla eleştirmektedir. Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin öne çıkması ve bölge ülkelerine yönelik aktif bir diplomasi izlemesi Iran tarafından dikkatle izlenmektedir. Özellikle Suriye’deki olaylar konusunda iki ülkenin farklı bakış açılarının olması Tahran-Ankara ilişkilerini son yıl- larda olmadığı kadar gerginleştirmiştir. Suriye olayları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu yaklaşım farklılığı varlığını sürdürmeye devam edebilir. Bu raporda, Arap Baharı’na Iran’ın yaklaşımını analiz etmek için, öncelikle Iran’ın Arap Suriye olayları ülkeleriyle ilişkilerinin yakın geçmişi kısaca değerlendirilecek ve ardından Iran’ın özel nasıl sonuçlanırsa önem verdiği üç ülkeyle; Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan ile olan ilişkilerinin geçmi- sonuçlansın, şi mercek altına alınacaktır. Iran’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı saran isyan dalgasına bakış açısının yanı sıra bu olaylardan etkilenme ihtimali üzerinde de durulacaktır. Son bu yaklaşım olarak gelişmelerin Türk- Iran ilişkilerine ve bölgenin geleceğine nasıl etki edebileceği farklılığı varlığını konusunda öngörülerde bulunulacaktır. sürdürmeye devam edebilir. I. ARAP BAHARI ÖNCESİ İRAN-ARAP İLİŞKİLERİNE BAKIŞ 1979 yılında gerçekleşen Islam Devrimi aslında yalnızca Iran’ın değil, bu ülkenin böl- gesel etkinliği nedeniyle Lübnan’dan Afganistan’a kadar olan coğrafyayı etkilemiştir. Devrimden hemen sonra başlayan Iran-Irak Savaşı, bugüne kadar süregelen çatışma- lar zincirinin tetikleyicisi kabul edilebilir. Islam Devrimi’nin yayılmasını engellemek ve “işgal edilmiş Arap topraklarını” kurtarmak için Arap dünyası adına Iran’a savaş açtığını ileri süren Irak Ordusu sekiz yıllık savaş boyunca ciddi bir başarı sağlayamamış ve ta- rafların 1975 Cezayir Anlaşması’nı kabul ettiklerini açıklamasıyla savaş başladığı gibi sona ermiştir. 2 Iran-Irak Savaşı, Suriye yönetiminin ve daha belirsiz şekilde Kaddafi Libya’sının Iran’ın tarafında yer alması sebebiyle, bir Arap-Fars savaşı şeklini almadıysa da birçok Arap ülkesi savaş boyunca açıkça Irak’ı desteklemiştir. Özellikle Körfez ülkelerinin istisna- sız olarak Saddam Hüseyin yönetimini desteklemesi, Iran ile Körfez ülkeleri arasında Şahlık Iranının BAE’nin hak iddia ettiği üç adayı işgaliyle doğan güvensizliği iyice de- rinleştirmiştir. Iran-Irak Savaşı’nın sona ermesi ve ardından savaş dönemi borçları hususundaki an- laşmazlık nedeniyle Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi, Iran ve Körfez ülkeleri arasında yeni bir dönemin başlamasına yardımcı olmuştur. Iran bu süreçte Irak’ın yanında yer almayarak, Suudi Arabistan liderliğindeki bölge ülkeleriyle ilişkilerini iyileştirmiştir. Bu dönemde Iran’da pragmatist Haşimi Rafsancani’nin Cumhurbaşkanlığına gelmesi iliş- kilerin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Iran ve Suudi Arabistan bu dönemde askeri işbirliği anlaşması imzalayacak kadar yakınlaşmışlardır. Sonrasında Hatemi hü- kümetinin ılımlı dış politikası sayesinde Iran ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerde de iyileşme sağlanmıştır.3 2. BM’in 20 Ağustos 1988 tarihli 598 sayılı kararıyla iki ülke askerlerini 1975 Cezayir anlaşmasınca kabul edilen 5 sınırların gerisine çekmeyi kabul etmiştir. 3. Hatemi’nin “Teneşzudayi” (Gerginlikleri azaltma) siyaseti Iran’ın Batıyla olduğu kadar bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştirmesine de yardımcı olmuştur. S E TA A N A L İ Z Ancak yine Irak merkezli bir gelişme bu yakınlaşmayı bir anda sona erdirmiş, 2003 yılın- da Irak’ın ABD tarafından işgali ve ardından Şiilerin ülkenin kontrolünü ele alması, Körfez ülkelerinde büyük bir tedirginliğe neden olmuştur. Iran’ı dengeleyebilecek tek Arap ül- kesi olarak görülen Irak’ın bir anda fiili olarak bölünmesi ve Sünni Arap kimliğini kaybet- mesi, Körfez’de tepkilere yol açmıştır. Neredeyse tüm Arap ülkelerinin desteklediği Iraklı direnişçiler ile Şiiler arasındaki çatışma ülkeyi bir iç savaşın eşiğine getirmiştir. Iran-Irak Savaşı’nın aksine, Irak üzerinden yürütülen güç mücadelesinde Suriye büyük ölçüde Su- udi Arabistan liderliğindeki Sünni Arap ülkelerinin yanında yer almış ve Baas dayanışma- sı göstererek Iraklı Sünnileri desteklemiştir. Çok sayıda direniş grubu Suriye’nin sağladığı Arap ülkeleri ve lojistik imkanlar ve silahlarla Irak’ta eylemler düzenlemişlerdir. Iran arasındaki Bu süreçte Irak’a silahlı grupların Suriye sınırından sızması Bağdat - Şam ilişkilerinde gerginlik 2003 gerginliğe sebebiyet vermiş, Maliki hükümeti Esad yönetimine itirazlarını Güvenlik Irak Savaşı’na Konseyi’ne şikâyet etmeye kadar vardırmıştır. Hatta Türkiye bu noktada arabuluculuk kadar daha çok faaliyetleri bile yürütmüştür. Bununla birlikte son Irak hükümetinin kuruluşu ve Mali- siyasi boyut ki’nin yeniden başbakanlığa gelmesi hususunda Iran ile Suriye’nin anlaştığı görülmüş, taşıyorken, Irak’ta bu dönemde Türkiye de arabuluculuk çalışmaları yürütmüş, arka planda birtakım eko- Şii bir yönetimin iş nomik pazarlıkların döndüğü bu süreçte Bağdat-Şam ilişkileri Iran’ın kabul edebilece- başına gelmesiyle ği bir seviyeye çekilmiştir.4 anlaşmazlık Yine bu dönemde Suriye Türkiye ile yakınlaşmaya başlamış ve Suriye dış politikasın- mezhebi bir boyut daki bu önemli değişim Tahran tarafından dikkatle izlenmiştir. Iran, özellikle Beşşar da kazanmıştır. Esed’in işbaşına gelmesinden sonra sürekli olarak bu ülkeyle sahip olduğu özel ilişkile- rin zarar göreceği korkusunu taşımıştır. Türkiye’nin AK Parti döneminde Suriye ile kur- duğu geniş ekonomik ve kültürel işbirliğinin orta vadede kendisinin bu ülke üzerinde- ki nüfuzunu azaltacağını düşünen Iran, Türkiye üzerinden uluslararası sisteme entegre olan Şam yönetiminin, Hizbullah ve Filistinli gruplara vereceği desteği kesebileceğin- den ve bu gruplarla Tahran arasında oynadığı köprü rolünden vazgeçebileceğinden korkmuştur. Bununla birlikte, bu dönemde özellikle Filistin ve Lübnan konusunda Iran ve Suriye arasındaki yakın işbirliğinde herhangi bir azalma görülmemiştir. Arap ülkeleri ve Iran arasındaki gerginlik 2003 Irak Savaşı’na kadar daha çok siyasi boyut taşıyorken, Irak’ta Şii bir yönetimin iş başına gelmesiyle anlaşmazlık mezhebi bir boyut da kazanmıştır. Ilk kez Ürdün Kralı tarafından dile getirilen “Şii Kuşağı”, bir- çoğu Şii azınlığa sahip Körfez ülkelerini en çok endişelendiren konu haline gelmiştir. Özellikle Suudi Arabistan, petrol rezervleri açısından son derece zengin olan kuzeydo- ğusundaki Şiilerin Iran ve Irak hükümetlerinin kışkırtmasıyla ayaklanmasından ve bu bölgede “Şii bir yönetim oluşturmasından” halen büyük bir kaygı duymaktadır. Iran ve Arap ülkeleri arasındaki diğer bir güç mücadelesi alanını Lübnan oluşturmak- tadır. Devrim öncesinden beri Lübnanlı Şiiler ve Filistinli direniş örgütleriyle yakın iş- birliği içinde olan Iran devrimden sonra ilk iş olarak Güney Lübnan’daki Şiileri örgüt- lemişler ve Hizbullah Örgütü’nün kuruluşuna yardım etmişlerdir. Israil’e karşı verdiği 6 4. Ufuk Ulutaş, Furkan Torlak, Çekilme sonrası Irak’ta düzen arayışı, SETA, Aralık 2011, s. 22, http://www.setav. org/ups/dosya/101391.pdf. İRAN VE ARAP BAHARI mücadeleyle Lübnan içinde büyük bir itibar ve güç kazanan Hizbullah, doksanlı yıl- ların başında ülkedeki diğer örgütlerin aksine silahını teslim etmemiş ve Iran-Suriye ittifakının da yardımıyla Lübnan’ın en güçlü siyasi-askeri teşkilatı haline gelmiştir. 2006 yılındaki Hizbullah’a karşı Lübnan’a yapılan son Israil saldırısında Mısır başta olmak üzere Batı yanlısı Arap rejimlerinin Israil’i desteklemesi bölge halkları nezdinde büyük itirazlara yol açmıştır. Buna karşılık olarak Hizbullah lideri Hasan Nasrullah Mısırlılara ayaklanma çağrısında bulunmuştur. Arap Baharı’nın başlamasından önce Iran-Arap ilişkileri genel anlamda yukarıda ana hatları ile özetlenen şekilde seyretmiştir. Bununla birlikte Iran’ın Arap Baharı’na yak- Camp David laşımını anlamak açısından, Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan ile ilişkilerine daha yakın- Anlaşması’ndan dan bakmak gerekmektedir. yalnızca dört ay sonra Iran’da A) İran-Mısır İlişkileri meydana gelen Iran-Mısır ilişkileri 20. yüzyıl boyunca inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Kral Faruk döne- 1979 Devrimi minde iki kraliyet ailesi arasında evlilik ile kurulan bağ fazla uzun sürmemiş,5 Muham- ile birlikte Iran med Rıza Pehlevi ve Fevziye’nin evliliğinin sona ermesi ilişkileri bir nebze bozmuştur. ve Mısır, Israil Bununla birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler Mısır’da Cemal Abdunnasır’ın işbaşına gel- ve Batı bloğu ile mesine değin genellikle olumlu bir çizgi izlemiştir. Nasır döneminde Arap millyetçi- ilişkiler üzerinden liğinin güçlenmesiyle birlikte gerilemeye başlayan ilişkiler, Pehlevi Iranı’nın Israil ile kurduğu ilişkilerin de etkisiyle iyice bozulmuş ve 1960 yılında tamamen kesilmiştir. karşıt pozisyonlar Iran- Mısır ilişkileri Enver Sedat’ın iş başına geçmesiyle birlikte tekrar hızlı bir iyileşme almışlardır. sürecine girmiştir. Iran, 1973 Savaşı’nda Mısır’ın petrol ihtiyacını karşılamasının yanı sıra savaş sonrasında yeniden yapılanması için Mısır’a 2 milyar dolar tutarında mali yardımda da bulunmuştur.6 Ancak bu dönem de fazla uzun sürmemiş, Camp David Anlaşması’ndan yalnızca dört ay sonra Iran’da meydana gelen 1979 Devrimi ile birlikte iki ülke Israil ve Batı bloğu ile ilişkiler üzerinden karşıt pozisyonlar almışlardır. Devrim sonrası, “Mısır’ın Islam ülkelerine ihanet ettiğini” ileri sürerek Mısır ile siyasi ilişkilerini kopartmıştır.7 Enver Sedat yönetimi, bu duruma yeni başlayan Iran-Irak Sa- vaşı’nda Irak’ı destekleyerek ve Arap dayanışması adı altında Mısırlı askerleri Irak saf- hına göndererek cevap vermiştir. 1981’de Enver Sedat’a suikast düzenleyerek öldüren Halid Istanbuli’nin Iran’da kahraman ilan edilmesi ve isminin Tahran’da bir caddeye verilmesi ikili ülke ilişkilerini iyice gerginleştirmiş ve sonraki dönemde ilişkilerin nor- malleşmesinin önündeki engellerden birisi kabul edilmiştir.8 Iran’da 1997 yılında Cumhurbaşkanlığına gelen Muhammed Hatemi döneminde iç ve dış politikada meydana gelen değişimler Iran-Mısır ilişkilerini de etkilemiştir. Resmi 5. Muhammed Rıza Pehlevi 1945’de tahta geçtikten kısa bir süre sonra Kral Faruk’un kız kardeşi Fevziye’den boşanmıştır. 6. Dr. Hermidas Bavend, Haberonline ile yaptığı röportajda bu duruma değinmiştir. http://www.khabaronline. ir/detail/147608, 11/2/1390 7. Devrimin hemen ardından Tahran yönetimi Humeyni’nin emri ile bir bildiri yayınlayarak Israil ve Mısır ile ilişkilerini sonlandırdığını açıklamıştır.Reyhane Tabatabai, “Havermeyane-yi Cedid”, Şark Gazetesi Özel Eki, sayı 1374, 30 Mehr 1390 s. 3 7 8. Bu sembolik olay etrafındaki tartışmaların ardında iki ülkenin birbirleri aleyhindeki rejim karşıtı gruplarla ilişkisi yer alıyordu. Mısır yönetimi Halkın Mücahitlerine destek sağlarken Iran da Mübarek karşıtı radikal Islamcı gruplara mali ve lojistik destek sağlıyordu. Reyhane Tabatabai, age S E TA A N A L İ Z olarak diplomatik ilişkisi bulunmayan iki ülke Dışişleri Bakanları ilk kez 1997 yılında Malezya’da bir araya gelmişlerdir. Kemal Harrazi ve Amr Musa arasındaki görüşme ikili ilişkilerin yeniden kurulmasını sağlamadıysa da 2004 yılında ilk kez iki ülkenin Cum- hurbaşkanının Isviçre’nin Davos kentinde bir araya gelmesinin yolunu açmıştır. Ancak ilişkiler normalleşmemiştir. Mübarek yönetimi ikili ilişkilerin normalleşmesinin önün- deki en büyük engel olarak Tahran’daki Halid Istanbuli caddesinin adını gösterirken, Iranlılar bunun bir bahane olduğunu ve Amerika’nın ve Israil’in baskıları sonucunda Mısır’ın geri adım attığını savunmuşlardır.9 Bununla birlikte ne Hatemi hükümeti ne de o dönem Reformcuların kontrolündeki Tahran Belediyesi, Muhafazakarların direncini Iran ve Suriye, kırıp söz konusu caddenin adını değiştirememiş ve bu olay Iran’daki iç siyasal rekabe- Iran Devrimi’nin tin dış siyaseti ne ölçüde etkileyebileceği açısından bir örnek olmuştur.10 başından beri özel Mısır’ın Arap dünyasındaki belirleyici rolünün farkında olan Iran, Ahmedinejad döne- ilişkilere sahip minde ikili ilişkilerin gelişmesi için çaba göstermiştir. 2007 yılında, ilk olarak dönemin olmuşlardır. Bu Iran Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Ali Laricani, Kahire’ye giderek üst düzey temaslarda durum büyük bulunmuştur. Bunun hemen ardından Iran Meclis Başkanı Gulamali Haddad Adil, Is- ölçüde Suriye’nin lam Ülkeleri Parlamentolar Birliği Toplantısı’na katılmak için Kahire’ye gitmiş ve Hüsnü bölgeyle ilgili Mübarek tarafından kabul edilmiştir.11 Bu, devrimden sonra Iranlı yetkililer tarafından oynadığı rolden ve Mısır’a gerçekleştirilen en üst düzey seyahatken, 2009 yılında Meclis Başkanlığına se- Israil karşısındaki çilen Ali Laricani bir kez daha Mısır’ı ziyaret etmiştir. Ilişkilerdeki bu olumlu adımlara konumundan karşın, aynı dönemde Iran’da yayınlanan Enver Sedat’ın Halid Istanbuli tarafından öl- kaynaklanmaktadır. dürülmesini konu alan “Firavun’un Idamı” adlı belgesel Mısır’ın sert tepkisini çekmiş- tir.12 Bununla birlikte Ahmedinejad Kahire’ye yakınlaşma yönündeki çabalarını sürdür- müş ve 2009 yılının son aylarında temaslarda bulunmak üzere özel temsilcisi Hamid Bekai’yi Mısır’a göndermiştir. Bu ziyaret esnasında iki ülke arasında doğrudan uçak seferlerinin başlaması kararlaştırılmış ancak bu karar uygulamaya konamadan Arap Baharı patlak vermiş ve Hüsnü Mübarek devrilmiştir. B) İran-Suriye İlişkileri Iran ve Suriye, Iran Devrimi’nin başından beri özel ilişkilere sahip olmuşlardır. Bu durum büyük ölçüde Suriye’nin bölgeyle ilgili oynadığı rolden ve Israil karşısındaki konumun- dan kaynaklanmaktadır. Devrimden önce Suriye-Lübnan-Iran arasındaki ilişkilerde Iran asıllı Lübnanlı ünlü din adamı Imam Musa Sadr önemli rol oynamıştır.13 Devrimin hemen öncesinde Şah muhalifi Iranlılar Musa Sadr’ın da aracılığıyla Suriye yönetimiyle iyi ilişki- ler kurmuşlar ve Filistin kamplarında silahlı eğitim almaya başlamışlardır. 9. Reyhane Tabatabai, age 10. IIrraann’’ddaa ddeevvrriimmiinn bbaaşşıınnddaa AAmmeerriikkaann EEllççiilliiğğiinniinn bbaassııllmmaassıınnaa tteeppkkii oollaarraakk iissttiiffaa eeddeenn BBaazzeerrggaann lliiddeerrlliiğğiinnddeekkii geçici hükümet döneminden beri iç cepheleşmeler ve dış politika uygulamaları arasında önemli ölçüde etkileşim ve geçişkenlik vardır. 11. RReeffoorrmmccuullaarrıınn MMııssıırr’’aa yyaakkıınnllaaşşmmaa ççaabbaallaarrıınnaa sseerrtt tteeppkkii ggöösstteerreenn MMuuhhaaffaazzaakkaarrllaarrıınn bbeennzzeerr ppoolliittiikkaayyıı sürdürmeleri eleştirilerinin daha çok iç kamuoyuna yönelik olduğu izlenimini güçlendirmiştir. 12. Reyhane Tabatabai, age 8 13. Iran’ın Lübnan eski büyükelçisi Mesud Idrisi Iran diplomacy adlı internet sitesine verdiği röportajda Sadr’ın Libya’da ortadan kaybolmasını oynadığı bu etkin role bağlamaktadır.http://irdiplomacy.ir/fa/news/58/ bodyView/15931 İRAN VE ARAP BAHARI Devrimden sonra kesilen Iran-Mısır ilişkilerinin aksine Iran-Suriye ilişkileri gittikçe ge- lişmiş ve zamanla stratejik işbirliği düzeyine ulaşmıştır. Hafız Esed yönetimi, laik ko- numuna ve Baas ideolojisine rağmen diğer Arap ülkelerinin aksine Irak ile savaşında Tahran’ın yanında yer almıştır. Tahran yönetimi de buna paralel olarak Iran-Irak savaşı sürecinde Suriye’de Müslüman Kardeşler öncülüğünde yaşanan ayaklanmanın başta Hama olmak üzere ülke çapında sert bir şekilde bastırılmasına ses çıkartmamıştır. Su- riye ise Camp David Anlaşması’yla kaybettiği Mısır desteğini Iran’ın yardımlarıyla telafi etmeye çalışmış, bu nedenle Iran’ın Lübnan’daki Şiiler üzerindeki nüfuzunu artırma- sına göz yummak zorunda kalmıştır. Daha sonraki süreçte Hizbullah’ın Lübnan siya- Beşşar Esed’in setinde aktif biçimde rol oynamaya başlaması iki ülke ilişkilerinde geçici bir gerilime Türkiye ile yol açmıştır. Ancak Suriye desteğindeki Emel ile Iran tarafından desteklenen Hizbullah yakınlaşmasını arasındaki çatışmanın galibinin kesin olarak belli olmasından sonra Hizbullah, Suriye dikkatle izleyen işgalindeki Lübnan’da silah taşıyabilen tek örgüt olma imtiyazını kazanmıştır.14 Iran, bu duruma Iki ülke arasındaki ilişkiler doksanlı yıllarda da gelişerek sürmüştür. Suriye, BAE ile Iran Suriye güvenlik arasındaki tartışmalı üç ada hususunda Arap tezini savunmasına rağmen, neredeyse bürokrasisi diğer tüm bölgesel politikalarda Iran ile ortak bir çizgi benimsemeye başlamıştır. Bu ile ilişkilerini dönemde artan petrol fiyatlarının da etkisiyle zenginleşmeye başlayan Iran, Suriye’de sıkılaştırarak cevap çeşitli ekonomik yatırımlar gerçekleştirmeye başlamıştır. vermiştir ve iki Hafız Esed’in 2000 yılında ölmesi ve yerine oğlu Beşşar Esed’in geçmesi Iran’da baş- ülke arasında langıçta ihtiyatla karşılanmış ancak sonrasında ikili ilişkilerde herhangi bir sorun ya- 2006 yılında Ortak şanmamıştır. Beşşar Esed’in Türkiye ile yakınlaşmasını dikkatle izleyen Iran, bu duru- Güvenlik Anlaşması ma Suriye güvenlik bürokrasisi ile ilişkilerini sıkılaştırarak cevap vermiştir ve iki ülke imzalanmıştır. arasında 2006 yılında Ortak Güvenlik Anlaşması imzalanmıştır.15 Ayrıca Iran, Beşşar Esed’in görev süresince en fazla ziyaret ettiği ülkeler arasında yer almıştır. C) İran-Suudi Arabistan İlişkileri 1930 yılında ilk kez resmen ilişki kuran Iran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişki izle- yen yıllarda sürekli inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. 1946 yılında Iranlı bir hacının idam edilmesi nedeniyle kesilen ilişkiler, iki yıl sonra Suudi Kralı Abdulaziz’in yeni Iran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’ye yazdığı mektupla yeniden kurulmuştur. Ancak 1955 yı- lında kurulan Bağdat Paktı’nda kendisine yer verilmemesi Suudi Arabistan tarafından rahatsızlıkla karşılanmıştır.16 Bununla birlikte, 1960 yılında OPEC’in kurulması ve ar- dından Arap dünyasında yükselen Nasırcılık hareketine karşı her iki ülkenin duydu- ğu ortak endişe, Suudi Arabistan ile Iran’ı yakın işbirliği içine sokmuştur. Bu işbirliği, Ingiltere’nin 1968 yılında üç yıl içinde Basra Körfezi’nden çekileceğini açıklamasının ardından, ABD Başkanı Nixon tarafından Ortadoğu’da artan Sovyet tehdidine karşı or- tak endişeler taşıyan Iran ve Arabistan’ın desteklenmesine dayalı “çift sütun” politikası 14. Noruz Hamzi, Aftab 6 Mordad 1385, http://www.aftabnews.ir/vdccixq2bsqo0.html 9 15. El Arabiya, http://www.alarabiya.net/articles/2012/01/16/188678.html 16. Davud Hermidas Bavend, “Iran ve Arabistan saye-yi hem der mıntıka hestend” Şark Gazetesi “Dustan-ı Garib” Özel Eki, s.3 7 Aban 1390 S E TA A N A L İ Z yürürlüğe koyması ile bir adım öteye taşınmıştır. Böylelikle bu iki ülke Sovyet karşıtı bölgesel bloğun başını çekmişlerdir. Arap milliyetçiliğinin yetmişli yıllarda etkisini kaybetmesiyle Iran’ın Arap ülkeleriyle olan ilişkilerinde iyileşme görülmeye başlamış ve bu durum, Iran-Suudi Arabistan iliş- kilerine de yansımıştır. Özellikle 1975’te Iran ile Irak arasında imzalanan Cezayir Anlaş- ması’nın ardından Iran ile Irak arasındaki gerginliğin azalması da Iran-Suudi Arabistan ilişkilerini olumlu yönde etkilemiştir. Yine bu dönemde Suudi Arabistan Ingiltere’nin Körfez’den çekilmesi sürecinde Iran ve Ingiltere arasındaki müzakerelere karşı çıkma- mış ve bir bakıma sessiz kalarak Iran’ı desteklemiştir. Riyad yönetimi, tartışmalı adala- Iran Devrimi’ni rın Iran’a devredilmesini BM Güvenlik Konseyine şikayet eden Irak, Libya ve Cezayir S.Arabistan gibi Arap ülkelerinin tavrına destek vermemiştir. Veliahdı Fahd “Iran 1979 yılındaki Iran Devrimi’ni “bekle ve gör” politikası ile izleyen S.Arabistan, ilk etapta Devrimi liderliğine dönemin Veliahdı Fahd’ın “Iran Devrimi liderliğine büyük saygı duyuyoruz” sözleri ile büyük saygı devrimi tebrik etmiştir.17 Bununla birlikte çok geçmeden yeni Iran’ın dış politikasının duyuyoruz” sözleri belirgin hale gelmesi ve devrim sonrası ilk Hac merasimleri esnasında Iranlı hacıların ile tebrik etmiştir. yaptıkları Müşriklerden Beraat adlı protesto gösterileri S.Arabistan’ı tavır değişikliğine Bununla birlikte yöneltmiştir. 1981 yılında Mekke’yi ele geçiren Islamcı grupların yol açtığı çatışmalar çok geçmeden ve ardından Şiilerin yoğun olarak yaşadığı Şarkiye bölgesinde yaşanan karışıklıklar, yeni Iran’ın dış Iran-S.Arabistan ilişkilerinin tamamen bozulmasına neden olmuş ve bundan sonraki politikasının süreçte iki ülke bölgesel konularda birbirlerinin tam zıttı konum almışlardır. 1980’de belirgin hale Iran-Irak Savaşı’nın başlamasıyla birlikte S.Arabistan özellikle mali olarak Irak’a büyük gelmesi yardımlarda bulunmuş ve Körfez Işbirliği Konseyi’nin kurulmasına öncülük ederek, S.Arabistan’ı tavır Iran’a karşı Körfez Ülkeleri’ni örgütlemiştir. Ayrıca S.Arabistan’ın bu dönemde petrol değişikliğine üretimini büyük ölçüde artırması, Iran tarafından fiyatları düşürmeye çalışmakla suç- yöneltmiştir. lanmasına sebep olmuştur.18 1987 yılındaki Hac merasiminde Iranlıların S.Arabistan’ın tüm uyarılarına rağmen Müş- riklerden Bearat yürüyüşünü açık havada ve büyük bir yürüyüş şeklinde gerçekleştirme hususunda ısrar etmeleri neticesinde güvenlik güçleri Iranlı hacılara sert şekilde müda- hale etmiştir. Olaylar sonunda 400 kadar Iranlı hacının hayatını kaybetmesi ve akabinde kızgın Iranlıların Tahran’daki Arabistan Elçiliğinin basarak bir Arap diplomatını öldürme- si ilişkileri tarihinin en kötü seviyesine getirmiştir. Humeyni yaşananlar üzerine yaptığı açıklamasında “Birgün Saddam’ı affetsek bile Suudileri affetmeyeceğiz”19 şeklinde ko- nuşmuş, Iranla ilişkilerini askıya alan S.Arabistan ancak Iran-Irak savaşının bitmesinden ve Humeyni’nin ölümünün ardından ilişkileri yeniden kurmayı kabul etmiştir. Bu dönemde Iran’da dış politikadaki ılımlılığıyla bilinen pragmatist Rafsancani’nin öne çıkması, diğer yandan Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi iki ülkeyi yakınlaştırmıştır. 1991 yılının Mart ayında Tahran ve Riyad eş zamanlı açıklamaları ile diplomatik ilişkilerin yeniden kurulduğunu duyurmuşlardır. 10 17. Şark Gazetesi “Dustan-ı Garib” Özel Eki, “Gozer-i Eyyam”, s.5, 7 Aban 1390 18. Age 19. http://jahannews.com/vdcivwazqt1ay52.cbct.html
Description: