# m * İletişimsel Eylem Kuramı İletişimsel eylem, iletişime bir • ya ¡brçekleşir. aşama evreni ancaK aogaı artaian kabullerinin düşünseme öncesi çiminde ve naif bir biçimde minde KABALCI ¡LETİŞİMSEL EYLEM KURAMI ♦ 2. CİLT İŞLEVSELCİ AKLIN ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE V. Mead ve Durkheim'da Paradigma Değişikliği: Amaçsal Etkinlikten İletişimsel Eyleme eber’in rasyonelleşme kuramının Lukacs’tan Adorno’ya dek okunuşunda, toplumsal rasyonelleşmenin hep bilincin şeyleşmesi olarak düşünüldüğü gö rülecektir. Bu kavram stratejisinin yol açtığı paradokslar, konunun bilinç felsefesi nin kavramsal bağlamı içinde doyurucu bir biçimde işlenemeyeceğini gösteriyor. Şeyleşme sorunsalını, bir yanda iletişimsel eylemin, öbür yanda da yönlendirme araçları üzerinden gerçekleşen altdizge oluşturumunun kavramlarıyla yeniden for müle etmeden önce, bu temel kavramları kuram-tarihsel bağlamlarından geliştir mek istiyorum. Rasyonelleşme/şeyleşme sorunsalı, toplum kuramsal düşüncenin Kant’ın ve Hegel’in belirlediği, MAlmanlara özgü” bir doğrultusuna yerleştirilmiştir: Bu doğrultu Marx’tan Weber’le, oradan da Lukacs’a ve Eleştirel Kuram’a dek uzanır. Amaçlı etkinlikten iletişimsel eyleme doğru gerçekleşen paradigma değişikliği Ge orge Herbert Mead’in ve Emile Durkheim’m yolunu izler. Mead (1863-1931) ve Dürkheim (1858-1917) da Weber gibi (1864-1920) modern sosyolojinin kurucu bü yükleri kuşagmdandır. Mead ve Dürkheim, Weber’in rasyonelleşme kuramını içine alabilen ve bilinç felsefesinin çıkmazından kurtaran kavramlar geliştiriyor. Mead sosyolojinin iletişim kuramıyla temellendirilişini, Dürkheim sonuçta toplumsal ve dizgesel bütünleşmeyi de birbiriyle ilişkilendiren bir toplumsal dayanışma kuramı nı geliştiriyor. Adorno’nun, sonunda yine de Hegelci düşüncenin çekimine kapılmış olarak, ne gatif diyalektik bir biçimde yalnızca çevresinde dolaştığı uzlaşma ve özgürlük idele rinin net olarak açıklanması gerekiyor; ve bu ideler, daha Adorno’da işaret ettikleri iletişimsel rasyonellik kavramının yardımıyla da açındırılabilir. Mead’in ideal bir iletişim topluluğu tasarısı üzerine kurulmuş eylem kuramı bu iş için uygundur. Bu ütopya, zedelenmemiş bir öznelerarasılıgın yeniden kurulmasına yarar; hem birey lerin birbirleriyle zorlamasız anlaşmalarını hem de kendisiyle zorlamasız bir bi çimde anlaşan bireyin özdeşliğini olanaklılaştırır. Böyle iletişim kuramsal bir yak laşımın sınırları bellidir. Elbette iletişimsel rasyonellik koşullarından yola çıkıla rak, bir bütün olarak toplumun yeniden üretilmesi yeterince aydınlatılamaz; ama toplumsal grupların iç perspektiften çıkarsanan yaşama evreninin simgesel yeniden üretilmesi aydınlatılabilir. Bu yüzden ilkönce Mead’in normlarla düzenlenen ve dil yoluyla kurulan etkileşi min temel kavramsal çerçevesini bedensel işaret diliyle, simgeler aracılığıyla kuru lan etkileşim aşaması üzerindeki mantıksal bir oluşum anlamında, içgüdüyle yöne- 423 ILETIŞİMSEL EYLEM KURAMI tilen, jestlerle kurulan etkileşimin başlangıçlarından nasıl geliştirdiğini izlemek is tiyorum. (1) Simgelerle kurulan etkileşimden» normların kılavuzluğundaki etkileşi me geçişte» gerçi ttıroluşsal gelişme çizgisi üzerinde bir boşluk görülüyor, ama bu boşluk Durkheim’ın ahlakın kutsal temelleri, toplumsal dayanışmanın ritüel olarak korunan temeli hakkındaki kabulleriyle doldurulabiliyor (2). Ritüel olarak güvence ye alınan bu normatif temel anlaşmanın dilselleştirilmesi düşüncesi kılavuz alındı ğında, rasyonelleşmiş, simgesel yapılarında farklılaşmış bir yaşama evreni kavramı elde edilebilir. Bu kavram, amaçsal etkinliğe ve amaçsal rasyonelliğe indirgenmiş Weberci eylem kuramının temel kavramsal engellerini aşmış bir kavramdır (3). 424 1. Toplumsal Bilimlerin İletişim Kuramsal Temellendirilişi Üzerine Bilinç felsefesinin özne-nesne modeline, 20. yüzyılın başında iki ayrı cepheden, çözümsel dil felsefesi ve ruhbilimsel davranış kuramı cephelerinden karşı çıkıldı, iki disiplin de, bilinç fenomenlerine doğrudan ulaşmaktan kaçınıyor ve sezgisel kendini-bilmenin, düşünsemenin ya da içe bakışın yerine, sezgiye dayanmayan iş lem biçimlerini koyuyorlar. Dilsel anlatımlara ya da gözlemlenen davranışa yönelik ve öznelerarası sınamaya açık çözümlemeler öneriyorlar. Dil çözümlemesi, mantık ta ve dilbiliminde kullanılan, kural bilgisinin rasyonel olarak yeniden kurulması iş lemlerini benimsiyor; davranış ruhbilimi ise hayvanların davranışının araştırılma sında kullanılan gözlem yöntemlerini ve yorumlama stratejilerini alıyor.1 Ch. S. Peirce’nin pragmatizminde ortak kökenleri olsa da, bilinç eleştirisinin iki çizgisi birbirlerinden uzaktırlar; radikal biçimlenişlerinde birbirlerinden bağımsız olarak gelişmişlerdir. Mantıkçı Pozitivizim ve Davranışsalcılık, bilinç felsefesinin paradigmasından kurtulmanın bedelini, sorunların alışılageldik sayısını bir çırpıda azaltarak ödüyorlar; ya bilimsel kuruluş dillerinin çözümlenmesine geri çekiliyor lar ya da kendilerini tek tek organizmaların dış uyaranlarla uyarılmış davranışları şemasıyla kısıtlıyorlar. Dil çözümlemesi, yine de başlangıçtaki dogmatik yaklaşım larının daraltıcı etkisinden kurtulmuştur. Bir yanda Carnap ve Reichenbach’tan baş layıp, Popper üzerinden empirizm sonrası bilgi kuramına dek gelen; diğer yandan da Wittgenstein’in erken döneminden başlayıp geç dönemine ve Austin üzerinden söz edimleri kuramına dek gelen iki çizgide de, Peirce nin geliştirdiği sorunu orta ya koyuş biçiminin karmaşıklığına yeniden ulaşılmıştır. Buna karşılık ruhbilimsel davranış kuramı, zaman zaman yapılan liberalleştirme hamlelerine karşın, nesnelci yöntembilgisinin sınırları içinde kalan bir gelişme göstermiştir. Davranış kuramın daki temel kavramların devrimci gücünü, bu yaklaşımın paradigma kırıcı gizilgü- cünü açığa çıkarmak istiyorsak, G. H. Mead’in toplumsal ruhbilimine dönmemiz ge rekir. 1 Mead bunu, toplumsal-ruhbilimsel konferanslanna yazdığı yöntembilgisel önsözde hatırla tıyor: Geist, Identität, Gesellschaft, Frankfurt am Main 1969 a, s. 40: “Tarihsel açıdan bakıl dığında davranışsalcılık ruhbilime, hayvan ruhbilimi üzerinden girmiştir.” Almulan, Ch. W. Morris’in Mead’in ölümünden sonra yayımlanan yapıtının Almanca baskıdan yapıyorum: G. H. Mead, Miııd, Self, Society: Almancası Frankfurt am Main 1969. Çeviriyi kaçınılmaz gör düğüm bazı noktalarda düzelteceğim. “Self’in “Identität” [Kimlik, -çn] biçiminde yanlış çevirisi üzerine bkz. Tugendhat’ın (1979) notlan, s. 247. 425 İLETIŞIMSEL EYLEM KURAMI Mead’in iletişim kuramı, Peirce’ye dayanan bilinç eleştirisine yönelik iki gelene ğin bir kesişme noktası oluşturması açısından da uygundur.2 * Mead, felsefede ger çekleşen dilbilimsel yön değişimini dikkate almasa da, bugünden bakıldığında bir yanda biçimsel pragmatiğe doğru ilerleyen bir dil çözümlemesi ve bilim kuramı ile, diğer yanda Mead’in toplumsal psikolojisi arasında şaşırtıcı yakınsamalar orta ya çıkıyor. Mead, bilinç görüngülerini, dilsel ya da simgesel olarak kurulan etkile şim yapılarından oluşma şekli görüş açısından çözümlüyor. Toplumsal kültürel ya şam biçimi açısından dilin kurucu bir önemi vardır: “insanlarda dil yoluyla.oluşan işlevsel açıdan farklılaşma, yalnızca başka bir birey değil, başka bir toplum da üre ten bütünüyle değişik türden bir örgütlenme ilkesi doğurur.""1 Mead, kuramını, bilinç-eleştirisel yönünü vurgulamak istediği için, ‘toplumsal davranaşsalcılık’ adıyla ortaya koyuyor: Toplumsal etkileşimler, tümcelerden ve ey lemlerden bir yapı oluşturur; çözümleme sırasında bu yapı herhangi nesnel bir şey gibi ele alınabilir. Ne ki, Mead’in yaklaşımı ile davranışsalcılık arasında iki yön temsel ayrım vardır. Mead, çevresinin uyarılarına tepki veren tekil organizmanın davranışı modelini değil, birbirine tepki veren ve birbirleriyle ilişki içindeki en az iki organizmanın etkileşimi modelini çıkış noktası alıyor. “Toplumsal ruhbilimde biz toplumsal grubun davranışını, bu grubu oluşturan tekil varlıkların davranışları açısından kurmayız. Biz daha çok toplumsal bir bütünü, karmaşık bir grup etkinli ğini çıkış noktası alır, (tekil unsurlar olarak) her bir bireyin davranışını bu bütün içinde çözümleriz.”4 Mead davranış kuramının sadece yöntemsel bireyciliğini değil, nesnelciliğini de yadsıyor. “Davranış” kavramını gözlemlenebilir davranış tepkile 2 Mead'in tüm yapıtlan için iyi bir giriş yazısı: H. Joas, “G. H. Mead,” Kâsler, Cilt 2 (1978), s. 17 vd. Orada aynntılı bir bibliyografya da veriliyor, s. 417 vd. Aynca şu basımlan da kulla nıyorum: G. H. Mead, Selected Writings, ed. A. J: Reck, Indianapolis 1964; G: H. Mead, Philo sophie der Sozialität, haz^.H. Kellner, Frankfurt am Main 1969 c; G. H. Mead, On Social Psychology, ed. A. Strauss, Chicago 1956, Almancasi: Sozialpsychologie, Neuwied 1969 d. G. H. Mead üzerine en önemli kaynaklar: M. Natanson, The Social Dynamics of G. H. Mead, Washington 1956; A. Reck, 'The Philosophy of G. H. Mead," Tulane Studies in Philosophy 12 (1963), s. 5 vd; H. Blumer, “Sociological Implications of the Thought of G. H. Mead,” AJS 71 (1966), s. 535 vd; G. A. Cook, The Self as Moral Agent, doktora tezi, Yale 1966. K. Raiser, Identität und Sozialität, Münih 1971; Blumer’in simgesel etkileşimciliği zengin etkileri olacak bir biçimde geliştirmesi için bkz. C. NcPhail, C. Rexroat, “Mead vs. Blumer’ ASR 1979, s. 449 vd; D. Miller, G, H. Mead: Self, Language and the World, Chicago 1980. En çok da H. Joas’m mükemmel doktora tezinden yararlandım: Inter Subjektivität, Frankfurt am Main 1980. * Mead (1969 a), s. 291. 4 Mead (1969 a), s. 45. 426 V. MEAD VE DURKHEIM’DA PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ: AMAÇSAL ETKİNLİKTEN ILETİŞIMSEL EYLEME riyle sınırlandırmak istemiyor; bu kavramın simgesel yönlenimli davranışları da içermesi ve dil yoluyla kurulan etkileşimlerin genel yapılarının yeniden kurulması na olanak vermesi gerektiğini düşünüyor. “Toplumsal ruhbilim, gözlemlenebilir bir etkinlikle, dinamik toplumsal süreç ve bu süreçte kurulan toplumsal eylemlerle başlaması anlamında davranışsaladır. Ancak, bireyin içsel deneyiminin -bu süre cin ya da bu etkinliğin içsel evresinin- yadsınması anlamında davranışsalcı değil dir.”5 Toplumsal bir eylemde cisimlenen anlam, davranışın görünümüyle karşılaştı rılırsa, dışsal-olmayan bir şeydir; ama bununla birlikte, simgesel anlatımlarda nes- neleştirilen bir şey olarak herkese açıktır, bilinç görüngüleri gibi salt içsel bir şey değildir: “Eylemin içinde, dışsal-olmayan, ama eyleme ait olan bir alan vardır; ve bu içsel organik davranışın, bizim kendi tavırlarımızda, özellikle de dil ile bağlan tılı olanlarda netleşen vasıfları vardır.”6 Mead davranışsalcılığın içinde, indirgemeci olmayan bir dil anlayışını benimse diği için, Peirce’den sonra birbirinden kopmuş iki bilinç eleştirisi yaklaşımı, davra nış kuramı ve dil çözümlemesi, Mead’in anlayışında bir araya gelir: Mead’in ileti şim kuramı elbette anlaşma edimleriyle sınırlı değildir; iletişimsel eylemi içerir: Mead dilsel ve dil biçimli simgelerle, ancak birden fazla bireyin etkileşimlerine, davranış biçimlerine ve eylemlerine aracılık ettikleri ölçüde ilgilenir, iletişimsel eylemde dil, anlaşma işlevinin üzerinden, değişik eylem öznelerinin hedefe yönelik etkinliklerinin koordine edilmesi görevini ve bu eylem öznelerinin toplumsallaşma aracı olma görevini de üstlenir. Mead, dilsel iletişimi nerdeyse sadece bu iki görü nümden, hedefe yönelik eyleyen öznelerin toplumsal bütünleşmesi ve eylem yetene ği bulunan öznelerin toplumsallaşması görünümlerinden inceliyor: Bu arada, dilin anlaşma başarımlarını ve içsel yapısını ihmal ediyor. Bu bakımdan, Mead’in ileti şim kuramının, aradan geçen zamanda anlambiliminde ve söz edimi kuramında ger çekleştirilen türden çözümlemelerle bütünlenmesi gerekiyor.' Bizim bağlamımızda, Mead’in toplumsal ruhbilimiyle yolu açılan paradigma de ğişikliği, ilerde yeniden ele alacağım rasyonelliğe ilişkin iletişim kavramını rahatça görebilmemizi sağladığı için önem taşıyor. Bu bölümde öncelikle Mead’in iletişim kuramına çıkış noktası aldığı sorunu ortaya koyuş biçimini karakterize edeceğim (1) ve buradan yola çıkarak, Mead’in insandan önceki türlerde, jestlerle kurulan et kileşimden, simgelerle kurulan etikleşime geçişi nasıl açıkladığını göstereceğim 5 Mead (1969 a), s. 46. 6 Mead (1969 a), s. 44. ' Bkz. Cilt 1: Birinci Ara inceleme. 427