CUMHURİYET ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT F AKÜL TESİ . . DERGISI V. Cilt II. Sayı • tY.We Diyaneı 11. :~\l . q,Y/. .._.~. Kütüphanesi "~ . ~q., i' Araştırmaları Met'l-e SİVAS - 2001 A.ŞR-I ~AADE~, ~ULE!~A-~ RAŞİJ?.İN ~E EMEVİLER DONEMINDE FIKIR , HURRIYET! UZERINE BAZI MÜLAHAZALAR (İstişare, emri l:!i'l-ma'ruf nehyi ani'l-münker ve njuhalefet · kavramları bağlamında) Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU''· Anahtar Kelime : Fikir hürriyeti, İstişare, Emeviler, Hulefii-i Riişidin A· Giriş İşiilm'ın getirdiği evrensel ilkelerden birisi, belki de en önemlisi tevhld inancıdır. Tevhid, Allah'tan. başka ilah ve rab tanımamak, ·sadece ona kulluk etmektir. Böylesi bir inancı benimseyen insanın, Allah'tan başka kendi üzerinde bir varlık tanıması, onun karşısında eğilip, zilleti kabullenmesi mümkün değQdir. İnsanın, sadece kendisini yaratan karşısında sorumluluk hissetmesi, ke~i~irum. özgürlüğü demektir. Kur'an, insanların temel hak ve hürriyetleri konusun~ hlçı:i.fr , kısıtlama getirmemiştiL Aksine başkalarının hürriyetini zedelememek şarovla ht';t. · • ··insanın fikrini açıklamasını temel ilke olarak kabul etmiştir. Kur'an hiç!?:, emir -te talimatı insanlara baskı ile, peşin hüküm/önyargı ile, düşünmeksizin. i)eyifi yıkayarak kabul ettirmek istemez. Zaten özgürce düşüQmenin şartlafından :biri d~ hiçbir peşin fikrin benimsenmemiş olmasıdır. Allah'ı tanımayan veya ona,~rf(k koşanlara yasak koyma ve baskı kurma yerine, onları özgürce dQ§ünmeye çqğir;gia metodunu seçmiştir1• '' Özgürce düşünmenin önünde bir takım engeller bulunmaktadır Fikir hürriyetinin olması için söz konusu engellerin ortadan kaldırılması gerekir, Bunların başında hoşgörüsüzlük, taklitçilik, baskı, gelenekiere aşıl'ı bağlılık ve rahatlık gelmektedir. Eğer bir topluında bunlar hakimse, o topluında düşünce üretmekten ve fikir hürriyetinden bahsedilemez2. Emevller döneminde söz konusu unsurlar hakim olduğu içindir ki, farklı mezhep ve doktrinler doğup gelişememişlerdir. Bunlan ancak Abbasller döneminde gerçekleşebilıniştir. Bu da, Abbasileri n. Emevllerden farkını ortaya koymaktadır, İslam, kimseyi inanmaya zorlamadığı gibi, sadece beııı şeyleri_ flüşünmeye, yahut bir takım ·insanların düşündüklerini kopye ederek kendi düşüncesini ipotek· * Cuınhuıi'yet Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Öğretim Üyesi. 1 Konu ile ilgili ayetler hakkında bkz. Bakara, 2/164-171J 259, Al-i lıııraıı, 3/137, A'rıtf· iil85, Yusuf, 121109, Gafır, 40/21, Rum, 30/8,9,10, Abese, 80/24, Gaşiye, 88/17 vb. Kur'an'da do_;rudan doğruya mü' minleri qfuıüıımeye çağıran yaklaşık 200 civ~nda ayet bulunmaktadır. B li da -~~t~rınektedir ki lsJaııı, insaRı.n-.düşünmesine ve düşündüğünü açıKça ifade etmesine işaret etınekter;i!ifF' 2 Yunus Vehbi Yavuz, İslam'da Düşünce ve İnanÇ Özgiirliiğii, Istanbul ty, s. 40. · Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU ~04 ıltına almaya, veya öncekilerin düşündüklerinden farklı bir şeyler düşünmemeye ;orlayan hiçbir emir ve yönerge getirmeıniştir. Aksine insanlaljı düşünerek, araştırarak, tatmin olarak inanınaya ya da inanmamaya çağırmaktadır. Her şeyden önce, bütün emir ve yasaklarında akıl sahibi insanı nıuhatap kabul eden bir dinin, aklın en doğal fonksiyonu olan düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırması düşünülemez. Düşünce üretmek kadar üretilen düşünceyi açıklamak da önemlidir. Düşünce yalnız başına gelişemez. Bunun için elde edilen düşüncelerin ifade edilmesi, müzakere edilmesi gerekir. Herkes düşündüğünü açıklarsa, fai"klı düşünceler ortaya çıkar. Farklı görüşlerin ortaya çıkması da, ancak İstişare, iyilikleri tavsiye kötülükleri uyarına ve muhalefet ile gerçekleşir. · İslam dini, t1kir hürriyetini, ferdi n doğuştan beraberinde getirdiği tabii hakları olarak görmektedir. Kur'an'daki 'şil'ra, emr-i bi'l-ma'rı(( ve ne/ıy-i ani'l-miinker' kavramları, bunun varlığına birer delildir. Bunlardan birincisi olan şura, İslam yönetim anlayışınııı en önemli nitelik ve özelliklerindendir3. Fikir açıklama hürriyeti, İstişare prensibi dolayısıyla tatbik alanı bulmaktadır. Bunu, Kur'an da açıkça beyan etmektedir: " .. aralarmdaki işleri ştml iledir"4, "Devlet işlerinde mü'minlerle istişarede bulwı"5. Söz konusu ayetler, bize önemli bir prensip vermektedir: Bu da, özellikle dünya işlerinde insanların birbirlerine danışmalarıdır. Danışmak, başkalarının görüşünü almak, ona değer vermektir. Kısacası şura konusu, müslümanlar arasında görüş alış-verişini anlatan tüm uygulaınalari kapsayan genel bir kavramdır. Başka bir ifadeyle "bir şahsın başkalarıııdatı tavsiye~ veya fikir istemesi anlamına gelmeyip; eşit zeminde karşılıklı tartışına yoluyla karşılıklı dayanışmayı" ifade etınektedir6. Hz. Peyg~mber, bu ınekaııizmayı ömrü boyunca işletmiştir. İkincisi ise, iyiligi emçetmek ve kötülükten alıkoymak anlamına gelen emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker'dir. iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak, İslam toplumunun yükümlü tutulduğu inanç, ibadet, siyaset, ahlak Ve hayat nizarnı gibi alanlarla ilgili düşünülmektedir. Konu ile ilgili Kur'an'da zikredilen ayetlerden bazılarını burada vermek istiyoruz: "Onları biz ye1:viizüne yerleştirirsek nanıaz1 kılar, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. işlerin sonucu Allalı'a aittir"7; "İçinizden iyiliği emreden ve kötülükten alikoyan bir topluluk olsun. işte onlar kurtuluşa erenlerdir"8; "Mii'min erkekler ve nziinzin kadmlar, birbirlerinin velisidirler, iyiliği · emreder, kötülükten allkoyarlar"9. Buna benzer ayetler Kur'an'da çoktur10. Ancak, bizim böyle bir çalışmada hepsini burada vermemiz mümkün değildir. Zaten konu ile Tefsir kitaplarının dışında müstakil çalışınafar da yaprlııııştır11. 3 Muhammed Yusuhvıusa, Nizamii'l-Hiikmji'l-lvlam, Kahiı·e ty, s. 177-178; Kahtan Abdurrahman ed Dur!, eş-Şiira Beyne'n-Nazariyye ve't-Tatbik, Bağdaı 1974, s. 27-29; Serveı Armağan, islam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyet/er, Ankara 1987, s. 135-138. 4 Şura, 38. 5 Al-i lmran, 31159. 6 Fazlur Rahınan, "islam'da Şura İlkesi ve Toplumun Rolü", çev. Adil Çiftçi, ·isltlmiyı1t, Ankara 1999, cilt, 2, sayı:2, s. 159.. - 7 Hacc, 41. 8 Al-i lınran, 104. 9 Tevbe, 71. 10 Al-i İınran, 104, 110, 114, Maide, 78-79, A'raf, 157, 199, Tcvbe, 67-71, 112. Hacc, 41, Lokıııan, 31". '• ll Seyyid Celalddin ei-Öıııeri, Emri bil Ma'rufve'n-Nelıy ani'l-Miinker, Kuveyı ty. . Asr -ı Saadet, Hulej{i-i Raşidin ve Em eviler Döneminde Fikir Hürriyeti 2 O5 Kur' an, emr-i bi'l-ma'rilf ve nehy-i ani'l-rriünker'in işleme konulmamasından dolayı İsrail oğullarının liinetlendiğini ifade etmektedir. Bu da, bize bu konunun ne derecede önemli olduğunu göstermektedir: "İsrail oğullanndan inkar edenler, Dtivud'un ve Me1yem oğlu İsa'mn diliyle ltinetlenmişlerdi. Bu, haksız yere başkaldırmalan ve aşırı gitmelerindendir. Onlar birbirlerinin yaptıkları fenalıkZara engel olmuyor/ardı. Yapmakta olduklan ne kötü idi" 12. Konuyla ilgili İbn Mes'ild'un, Hz. Peygamber'den şöyle bir rivayeti bulunmaktadır: "İsrail oğullarının başına gelen musibetlerden birisi, bir adam başka birisiyle karşılaşınca ona: "Be adam! Allah'tan kork, şu yaptığını bırak. Çünkü, bu sana helal değildir." dememesinden kaynaklanmaktaydı. Ertesi gün aynı adamı aynı işi yaparken 'görünce, onu bu işten alıkoymazdı. Böyle yaptıkları için, Allah onların kalplerinden birbirine karşı sevgiyi giderdi. Sonra Rasiilulliih yukarıdaki ayeti okudu ve şöyle buyurdu. "Hayır! İyifiği emredeceksiniz, kötülükten a!ıkoyacaksmız. Yoksa Allah kalp/erinizi birbirinize karşı çevirir ve onlar gibi lanetler"13. Hz.Peygamber de sözleriyle 'emri bi'l ma'ruf ve ·nehyi ani'! münker'in önemini belirtmiş, hatta bunu iman ile özdeşleştirmiştir. Müslirri in, Ebu Said el Hudrl'den rivayet ettiği hadis şu şekildedie "Sizden biri, bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltsin, gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbi ile buğzetsin. Fakat bu, imanın en zayıf şeklidir"14. İşte Hz.Peygamber döneminde insanların, hem Kur'an'ın hem de Peygamber'in 'bu tür teşvikleriyle özgürce muhalefetlerini ortaya .koymaları, bir anlamda fikir hürriyetinin ge·Iisimini. sağlamıştır. Maalesef daha sonraları, özellikle Emevller döneminden itib"ıen bu' eylem, yani iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, Hisbe ac$1yJa15 kurumsallaşmışsa da bunun toplumun her kesimini kapsamarlığını görmekteyiz; Hisbe teşkilatının görevlerinden birisi, iyiliği einretmek kötülükten sakındırmaktır; ancak bu teşkilat, görevini sadece vatandaşa karŞı yapmaya çalışmış, idareciler içinse pek etkili olamamıştır: Halbuki Peygamber döneminde herkes bunu yerine getirmekle mükellef idi 16. .·· ·. B-Asrı Saadet Döneminde Fildr Hürriyetj •l Hz. Peygamber, insanın Allah'a itaat ile· insanlar arasındaki ilişkilerde nasıl bağımsız olabileceğini, ne gibi bir fikir hürriyetine kavuşacağını sözleri ve kendi hareketleri ile ortaya koymuştur. Onun telkin ve davranışiarına uyan sahabeler, Allah'a itaat ve bağlılık ile insan hak ve hürriyetlerine saygı konusunda eşine rastlanmayan bir topluluk oluşturdular. Hz. Peygamber'in sahabileri ve diğer müslümanlar, demokratik ve özgürlükçü düşüncelerle yetişip bu kon,ııda erişilemeyecek örnekler verdiler. Müslümanlar fikir ve söz hakkını sonuna kadar kullanabiliyorlardı. 12 Maide, 78-79. 13 Nevevi, Riyazii's-Siililım, Medine ty, s. 92-93. 14 Müslim, Sahih', Kahire ty, İman 78; Ebu'l-A'la ei-Mevdildi, Hihıf'et l'e Salllmat, çev. Ali Genceli, İstanbul 1966, s, 82-85. 15 Hisbe ile ,ilgili geniş bilgi için bkz. İbn Teymiyye, Bir lfitım Kurumu Olarak Hisbe, çev .. Ve cd i . . Akyüz, Istanbul 1989; Hayreddin Karaman, "İslam'da lctimai Terbiye ve Kontrol: lhtisab Müessessi" Mam'm lşığmda Giiniin Meseleleri, İstanbul 1988, ll, 688-714, Yusuf Ziya Kavakçı, Hisbe Teşkilatı, Ankara 1975; Cengiz kallek, "Hisbe", D.!. A., Istanbul 1998, XVIII, 133-142. ·ı6 İbn Hazm'a göre, toplum, hiçbir muhalefet göster;neksizin, iyiliği eıııretmek ve kötülükten alıkoymanın gerekliliği görüşündedir. Geniş bilgi için bkz. İbn Hazııı, el-Fisa/ji'l·Milel ve'l-Elıva ve'n-Niluıl, Mısır 1321, IV, 170-176; Ne vin Abdülhalık, isiımı Siytlsf Diişiincesinde ·Mulıalefet, çev. Vecdi Akyüz, Istanbul· 1990;s.l20-124. . · 206 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU Rasulullah, verdiği kararları hiçbir zaman ferdi olrak ueğil, aksine ashabı ile İstişare 9Qnucunda verirdi. Onların görüşlerini dinler, sonra çoğunluğun fikrine göre kendi kararını açıklardı. Sahabenin Hz. Peygamber ile fikir hususunda mücadele etmesi, toplumsal gelişmenin temelini oluşturmuş, insanların tanı bir güven ve şahsiyet kazanmasını sağlaınıştırı7. Hz. Peygamber döneminde fikir hürriyetini iki açıdan değerlendirebİJiriz: ·Bunlardan birincisi vahiy; diğeri ise, vahiy dışı konuları içeren hususlar ile ilgilidir. Birincisi, ınüslünıanlarca uyulması zoı;unlu olan hususlardır. Bu konuda insanların tikir beyan etmeleri sözkonusu olamaz. Aııcak onlar hakkında yorumlarda bulunabilirler. Çünkü inanç ve ibadetlerle ahlak ilkeleri belirlenmiş olup kesin hükme bağlanmışlardır. Bu, insanların fikir hürriyetlerinin ortadan kalkması anlamına gelmez. Çünkü, bu yolla gelen emirlerin, ııehiylerin, ya da tavsiyelerin, insanlığın yararına olduğunu, yine vahyin keııuisi açıklamaktadır18. İkincisi ise, Peygamber'in insan olması özelliğinin beraberinde getirdiği vahiy dışı dünya işleriyle ilgili her durumu içern1ektedir. Bunlar ise, şura, düşünce ve şahsi kanaat (ictilıat) konuları olup bunun örnekleri pek çoktur. Biz burada Peygamber'in herhangi bir konuda sahabeye düşüncelerini sorması, onların fikirlerini alması ile ilgili bir takım tarihi olaylardan örnekler vereceğiz: 1-Hz.Peygamber, Akabe'de Medinelilerden kendisi ne bey' at alırken, insanların doğru bildikleri konularda hiçbir kimsenin kınamasından çekinıneden ortaya koymalarını istemiştirl9. Bu da, fikir hürriyetinin, Peygamber'in daha Medine'de devletin temellerini atarken ortaya koyduğunu göstermektedir. 2- Bedir seferi esnasında, Mekke ordusunun rvledine üzerine yürüdüğü öğrenilince, Rasulullah, savaşa çıkıp çıkınama husus'unda karar verilmesi için ashabını toplantıya çağırdı ve onlarla durum değerlendirmesi yaptı20. Sahabenin onayını aldıktan sonra savaşa karar verdi. 3-Bedir savaşında Hz. Peygamber, Kureyş'ten iince suya varmak istiyordu. Medine'ye çok yakın bir kuyunun yanında konakladı. Sahabi Habbab b. Münzir21 ise, söz konusu yerin savaşılabilecek iyi bir yer olmadığı görlişlindeydi. Ancak o, kendi görüşünü açıklamadan önce Hz.Peygamber'e: "Ey Allah'ın Rasulü! Bu kendi görüşünüz mü, yoksa vahye dayalı bir hüküm mü?" diye sordu. Hz. Peygamber,~ bunun vahiy olmayıp kendi fikri olduğunu söyleyince Habbiib: "Ey Allah'ın Rasulü! Burası savaş için uygun bir yer değil. .insanları düşmana daha yakın bir yere yürüt de orada konaklayalım" dedi. Bunun üzerine Hz.Peygaınber, kendi görüşünden vazgeçerek Rabbab'ın düşüncesini kabul etti22. Çünkü konu, vahiyle ilgili bir husus değildi. 17 Vehbi Yavuz, s. 64-65. 18 "Allah, insanlan savunur. O hiçbir hain ve nankörü sevmez .. " 22/28 9 ı . ibn Hişaııı, es-Siretii'n-Nebeviyye, ıhk. Muhammed Ali vd., Be ynı ı IIJIJ5, ll, 86; ez-Zebidi, Salıi/ı-i Bulwri tflulıtasarı l'e Tecrid-i Sari/ı Te_rcemesi ve Şerlıi, çev. Kamil rvliras, Ankara ty., XII, 322; Ahmet On kal, "Akabe Biatları", DlA. , Istanbul 1989, ll, 211. 20 lbn Hişam, ll, 233; Muhammed Ha!ııidullah, İslam Peygamberi, çev. Salih Tuğ. istanbul 1993, ll, 892; M.Asım Köksal, /sltwı Tari/ı i, Istanbul 1981, 1, 105-107. 21 Hubfib b. Münzir şeklinde de okunmaktadır. 22 lbn Hişam, ll, 238; Köksal; ı. lll; Haıııdi Döndüren, "Sebdı-illt!l-Hikıııet Açısından Kur'a.n Hükümlerine Bir Bakış", Kur'an-ı Anliımada Tari/ısel/ik Soruı11ı SelllfUJZ.''Umu. Istanbul 2000, s. 91. Asr-ı Saadet, Hulefti-i Rtişidin ve Emeviler Döneminde Fikir Hiirriyeti 2 O7 4-Rasulullah, Bedir savaşı sonrasında ele geçirilen esiriere yapılacak muamele konusunda ashabın fikirlerine ınüdlcat etti. Ebu Bekir, esirlerin, müslümanların yakın akrabaları olduklarını, bu yüzden de kendilerinden fidye alınıp salıverilmelerinin daha uygun olacağını söyledi. Ayrıca Ebu Bekir'in düşüncesine göre, alınacak tidyeler ile düşmana karşı güç elde edilmiş olunacaktı. Ancak Ömer, Ebu Bekir gibi düşünmediğini, bunların öldürülmelerinin gerektiğini belirtti. Rasulullah, Ebu Bekir'in görüşünü tercih ederek esirlerin tidye karşılığı serbest bırakılınalarma karar verdi23. Fakat bu konuda vahiy, Ömer'in görüşünü doğruladı: "Yeryüzünde savaşrrken, diişmam yere sermeden esir almak lı içbir peygambere yakrşmaz"24. 5-Hz. Peygamber, Uhud savaşına çıkarken ashabıyla İstişare sonucu, çoğunluğun isteği üzerine Medine dışında savaşılması görüşünü kabul etti. Halbuki Peygamber ile sahabeden ileri gelenler, şehrin tahkim edilmesinin ve düşmanla şehirde karşılaşmanın daha doğru olacağı yönünde tikir beyan etmişlerdi25. Sonuçta Uhud savaşının müslümanlar aleyhine sonuçlanınası üzerine, bu tekiifte bulunanlar kendilerini suçlamak istemişlerse de Peygamber, bu konuda kesinlikle onları suçlamaınıştır. 6-Hendek savaşı yaklaşık bir ay kadar uzayınca Rasulullah, sahabenin korkusunu gidermek için, muhasaraya Mekkelilerin yanında katılan Gataffin kabilesinin liderleri Uyeyne b. Hısn ve Haris b. Avf ile gizlice görüştü. Görüşmesinde Kureyş'e destek olmamaları karşılığında Medine hurma hasılatının üçte birini vermeyi teklif etti. Rasululkıh, anlaşmayı imzalamadan önce Sa'd b. Muaz ve Sa'd b. Ubade ile İstişare etti. Sa'd b. Muaz, bunun vahye değil Rasulullah'ın düşmanın gücünü bölmek düşüncesine dayandığını öğrenince şöyle dedi: "Biz ve onlar Allah'a ortak koşar ve putlara tı:ipardık. O dönemde onlar bizim misatiriıniz olmadıkça veya satın alınadıkça bir tek hurmaınıza bile göz dikeınezdi. Şimdi İslam ile şeretlendiğimiz bu sırada mı onlara mallarımızı vereceğiz?". Bunun üzerine anlaşma yapınaktan vazgeçildi26. Burada Hz. Peygamber, Sa'd'ı haklı bularak kendi görüşünde ısrar etmemiştir 7-Hz. Peygamber, Hendek savaşında durumu ashabı ile görüştü ve sonunda savaşçı bir milletten gelerek İslam'a giren Selman-ı Farisi'nin teklifi olan, şehrin zayıf ve açık taratları nı korumak için Medine'nin etrafında hendek kazılınası fikrini kabul etti27. 8-Hz. Peygamber, Beni Mustalık gazvesi dönüşü esnasında münafıklar tarafından eşi Aişe'ye karşı uydurulan ve bazı müslümanların da katıldığı İfk 23 el-Vakıdi, Kitabii'l-Mejfıizf, nşr. M. Jorden, Londra 1966, 1, 10 6; lbn Kayyım el-Cevzi, Zlidii'l-Meılıl, Kahiı·e 1950; ll, 67; Hamidullah, ll, 893; Ahmet Özel, İslam Devletler Hukukımı/n Savaş Esi!:leri. Ankara 1996, s. 31-37; Köksal, 1, 171-172; Vehbi-Yavuz, s. 64; Döndüren, s. 93; Ahmet üzel, "Esir", DİA., istanbul 1995, Xl, 383; Rıdvan Nizaınoğlu, "Örnek Şahsiyeti ve Eseri lle Peygaınberimiz", Diymıet ilmi Dergi, Özel sayı, Ankara 2QOO, s. 127;. . Muhiıtin Akgül, "Hz. Peyg;ıınber'in lsmetiyle Ilgili Bazı Ayetterin Yorumu, Diyıınet 1/mf Derf.!i, üzel sayı, Ankara 2000, s. 253-255. 24 Enfal, 67-68. 25 İbn Hişam, İli, 58; Hamidulla~. ll, 892-893; Ahmet Akbulut, Sıılwbe Del'ri Siytisf Hadiselerinin Kelcimf Problelere Eıkileri, Ist.~nbul 1992, s. 39; Adeın Yerinde, " Hz. Peygamber'in lctihadı Meselesi", Diyııner llm f Derf.!i, üzel sayı, Ankara 2000, s. 381. Hz. Peygamber, bu toplantıda pek çok sahabinin müracaat Bkz. Köksal, lll, 63-68. görüşlerine etmiştir. 26 lbn Hişaın, lll, 202-203; Hamidullah, ll, 893; Hayreddin Karaman, "Asr-ı Saadette Rasulullah'ııı Davranışlarının Bağlayıcılığı", Biitiin Yiinleriyle Asr-ı Sııadette İslam, Komisyon, istanbul 1994, I, 475; Döndüren, s. 91; Akbulut, s. 42. 27 Köksal, V, 208. 208 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU olayında, ashabı ile isti§are etti. Sahabilerin çoğunluğu, Aişe'nin ma'suıniyetine tanıklık ederken, bir kısmı münafıkların yaydığı yalana inandılar. Hz.Aii ise, Peygamber'den eşini boşamasını teklif ederek, sıkıntıdan bir an önce kurtulmasını istedi. Ancak vahiy28 inerek Ali'nin ve bu olaya katılan sahabilerin tutumunu reddederken, ınünafıkların yaydığı habere destek vermeyenierin görüşünü onayladı29. 9-Huneyn sava§ının ardından ganimetierin dağıtımı esnasında küçük bir ihtilaf ortaya çıktı. Ensar, bazı kimselere ganimetmallarının gerektiğinden çok fazla dağıtılınasına itiraz etti3°. Hz. Peygamber onları yanına çağırdı ve "Ben Allah'ın. peygaınberiyiın, ne istersem yaparım" demedi. Aksine, demokratik bir sistemde hürriyetçi bir lideri n tavrıyla ganimet mallarının dağıtımının neden böyle yapıldığını açıkladı. Yani peygamberliğini karşısındakileri sindirınek amacıyla bir silah olarak kullanmadı. Ensarın kabaran duygularını yatıştırdı, akıl ve mantığa göre hareket etmelerini sağladı. Onlar da evlerine memnun bir şekilde döndüler. Hz. Peygamber'in bu davranı§ı, sadece sahabllere, yakınlarına ve toplumun üst tabakasında yer alanlara karşı değildi. Aynı alçak gönüllülüğü,·açıkkalbliliği ve yumuşak tavrı toplumun en alt tabakasında yer alan köle ve hizmetçitere karşı da gösteriyordu. Kölelere fikir hürriyetini o verdi. Beliıtildiğine göre Berfre adlı cariye kocasından nefret ediyor, ama kocası onu bırakmak istemiyordu. Hatta ona öylesine a§ık olmu§tU ki, caddelerde; sokaklarda onun için ağlıyordu. Olayı duyan Peygamber, cariyeye kocasına dönmesini söyledi. Kadın, "Ey All.ah'ın Rası.ılü, bu bir emir midir?" diye sordu. Hz. Peygamber "Emir değil, tavsiyedir" deyince, kadın 31 "eğer bu tavsiye ise, ben onun yanına gitmek istemiyorum" dedi . İşte Hz. Peygamber'in bütün insanlara aşılamış olduğu fikir lıürriyeti budur. Burada önemle belirtmek istediğimiz şey, Hz. Peygamber'in fikir hürriyeti kavramını sahabilere nasıl yerleştirmiş olduğudur. Görüldüğü gibi Peygamber, kendi insanlık hali ve peygamberlik vazifesini her zaman birbirinden ayırtedebiliyordu. Şahsen uygun gördüğü görüşü ileri sürer ve arkadaşları buna özgürce karşı çıkabilirlerdi. Başkalarının şahsi fikrine karşı çıkmak şöyle dursun, buna teşvik ederdi. Uygun olmayan fikir ve tutmayan bazı tahminlerini geri alacak kadar da alçak gönüllüydü. 10-Hicretin 6. yılında Peygamber ve beraberindekiler, Ka'be'yi ziyaret için yola çıkmış fakat Mekkeliler tarafından Hudeybiye'de durdurularak şehre girmelerine müsaade edilmemişti. Burada yapılan anlaşma maddeleri32 görünürde müslümanların lehine değildi. Dolayısıyla Hz. Ömer, Hudeybiye anlaşması maddelerinden duyduğu memnuniyetsizliğini dile getirdi. Belirtildiğine göre Ömer, Peygamber'e gelerek "Sen Allah'ın hak peygamberi değil misin? Biz doğru yolda onlar batı! üzere değiller mi?" diye çıkıştı. Peygamber'in "evet" demesi üzerine Ömer "O halde neden dinimizden taviz veriyoruz" dedi. Peygamber ise "ben Allah'ın Rasulüyüm ve ona 28 Nıir, ıı-23. 29 ifk olayı hakkında geniş biLiçin bkz. Abdurrahman es-Süheyli, er-Ravzii'l-Um/fji Şerlıi's-Sireti'n Nebiviyye li İbn Hişam, thk. Abdurrahman el-Vekil, by ty, Vl, 437-440; Said el.-Haviyy, el-Esas fi's-Siimıe ve FıklıiJıa, by 1989, Il, 727-738.; Muhammed Hudari, Nurii'l-Yakin fi Sireti Seyyidi'I Miirselin, thk. Nilyif el-Abbas, vd, Beyrut 1989, s. !62-166; Abdüsselam Harun, Telızibii Sireti İbn . Hi,wm, Kahire ty, s. 202-207; Köksal, V, 68-72. 30 lbn Sa'd, Tabakatii'I-Kiibnl, Beyrut 1960, ll, 158 . . 31 Mevdildi, Tari/ı Boyunca Tev[ıid Mücadelesi ve Hz. Peygamber'in Hayatı, çev. Ahmed Asrar, Istanbul 1983, l, 202; Ahm~ı lııan, "Fıkıh Usulü'nün Temel Parametreleri Açısından Bazı Güncel Meselelere Kısa Bakış! ar", Jslumiyiit, Ankara 1999, cil ı, 2, sayı: 2, s. l 04. 2 3 Anlaşma maddeleri için bkz. Hamidullah, 1, 255-256; Doğuştan Giiniimiize Biiyük islam Tarihi. Komisyon, Istanbul 1989, l, 491-498. Asr -ı Saadet; Bulefii-i Riişidin ve Em eviler Döneminde Fikir Hiin·iyeti 2 O9 karşı gelecek değilim" dedi. Burada da görüldüğü gibi Hz. Ömer, Hz. Peygamber'e karşı tavrını hiç çekinıneden açıkça söylemekte ve onu sorgulayabilmektedir33. Aslında Hz. Ömer'in Peygaınber'e karşı bu şekilde rahatça içinde olanı dökmesi, Peygamber'in ashabına verdiği tikir hürriyetinin boyutunu göstermektedir. Burada Öıneı:'in Peygaınber'e daha pek çok konuda eleştiride bulunması, onun aceleci ve cesur bir mizaca sahip olmasından da kaynaklanmaktadır. Bu nedenledir ki Hz. Peygamber "Ömer'in bu mizacını çok iyi bildiği için onun bu tavrını anlayışla karşılamış, onu dinledikten sonra kınama cihetine gitmemiş, inen Fetih suresini ilk ona tebliğ etmek suretiyle onu teskin etmeye çalışmıştır"34 ll-Yine Hz.Ömer, ınünafıklardan Abdullah b. Übeyy'in cenaze namazını kılınasını isteyen oğlu Abdullah b. Abdullah'ın gönlünü kırmayan Hz.Peygamber'e karşı çıkarak, mi.inafıklardan hiç bir kimsenin namazını kılmaması konusunda uyardı35. Doğrusu, vahiy de Ömer'in görüşünü tasdik etti: "Onlardan ölen kimsenin namazım sakın kılma, mezarı başında da durma .. "36. Bütün bu örnekler, Rasulullah'ın, diğer insanların düşüncelerine ne kadar değer verdiğinin, kanıuyu ilgilendiren çok iinemli olaylarda daiımı onlara düşüncelerini açıklama fırsatı tanıdığının yeterli delilleridir. Rasulullah, genellikle aksine ilahi bir emir olmadıkça, yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi çoğunluğun tikrine göre hareket ederdi. Bazen öyle olurdu ki, çoğunluğun görü~üne muh_alefet etmemek için kendi düşüncesini açıkça beyan etmezdi. Bu da, diğerierin fikirlerini açıklamalarına engel olmamasına yönelikti. Örneğin, Rasulullah, aslında düşınan ordusunun Bedir'de karşılanması gerektiğini düşünüyordu. Ancak bunu açıkça söylemiyordu. Nitekim bu, daha sonra vahiy tarafından da te'yid edilmektedir: " Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme siiriikleniyorlannış gibi (savaş konusunda) seninle tarttşıyorlardı"31. Burada da görüldüğü gibi, müslümanlardan bir kısmı "Biz kervanı yakalamak için çıktık, böyle bir savaşa hazırlıklı değiliz" diyerek cekingenlik gösteriyorlardı. Sahabilerden Ebu Bekir, Ömer, Sa'd b. Muaz gibileri ise: bu konuda çekimser davranarak kararı, Peygamber'in insiyatifine bırakıyorlardı38_ Bazen Rasulullah'a karşı muhalefet bile göstermişlerdir. Bu da, tikir hürriyetinin sadece sözde değil, eyleme dönüşecek boyuta ulaştığını göstermektedir. Bunun için en güzel örnek ise, Hudeybİye anlaşması esnasında yaşandı. Mi.islüın~nlarla Kureyş arasında yapılan Hudeybiye anlaşmasının görünüşte müslümanların aleyhinde olması, sahabileri hayal kırıklığına uğratıp, canlarını sıkmıştı. Rasulullah, onlardan hayvanlarını kurban edip, başlarını traş etmelerini istediğinde sahabiler, bunu yerine getirmediler. Rasulullah, bunun üzerine eşi Ümnıü Seleme'nin çadırına girerek durumu ona şikayet etti. Üınmü Seleıne'nin, Peygamber'den ilk önce bunu kendisinin yapması halinde sahabilerin de yapacaklımnı söylemesi üzerine sorun giderildi39. Sahabilerin buradaki sergiledikleri tutum, ınüşriklerin karşısında zaafiyeti kabullenmemekten kaynaklanıyordu. Ayrıca "sahabe, Peygamber'in rüyasına dayanarak onlara ınüjdelediği Ka'be'yi ziyaret va'di ve onların buna tam olarak inanmaları, ona 33 lbn Hişaııı, lll, 291: Haıııidullah, Il, 893. 34 Büııyaınin Er~l. Salu;benin Siinnet Anlil)'IŞI, Ankara 1999, s. 130-131. 35 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Erul, s. 131-133; Yerinde, Agm., s. 374-375. 36 Tevlıe 84 37 Enral, 6. 38 İbn Hişaııı, Il, 233. 39 İbn Hişaın, III, 293; Erul, s. 140-141.. Hz. Peygaıııbcr'e itaaıte gecikmeleri hatta sözünü dinlemeıncieri hususunda bkz. Erul. s. 139-150. -------- 210 Yrd. Doç. Dr. Ali AKSU güvenıneleri, Mekke'ye ve Ka'be'ye yıllardır özlem duyıııaları ve bu beklentilerin akabinden yapılan anlaşma ile hayal kırıklığına uğraıııaları sonucunda ortaya çıkan moral buzukluğu"4° da sahabenin bu şekilde davranınasında bir etkendir. Hz. Peygamber, vahiy dışı hususlarda insanların bazı konuları kendisinden daha iyi bilebileceklerini belirtiyordu. Ticaretten anlayan fakat Larımla uğraşmayan Rasulullah, Medine'ye hicret edince insanların hurmaları aşıladıklarını görmüş ve bunun yarar sağlamayacağını düşünerek, aşılınınazsa daha iyi olacağını belirtmiştir. Aşı yapmayanların iyi ürün alamaması üzerine "Ben bir tahminde bulundum. Bundan dolayı beni sorumlu tutmayın. Size Allah'tan gelen bir şeyi anlattığımda, onu alın. Çünkü ben, Allah'a karşı asla iftira etmem" buyurdu. Bu hadisin şöyle bir varyantı daha bulunmaktadır: "siz dünya işlerinizi benden daha iyi bilirsiniz. Din işinizle ilgili olanlar ise, bana aittir"41. Burada da gördüğümüz gibi Hz. Peygamber yanıldığını anladığınıla görüşünde ısrar etmemiş, işi ehline bırakmıştır. Yine insanlnr hakkında hüküm verirken o da diğerleri gibi zahire göre hüküm veriyordu. Kendisine arzedilen bir dava sonucunda Hz. Peygaınber'in söylediği şu söz, onun hem insfinf yönünü hem de zahire göre hüklim verdiğini göstermesi açısından önemlidir:" Ben ancak bir beşerim. Siz bana davalarda geliyorsunuz. Belki biriniz, delilini diğerinden daha güzel ifade eder ve ben de ondan duyduğuma göre onun lehine hüküm vermiş olabilirim. Bu şekilde kime kardeşinin hakkından bir şey verrnişsern o, onu asla almasın.:•42. · Kısacası, Hz.Peygarnber' in fikir hürriyeti karşı sı ndaki tutumu, "onların işleri, aralarında şura iledir"43 vahyi gereğince hukuk ve ahlak ölçüleri çerçevesinde kaldığı sürece hoşgörü ve kabul görüyordu. Ancak bu, bir takım ınlinafıkların yaptıkları gibi44 saygı sınırını aşan bir boyutta eleştirınek veya İtk olayında olduğu gibi şüphe uyandırarak masum insanlara yalan yere iftira atmak şeklinde olduğunda hoş karşılamıyordu45. Kaldı ki Peygamber, bunlara dahi sert bir şekilde tepkisini 40 Erul, s. 141. 41 İbn Teymiyye, es-Sıirimu'l- Mes/ıllalii Şiitimi'r-RastU. thk.Muhamıııed Muhyiddin Abdülhaıııid, Kahire 1960, s. 191-192; Döndüren, s. 93. Burada belirtihııek istenen vahiy konusu dışındaki olaylarda Peygamber'in, kararlarda hususudur. Yoksa bunu tamamen, vereceği )anılabileciği Peygamber'in dini dünya ise sonucu işleri bilebileceği, işlerinden anlamayacağı çıkartılmamahdır. Bilindiği gibi peygamberlerin sıfatlarından biri de "fetanet" yani zeki ve akıllı olmalarıdır. Ancak , bu demek değildir ki, Peygamber, eğer köyde yetişmemişse, mutlaka tarınıdan daha iyi anlayacağı gelmez. Nitekim da gibi, Selmiln, kendi ülkesinde uygulanan anlamına yukarıda belirttiğimiz savaş olan hendek kazma daha iyi için o teklifde tekniği olayını bildiği bulunmuştur. 42 Erul, s. 111-112. 43 Şura, 38. 44 "Sadakalar hakkında sana dil uzatanlar vardır. Onlara verilirse hoşnut olurlar, verilmezse hemen öfkelenirler.." Tevbe 58. 45 Bu "konuda Karl Popper'ın güzel bir sözü bulunmaktadır:" Senin, yumruklarını sallama özgürlüğün, komşularının burunlarının durdukları yerle sınırlıdır" Karl Popper, Açık Topltmı ve Diişmıınları, çev. Mete Tunça)', 1 stanbul 1989, I, 113. Bu anlamda her zammı mutlak özgürlük, beraberinde kendisinin sonunu getirmiştir. Islam hukukundaki hürriyetlerin hiçbirisi sınırsız değildir. Bu diğer hukuklar için de geçerlidir. Bu bağlamda fikir hürriyeti de gerektiğinde sınırlandırılıııalıdır. Fikir hürriyetinin sınırları konusunda Servet Armağan, Islam hukukçuları tarafından şu esasların tespit edildiğini belirtmektedir: ı Fikirler serbestçe Ancak ve toplumun menfaalleri açıklanmalıdır. açıklanırken Allah'ın rızası düşünülmelidir. 2-Fikirler açıklanırken insan başıboş bırakılıııaııııştır. Peygamber, insanlara hitap ederken metot ve delilhususunda Allah'tan emir· almıştır. Hikıııetli ve g.üzel sözlerle hitap etmelidir; inanmayanlara hakaret etmemek, Fikir fert ve toplumun menfaati Allah'ın eıııridir. açıklanırken gözönünde tutulıııalıdır. Fikir açıklama hürriyetiniıı, "iyiliği tavsiye ve kötülükten sakındırma" ve ki tavsiye şeklinde muhtevası vardır. Faydasız boş işlerle uğraşmak nasıl edilıııemişse, aynı şekilde boş sözlerden de uzak durmak Kur'an tarafıııdan istenilmektedir: "Onlar boş sözlerden ve faydasız şeylerden yüz çevirirler" Mü'minun, 3. 4-Fikirler iyi bir niyetle ifade edilmelidir. Çünkü . Asr -ı Saadet, Hulejfı-i Rfışidin ve Emeviler Döneminde Fikir Hiin·iyeti 211 göstermemiştir. Muhtemelen Peygamber bu tutumuyla, kendisinden sonra gelecek olan idarecilerin. gerçeği saptırıcı ve kaba bile olsa, insanları görüşlerini açıklainaianna engel olmamalarını istemiş olabilir46. Bunun en iyi örneklerinden bir tanesi, Hz. Peygamber'in ganimetieri taksimine itiraz eden bir kişiye47 nispet edilen olaydır. Rasıılullah, Hz. Ali'nin Yemen'den gönderdiği bir miktar külçeyi Uyeyne b. Bedr, Akra' b. Hiibis, Zeyd el-Hay! ve Amir b. et-Tufeyl arasında paylaştırdı48. Söz konusu paylaşıına sahabilerden tepki gösterenler oluu. Söz konusu şahıs Peygamber'e "Adaletli ol, ey Muhammed!" diye çıkıştı. Rasulullah da, onun bu sözüne karşılık "Ben adaletli olmazsam, kim adaletli olacak?" diye cevap verdi49. Halbuki Peygamber'in getirdiği din, tamamen adalete dayalı bir dindi. Bununla ilgili ayetler ve Peygamber'in uygulamaları oldukça çoktur. Ayrıca Peygamber'in, daha kendisine peygamberlik verilmeden önce "Hılfiı'l-Fiidtıl" cemiyetine katılmakla50, cahiliye döneminde dahi adaleti isteyen birisi olduğunu herkes bilmektedir. Peygamber, özellikle münafıkların davranışiarına karşı öfke duyan ashabını, bu gibi durumların çözümü için, kalpleri kazanmak, birliği sağlamak ve başka bir görüşten yararlanmak arzusuna yöneltiyordu. Nitekim yukarıda verdiğimiz münafığın kaba davranışına karşılık Ömer'in sert tutumuna Hz. Peygamber: "Ey Ömer! Ben ve o, başkasından sana daha yakınız. Ona hakkı güzel isteıneyi, bana da güzel yapınayı söyle"51 diye tavsiye etti. Hz. Peygamber döneminde fikir hürriyetinin en belirgin özelliklerinden birisi de hiç şüphesiz, Rasulullah'ın kendisinden sonra yerine geçebilecek bir halef bırakınamasıdır. Bununla, insanların kendi fikirleri sayesinde üzerinde anlaşabilecekleri birisini seçmelerini istemiştir. Eğer aksi olmuş olsaydı, o zaman insanların fikir hürriyeti ellerinden alınmış olacaktı. Nitekim hilafetin saltanata dönüştüğü Emevllerde bu gerçekleşmiştir. Bilindiği gibi Hz.Peygamber, yerine geçecek herhangi bir kimseyi bırakmam ı ştır. Her ne kadar bazıları, Peygamber' in Ebu Bekir'i halet' tayin ettiği şeklindeki zorlama ya da Şia karşıtı yorumlar fikir hürriyeıinin arkasında hakikate ulaşma gayreti lnıikaııı almak maksadıyla fikir beyan edilemez. S-Fikirler ıoplumun ifadesi olmalıdır. Yani ıııüslliıııaıı toplumun menfaatleri dile getirilmeli ve gözeti lmelidir. 6-Gösteri veya başkalarını küçUk görme ve. ayıplarını teşhir maksadıyla, ya da ınal veya makam elde etme için bu hürriyet kullaııılaıııaz. 7-lslfııııi prensipiere ve Islam akidcsiııe uyulmalıdır. Fikir açıklanın hürriyeti maskesi altında, sözgelişi Hz. Peygaınber'e din ve diyanete dil uzatılamaz .. 8-Ahlak kaidelerinc uygun hareket etmelidir. Bu hürriyet insanları çekiştirıııck, sövmek. hakaret etmek ve onlara çamur (ijiira) atmak için kullanılaıııaz.9-Fikiıı açıklama hiirriyeıi ıoplumu ifsat etmek, muhalinerini ezmek için kullanılaıııaz ... Arıııağan, s. 144- 146. 46 Mustafa Asi, el-islam ı•e Hurri\'etii'r-Re\', Kahire 1980, s. 25. 47 Bu şahsın kim olduğu konusu-nda farkiı isimler zikredilmekledir. Ancak kaynaklar genellikle o şahsın Zu'l-Huvaysıra adlı bir f:!iirici olduğunu ben1ıı•ektedirler. konu. ile ilgili bakınız. Erul, ı:. 136- 138; Muhammed Abid Cabiri, Islam'da Siyasal Akti. -ç.ev. Ve nli Akyiiz, Istanbul 1997, s. 237. 48" Abdullah b. Mcs'ud'un rivayetine göre ise bu ola)· "ıc·,•n gUnii ganimetierin dağıtınıında yaşanmıştır. Bkz. Enıl, s. 137. 49 İbn Hacer ei-Askalani. Fetltii'/-Bılri bi Şer!ti Saltilti'I-Buluu{·hy ıy. s. 143; Erul. s. 136-137; Cfıbirl. s. 237. 50 ibn Kesir, es-S/retii'tı-Nelıel'i\'\'e. thk. Mustafa Abdülvahid, Kalıire llJt'ı4, 1. 259 vd; Haıııidullalı, 1. 48-50. . . 51 Musta(a Asi, s. 25-26.
Description: