ebook img

ibn Rüşd ve Thomas Aquinas Bağlamında Hıristiyanlığın Rasyonel Yorumuna islam Felsefesinin ... PDF

19 Pages·2010·1.05 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview ibn Rüşd ve Thomas Aquinas Bağlamında Hıristiyanlığın Rasyonel Yorumuna islam Felsefesinin ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ . . .. . " ILAHIYAT FAKULT ESI DERGiSi Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 7 Sayı2 Temmuz- Aralık 2007 ibn ve Thomas Aquinas Rüşd Bağlamında Hıristiyanlığın Rasy()rlel Yorumuna islam Felsefesinin Etkisi* Yrd. Doç. Dr. Süleyman DÖNMEZ** . Atıf 1 ©· Dönmez, S. (2007). lbn Rüşd ve Thomas Aquinas bağlamında Hıristiyanlığın rasyonel yorumuna islam Felsefesinin etkisi. Çukurova Oniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi 7 (2), 21-38. · özet- Htristiyan Thomas Aquinas'm yaşami boyunca Müslüman ibn Rüşd'e ve ibn Rüşdcülüğe karşt olan bir düşünüş çizgisine sahip olduğu kabul edilmiştir. Ancak bizim kanaatimize göre, Thomas bu çizgiye sürekli bağlt ka/amamtşttr. Öyle ki başta pek çok felsefi meselade ibn Rüşd'ü yanltş yorumlayan ibn Rüşdcülüğe, ibn Rüşd'e ait fikirler/e karşt çtkarak adeta gizli bir lbn Rüşdcü olmuştur. Savunduğu bazt görüşlerden do/ayt kilise taratmdan önce aforoz edilen Thomas, daha sonra Aziz olarak ilan edilmiştir. Son yüzyilda ise, onun imanm aklila çelişmediği varsaytmma dayalt din yorum/an, Dünya Kato/ik Kilisesince resmi öğreti olarak benimsenmiştir. Islam felsefesi, Thomas Aquinas'm günümüz Dünya Kato/ik Kilisesince tsrar/a önemsenen Htristiyanltğm rasyo nel yorumunda hatm saytltr bir paya sahiptir. Hatta Thomas Aquinas'm Aziz Thomas olmastnda Müslüman filozoflarm olumlu etkisi, olmazsa olmaz bir unsurdur. Bu araşttrmada fbn Rüşd'ün Thomas'a olan olumlu etkisi, orijinal kaynaklar IŞiğtnda tarltşmaya açtlmaktadır. Anahtar Kelime/er- Thomas Aquinas, ibn Rüşd, fbn Rüşdcülük, Htristiyanltk, islam, Akti, islam felsefesi. §§§ • Bu çalışma, 24-26 Kasım 2006 tarihleri arasında Istanbul iSAM'da gerçekleşen "islam-Türk Medaniyeti ve Avrupa" konulu sempozyumda sunulan "Hıristiyanlığın Rasyonel Yorumunda is lam Düşüncesinin Etkisi: Aziz Thomas" başlıklı sunumun genişletilmiş halidir. •• Çukurova Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı. [email protected] Yrd. Doç. Dr. Süleyman DÖNMEZ Giriş Batı'nın düşünce tarihinde kalıcı izler bırakan meşhur teolog Aziz Thomas Aquinas (1224/25-1274), pek çok eserinde felsefenin yardımıyla Hıristiyan akldesinin akılla çelişme­ diğini ispatlamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken de Ortaçağ Latin Avrupa'sında ekolleşmiş olan islam filozoflarından yoğun olarak faydalanmaktadır. Örneğin meşhur eseri Summa Theologiae'da Müslüman filozof lbn Sina (980-1037)'ya 400'den fazla atıfta bulunmaktadır. Thomas'ın islam felsefesiyle olan irtibatı öylesine güçlüdür ki, Paris Üniversitesi'nde ders verirken yasak olmasına rağmen Aristoteles (384-324)'in metafiziği ve doğa felsefesi ile ilgili kitaplarını ve özellikle de Müslüman filozoflarca yapıJan şerhlerini okuyup akutmaktan geri durmaz. Ancak ilginç olan bir nokta vardır. O da, gerçekte Thomas islam filozoflarının yoğun etkisi altında olmasına karşın, eserlerinde hem Müslüman filozofları "sapkın" olarak nitelemesi hem de pek çok felsefi ve teolojik sorunun çözümlenmesinde Müslüman filozofla ra dayanmaktan uzak duramamasıdır. Savunduğu görüşlerden dolayı önce aforoz edilen Thomas'ın birkaç asır sonra Aziz olarak ilan edildiği görülmektedir. Günümüzde ise, onun imanın akılla çelişmediği varsayımı­ na dayalı din yorumları, Dünya Katalik Kilisesince resmi öğreti olarak kabul edilmektedir. islam felsefesi, Thomas'ın günümüz Dünya Katalik Kilisesince ısrarla önemsenen Hı­ ristiyanlığın rasyonel yorumunda hatırı sayılır bir paya sahiptir. Hatta Thomas'ın Aziz Thomas olmasında Müslüman filozofların olumlu katkısı, olmazsa olmaz bir unsurdur. Thomas, inancı ve bakış açısı gereği islam'a özellikle de Müslüman filozof ibn Rüşd (1126-1198)'e ve Ortaçağ'da Latin Avrupa'da etkin birekol olan lbn Rüşdcülüğe karşı olan bir düşünüş çizgisini benimsemektedir. Ancak bizim kanaatimize göre, bu çizgiyi sonuna kadar devam ettirememiştir. Öyle l<i yaşadığı dönemin en çok tartıŞılan temel meselelerinde ibn Rüşd'ü yanlış yorumlayan Latin lbn Rüşdcülere karşı çıkarak farkında olmadan "gizli bir ibn Rüşdcü" olmuştur. '~ Çalışmada son zamanlarda seslerini daha güçlü duyurmaya başlayan birkaç önyargı­ sız araştırmacı dışında, görmemaziikten gelinen ya da gözden kaçırılan bu durum, ibn Rüşd'ün Thomas'a etkisi zemininde iki düşünürün bilgi metafiziği ve din felsefe ilişkisi prob lemine sundukları çözüm önerileriyle sınırlandırılaral< orijinal kaynaklar ışığında tartışmaya açılmaktadır. Amaçlanan Ise, Thomas'ın ibn Rüşd karşıtlığının kısmen yaşadığı dönemin 22 ibn Rüşd ve Thomas Aquinas \ siyasal ve bilimsel atmosferinden, kısmen de eksik ve yanlış bilgilenmeden kaynaklandığına dikkatleri çekerek; Thomas'ın Ortaçağ Latin Avrupa'sının belki de tek gerçek ibn Rüşdcüsü olmuş olabileceğinin altını çizmektir. ibn Rüşdcülerin Muhalifi ibn Rüşd'ün Halefi Thomas Ortaçağ felsefesi uzmanı olan Alain de Libera, dilimize de çevrilmiş olan "Orlaçağ Felsefesi" (La philosophie Medievale), başlığını taşıyan eserinde ibn Rüşd'den söz ederken "hiçbir filozof onun kadar yanllŞ anlaşlimam/Ş ve ittiraya uğramam1şflr." (Libera, 2005, s: 155) der. Gerçekten de doğru bir belirlemedir bu; zira Ortaçağ Latin Dünyasını çok yönlü olarak etkileyen ibn Rüşd, hem savunucuları, hem de eleştiricileri çlan bir filozoftur. Örneğin; aslın­ da orijin olarak ibn Rüşd'e ait olmadığı halde yorum farklılıklarından doğan "nefsin ölümsüz olması", "akılların ebediliği ve birliği" gibi savların, Siger de Brabant (1240-1284) gibi filozof ibn Rüşdcüler tarafından ısrarla savunulduğu, Aziz Thomas gibi lbn Rüşd ve ibn Rüşdcülük karşıtı olarak bilinen teologlarca da şiddetle reddedildiği görülmektedir. Aquinas, her fırsatta lbn Rüşd'ü ve ibn Rüşdcülüğü eleştirdiğinden şiddetli bir lbn Rüşd karşıtı olarak tanınmıştır. Hatta eserlerinden birine "De Unitate lntellectus contra Averroistas" (ibn Rüşdcülere Karşt Akim Birliği Ozerine) adını vermiştir. Eserine de şu cümle lerle başlamayı uygun bulmuştur: "/nsamn hakikati bilmek istemesi fltr1 bir istektir. Sapktnllklardan sakmmak da içsel, doğal bir olgudur ... Pek çok sapktn anlaytşlar orlaya çtkm1şttr. Hele hele bunlardan biri var ki, çok tehlikeli ve akti hakktnda yamlwor. Öyle ki, bizler akltmtz aractltğwla hakikati bilmek ve sapktnllklardan korunmak için var olmuşuz ... (işte) bu sapkm görüşün (ana) kaynaği ibn Rüşd'dür. .. " 1. Bu ifadeler, Thomas'ın ibn Rüşd hakkında nasıl bir algılayışa sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor görünmasine rağmen, esasen Thomas'ın düşünsel bağlamda gerçekten ibn Rüşd'e mi, yoksa ibn Rüşd'ü yanlış yorumlayan ibni Rüşdcülere mi karşı olduğu, yoruma 1 Thomas, De unitate intellectus contra Averroistas, "promoemium" 173: "Sicut omnes homines naturaliter scire desiderant veritatem, ita naturale desiderium inest hominibus fugiendi errores ... In ter alios autem errores indecentior videtur esse error quo circa in telleetum erratur, per quem nati sumus devitatis erroribus cognoscere veritatem ... ex dictis Averrois sumens originem ... " 23 .Y rd. Doç. Dr. Süleyman DÖ NMEZ muhtaç bir meseledir. Zira sahnenin arkası, perdeye yansıyandan oldukça farklı görünmek tedir. Bu nedenle sorun, bugüne kadar söylenen ve yazılanların fazla etkisinde kalmadan orijinal eserler ışığında dikkatlice yeniden tartışılmalıdır. Bizim kanaatimizce; sahne önünde katı bir ibn Rüşd muarızı görünen Aziz Thomas, sahne arkasında sıkı bir lbn Rüşdcüdür. Savıngeçerli olup olmadığını şu gerçekler ışığında sınamak olasıdır: Thomas, gerek yukarıda adı geçen gerekse diğer eserlerinde ibn Rüşd'e değil, esa sen lbn Rüşd'e ait olmayan; fakat ibn Rüşdcülerin ibn Rüşd'e atfettikleri Hıristiyanlık için tehlikeli bulduğu görüşlere itiraz etmektedir. Bunu yaparken de ibn Rüşd'le ibn Rüşdcüler arasında açık bir ayrım yapmamaktadır. Hatta genel bir yargıyla bütün Müslümanları, ahlak dışı ve bayağı duyguların esiri kişiler, onun yolunu takip eden Hıristiyanları ise sapkın olarak nitelemektedir. lbn Rüşd'ü de Aristotelesçiliği bozan ve düşünceleriyle Hıristiyanlığa büyük zarar veren bir yerumcu olduğunu düşünmektedir. Ancak, Thomas'ın ilginç bir şekilde, itibar edilen bir Aristoteles yorumcusu olan muarızı ibn Rüşd'ün pek çok fikrini tekrarlamaktan da uzak durmadığı dikkatlerden kaçmamaktadır. O halde şöyle bir çıkarıma gitmek olası görün mektedir: Thomas, ya ibn Rüşde mi, yoksa büyük olasılıkla lbn Rüşd'ü yanlış yorumlayan Latin ibn Rüşdcülere mi karşı olduğunu ayırt edememekte; ya da dini inançları ve sahip olduğu misyon gereği lbn Rüşdcülerin üzerinden ibn Rüşd'e karşı politik bir tavır takınarak bilinçli bir yönlendirme yapmaktadır. Bütüncül bir değerlendirme, onun karşı duruşunun düşünsel ayrılıklardan daha çok, siyasal endişelerden ileri geldiği çıkarımını destekler niteliktedir. Çünkü Thomas'ın çağında bazı çevrelerce islam, Hıristiyanlık için büyük bir tehlike olarak algılanmaktadır. Özellikle filozof ibn Rüşd'ün ve onu takip edenlerin sahip oldukları görüşlerin Batı'yı Doğu'dan ayıran temel değerleri yıkıcı bir mahiyette olduğuna inanılmaktadır. Hıristiyanlığın selameti adına tehlikeli bulunan bu durumun Skolastik düşünürlerce göğüslenmeye ve değiştirilmeye çalışıldığı, Thomas'l•.da zirveye ulaştığı söylenebilir. Lakin onun rasyonel bir yorum metoduna dayalı açıklamalarında pek çok felsefi meselenin dinle uzlaştırılarak çözümlenmesinde sağlam deliliere sahip olan muarızı ibn Rüşd'ün katkıları da açıkça göze çarpar. Thomas, büyük bir ihtimalle asıl karşı durduğu ibn Rüşdcülere lbn Rüşd'le yanıt vermeyi denemektedir. Çünkü Thomas, aynen ibn Rüşd gibi, öncekilerin dü şüncelerine kapalı bir anlayışa sahip değildir. Ancak ağırlıklı olarak mevcut siyasal ortamla Thomas'ın yüklendiği görev, kısmen de yanlış ve eksik bilgilenme, perde arkasının perdeye 24 fbn ROşd ve Thomas Aquinas yansıyandan tamamen farklı olmasını gerektirmiştir. Bu ikiyüzlü gerçekliği, Ortaçağ'da üze rinde durulan temel meselelerden hareketle çok yönlü ve geniş olarak tartışmak olasıdır. Ama biz burada, yukarıda da ifade edildiği üzere, sorunu bilgi metafiziği ve din-felsefe ilişkisi bağlamında sınıriand ırarak irdelemek istiyoruz. Bilgi Metafiziği Aziz Thomas'ın bilgi kuramının bütüncül bir yapısı vardır. O, gerek basit nesneler hakkında bilgi elde ederken, gerekse en yüksek bilgi olarak kabul ettiği tanrısal bilgiye ulaş­ mada ilk etapta Augustinus (354-430)'un "Bütün bilgiler kaynağmt duyulardan a/tr.2'' anlayışı­ nı benimsemektedir. Ancak bu fıkrin açımlanmasında Aristotelesçi yaklaşımı mümkün oldu-. ğunca göz önünde bulunduran lbn Rüşd'ün etkisi altındadır. Thomas'a göre duyular ya da duyum, lbn Rüşd'de olduğu gibJ3, bilgiye ulaşmada ge rekli olmakla birlikte yeterli değildir. Zira duyular, tek başına hem bilginin oluşumunu açıkla­ yarnamakla hem de yanıltıcı olabilmektedir. Duyular, tam ve mükemmel bir bilgi kaynağı olmaktan daha çok bilginin gerçekleş­ mesini sağlayan bir gücüllük (potansiye~4. bir başlangıç noktası, bir temel olarak işlev gör mektedir.s Bu durumda doğru bilginin elde edilebilmesi için duyulardan gelen verilerin daha yetkin bir zeminde; yani ibn Rüşd'ün "en-nefsü'n nattka/aktl/düşünme gücü"; Thomas'ın ise, "intellectus"6 kavramıyla ifade ettiği akıl aracılığıyla anlamiandıniması gerekmektedir. Felsefi bir dille ifade edersek; Thomas'ın epistemolojisinde doğru bilgi, potansiyel haldeki görüngü- 2 Bk. Augustinus, De praedestinatione, cap. 2, 5 (PL 44, 963): "omnis cognitio incipit a sensu"; Krş. Aristoteles, Überdie See/e, lll, 8, 431b 21-432a 3. 3 ibn Rüşd, Tutars1zl1ğm Tutarslzflğl, s. 254: "insan duyuları vasıtasıyla, ... kademeler halinde bilgi edinmeye başlar." 4 Thomas, Suma contra Gentiles, ll, 77: "Videbitur autem forsan alicui hoc esse impossibile, quod una et eadem substantia, scilicet nostrae animae, sit in potentia ad omnia intelligibilia, quod pertinet ad intellectum possibilem, et faciat ea actu, quod est intellectus agentis: cu m nihil agat seeundu m quod est in potentia, sed secundum quod est actu." 5 Bk . Thomas, Expositio super Librum Boethii de Trinitate, 2, 2, 2, ad 5: "fundamentum". 6 "Intellectus" kavramı, akıl ve zihin kavramiarına denk düşmektedir. O fiil olarak 'intelligere'dir ve "anlamak" fiiliyle karşılanabilir. Fakat Thomas, bu fiili, genel anlamda kullanmaktadır. Thomas'ın Latincesinde bu fıil, "düşünmek" fiiline karşılık gelmektedir. Krş. A. KENNY, Thomas v. Aquin, der deutschen Ausgabe, Freiburg im Breisgau 19Ş9, S. 102. 25 Yrd. Doç. Dr. Süleyman DÖNMEZ nün zihinde akılsal bir işleme tabi tutulmadan elde edilememektedir. 7 Bu işleyişte akıl (inte/lectus), duyumla kazanılan imgeleri, kesintisiz bir şekilde bir basamak ileriye götürüp aktüel hale getirip gerçekliğe (rea~ taşıyarak anlaşılır kılan, temel bir unsur olarak öne çık­ maktadır.s Thomas, 'De veritate' başlıklı eserinde de duyusal bilginin (species impresse) insani bilgide ilk ve temel bir basamak, bir prensip9, bir başlangıç noktası, bir sebep ve bir bilgi kaynağı olduğunu ifade etmektedir. 1o Esasen bu, ifade edildiği üzere hayal gücü (phantasmata) denilen zihinsel bir edimle duyusal algılardan elde edilmiş ve potansiyel halde bulunan (intel!ectus possibilis) bir bilgidir.11 Potansiyel haldeki bu bilginin aktif bir bilgi haline gelebilmesi için, akli bir bilebilme yetisinin (faal akıllintellectus agens/etken akıl) devreye girmesi gerekmektedir.12 Etken akıl, karanlık, durağan ve yanıltıcı olan duyusal algıyı aydın­ latan bir ışık mesabesindedir. Duyusal algılar aracılığıyla oluşan imgeler, intellectus agens'in ışığında bir soyutlamaya tabi tutulmaktadır. Varlığın zihinsel (conceptio) ve aktif (actu) bir bilgisi de ancak bu soyutlama işleminden sonra ortaya çıkmaktadır. Bu, kavramsal düzeyde elde edilen biçimsel, genel ve akılsal bir bilgidir(species intelligibi/es).13 7 Thomas, Summa contra Genti/es. ll, 77: et "ad aliquid est in potentia quod in phantasmatibus actu invenitur." s Thomas, Expositio super Librum Boethii de Trinitate, 2, 2, 2, ad 5: "quaddam fundamantum intellectualis operationis."; Bkz. Akyol, Faruk, Thomas Aquinas, Doctor Ange/icus, Hayati, Eserleri ve Düşüncesi, Homer Kitabevi, Istanbul 2005, s. 119, 125. 9 Thomas, Suma theologiae, ı-ıı, 2, 6, ad 2: "operationes sensuum qui sunt principia nostrae cognitionis." 1o Thomas, De veritate, 8, 3, 6: "cu m omnis eius cognitio a sensu oriatur." 11 Thomas, Suma theologiae. ı 84, 7: "impossibile est intellectum nostrum, secundum praesentis vitae statum, quo passibili corpori coniungitu, aliquid intelligere in actu, nisi convertendo se ad fantasmata." 12 Thomas, Suma theofogiae, ı 87, 1: "Sed quia connaturale est inteııectui nostro, secundum statum praesentis vitae, quod ad materialla et sensibilia respiciat, sicut supra dietum est; consequens est ut sic seipsum intelligat intellectus noster, secundum quod fıt actu per species a sensibiıibus abstractas per lu men intellectus agentis, quod est actus ipsorum intelligibilium, et eis mediantibus intellectus possibilis. Non ergo per essentiam suam, sed per actum suum se cognoscit intellectus noster." 13 Thomas, Summa contra Gentiles, ı c. 53: ". .. Per hac enim quod species intelligibilis quae est forma intellectus et intelligendi principium, est similitudo rei exterioris, ... " 26 /bn Rüşd ve Thomas Aquinas Öyle görünüyor ki Thomas, bilgi meselesini ele alırken bilgiyi duyu ve akıl olmak üze re iki temel kaynağa dayandıran lbn Rüşd'ün açıklamalarından yoğun olarak istifade etmek tedir. Malum olduğu üzere, lbn Rüşd bu problemi ele aldığı hemen her yerde aklın tecrit (soyutlama) ve terkip (birleştirme) aracılığıyla bir hükme ulaştığını ve bu işlemi gerçekleştirir­ kan de duyulara ve hayal gücüne başvurmak durumunda olduğunu belirtmektedir14 Zira sadece duyular aracılığıyla doğru bilgiye ya da hakikale ulaşmak olası değildir. Aristoteles'in de açıkladığı üzere duyularla algılanan suretler, değişken ve göreceli bir özelliğe sahiptir. Onların önemi bilgide ilk basamağı teşkil etmekten ileri gelir. Sağlam ve doğru bilginin elde edilebilmesinde duyular ve zihin birlikte hareket etmelidir. Çünkü gerçek bilgi, iki kutuplu bir işleyişin ürünüdür. Duyular aracılığıyla gelen verilerin akıl süzgecinden geçirilmak suretiyle doğru olarak anlamiandıniması gerekmektedir.1s Duyusal bir algıda elbette tamamen anlamsızlık hakim değildir. Gerek Thomas'ın ge rekse ibn Rüşd'ün anlatmak istediği, esasen konusuz veya içeriksiz bir düşüncenin boş olduğudur.1s Şöyle ki duyusal algılar, bilgiden soyutlanmamakta; daha çok bu bilgi, güvenilir liğini akıl aracılığıyla zihinde sağlayabilmektedir. Bu, duyusal algıyla başlayan ve "inte/legentia"da son bulan bir deneyimdir. Böylece eşyanın karşısında akıl, aklın karşısında da eşya durmakta17; akılla eşya arasında bir bağ kurulmaktadır. Ancak bu deneyim, duyusal bir algı ile eşya arasındaki uygunluk için kesinlikle yeterli garantiyi vermemektedir. Çünkü duyusal bir bilginin hakikati, ancak zihinde akılsal bir etkinlik sonucu ortaya çıkmaktadır. Bir bakıma bilgi, her halükarda saf bir algının ötesinde ya da dışında az veya çok deneyimden bağımsız akli bir sonuç olmaktadır. ıs 14 ibn Rüşd, Tutarstzliğm Tutarstzltğt (tehafüt), s: 310). 15 ibn Rüşd, Telhfsü Kitabi'n-Nefs, s. 21. 16 Esasen bu anlayış, skolastik bir aforizmadır. Thomas kendine mal ediyor: "Nihil est intellectu quod non sit prius in sensu." Krş. Thomas, De veritate, 2, 3, 19. 17 Thomas, De Veritate, 1. Xl: "Cognitio nostra quae a rebus initium sumit, hoc ordine progreditur, ut primo incipiat in sensu, secundo perficiatur in lntellectu: ut sic sensus inveniatur quoddammodo meditus inter intellectum et res: est enim rebus comparatus, quasi intellectus, et intellectui comparatus, quasi res quaedam." 1a Thomas, De veritate ı. ll: "Res autem non dicitur vera nisi secundum quod est intellectui adaequata: unde per posterius invenitur verum in rebus, per prius autem in intellectu.)" 27 Yrd. Doç. Dr. Süleyman DÖNMEZ Thomas'ın pek çok konuda olduğu gibi bilgi probleminde de ibn RÜşd'le aynı görüşleri paylaşmasına rağmen ona karşı görünen bir tavır sergilernesi dikkate değerdir. Daha da ilginç olanı, ibn Rüşd'ün ve onun takipçilerinin "aklimtz terkip ve tahlil yoluyla kavramaz. Tahlil ve terkip pek çok şeyi içerir; dolaytstyla o (akti) terkip ve tahlil/e anlayamaz ... "19 dedik lerini iddia ederek, ibn Rüşd'ün anlayışını tamamen tersine çevirerek reddetmekte ve hemen ardından da asıl ibn Rüşd'ün görüşünü kendine mal ederek açıklamaya çalışmaktadır. Thomas, tıpkı ibn Rüşd gibi "inte/legentia"ya (intel/igenz: akıl-zihin) duyulardan daha fazla önem vermektedir (Kiuxen, 1978, s: 88-93). Ancak onun zihni öneeleyen bu tavrı, onun akla çok fazla güvendiği yanılgısına sevk etmemelidir. Zira aklın bütün sorunlara çözüm üretemeyip suskun kaldığının farkındadır.2o Bizim akıl olarak anladığımız inteflectus kavramı, Thomas'ın düşünce örgüsünde bir bilebilme etkinliği olarak karşımıza çıkmaktadır. ilk etapta o, varlığın kesin bilgisini vermeyen, fakat bunu elde etme olanağı sunan potansiyel bir bilginin sadece ev sahibidir. O halde bu temellendirmede bilme süreci, zihinsel bir edimle, bir gücüllüğün (dynamis) gerçeklik haline ilı gelmesidir. Bu zihinsel işlem, öncelikle dışarıdan sunulan bir yeti aracılığı ile gerçekleşme­ mektedir. Burada daha çok vurgulanan, intellectus agens denilen ussal bir yetinin eğilimleriy­ le bir imkanın gerçek olmasıdır (Hoenen, 1995, s: 405-413). Varlığın yetkin ve geçerli bir bilgisi ancak bu aktif işlem sonunda elde edilebilmektedir. Başka bir deyişle, bilgisel mü kemmellik her halükarda bu yetinin devrede olmasına bağlıdır. Bu durumda etkenleşmemiş bir gücüllük, eksik ve kusurludur.21 O halde inte/lectus agens, yetkin bir bilgiye ulaşmada, dolayısıyla eşyanın gerçekliğini aniayıp kavramada zorunlu bir fonksiyona sahiptir. Bunun da anlamı, eğer varlık aktif halde ise, ancak o zaman onun hakkında yetkin bir bilginin elde edilebildiğidir22. Varlığın tam bir bilgisini elde etme, aynı zamanda ona bir anlam yüklemedir. 19 Thomas, Summa theologiae, 1 85, 5. ıo Aquinas, Boethius'un "De Trinitate" sine yazdığı "Expositio"nun "Prooemium"unda aklı (mentis nostrae igniculum) şu şekilde değerlendirmektedir. Bkz. Thomas, Expositio super Librum Boethii de Trinitate, "Prooemium" quarum propter corpus coniunctum puritasinquinatur, et lux obscuratur et virtus debilitatur et motus in sumo retardatur."- "onun, safltğJ bozulmuş, JŞtğt kJ sJ!mJş, gücü zayJflattlmJş, hiZI kesilmiştir. O, her şeyi bedenle kurulan bir ilişki sayesinde ortaya döküyor." 21 Thomas, Summa contra Gentiles, 1, 28. zz Thomas, De veritate, 2, 4, a. 7. 28 /bn Rüşd ve Thomas Aquinas öyleyse duyumsal algılarla beslenen imgelere (phantasmata), sadece intel/ectus agens sayesinde gerçek ve değişmez bir anlam yüklenebilmektedir23. Acaba etken ak1l, bu bilgi kuramsal süreçte, sadece duyusal verilere dayali bir tasav vura m1 bağlanmaktadir? lntel/ectus agens, bu bilgi kuramsal süreçte keyfi bir tutum içinde değildir. Daha çok duyulardan gelen veriler altında felsefi bir aklileştirmeye gitmektedir. Hatta bu hususta duyu larla aklın (intellectus agens) karşılıklı bir dayanışma içinde olduğu bile söylenilebilir. Thomas'ın şu ifadeleri, bunu açıkça ortaya koymaktadır: "Zihinsel olarak kendiliğinden kav ranabilen potansiyel haldeki doğal bir ob}enin özü, duyularm ve hayal gücünün yard1m1 ile . bilinebilfr''24 Aquinas, bu noktayı sıklıkla dile getirmektedir:~ O, bütün açıklamalarında, ilk olarak duyulara dayanan bir müşahedenin söz konusu edildiği Aristotelesçi bir prensibe dayanmaktadır. Bu durumda o, doğuştan gelen veya doğal olmayan bir bilgiye itibar etmez görünmektedir (Hödl, 1989, s: 26). Ancak dikkatten kaçınlmamalıdır ki, onun bilgi kuramında sürekli kendinde bir bilinç, bilinen objeye yönelmektedir. Bu yönelimde de belirgin bir farkediş, öne çıkmaktadır. Bu bağlamda özellikle Aristoteles'in De anima'sının lll. Kitabına atıfta bulunan Thomas, intellectus agens'i bağımsız, kendinde bir bilince bağlama eğilimin­ dedir2s. Burada Aristoteles'in ruh/nefs öğretisini, daha ziyade Augustinusçu bir perspektiften yorumlayarak intellectus agens'in anlamayı sağlayan ışığı ile 'ruh'un kendini ve diğer varlıkla­ rı bilmesi arasında bir ilişki kurmaktadır2s. Ruh (nefs), kendini ve diğer varlıkları kendinde varolan bir edim sayesinde yaratılmamış sonsuz bir akıldan (rationes aeterna) pay alarak 23 Thomas, De veritate, 26, 2, ad 2: ". .. intelligibilia actu; Scg. ll, 60: intellectus agens non facit intelligibilia nisi phantasmata." 24 Thomas, De veritate, 18,5, c. 25Thomas, Summa contra gentiles, lll, 53: ". .. ex eo quod intellectus agens facit intelligibilia in actu, sicut lux quodammodo facit visibilia in actu.'' 26 Thomas, Summa contra gentiles, lll, 53: "Biz duyulardan hareketle akli bir bilgiye ulaşmakta­ yız; yani biz, duyumsal bir bilgi sayesinde zihne bir takım aktarmalar yapmaktayız. Bu, farklı duyumsal algılar arasında seçkin, zihinsel ve akli bir görmedir. Bu yüzden biz, ussal bilgiyi, bir görme olarak adlandırıyoruz. Işık olmadan nasıl bedensel bir görme tam anlamıyla başarılamı­ yorsa, benzer bir şekilde ussal görmenin gerçekleşmesinde de bir ışığa gereksinim vardır. Bu sebeple Aristoteles, Ruh hakkındaki lll. Kitabında etken aklı ışıkla karşılaştırmaktadır. Çünkü ışık nasıl görebilmeyi sağlıyorsa, etken akıl da anlamayı sağlıyor". 29

Description:
özet- Htristiyan Thomas Aquinas'm yaşami boyunca Müslüman ibn Rüşd'e ve ibn .. sürekli kendinde bir bilinç, bilinen objeye yönelmektedir.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.