ebook img

Hercule'ün On İki Görevi - Agatha Christie PDF

461 Pages·2013·1.42 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Hercule'ün On İki Görevi - Agatha Christie

AGATHA CHRISTIE Hercule'ün On İki Görevi Altın Kitaplar Yayınevi Tarama: Kitappiri Düzenleme: ORXXAN Hercule Yunan mitolojisinde Herakles, Roma Mitolojisi'nde Hercule olarak bilinir, Zeus ile Miken kralının kızı Alkmene'nin oğludur. Kadına aşık olan Zeus ona kocası kılığında yaklaşmıştır. Herakles'in Zeus'un çocuğu olduğunu anlayan Hera onunla sürekli uğraşmış ve ölümüne neden olmuştur. Herakles doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Hera'nın gönderdiği iki zehirli yılanı öldürdüğünde henüz birkaç günlük bebektir. Herakles üstün bir eğitim görmüştür. En iyi yaptığı işler ok atmak, at sürmek ve güreşmektir. 18 yaşına geldiği zaman Kitharion ormanlarında yaşayan ünlü canavarı öldürmüştür. Kendisine ödül olarak Thebai kralının kızı Megara verilmiştir. Bu kızdan üç oğlu olmuştur. Hera işe karışarak Herakles'i çıldırtmış, Herakles de kendi karısını ve çocuklarını öldürmüştür. Suçlarından arınması için Miken kralının hizmetine girip, onun her istediğini yapması gerekmiştir. Kralın Herakles'e yaptırdığı 12 işe mitolojide Herakles'in 12 görevi veya işleri denir.Ayrıca çok güçlü bir karakter olarak da bilinir. Hercule’ün 12 görevi şunlardır: 1.Nemean arslanı'nı yenmek (efsaneye göre aslanın postu sadece kendi pençesiyle kesilebilir). 2.Lerna gölündeki Hydra'yı öldürmek. 3.Artemis'in kutsal hayvanlarından Kyreneia Geyiğini yakalamak. 4.Erymanthian dağında yaşayan büyük yaban domuzunu ağla tutmak. 5.Augeas'ın ahırlarını bir günde temizlemek. (İki büyük ırmağın yataklarını değiştirip ahırlardan geçirerek.) 6.Stymphalos'da yaşayan ve o bölgedeki insanların rahatını kaçıran Stymphalian Kuşları Athena'nın yardımıyla kovmak. 7.Girit'e gidip Poseidon'un Minos'a verdiği azgın Girit Boğası'nı getirmek 8.Troya kralı Diomedes'in emrine girip troya halkına eziyet çektrien , hellospontos boğazında yaşayan deniz canavarını öldürerek troya halkını beladan kurtarmış ancak diomedes in ona , azarlayıcı tutumu karşısında cezalandırıp öldürmüş ve troyanın yanması için lanetler savurmuştur . 9.Amazonlar kraliçesi Hippolyta'dan kemerini almak. Kemeri almak için kraliçe ile anlaşmış, ancak Hera'nın kışkırtmasıyla Amazonlar, Herakles'e saldırmış, Herakles de kraliçeyi öldürmek zorunda kalmıştır. 10.Okeanos'un bir adasında bulunan 3 gövdeli dev Geryoneus'un sığırlarını çalmak. 11.Hesperidler'in altın elmalarını getirmek. Elmaları almak için altın elma ağacını koruyan kızları ve daha da önemlisi onların ejderini geçmesi gerekiyordu. Bunun için Herakles altın elmaların koruyucusu olan kızların babası Atlas'a gider ama o da biraz kurnaz davranarak Herakles'le bir anlaşma yapar. 12.Hades'in ölüler ülkesini koruyan Kerberos adlı köpeği yeryüzüne çıkarmak. Önsöz Hercule Poirot'nun dairesi modern bir şekilde döşenmiş ve kromun parlaklığı göz alacak biçimde her tarafa yayılmıştı. Sıradan koltukları, rahat ve konforlu minderlerine rağmen köşeli ve keskin hatlı bir tarzı vardı. Bu koltuklardan birinde tüm zarafetiyle Hercule Poirot, karşısındaki koltukta ise All Soul'dan (Bir Anglikan kilisesi) tanıdığı yakın bir dostu Doktor Burton oturuyordu. Poirot bir taraftan da arkadaşının doldurduğu Chateau Mouton Rothschild şarabını yudumluyordu. Doktor Burton'un zarafetle uzaktan yakından bir ilgisi olduğu söylenemezdi. Şişman ve hantaldı, giyimi özensizdi ve beyaz gür saçlarının altından al yanaklı, iyi huylu çehresi ışıldıyordu. Derin ve hırıltılı gülümsemesiyle hem kendini, hem etrafını sigara külü altında bırakmak gibi bir alışkanlığı vardı. Hatta Poirot'nun onun çevresini kül tablalarıyla sarmış olması bile yetersiz kalıyordu. Doktor Burton, "Söyleyin bana, neden Hercule?" diye sordu. "Vaftiz adımı mı soruyorsunuz?" "Bunun bir vaftiz adı olduğu pek söylenemez," dedi Doktor Burton. "Daha çok pagan bir ad bu. Peki, ama neden? Benim asıl bilmek istediğim bu. Babanızın fikri miymiş, yoksa annenizin mi? Aile ile ilgili nedenler mi? Eğer yanılmıyorsam -hafızam artık eskisi gibi değil- kardeşinizin de adı Achille'di (Truva Savaşı'nın ünlü mitolojik kahramanı. Ölümsüz bir yarı tanrıdır.) değil mi?" Poirot'nun gözlerinin önünden bir an için Achille Poirot'nun kısa yaşamı gelip geçti. Bütün bunlar gerçekten yaşanmış mıydı? "Yalnızca çok kısa bir süre için," dedi. Doktor Burton ustaca konuyu hemen değiştirdi. "İnsanların çocuklarına isim verirken çok daha dikkatli olmaları gerekir," dedi. "Biliyorsunuz benim de vaftiz çocuklarım var. Onlardan birinin adı Blanche (Beyazlamak, ağartmak, beti benzi atmak.) ama kız bir Çingene kadar esmer. Diğerinin adıysa Deirdre -çilelerin kadını Deirdre- ama kız, bir kuş kadar neşeli. Genç Patience'e (Sabır) gelince, adı aslında Impatience (Sabırsızlık) olabilirdi ve ona daha çok uyardı. Ve Diana, ( Mitolojide avcı, ince, bakire tanrıça) evet Diana..." Yaşlı bilim adamı hafifçe ürperdi. "Daha şimdiden yetmiş kiloyu geçti, üstelik daha on beş yaşında! Bunun ergenlik döneminde olabileceğini söylüyorlar, ama bana hiç de öyle gelmiyor. Diana! Ona Helen (Yunan mitolojisine göre Truva Savaşı'na neden olan dünyanın en güzel kadını) ismini vermek istemişlerdi, ama bu konuda ağırlığımı koydum. Babasının ve annesinin nasıl tipler olduğunu bilen biri olarak buna asla izin veremezdim. Üstelik bir de büyükannesi var... Martha, Dorcas ya da daha uygun isim olması için oldukça uğraştım, ama başarılı olamadım; boşa nefes tükettim. Şu ebeveynler tuhaf insanlar..." Hafifçe kıkırdayınca, küçük tombul yüzünde kırışıklar belirdi. Poirot, onu meraklı bakışlarla süzüyordu. "Zihnimde bir sohbet canlanıyor. Anneniz ve merhum Bayan Holmes baş başa vermiş oturuyorlar, bebek kıyafetleri örüyor ya da dikiyorlar: 'Achille, Hercule, Sherlock, Mycroft...'" Poirot, dostunun bu keyifli anına ortak olmakta zorlanıyordu. "Anladığım kadarıyla fiziksel olarak Hercule'e hiç benzemediğimi söylemek istiyorsunuz, değil mi?" Doktor Burton; Hercule Poirot'nun, çizgili pantolon, siyah ceket ve papyonlu kıyafetler içindeki ufak tefek bedenini; yumurta biçimindeki kafasını ve üst dudaklarının neredeyse tamamını kaplayan bıyıklarını baştan aşağıya süzdü. "Gerçekten de Poirot, dürüst olmak gerekirse," dedi Doktor Burton. "Ona hiç benzemiyorsunuz." Ve ekledi. "Anladığım kadarıyla şimdiye dek klasik mitolojiyle ilgilenmeye pek zamanınız olmamış." "Bu doğru." "Çok yazık! Çok şey kaçırmışsınız. Bana sorarsanız herkes klasikleri okumalı." Poirot omuzlarını silkti. "Eh bien (Pekâlâ, işte.) onlar olmadan da çok rahat idare ettim." "İdare etmek! Sorun bu değil. Bu çok yanlış bir bakış açısı. Klasikler, modern iletişim teknikleri kursları gibi kolayca, kısa yoldan başarıya ulaşmanızı sağlayacak bir yöntem değildir. Klasikler insanın işteki saatlerini değil, boş zamanlarını değerlendirmesi içindir. Bu hepimizin yaptığı bir hata. Örneğin sizi ele alalım, işinizde çok başarılı oldunuz ve artık işten elinizi eteğinizi çekip, huzurlu, rahat bir yaşam sürmek istiyorsunuz; peki boş zamanlarınızda ne yapacaksınız?" Poirot'nun yanıtı hazırdı. "En kısa zamanda -ciddi bir biçimde- kabak yetiştirmeyi düşünüyorum." Doktor Burton çok şaşırmıştı. "Kabak mı? Neden söz ediyorsunuz? Şu tadı, suyu anımsatan büyük tombul yeşil şeylerden mi?" "Ah," dedi Poirot heyecanla. "Asıl sorun da bu zaten. Onların tadı her zaman su gibi olmuyor." "Oh! Biliyorum; peynir, küçük küçük doğranmış soğan ya da beyaz sosla servis ediliyor." "Hayır hayır, yanılıyorsunuz. Bence kabağın doğal tadında değişiklik yapıp, daha iyi olmasını sağlamak mümkün olabilir. Örneğin..." sözünü tamamlamadan gözlerini düşünceli bir biçimde havaya dikti. "Bir Buket..." "Aman Tanrım, dostum, bu bir bordo şarabı değil ki." Buket sözcüğü Doktor Burton'a hemen yanındaki şarap kadehini anımsatmıştı. Bir yudum alarak ağzında gezdirdi. "Bu çok iyi bir şarap. Gerçekten kaliteli! Evet." Başını beğeniyle salladı. "Ama şu kabak işi, bu konuda ciddi değilsiniz sanırım. Bununla..." Sesinde şaşkınlıkla karışık hafif bir korku seziliyordu. "Söylemek istediğiniz gerçekten de," ellerini ona acıdığını ifade eder biçimde tombul karnında gezdirdi. "Düşünceniz toprağa eğilip, bu bitkileri gübrelemek, ıslak pamuk altında çimlendirmek filan olamaz, değil mi?" Poirot, "Kabak yetiştiriciliği hakkında yeterince bilgi sahibi olduğunuz anlaşılıyor," dedi. "Taşrada kaldığım sırada çiftçileri izlemiştim. Gerçekten de Poirot, bu çok tuhaf bir hobi! Şunu bir düşünsenize..." Sesi bundan zevk aldığını belli eden bir fısıltıya dönüştü. "Bir an her tarafı kitaplarla çevrili, dikdörtgen, hoş bir odada şöminenin karşısında oturduğunuzu hayal edin. Bu kesinlikle dikdörtgen bir oda olmalı, asla kare değil. Her tarafta kitaplar var. Elinizde bir kadeh kırmızı şarap ve önünüzde açık bir

Description:
Herculeün On İki Görevi Dış görünümüyle Hercule Poirotnun mitolojik Yunan kahramanı Herkül (Hercule) ile uzaktan yakından bir benzerliği yoktu. Fakat bu zeki dedektif de Herkül gibi toplum içinde meydana gelen tatsız olayların sorumlularını bulup yakalamakta ustaydı. Emekli olm
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.