TTAASSAAVVVVUUFF KKLLAASSİİKKLLEERİ Editör PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU ISBN 978-605-5932-52-7 TASAVVUF KLASİKLERİ Editor Prof. Dr. Ethem CEBECİOĞLU Ankara, 2010 Baskı Erkam Matbaacılık İkitelli Organize Sanayi Bölgesi Turgut Özal Caddesi 117/4 Küçükçekmece İstanbul Tel : 0 212 671 07 00 Faks : 0 212 671 07 17 [email protected] İİÇÇİİNNDDEEKKİİLLEERR ER-RİÂYE Lİ-HUKÛKİLLAH ................................................................................ 7 HATMU’L-EVLİYÂ ............................................................................................... 23 EL-LÜMA ............................................................................................................... 55 KÛTÜ’L-KULÛB ................................................................................................... 71 ET-TA’ARRUF Lİ-MEZHEBİ EHLİ’T-TASAVVUF .......................................... 89 BAHRU’L-FEVÂİD.............................................................................................. 105 KEŞFU’L-MAHCÛB ............................................................................................ 123 ER-RİSÂLE ........................................................................................................... 135 İHYÂU ULÛMİ’D-DÎN ...................................................................................... 159 EL-FETHU’R-RABBÂNÎ VE’L-FEYZU’R-RAHMÂNÎ ................................... 179 DÎVÂN-I HİKMET .............................................................................................. 197 AVÂRİFÜ’L-MA’ÂRİF........................................................................................ 223 FUSÛSU’L-HİKEM ............................................................................................. 251 EL-FÜTÛHÂTÜ’L-MEKKİYYE ........................................................................ 309 ET-TEDBÎRÂTÜ’L-İLÂHİYYE FÎ ISLÂHI MEMLEKETİ’L-İNSÂNİYYE .... 355 KİTÂBÜ’L-BÂ ...................................................................................................... 381 MESNEVÎ-İ MANEVÎ ......................................................................................... 399 MEKTÛBÂT ........................................................................................................ 447 TTAAKKDDİİMM İlmî ıstılahlar ve kaynaklar bilgisi her ilim dalı için merkezi ehemmiyete haiz hususlardır. İlkiyle herhangi bir ilmî çalışma alanı bir disiplin olarak diğer ça- lışma alanlarından bağımsızlığına kavuşur. İkincisiyle ise üzerinde gelişip yük- seleceği sağlam bir zemin oluşturur. Böylesi bir entelektüel altyapı üzerinde ha- reket eden sonraki araştırmacılar eserler telif ederek ilmî ehliyet ve maharetle- rini ortaya koymaya çalışırlar. Elinizdeki naçizane çalışmamız bu meyanda serdedilen artık klasikleşmiş kaynaklara günümüz araştırmacılarının dikkatini çekerek onlara mütevazı bir rehberlik hizmeti sunmaktır. Tasavvuf ilmî bir disiplin olarak, hicretin ilk asırlarından itibaren ilimler tasnifinde yerini almış ve zaman içerisinde tekâmül ile günümüze kadar gel- miştir. 1990’lı yılların başlarına kadar İslam Felsefesi içerisinde mütalaa edilen ta- savvuf, bu tarihten itibaren bağımsızlığına kavuşmuştu. Bu ayrışma ile son 20 yıl içinde tasavvuf alanında ciddi bir gelişme yaşanmış, çok sayıda tasavvuf uzmanı doktoralarını yaparak ilim dünyasında araştırmacı, yardımcı doçent, doçent, profesör olarak yerini almıştır. İşte bu sürece katkı sağlamak üzere Temmuz 1999’dan beri yayınlanan Ta- savvuf dergisinde tanıtımı yapılan tasavvuf kaynaklarını derli toplu bir kitap halinde yayınlamayı düşündük. Toplam 18 kaynakla bu çalışma ortaya çıkmış oldu hamdolsun Allah(cc)’a< Hiç şüphesiz Tasavvuf klasikleri burada tanıtılan 18 eserden ibaret değil- dir. Buradaki sayının 18 ile sınırlandırılması sadece Tasavvuf dergisindeki ma- kalelerin temel alınması sebebiyledir. Elinizdeki kitaptaki makalelerin sıralaması incelenen eserlerin yazılış tarih- lerine göredir. Makalelerdeki tanıtımlarda önce yazarın hayatı sonra eserin ana- lizi ve tanıtımı yapılmış, ardından her kaynaktan ikişer sayfa metin-çeviri ve- rilmiştir. Çevirilerin bir kısmı ilgili makalenin yazarı tarafından diğerleri ise pi- yasadaki çevirilerden alınmış olup bu alıntıların sahipleri dipnotla belirtilmiş- 6 | Tasavvuf Klasikleri tir. Tasavvuf alanında ilmî çalışma yapacak genç akademisyenlere kolaylık sağ- lamak ve rehberlik yapmak üzere düşündüğümüz bu esere tanıtım yaparak destek vermiş akademisyen arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Gönül, kültür tarihimizin tasavvufla ilgili eserlerin edisyon-kritik çalışma- larıyla otantik olarak neşredilmesini istiyor. Sonra Arapça, Farsça, Osmanlıcaya aşinâ olmayanlara bu eserlerin çeşitli dillerde çeviri ve sadeleştirmelerinin de- ğerlendirmelerle birlikte ciddî bir seviyede yayınlanıp kültür dünyasına su- nulması insanlık ailesinin tekâmülü için büyük önem arzeder. Bu eserle biz, ilim dünyasına son derece mütevazı bir katkıda bulunduğu- muzu düşünüyor ve karşılığında sadece Allah(cc)’ın rızasını talep ediyoruz. Yetersizliğimizin mahsulü bir takım kusurlarımız olduysa affımızı dileriz efendim. Allahu Veliyyu’t-tevfîk< Prof. Dr. Ethem CEBECİOĞLU EERR--RRİİÂÂYYEE LLİİ--HHUUKKÛÛKKİİLLLLAAHH HARİS B. ESED EL-MUHASİBÎ Şahin FİLİZ 1. İslam Düşüncesinde Sûfî Dünya Görüşünün İlk Teorisyeni Haris b. Esed el-Muhasibî (165-243/781-857) Montgomery Watt, 950 yılına kadar olan dönemi, İslam düşüncesinin teşekkül devri olarak1 adlandırmaktadır. İslam tasavvuf düşüncesi de bu dönem içinde neş’et edip tabiî seyir içinde ortaya çıkan dinî bir ilim ve disiplin olarak kabul edilmelidir. Bugün bile varlığını devam ettiren klasik İslam bilimleri, söz konu- su teşekkül devrine ait medenî, kültürel ve dinî birikimlerimiz, kısacası zengin- liklerimiz sayılmalıdır. İslam düşüncesi ve buna dayalı olarak ortaya çıkan kla- sik İslam bilimleri, dönemin dinî, kültürel ve siyasal karakterinin oluşumuna ev sahipliği yapmış olan Kûfe, Bağdat, İskenderiye, Basra gibi belli başlı İslam medeniyet merkezlerinde doğup gelişmiştir. Basra şehri, ilmî, siyasî, kültürel ve tasavvufî yönlerden oldukça zengin ibr miras ve geleneğin merkezlerinden biri olarak özellikle önemlidir. O dönemin Basra’sı, dinî düşünce ve bilimdeki etkinliği, yeni bir takım çıkışlara sahne ol- ması bakımından İslam dünyasının çok önemli merkezlerinden birisidir. Mürcie ve Kaderiye orada ortaya çıkmış, Nazzam, Vasıl b. Atâ, Hasan-ı Basrî ve Eş’arî düşüncelerini orada yayıp geliştirmişlerdir.2 Basra, bundan da önemlisi, Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi. 1 Bk. Montgomery Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül devri, çev.: Ethem Ruhi Fığlalı, s. 381. 2 Bk. Enver Uysal, İhvan-ı safa Felsefesinde Tanrı ve Âlem, MÜİFV Yay., İstanbul 1998, s. 21. 8 | Tasavvuf Klasikleri Haris b. Esed el-Muhasibî gibi sûfî bir şahsiyetin yetiştiği yerdir. Tam adı Abû Abdillah Haris b. Esed el-Anazi olan Muhasibî, Basra’nın en seçkin sûfî ve mutasavvıfıdır. Sûfîdir, çünkü bu mistik ve derunî hayat tarzını bizzat kendi şahsında pratize eden bir simadır. Mutasavvıftır, çünkü bizzat ya- şadığı bu zahidane ve sûfiyane hayat tarzıyla ilgili ‘kâl’e, akılcı gerekçelerden oluşan felsefî bir zemin hazırlamıştır. Yazımız, kendi özel hayat alanına giren sûfî kişiliğinden çok, bu anlayışına ilişkin dışa yansıyan halleri, sözleri, eserleri ve davranışlarını konu alacaktır. Çünkü tasavvufî fikirlerine geniş yer veren tabakât kitapları onun kelâm, hadis, fıkıh ve tasavvufta bir otorite olduğunu kaydederlerken, özel hayatı ile ilgili fazla bir malumat vermemektedirler.3 Kaynaklarda Muhasibî’nin özel hayatına dair yeterince bilgi bulunmaması normaldir. Esasen bu noktada gerekli malumata sahip olmamızın, bir tasavvuf teorisinin nasıl kurulduğu meselesine beklendiği gibi bir katkısı olmayacaktır. Hatta belki de şahsî hayat alanını aydınlattığı düşünülen malumatların, ilgili mütefekkirin asıl kimliğini ve fikirlerini bulanıklaştırmaya yol açabileceği de hesaba katılmalıdır. Tabakât kitaplarında, bilgi ve malumat adına şahıslara özel bir takım görüş ve yorumlar ile ilgili hayli örnek vardır. Biyografi bilgisi sayı- lamayacak bu tür malumatlar, ilgili mütefekkirin dinî ve ahlakî kişiliğine ilişkin yaklaşımlardan öteye gitmemektedir. İşte Muhasibî hakkında bu tür malumatlara erişemememiz, onun tasavvufî görüşlerini tespit etmemize mani olmamaktadır. Ne şans ki Muhasibî’nin kendi eserlerinin çoğuna sahip bulunmaktayız. Onu ve düşünce sistemini, bizzat kendi eserlerine başvurarak öğrenmemiz böylece mümkün olabilmektedir. Bu kısa başlangıçtan sonra, yine de Muhasibî’nin sûfî kişiliğine dair bilgile- rin bulunduğu bazı kaynaklara başvurmamız, faydadan uzak olmayacaktır. 2. Muhasibî’nin Kimliği ve Şahsiyeti Muhasibî, çocukluğunu Basra’da geçirmiştir. Genç yaşlarında devrin diğer ün- lü bir ilim ve kültür merkezi olan Bağdat’a gitmiştir. Bazı araştırmalara bakılır- sa Muhasibî, Bağdat’a gitmeden önce Basra’nın yüksek ilmî ve kültürel atmos- ferinden önemli ölçüde yararlanmıştır. Ancak, kimlerden hangi dersleri aldığı hususunda tam bir bilgiye sahip değiliz. Bununla birlikte İbn Teymiye (ö.1328), 3 İbn Hallikan, Vefeyâtü’l-Ayan ve Enbaü Ebnai’z-Zaman, Kahire 1948, c. I, s. 348; İbn Münavi, el- Kebakibüd-Dürriyye, vr. 94a-95a, Yusufağa Ktp. No: 297; Hayreddin ez-Zirikli, el-Alam, Kahire 1927, c. I, s. 201; Ö. Rıza Kehhale, Mu’cemü’l-Müellifin, Beyrut 1957, c. III, s. 174. er-Riâye li-Hukûki’llah | 9 Abdullah b. Küllab el-Basrî (ö.240/854)’yi Muhasibînin hocası olarak göster- mektedir.4 Bunun yanında Hasan el-Basrî (ö.643/728)’nin de onun hocalarından biri olduğu ifade edilmektedir.5 Ebû Abdillah Haris b. el-Esed, ‘Muhasibî’ lakabıyla şöhret bulmuştur. O bu lakabını Taşköprüzade’ye göre, derûnî hayatında kendi nefsini devamlı hesaba çekmesi ve kontrol altında tutması sebebiyle almıştır.6 İbn Mülekkan da onun nefis muhasebesi hakkında şöyle söylediğini aktarır: ‚Muhabbet demek, her şeyinle Mahbûb (Allah)’a yönelmen, sonra O’nu kendi nefsine, ailene ve malına tercih etmen, en sonunda da O’na olan muhabbetinin her zaman ku- surlu olduğunu bilmen demektir.‛7 Nitekim Macit Fahri de ‚onun tasavvufu nefis muhasebesinin ve Mahbub yo- lunda en ağır sıkıntılara katlanmaya hazır olma şeklinde iki temel rükne daya- nır.‛ diyerek8 Muhasibî lakabına, onun başlıca özelliklerinden olan nefis muha- sebesinin temel teşkil ettiğini belirtir. Müellifini tespit edemediğimiz el- Müntehabat adlı eserde Muhasibî için geçen şu kayıt, mutasavvıfımızın tasavvuf düşüncesine getirdiği yenilik açısından oldukça önemlidir. ‚Muhasibî nefsin ayıpları konusunda ilk tahlilleri yapan kişidir.‛9 Şeyh Abdullah b. Halif’in ‚Pirlerimizden şu beş kişiyi kendinize örnek alıp hallerine uyunuz.‛ diye takdir ettiği beş pirden biri olan Muhasibî10 kaynaklar- dan öğrendiğimize göre, Kaderî veya Vakıfî olan babasından kalan mirası, din- lerimiz ayrıdır gerekçesiyle reddetmişti. Tabakâtü’ş-Şafiiyye’de de, babasının Revafız’dan olduğuna dair bir kayıt geçmektedir. Ali Hayran el-Fakih ise Muhasibî’nin önce babasıyla annesi hakkında şiddetli bir tartışmaya giriştiğini ve olayın akabinde de babasını herkesin önünde açıkça tekfir ettiğini anlatmak- tadır.11 4 Bk. Mecmuü’l-Fetava, (komisyon çev.), Tevhid Y., İstanbul 1988, c. III, s. 99. 5 Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi, İstanbul 1966, s. 118. 6 Taşköprüzade Ahmed Ef., Mevzuatü’l-Ulûm, çev.: K. Muhammed Ef., İstanbul 1331, c. II, s. 844. 7 İbn Mülekkan, Tabakâtü’l-Evliya, thk. N. Şeribe, Beyrut 1986, ss. 175-177. 8 Macit Fahri, İslam Felsefesi Tarihi, çev.: Kasım Turhan, İstanbul 1987, s. 189. 9 Muhasibî, el-Müntehabat, vr. 216a, Laleli no: 3706. 10 İbn Münavi, el-Kevakibü’d-Dürriyye, vr. 94a-95a; F. Attar, Tezkiretü’l-Evliya, çev.: S. Uludağ, Bursa 1984, s. 303; M. Abdurrahman Câmî, Nefehatü’l-Üns min Hadarati’l-Kuds, çev.: K. Candoğan-S. Malak, İstanbul 1971, s. 116. 11 Bk. Ebû Nuaym el-İsfahani, Hilyetü’l-Evliya ve Tabakâtü’l-Asfiya, Beyrut 1967, c. X, s. 75; Tacüddin Takıyüddin es-Sübki, Tabakâtü’ş-Şafiiyyeti’l-Kübra, Beyrut, ts., c. II, s. 38; İbn 10 | Tasavvuf Klasikleri Muhasibî’nin baba mirasını reddetmesi, zühd ve veraı’ndan kaynaklan- maktadır iddiasında bulunanlar olduğu gibi, fıkıhta da büyük üstad olan muta- savvıfımızın, bu davranışını, fıkhî bir saikle yaptığı da ileri sürülmektedir.12 Esasen iki farklı saik gibi görünen bu sebepler, ‘zahirle bâtını şahsında bütün- leştiren’ Muhasibî13 gibi bir sûfî için, birbirinden farklı şeyler değildirler. Sûfîce ve zahidane yaşayış tarzı, helalliği kesin olanı almasını, şüpheli ola- nı terk etmesini gerektirmiştir.14 Muhasibî, hayatı boyunca ilk önce farz ve va- cip gibi fıkhın gerektirdiği zahiri amellere riayete, daha sonra nafile, zühd ve vera’a müteallik ibadetlere eğilmiş görünmektedir. Muhasibî sadece iç mura- kabe ve ihlâsla kalıp ibadetler hususunda gevşeklik giöstermemiş, her ikisini ed bir bütünün ayrılmaz parçaları olarak telakki etmiştir. Dolayısıyla tasavvuf onun şahsında zahir (fıkıh) ile bâtın (sûfîlik)’ın ahenkli bir bütünü olarak so- mutlaşmış; zevk ile itikadı, ilim ile hali hem yaaşyışında hem de eserlerinde bir- leştirmiştir. Bâtın ile zahir arasında kurduğu bu harmoniyi, Muhasibî’nin haya- tı ile ilgili son anekdotları serilmedikten sonra, onun şaheseri olan ‘er-Riâye li- Hukukillah’a dayanarak, analiz etmeye çalışacağız. Muhasibî zahir ilimlerine derinlemesine vakıf olmakla birlikte, her şeyden önce sistemci bir sûfî idi. Tasavvuf tarihinde hemen tamamı Ehl-i Sünnet’ten olan bin kadar sûfî içerisinde onun yeri bu yüzden oldukça farklıdır.15 Ancak o, Ehl-i Sünnet anlayışına kendine özgü bir yorum getirmektedir. Şöyle ki: Birin- cisi, Ahmed b. Hanbel (ö.241/855)’in temsil ettiği Ehl-i Sünnet; ikincisi, mümes- silleri Kûfe ve Bağdat’ta bulunan Mu’tezile olmak üzere, birbirine zıt iki fikir akımının mücadele ettiği bir ortamda yetişti. Muhasibî’nin yetiştiği bu ortam, aynı zamanda Abbasilerin siyaset sahnesinde oldukları ve dolayısıyla, Mutezi- le’nin devlet desteği gördüğü bir dönemi ifade etmektedir. Muhasibî, Mutezi- le’nin yanı sıra, Ahmed b. Hanbel’in temsil ettiği Ehl-i Sünnete de sıcak baka- mıyordu. Çünkü o, her ikisinin de vusûle kâfi gelemeyeceğini düşünüyordu. Ancak onun, hakiki marifet, hakiki kulluk, sonsuz ihlâs, bütün varlığını kuşata- cak bir takva anlayışı ve dinin bütün külliyatı ve cüz’iyyatı ile birlikte gaye ve Hallikan, Vefeyatü’l-Ayan, c. I, s. 348; F. Attar, age, s. 304. 12 es-Sübki, age, c. II, s. 38; Abdülhalim Mahmud, Üstazü’s-Sairin, s. 9. 13 Ebû Bekr ahmed b. Ali, Tarihu’l-Bağdad ev Medinetü’s-Selâm, Beyrut, ts., c. VIII, s. 211; Abdülvahhab Şa’rani, et-Tabakâtü’l-Kübra, c. I, s. 64; Câmî, age, s. 116; İzzüddin İbn Kesir el- Cezerî, el-Lübab fi Tehzibi’l-ensab, Beyrut, ts., c. III, s. 171. 14 Kuşeyrî Risâlesi, çev.: T. Yazıcı, İstanbul 1966, s. 41; İbn Hallikan, Vefeyât, c. I, s. 348. 15 Abdülkadir Bağdadî, Usulü’d-Din, ss. 315-316.
Description: