• • /m AI • • rsı; B l T ı \ İ L E R İ BİTMEMİŞ SON ESER HALK BAĞLAM İdris Küçükömer - Bütün Eserleri 4 HALK DEMOKRASİ İSTİYOR MU? BİTMEMİŞ SON ESER BAĞLAM Bağlam Yayınlan/83 İdris Küçükömer Bütün Eserleri-4 Birinci Basım Ekim 1994 ISBN 975-7696-63-3 Kapak Tasarımı İlhan BİLGE Tel : O (212) 513 34 52 Baskı Bayrak Matb. Ltd. Şti. BAĞLAM YAYINCILIK Ankara Caddesi, 13/1 34410 Cağaloğlu-İstanbul Tel: 0(212)513 59 68 Bilmeyen ne bilsin O'nu Bilenlere selam olsun! Yunus EMRE SUNUŞ Elinizdeki kitap... 1969'da İdris Küçükömer bir kitap yazdı: "Düzenin Yabancı laşması" Sonra durdu...Ya da, ta ölümüne kadar durdu gibi gözüktü.... 17 yıl süren uzun bir yolculukta, "Düzenin Yabancılaşması" adlı kitabında açıkladığı tezlerini aşacak, o tezlerin neden gerçekleştiği veya gerçekleşmediğini çözümleyecek, sivil topluma neden geçilemediği konularını işleyecek ve halkın gerçekte demokrasiyi isteyip istemediğini cevaplayacak ye ni bir arayışa ve bir kitap yazma işine girişti.. Kafasına takılan soruları, sistemli biçimde araştırdı. Bu araş tırma, tüm Doğu Toplumları'nın yapması gereken bir araştır manın Türkiye'deki öncülerindendi. Bu tartışma konusuna, Türk aydını pek ilgi göstermedi. Bu ihtiyacı, İdris Küçükömer kendi kendine duyup, kendi kendi ni eleştirerek, geliştirerek ciddi bir arayış içine girdi. Elinizdeki kitap, bu araştırmanın notlarından derlenmiştir. İdris Küçükömer'in bir anlamda ömrünü verdiği bu çalışmayı tamamlayamadan hayata veda etmesi, sadece toplumu- muz için değil, benzer sorunları yaşayan tüm toplumlar için bir kayıp olmuştur. Bu kitapta işlenen, araştırılan konular sadece Türkiye'nin değil, tüm Asya halklarının ve İslam Dünyası'nın sorunlarıdır. Dostları, düşmanları, İdris Küçükömer'in bu kitabını yazma sını, bekledi... Ancak, yazılacak kitabı bekleyenlerin bir kesimi, bir süre sonra umutlarını kesmiş olacaklar ki, İdris Küçükömer'in HALK DEMOKRASt İSTİYOR MU? başta, Düzenin Yabancılaşması olmak üzere, dönem dö nem değişik yerlerde yazdığı yazılarda işlediği sivil toplum tezle-rine yönelik görüşlerinden vazgeçmiş olabileceğini düşün-müş olmanın rahatlığı ile davranabildiler. Tezleri savunmaktan, geliştirmekten ve benimsemekten vazgeçildiğini sanarak, kendilerini serbest hissetme duygu su ile davranabildiler. Bu duygu, bazı yazarlara, ilk kez İdris Küçükömer tarafından ifade edilmiş, O'na ait bir çok görü şü, kaynak bile göstermeden kullanabilme haklarını vermiş gibi oldu. Bu durum, aynen bir halk şiiri gibi, İdris Küçükömer'in dü şüncelerinin anonimleştirilmesi sonucunu doğurmuş da oldu. Bunlar olup biterken, Küçükömer ise, geliştirdiği görüşlerin henüz yetersizliğini bilerek, bu düşüncelere, yoğunluk ve öz kazandırma çabasına soluksuz devam ediyordu. Bu ara da, değişik düşünce çevrelerinde yeni oluşan sivil toplum yandaşları, Küçükömer’le tartışarak, o'nun araştırmalarına destek vermek ve arayış çalışmalarına kaktıda bulunmak yerine, giderek ne olduğu bilinmeyen vulger bir "sivil toplum" mitosunun yaratılmasına yardımcı hale gelecek biçimde bu kavramı kullanıyorlardı. "Sivil toplum "kavramı üreyip gelişme yerine, tüketilmeye başlanmıştı.. Sivil Toplum savunucuları, belki istemeden bu kavramı eğip, büküp, kavramın içini boşaltıyorlardı. Yayınlanan bu kitap, İdris Küçükömer'in hiç birinde tarih bulunmayan, nasıl bir sistematikle kullanılacağı da gösteril meyen 102 dosyada toplanmış, binlerce, sayfalık irili ufaklı notlarından derlenmiştir. Ve sivil toplum savunucularının tez lerine güç katacak, onları yeni boyutlara taşıyabilecek bir çalışmadır. HALK DEMOKRASİ İSTİYOR MU? Yayınlanamamış kitabın kaynakları üzerine İdris Küçükömer, kendi dengelerini sürekli geliştirecek, yeni ufuklarda yol alacak, kendi çelişkisini kendisi yaratabilecek biri idi. Daha değişik bir deyişle, kendisi ile barışık biri değildi. Sürekli yeni sorunlar yaratan ve bunları çözen, bunlara ce vap arayan biri olarak, bu özelliğini okuduğu kitaplarda da görmek mümkündü. Kitabı okumaz, adeta yazarı ile kavga ederdi. O'nun tarafından okunmuş kitap, bir karalama defteri haline dönüşürdü. İdris Küçükömer'in yazı yazdığı kağıtlar normal dosya kağıdı ebadında değildi, olamazdı. Bu ebatta bir kağıt kullanması istisnai bir olaydı ve zorunluluktan kaynaklanırdı. Işık hızıyla birbiri peşine zincirleme düşünen, sonra bu dü şünceleri kağıda dökmek için parmaklarının ve bileğinin kas hareket hızının darboğazı ile karşılaşan bir insanın psi kolojik halini anlamak için, yazı yazdığı kağıdı görmek gerek her halde. Bu kağıdın görülmesi, söylediklerimi ancak anla tabilir. Düşüncenin ve yazının yazılma hızının kavgasını, Kü çükömer'in çalışma notunu gördükten sonra anlamak müm kün olabilir. Düşünmenin elektrik hızının karş.ısında çaresiz kalan parmaklar bir süre sonra, belki sadece Küçükömer'in anlayabildiği bir alfabe ile yazmaya başlıyorlardı. Nasıl Yazardı? Çarşaf gibi koca koca kağıtlar... Önce, düzenli, şekillere ve kurallara uygun bir yazıya başla yış... Tane tane harfler.. Başlıklar... Arabaşlıklar... Giriş, anla şılır bir mantık bütünlüğü... Akıp giden bir yazı... Buraya kadar herşey normal... Kafada yapılan plana uygun bir gelişme. Ardından bir gök gürültüsü, bir şimşek, bir çıkma, bir satır HALK DEMOKRASİ İSTİYOR MU? arası saplantı... Saplantıya saplantı için bir ok... Ezilip büzül müş harfler... Acele edilirken şeklini kaybetmiş bir yazıyı okurken, kağıt üzerindeki yazı biçimine girmiş şekillere, siz de daha önce okuduklarınızın etkisinde kalarak bir anlam veriyorsunuz. Sonra bir çizgi ucu çıkıyor okuduğunuz metnin iki kelime sinin arasından. Ta kağıdın sonuna kadar gidiyor, alta, üste, sağa, sola olması önemli değil, bütün yazıları atlayarak, üzerinden geçerek, bir okla bitiyor... Merakla kağıdı çeviri yorsunuz ok arkada bir yerlere mi işaret ediyor diye, kağıdın arkası bir yazı ile dolu ki, sanki ön tarafın bir kopyesi... Sonra, yazının ikinci kez okunduğunu fark ediyorsunuz. Çünkü yazma işinin bitmesinden sonra, kağıdın önce boy dan daha sonra da enden ikiye katlandığını, katlanma yeri nin tifsimesinin izlerinden anlıyorsunuz... Belli ki kağıt cebe konularak taşınmış.. Sonra, yazılan konu ile meşgul kafanın, nerde nasıl olduğu önemli olmayan bir ortamda, yeni buldu ğu bir düşünceyi ve gelişmeyi, bu kağıdın üzerine, nerede bir boş yer bulmuşsa, oraya kaydettiğine tanık oluyorsunuz.. Kalemin rengi, kalemucunun kalınlığı vs. önemli değil... Eğer üzerinde ilk çalışma metni yoksa, çantasında veya cebinde yazı yazılabilecek ne varsa, onun üzerine notlarını alıyor. Bu malzeme bir kitap kapağının içi olabilir, kasaptan alınmış içinde et taşınan bir ambalaj kağıdı olabilir, bir gömleği sert ve ütülü göstermek için kullanılan koyu gri renkli bir karton olabilir... Çocukların boyama kitaplarında kullandıkları bir kalın uçlu mum boya ile, keçeli kalemle sayfalarca (!) kağıtlar dolusu, yazı yazabilir. Kağıdın üstü kırmızı, turuncu, yeşil, siyah resim gibi yazılarla dolabilir. Çocukları Ahmet Şakir'in yada Meh met Şakir'in resim yaptığı kağıtlara mı yazılmış olduğu, yoksa önce onun yazdığı sonra çocukların resim yaptığı bir kağıt mıdır? Bu da pek belli olmamaktadır. Anlamak isteyen bu • 10*