GADAMER Güzelin Güncelliği - Bir Oyun, Sembol ve Festival Olarak Sanat - Çeviren FATİH TEPEBAŞILI ÇİZGİ güzelin güncelliği OYUN, SEMBOL VE FESTİVAL OLARAK SANAT Hans-Georg GADAMER Çeviren Fatih TEPEBAŞILI GÜZELİN GÜNCELLİĞİ OYUN, SEMBOL VE FESTİVAL OLARAK SANAT Hans-Georg GADAMER Çeviren Fatih TEPEBAŞILI ÇİZGİ ■ KİTABİYİ Kj/oben ) <i)tıı/tn \-cisefe: > Yayın Yönetmeni Seyhan Kurt Dizgi - Kapak @lp 5 Editörler Naım Şahin Kemal Kahramanoğlu \ Baskı Sebat Ofset Matbaacılık \ GADAMER, Ham Georg (Die AktuaJitât des Schöncn) © Philipp Rcclam Jun. Stutgart 1977 © Çizgi Kitabcvi, Ocak 2t_X) 5 5 ISBN 975 - 8867 - 02 - 4 \ KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI - Cataloging tn Publıcatıon Data (CİP) GADAMER, Hans-Georg Güzelin Güncelliği (Die Aktualitat des Schönen) Çeviren: Fatih Tepebaşılı ANAHTAR KAVRAMLAR - key concepts • 1. Gadamer, 2. Sanat, 3. 1 İsterik - Gadamer, art, esthctıcs "Dıc I Icrausgabc dieses Werkes wurdc aus den Mitteln des (îocthc İnstıtuts gcfördcrt Bu kitabın yayımı Gocthe Enstitüsü kaynaklannca desteklenmiştir " \ ÇİZGİ KİTABEVİ Mimar Muzaffer Caddesi 62 / D KONYA Tel: 0332.353 62 65 - 353 62 66 lax: 0332.35^ 10 22 u-u-vv. ci2gikitabcvi.com Sanatın meşruiyeti sorusunda yalnızca güncel değil aynı zamanda eski bir konunun söz konusu olması, ben ce çok anlamlıdır. Bilim adamı olarak ilk yıllarımı bu soruya hasrettim ve bu anlamda ‘Tlaton und die Dichter” (Platon ve Şairler, 1934) adlı eserimi yayınla dım1. Bu, Sokratçılar tarafından savunulan yeni bir felse fi görüş ve bilgiye yönelik istemdi. Bildiğimiz kadarıyla baü tarihinde ilk defa, sanat kendini burada meşruiyet istemi karşısında buldu. Kaba bir tarzda benimseme ve yorum gören geleneksel içerikleri sanatsal veya anlatısal biçiminde aktarılması, istediği hakikat hakkına sahip olmasının doğal olmadığı, ilk defa burada görülür. Haki kate ilişkin yeni istek, geleneksel biçimlerle karşı karşıya geldiği zaman, sık sık ortaya atılan ciddi fakat eski bir konu ortaya çıkar. Söz konusu geleneksel biçim şairane buluşlar veya sanatsal biçim dili şeklinde kendinden bah settirmeye devam eder. Sık sık şikayet edilen resim düş manlığı ile geç antik dönemi hatırlayalım. Duvarlar, taş süslemelerle, mozayik ve dekorasyon ile kaplı olduğu zaman, dönemin güzel sanadarla uğraşanları, kendi dö nemlerinin sona ermesinden şikayet ediyorlardı. Aynı durum Roma İmparatorluğu ile birlikte geç antik döne min üzerine çöken ve Tacitus’un söz sanadannın çökü şüne ilişkin o ünlü diyalogunda (dialogulus de oratoribus) şikayet ettiği konuşma ve edebi yazma özgürlüğünün sınırlandırılması ve sonlandınlması için de geçerlidir. 1 Bakınız, Gadamer: Platons dialektische Ethik, Hamburg 1968, s. 181-204 Biraz daha günümüze yaklaşmak için Hristiyanlığın hazır bulduğu sanat geleneğine ilişkin tavrını göz önünde tuta lım. İlk bin yılın öncelikle 6. ve 7. yüzyılın Hristiyan kili sesinin sonraki gelişimlerinde yaşanılmış olan resim düş manlığı savuşturulduğunda, bu dünyevi tarzda bir karar dı. O zaman kilise, güzel sanadarla uğraşan sanatkarların biçim dili için ve daha sonra da şiirin ve sanata yeni bir meşruiyet getiren anlatı sanatının dili için, yeni bir anlam landırma yolu buldu. Bu, geleneksel biçim dilinin yeniden meşruiyet kazandığı Hristiyanlık öğretisinin yeni içeriği olduğu sürece, haklı bir karar olacaktır. Okuma yazma ve Latince bilmeyen ve bu yüzden söylenilmek istenen ileti lerin dilini tamamıyla anlamayan yoksulların İncil’i olan “biblia pauperum”, resimli öyküleri yönüyle, batıda sana tın meşruiyeti için temel leitmotiflerden birisi olmuştur. Eğitim bilincimizin içerisinde, bu kararın meyvelerin den, daha doğrusu Orta Çağ Hristiyan sanatı, Yunan ve Roma sanat ve edebiyatının hümanistlerce yenilenmesi üzerinden, kendi kimliğimiz için ortak bir biçim dili geliştirmiş olan batı sanatının büyük tarihinin uzağında yaşıyoruz. Söz konusu süreç 18. yüzyılın sonuna büyük toplumsal sınıflaşma dönemine ve 19. yüzyılın başladığı siyasal ve dini değişimlerin yaşandığı günlere kadar sür müştür. Avusturya’da ve Güney Almanya’da Barok eserlerinin büyük yangınlarda gözümüzün önünde yok olan Antik ve Hristiyan içeriğinin sentezini, sözcükler yardımıyla göz önüne sermeye gerek yok. Hristiyan sanatının bu evreni nin ve Hristiyan hümanist geleneğin kuşkusuz burada bazı itirazları vardır ve bunlar daha sonra Reformasyonun yol açtığı değişimleri yaşadı. Bu, yeni bir sanat anlayışını özel bir biçimde gündeme getirdi: Sözden harekede müziğin biçim dilini yeniden anlamlandıran müziğin cemaat şarkılarında yaşayan biçimini (Heinrich Schütz ve Johann Sebastian Bach’ı hatırlayalım). Söz konusu müzik, Hristiyan müziğinin muhteşem geleneğine büyük bir yenilik getirdi, hem de koro şarkılarıyla yani son hesapta Latin İlahi dili ve büyük Papa’ya bir yetenek olarak verilmiş bulunan Gregoryan melodisini yücelten geleneği kesintiye uğratmadan. Sorun, daha doğrusu sanatın meşruiyeti sorusu, böyle bir arka planda, belirli bir yönelime öncelikle sahip olur. Böyle bir sorunsal için aynı soru hakkında öteden beri kafa yoranların yardımına ihtiyaç duyabiliriz. İçinde yaşa dığımız yüzyılda tanığı olduğumuz sanatın yeni konumu nun, son büyük dalgasını 19. yüzyılın sergilemiş olduğu ortak bir geleneğin kırılması olarak geçerli olması inkar edilemez. Spekülatif felsefenin büyük düşünürü Hegel ilk defa Heidelberg’de daha sonra Berlin’de Estetik Dersleri verdiğinde, bu derslerde ona çıkış noktası sağlayan motif lerden biri “sanatın geçmişte kalmışlık niteliği”ni ifade eden öğretidir2. Eğer HegePin sorusu indirgenir ve üze 2 Bakınız, Hegels Dialektik, Tübingen 1971, s. 80 ve devamı, aynca şu makale tavsiye edilir, “Kunst und Kunstphilosophie der Gegenwart. Überlegungen mit Rücksicht auf Hegel” von Dieter Heinrich, yayın landığı yer, Immanente Aesthetik- Aesthetische Reflexion. Lyrik als Paradigma der Modeme, hrsg. von Wolfgang Iser, München 1966, ve