Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye Türkler, Sayfa: 802 - 822 Her Ģeyden önce Osmanlı para tarihini bir makale çerçevesinde incelemenin zorluğunu belirtmem gerekmektedir. Ama gene de konuyu ana hatlarıyla vermeye çalıĢacağız. Para tarihine girmeden Osmanlı Devleti‘nin para politikasını tespit etmek gerekmektedir. Zira bu alandaki uygulamalar doğrudan doğruya devletin para politikası ile ilgilidir. Bu itibarla öncelikle para politikasını daha sonra para tarihini ele alacağız. I. Osmanlı Para Politikası Bir tedavül aracı ve aynı zamanda kuvvet ve kudreti temsil eden bir servet olan para, geçmiĢte bütün devletlerde iktisadî hayatın en önemli esası ve göstergesiydi. Bu gerçek bugün dahi değiĢmemiĢtir. Bir devletin iktisadî düzeninin en belirgin unsuru para ve parasal değerlerdir. Devletin iktisadî hayatındaki olumlu veya olumsuz geliĢmeler kısa sürede paraya yansımaktadır. Para politikası da iktisadî hayatın düzen ve devamlılığını sağlamak amacıyla takip edilen yoldur, bu uğurda benimsenen ilkelerdir. Bu ilkelerle siyasî otoritenin de varlığı ve devamlılığı sağlanmıĢ olmaktadır. O halde para, daha genel ifade ile iktisat politikaları ile siyasî iktidar ve düzenlerin devamlılığı arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. te yandan para iç dengelerin korunmasında da çok önemli bir unsurdur. Devletlerin takip ettikleri iktisat politikaları, gerçekte paranın ülke içindeki dolaĢımının düzenlenmesinden ibarettir. Bu dolaĢımın siyasal iktidarı, merkezî otoriteyi tehdit etmeyecek surette düzenlenmesine azami dikkat gösterilirdi. Bu bakımdan para politikalarını devlet-iktisat iliĢkileri dahilinde incelemek gerekmektedir.1 Genelde iktisat, dolayısıyla da para politikasını belirleyen önemli sebepler vardır. Her dönemin coğrafî, iktisadî ve siyasî bir düzeni ve modeli bulunmaktadır. Bu sebeplerin tespit ve tahlili, iktisat ve para politikasının anlaĢılmasında önemli katkılar sağlayacaktır. O halde Osmanlı para politikasını belirlerken, Osmanlı Devleti‘nin içinde bulunduğu iktisadî ve siyasî ortamı tespit etmek, konunun anlaĢılmasını kolaylaĢtıracaktır. Osmanlı Devleti, 14. yüzyılın baĢlarında Anadolu Selçuklu Devleti‘nin mirası üzerinde kurulmuĢ ve 20.yüzyılın baĢlarına kadar Anadolu merkez olmak üzere bütün Orta Doğu, Kafkasya, Karadeniz ve kuzeyi, Orta Avrupa‘dan Adriyatik denizine ve bütün Doğu Akdeniz‘e hakim olan büyük bir devlettir. Siyasî, iktisadî ve sosyal düzeni sanayi öncesi devletlerin klasik özelliklerini göstermektedir. Sanayi öncesi devletlerin baĢlıca özellikleri ise Ģunlardır: 1485 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi a. Tek kiĢinin ve onun ailesinin (saltanat ailesinin) hakimiyeti vardır, b. Devletle saltanat özdeĢleĢmiĢtir, c. Hakimiyetin kaynağı ve en önemli meĢrulaĢtırma aracı dindir d. Zıraî ekonomi hakimdir, e. Ekonomi büyük ölçüde tabiatın tahakkümü altındadır, f. Para ve nakit ekonomisi geliĢmemiĢ, millî hasılanın çok az bir kısmı nakde çevrilebilmektedir, g. Enerji, tabiî enerji kaynaklarına (insan ve hayvan gücü ile suyun kaldırma ve itme, rüzgarın itme gücüne) dayanmaktadır, h. retim, ulaĢım ve haberleĢme teknikleri de tabiî enerji kaynaklarına bağlıdır, i. Sosyal değiĢme ve geliĢme çok ağır ve uzun bir sürede meydana gelmektedir, j. Sosyal devlet anlayıĢı bugünkü manada geliĢmemiĢtir.2 ĠĢte Osmanlı para politikasını, bundaki amaç ve hedeflerini bu çerçevede ele almak daha doğru olacaktır. Osmanlı para politikasını birkaç baĢlık altında incelemek zarureti vardır. ünkü devlet, paranın her safhası hususunda farklı bir politika takip etmiĢtir. 1. Paranın Darbı Hususunda Takip Ettiği Politika Sanayi öncesi Ģartların coğrafî ve iktisadî zaruretlerinden dolayı, yukarıda genel sınırları verilen ülkenin her tarafına piyasanın talebi olan parayı, istenen zamanda, miktarda ve oranda arz etmek mümkün değildi. Henüz böyle bir teknolojiye ulaĢılamamıĢtı. Enerji kaynakları tabiî enerji kaynakları olduğundan paranın darbı ve istenen zamanda her tarafa ulaĢtırılması çok zordu. te yandan aynı zamanda hakimiyet sembolü olan paranın ülkenin her tarafına ulaĢtırılması gerekiyordu. Bu da ülkede birden fazla darphanenin kurulmasıyla sağlandı. Merkezî darphane Ġstanbul‘da olmak üzere, daha çok maden yataklarının bulunduğu bölgelerde darphaneler kuruldu.3 Aslında bu gelenek Osmanlı‘dan önceki bütün devletlerde (Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Ġran vd.) vardı. Zira onlar da sanayi öncesi iktisadî ve coğrafî Ģartları yaĢıyorlardı. lkenin çeĢitli yerlerinde (Ġstanbul‘dan baĢka Edirne, Serez, Novobedre, Selanik, GümüĢhane, Erzurum, Bağdat, ġam ve Mısır) kurulan bu darphaneler, merkezî darphanenin bastığı sikkelerin ayarlarına uymak zorundaydılar. Her darphanenin adeta hinterlandı niteliğinde bir örüsü vardı. Darphaneler ber-vech-i emanet usulü üzere mukataa tarzında iĢletiliyorlardı. Darphanedeki simkeĢ ve 1486 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi kuyumcular iĢleyecekleri gümüĢü Darphane Emininden her birininki günde ikiyüz dirhemi (1 dirhem 3,207 gr.) aĢmamak üzere satın almak zorundaydılar. Darphane Eminleri, örülerindeki eski akçeleri toplayıp, yeni akçe arz etmekle yükümlüydüler. Aynı zamanda çevrelerinde gümüĢ kaçakçılığının önlenmesi de görevleri arasındaydı.4 Böylece çok geniĢ topraklara sahip olan ülkenin her tarafına ihtiyaç duyulan parayı arz etmek mümkün oluyordu. Bu suretle para hususunda da merkezî otorite ülkenin en ücra köĢesine kadar götürülmüĢ oluyordu. Zamanın Ģartlarının bir gereği olarak bazı aksamalar da meydana geliyordu. Darphanelerin iĢletilmesi, paranın darbı hususunda yolsuzluk ve suistimallere yoğun bir Ģekilde rastlanmaktadır. Ama her Ģeye rağmen o dönemde paranın darbı hususunda bulunan en iyi çözüm buydu. O halde bu politikayı iktisadî ve coğrafî zaruretlerden de olsa serbest bir politika olarak görmek mümkündür. Birden fazla darphanenin varlığı, devletin uzun tarihi boyunca devam etmiĢtir. Ancak 18. yüzyılın sonlarından itibaren baĢlayan ıslahat programları 19. yüzyılda da sürmüĢ ve bu çerçevede ilk defa 5 Ocak1844 Para Operasyonu olarak adlandırılan Usul-i Cedîde zere Tashih-i Ayar Fermanı ile darphane birliği sağlanmıĢtır.5 Aslında 19. yüzyıl hem Avrupa‘da ve hem de Osmanlı Devleti‘nde herkes tarafından bilinen büyük olaylar sebebiyle sarsılan merkezî otoritenin yeniden sağlandığı yüzyıldır. Para politikasında darphane birliğinin sağlanmasını da bu açıdan değerlendirmek daha doğru olacaktır. 2. Paranın Tedavülünde ĠzlediğiPolitika Paranın darbı hususundaki iktisadî, coğrafî ve teknik zorluklar, paranın tedavülünde de mevcuttu. Yukarıda zikredilen sanayi öncesi Ģartlarda istenen miktarda ve oranda para basmak ve bu paraları çok geniĢ bir coğrafyaya istenilen zamanda, miktarda ve oranda seri olarak arz etmek mümkün değildi. te yandan iktisadî çarkın dönmesi gerekmektedir. Bu durumda benimsenen politika, sadece devletin resmî parasını tedavüle zorlamadan, baĢka ülkelerin de paralarının serbestçe dolaĢımını kabul etmek olmuĢtur. Böylece devletin resmî parasının (akçe) yanında ülkede tedavülde olan yabancı devlet paraları (Venedik Dukası, Macar Kıremisi altını, Ġspanya Riyali KuruĢu, Hollanda Esedî KuruĢu, Direkli ve KuĢlu kuruĢlar, Fransız Frangı, Ġngiliz Sterlini, Macar Yaldız altını, Polonya Zloti/Zolotası vd.) serbestçe dolaĢır hale gelmiĢtir. Bu paralardan ayarı düĢük olanlar tespit edildiğinde yasaklandığına rastlanmaktadır. Mesela 1764 Ekiminde MarpaĢ isimli Avrupa menĢeli sikke ―…fi‘asl onar akçeye ryic iken bazı hilekrlar onar akçeye cem‗ ve har diyarlarda nsa beĢer paraya ve dahi ziyade ve fazlası sarfeylediklerinden beyne‘n-ns b‗is-i niza‗ ve cidl ve fukar-yı ahaliye gadrı mûcib olmağla Darphane-i Amiremde çaĢni olundukda beher dnesinde oniki akçelik sîm hsıl olundukdan nĢi meskûk-ı mezbur fî-m-ba‗d revacden men‗…‖ edilmiĢtir.6 Bu dönemde madenî para rejimi hakim olduğundan, bu politikada çok büyük mahzurlar yoktu. Zira madenî para rejiminde paranın değeri izafî (nominal) değil, hakikî‘dir (reel). Bir yerde paranın dini, milliyeti veya üzerindeki motiflerin hiçbir değeri yoktur. Devlet, yabancı ülke paralarının tedavülüne 1487 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi müsaade etmekle, aslında kendisinin bir türlü sağlayamadığı piyasanın talebi olan büyük para arzını sağlamıĢ oluyordu. Sıkça değindiğimiz iktisadî ve teknik zorluklardan dolayı, çok geniĢ ülke topraklarına yeterince para arz etmek mümkün değildi. ĠĢte devlet, yabancı paraların tedavülüyle bu para arzını yerine getiriyordu. te yandan 1479 yılına kadar Osmanlı Devleti‘nin altın parası yoktu. Büyük hacimli iĢlemlerde Venedik Dukası bu vazifeyi görüyordu. Fatih tarafından ilk Osmanlı altın parasının bastırılmasıyla, bu ihtiyaç nispeten yerli altın ile giderilmeye çalıĢıldı. Ama Osmanlı ġahîsinin her yerde her zaman bulunamamasından dolayı, büyük hacimli iĢlemlerde yabancı devletlerin altınları (Venedik Dukası, Macar Kıremisisi, Ġspanyol altınları) kullanılmaktaydı. lkede tedavül eden yabancı paraların ayar vezin ve akçe karĢısındaki değerleri, yayınlanan fermanlarla ilan edilir, böylece herkes tarafından bu paraların fiyatlarının bilinmesi sağlanırdı. Bu fermanlar çoğunlukla padiĢah cüluslarında veya büyük bir devalüasyonun ardından veyahut da halk tarafından yoğun Ģikayetler üzerine yayınlanırdı.7 Bütün resmî iĢlemlerde (merkezî veya vilayet bütçelerinde, vergi tarh ve tevziinde, mîrî mübayaalarda) devletin resmî parası olan akçe, kuruĢ veya kendisinin bastırdığı Ģahî, kızıl kuruĢ kullanılması dikkat çekicidir. Ama halk arasında yapılan alıĢveriĢlerde halkın kullandığı para birimlerini tescil etmekteydi.8 Elbette yabancı ülke paraları her tarafta aynı oranda bulunmuyordu. Belli merkezlerde yoğunlaĢıyordu. Ticarî faaliyetlerin bir neticesi olarak, ülkede belli devletlerin paralarının yoğun olarak tedavül ettiği para bölgeleri oluĢtu.9 Kırım bölgesinde Kefevî akçesi, Ġran sınır bölgelerinde Ġran Tümeni, Akdeniz havzasında Venedik Dukası daha çok bulunmaktaydı. 19 ve 20.yüzyıllarda ise Kuzey Afrika‘da ve Doğu Akdeniz‘de Fransız Frangı, Hicaz bölgesinde Ġngiliz Sterlini, Trabzon bölgesinde Rus Rublesi tedavül etmekteydi.10 Paranın darbı hususunda görülen dağınıklılık, ülkede tedavül eden para çeĢitlerinde de görülmektedir. Bütün dönemlerde devam eden bu durum, gene ıslahat programları çerçevesinde ele alınmıĢ, merkezî otoritenin bu alanda da tesisi için özellikle II. Mahmut tarafından ciddî adımlar atılmıĢtır. Diğer ıslahat programları içerisinde II. Mahmut‘un para birliğini sağlama hususundaki teĢebbüsleri, ya Ģimdiye kadar görülmemiĢ veya ikinci planda kalmıĢtır. 1808 yılında Ġstanbul altını, 1815 yılında Mahmudiye ve 1816‘da da Rumi adıyla muhasebe sikkesi olmak amacıyla üç önemli denemede bulunmuĢ fakat bunlar baĢarılı olamamıĢtır. 1824 yılında adına izafeten Adlî adıyla yeni bir altın darbettirdi. Yayınladığı bir emirle Adlî altının Tam, Nısfiyye ve Rub‗iyyeleri (Tam, Yarım ve eyrek) ile AltmıĢlık ve Zolotadan baĢka sikkelerin tedavülünü yasakladı. 7 kırat 3,5 buğday (1,606 gr.) vezninde ve 12 kuruĢ değerinde olan Adlîler, devletin muhasebe sikkesi haline getirildi.11 Fakat devam eden iktisadî ve siyasî geliĢmeler nedeniyle bu sistem devam ettirilemedi. lkede darphane birliği gibi para birliğinin sağlanması da ancak 1844 Para Operasyonu ile sağlandı. 1844 Para Operasyonu ile para ve darphane birliği sağlandığı gibi, devletin geleneksel para politikasında da önemli değiĢiklikler meydana gelmiĢtir. Bundan böyle paranın değeri Ġngiliz Sterlinine 1488 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi ve uluslararası dengelere bağlandı. Hatta Türkiye‘de banka açmak talebinde bulunan taraflara kambiyo istikrarını sağlamak garantisi istenirdi. 1863‘te kurulan Osmanlı Bankası kambiyo kurlarını da stabilize ediyordu.12 3. Resmî Rayicin Korunması Para politikasında üzerinde hassasiyetle durulan en önemli konulardan birisi resmî rayicin korunmasıydı. Devlet bu hususta son derecede titiz davranırdı. Zira rayicin bozulması, iktisadî düzenin temelden bozulması demekti. Devlet-halk iliĢkilerinde veya halkın birbirleriyle olan alıĢveriĢlerinde resmî rayic çok önemliydi. Bunun bozulması, tarafların zarara uğraması demekti ki, bu da yaygınlaĢtığı ve adet-i müstemirre haline geldiği zaman saltanatı tehdit edebilirdi. Bu bakımdan devrin tabiri ile ryic-i nukûd maddesi kffe muamelenin esası ve nizm-ı mülk ve milletin mebnsı olarak görülmüĢtür.13 Resmî rayic neden bozulurdu? Bu bozuluĢun iki sebebi vardır: Bunlar; a. Ġç sebepler, b. DıĢ sebepler, olarak ele alınabilir. A. Ġç Sebepler Kanaatimizce akçenin değer kaybı dıĢ sebeplerden çok iç sebeplere dayanmaktadır. Osmanlı tarihi boyunca askerî ve siyasî gücüne paralel olarak hiçbir zaman güçlü bir paraya sahip olunamamıĢtır. AĢağıdaki kısa tabloda akçenin vezin seyrine bakıldığında, devletin askerî ve siyasî yükseliĢinin tersine olarak akçe değer kaybetmiĢtir. Tablo 1: Akçenin Vezin Seyri14 Yıllar 100 Dirhem/Adet Vezni (Gr.) 1696 1900 0,169 1697 1800 0,178 1699 2300 0,139 1705 1900 0,169 Meskukatın vezin ve ayarları hususundaki rakamlar çoğu zaman birbirini tutmamaktadır. Her halde bu dirhem ve kıratın farklı hesaplanmasından ileri gelmektedir. AĢağıdaki tabloda da Kütahya Mebusu Niyazi Asım‘ın yaptığı Akçe cetveli görülmektedir. 1489 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi Tablo 2: Akçenin Ayar ve Vezin Seyri15 Yıl Vezni (Kırat) Ayarı (Yüzde) 1328-1445 6 1,2024 gr 90 KuruluĢtan Ġstanbul‘un fethine kadar akçenin vezni 1 gr. civarında ve ayarı da 90 olacak Ģekilde korundu. Fetihlerin geniĢlemesi, askerî ve bürokratik yükün artmasına sebep oldu. Normal Ģartlarda askerî ve siyasî bakımdan büyüyen bir devletin parasının da değer kazanması icap etmektedir. Fakat Osmanlı akçesi bu yükseliĢin tersine bir düĢüĢ göstermektedir. Bunun sebebi devletin takip ettiği iktisat politikasıdır. Osmanlı fetih politikasında, fethedilen yerlerde gelenekle belirlenen meblağın dıĢında devletin herhangi bir talebi yoktu. Batılı devletlerin yayılmasında görülen merkez adına kolonilerin sömürülmesi keyfiyeti Osmanlı fetih politikasında yoktur. Bu yüzden yapılan savaĢlar devlete yük olmuĢtur. Artan bu masraflar genellikle iç kaynaklardan karĢılanmıĢtır. Burada dikkatimizi çeken önemli bir nokta, devletin kamu açıklarını daima devalüasyonlarla karĢılamasıdır. Artan kamu harcamalarını, vergilerin günün Ģartlarına uygun hale getirilerek toplanması yerine, parayı devalüe ederek karĢılıyordu. Ġzafî olarak devletin bunda bir kazanç sağladığı görülüyorsa da, gerçekte reel olarak devletin bir kazancı yoktu. Sadece piyasayı ve zor olmakla beraber ulufelileri rahatlatıyordu. Kanunnamelerde 15 veya 16. yüzyılda konan bir verginin miktarı yüzyıllar sonra bile değiĢmiyordu. Mesela, bütün Osmanlı tarihi boyunca resm-i ağnam iki koyuna bir akçedir. Oysa 15. yüzyıl akçesinin değeri ile 16.yüzyıl sonundaki veya 17.yüzyıldaki akçe aynı değerde değildi. Hele 17.yüzyılın sonlarından itibaren akçe tedavülden kalkmıĢ, sadece muhasebe sikkesi haline gelmiĢtir. Dolayısıyla söz konusu akçelerin alım gücü de aynı değildi. Elbette bu iĢlemden Osmanlı yöneticilerinin haberi vardı. yleyse neden bu politikada ısrar etmiĢlerdir? Kanaatimizce bunun sebebi, halkı devletten soğutmamak, onun tepkisini çekmemek, dolayısıyla da siyasal iktidar ve bütünlüğün devamlılığını sağlamaktı. Madenî para rejiminde paranın değerinin hakikî olduğunu, paranın bizzat kendisinin bir değer olduğunu belirtmiĢtik. ĠĢte paranın bu özelliği haksız ve kolay kazanç heveslilerinin en çok ilgilendikleri bir konu olmuĢtur. Osmanlı para tarihinde kalpazanlar ve kalpazanlık en çok karĢılaĢtığımız terimlerdir. Paraların etraflarını kırpmak suretiyle kıymetli maden çalarak paraların vezinlerini düĢürenler olduğu gibi, çoğunluğu bu iĢte ehil darphane görevlilerinin ve gayr-i müslim sarrafların ön plana çıktıkları gözlenmektedir. Akla gelebilecek her türlü kalpazanlığa rastlanmaktadır. Bu iĢle uğraĢanların büyük çoğunluğunun darphane görevlileri olması ve kalp para basımının darphanelerde yapılması ilginçtir. Mühimme defterleri kalpazanlık olaylarına ait belgelerle doludur.16 Kalpazanlara verilen cezalar nadir olmakla beraber idam, daha çok sürgün ve kalebend cezalarıdır.17 Kalpazanlık yapıldığı tespit edilen veya basılan paraların Ġstanbul darphanesinin ayarlarına uymadığı tespit edilen darphaneler kapatılıyordu. Bastığı paraların Ġstanbul‘da basılan sikkelerin ayarına uymadığı gerekçesiyle 1791 yılında Mısır darphanesi kapatılmıĢtı.18 B. DıĢ Sebepler 1490 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi Osmanlı parasını etkileyen önemli unsurlardan birisi de Ģüphesiz Avrupa‘da meydana gelen geliĢmeler ve Doğu ticaretidir. Coğrafî keĢiflerin bir sonucu olarak sömürgelerden gelen kıymetli maden sadece Osmanlı Devleti‘nde değil bütün Avrupa‘da iktisadî geliĢmelere sebep olmuĢtur. Meksika ve Peru‘dan gelen ucuz gümüĢ (9,5 dirhem/29,184 gr. iri Amerikan gümüĢü 1554‘te 1 kuruĢ 100 penz veya 50 Osmanlı akçesi) değerindeydi. Osmanlı topraklarında hızla yayıldı. Avrupalı tüccarlar altın yerine gümüĢ getiriyorlardı. Hatta merkantilizmin bir sonucu olarak aldıkları malı getirdikleri baĢka bir mal ile ödüyorlardı. te yandan Ġran ve Hindistan‘a hem ticaret yoluyla ve hem de kaçakçılık (Ġranlı tüccarlar Osmanlı topraklarındaki kuruĢlara 5-6 kuruĢ fazla vererek alıyorlardı) yoluyla gümüĢ akmaya baĢladı. ünkü gümüĢe olan talep yüksekti. Avrupa‘da altının gümüĢe oranı 1/13, doğuda ise 1/10 idi. Bu Ģu demekti: Avrupa‘da 13 birime 1 altın alınırken, doğuda 10 birime 1 altın alınıyordu. O halde Avrupa gümüĢünün doğuya akması normaldi. Devlet bunu önlemek için zaman zaman sıkı tedbirler aldıysa da bunda baĢarılı olduğu söylenemez. Dünyada meydana gelen bu geliĢmeler, tabiî olarak Osmanlı iç piyasasını da etkiledi. Bu tarihlerde Osmanlı devletinde, maliyetine bakılmadan birtakım vergi muafiyetleri karĢılığında bazı mecburî hizmetlerle Rumeli maden ocakları iĢletiliyordu. GümüĢün bol, ucuz ve kolay bulunur olmasıyla, madenlerin iĢletilmesi ekonomik olmaktan çıktı. Madenciler piyasadan kuruĢ alıp eriterek taahhüt ettikleri madeni darphaneye vermeyi daha uygun gördüler. Bu yüzden Rumeli‘de pek çok maden kapandı ve bu madenlerin çevresindeki darphaneler de aynı Ģekilde kapanmak zorunda kaldı. Bu durumda yapılacak iĢ ya kuruĢlar ayarında veya daha hafif akçe basmak tı. Devlet ikinci yolu tercih etti. Yani daha hafif akçe basmak suretiyle 1586 yılındaki ilk büyük devalüasyonu gerçekleĢtirdi.19 Buna rağmen akçenin vezin ve ayarını sabit tutmak mümkün olmadı ve para tarihimizdeki malum geliĢmeler meydana geldi. 4. Sikke Fiyatlarının Belirlenmesinde Takip Edilen Politika Osmanlı Devleti‘nin bu hususta takip ettiği politikayı genel iktisat ve kamu düzeni hususunda takip ettiği genel politikalarda aramak lazımdır. Bu politikayı belirlemede iki husus önemliydi. Birincisi ülkedeki maden kaynakları, madenlerin üretim ve iĢletilmesi, milletlerarası maden hareketleri, ikincisi de iktisadî düzenin sağlanmasıdır. Yukarıda da değinildiği gibi, dünyadaki genel iktisadî ve siyasî konjonktür sikke fiyatlarının belirlenmesinde önemli bir faktördü.20 Osmanlı Devleti ahval-i Ģahsiyye dediğimiz Ģahsın hukuku hakkındaki politikada serbest davranmıĢ ve onu Ģer‗î hukuka havale etmiĢtir. Ama ammeyi ilgilendiren alanlarda (askerlik, kamu düzeni, eĢkiyalıkla mücadele ve konumuz olan paranın rayicinin korunmasında) daima müdahaleci bir politika izlemiĢtir.21 Onun için resmî rayicin korunmasında örfî hukuka bağlı kalmıĢ, bundan dolayı 1491 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi para hususunda devletin benimsediği kurulu düzene karĢı oluĢan her türlü olumsuzluğu bastırmak yolunu tercih etmiĢtir. Ancak bu zecrî tedbirler gayr-i meĢru (kalpazanlık, kaçakçılık vb.) oluĢumlara karĢı idi. Yukarıda da değinildiği gibi, icap ettiği veya mecbur kalındığı zaman para politikasında ısrarcı olmuyor ve gereken değiĢime uymakta mahzur görmüyordu. Onun için hem paranın ayar ve vezninde ve hem de resmî muhasebe sikkesine bağlılıkta ısrar etmiyordu. Gereken yerde gereken yapılıyordu. Devletin en önemli problemi de sikkelerin resmî fiyatları ile piyasa fiyatları arasındaki fark idi. Bütün iyi niyetlere rağmen sikkelerin resmî fiyatları ile piyasa fiyatları arasındaki fark kapatılamamıĢtır. Piyasa fiyatları daima resmî fiyatların üstünde seyretmiĢtir. Sikke ayarlamaları bu farkı kapatmak için yapılıyordu. Hatta bazan paranın içinde bulunduğu fiilî durumu kabul ederek piyasa fiyatlarını geçici bir süre için resmîleĢtiriyordu. Mesela 1812 yılında böyle bir uygulamaya rastlanmaktadır. Osmanlı-Rus savaĢı ve diğer iç ve dıĢ gailelerin etkisiyle tedavüldeki sikkelerin fiyatları resmî fiyatların üstünde seyrediyordu. Halk, piyasa fiyatlarına rağbet ediyordu. Bunun üzerine yayınlanan bir fermanla sikkelerin fiyatları yeniden belirlendi. Buna göre 1805 yılında 5,5 kuruĢ olan Ġstanbul Zer-i Mahbubu 6,5 kuruĢa, 4 kuruĢ olan Mısır Zer-i Mahbubu da 6,5 kuruĢa yükseltildi. 8 kuruĢ olan Fındık 10, gene 8 kuruĢ olan Macar 11,5 ve gene 8,5 kuruĢ olan Yaldız altını da 12 kuruĢ oldu. 3 kuruĢ 10 para olan Riyal 5,5 ve Avarız da 5 kuruĢ 10 para oldu. Ancak ―…nizm-ı mezkûre zımnında elde olan ecns nukûd fiyat-ı mukarrere ile alınmak lzım gelse ibadullaha bir nev‗ mûcib-i hasar olur…‖ gerekçesiyle, sikkelerin halk arasında geçerli fiyattan ve doksan günlük geçici bir süre ile alınmasına karar verildi. ç ayın bitiminden sonra tekrar eski fiyatlara dönüleceği de bildirilmiĢti. Buna göre geçici olduğu bildirilen sikke fiyatları aĢağıda görüldüğü gibidir: Sikkenin cinsi 1812 yılı Geçici olduğu fiyatları bildirilen fiyatlar Ġstanbul Zer-i Mahbubu 6,5 8 Mısır Zer-i Mahbubu 6,5 7 Fındık 10 10,5 Macar 11,5 12,5 Yaldız 12 13 KarakuruĢ 5,5 5,75 Dikkat edilirse karaborsa fiyatları devlet tarafından resmen kabul ve tescil edilmiĢtir. ç ay sonra eski fiyatlara dönülmek Ģöyle dursun, 1814 yılında yayınlanan bir fermanla geçici olduğu bildirilen fiyatlar resmîleĢmiĢtir.22 1492 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi 5. Para Devreleri Osmanlı Devleti‘nin uzun tarihi boyunca ―para devreleri‖ oluĢmuĢtur. Elbette bu para devirleri kendiliğinden değil, iktisadî Ģartların değiĢimi sonucu meydana gelmiĢtir. Para devirlerinden kastımız, devletin resmî para biriminin hakim olduğu devrelerdir. Dünyadaki genel gidiĢ ve enflasyonist cereyanların etkisiyle bir para devrini tamamlayabilir ve baĢka bir para birimine geçmek mecburiyeti hasıl olabilirdi. ĠĢte Osmanlı para tarihinde bu vakıayı görmek mümkündür. Söz konusu para devrini Ģu Ģekilde tespit ettik: Para Devrinin Adı Dönemi Süresi I. Akçe Devri 1327-1688 361 yıl II. KuruĢ Para Devri 1688-1879 191 yıl III.Lira-KuruĢ Devri 1879-1980 101 yıl I. Akçe Devri (1327-1688) KuruluĢundan itibaren devletin temel para birimi olan akçe yıllardaki tabloda da görüldüğü gibi dönem için %85 oranında değer kaybetmiĢtir. YaklaĢık 360 yıl tedavülde kalarak iç ve dıĢ tesirlerle 17. yüzyıl sonlarında daha fazla tağĢiĢ edilemeyecek derecede küçüldü. Artık adı var kendisi yok mesabesine düĢtü. Akçe, klasik dönemlerdeki iktisadî faaliyetleri karĢılayabilecek nitelikteydi. Yani klasik dönemin iktisadî faaliyetlerine cevap veriyordu. Ama öyle bir zaman geldi ki artık akçe devrini tamamladı. Yeni bir para sistemine geçmek icap ediyordu. II. KuruĢ-Para Devri (1688-1879) Bu aĢamada 1688‘de yeni bir para sistemine geçildi. Bu da kuruĢ ve kuruĢun 1/40‘ı olan paradan ibaret bulunan yeni bir sistem idi. Akçe ise sadece muhasebe sikkesi ve ufaklık olarak 19. yüzyılın baĢlarına kadar varlığını sürdürdü. nceleri Thalerlerin toplanıp darphanede tuğra basılarak piyasaya sürülen kuruĢlar daha sonra tamamen yerli kaynaklarla darbedilmeye baĢladı. KuruĢ da hızlı iktisadî geliĢmeler ve 18. ve 19. yüzyılın iktisadî hacmi ile devletin askerî ve bürokratik masrafları karĢısında daha fazla dayanamadı ve sürekli değer kaybetmeğe baĢladı. 1844‘deki Para Operasyonu ve Mecidiye esaslı para sistemine geçmek de KuruĢun erimesini engelleyemedi. 1840 yılında ilk defa piyasaya sürülen ve daha sonra da para sisteminin bir parçası olan Kaimeler de bu düĢüĢün önüne geçemedi. III. Lira-KuruĢ Devri (1879-1980) Bu aĢamada Mecidiye‘nin 100 kuruĢ değerindeki Osmanlı altın lirası devletin temel para birimi oldu. Bu suretle Cumhuriyete de intikal eden lira-kuruĢ sistemi kurulmuĢ oldu. 19 ve 20. yüzyılın hızlı iktisadî geliĢmelerine lira da ancak 100 yıl dayandı. 1493 Genel Hatlarıyla Osmanlı Para Tarihi Dikkat edilirse akçe devri 361, kuruĢ devri 191 ve lira devri de 100 yıl sürmüĢtür. Lira devri kuruĢ devrinin yarısı, KuruĢ devri de yaklaĢık olarak akçe devrinin yarısı kadar bir zaman tedavülde kalmıĢtır. Bir önceki para bir sonraki para sisteminin türevi haline gelmiĢtir. 14-17. yüzyılların iktisadî hacmi karĢısında akçe 36l yıl tedavülde kaldı. 18-19. yüzyılların iktisadî hacmi ve geliĢmeleri karĢısında da kuruĢ ancak 191 yıl dayandı. 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılların iktisadî faaliyetleri daha hızlı ve geniĢ hacimli olduğundan lira da ancak 100 yıl dayanabildi. Lira 1980‘den itibaren fiilen tarihî ömrünü tamamlamıĢtır. Eğer aynı iktisadî politikalar devam ettirilirse, liranın yerine ikame edilecek yeni para sisteminin ömrü de 50 yıldan fazla olmayacaktır. Osmanlı para politikası döneminin coğrafî, iktisadî ve teknolojik Ģartları dahilinde genel iktisat politikasından farklı olmamak üzere belirlenmiĢtir. Bu Ģartlar muvacehesinde; a. Paranın darbı, b. Tedavülü hususlarında serbest, c. Resmi rayicin korunmasında müdahaleci bir politika izlemiĢtir. Para ve darphane birliği 19. yüzyılda yapılan ıslahat programları çerçevesinde ancak 1844‘te sağlanmıĢtır. ġartlar oluĢtuğunda yeri ve zamanı geldiğinde para sisteminin değiĢtirilmesinde tereddüt gösterilmemiĢtir. Sadece para politikası değil bütünüyle iktisadi politikası dünya Ģartlarından ayrı bir geliĢme göstermemiĢtir. II. Osmanlı Para Tarihi 1. Akçe Dönemi (1327-1688) Osmanlı malî sisteminde, para rejiminin temelini ―Akçe‖ denen bir sikkenin teĢkil etmiĢ olduğu bilinmektedir.23 Ġlk akçeler 1327 yılında Orhan Gazi zamanında kesilmiĢ eski Selçuklu dirhemine dayanan bir sikke idi. %95 gümüĢ ihtiva eden bu sikkeler yaklaĢık 0.37 dirhem (1.136 Gr.) ağırlığında kesilmiĢti. Bu, 100 dirhem gümüĢten 269 akçe kesilmiĢ demektir.24 elebi Sultan Mehmet devrine ait akçelerin vezni de 100 dirhem gümüĢten 266,5 akçe kesilecek Ģekildeydi. II. Mahmut zamanında 100 dirhem gümüĢten sırası ile 320, 299,6, 304,8 akçe kesilmiĢti. 1450 de 100 dirhem gümüĢten 375,5, 1462 de 300, 1479 da 337 akçe yapılmıĢtı. Fatih‘in son zamanlarında, örneğin 1475 yılında aynı miktar gümüĢten 400 akçe kesildiği gibi, 1477 yılında aynı miktar gümüĢten 400 akçe kesildiği gibi, 1477‘de bu adedin 280‘e indirilerek akçenin değeri birdenbire arttırılmıĢtır.25 1470‘de bir akçe 1.152 gr. ağırlığındaydı.26 Tecdid-i sikke dolayısıyla çoğunlukla, akçenin ayar ve ağırlığına dokunulmuyor idiyse de, Fatih‘in hükümdarlığında beĢ defa uygulanan bu politikada akçenin ağırlığı, her seferinde bir buğday (yaklaĢık 48 mgr.) düĢürülüyordu. 1425‘deki tanıma göre 1.182 gr. olan akçenin ağırlığı, Fatih‘in ölüm yılına rastlayan son tecdidden sonra 0.768 grama düĢtü.27 II. Bayezid devrinde akçenin vezni 100 dirhem gümüĢten 426,5 akçe kesilerek seviyeye getirildi. Yavuz‘un tahta geçtiği sırada, 400 akçe 100 dirhem gümüĢe eĢit olmuĢtu. Yani akçe, Bayezid dönemine göre değerlendirilmiĢtir28 Bununla beraber Yavuz, 1516‘da akçenin değerini, babası zamanındaki değerine çıkarmıĢtır. Kanuni‘nin hükümdar olduğu 1520‘de, adına kesilen ilk akçenin, yeniden 100/457 oranında olmak üzere bir kıymet düĢüklüğüne uğradığı görülüyor. Hatta 100 dirhemden 533 adet olarak kesilenleri dahi vardı. Fakat bu devirde genellikle 100/457 oranı korunmuĢtur. II. Selim zamanında 1494
Description: