Fransa’da İslamofobik Söylemin Ana Akımlaşması ve Arap Baharı’nın Etkisi Ömer Behram Özdemir [Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi] Özet Arap Baharı sırasında yaşananlar ve bunların dolaylı ve doğrudan et- kileri, sadece Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da değil Batı’da da tartışmalara neden olmuştur. Pek çok uluslararası aktörün Ortadoğu politikalarının değişmesinin yanı sıra, bu sürecin söylemlerde de şekillendirici bir et- kisi olduğu bu makalenin dayandığı ana fikirdir. Makalede Fransa örneği üzerinden Müslüman kimliğine karşı İslamofobik söylemlerin siyaset ve medya dilinde ana akımlaşması ve bunun toplum tabanında karşılık gördüğü tezi görsel medya materyalleri ve toplumsal araştırma sonuçlarıyla desteklenirken, “İslamcı” kavramının Arap Baharı süreciyle kullanımındaki değişim ve Müslüman kimliğinin görünürlüğü sorunsalı tartışılacaktır. Böylece Arap Baharı’nın kavram ve söylemler üzerinde şekillendirici bir özelliği olduğu tezi savunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Arap Baharı ■ İslamofobi ■ İslamcı ■ Aşırı Sağ ■ Fransa Effect of Arab Spring as Islamophobic Discourse Becomes Mainstream in France Abstract With its consequences, direct and indirect effects, the Arab Spring became a matter of debate not only in the Middle East and North Africa but also in the West. It has a formative effect which has an impact on discourses as well as policies towards the Middle East. In this article, this impact will be discussed in the case of France. The rise of Islamophobic discourses in media and politics, enemization of the concept of “Islamism” and visibility problem of Muslim identity will be discussed in the light of some visual media materials and social researches. Thus, the effect of the Arab Spring on Islamophobic discourse of French politics, media and society will be focused on. Keywords: Arab Spring ■ Islamophobia ■ Islamist ■ Far-right ■ France Giriş Bu çalışmada, 11 Eylül hadisesinden bu yana Batı’da artmakta olan İslam karşıtlığının bilhassa son dönemde Arap Baharı süreciyle Fransa’daki yükselişi ve bu yükselişin olası sebepleri ele alınacaktır. İlk olarak Fransız basınının ülkedeki İslam ve Müslüman algısı üzerinde yarattığı etki, kullan- dıkları dil ve görseller üzerinden ele alınacaktır. Bu yapılırken de Arap Baharı süreci ile birlikte “İslamcı” kavramının da “kötü” ve “düşman” algısı yarata- cak şekilde kullanılmasına değinilecektir. İkinci olarak ise Fransız toplumu- nun Müslümanlar açısından olumsuz yönde değişen “Müslüman” ve “İslam” algısının seçim sandığına yansıması ele alınacaktır. Toplumda yükselen İslam karşıtlığının aşırı sağ tarafından yeni bir siyaset dili olarak kullanılmasının yanı sıra “aşırı” olarak nitelendirilebilecek bu sağ görüşün elde ettiği seçim başarısıyla ana akım bir siyasi görüş haline gelmesi ve toplumun gözünde yavaş yavaş “normalleşmesi”nin yarattığı tehlikeye de kamuoyu araştırmaları başta olmak üzere eldeki veriler çerçevesinde vurgu yapılacaktır. 11 Eylül sonrası dönemde gerek ABD politikaları ve propaganda savaşı gerekse de El-Kaide’nin gerçekleştirdiği eylemler sonucunda İslam ve terö- rizm kavramlarının birbirine yakın kavramlar olduğu algısı, Avrupa’da var olan ve gittikçe yükselen yabancı karşıtlığının rotasını İslam karşıtlığına kırmasına yol açmıştır. Fransa üzerinde durulmasının sebebi ise kimilerince “entegrasyon” kimilerince de “asimilasyon” olarak adlandırılan kimlik poli- tikaları neticesinde çok farklı din ve etnik gruptan insanların “Fransız ulu- su” kimliği altında yaşamasına ve Almanya’nın Türk işçilerin entegrasyonu hususunda yaşadığı sorunu eski sömürgeleri olan Kuzey Afrika kökenli va- tandaşlarının Fransa’ya ve Fransız kimliğine adapte olmasında –yakın döne- me kadar- pek yaşamamasıdır. Bunda elbette Fransız kimliğinin üzerine inşa 448 ■ ORTADOĞU YILLIĞI 2012 edildiği evrensel değerlerin ve ortak bir payda olarak Fransız dilinin önemi vardır; lakin dilin Fransız kimliğinin inşasındaki önemi bu yazının konusu değildir. Bu yüzden Fransız kimliğinin inşa sürecinin dinsel kimlik dışında kalan yönlerine değinmeden yakın dönemde Fransız kimliği ile İslam ara- sında yaşanan adı konmamış çatışma bu çalışmanın odağındadır. Söz konusu çatışmada kullanılan siyaset ve basın dilinin İslam coğrafyasında yaşanan Arap Baharı sürecinde geçirdiği evrim ve bu evrimin Fransız toplumu üzerine etkisi kamuoyu araştırmaları ve yaşanan taciz ve saldırı olaylarına ait veriler ile yorumlanacaktır. Fransa Müslümanları ve “Görünürlük” Problemi Sömürgeci İmparatorluk dönemlerinde Fransa’nın Akdeniz’deki karşı kıyıları olan Mağrip bölgesi başta olmak üzere Kuzey ve Orta Afrika’da pek çok böl- geyi hâkimiyeti altında tutan Paris, bu bağlamda Tunus, Cezayir, Fas, Senegal, Nijer, Çad ve Fildişi Sahilleri gibi nüfusunun tamamı ya da önemli bir kısmı Müslüman olan ülkeleri uzun bir süre yönetmiştir. Bu sömürge çağının sonucu olan göçlerin günümüze yansıması ise başta Marsilya olmak üzere Fransa’nın pek çok şehrinde Müslüman “Fransızlar”ın varlığıdır. Eski Fransız sömürgesi topraklardan daha iyi bir yaşam sürme umuduyla Fransa’ya gerçekleştirilen göçlerin sosyal çıktısını bugün gözlemleyebiliyoruz. Paris’te 2005 Ekim ayın- da Kuzey Afrikalı iki gencin polisten kaçarken saklandıkları trafo merkezinde elektrik çarpması sonucu ölmesi, düşük eğitim ve gelire sahip olup şehrin kenar mahallelerinde yaşayan ve dışlanmışlık psikolojisinin hakim olduğu Kuzey Afrikalı gençleri patlama noktasına getirmiş ve ülke genelinde on bin aracın yakıldığı, üç bin kişinin göz altına alındığı1 üç hafta süren bir sürece yol açmıştır. Kuzey Afrika kökenli bu gençleri patlama noktasına getiren dış- lanmışlık hissini yaratan bakış açısını dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin olayları çıkaran gençler için kullandığı “ayak takımı, haydut” benzetmesi2 üzerinden okuyabiliriz. 2005’te yaşanan bu kaos her ne kadar olaylara karışan başka etnik ve dini gruplardan gençler de olsa ve olayların çıkış noktasında dini bir çatışma ol- masa da Müslüman Arap gençlerin Paris sokaklarında araçlara ve dükkanlara zarar vererek terör estirdiği bir olay olarak Avrupa basınında yer bulmuştur. Maddi ve manevi olarak arzu edilen “Fransız” çerçevesinin dışında kalan ve büyük çoğunluğu Arap olan Fransa Müslümanları Sarkozy’nin başta olduğu bir dönemde bu kez etnik kimlikleri ya da gelir düzeyleri dolayısıyla değil inançları dolayısıyla sağ ideolojinin hedefi haline gelmişlerdir. 2000 yılında Fransa İçişleri Bakanlığı’na bağlı Yüksek Entegrasyon Konseyi’nin yayınladığı “Cumhuriyet’teki İslam” raporuna göre 4 milyon 155 bin olan Müslüman nüfusu,3 2011 yılında ise İçişleri Bakanı Claude Guéant’a göre 5 ile 6 milyon arasında bir topluluğa ulaşmaktadır.4 Guéant aynı açık- lamasında sokakta namaz kılan insan manzaralarının pek çok vatandaşı şoke ettiğini dile getirerek Müslümanların tabiri caiz ise “görünür” olmalarının MAKALELER ■ 449 Fransız laiklik anlayışı ile örtüşmediğini söylemiştir. Fransa’da Müslümanlara karşı taciz ve saldırıların artış gösterdiği, medyada İslam karşıtı yazıları ve ka- paklarla çıkan eserlerin artarak basıldığı bir dönemde İçişleri Bakanlığı’ndan gelen bu minvaldeki bir açıklama aslında medya yoluyla Fransız toplumunda oluşturulan İslam karşıtı algının devlet düzeyinde de itibar gördüğünü kanıt- lamaktadır. Laiklik temelinde inşa edilen Fransız kimliği çerçevesinde farklı etnik grupları Fransa’ya ve Fransızlığa uyum sağlayamamak açısından eleştir- menin de yine bir numaralı dayanağı bu grupların laikliği ne derece özümse- yip özümseyemedikleridir. Fransız sosyolog Shmuel Trigano’nun “Avrupa’nın Osmanlılaştırılması” olarak adlandırdığı Batı Avrupa’da artan Müslüman nüfusun etkileri ile alakalı son dönemde Fransız düşünürlerin yazdığı bazı eserlerde ise Müslüman azınlıkların çoğunluğu oluşturduğu şehrin dış mahal- leleri için “cumhuriyetin kaybedilmiş toprakları”, “laiklik ve demokrasinin geçersiz olduğu vahşi topraklar” gibi dışlayıcı kavramlar kullanılmıştır.5 Fransız kamuoyunda ise mevcut İslamofobik rüzgarın algılar üzerinde- ki etkisini arttırdığı görülmektedir. Araştırma kuruluşu IFOP’un hazırladığı ve sağcı çizgisiyle bilinen Le Figaro gazetesinin Ekim 2012’de yayınladığı “İslam’ın İmajı” adlı raporda Müslümanların topluma entegrasyonu ile ala- kalı sorulara verilen cevaplar Fransız toplumunun bir kesiminin Müslümanlar ile alakalı fikirlerini yansıtmasının yanı sıra sağ çizgideki Le Figaro’nun da bakış açısını yansıtmaktaydı. Bu kamuoyu araştırmasına göre Fransızların %43’ü Müslümanları ulusal kimliklerine bir tehdit olarak görürken sadece %17’lik bir kısım Müslümanların da ulusal kimliği zenginleştiren unsurlar olduğunu düşünmektedir. “Müslümanlar Fransız toplumuna uyum sağlayabil- diler mi?” sorusuna ise verilen “hayır” cevabının oranı %67 seviyesinde- dir. Ankete katılanların %60’ı İslam’ın Fransa’da “fazla” etkin ve “görünür” olduğunu düşünürken peçe ve başörtüsüne karşı olanların oranları da %60 seviyesinin üstüne çıkmıştır. Okullarda peçe ve başörtüsüne karşı olanların oranı %89 iken sokakta giyilmesine karşı olanların oranı %63’tür.6 Bilhassa sokaklarda yani gündelik yaşamda peçe ve başörtüsünün kullanımının Fran- sız toplumundaki negatif algısını yükselmekte olan İslam karşıtı dalganın ka- muoyu üzerindeki yansıması olarak yorumlayabiliriz. İslam’a ait semboller ve Müslümanların yaşam biçimlerinin (peçe, örtü, mekan ayırt etmeksizin zama- nı gelince ibadet etme v.b.) görünür hale gelmesi her daim homojen bir ulus arzusundaki Fransız kimliği ile Müslüman topluluk arasında bir çatışmaya yol açmaktadır. Bunu Fransız devletinin uygulamaya koyduğu peçe yasağında da görmek mümkündür. Tanıdık Bir İtiraz: “Gerçek İslam Bu Değil!” 14 Eylül 2010’da Fransa Parlamentosu kamusal alanda yüzü kapayan kıya- fetlerin giyilmesini yasaklayan bir karar almıştır. Bu karara göre ibadetha- neler ve konutlar dışında neredeyse her yerde burka giymek ve peçe takmak illegal hale gelmiştir. Fransız makamları bu kararın öncelikli olarak güvenlik 450 ■ ORTADOĞU YILLIĞI 2012 sebebiyle alındığını dile getirirken Sarkozy’nin ve dolayısıyla Fransız yöneti- minin Müslümanların kıyafetleri ve yaşam tarzları ile alakalı sahip oldukları rahatsızlıklar Paris yönetiminin Müslüman topluma karşı politikalarını da şe- killendirmiştir. 2009’da “Peçe Fransa topraklarında hoş karşılanmamaktadır. Toplumdan koparılmış ve hapsedilmiş bir kadın imajını kabul edemeyiz. Bu Fransız Cumhuriyeti’nin kadın onuru fikrine zıttır.”7 diyen Sarkozy’nin bu tep- kisine Komünist Parti’den André Gerin’den destek gelmiştir. Gerin meclisin bir komisyon kurarak ülkedeki burka giyme eğiliminin ve burkanın Fransız laikliğiyle bağdaşıp bağdaşmadığının araştırılmasını talep etmiştir. Sarkozy ve Gerin gibi birbirine zıt iki siyasi akımdan ismin söz konusu burka ve peçe olunca bir ortak payda da buluşmaları Fransız siyasetinde İslami simgelere karşı bakış ile alakalı fikir vermektedir. Lakin Gerin söz konusu tehdit için “İslamcılık” kavramını kullanmış ve “burkanın buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu ve İslamcılığın Fransa için gerçekten bir tehdit” olduğunu dile getirmiştir.8 Meclis komisyonunun hazırladığı ve Gerin Raporu olarak bilinen bu rapor tehdit olarak algılanan farklı Müslüman yapıları siyasi tehditler ola- rak yansıtmakta ve buna karşı Fransa içinde yaşanacak homojen bir İslam’ı, tabiri caiz ise bir “Fransa İslamı”nı işaret etmektedir.9 Söz konusu raporda oldukça oryantalist bir bakış açısıyla bazı simgele- rin gelenekselliğinden yola çıkılarak bir “gerçek İslam” çerçevesi çizilmiştir. Burka ve peçe’nin İslam öncesi döneme ait giyim âdetleri olup İslam’ın öngör- düğü uygulamalar olmadığının altı çizilirken pek çok yerde İslamcı tehlikenin varlığından bahsedilmiş10 ve bu aşırılıklara karşı mücadele edilmesi ve böy- lece Fransa’da gerçek İslam’ın yaşanabilmesine zemin hazırlanması gerekti- ği vurgulanmıştır. Tartışmayı İslam kavramından ziyade İslamcılık ve bunun Fransa’nın değerlerine karşı oluşturduğu tehdit üzerinden ele almak bilhassa tesettür hususunda sağ partiler ile aynı ortak paydada buluşan sol siyasetin tercihidir. Böylece tartışmanın İslamofobi çerçevesinden ziyade Batı’nın mo- dern değerleri ile radikal İslamcılığın saldırgan ve baskıcı tavırları arasındaki bir çekişme üzerine yapıldığı gösterilmek istenmektedir. Fransa’da İslamo- fobik eylemlerin artış göstermesi ve İslamofobik söylemce kullanılan dilin özellikle terimler bazında yaşadığı değişimin yakın tarihte fitili ateşlenen ve hala Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerini etkileyen Arap Baharı sürecine denk gelmesi Fransa’da yaşananları Arap Baharı etkisini göz ardı ederek okumayı imkansız kılmaktadır. Bilhassa Arap Baharı süreciyle birlikte Fransa’nın etki alanı içinde gördüğü, çoğu eski sömürgesi pek çok Arap ve Afrika ülkesinde farklı İslamcı hareketlerin yönetimlerde söz sahibi olmasıyla Fransa siyase- tindeki İslam karşıtı söylem ve eylemler dile getirilmeye başlanan “İslamcı- lar” tehdidini aleyhlerine getirilebilecek “İslam karşıtlığı” eleştirilerine karşı bir kalkan olarak kullanmaya başlamışlardır. Le Monde Diplomatique’den, Ortadoğu üzerine yazılarıyla tanınan ve Arap Baharı sürecini yakından ta- kip eden Alain Gresh Fransız medyasının İslamcı kavramını kullanış biçimini eleştirerek bunun “düşman yaratan” bir dil olduğu imasında bulunmuştur.11 Müslüman kadının kıyafeti ile Fransız kimliği eksenindeki tüm bu tartış- MAKALELER ■ 451 malar sürerken 2010 Temmuz’un da Fransa Parlamentosu tarafından onay- lanan yasa tasarısı Senato’da 246’ya karşı 1 oy ile kabul edilerek12 kamuya açık her mekânda (sokaklar, meydanlar v.b.) peçe ve burka gibi yüzü örten kıyafetlerin giyilmesi yasadışı hale getirilmiştir. Yasağa uymayan kadınlara 150 Avro para cezasının yanı sıra mecburi yurttaşlık stajı cezası öngören13 bu yeni yasanın yerine getirdiği işlevini din ve sekülerizm sosyolojisi üzerine ça- lışmalarıyla tanınan Jean Baubérot şiddetle eleştirmiş ve sekülerlerin devleti insanların ve dini cemaatlerin dini hayatlarına müdahale etmesi için teşvik ettikleri yorumunda bulunmuştur.14 Medyada ve Sokakta İslamofobi Sarkozy yönetiminde gerek göçmen karşıtı gerekse de İslam karşıtı eğilimler toplumsal alanda artarak karşılık bulurken Arap Baharı süreci Müslüman- lara karşı taciz ve saldırı eylemleri üzerinde adeta çarpan etkisine sebep olmuştur. Yazının devamında değinileceği üzere Fransız medyasında “Arap Baharı-İslamcılar-Tehlike” üçgeninde yapılan yayınlar, sağ siyasetin İslam ve Müslümanlara dair agresifleşen söylemlerinde olduğu gibi toplumdaki İslam algısı üzerinde de tahribat yaratmıştır. Ulusal İslamofobi Gözlem Merkezi’nin verilerine göre 2011’de Müslümanlara karşı saldırılarda bir önceki yıla göre %34’lük bir artış gözlenirken 2012’de ise bu oran artık “alarm” seviyesini aş- mıştır. 2012 Ocak-Ekim ayları arasında rapor edilmiş 175 İslamofobik eylem gerçekleştirilirken bu sayı 2011’in aynı dönemine göre %42’lik bir artış ma- nasına gelmekteydi.15 İslamofobi’ye karşı mücadele eden CCIF’ın verilerine göre ise 2012 yılında Fransa’da 414 İslamofobik eylem gerçekleştirilmiştir. Bu eylemlerde pek çok kez mescit ve camiler hedef alınırken bireysel taciz ve saldırılara maruz kalanların %76’sı peçeli Müslüman kadınlardır.16 Bu is- tatistikler her gün bir bireyin İslamofobik saldırılara maruz kaldığı anlamını taşımaktadır. İslam karşıtı eylemler zaman zaman kitlesel protestolar şeklinde tezahür ederken aşırı sağ gruplar ile sol grupları aynı eylem için bir araya getirebilmek gibi bir işleve de sahiptir. 10 Kasım 2012’de Paris sokaklarında gerçekleştirilen ve amacı “İslamcı faşizmi” kınamak olan kitlesel gösteride “Alsace-Lorraine’nin İslamlaştırılmasına Hayır!”, “İslam Louvre’dan Çık!”17 gibi sloganlar atılırken18 gösteriye aşırı sağ gruplar yoğun ilgi göster- miştir. Lakin gösterinin arkasındaki “Résistance Républicaine” ve “Riposte Laïque” gibi İslamofobik yapıların başındaki Christine Tasin ve Pierre Cas- sen gibi isimlerin sosyalist-marksist siyasi geçmişlere sahip olmaları göz ardı edilmemelidir. André Gerin örneğinde de gördüğümüz gibi Fransız solunun içinde bir kesim İslam söz konusu olduğunda siyaseten ters düştükleri sağ gruplarla söylem ve eylem olarak aynı konuma gelebilmektedir. Medyada ise bilhassa sağ eğilimleriyle bilinen kuruluşların İslam ve İs- lamcılar temalı saldırgan üsluplu kapakları ve kullandıkları haber dili Fransa toplumunda mevcut olan İslamofobik algının nasıl şekillendirildiğini anla- yabilmek açısından önem taşımaktadır. Bilhassa ileride değineceğimiz aşırı 452 ■ ORTADOĞU YILLIĞI 2012 sağ siyasi yapıların “ana akım” hale dönüşmesi ve toplum nazarında bu aşı- rı fikirlerin artık “aşırı” olarak görülmesi oranının günden güne düşmesini medyanın algı yönetimindeki etkisini göz ardı ederek okumak pek mümkün değildir. Arap Baharı süreciyle birlikte “İslamcı” kavramının medyada çok- ça yer bulması ve Fransız medya dilinde “İslamcı” algısının korku ve tehdit şeklinde dışa vurmasının da sıradan bir Fransız üstündeki etkisinin aşırı sağ partilerin yaşadığı yükseliş olduğu yorumu mantıklı gözükmektedir. Le Nouvel Observateur sitesinin arama motorunda pratik bir “İslamcı” araması yapıldığında Arap Baharı sonrası içinde “İslamcı” geçen haberlerde bir patlama yaşandığını görmek mümkündür. 2010 yılında içinde “İslamcı- lar” ifadesi geçen yayınlanmış makale sayısı 88 iken 2011’in son aylarında ise 900’ün üstüne çıkmıştır. Keza içinde “şeriat” kelimesi geçen makalelerin sayısı bir yıl içerisinde 9’dan 222’ye çıkmıştır.19 Basının kavramlar ve gör- seller yoluyla verdiği mesajı ve inşasında katkıda bulunduğu olumsuz algıyı idrak edebilmek için saldırgan olarak nitelendirebileceğimiz bazı dergi ka- paklarına göz atacağız. Le Point, Le Nouvel Observateur, l’Express ve Valeurs Actuelles gibi tiraj olarak Fransa’da haftalık yayınlar arasında üst sıralarda yer alan20 dergiler ele alınarak okuyucunun medyadan aldığı mesaja dair ge- nel bir fikir edinmek amaçlanmıştır. İlk olarak sağ çizgisiyle bilinen Le Point dergisine bakıldığında son 2 yıl içinde 4 kez İslam ve İslamcıları kapağa taşıdıklarını görmekteyiz. Şubat 2011’de kapağını “Mısır, Tunus, Cezayir… İslamcı Hortlak” başlığı altında elinde Mısır bayrağı taşıyan başörtülü bir kadın görseliyle yayınlayan dergi alt başlık olarak da “Müslüman Kardeşler hakkındaki gerçekler” ifadesini kullanmıştır.21 Alt başlıkta Müslüman Kardeşlere vurgu yapıp kapak görselin- de Mısır bayrağı taşıyan başörtülü bir kadının kullanılması Le Point’ın çizgi- sine bakıldığında tesadüfi seçimler değildir. Bu sayıdan bir ay evvel o dönem meydana gelen kilise saldırılarına atıfta bulunarak “Mısır, Irak ve Pakistan’da İslamcı Haçlı Seferi… Hristiyan Avı” başlığıyla çıkan22 Le Point söz konusu saldırıların faillerini hemen “İslamcılar” olarak belirlerken daha ileri gidip İslamcıları Haçlılar ile benzeştirmiştir. 2013 Ocak ayında ise İslamcı kavramı bu kez Fransa’nın Mali operasyonu vesilesiyle kendisine kapaktan yer bulmuştur. “Mali, İslamcı Düşmanlarımız” başlığıyla çıkan kapakta görsel olarak Mağrib bölgesinde etkili olan El Kaide komutanlarının fotoğrafları yer almış ve alt başlık olarak “onların tehditleri Fransa’ya karşı” ifadesi kullanılmıştır.23 Bu şekilde düşman ve İslamcı keli- meleri bir arada kullanılmış ve aynı zamanda söz konusu El Kaide tehdidinin tarafı olarak Fransa gösterilip Mali operasyonuna meşruiyet kazandırılmaya çalışılmıştır. Le Point’ın bu süreçte en çok ses getiren ve tepki gösterilen kapağı ise Türkçe’ye “Çekinmeyen İslam” olarak da çevrilebilecek “Cet islam sans gêne” başlıklı kapaktır. Kapakta peçeli bir Müslüman kadının elini bir kadın polise doğru kaldırmış olduğu fotoğraf karesi kullanılırken başlığın altında ise “hastaneler, havuzlar, kafeteryalar, eğitim kurumları…” şeklinde tabiri caiz MAKALELER ■ 453 ise İslam’ın çekinmeden “taciz” ettiği kamuya açık mekanlar sıralanmış24 ve İslam’ın çekinmeyen ve hatta arsızca bir şekilde kamuya açık alanlarda boy gösterdiği vurgusu yapılmıştır. Bu görselle etkisi şiddetlendirilmiş saldırgan kapağa bilhassa sosyal medyada büyük tepki gösterilirken Fransa İçişleri Ba- kanı Manuel Valls kapağın kendisini şok etmediğini zira bir gerçekliği gözler önüne serdiğini dile getirmiş ve kapak görselinde kullanılan peçeli kadın fo- toğrafı üzerinden radikal İslam’ın kadını baskı altında tuttuğunu ifade etmiş- tir.25 Peçeli bir kadın imajı kullanarak İslam’ın belli sınırları aşarak yazının başlarında ifade ettiğimiz gibi fazla görünür hale geldiğini ve Sarkozy’nin de ifade ettiği gibi kamu tarafından pek de hoş karşılanmadığını bu kapağıy- la dile getiren Le Point yukarıda değindiğimiz kapaklarıyla Fransa’da İslam karşıtı görüşlerin zihin dünyalarını kısaca özetlemiştir. Lakin tek bir derginin kapakları Fransa’daki mevcut İslam karşıtı trend hususunda fikir vermek açı- sından yetersiz kalabileceği için Le Nouvel Observateur, L’Express ve Valeurs Actuelles gibi birbirlerinden farklı eğilimlere sahip dergilerden de örneklere bakmak faydalı olacaktır. Valeurs Actuelles’in kapaklarında kullandığı kavramların ve dilin Le Point’dan pek farkı olmadığını söyleyebiliriz. “Korku” ve “İslamcı” kavram- ları verilen mesajların oturduğu temeli oluşturmakta. “İslam neden Fransızla- rı korkutuyor” başlığıyla birlikte sırtı okuyucuya dönük elindeki siyah trans- paran çarşafla kendini kapamış bir kadın fotoğrafı kullanılmıştır.26 Derginin içeriğinde ise kapak dosyasının yanı sıra Fransa’ya hem coğrafi hem de kültü- rel olarak en yakın eski sömürgelerinden biri olan Tunus’ta gerçekleşen dev- rim yer almıştır. Bu kapakta “korku” kavramını dile getirirken görsel olarak kara örtünün ardından saklanmakta olan bir kadın kullanılması söz konusu “korku”dan kastın ne olduğuyla alakalı tahminde bulunulmasını kolaylaştır- maktadır. 454 ■ ORTADOĞU YILLIĞI 2012 Ekim 2011’de ise İslam’ın Fransa’da hızla yayılması ve daha önceki satır- larda da bahsini ettiğimiz “görünürlük” sorununa ülkenin değişimi çerçeve- sinde yaklaşan Valeurs Actuelles “İslam Fransa ve Avrupa’yı nasıl değiştire- cek” başlığıyla çıkarken spesifik bir görsel kullanmamış lakin arka plan rengi olarak yeşili tercih ederek başlıktaki “İslam” ibaresini görselle de pekiştir- meye uğraşmıştır.27 2012 Ekim’de ise “İslamcı” tehlikesine vurgu yapan bir kapakla çıkmıştır Valeurs Actuelles. “İslamcılık kazanacak mı?” başlığıyla piyasaya sürülen bu kapakta sakalı ve kıyafetleriyle hakim Ortadoğulu Müs- lüman imajını yansıtan ve bağırmakta olan bir erkek fotoğrafı kullanılmıştır.28 L’Express de “İslam” ve “korku” kelimelerini birlikte kullanan kapak- lar yayınlamıştır. 2008’de “İslam, Rahatsız Edici Gerçekler” başlığı altında “Kuran ve şiddet”, “Çağdaşlık imkansız mı?” ve “Kadınların kaderi” alt baş- lıklarıyla yayınladıkları kapak29 ile ses getiren L’Express 2010’da ise “Batı İslam ile Yüzleşiyor” başlığıyla çıkarken bu kapak tartışmalara yol açmıştır. Görsel olarak ön planda aydınlık vaziyette bir minarenin arka planında yani gölgesinde kalan bir kilise kulesi fotoğrafı kullanılırken alt başlıklar da “Te- rörist tehdidin geri dönüşü” ve “Entegrasyonun yenilgisi” gibi provokatif iba- reler kullanılmıştır.30 İslam’ın Fransa’da yaygın hale gelen bir inanış olmasına L’Express de bir sayı ile dikkat çekmiştir. Eylül 2012’de “İslam Korkusu” başlığı altında “İslam Fransa’da neden büyüdü” sorusuyla yayınlanan kapak- ta “korku” vurgusunu güçlendirecek bir şekilde ön planda sırtı okuyucuya dönük güvenlik güçlerinin arka planda ise onlarla yüz yüze gelmiş olan çem- ber sakallı iki Müslüman erkeğin fotoğrafı kullanılmıştır.31 Söz konusu kapağa önceki kapaklarda olduğu gibi yine sert eleştiriler de gelmiştir. L’Express ve Le Point’ın İslam temalı ve bariz şekilde İslam karşıtı olan kapakları yine bu kapaklara atıfta bulunularak eleştirilmiştir. Liberation’a yakın internet sitele- rinde söz konusu iki derginin de kapaklarıyla söylediklerinin aksine radikal İslam’ı değil açıkça ve Le Point’ın kapağına atfen “arsızca” İslam dinini hedef aldığı eleştirisi dile getirilmiştir.32 Le Nouvel Observateur ise yukarıda verilen örneklerden ayrı olarak aşırı saldırgan bir dil kullanmamıştır. Üzerinde Nahda Partisi’nin amblemi olan bir balon tutan başörtülü genç bir kadının bir miting meydanındaki karesini kapak görseli olarak kullanan dergi İslamcı siyasetin güç kazandığı bir dönem yaşandığına vurgu yaparak Libya, Tunus ve Türkiye örneklerini vererek İslamcı yükselişi yeni bir meydan okuma olarak yorum- lamıştır. Lakin burada ilginç olan nokta Tunus, Libya ve Türkiye örneklerinin sonuna Fransa’nın da eklenmesidir. Le Nouvel Observateur “hortlak İslamcı düşman” gibi sığ ve saldırgan bir dil kullanmamış lakin Fransa’nın da İslamcı siyasetin meydan okuması ile karşı karşıya geldiği imasında bulunmuştur.33 Bu açıdan söz konusu kapağı Arap Baharı sürecinin medyada “İslamcı” kav- ramının kullanımı üzerinde yaptığı etkinin somut bir göstergesi olarak ele alabiliriz. Yukarıda verilen örnekler sonucunda varılan noktayı kısaca özetleyecek olursak Arap Baharı sürecinde İslamofobik dile sahip tarafların “İslamcı” kavramını daha fazla kullanmaya başladığını, “İslam”, “İslamcı” ve “Korku”
Description: