Evrensel Dinin Millileştirilmesi: Anglikanizm ve Türk İslamı Şinasi GÜNDÜZ * Nationalization of Universal Religion: Anglicanism and Turkish Islam Citation/©: Gündüz, Şinasi, (2010). Nationalization of Universal Religion: Anglicanism and Turkish Islam, Milel ve Nihal, 7 (3), 9-38. Abstract: Throughout world it is possible to see various examples of the univer- sal religions which have strong nationalistic echoes. We notice such ex- amples particularly in Christian tradition. Anglican Church is an example of national and local adaptation of Christianity that has strong influence of English nationalism. It is known that there appeared some sectarian movements within Islamic tradition mainly due to various social and cul- tural backgrounds. In this context, it is noticeable particularly from late Ottoman period onwards Islamic understanding stressing Turkish culture and identity came into prominence in Anatolia, which is so-called “Turk- ish Islam” today. Popular ideology of Westernisation and nationalism of that time seemed quite influential in this understanding. After the collapse of the Empire, newly founded Republic carried out a policy concerning re- ligion, mainly Islam, aiming to create an understanding of religion which is harmonious with the founding philosophy of the Republic, mainly West- ernisation, nationalisation and secularism. That is why the State changed all present institutions concerning religion founding the new ones in ac- cord to its policy, and tried to change traditional understanding of reli- * Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi ABD [[email protected]] MİLELVE NİHAL inanç, kültür ve mitoloji araştırmaları dergisi cilt 7 sayı 3 Eylül – Aralık 2010 Şinasi GÜNDÜZ gion sometimes by force. However, the efforts forcing people to adapt the policy of religion have generally been unsuccessful. The characteristics of Islam have certainly played an important role in this. However, the period of multi-political parties has been a turning point since during this period the people have experienced a freedom in social and cultural context in some degree. During this period, it is noticeable that Islamic understand- ing with strong emphasis of Turkish culture and identity, so-called “Turk- ish Islam”, has been adapted not only the religious institutions of the State but also by some religious communities. Key Words: Universal religions, Anglican Church, Islam, Turkish Islam, na- tionalism. Atıf/©: Gündüz, Şinasi (2010). Evrensel Dinin Millileştirilmesi: Anglikanizm ve Türk İslamı, Milel ve Nihal, 7 (3), 9-38. Öz : Evrensel dinlerin güçlü ulusal/milliyetçi vurgular taşıyan çeşitli örneklerine dünya genelinde rastlamak mümkündür. Örneğin böylesi örnekleri özellik- le Hıristiyan geleneğinde bulabiliriz. İngiliz milliyetçiliğinin güçlü etkisi hissedilen Anglikan Kilisesi Hıristiyanlığın yerel ve ulusal adaptasyonuna bir örnektir. İslami gelenek içerisinde de genellikle çeşitli sosyal ve kültü- rel arka planlarla ilişkili olarak bazı akımların ortaya çıktığı bilinmekte- dir. Bu bağlamda, Osmanlı döneminin sonlarından itibaren Türk kültürü- nü ve kimliğini ön plana çıkaran ve günümüzde “Türk İslamı” olarak ad- landırılan bir İslami anlayışın Anadolu’da tezahür ettiği dikkati çekmek- tedir. Zamanın batılılaşma ve ulusalcılık gibi popüler ideolojilerinin bu anlayışın gelişiminde önemli ölçüde etkili olduğu görülmektedir. İmpara- torluğun çöküşü sonrası yeni kurulan Cumhuriyet, yeni devletin kuruluş felsefesinin ana hatlarını oluşturan Batılılaşma, ulusalcılık ve sekülerizm- le uyum içinde olan bir din anlayışı oluşturmak amacıyla bir din, İslam, politikası yürürlüğe koydu. Bu nedenle devlet bu politikaya uygun şekilde mevcut dini kurumları yenileriyle değiştirdi ve geleneksel din anlayışını zaman zaman güç kullanmak suretiyle de olsa değiştirmeye çalıştı. Buna rağmen halkın din politikalarını kabullenmesi konusunda genelde başarı- sız oldu. İslamın karakteristik özellikleri bunda önemli bir rol oynadı. Bununla birlikte çok parti dönemi bu konuda adeta bir dönüm noktası ol- du; zira halk sosyal ve kültürel konuda nispeten bir özgürlük ortamına ka- vuştu. Bu dönemde, Türk kültürü ve kimliği vurgusunu ön plana çıkaran ve “Türk İslamı” denilen bir İslami anlayış, yalnızca devlete bağlı resmi dini kuruluşlarca değil bazı dini cemaatler tarafından da benimsendi. Anahtar Kelimeler: Evrensel dinler, Anglikan kilisesi, İslam, Türk İslamı, milli- yetçilik, ulusalcılık. Edward Mortimer, Faith and Power: The Politics of Islam adlı eserinin ‚Türkiye - Müslüman Halk ‘Laik Devlet’‛ başlıklı bölümünde, Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin ilk dönemlerinde laik devletin 10 M N İLELVE İHAL inanç– kültür–mitoloji Evrensel Dinin Millileştirilmesi: Anglikanizm ve Türk İslamı İslama ilişkin yürürlüğe koyduğu düzenleme ve yaptırımları ‚bir Türk İslamı oluşturma süreci‛ olarak yorumlamakta ve bunun geri planıyla geleceğini tartışmaktadır. Mortimer bu çalışmasında, VIII. Henry döneminde oluşturulan ve Hıristiyanlığın İngiliz versiyonu olarak da adlandırılan Anglikanizm akımıyla, tek parti dönemi Türkiye’sinde yerleştirilmeye çalışılan Türk tipi İslam modelini de karşılaştırır. Ayrıca Mortimer, VIII. Henry döneminin başpiskopo- su ve Anglikanizm hareketinin ünlü teoloğu Cranmer tarafından geliştirilen Anglikan Hıristiyanlığı başarılı olup tarihteki yerini alırken, Türk İslamı oluşturma çabalarının neden kısır kalıp bir türlü tutmadığını tahlil etmeye çalışır. Eserini yazdığı 1980’li yılla- rın başına kadar ‚devletin, gücünü haklı bir konuma oturtma açı- sından İslamın ulusal bir versiyonunu oluşturmada başarısız ol- duğunu‛ ifade eden Mortimer’in konuya ilişkin değerlendirme- sinde Cumhuriyet döneminin başlarında devlet eliyle oluşturul- maya çalışılan bu Türk İslamı örneğinin başarılı olamamasının nedenleri arasında, Cranmer gibi teologlardan yoksun olan laik devletin sırf devlet gücüyle bunu yapmaya çalışmasına ve – bundan da önemlisi- İslamın yapısının böylesi bir yorumlamaya karşı koyduğuna vurgu yapılması dikkat çekicidir.1 Evrensel dinin millileştirilmesi çabalarının örnekleri olarak Hıristiyanlığın Anglikanizm yorumu ile Türk-İslamı diye adlandı- rılan İslami geleneğin Anadolu versiyonunun karşılaştırılması gerçekten ilginçtir. Bu karşılaştırmada Türk-İslamı projesinin başa- rısızlığının bir din olarak İslamın yapısıyla yakından ilgili olduğu- nun belirtilmesi, İslamla ilgili ‚Avrupa İslamı‛, ‚Ilımlı İslam‛ ve benzeri çeşitli projelerin tartışıldığı günümüzde İslam ve Müslü- manlar üzerine yürütülen bu güncel toplum mühendisliği projele- rinin akıbetine ilişkin de bizlere bir fikir vermektedir. Evrensel dinler ve milli versiyonları Muhatap aldığı hedef kitlesini yalnızca bir klan, kabile ya da ulusla sınırlayan dinsel gelenekler, genellikle ‚milli dinler‛ olarak nitele- 1 Bkn. Mortimer, E., Faith and Power The Politics of Islam, London: Faber and Faber 1982, s.126-158. 11 M N İLELVE İHAL inanç–kültür–mitoloji Şinasi GÜNDÜZ nir. Bu dinlerin bir kısmı hakikat ve kurtuluş öğretisi açısından evrensel mesajlar içerseler de hitap ettikleri kitle açısından evrensel bir boyut taşımazlar. Zira böylesi bir dine mensup olmak ya da girmek için ya ilgili klan, kabile veya ulusun bir ferdi olmak ya da ilgili topluluk tarafından üye olarak kabul edilmek gerekir. Dolayı- sıyla böylesi dinsel geleneklerde inanç, ibadet ve dinsel yapı açı- sından genelde bir tekdüzelik dikkati çeker; değişen zaman ve mekan şartlarında dinin farklı yorum ya da versiyonlarına nispe- ten daha az rastlanılır. Böylesi toplulukların inanç sisteminde orta- ya çıkan değişim veya başkalaşım, tarihsel süreç içerisinde ilgili klan, kabile ya da ulusun geçirdiği kültürel değişime paralel olarak ortaya çıkar. Öte yandan, yalnızca bir kabileyi ya da ulusu değil, ulaşabil- diği tüm insanları hedef kitle olarak kabul eden ve bu nedenle bazı araştırıcılarca ‚evrensel dinler‛ olarak nitelenen dinsel gelenekler- de ise durum farklıdır. Bu dinlerde, her ne kadar dinin tarihte bili- nen en erken bir özgün şekli var olsa da yayılma imkanı bulabildiği coğrafi bölgelerde o bölgelerin kültürel yapısına, karakteristik özelliklerine paralel bir yapılanma sergilediği ve bunun sonucunda aynı dinsel geleneğin çatısı altında çeşitli mezhep hareketlerinin hatta senkretist yeni yapılanmaların ortaya çıktığı görülür. Dinler tarihi, hitap ettiği kitle açısından evrensel boyut taşıyan dinsel geleneklerin ilişkide bulundukları kültürel çevrelere göre oluştur- dukları yeni yapılanmaların örnekleriyle doludur. Örneğin; MÖ 6. yy’da Hindistan’ın kuzey bölgelerinde Gautama Sidharta’nın re- formları temeline dayalı olarak kurulan Budizm, tarihi süreç içeri- sinde yayıldığı bölgelerde ilgili yörelerin sosyo-kültürel, siyasal özelliklerine göre şekillenmiş ve sonuçta Budizmin birbirinden bazen taban tabana farklı yeni versiyonları ortaya çıkmıştır. Bu- dizmin, Tibet’in eski Bon dini ve Tibetlilerin sosyo-kültürel yapı- sıyla yeniden yorumlanması neticesinde ortaya çıkan Tibet Bu- dizmi ya da Lamaizm, Çin kültürüne uyarlanan şekli olan Ch’an Budizmi ve bunun Japon versiyonu olan Zen Budizmi, Budizmin hitap ettiği yöreden yöreye farklı şekilde ortaya çıkan yeni yapı- lanmalarına örnek olarak verilebilir. 12 M N İLELVE İHAL inanç– kültür–mitoloji Evrensel Dinin Millileştirilmesi: Anglikanizm ve Türk İslamı Evrensel dinlerin, yayıldıkları bölgelerde, yapıları elverdiği oranda zaman zaman milli/ulusal yorumlara tabi tutuldukları ve böylelikle millileşme sürecine girdikleri görülür. Özellikle Budizm ve Hıristiyanlık gibi evrensel dinlerin tarihsel süreç içerisinde ya- yıldıkları bölgelerde çeşitli milli yorumları ortaya çıkmıştır. Örne- ğin Hz. İsa sonrası dönemde Pavlus’un düşünceleri doğrultusunda şekillenen Hıristiyanlık bünyesinden neşet eden Ermenilik, Kıpti- lik, Ortodoksluk, Anglikanizm ve benzeri birçok akım, tarihsel süreç içerisinde Hıristiyanlığın farklı kültürlere, siyasal, sosyal ve etnik çevrelere göre yorumlanması neticesinde ortaya çıkmış olan geleneklerdir. Günümüzde Hıristiyanlığın, inanç sisteminin içinde bulunduğu farklı çevrelere göre yorumlanması açısından en çok çeşitliliğe sahip dinsel gelenek görünümünde olması dikkat çekici- dir. Dinsel geleneklerin içinde bulunduğu kültürel ortamlara göre yorumlanması sonucunda oluşan yeni yapı, ilgili dinin temel ka- rakteristikleri dışındaki hususlarda yeni anlayışlar ya da düzenle- meler öngörebileceği gibi, dinin kendisini diğer gelenekler karşı- sında özgün kılan temel anlayış ve yaklaşımlarında da bir revizyon sergileyebilir. Bu durumda, dinin temel normlarını ya da vazge- çilmezlerini tartışma konusu yaparak, oluşturulan yeni versiyonda bunları revizyona tabi tutan yeni formun, bağlısı olduğunu iddia ettiği dinsel gelenekle ne ölçüde ilişkili olduğu da tartışılır. Örne- ğin, içinde yaşadığı Hint toplumunun tanrı düşüncesine, rahiplik anlayışına ve kast sistemine karşı çıkarak; insanın varoluşsallığını ve insanın kurtuluşunu temel alan insan merkezli/antroposentrik bir inanç sistemi oluşturmaya çalışan Buddha’nın kurduğu Bu- dizmin, sonraki dönemlerde ortaya çıkan Tibet Budizmiyle ne ölçüde ilişkili olduğu tartışılabilir. Zira Tibet kültürünün etkisiyle yüzlerce tanrıya inanç sisteminde yer veren, Tibet’in dinsel ve siyasal liderleri konumunda olan Dalay Lama’lara adeta yaşayan birer tanrı olarak tazim etmeyi esas alan ve bu nedenle Lamaizm diye de adlandırılan akımın temel karakteristikler itibarıyla Budd- ha’nın Budizminden uzaklaştığı ve yeni bir senkretik din halinde tezahür ettiği aşikardır. 13 M N İLELVE İHAL inanç–kültür–mitoloji Şinasi GÜNDÜZ Evrensel bir dinin millileştirilmesinin ya da yerel kültürel de- ğerler doğrultusunda yorumlanıp yeniden biçimlendirilmesinin temel hedefi ne olabilir? Öncelikle dinsel geleneğin bu şekilde teşekkülünde etkin olan temel nedenlerden birisi, toplumun sahip olduğu sosyal, siyasal ve tarihsel değerlerini devam ettirme, kendi geleneksel yapısını yeni gelenek içerisinde de sürdürme temayülü olabilir. Bu çerçevede toplum öteden beri sahip olduğu değerleri ve yaşam tarzını ilgili dinsel gelenek içerisinde devam ettirmeyi ve bu şekilde eklektik bir yapı oluşturmayı bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde hedefleyebi- lir. Bunun yanı sıra topluma egemen olan unsurlarla kişi ya da kurumlar, kendi egemenlikleri doğrultusunda oluşturdukları siya- sal, sosyal ve kültürel yapının devam etmesi amacıyla, evrensel dini yeniden yorumlama yoluna gidebilir ya da evrensel dinin, kendi değerleriyle çelişen ya da çatışan yönlerini törpülemek ve kendi hedeflerine göre bir revizyona tabi tutmak suretiyle dinin yeni versiyonunun şekillenmesine çalışabilirler. Bu çerçevede ev- rensel bir dinin sosyal, siyasal bağlam ve etnik kimlik doğrultu- sunda yorumlanması, egemen unsurlarca tesis edilip sürdürülen statükonun korunması gayesine matuf olabilir. Bir diğer ifadeyle, evrensel bir dinin millileştirilmiş versiyonu, mevcut statükonun yeni dinsel yapı açısından da meşrulaştırılması hedefine yönelik bilinçli bir tasarımdan kaynaklanmış olabilir. Ancak evrensel dinlerin böylesi bir yorumlamaya, kendileriy- le ilişkili bilinçli ya da bilinçsiz bir revizyona ne kadar izin verdiği ya da ne kadar uygun olduğu konusu, her evrensel dinin yapısıyla, insana ve insan yaşamına ilişkin temel değerlerinin, vazgeçilmez esaslarının karakteristik özellikleriyle yakından ilişkilidir. Yayılma istidadında olan her evrensel geleneğin, hitap ettiği çevrenin mevcut kültürel değerleri, inanç, düşünce ve gelenekle- riyle yüz yüze geldiğinde bu değer ve geleneklere karşı, bunları tamamıyla reddetme, bazı tadilatlar yaparak kabullenme ya da olduğu şekliyle benimseme kabilinden çeşitli tutumlar geliştirdiği bilinmektedir. Yerel ve milli yorumlamalara açık olmayan dinsel 14 M N İLELVE İHAL inanç– kültür–mitoloji Evrensel Dinin Millileştirilmesi: Anglikanizm ve Türk İslamı gelenekler, temas kurdukları bu kültürel değer ve gelenekleri ken- di temel ilkeleri ve karakteristikleri doğrultusunda bir değerlen- dirmeye tabi tutarak ya bunları olduğu şekliyle benimseme ya da bir takım değişikliklerle yeniden yorumlama ve bu şekilde kendi bünyesine dahil etme yoluna giderler. Böylesi dinsel gelenekler, kendi yapılarına ve temel ilkelerine taban tabana zıt unsurları ise reddetmek suretiyle varlıklarını korumaya çalışırlar. Dinin yayılma sürecinde zaman zaman yerel inanç ve gele- neklerin çok güçlü olduğu ve evrensel dinin kendi ilkelerini kabul ettirme noktasında fazla başarılı olamadığı durumlarla da karşıla- şılır. Bu durumda, yayılma sürecinde evrensel dinin temel ilkele- riyle çelişen değer yargılarının ve geleneklerin reddedilerek ilga edilmesi yerine evrensel dinin temel ilkelerinde değişiklik yapma ve bunları yeniden yorumlama yoluna gidilir. Böylelikle ortaya, eski değer yargıları ve geleneklerle bilinçli veya bilinçsiz bir çabay- la temel ilkelerinde tadilatlar yapılmış yeni dinin meczedilmesin- den kaynaklanan yeni senkretik dinsel oluşumlar çıkar. Bu şekilde oluşan yeni senkretik yapıların söz konusu evrensel dinin özgün halini ne kadar yansıttığı ya da böylesi yorumlamaların ne kadar ilgili din çerçevesinde kaldığı tartışılır. İslam tarihinde ortaya çıkan Batınilik, Dürzilik, Nusayrilik, Yezidilik ve benzeri heterodoksal akımları buna örnek olarak vermek mümkündür. Hitap ettiği kitle açısından evrensel karakter taşıyan bazı din- sel gelenekler ise yapıları ve temel özellikleri itibarıyla her türlü yorumlamaya ve revizyona açık durumdadırlar. Böylesi dinler yayılma istidadında oldukları yörelerdeki mevcut kültürel değer- ler ve gelenekler doğrultusunda kendini şekillendirmeye, yöresel ve milli değerlere göre yapılanmaya uygun bir yapı arzederler. Yerel ve ulusal yorumlamalara açık olan dinsel geleneklerin özellikleri arasında temel kaynaklarındaki belirsizlik/yetersizlik ile dinin temel ilkeleri konusunda erken dönemlerden günümüze kadar süregelen doktrin kavgaları dikkati çekmektedir. Başta Hı- ristiyanlık olmak üzere böylesi dinlerde temel kaynaklardaki belir- sizlik/yetersizlik ve doktrin kavgaları, erken dönemlerden itibaren 15 M N İLELVE İHAL inanç–kültür–mitoloji Şinasi GÜNDÜZ dinin vazgeçilmez sayılan ilkelerindeki belirsizliği, tutarsızlığı ve değişkenliği de beraberinde getirmiş ve bu durum tarih boyu orta- ya çıkan sayısız mezhepleşme hareketine ivme kazandırmıştır. Böylesi dinsel geleneklerde dikkati çeken bir diğer önemli özellik, dinin yaşamı bir bütün olarak ele almaktan ziyade hayatın yalnızca bir yönüne hitap etmesidir. Bu çerçevede bu dinlerde yaşam din içi-din dışı, kutsal olan-kutsal olmayan ya da tanrısal alan-tanrısal olmayan alan şeklinde bir ayrıma tabi tutulmakta, dinin ilgi alanı insan yaşamında din içi, kutsal veya tanrısal alan şeklinde tanımlanan sahayla sınırlandırılmaktadır. Hayata bir bü- tün olarak değil parçacı bir bakış açısıyla yaklaşan böylesi dinsel geleneklerde, din, ibadet, otorite, egemenlik ve benzeri kavramlar da bu çerçevede anlam kazanmaktadır. Örneğin, insan yaşamın- daki dinsel alanı yalnızca metafizik aleme yönelişler, manevi duy- gular ve kilise içiyle sınırlayan Hıristiyanlık, egemenliği tanrısal bir nitelik olarak algılamakta, ancak tanrının egemenliğini yalnızca metafizik alem, manevi yaşantı ve kilise içiyle sınırlamaktadır. Diğer taraftan, tanrısal bir nitelik olan egemenlik yetkisine sahip olduklarından dolayı dünyevi otoriteyi ellerinde bulunduran güç- lere de mutlak itaat etmeyi emretmektedir. Her ne kadar Batı Ro- ma’nın yıkılışı sonrası oluşan otorite boşluğundan yararlanarak ortaçağda dünyevi egemenliği de eline geçiren Roma Katolisizmi istisnai bir akım olarak karşımızda olsa da teorisyeni Pavlus başta olmak üzere Hıristiyanlık (özelikle de Doğu Hıristiyanlığı), tarih boyu, dinsel alanın hayatın yalnızca bir boyutuyla sınırlı olması ve tanrının otoritesinin metafizik alan ve manevi yaşantıyla sınırlan- ması ilkesine bağlı kalmıştır. 14. yy’dan itibaren batıda Roma Kato- lisizmine karşı gelişen ve Papanın yanılmazlığı ve kilisenin mutlak iktidarı gibi konularda kiliseyi sorgulayan ve 16. yy’da Luther ve Calvin gibi önemli ilahiyatçıların çıkışıyla ivme kazanan Protestan hareketin temelinde ortaçağ buyunca Pavlus çizgisindeki Hıristi- yanlığın egemenlik ve otorite anlayışından sapma gösteren Katoli- sizm anlayışının sorgulanması ve tekrar asli çizgiye dönülmesi amacı vardır. 16 M N İLELVE İHAL inanç– kültür–mitoloji Evrensel Dinin Millileştirilmesi: Anglikanizm ve Türk İslamı Hıristiyanlık ve benzeri dinsel geleneklerin temelde insan ya- şamının yalnızca bir yönüne hitap etmeleri ve yaşamın bir kısmını dinin doğrudan ilgi alanının dışında tutmaları, dinin yayıldığı yörelerdeki mevcut egemen unsurlara ve kültürel yapılara, haliha- zırdaki statükoyu devam ettirme konusunda bir açık alan yarat- makta, böylelikle ilgili dinin, yerel değer yargıları ve gelenekler doğrultusunda yerel ve milli yorumlanmalarına uygun ortam ha- zırlamaktadır. Türk İslamına bir prototip: Anglikanizm örneği Mortimer’in yukarıda söz konusu ettiğimiz kitabında Türk- İslamına bir prototip olarak dikkat çektiği Anglikanizm, evrensel mesajlar içeren bir dinsel gelenek olan Hıristiyanlığın milli bir versiyonu olarak tarihte yerini alan ve günümüzde şu ya da bu şekilde İngilizlerin etkisinde kalmış olan dünyanın dört bir tara- fında müntesibe sahip olan bir akım olarak karşımıza çıkar. Hıristiyanlık, evrensel karakterli olmakla birlikte, yukarıda da vurguladığımız gibi, genel yapısı itibarıyla milli yorumlamalara açık bir inanç sistemidir. Dolayısıyla oldukça erken dönemlerden itibaren Hıristiyanlık bünyesinden Ermenilik, Süryanilik, Kıpti Kilisesi ve benzeri birçok milli karakterli akım ortaya çıkmıştır. Yayıldığı yörelerle ilişkili olan bu milli yorumlamaları, Hıristiyan- lıktaki sayısı yüzleri bulan ve zaman zaman birbiriyle taban tabana zıt yapı arz eden mezhepleşme hareketlerinin temelinde yatan en önemli nedenlerden birisi olarak saymak mümkündür. İngiliz ulusal kilisesini oluşturan Anglikanizm akımı, yapı ve karakter itibarıyla cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde yerleştiril- meye çalışılan Türk İslamı anlayışına benzerliğiyle dikkati çeker. Her iki hareketin oluşum ve gelişiminde temel olan ve hareketlere ivme kazandıran sosyal ve siyasal faktörler arasında karşılaştırma- ya değer ilginç paralellikler mevcuttur. Genellikle Anglikanizmin doğuşu, 16. yy’ın ilk yarısında İngi- liz kralı VIII. Henry’nin (1491-1547), kendisine, halef olacak bir erkek çocuk doğurmamış olan karısı kraliçe Aragonlu Catherine’i 17 M N İLELVE İHAL inanç–kültür–mitoloji
Description: