Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi 1(1) 2017 EVDE BAKIM HİZMETİ ALAN ENGELLİ BİREYE SAHİP AİLELERİN BAKIM VERME YÜKLERİNİN 1 BELİRLENMESİ: AMASYA ÖRNEĞİ Yunus Emre ÖZTÜRK Doç. Dr., Sağlık Yönetimi, Selçuk Üniversitesi Şener ŞENTÜRK Yrd. Doç. Dr., Eğitim Bilimleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yunus MACİT Sosyal Hizmet Uzmanı, Amasya Yükseköğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Özet. Bu araştırma Amasya ilinde evde bakım hizmetinden yararlanan ailelerin bakım verme yüklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada sosyo-demografik bilgileri içeren anketle birlikte, Bakım Verme Yükü Ölçeği kullanılmıştır. Ocak 2015 verilerine göre evde bakım hizmeti alan 163 aile ile anket formları doldurulmuştur. SPSS 21 programında elde edilen verilerin analizleri yapılmıştır. Bakım hizmeti veren bireylerin yaşlarına bakıldığında %44,2’sinin 41- 55, %30,1’inin de 56 yaş ve üzerinde oldukları görülmektedir. Engelli bireylerin %61,3’ü kadın, %38,7’si erkek, bakıcıların ise %84 kadın, %16 erkek olduğu saptanmıştır. Araştırmada yer alan engelli bireylerden %28,8’i evli iken, %29,4’ü hiç evlenmemiştir. Bakıcıların medeni durumlarına bakıldığında ise %90,2’lik kısmının evli olduğu bilgisine ulaşılmaktadır. Bakım hizmetinden faydalanan engelli bireylerin %68,7’si okur-yazar değildir. Bakım hizmeti veren bakıcıların %81,6 gibi büyük bir kısmının ev hanımı olduğu görülmektedir. Araştırma sonucunda bakım hizmeti veren ailelerin bakım verme yükü aritmetik ortalaması 27 puanla düşük çıkmıştır. Anahtar sözcükler: Evde Bakım, Amasya, Bakım Verme, Yük, Aile, Engelli 1 Bu çalışma üçüncü yazarın, birinci yazarın danışmanlığında 2017 yılında tamamladığı yüksek lisans tezinin bir bölümünden üretilmiştir. Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi 1(1) 2017 49 DETERMINATION OF CARE CAPACITIES OF THE FAMILIES HAVING PERSON WITH DISABILITIES WHO RECEIVES RESIDENTIAL CARE: AMASYA 2 EXAMPLE Yunus Emre ÖZTÜRK Assc. Prof. Dr. in Health Management, Selçuk University Şener ŞENTÜRK Asst. Prof. Dr. in Educational Sciences, Ondokuz Mayıs University Yunus MACİT M.S.W, Amasya Institution for Higher Education Credit and Dormitories Abstract. This research aimed to determine the caring burden of families who benefit from home care services in Amasya. The Survey of Caregiver Burden was used in the study with a questionnaire containing socio-demographic information. Questionnaires were completed with 163 families receiving home care services according to January 2015 data. Analyses of the data obtained in the SPSS 21 program were made. Given the age of caregivers, it is observed that 41-55% of the 44.2% and 30.1% of the individuals are over 56 years old. 61.3% of the handicapped individuals were female, 38.7% were males, 84% were female and 16% were male. While 28.8% of the disabled people in the survey were married, 29.4% never married. When the marital status of caretakers is examined, 90.2% of the caretakers are married. 68.7% of disabled people who use care services are not literate. It is seen that 81.6% of the carers who provide care services are housewives. As a result of the research, the care capacities of the families providing care services decreased by 27 points in the arithmetic average. Keywords: Home care, Amasya, care, Handling, family, disabled 2 This article is originated from master thesis submitted under the supervision of corresponding author in 2017. Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi 1(1) 2017 GİRİŞ Engelli bireylerin toplum içerisinde sağlıklı bir halde yaşamını sürdürmesini sağlamak, engellilerin bakım hizmeti aldığı yerlerden dışarıya çıkmalarını ve yaşadıkları toplum bünyesinde bakım, destek ve yardım hizmetinin sağlanmasını gerektirmektedir. Ülkeler gerekli ekonomik altyapı ve insan kaynağı kullanarak toplum temelli hizmet modeline dönüşüm sürecini iyi planlamalı ve organize etmelidir. İyi bir alt yapının oluşturulması ve kaynak sağlanması durumunda toplum faydasını odak alan hizmetler daha iyi sonuçlar verecektir, fakat bu durumda maliyetin yükselme ihtimali gündeme gelebilecektir. Devletler, hizmetleri özel şirketlere ihale etmek, vergi indirimlerini teşvik etmek ve hizmetlerin kendileri tarafından doğrudan satın alınmasını sağlamak için engelli bireyler ve ailelerine ekonomik destek aktarmak gibi çeşitli tedbirlerini uygulamaya koyabilmelidir (WHO, 2011). Yaşam beklentisinin artması, doğurganlığın azalması, tıp ve teknoloji alanındaki gelişmeler günümüzde yaşlı nüfusun artmasına sebep olmaktadır. Yaşlı nüfusun artışı yaşlılar ile ilgili sosyal, psikolojik, kültürel ve ekonomik bakımdan pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir (Daşbaş, 2011). Yaşam süresinin uzaması karşısında tüm dünya toplumlarının, insan hakları temelinde; fizyolojik, biyolojik, sosyolojik, kültürel, ekonomik ve psiko-sosyal olmak üzere bu çok boyutlu yaşlılık olgusuna bilim ve uygulama düzeyinde hazırlıklı olmalarını gerektirmektedir (Dölek 2011). Engellilik Kavramı Engellilik kavramı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler (BM) gibi konuyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilenen uluslar arası kuruluşlarca engelliliğin farklı olgu noktalarına vurgu yapılarak ifade edilirken, ulusal mevzuatta ise engelli birey; doğuma bağlı veya doğum sonrasında herhangi bir sebeple bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal becerilerini çeşitli oranlarda yitirmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük ihtiyaçlarını karşılama da güçlükler yaşayan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, rehberlik ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan birey şeklinde tanımlanmaktadır (Nergis 2013). Yine WHO tarafından engellilik kavramına ilişkin, hastalık sonuçlarına dayanan, sağlık tarafına yönelen bir sınıflama daha ortaya konulmuş olup, sınıflandırma pek çok ülkede geniş kapsamlı olarak yazında yer almıştır (Oğultürk, 2012). Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi 1(1) 2017 51 Engellilik konusunda kullanılan ifadelere bakıldığında değişik eserlerde çoğunlukla da aynı anlama gelecek şekilde farklı kavramlarında kullanıldığı, bu kavramlar içinde de en sık rastlanılanların ise “bozukluk”, “engelli”, “özürlü” ve “sakat” kelimelerinin olduğu görülmektedir. Buna karşın literatürde engellikle ilgili ifade edilen kavramlar üzerinde henüz bir mutabakat sağlanamamıştır ve tek bir anlam için farklı durumlarda farklı kavramlar kullanılmaya devam etmektedir (Öztürk, 2011). Engellilik konusunda yapılan diğer tanımlara bakıldığında ise engellilik insan olma durumunun bir halidir yorumu görülmektedir. Neredeyse herkesin hayatının bir yerinde geçici veya kalıcı olarak engelli hale gelebileceğine dikkat çekilirken, uzun yıllar yaşamını sürdüren insanlar ise yaşama dair işlevlerini ifa etme konusunda artan zorluklarla karşılaşmak durumunda kalacaklarının üzerine vurgu yapılmıştır (Zoellick ve Chan, 2011). Engelli Türleri Engelliliğin sebeplerine bakıldığında, bu sebeplerin kayda değer bir bölümünün kaçınılabilir, önlenebilir durumlar olduğu görülmektedir. Engelli olma hali genel olarak kaynağına ve nedenlerine göre değişik biçimlerde kategorize edilmektedir. Bu sınıflandırma genelde “doğum öncesi nedenler”, “doğum anına ait nedenler” ve “doğum sonrası nedenler” şeklinde yapılmaktadır (Ersoy, 2014). Ancak burada kategorileştirme ortopedik, görme, işitme ve konuşma ve zihinsel olmak üzere dört başlıkta ele alınacaktır. Ortopedik Engelli Fiziksel ya da ortopedik engellilik normal yaşına göre vücut aktivitelerinde herhangi bir yitik olarak tanımlanmakla birlikte fiziksel engellilik noksanlık (Impairment) olarak ta ifade edilmektedir (Oğultürk, 2012). Ortopedik engellilik, başka bir ifade ile genetik faktörlerin yanı sıra doğum esnasında veya bireyin ileriki yaşlarda geçirdiği kazalar ya da hastalıklar sonucunda merkezi sinir sisteminin zedelenmesi sonucu ortaya çıkan durumları da belirtmektedir (Gündoğdu, 2014). Görme Engelli Yazında görme engellilik; göz merceği hastalığı olarak ifade edilen ve gözü oluşturan sinir, doku ve kaslardan herhangi birinde ortaya çıkan probleme bağlı olarak oluşan engel türü olarak tanımlanmaktadır. Görme engelliler “görme kaybı yüksek” ve “hiç göremeyen” olarak iki grupta ifade edilmektedir. Bütün tedaviler karşısında insanın 52 Öztürk v.d. iki gözü ile görmesi 1/10 ile 1/30 arasında yer alarak, bir takım özel gereçlere bağımlı olmaksızın yaşantısını devam ettiremeyen kişiler “az gören” olarak ifade edilmektedir. Ancak işitme ve dokunma duyuları yardımıyla elde ettikleri bilgiler ışığında yaşamını sürdüren, bütün tedavilere karşılık iki gözüyle görmesi 1/10’dan ve görüş açısı 20 dereceden düşük olan, normal hayat faaliyetlerinde görme yetisinden yararlanmasına imkânı bulunmayan olmayan bireyler ise “hiç göremeyen” olarak tanımlanmaktadır (Erdoğan, 2013). İşitme ve Konuşma Engelli İşitmenin olması için gerekli olan işlevlerden birinin aksaması durumunda ortaya çıkan işitme kaybına işitme engeli denmektedir. Bireyin bir ya da iki kulağında tam olarak veya kısmi bir şekilde işitme fonksiyon kaybı yaşaması hali işitme engelli olarak kabul görmektedir (Aktürk, 2012). İşitme ve konuşma engeli herhangi bir nedenle kendini ifade edememe veya ifadenin akıcılığında, hızında sorunlar yaşama ve ses bozukluğu olma durumudur. Kulağı duymasına karşın kelimeleri telaffuz edemeyenler, gırtlağı alınanlar, konuşmak için makine yardımına ihtiyaç duyanlar, kekemeler, afazi, dil dudak ve çene yapısında sorunlar bulunan bireyler bu engel grubu içerisinde yer almaktadır. Zihinsel Engelli Bir diğer engelli türü olan zihinsel engellilik diğer akran gruplarına oranla akademik, sosyal, öz bakım ve dil kullanımı yönünden açık bir şekilde gerilik gösteren bireyler olarak tanımlanmaktadır. 2000’li yıllara kadar zekâ geriliği tanımı daha yaygın kullanılırken 2000’li yıllardan sonra bu kavram yerini zihinsel engellilik kavramına bırakmıştır (Çankaya, 2013). Zihinsel engelli kişi, zihinsel işlevleri yaşıtlarına göre geri olan ve uyumsal davranışlarında yetersiz olan kişileri ifade etmektedir. Kişinin zihinsel işlevleri, çeşitli zekâ testleriyle ölçülmekte, bu testlerle yapılan değerlendirmelerde zekâ bölümü sürekli 70’in altında olarak belirlenen kişiler zihinsel engelli grubuna girmektedirler. Normal insan zekâsı 100 olarak kabul edilmekte, zekâ testleri sonuçlarına göre zekâ bölümü 70-100 arasında olanlar yavaş öğrenen kişiler, 70’in altında olan kişiler ise zihinsel engelli kişiler olarak tanımlanmaktadırlar (Tunç, 2011). Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi 1(1) 2017 53 Engellilere Yönelik Bakım Hizmetleri Bakıma Muhtaçlık, günlük hayatın akışı içerisinde yapılması gereken hal, hareket ve davranışların yerine getirilmesi sırasında başkalarının yardım ve desteğine ihtiyaç duyma durumu olarak ifade edilmektedir. Engelli bireye bakım verme tek bir destek modeli ile kalmayıp, emosyonel destek ile fiziksel ya da maddi destek vermeyi de kapsamaktadır. Diğer yardım çeşitleri ise tedavi hizmetleri ile aldığı bazı sosyal hizmetlerin organize edilmesi, ilaç alımı, tedavisi, izleme vb. rutin sağlık bakımı, yıkanma, beslenme, tuvalete gitme, giyinme vb kişisel bakım, ulaşım, alışveriş, küçük ev işlerini yerine getirme, ekonomik yönetim, maddi yardım ve aynı evi paylaşmadır (İncekaya, 2008). Engellilere yönelik hizmetler değerlendirildiğinde sosyal hizmet, günümüzün karmaşık ve sürekli değişen toplumunda vazgeçilemez bir unsur durumuna gelmektedir. Sosyal hizmet uygulamaları farklı insanları ve pek çok farklı durumu içinde barındıran geniş yelpazedeki dezavantajlı gruplarla çalışmakta, dolayısıyla insanlara kendi çevreleri içerisinde aile yanında veya gerekirse sosyal çevrelerini değiştirerek kurum bakımı altında maksimum düzeyde yardım etmeyi amaçlamaktadır. İnsanlar sosyal varlıklardır. Birçok ihtiyaçlarını karşılayabilmek için başkasının yardımına ihtiyaç duymaktadırlar. İnsanın gelişimi ve gelişimi ya da yaşamını devam ettirebilmesi için diğer insanlarca sağlanan koruma, rehberlik ve eğitim önem arz etmektedir. İnsanın temel ihtiyaçları arasında yer alan beslenme, barınma, sağlık, kendini hasardan koruma, kabul görme ve sosyal destek, hayatın anlamı ve amacının olması gibi kavramlar konusunda endişeler duyulması göz ardı edilmemelidir. Bu durum engelli bireylerde ve engelli bireye sahip olan ailelerde ise daha da fazla hissedilmektedir. Evde Bakım Hizmeti Engelli ya da ileri düzey yaşlı bireylere verilen evde bakım hizmeti bireylerin kendi evlerinde ve sosyal çevrelerinde yaşamlarına devam edebilmelerine imkân tanınarak hayat kalitelerini arttırmayı amaçlayan bir hizmet türüdür (www.eyh.aile.gov.tr). Evde bakım hizmeti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Bakıma Muhtaç Engellilerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik” çerçevesinde şartları belirlenen engelli bireylere aile bireyleri tarafından belirli bir ücret karşılığında verilen bakım modelidir (Sağlık-sen, 2016). 54 Öztürk v.d. Kurum Bakım Hizmeti Kendi ihtiyaçlarını bir başkasının yardımı olmaksızın karşılayamayan Bakıma Muhtaç Engellilere Yönelik Özel Bakım Merkezleri Yönetmeliği" ile faaliyet göstermekte olan Özel Bakım Merkezleri, bakmakla yükümlü olunan birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı, bir aylık net asgari ücret tutarının 2/3’ünden daha az olduğu tespit edilen bakıma muhtaç engellilerin vasilerinin istemeleri halinde resmî veya özel bakım merkezlerinde bakımlarının sağlanmadığı merkezlerdir. Türkiye’de halen hizmet vermekte olan 159 Özel Bakım Merkezi 13.843 kapasite ile faaliyet göstermektedir (www.eyh.aile.gov.tr). Bakımla İlgili Temel Kavramlar Akraba: Engelli evde bakım hizmetleri kapsamında kullanılan akraba kavramı, bakıma muhtaç yaşlının/engellinin; eşini, çocuklarını, çocuklarının eşlerini, ana ve babasını, torunları ile torunlarının eşlerini, kardeşleri ile kardeşlerinin eşlerini, kardeşlerinin çocukları ile kardeş çocuklarının eşlerini, eşinin ana ve babasını, eşinin kardeşlerini, eşinin kardeşlerinin eşleri ile çocuklarını, amcaları ile amcalarının eşlerini, amca çocukları ile amca çocuklarının eşlerini, halaları ile halalarının eşlerini, hala çocukları ile bunların eşlerini, dayıları ile dayılarının eşlerini, dayı çocukları ile dayı çocuklarının eşlerini, teyzeleri ile teyzelerinin eşlerini, teyze çocukları ile bunların eşlerinin her birini ifade etmektedir (Sosyal Hizmet Terminolojisi). Bakıcı Personel: Bedensel veya zihinsel bir hastalık/engel sebebiyle sağlıklı bir bireyin yapması gereken ihtiyaçlarını görmede başkasının yarımına ihtiyaç duyan bireyin, bakım sorumluluğunu üstlenen akrabası ‘bakıcı personel” olarak tanımlanmaktadır (Karahan ve İslam 2013). Bakıma Muhtaç Engelli: Çeşitli sebeplere bağlı olarak kendisinde meydana gelen engel sebebiyle giyinme, yeme içme, beden temizliği, tuvalet ihtiyacını giderme, alış veriş gibi temel yaşam ihtiyaçlarını, özbakım gereksinimlerini, her zaman icra edilmesi gereken fiziki aktiviteleri yerine getirmede bir başkasının desteğine ihtiyaç duyan kişi bakıma muhtaç engelli olarak ifade edilmektedir. Bakım Hizmetleri Değerlendirme Heyeti: Bakıma muhtaçlık ile ilgili alınan Engelli Sağlık Kurulu Raporu ile bakım verecek kişinin başvurusu üzerine engelli ve bakım yükünü üstlenen ailenin durumu değerlendiren ve bakıma muhtaçlık ile ekonomik durum açısından ilgili mevzuat çerçevesinde, bakım ücretinin ödenmesine Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi 1(1) 2017 55 ya da ödenmemesine karar veren ve üç farklı meslek grubundan oluşan heyete denilmektedir. Bakım Raporu: Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından üç meslek grubundan oluşturulan bakım hizmetleri değerlendirme heyetinin; engelli birey ve ailesine veya bakmakla yükümlü olunan birey sayısına göre engelliye düşen ortalama aylık geliri tespit ettiği, engellinin bakıma muhtaçlık durumunu ve ailesinin sağlık ve psiko sosyal durumunu tahlil ettiği ve buna bağlı olarak engelli bireye bakıcı personel tarafından verilecek bakım hizmeti şeklinin tespit ettiği ve ana hatları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca oluşturulan rapordur. Bireysel Bakım Planı: Bakım Hizmetleri Değerlendirme heyeti tarafından yapılan inceleme sonucunda hangi alanlarda başkasının bakımına muhtaç olduğu, hangi problemleri yaşadığı belirlenen engelli bireyin yaşantısı ve bakımına ilişkin, ana hatları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından belirlenen, tespit edilen gereksinimler doğrultusunda önerilerin olduğu plandır. Engelli Birey ve Bakım Verme Yükü İlişkisi Gelişmiş ve Türkiye gibi ülkelerinde içinde olduğu gelişmekte olan ülkelerde yaşlı nüfusun giderek arttığı görülmektedir. 2050'li yıllara gelindiğinde ki 65 yaş üstü nüfusun gelişmiş ülkelerde 64 yaş altındaki nüfusa göre iki kat, gelişmekte olan ülkelerde ise üç kat daha hızlı olarak artacağı ve 2025 yılında dünya genelindeki yaşlı birey sayısının 800 milyondan fazla olacağı düşünülmektedir. Ülkelerdeki yaşlı oranının artması hastalık yükünün de artmasına sebep olacaktır. Bakım yükünün büyük bir bölümü olan %46'sını ise kronik hastalıklar oluşturmaktadır. Bu yükün 2020'li yıllara kadar %60’a kadar yükselmesi öngörülmektedir (Aksel, 2010). Engelli bireyler, fiziksel ya da zihinsel olarak belli noktalarda ki gelişim düzeyleri bakımından olumsuz olarak etkilenmiş olmasından dolayı diğer aile bireylerine engel durumlarına göre bağımlı bulunmaktadırlar. Engellilik durumunun getirdiği bağımlılık durumu bakım verme sorumluluğunu üstlenen aile bireyleri için devamlı olarak başa çıkma gerektiren bir stres kaynağı olabilmektedir (Bahar ve ark., 2009). Birçok engelli birey ve engelli bireye sahip olan aileler doğrudan ya da dolaylı olarak sosyal hizmetlerin kararlarından ya da uygulamalarından etkilenmektedir. Sosyal Hizmetler günümüzün karmaşık ve sürekli değişen toplumunda vazgeçilemez bir unsur haline gelmiştir. Sosyal hizmetler temel olarak insanlara kendi sosyal 56 Öztürk v.d. çevreleri içinde ve gerekirse sosyal çevrelerini değiştirerek en yüksek düzeyde yardım etme işlevini amaç edinmiştir. Bakım verme işlevi “yük” gibi olumsuz neticeler ortaya çıkarmakla birlikte salt olumsuz sonuçlara dayanmayan, bireysel başarı, olgunlaşma, kişisel gelişim duygularının da oluşmasına vesile olan olumlu neticeler de verebilmektedir. Bu konuda çalışma yapan Dunkin olumlu algının kültürel kodlardan etkilendiğini örneğin Afrika kıtasında yaşayan kadınların engelli ya da yaşlı bireye bakım verme işinden dolayı olumlu olarak etkilendiğini ifade etmektedir. Yine bu hususta çalışan uzmanlar bakım verenlerin bakım verme işleminden gurur duydukları, bir insana faydalı olduklarını duygusunu yaşadıkları bu sebeple bakıma gereksinimi olan bir insana bakım verme sürecine yük algısından ziyade daha olumlu yaklaşabildiklerini belirtmişlerdir (İncekaya, 2008). Genel olarak bütün engelliler, yaşam sürecinde çeşitli nedenlerle psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlardan birisini, birkaçını ya da hepsini yaşayabilmektedir. Engelli bireylere bakım veren ailelerde bu sorunlarla benzer ya da farklı şekillerle baş etmek zorunda kalmaktadırlar. Engelli olmayan bireylerden farklı olarak engelli bireyler ve bakım verme işlemini yerine getiren ailelerinin yaşadığı sorunlar, engelli olmayan herkesin ortak yaşadığı sorunları da içermektedir. Başa çıkma, bireyin kendisi için stres oluşturan etkenlere karşı direnmesi ve bu durumlara karşı gösterdiği bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkilerin teması olarak ta tanımlanmaktadır (Şengül ve Baykan, 2013). Aileler engelli bireylerinin sağlıklı yaşam sürmelerinde çok kritik bir rol oynamaktadırlar. Bazı aileler hiçbir sosyal destek sisteminden faydalanmadan engelli bireylerinin bakımını üstlenirken, bazı aileler ise maddi ve manevi olarak profesyonel destek talebinde bulunabilmektedir. Ailelerin yararlanabileceği sosyal destek türleri olarak duygusal, bilgisel ve elle tutulur sosyal destek hizmeti verilebilmektedir. Bütün bu destek türleri zaman zaman birbirini kapsayan nitelikler taşıyabilmektedir. Engelli bireylerine bakım veren ailelerin yaşadıkları gerginlik, engelli bireylerle etkili bir iletişim kuramama, engelli bireylerine ilişkin gerçekleştirilemeyecek beklentiler içine girme, engelli bireylerin duygusal ihtiyaçlarından daha ziyade fiziksel gereksinimlerini karşılama gibi olumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olabilmektedir (Coşkun ve Akkaş, 2009). Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi 1(1) 2017 57 Engelli bireye bakım vermekte olan ailelerin yaşadığı duygusal problemler toplumla ilişki kurmayı engelleyici, aile bireylerinin kendilerini toplumda soyutlamaya yol açıcı özelliğe de sahip bulunmaktadır. Bu durumda engelli, engelli ailesi ve toplum arasında sağlıklı bir ilişkinin kurulması ve sürdürülmesine engel olmakta, bu durumda bakım verici bireyin bakım verme yükünü arttırmaktadır. Ailenin engel durumuna bağlı olarak yaşadığı duygusal problemlerin kendiliğinden ya da profesyonel destek alması nedeniyle ortadan kalkmasıyla toplumla engelli ve engelli ile ailesi arasındaki ilişki süreçlerine olumlu olarak yansımaktadır. YÖNTEM Bu bölümde araştırmanın amacı, önemi, modeli, evren ve örneklemi, kullanılan veri toplama araçları, verilerin toplanması, verilerin değerlendirilmesi, araştırmanın etiği başlıklar halinde sunulmaktadır. Araştırmanın Amacı Bu çalışmada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nce verilen “Evde Bakım Hizmetleri” ve “Engelli Evde Bakım Hizmet Sistemi” irdelenerek; bu hizmetlerden, Amasya İli örnekleminde faydalanan engelli bireye sahip ailelerin bakım verme yüklerinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi Araştırma Amasya İl’inde ağır düzeyde bakıma muhtaç engelli bireylere bakım hizmeti sunan aile bireyi bakıcılarla görüşme ve anket yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. 2015 yılı Ocak ayı itibariyle, Amasya Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne bağlı Amasya ve Merzifon Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüklerinin Sosyal Servis Veri Tabanı’na kayıtlı evde bakım yardımından yararlanan 2.560 aile bireyi bakıcı (informal caregivers) bulunmaktadır. Araştırma Amasya İli, ilçeleri ve merkez köyleri ile sınırlandırılmıştır. Araştırmanın evrenini Amasya İl Merkezi ve Merzifon, Gümüşhacıköy, Suluova, Hamamözü, Taşova, Göynücek ilçelerinde ikamet eden ve evde bakım hizmeti alan 2.560 aile oluşturmaktadır. Örneklem büyüklüğü olasılığa dayalı örnekleme yöntemiyle belirlenmiş ve hesaplama sonucunda 163 hanenin evreni temsil edebileceği sonucuna varılmıştır. Araştırmanın temsil edilebileceği ifade edilen sonuçta araştırmayı kabul eden 163 aile araştırma kapsamında incelenmiştir.
Description: