Çankaya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Journal of Arts and Sciences Say›: 7, May›s 2007 Avrupa Türk Edebiyat› ve bir temsilcisi: Emine Sevgi Özdamar 1 Tevfik EKİZ2 Özet Almanya’da yaşayan ve Almanca yazan Türk kökenli yazarlar›m›z›n edebi ürünlerinin nas›l s›n›f- land›r›lacaklar› ve hangi edebiyata dahil edilecekleri konusu Türk ve Alman edebiyatbilimcilerini meş- gul etmiştir. Bugüne kadar genellikle “göçmen edebiyat›” kullan›lmas›na karş›n, herkesin üzerinde uz- laşt›ğ› bir tan›mlama hâlâ yap›lamam›şt›r. Söz konusu edebiyat›n bu çal›şmada “Avrupa Türk Edebi- yat›” olarak tan›mlanmas›n›n doğru olacağ› görüşü, bu edebiyat›n temsilcilerinden Emine Sevgi Özda- mar’›n eserlerinden hareketle önerilmektedir; çünkü, onun tüm eserlerinde belirleyici öge Türk Kültü- rü’ dür. Anahtar Sözcükler: Göç, Göçmen Edebiyat›, Avrupa Türk Edebiyat›, Türk Kültürü, Kültürlerara- s›l›k Abstract It has been the main concern of Turkish and German academics of literature how to classify and into which literature the works of Turkish origined authors living in Germany and writing in German may be included. A universal definition has not been agreed on so far, although the term “migrant li- terature” has usually been used . The view point that it will be safer to define the related literature as “European-Turkish Literature” is suggested, the argument being based on the works of Emine Sevgi Özdamar, one of the representatives of this literature, in whose works Turkish Culture is the dominant determiner. Key Words:Migration, Migrant Literature, European-Turkish Literature, Turkish Culture, Inter- culturalism 1Bu çal›şma 27 Nisan 2007 tarihinde Çankaya Üniversitesi’nin 10.Y›l Etkinlikleri çerçevesinde veri- len ve “Almanca Yazan Türklerde Metinleraras›l›k ” başl›kl› çal›şma temelli konferans›n yeniden ele al›nm›ş evirimidir. 2 Çankaya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Mütercim -Tercumanlik Bölümü, Ankara 33 Avrupa Türk Edebiyat› ve bir temsilcisi: Emine Sevgi Özdamar 1. Giriş: Türklerin Almanya’ya işgücü olarak göçetmeleri sonucu bu ülkede ve başka Av- rupa ülkelerinde ortaya bir edebiyat ç›km›şt›r. Söz konusu edebiyat başta göçmen edebiyat› olmak üzere, çeşitli şekillerde tan›mlanagelmiştir. Almanya’da yaşayan ve Almanca yazan Türk kökenli yazarlar›n ürünlerinin na- s›l nitelendirileceği ve hangi edebiyata dahil edileceği sorunu Türk ve Alman ede- biyatbilimcilerini hâlâ uğraşt›rmaktad›r. Bu çal›şmayla, bu edebiyat›n “Avrupa Türk Edebiyat›” olarak nitelendirilmesinin doğru olacağ› tezi, bu edebiyat›n karakteristik öncüsü olarak gördüğümüz ve bir yay›nevinin haz›rlam›ş olduğu “Ölmeden Önce Okuman›z Gereken 1001 Kitap” başl›kl› çal›şmada3 okunmas› gereken dört Türk yazardan birisi olarak görülen Emine Sevgi Özdamar’dan hareketle ele al›nacakt›r. Bu nitelendirmeye esas teşkil eden ana unsurun “kültür” oluşu Emine Sevgi Özda- mar örnekleminde ortaya konmaya çal›ş›lacakt›r. 2. Türklerin Avrupa Maceras› ya da Göç Olgusu: 1961 y›l›nda Almanya’n›n işgücü aç›ğ›n› karş›lamak üzere Türk işgücünün Al- manya’ya göçü başlam›şt›r. Göç olgusu bir bütün olarak değerlendirildiğinde bunu bir macera olarak nitelendirmek yanl›ş olmaz.4Almanlar s›cak karş›lam›şt›r başlan- g›çta Türkleri. Onlar›n günün birinde ülkelerine döneceklerini düşündükleri için “konuk işçi” (Gastarbeiter) olarak nitelendirirler onlar›. Buna karş›l›k ve de doğal olarak h›zl› seyreder Türklerin Almanya’ya (Avrupa’ya) göçü. 1973 y›l›nda ekono- mik nedenlerle aile birleşimi haricinde yeni işgücü göçü durdurulur. (Anwerbestop) Almanlara göre, Türkiye’den göç edenler konuksa sorun yoktur. Konuk bir süre sonra ülkesine dönecektir nas›l olsa. Durum böyle olmad›; konukluk uzad›, hatta yerleşik hayata geçilmeye başland›. Almanlarla olan bu birliktelik farkl› sorunlar› da beraberinde getirir. Başlang›çta Almanlar›n yabanc›lar politikas› doğal olarak Türk- lerin ve diğer yabanc›lar›n kendi toplumlar›na entegrasyonunu amaçlamaktayd›. Türklerin entegrasyonu diğer yabanc› ülkelere oranla belki daha zordu. Dil, din, kül- tür farkl›l›ğ› bunu güçleştiren etmenlerin baş›nda gelmekteydi. Din, kültür bağ› olan ülkeler için bu kolay olabilirdi. Ancak Türkler kendi gelenek ve göreneklerini yaşat- mak istiyorlard›. Bir tarafta Almanlar›n isteği, beklentileri, öte yanda kendi kültür- lerinden kopamaman›n vermiş olduğu “iki arada kalma” sorunsal›. Bu sorunsal› hep yaşayacakt›r Türkler. 3 Ölmeden Önce Okuman›z Gereken 1001 Kitap, Dünyan›n Önde Gelen Kitap Eleştirmenlerinin Yo- rumlar›yla, Genel Editör Peter Boxall, Editör Filiz Ülgüt, Caretta Yay›nevi 2007. 4 Türk işgücü göçü için bkz.: Nermin Abadan Unat: Bitmeyen Göç. Konuk İşçilikten Ulus–Ötesi Yurttaşl›ğa. İstanbul Üniversitesi Yay›nlar›, İstanbul 2002. 34 Tevfik EKİZ Giderek Almanya’ya yabanc›laşan Türkler, k›sa sürede birikim yap›p Türkiye’ye dönme arzusundayd›lar başlang›çta. Ancak Türkiye’de de “Almanc›lar” olarak an›l- maya başlayan -her ne kadar Hollanda’da, Fransa’da, Belçika’da, Avusturya’da da yaş›yor olsalar- Türkler kendilerini ne oraya, ne de buraya ait hissetmeye başlad›lar. İki tarafl› sömürülmekteydiler asl›nda. Almanya’da ucuz işgücü olarak; Türkiye’de de bu işgücünden elde ettikleri birikimlerinin sömürülmesi. 1982 y›l›nda CDU’nun (H›ristiyan Demokrat Birliği-Helmut Kohl Hükümeti) ik- tidara gelmesiyle, yabanc›lar›n ülkelerine dönmeleri 1983 y›l›nda ç›kar›lan “yaban- c›lar›n dönüşlerini özendirme” yasas›yla sağlanmaya çal›ş›ld›.5Bu yasa çerçevesin- de 31 Ekim 1983- 30 Haziran 1984 tarihleri aras›nda ülkelerine dönme karar› veren- lere 10500 DM, emeklilik kesintileri ve reşit olmaya her çocuk için de 1500 DM taz- minat verildi. Dönenler sorunlar›yla döndüler, hatta yenilerini eklediler. Almanya’da kalanlar bu ülke ekonomisine katk›lar›n›n yan›s›ra, boş durmad›lar, ürettiler; ancak edebi üretimleri bugün hâlâ tam olarak nitelendirilebilmiş değil. Şimdi bu “nitelendirile- meyen edebiyat”a bir göz atal›m. 2.1. “Nitelendirilemeyen edebiyat”›n doğuşu ve gelişimi: Sözlü gelenekten gelen Türklerin yazmaya başlamas› 1970’li y›llar›n sonu 1980’li y›llar›n başlar›n› bulur. Konular› göç, dil sorunu, uyum sorunu, yabanc› bir kültürde yaşaman›n s›k›nt›lar›, d›şlanm›şl›klar›, s›la özlemi, vatan vb.dir. Başlang›ç- ta Almanlar›n pek dikkatini çekmeyen bu ürünler, say›lar› çoğald›kça dikkat çekme- ye başlar. “Gastarbeiterliteratur” (Konuk işçi edebiyat›) olarak nitelendirir Alman- lar bu ürünleri. Almanya’da göç etmeden önce yazmaya başlayanlar ve göç sonras› yazmaya başlayanlar ile ikinci kuşaktan yazmaya başlayanlar şeklinde iki gruba ay›rmak mümkündür edebi ürünler verenleri. Birinci grubun başl›ca temsilcileri ola- rak aşağ›daki yazarlar›m›z an›labilir: Yüksel Pazarkaya (1940 İzmir doğumlu, 1958 y›l›nda kimya öğrenimi için Al- manya’ya gider; daha sonra edebiyatbilimi ve felsefe öğrenimi görür. Türk ve Al- man edebiyatlar›na çok yönlü katk›s› olmuş bir edebiyatç›, şairdir.) Aras Ören (1939 İstanbul doğumlu, 1969 y›l›ndan bu yana Berlin’de yaşamakta- d›r.) Güney Dal (1944 Çanakkale doğumlu, 1972 y›l›ndan beri Almanya’da yaşamak- tad›r. Film seslendirme oyuncusu, kitap sat›c›s›, radyo gazetecisi gibi işlerde çal›ş›r.) Bunlar›n d›ş›nda: 5 Nermin Abadan Unat. age. s. 58 35 Avrupa Türk Edebiyat› ve bir temsilcisi: Emine Sevgi Özdamar Habib Bektaş, Fethi Savaşç›, Levent Aktoprak, Alev Tekinay, Dursun Akçam, Fakir Baykurt, Aysel Özak›n, Gültekin Emre Ağ›rl›kl› olarak ikinci kuşaktan ve Almanca yazan yazarlar›m›z›n birkaç›: Emine Sevgi Özdamar, Alev Tekinay, Akif Pirinçci, Renan Demirkan, Saliha Scheinhardt, Zafer Şenocak, Nevfel Cumart, Zehra Ç›rak, Levent Aktoprak, Hasan Özdemir, Metin Fak›oğlu, Şinasi Dikmen, Feridun Zaimoğlu, Selim Özdoğan, Ser- dar Somuncu. Özellikle ikinci kuşaktan yazarlar›n da yavaş yavaş seslerini duyurmaya başla- malar›yla yazd›klar› Almanlar›n dikkatini çekmeye başlar. Almanya’da yaşayan ve Alman okur kitlesi için yazan 10 farkl› ülkeden 16 yazar, 1985 y›l›nda Bad Hom- burg’da Alman yazarlarla, eleştirmenlerle, edebiyatbilimcileriyle bu “sadece Al- manlar›n olmayan edebiyat”› (Eine nicht nur deutsche Literatur. Zur Standortbes- timmung der “Ausländerliteratur”) tart›şmak, konumunu ve geleceğini saptamak üzere bir kolokyumda biraraya gelirler.6 Kolokyumda yabanc›lar›n yaratm›ş olduk- lar› bu edebiyat, “misafir işci edebiyat›” (Gastarbeiterliteratur) olarak nitelendirilir. Bu nitelendirmeye karş› ç›kanlar›n baş›nda Türk yazarlar gelir. Örneğin Yüksel Pa- zarkaya kendisinin misafir işçi yazar› olmad›ğ›n› ve metinlerinin de kesinlikle misa- fir işçi edebiyat›na dahil edilemeyeceğini kesin bir ifadeyle dile getirir “Edebiyat edebiyatt›r” başl›kl› yaz›s›nda. 7 Farkl› ortamlarda ve bağlamlarda da olsa birçok yazar benzer düşünceleri savu- nur. Aysel Özak›n da misafir işçi edebiyat›/göçmen işçi edebiyat›na dahil edilmeyi kabul etmez. Türkiye’yi terk etmeden önce yazar olduğunu ve ele ald›ğ› konular ba- k›m›ndan bu alana dahil edilemeyeceğini belirtir.8 Almanya’daki yabanc›lar aras›nda edebiyatla uğraşan büyük bir çoğunluğu oluş- turan, Almanya’y› vatan olarak gören, büyük ölçüde Alman vatandaşl›ğ›n› seçmiş olan bu ikinci kuşağ›n edebi üretimlerinin nas›l konumland›r›lacağ› konusu bugün hâlâ geçerliliğini korumaktad›r. Şimdi bunlar üzerine ülkemizde ve Almanya’da ya- p›lan çal›şmalara yak›ndan bir bakal›m. 6 Kolokyumda sunulan bildiriler ve yazarlar›n eserlerinden örnekler için bkz.: Irmgard Ackermann; Harald Weinrich: Eine nicht nur deutsche Literatur. Zur Standortbestimmung der “Ausländerlitera- tur”. Piper, München 1986. 7 Ackermann, Irmgard; Harald Weinrich: age. s. 60. 8 Wierschke , Annette: Auf Schnittstellen kultureller Grenzen tanzend: Aysel Özakin und Emine Sev- gi Özdamar. Sabine Fischer; Moray Mc Gowan (Hrsg.) Denn du tanzt auf einem Seil: Positionen deutschsprachiger MigrantInnenliteratur. Stauffenburg Verlag, Tübingen 1997. s. 181. 36 Tevfik EKİZ 2.2. Almanca Yazan Türklerle ilgili Türkiye’de ve Almanya’da yap›lan Ça- l›şmalar Öncelikle, Alman dilinde edebî ürünler veren Türk kökenli yazarlar›m›z üzerine ülkemizde ve Almanya’da yap›lan araşt›rmalar›n her geçen gün artmakta olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Almanya’da yap›lan çal›şmalar, bu ürünlerin yukar›da da belirttiğimiz gibi, Alman edebiyat›na dahil edilip edilemeyeceği konusuyla ilgilen- mektedir. Türkiye’de yap›lan çal›şmalarda –bu çal›şmalar›n çok büyük bir bölümü akademisyenler taraf›ndan yap›lmaktad›r- bunlar›n eserleri farkl› yönleriyle ele al›n- maktad›r.9 (Eser incelemesi, karş›laşt›rmal› incelemeler v.b.) İncelenen yazarlar›n çoğu ya herhangi bir ödül alm›ş, ya da Alman edebiyat çevrelerince olumlu eleştiri- ler alm›ş yazarlardan oluşmaktad›r. Almanya’da yaşayan yabanc›lar›n oluşturduklar› edebiyat›n özellikle 1980’li y›l- lar›n baş›ndan beri Alman kamuoyunun dikkatini çekmeye başlad›ğ›n› belirtmiştik. Başlang›çta yabanc› dil olarak Almancan›n (Deutsch als Fremdsprache), daha sonra kültürleraras› eğitimin alan›na dahil edilmek istenen bu edebiyat›n, bugün s›n›rda da olsa Alman dili ve edebiyat›n›n kapsam›nda değerlendirilmeye başland›ğ› görül- mektedir.10 Bugüne kadar önerilen “misafir işçi edebiyat›” (Gastarbeiterliteratur), “yabanc›- lar edebiyat›” (Ausländerliteratur), “az›nl›klar edebiyat›” (Minderheitenliteratur), “kültürleraras› edebiyat” (Interkulturelle Literatur), “çokkültürlü edebiyat” (Multi- kulturelle Literatur) vb. nitelendirmelerin çoğunun bu edebiyat› bütün yönleriyle kapsad›ğ› söylenemez. Almanya’da yazan çoğunlukla birinci kuşaktan yazarlar›m›z daha çok göç olgu- sunu, dil sorununu, yabanc› bir kültürde yaşaman›n s›k›nt›lar›n›, d›şlanm›şl›klar›n›, gurbeti, s›lay›, özlemi, göçü, vatan› dile getirirler. İçerik ağ›rl›kl› yazan birinci ku- şağa karş›, ikinci kuşak yazarlar›m›z›nkonular›n› zenginleştirdiklerini, biçimaray›- ş›na girdiklerini, estetik boyutu dikkate ald›klar›n› görmekteyiz. Onlar, kendilerini daha iyi ifade edebildikleri Almancay› kullanarak köklerine ilişkin konular›, kimlik sorunlar›n› vb. dile getirirler. Bir anlamda yazmay› kendilerini kan›tlaman›n bir ara- c› olarak görürler. 9 Hürriyet Gösteri. Sanat Edebiyat Dergisi. 144, Kas›m 1992, Çağdaş Türk Dili. Avrupa’daki Türk Yazarlar› Özel Say›s›. Say› 6-7 1988 ile çeşitli zamanlarda Cumhuriyet Kitap ekinde yer alan yaz›- lardan ve Mahmut Karakuş ve Nilüfer Kuruyaz›c›’n›n yay›ma haz›rlad›klar› “Gurbeti Vatan Eden- ler. Almanca Yazan Almanyal› Türkler” başl›kl› kitapta yer alan yaz›lardan bunu görmek mümkün- dür. 10Esselborn, Karl: Von der Gastarbeiterliteratur zur Literatur der Interkulturaliät. Zum Wandel des Blicks auf die Literatur kultureller Minderheiten in Deutschland. In: Jahrbuch Deutsch als Fremdsp- rache 23 (1997), s. 47. 37 Avrupa Türk Edebiyat› ve bir temsilcisi: Emine Sevgi Özdamar Ülkemizde de 1980’li y›llar›n sonlar›na doğru Almanya’da yaşayan ve Türkçe ya da Almanca yazanlar›n eserleri çeşitli yönleriyle ele al›n›r. Üzerinde yüksek li- sans doktora seviyelerinde çal›şmalar yürütülen bu yazarlar›n çoğunun Alman ede- biyat çevrelerince ön plana ç›kar›lan ve ödüllü yazarlar olduklar›n› görüyoruz. Ya- p›lan çal›şmalarda bu yazarlar›n eserlerinin çoğunlukla kültürleraras›l›k bağlam›n- da, dilbilimsel,11 veya tan›tma amaçl›12 ele al›nd›klar›n› görmekteyiz. Ülkemizdeki edebiyat dergilerinde ve yaz›l› bas›nda bu yazarlar›m›z›n eserlerin- den örneklerin yan› s›ra, söz konusu eserler üzerine inceleme ve araşt›rmalar da gör- mekteyiz. Örneğin “Çağdaş Türk Dili Dergisi” 1988 y›l›nda 6/7. say›s›n› “Avru- pa’daki Türk Yazarlar› Özel Say›s›” olarak ç›karm›şt›r.13Bu derginin 241. sayfas›n- daki “Özel Say› Üzerine” başl›kl› sunuş yaz›s›ndaki “Bu yazarlar Türkiye’ye dön- düklerinde, Türk yaz›n›na nas›l bir hava getirecekler?” ifadesinden bu yazarlar›n bir gün Türkiye’ye dönecekleri varsay›m›ndan hareket edildiğini, ancak bugün çoğunun Almanya’da kal›c› olduklar›n› görmekteyiz. Benzer bir başka kapsaml› çal›şma ise, “Hürriyet Gösteri Dergisi”nin, “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyat› ile Alman Dili Eğitimi Bö- lümleri”nin işbirliğiyle haz›rlad›ğ› “Özel Say›”d›r.14Özel Say›’n›n girişinde “... Al- man dilinde oluşan Türk yaz›n›n› tan›tmaya çal›şt›k.” ifadesiyle, dergiyi haz›rlayan- lar›n bu edebiyat›, “Alman dilinde oluşan Türk yaz›n›” şeklinde tan›mlad›klar›n› da görüyoruz. Alman edebiyatbilimcilerinde olduğu gibi, Türk edebiyatbilimcilerinde de bu edebiyat›n tan›mlanmas› konusunda görüş farkl›l›klar› olduğu görülmektedir. Söz konusu edebiyat›n tan›mlanmas›na ilişkin en somut ölçütün onun yaz›ld›ğ› dil olduğu görüşünü savunur Aytaç. 15 Almanca yazan yazarlar›m›z›n tan›nmalar›n›n, seslerini duyurabilmelerinin, on- lara Alman kültür politikas›n›n sağlad›ğ› olanaklar sonucu gerçekleştiğini, bu olanak sağlaman›n ard›nda yatan gerçeğin de, Almanlar›n, başkalar›n›n kendilerini nas›l gördüklerini öğrenme arzusu olduğunu belirtir Aytaç ve Almanya’n›n ünlü edebiyat eleştirmeni Marcel Reich Ranicki’nin bir al›nt›s›ndan hareketle onlar›n yabanc›lar›n yazd›klar›na tepeden bak›şlar›n› gösterir.16 11 İlkhan, İbrahim: “Alev Tekinay’›n ‘Frohe Ostern’ine Anlambilimsel Bir Yaklaş›m.” Gündoğan Edebiyat. Say›: 14. Bahar 1995. s. 93-102. 12 Özyer, Nuran: “Almanya’da Bir Hiciv Ustas›”. Edebiyat Üzerine. Gündoğan, Ankara 1994. s. 99-103. 13Çağdaş Türk Dili. (Dil Derneği’nin Ayl›k Dil ve Yaz›n Dergisi) Avrupa’daki Türk Yazarlar› Özel Say›s›. Say›: 6/7. Y›l: 1988. 14Hürriyet Gösteri: Sanat Edebiyat Dergisi. Say› 144, 1992. 15Aytaç, Gürsel: “Göçmen Edebiyat› - Postmodern İlişkisi Üzerine.” Edebiyat Yaz›lar› III. Gündoğan, Ankara 1995. s. 27 16Aytaç, Gürsel: “Almanca Yazan Kad›n Yazarlar›m›z.” Edebiyat Yaz›lar› 1995-2000. Multilingual, İstanbul 2001. s. 99-107 38 Tevfik EKİZ “Kusura bakmay›n ama beni ilgilendirmiyor. Biliyorum, önemli bir konu, Fede- ral Almanya Cumhuriyeti için önemli, her bak›mdan öyle, ama benim meselem, be- nim işim değil.”17 Baz› eleştirmenlerin bu tutumuna karş›n, özellikle akademisyenler taraf›ndan sözkonusu edebiyat kültürel bir zenginlik olarak değerlendirilmektedir. Yabanc›la- r›n ürünlerinin yer ald›ğ› çok say›da antolojiler yay›mlayan Irmgard Ackermann’›n çal›şmalar›n›n temelini yabanc›lar›n yaratm›ş olduklar› bu edebiyat oluşturmaktad›r. “Türk Kad›n Yazarlar›n Alman Yaz›n›na Katk›lar›” başl›kl› yaz›s›, onun Türk kad›n yazarlar›n› ne denli özel bir yere koyduğunun göstergesidir.18Ackermann, ya- banc›larca yarat›lm›ş olan bu edebiyat› Alman edebiyat›n›n zenginleşmesine bir kat- k›n›n yan› s›ra, “Alman toplumunu kültürleraras› diyaloğa ve çok kültürlü bir dün- yaya aç›lmaya” çağr› olarak da görür.19 3. Emine Sevgi Özdamar Emine Sevgi Özdamar 1946 y›l›nda Malatya’da doğmuştur. 1965-1967 y›llar› aras›nda Berlin’de işçi olarak bulunur. 1967-1970 y›llar› aras›nda İstanbul’da tiyat- ro eğitimi al›r. 1976 y›l›nda Doğu Berlin Volksbühne’de, Benno Besson, M. Karge ve M. Langhoff’un yan›nda oyunculuk yapar. Berlin Volksbühne’den sonra Paris, Bochum, Berlin, Frankfurt ve Münih tiyatrolar›nda görev al›r. “Happy Birthday Türke”, “Die Reise in die Nacht”, “Eine Liebe in İstanbul”, “Yasemin”, ”Freddy Türkenkönig” ve “Airport, Rückflug nach Teheran” filmlerinde rol al›r. Oyun ya- zarl›ğ›n›n yan› s›ra kendi oyunlar›n› da sahneler. Özdamar, 1986 y›l›ndan bu yana serbest yazar olarak çal›şmakta ve Berlin’de yaşamaktad›r. Otobiyografik roman› “Das Leben ist eine Karawanserei hat zwei Türen aus ei- ner kam ich rein aus der anderen ging ich raus.” (Hayat Bir Kervansaray İki Kap›s› Var Birinden Girdim Diğerinden Ç›kt›m) ile 1991 y›l›nda “Ingeborg Bachmann”, 1992’de “Walter Hasenclever” (Hitler Almanyas›nda sürgünü seçmiş bir tiyatrocu. Özdamar’a bu ödülün verilmesinin nedeni, onun da Hasenclever gibi tiyatrocu olu- şuna bağlanabilir.), 1999’da da “Adelbert von Chamisso”, 2001 y›l›nda “Kuzey Ren Vestfalya sanatç› ödülü”, 2004 y›l›nda da “Kleist” ödüllerini alm›şt›r. 3.1. Hayat bir kervansaray iki kap›s› var birinden girdim diğerinden ç›kt›m. Alman edebiyat çevrelerinde geniş yank› bulan bu 383 sayfal›k otobiyografik ro- 17Aytaç, Gürsel: age. s. 100. 18Ackermann, Irmgard: “Türk Kad›n Yazarlar›n›n Alman Yaz›n›na Katk›lar›.” Hürriyet Gösteri. Sa- y›: 144, 1992. s. 20-22. 19Ackermann, Irmgard: age, s. 20. 39 Avrupa Türk Edebiyat› ve bir temsilcisi: Emine Sevgi Özdamar man›n en belirgin özelliği Özdamar’›n Almancay› kendine özgü bir tarzda kullan- mas›, yani Türkçe düşünerek Almanca yazmas› olarak karş›m›za ç›kmaktad›r. Stan- dart dilden, gramer kurallar›ndan sapmalar, birbiri ard›na kullan›lan çok say›daki atasözleri, deyimler, eğretilemeler, şiirler, şark› sözleri, dualar, ilençler, tekerleme- ler, sloganlar, simgesel anlat›mlar eserin dokusunda neredeyse temeli oluşturmakta- d›r. Bu türden kullan›mlar›n özgün dildeki anlamlar›n› korumaya çal›şarak, kelime- si kelimesine Almancaya aktararak bir bütünlük oluşturmaya çal›şman›n zorluğu aç›kt›r. Roman›n geniş çevrelerce dikkat çekmesinin nedenlerinden biri de, Özda- mar’›n bu bütünlüğü sağlam›ş olmas›d›r. Eserde, küçük bir k›z çocuğunun gözünden çocukluğu, ilk gençlik y›llar› son de- rece dikkatli gözlemlere dayan›larak çocuğun saf bak›ş aç›s›ndan anlat›lmaktad›r. Olaylar 1950’li 60’l› y›llar Türkiye’sinde geçmektedir. K›z çocuğu (ben anlat›c›), annesinin (Fatma) karn›nda gözlemlerini yapar ve anlatmaya başlar. Anlatt›klar›, Almanya’ya göç edinceye kadarki dönemi kapsar. Bu dönem içerisinde ben anlat›- c›n›n her türlü konuşmalar›ndan, ailesinden, komşular›ndan, karş›laşmalar›ndan, ya- şad›ğ› yerlerdeki izlenimlerinden, duygular›ndan, dönemin sosyal-politik gelişmele- rinden vb. son derece imgesel, eğretilemeli anlat›m›ndan sahneler görmek mümkün- dür, örneğin: “’Büyük baba anlat!’ Büyük baba konuşur ve yüzünde t›raş edilmemiş sakal› büyür ve sakal› bir hal› dokumaya başlar. Askerler hal›n›n resim- lerini görmek için ateş yakarlar.” (s.38) Bunun yan› s›ra köyden kente göç olgusu, kad›n›n-erkeğin toplumdaki yeri, din- sel-bat›l inan›şlar, ülkenin içerisinde bulunduğu durum da önemli bir yer tutar. Eserde, aile bireylerinin, büyük anne (Ayşe), büyük baba, anne (Fatma), baba (Mustafa) ve ağabeyin (Ali) rolleri kuşaklar aras›ndaki farkl›l›klar› da ortaya koyar. Eserde anne çağdaş, 50’li 60’l› y›llar İstanbul’una gerek görüntü, gerekse davran›ş olarak ayak uydurmaya çal›şan, yeniliklere aç›k, geleceğin temsilcisi iken; büyükan- ne bütün bat›l inançlar›yla geçmişin, geleneğin temsilcisidir. Büyükanne ile anne aras›ndaki görüş ayr›l›ğ›n›, büyükannenin torununu evlendirmek istemesi ve anne- nin buna karş› ç›k›ş›nda görmek mümkündür. Şöyle der anne büyükanneye: “İhti- yar, istiyorsan eğer sen evlen, benim k›z›m okula gidecek.” (s. 272) Baban›n (Mustafa) sabit bir işinin olmay›ş› tüm aile bireylerinin psikolojisini olumsuz etkilemektedir. Baba, gününü gece kulüplerinde geçirir, alkol kullan›r; bu- na rağmen aile içerisinde otoritesi tart›ş›lmaz, geleneksel bir ‘Türk erkeği’ tablosu çizer. Mustafa’n›n baz› özellikleri şu şekilde s›ralan›r (s. 63): 40 Tevfik EKİZ “Mustafa saf bir adamd›r.” “Mustafa dürüst bir adamd›r.” “Mustafa bir Kazanova’d›r.” “Mustafa aziz bir adamd›r” “Mustafa’n›n bir zamanlar şevrolesi vard›” “Mustafa’n›n Clark Gable gibi b›y›ğ› var.” “Mustafa delinin biridir.” Eser, ben anlat›c›n›n işçi olarak trenle Almanya’ya yapt›ğ› yolculukla son bulur. Bir sonraki roman› da (Die Brücke vom goldenen Horn) Almanya’ya var›ş›yla baş- lar. 3.2. Die Brücke vom goldenen Horn 333 sayfal›k eser, iki ana bölüm (“Der beleidigte Bahnhof” ve esere de ismini ve- ren bölüm, “Die Brücke vom goldenen Horn”dan oluşur.) ve bunlar›n alt bölümle- rinden oluşmaktad›r. Birinci ana bölüm ben anlat›c›n›n Almanya (Bat› - Okzident: Berlin-Paris) yaşant›s›n›, ikinci ana bölüm ise, Türkiye (Doğu - Orient: İstanbul) ya- şant›s›n› içermektedir. Bu yaşant›y› -Doğu ile Bat›’y›- birbirine bağlayan ise bir köprüdür. Burada köprü hem somut, hem de soyut (simgesel) anlamda ele al›nm›ş- t›r. Dil bilmeyen, ancak dile yatk›nl›ğ› olan, gazete manşetleri arac›l›ğ›yla dil öğren- meye çal›şan, okuduğunu ezberleyen bir ben anlat›c›n›n Berlin’de bir bayanlar yur- duna (Wonaym)20 yerleşmesi, yurdun komünist yöneticisiyle yak›nlaşmas› ve sos- yalistlerden oluşan bir çevreyi seçmesi ve onlardan bir tanesinden de (Aksak sosya- listten) hamile kalmas›, ‘Topus Teyze’nin de belirttiği gibi, “çok gezen tavuk pislik getirir” atasözünü doğrularcas›na Almanya maceras›n›n temelini oluşturmaktad›r. Almanya, ben anlat›c›n›n sosyalleşmesinin, bilinçlenmesinin bir aşamas›d›r. İkinci bölümde ise, ben anlat›c›n›n Berlin’den hamileliğini sonland›rmak için geldiği İstanbul’daki maceralar›, Türkiye’nin toplumsal siyasal çalkant›lar› eşliğin- de ele al›n›r. Ben anlat›c› İstanbul’un Asya yakas›nda ailesiyle birlikte yaşamakta- d›r. Ancak Avrupa yakas›na her gün tiyatro dersi için geçmektedir. Bu sayede aile- sinden uzaklaş›r ve Almanya’daki çevresine benzer bir çevreyi solcular›n uğrak ye- ri olan ‘Kaptan Restoran’da bulur. Türkiye’nin toplumsal, siyasal, kültürel olaylar›n›n anlat›m›yla başlayan tarihsel anlat›m, Türkiye’de ‘sol’un tarihinin anlat›m›na dönüşmektedir. 20‘Wonaym’ (Doğrusu: Wohnheim=Yurt) sözcüğü, Almancay› iyi konuşamayan yabanc›lar›n sesle- timlerinin ve Özdamar’›n dili kendine özgü kullan›m›n›n bir sonucudur. 41 Avrupa Türk Edebiyat› ve bir temsilcisi: Emine Sevgi Özdamar 3.3. Mutterzunge 118 sayfal›k eser, dört öyküden oluşmaktad›r. Bunlardan bir tanesi de kitaba is- mini veren “Mutter Zunge” (Ana Dili) adl› öyküdür. Öyküde, bir kültürün en önem- li ögesinden biri olan dilin, sorunsal olarak ele al›ş› işlenmektedir. Bu, ayn› zaman- da onun yaratma ediminin de itkisidir. Kişinin çevresine, kendi ana diline, kültürü- ne yabanc›laşmas›. Öyküde, ana dilini kaybeden, ne zaman kaybettiğini de bilmeyen bir bayan›n (ben anlat›c›n›n) öyküsü ele al›nmaktad›r. Bayan, ana dilini bulmas› için, belki de büyük babas›n›n diline ulaşmas› gerektiği düşüncesiyle, Bat› Berlin’e, Arapça ho- cas› İbni Abdullah’a gider: “Öteki Berlin’e geri gideceğim. Arapça öğreneceğim. Arapça, bir zamanlar bizim yaz› dilimizdi. Kurtuluş Savaş›m›zdan sonra, 1927’de, Atatürk Arap harflerini yasaklar ve Latin harfleri gelir. Büyükbabam sadece Arapça harf- leri bilirdi, ben de sadece Latin alfabesini. Bu demektir ki, büyükbabam ve ben dilsiz olsaym›ş›z ve yaz›yla birbirimize bir şey anlatacak olsaym›ş›z, birbirimize hikâye anlatamazm›ş›z. Belki önce büyükbabama, daha sonra da anneme ve ana dilime giden yolu bulabilirim. İnşallah. Bat› Berlin’de Arap yaz›s›n›n büyük bir ustas› varm›ş. İbn-i Abdullah.” (s.12) Ancak İbni Abdullah’la olan ilişki duygusal boyutlar kazan›r. 4. Sonuç Julia Kristeva’n›n, “Metin, al›nt›lamalardan oluşma bir mozaiktir.”21 sözünü doğrularcas›na, Özdamar’›n metinleri de al›nt›lamalardan (atasözleri, deyimler, te- kerlemeler ve başka kal›plaşm›ş sözlerden) oluşma bir metne güzel bir örnek oluş- turmaktad›r. Onun eserlerinin başl›klar›ndan itibaren metinleraras› bağ›nt›lar› görmek müm- kün. Metinleraras›l›k, bilindiği üzere en çok başl›klarda karş›m›za ç›kmaktad›r. Halk edebiyat›m›z›n ünlü âş›klar›ndan Âş›k Veysel’in “Gidiyorum Gündüz Gece” başl›k- l› şiiriyle Özdamar’›n eserinin başl›ğ› (Das Leben ist eine Karawanserei hat zwei Türen aus einer kam ich rein aus der anderen ging ich raus – Hayat bir kervansaray iki kap›s› var birinden girdim diğerinden ç›kt›m) aras›nda koşutluk kurmak müm- kündür. Özdamar, Âş›k Veysel’i çocukken gördüğünü, onun elini öptüğünü belir- 21Kristeva, Julia: “Bachtin, das Wort der Dialog und der Roman.” Ihwe, Jens (Hrsg.) Literaturwis- senschaft und Linguistik. Ergebnisse und Perspektiven. Bd.3. Athenäum, Frankfurt/M 1972. s. 348. 42
Description: