A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 54, ERZURUM 2015, 451-466 EKİM DEVRİMİ TEMALI TÜRKMEN ROMANLARINDA RUS TİPLER Ahmet GÖKÇİMEN Öz Sosyalizmin kurulmasından sonra tüm Sovyet Cumhuriyetleri’nde ve özellikle Sosyalist Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde Ekim Devrimi’ni yani 1917 Bolşevik Devrimi’ni işleyen romanlar yazılmıştır. 1924 yılında Sovyetlerin bir cumhuriyeti olan Türkmenistan’da da Ekim Devrimi konulu eserler kaleme alınmıştır. Bu eserlerin ilki Ata Govşudov’un “Perman” romanıdır. Ardından Hıdır Deryayev’in “Ikbal”, Berdi Kerbabayev’in “Aygıtlı Ädim”, Beki Seytekov’un “Doganlar” ve Berdi Soltannıyazov’un “Sumbar Akyar” romanı takip eder. Adı geçen bu romanlarda Ekim Devrimi üç önemli tip üzerinden anlatılır. Bu tiplerden ilki “olumlu tip”, ikincisi “olumsuz tip”, üçüncüsü ise “yardımcı Rus tipi”dir. Yardımcı Rus tipler, Ekim Devrimi’nin anlatıldığı romanlarda sosyalizmi tanıtma gibi önemli bir misyonu taşırlar. Onlar, bir fabrika ya da demiryolu işçisi veya mühendis olarak 1917’den önce Türkmenistan’a gelirler. Romanlarda ifade edildiği üzere tanıştıkları olumlu tip diye adlandırılan, genç Türkmen yoksullara sosyalizm fikrini anlatırlar. Onların bir devrimci olmasına vesile olurlar. Ekim Devrimi konulu Türkmen romanlarındaki Rus tiplerin birçok ortak özelliği vardır. Bunların başında geldikleri ülkenin dili olan Türkmenceyi iyi derecede bilmeleri, Türkmen kültürüne aşina olmaları, iyi iletişim kurmaları ve yerli kahramanın problemlerini çözmeleri sayılabilir. Bu incelemede Ekim Devrimi’ni anlatan yukarıda adı geçen romanlardan hareketle eserlerin üç temel tipinden biri olan yardımcı Rus tipinin genel özellikleri tespit edildikten sonra devrim ve ideolojiyi tanıtmak, kılavuzluk ve üst kültür transfer etmek gibi Yardımcı Rus tipinin belirgin işlevleri değerlendirilecektir. Anahtar Sözcükler: Türkmen romanı, Ekim Devrimi, Rus tipi. RUSSIAN TYPES IN TURKMEN NOVELS THE THEME OF WHICH IS THE OCTOBER REVOLUTION Abstract Novels which deal with the October Revolution, that is Bolshevik Revolution of 1917, are written in all Soviet republics and especially Socialist Central Asian Turkish Republics after the emergence of Socialism. The works the subject of which is the October Revolution are written in Turkmenistan which became a repuclic of the Soviets in 1924. The first of these works is Ata Govşudov’s novel, named “Perman”. Besides, Hıdır Deryayev’s “Ikbal”, Berdi Kerbabayev’s “Aygıtlı Ädim”, Beki Seytekov’s “Doganlar” and Berdi Soltannıyazov’s “Sumbar Akyar” follow it. The October Revolution is recounted in aforementioned novels through three important types. The first of aforementioned types is “favourable type” and the second is “unfavourable type” and the third is “Russian subsidiary type”. Russian subsidiary types undertake a mission to introduce Socialism in the novels which deal with the October Revolution. They come to Doç. Dr.; Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, [email protected]. 452* TAED 54 Ahmet GÖKÇİMEN Turkmenistan as a factory laborer or railway man or engineer before 1917. The lad as favourable type in these novels recounts the idea of Socialism to Turkmen poor. He helps them to be a revolutionist. Russian types in Turkmen novels, the subject of which is the October Revolution, have some common features. Foremost among them is that they know Turkmen very well, they are familiar to Turkmen culture, they are good at communicating, and they can solve the problems of local protagonists. In this paper, particular features of Russian subsidiary types such as introducing the revolution and ideology, providing guidance, and transferring meta-culture will be evaluated after general features of Russian subsidiary types, one of three fundamental types in aforementioned works which deal with the October Revolution, have been determined. Keywords: Turkmen novel, the October Revolution, Russian type. Giriş Sosyal meseleler, Sovyetler Birliği bünyesinde yer alan tüm halkların edebiyatlarında Marksist bir felsefe ve sosyalist gerçekçi bir bakış açısıyla eserlere taraflı bir biçimde yansıtılır. İlkesel olarak gerçekçilik edebȋ metnin merkezine konulur. Söz konusu gerçeklik algısı nesnel bir gerçeklik olmayıp son derece kendi kaynağına ve felsefesine dönüktür. Hatta, ideolojik, taraflı ve kendi bakış açısı doğrultusunda şekillenen bu gerçeklik sosyalist-romantik bir boyuta taşınır ki biz bunu Gorki’nin “Ana” adlı romanında uygulanan romantik üslupta görebiliriz. Orazov, “Ana” romanı hakkında şunları söyler: Ekim Devrimi’nden sonra bizim yurdumuzda sanat ve edebiyata olan bakış bütünüyle değişti. … M. Gorki’nin romantik kahramanlarının, Ana romanının ortaya çıkması onun hayalinin ürünü değildi. Yaşamda olan vakalardı. Gerçekten hayatta vuku bulan hadiseler, belli derecede edebiyatta sınıfsızlığı güçlendiriyordu, onu devrimci sınıfın ihtiyaçları ile yakınlaştırıyordu. Bunun için Lenin, Gorki’nin sanatına büyük önem veriyordu, onu devrimin hizmetinde olmasını ve takip edilmesini önemsiyordu (1992, s. 6). Toplumsal hadiseler, Sovyet Cumhuriyetleri’nde sadece Ekim Devrimi ve onun felsefesi olan sosyalizm açısından ele alınır. Mesela konu bir savaş ise bahsi edilen sanat görüşü, hadiseyi ezen-ezilen sınıflar veya ezilen yoksulun tarafından değerlendirir. 1917 Ekim Devrimi sonrası kurulan Sovyetler Birliği’nde özellikle ilk devirlerde -bu yaklaşık 1950’li yıllara kadar devam eder- devrimin ilanı edebî eserlerin en vazgeçilmez temalarının başında gelir. Bu tema ve diğer devrime ait toplumsal vakalar, sosyalist gerçekçi metotla tipler üzerinden takdim edilir. Çünkü Sovyet edebiyatının sanat yöntemi vakaları tipler vasıtasıyla sunar. Ekim Devrimi Temalı Türkmen Romanlarında Rus Tipler TAED 54* 453 Marksist-Leninist estetik, edebi eserden bilinen tarihi devri anlatmasını ister. Çünkü tiplerle esasen bilinen devrin vakalarını, gerçeklerini hakikate uygun bir biçimde anlatan eser, halkın hafızasında tam anlamıyla yer tutar. … Her bir edebî eserde betimlenen yaşam hakikatleri, farklı farklı edebi tipler vasıtasıyla takdim edildiği için bu tiplerin kendine mahsus özellikleriyle davranması gerekir (Kekilov, 1958, s. 34). Temelde bu tipler, devrimci olumlu ve devrim düşmanı olumsuz tip olmak üzere iki kategoride teşekkül eder. Ancak Orta Asya’daki sosyalist cumhuriyetlerin edebiyatlarında bu iki tipin yanında bir de Yardımcı Rus diye adlandırdığımız bir üçüncü tip mevcuttur. Bu tip tam anlamıyla bir devrimcidir. Yardımcı yani devrimci Rus tip, Ekim Devrimi konulu romanların olmazsa olmazlarından biridir. Eleştirmenlere göre hem bu tipi hem de onu işleyen eserleri ortaya çıkaran devrim ve onun hazırlayıcısı halktır. “Yeni eserler, yeni kahramanları büyük Ekim Devrimi sosyalist inkılabı tarafından azat edilen, maddi manevi nimetleri üreten, mert ve kahraman, yenilmez ve pehlivan halktır” (Memmetgulıyev, 1958, s. 19). Türkmen-Sovyet edebiyatında, yazarların görevi, halkın inşa ettiği devrimi, ideal Rus tipi öne çıkararak sunmaktır. Gurbansehedov, bunu Türkmen Nesrinde Halk ve Devrim adlı eserinde uzunca anlatır (Gurbansehedov, 1975, s. 74-133). Ayrıca Gurbannepesov da makaleleri ile çerçevesini çizer (Gurbannepesov, 1979, s. 61-200). Ekim Devrimi öncesi ve sonrasında Orta Asya’ya gelen sosyalist Ruslar, burada devrimi ve devrimci fikirleri yaymaya çalışırlar. Bu görevi üslenen ilk kuşak sosyalist Ruslar, aslında sosyalizm fikrine inanan ve bunu yaymaya, bölgede inşa etmeye çalışan sosyalist misyonerlerdir. Devrim, onların yaşamlarının en büyük hedefidir ve gerçekleştikten sonra da taraftarları için tüm şaşaasıyla edebȋ eserlerin en önemli konusu olurlar. Ekim Devrimi’nin her şeyi silip süpüren yayılma gücü, tüm sınıf ilişkilerini dönüştüren derin sonuçları, bütün sosyal ve ekonomik sorunları olgunlaştırdı ve kendi iç mantığından kaynaklanan kaçınılmazlıkla burjuva cumhuriyetinin ilk aşamasından sürekli daha ileriye aşamalara doğru ilerledi; öyle ki, en sonunda Çarlığın düşüşünü basit bir olay statüsüne indirdi (Luxenburg, 2012, s. 19). Luxenburg’un da ifade ettiği üzere bu coğrafyada derin izler bırakan Ekim Devrimi, onu inşa eden halk olan Rusların eseridir ve edebȋ metinlerde derinlemesine işlenir. Edebȋ metnin nasıl şekilleneceği meselesini ise Komünist Parti ve ideolojisinin tercümanı olan sosyalist gerçekçilik belirler (Çetişli, 2011, s. 236-237). 454* TAED 54 Ahmet GÖKÇİMEN Sovyet edebiyatının sanat metodu sosyalistik realizm (sosyalist gerçekçilik) partiye aidiyet prensibiyle bağlantılıdır. Yazar resmettiği vakalara sosyalist bakış açısıyla yani Marksist-Leninist teoriyi bakarak değer verir. Sosyalist gerçekçi metoda göre yazılan edebî eserlerde hayat (gerçek) daima hareket eden (dinamik), aralıksız gelecekten umut besler bir şekilde gösterilir. Buna bağlı bir biçimde yazar tarafından yaşamın sürekli ilerlemesi, parti idealinin ön plana çıkarılmasıyla oluşturulur (Kekilov, 1958, s. 47). Kekilov’un da belirttiği üzere yazarın işlediği konular daima parti fikri göz önünde tutularak ve devrimin felsefesine bağlı kalarak meydana getirilir. Ekim Devrimi teması Türkmen edebiyatında sosyalist devirde 1970’lere değin hız kesmeden işlenir. Bu konunun ele alındığı eserlerin ana tiplerinden biri de devrimci Ruslardır. Söz konusu Rus tiplerin temel vasıfları Perman, Ikbal, Aygıtlı Ädim1, Doganlar ve Sumbar Akyar adlı romanlardan hareketle şöyledir: 1. Devrimci Rus olması Ekim Devrimi konulu ilk dönem Türkmen romanlarında yerli kahramanı yani sosyalist gerçekçi metoda göre “olumlu tipi” Marksist-Leninist ideolojiye göre yetiştirecek tip, mutlaka devrimci bir Rus olmalıdır. Bu ideolojiye inanan diğer ırklar çok ön plana çıkarılmaz. Eserlerde Türkmen, Özbek, Karakalpak, Azeri gibi Türk boyları ya da Ukraynalı, Belarus devrimcileri, çeşitliliği ve farklılıkları bir arada gösterme ve halkların kardeşliği teması gereği kullanılırlar. Aslında sınıf ayırımını ve ırkçılığı reddeden Marksist-Leninist ideoloji, Sovyet devrinde ister istemez devrimi gerçekleştiren ırkı, üst ırk olarak özellikle Ruslar dışındaki halklara ve Orta Asya’daki Türk boylarına uygulatır. Böylece ideoloji kendi içinde söylem ile uygulama açısından bir çelişkiye düşer, sosyalist ideolojide hiçbir ırk ve sınıfın üstünlüğü yokken, Rus milletinin propagandası yapılır. İlk bölümleri 1939’da yayımlanan Perman romanında Rus devrimci Stefan’dır. Onun Rus olduğu eserde Dıkma Serdar’ın sözlerinde ifade edilir. Dıkma Serdar, Stefan Ağa ile ilgili yorum yaparken şu cümleyi kurar: “Üstelik onun atlıları içerisinde bulunan Rus Stefan da Etrek’e gitmiş” (Govşudov, 2009, s. 77). Bu Rus’un Türkmenlerin arasına gelme sebebi Marksist-Leninist devrimci ideolojiyi benimsemesidir. Romanda bu konuda şu bilgiler verilir: İkisi de bir müddet sustular. Övezmurat Batır yeniden söze başladı: -İki yıldan beri bizimle berabersin. O taraftan neden kaçtın? Stefan: -Hakikati aramak için yola çıktım, diye cevap verdi. -Demek öyle. Ekim Devrimi Temalı Türkmen Romanlarında Rus Tipler TAED 54* 455 -Evet. Stefan, askerlerin arasında zenginlere ve Çar’a karşı siyaset güttüğü için yerinden yurdundan ayrılmaya mecbur olmuştu. Gelip, Veli Batır’ın grubuna katılmış sonra da dağlarda yaşamaya başlamıştı (Govşudov, 2009, s. 32). İki dostun arasında geçen konuşmadan ve yazarın verdiği bilgilerden hareketle Stefan’ın Çar’a hizmet eden askerlerin arasından devrimci fikirleri sebebiyle kaçtığı anlaşılır. Zenginlere ve Çar’a karşı olması sosyalist ideolojiye mensup olduğuna işaret eder. Zaten Stefan, bu fikri benimsediğini romanda ilerleyen kısımlarda belirtir. İlk baskısı 1937’de yapılan Ikbal (Talih) romanında devrimci Rus Sergey’dir. O, bölgede yaşayan bir Rus’tur. Türkmenler onun Petersburg’dan gönderilmiş olduğuna inanır. Su araçları ustası olarak çalışır. “O, bu yörenin Rus’u. Türkmenceyi sular seller gibi bilir. Kendi bu Egrigüzer meydanını sulayan su araçlarının ustası olarak çalışır. … Ona Sirgey diyorlar” (Deryayev, 1981, s. 227). Romanda örf ve âdetleri yüzünden birbirine kavuşamayan iki gencin vakaları anlatılır ve kadınlara devrimin sağladığı haklar üzerinde durulur. Bu amaçla Türkmen örf ve âdetleri sık sık eleştirilir. Bunların devrimin önünde bir engel olduğu, güya insanları korku saldığı belirtilir. “İşte böyle ters vaaz ve nasihatler, asırlar boyu devam edip süregelmiştir. Örfe âdete yerleşmiştir. Bu örf ve âdet altında kıyamet-ahiretten devamlı korkan analar ve babalar, kendi çocuklarına da küçüklükten itibaren bu korkuyu salmıştırlar” (Deryayev, 1983a, s. 29). İlk neşri 1940’da yapılan Aygıtlı Ädim romanının devrimci Rus’u İvan Çernışov’dur. O, romanda bu kimliği ile öne çıkarılır. Sosyalist devrin edebiyat eleştirisi eserlerinde de benzer tutumla betimlenir. Büyük Rus halkının bu tarihî misyonunu aydınlatmada İvan Çernışov’un şahsiyeti esas yerde durur. O, romanda baştan sona yer alır; sıradan işçi vasfından devrim savaşının görkemli lideri ve kılavuzu oluncaya kadar kargaşa dolu kahramanlık isteyen yolu aşar. Onun yaşam ve mücadele yolu başlı başına bir Rus insanının hayatını anlatır. Hatta bütün Rus işçilerinin modelini, sömürüye ve kapitalizme karşı tiksinen savaşçı yüreğinin ezilen halklara duyduğu enternasyonalist (halkların kardeşliği) bakışı, şefkati ve yöneticilik kabiliyetini şahsında birleştirir (Tanrıberdiyev, 1966, s. 67-68). Tanrıberdiyev’in ifadelerinde birkaç cümle ile devrimci Rus’un vasıfları sıralamıştır. Öncelikle İvan Çernışov sıradan biri değildir. Tanrıberdiyev’in ve sosyalist ideolojinin kabul ettiği biçimde İvan “büyük Rus halkına” mensuptur. Devrimci kahramanların yerli halktan değil 456* TAED 54 Ahmet GÖKÇİMEN de Rus halkından olma yönü, devrin eserlerinde her zaman öne çıkarılmış ve bir propaganda unsuru olarak kullanılmıştır. Üstelik bu Rus tip, kapitalist sistemlerde ve sömürge altında ezilen tüm halkların hümanist bir yaklaşımla koruyucu şövalyesidir; devrim savaşının önderi, idarecisi ve uygulayıcısıdır. Tüm bu vazifeleri bir misyon olarak algılar ve uygular. İki cildi 1961, üçüncü cildi ise 1965 neşredilen üç ciltlik Doganlar (Kardeşler) romanında devrimci Rus Sergey Yefimov’dur. O, yerli başkahraman Saparmırat’ı yetiştirip, Hive Bölgesi’nde Türkmenlerle birlikte Sosyalist Hükümeti kuracaktır. Cora Allakov, Sergey Yefimov için işçi tipleri içerisinde oldukça başarılı bir tiptir demektedir: “Yefimov, Türkmen Sovyet edebiyatında oluşturulan devrimci Rus işçi tiplerinin en başarılılarından biridir” (1972, s. 431). İlk kısımları 1956’da yayımlanan Sumbar Akyar (Sumbar Akıyor) romanında devrimci Rus tipi Andrey Andreyeviç’tir. Roman tarihȋ malumatlarla desteklenerek, bazı kahramanları gerçek yaşamdan alınarak yazılmıştır. Eserde yerli kahraman Yusup ile devrimci Rus Andrey’in Sovyet Hükümeti için verdiği mücadeleler anlatılır (Allakov, 1971, s. 115, 137, 141). Andrey’in romanda devrimci olduğunu sık sık belirtilir. Bunlardan birinde Mariya konuşmasında dostu Andrey için “Bolşevik”ifadesini kullanır. “Sevgili Andrey Andreyeviç, siz Bolşevik olsanız da bu söylediğiniz doğru değil” (Soltannıyazov, 1982, s. 11). 2. Eğitimli ve entelektüel olması Ekim Devrimi konulu romanlarda Türkmenlerin yaşadığı yerlere gelen devrimci Ruslar, çoğunlukla eğitimli kişilerdir. Bu Ruslar çoğunlukla bir vazife icabı Türkmen bölgelerine gelirler. Onlar genellikle mühendis, öğretmen, doktor veya işçidirler. Ikbal romanında devrimci Sergey, eğitimli ve entelektüel bir tiptir. Orazsoltan Ece, okuma yazma bilmediği için mahkemeye dilekçe yazmak için ondan yardım alır. Ayrıca romanda çok gazete ve kitap okuyan biri olarak betimlenir. “Sergey, gazeteyi alıp büyük bir hevesle okumaya başladı” (Deryayev, 1983, s. 28). Aygıtlı Ädim romanında devrimci Rus İvan Çernışov bir fabrika işçisidir. Romanda onun yakın dostu başka bir devrimci Rus da petrol işçisidir. “Bu misafir bize Aşgabat’tan gelmiş. Kendisi Bakülü bir petrol mühendisi. Adı Nikolay Matveyeviç Artomonov” (Kerbabayev, 2009: 230). Romanda devrimci Ruslar örnekte görüleceği üzere eğitimli kişilerdir. Doganlar’da devrimci Rus Sergey, dört çocuk babası ve Daşoğuz Pamuk Fabrikasında çalışan bir işçidir. Sergey sadece işçi değil, aynı zamanda elektrik mühendisidir. O, yetişmiş ve eğitimli bir devrimcidir. Cüneyt Han, bölgede bir elektrik istasyonu kurma işini, bir vekili vasıtasıyla ona verir (Seytekov, 1961, s. 33). Ekim Devrimi Temalı Türkmen Romanlarında Rus Tipler TAED 54* 457 3. Yerel dili ve kültürü iyi bilmesi Devrimci Ruslar, gittikleri yerlerde yabancılık çekmezler, hemen yerli halkla (Türkmenlerle) kaynaşırlar. Gittiği yerin halkıyla onların ana dilinde iletişim kuran devrimci Rus tipler, aynı zamanda yerli halkın yaşamına, örf ve âdetlerine, kültürüne de hâkimdirler. Bu vasıflarıyla kendilerini halka kolayca benimsetirler. Aslında devrimci Rus’un böyle bir kimliğe sahip olması, bir yönüyle de taşıdığı fikri aşılamaya ve devrimin başat ırkı olan Rusları sevdirmeye yöneliktir. Perman’da Stefan Ağa’nın Türkmen dostlarıyla onların ana dilinde konuştuğu görülür. Ancak yazar, bunu açıkça “Türkmence” ifadesini kullanarak belirtmez. Bunu yerine eserin diğer bir devrimci Rus’u olan Stefan’ın oğlu Pyotr ile ilgili bilgiler verirken açıklar. Pyotr’in aksanı olsa da Türkmenceyi rahatça konuştuğunu anlatır: “Petr2, Türkmen dilini iyi bilse de kimi zaman aksanlı konuştuğu için susup oturuyordu” (Govşudov, 2009, s. 513). Stefan Ağa, bir devrimci olarak Perman’da Türkmen örf âdetlerini yeri geldikçe öğrenmeye çalışır. Gerekli durumlarda Türkmenler gibi davranmak için özen gösterir. Mesela bir taziye ziyaretine gitmeden önce dostu Kanı Batır’dan ziyaret nasıl yapılır, bu esnada nelere dikkat edilir ayrıntılarıyla öğrenmeye çalışır: -Bu taziye denilen şey nedir? Nasıl yapılır? diye sordu. Kanı Batır da; taziyeye gidilişi, taziye alınışı, oraya gidildiğinde nasıl oturacağını, neler söylenileceğini kısaca anlattı. Sonunda sözlerini şöyle toparladı: -Hey Stefan Ağa, bunların hepsi hem ölüye hem de diriye hürmet için yapılan şeylerdir (Govşudov, 2009, s. 37). Ikbal romanında yerli halkın dilini ve kültürünü bilmenin önemi açıkça belirtilmiştir. Devrimci Rus Sergey ve dostu Boris aralarında konuşurlar. Onlar yerli halka ulaşmak ve fikirlerini aktarmak ve devrim saflarına insanları kazandırmak için dil ve kültür vurgusu yaparlar. Ondan sonra yerli halkın içinde tutunabilmek için onların kendi dilinde konuşmak gerek, örf âdetlerini öğrenip, büyük bir ustalıkla davranmak lazım. Doğru ben dil konusunda zorluk çekmiyorum. Örf âdetleri de biliyorum. Hatta onlarla anlaşılır ve başarılı bir biçimde konuşmak için Mahtumkulu’nun birkaç şiirini ezberde tutmak gerek (Deryayev, 1983a, s. 29). Deryayev’in ifadelerinde görüleceği üzere devrimci Rusların nasıl hareket ettikleri ve neden dil öğrendikleri açıkça deşifre edilmiştir. Yazar, büyük bir ustalıkla bir yandan devrimi anlatıyormuş gibi görünerek diğer taraftan kendi halkına oynanan senaryoyu gözler önüne serer. 458* TAED 54 Ahmet GÖKÇİMEN Doganlar’da devrimci Sergey, yakın bir dostuna Türkmenceyi çok iyi bildiğini anlatır. “Türkmenlerin kendileri kadar biliyorum diyecek değilim. Ama biliyorum” (Seytekov, 1965, s. 187) Sergey dostu Zaharov ile konuşurken, ona Türkmence bildiğinden söz eder. Hatta tevazu yaparak Türkmenler kadar iyi konuşamadığını da belirtir. Sumbar Akyar’da Rusların Türkmenceyi çok iyi bir biçimde konuşmalarından söz edilir. Türkmenceyi bilen kişilerden biri de devrimci Rus Andrey’in kızı Valya’dır. “Türkmen dilini çok iyi bilen Valya yerinden kalktı” (Soltannıyazov, 1982, s. 11). Devrimci Valya’nın annesi Türkmen geleneklerini çok iyi bilir. “Anna Aleksandrovna köy Türkmenlerinin çok erken kalktıklarını, gün ağarmadan abdest namaz diye hareket ettiklerini biliyordu” (Soltannıyazov, 1982, s. 76). 4. Sosyalist bir hümanizmle yerli kahramanı sevmesi ve zor durumlarda ona yardım etmesi Hümanizm insanı merkeze alır ve insancıllığı önemser, Tanrı hâkimiyetini geri planda tutar. “Hümanizm; insanlık sevgisini insan ululuğunun en yüce amaç ve olgunluk sayan öğreti, felsefede bilgi ve ahlak tariflerinde insanı ölçü ve en yüce değer kabul eden görüş” (Ayverdi, 2011, s. 1330). Hümanizmin temel felsefesinden farklı düşünen ve davranan devrimci Ruslar, bu görüşü de kendi ideolojilerin uygun bir biçimde yorumlar ve ezilen halkların kardeşliği prensibiyle birleştirirler. Bu sebeple devrimci Rus, ezilen sınıf olan yoksul işçi ve çiftçileri severken; onları ezen zenginlere, idarecilere ve din adamlarına ise şiddetle düşmandır. Zor duruma düşseler bile ezen sınıfa asla yardım etmez. Devrimci Rus, ezilen halkı çok sever, onların acı ve tatlı günlerinde daima yanında olur. Perman romanında devrimci Rus Stefan, yerli kahraman Övezmırat’a kendi halkının yapmadığı iyilikleri yapar. Stefan Sibirya dönüşü, Türkmen yurduna gelir. O, Övezmırat’ın hanımı Mamagül’e kocası sürgünde olduğu için yardım eder. Stefan dostu Övezmırat’ın ailesinin giderlerini ve ihtiyaçlarını karşılar. Bir süre sonra kendi halkından görmediği yardımı devrimci Rus’tan gören Mamagül Ece, Stefan’ı Hızır’a benzetir. İşte o gün Stefan’ın bir çuval unu yüklenip gelmesiyle Mamagül onun Hızır Ata olduğuna inanmış. Bu sefer: “Hızır Ağa Can!” diye az kalsın onun önüne yığılıyormuş. Ama o, ne de olsa sır saklamayı biliyor. Stefan Ağa dördüncü kez eve geldiği zaman ben de Sibirya’dan döndüm. Stefan, en son gelişinde “O, filan vakit gelecek.” diye benim geleceğim zamanı da onlara bildirmişti (Govşudov, 2009, s. 316). Ekim Devrimi Temalı Türkmen Romanlarında Rus Tipler TAED 54* 459 Metinden anlaşılacağı üzere Övezmırat sürgündeyken, Stefan dostunun yuvasına destek olur, onların maddi ihtiyaçlarını karşılar ve aileye moral verir. Ikbal romanında devrimci Sergey yoksul halka sık sık yardım eder. Mesela Orazsoltan Ece’nin kızı için dilekçe yazar, onun her işine koşar. Orazsoltan Ece onun için şunları düşünür: “O Sergey gibi insanlar tam yoksullar için yaratılmış. Ben bunun babası öldükten sonra dilekçe yazdırmak ve danışmak için onun yanına çok gittim, karısı da iyi insan. Aynı Türkmen gibi sofrası herkese açık insan” (Deryayev, 1981, s. 250). Örnekte görüleceği üzere Sergey, yerli halkın yardımlarıyla sevgisini kazanmıştır. Hatta Orazsoltan Ece, onu bir Türkmen gibi görmeye başlamıştır. Doganlar’da Sergey, devrimci Türkmen için birçok iyilik yapar. Romanın başkahramanı Saparmırat’ın da babası Bayrammırat, Sergey’in kollarında can verir. Bu vaka Saparmırat’ı çok etkiler ve ona duyduğu güven artar. “Tan attı. Bayrammırat, Yefimov’un sol elini bırakıverdi. O, Yefimov’un kollarında can verdi. Yefimov, onun yüzünü yumuşak bir örtü ile örttü. Bu sırada içeri giren Saparmırat, Yefimov’un yüzüne baktı. Yefimov öncekine benzer bir sesle: Uykuya daldı” (Seytekov, 1961, s. 121). Metinde belirtildiği üzere Bayrammırat kendi oğlunun değil, devrimci Rus’un kollarında can verir. Bu tablo yazar tarafından oldukça romantik bir şekilde betimlenir. Bayrammırat, öldüğünde bile oğlu üzülmesin diye Sergey, öldü yerine uyudu der. Betimlemede Sergey’in son derece şefkatli ve iyi kalpli bir insan olduğu vurgusu yapılır. Sumbar Akyar romanında devrimci Andrey ile yerli başkahraman Yusup arasında çok iyi bir dostluk vardır. Ona şefkatli taraf hep devrimci Rus Andrey’dir. “Kapıdan sevinçle giren Andrey Andreyeviç, bıyıklarını iki tarafa doğru eli ile düzeltip, uzun kollarını uzatıp Yusup’u bağrına bastı. Onun temiz yanaklarından tekrar tekrar öptü” (Soltannıyazov, 1982, s. 13). Savaştan ölmeden geri yuvalarına geldiği için iki dost kucaklaşır ve şefkati devrimci Rus Andrey gösterir. 5. Yerli kahramanın güvenini kazanması Devrimci Rus, bulunduğu bölgede ideolojisini aktaracağı ve kendi gibi devrimci yapacağı ezilen Türkmen’in güvenini mutlaka kazanır. Bunu başarmak için de onun problemlerini çözer. Perman romanında Stefan Ağa, Övezmırat ile diğer devrimci Türkmenlerin kısa sürede güvenini kazanır. Yerli kahraman ile devrimci Rus sanki aynı ailenin bireyleri gibi birbirlerine güvenirler. Devrimci Rus Stefan ile yerli kahraman Övezmırat’ın yakınlaşmasına ve dost 460* TAED 54 Ahmet GÖKÇİMEN olmalarına Sibirya sürgününün büyük katkısı olur. Burada geçirdikleri günlerin sonunda devrimci Rus’un, yerli kahramanın güvenini nasıl kazandığı ve bir aile gibi oldukları şöyle ifade edilir: Stefan, onlarla bir ailenin üyeleri gibi iki yıl geçirdi. Üçüncü yıla girildiğinde, burada çalışması gereken süre dolmuştu ve artık dönmesi gerekiyordu. Bu yüzden kalan sürede hem arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirmek hem de geride kalanların rahat etmesi için çabaladı. Stefan’ın kardeş gibi gördüğü arkadaşlarıyla vedalaşma zamanı geldi çattı. Övezmırat Batır ve yiğitleri için ondan ayrılmak zordu. Öyle üzgündüler ki, şimdiye kadar böyle duygular hissetmemişlerdi (Govşudov, 2009, s. 279-280). Örnekte görüleceği üzere devrimci Stefan, Türkmenlerin gönlünü kazanmak için oldukça çaba harcamıştır. Neticede hedefine ulaşmıştır. Türkmenler de onu kendi kardeşleri kadar sevip güvenmiştir. Ikbal romanında zenginlerden ve törelerden çok çeken, Berdi ve Uzuk, devrimci Rus Sergey’in önerdiği Sovyet sistemini överler. Aslında iki sevgili, Sergey sayesinde, ona duydukları güvenle Sovyet sistemine katılmayı düşünürler. “Sovyet, senin benim gibilerin desteği. Bizim gibi ezilenlerin hükümeti” (Deryayev, 1983b, s. 25). Örnekte görüleceği üzere Sergey ve Sovyet Hükümeti yerli devrimcilerin o kadar gönlünü kazanmış ki tek çare ve sistem olarak Sovyet’i görürler. Doganlar’da Sergey devrimci olmasını istediği Türkmenlere son derece içten davranır. Onların çözemediği meselelerde yardımcı olur. Mesela daha sonra devrimci olan Kasım’ın babası Remezan Ağa hastalanınca ona doktor getirir, tedavi ettirir. Ancak hastalık çok ilerlediği için Remezan Ağa vefat eder. Sergey, onun defin işleri ile ilgilenir. “Remezan Ağa’yı gömdüler. Buranın sol tarafı; ot, çer çöp basmış, taşlı ekilmeyen bir alandı. Buraya hazırlanan kabrin yeni toprağı, üstü karlı alanda açıkça belli olup, uzaklardan da görünüyordu. Yefimov, bir süre ağlamamak için kendine hâkim olmaya çalıştı” (Seytekov, 1965, s. 193). Bu vakadan sonra Kasım’ın Sergey’e duyduğu güven artar. Çünkü Sergey, babasına kendi yapamadığı iyilikleri yapmış ve çok yakın davranmıştır. Sumbar Akyar’da Andrey, yerli kahraman Yusup’un güvenini kazanmak ve onlardan biri olduğunu ispatlamak için kızı Valya ile evlenmesine izin verir. Kızın annesi iki gencin evliliğinden dostlarına bahseder: “Yurik’in dayısına sizin nikâh merasiminizi anlattım, güldüler” (Soltannıyazov, 1982, s. 82). Bu evlilik sonrasında Valya eşinin halkının gelinleri yani Türkmen gelinleri gibi giyinir ve davranır (Soltannıyazov, 1982, s. 90).
Description: