Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi l, İstanbul 2002, 185-208. Divan Şiirinin Mitolojik Kuşları: HÜMÂ, ANKA VE SİMURG H. DilekBATÎSLAM* ÖZET Divan şiirinin kaynakları arasında mitoloji önemli bir yere sahiptir. Ancak divan si iri-mitoloji ilişkisi konusundaki çatışmalar sınırlıdır. Divan şiirinde kullanılan mitolojik öğelerin neler olduğu ve bu öğelerin divan şiirindeki yerini belirleyen çalışmalara İhtiyaç vardır. Bu tür çalışmalar divan şiirinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Yazımızda divan şüri-mitoloji ilişkisiyle İlgili olarak divan şiirinde sözü edilen İiç mitolojik kuş üzerinde duracağız. Divan şiirinin mitolojik kuşları Hiimâ, Anka ve Simıırg'ıın divan şiirinde hangi özellikleriyle, ne sıklıkta ve nasıl ele alındıkları taranan değişik yüzyıllara ait on beş divandan seçilen örnek beyitler aracılığıyla verilmeye çalışıldı. Anahtar Kelimeler Hümâ, Anka, Simıtrg, Divan şiiri, mitoloji, kuşlar. Divan şiirinin mitolojik kuşlarından üçünü ve bunların divan şiirin- deki kullanım özelliklerini ve sıklığını incelemeye yönelik bu çalışmada, çeşitli kaynaklarda verilen bilgilerden yola çıkarak Hümâ, Anka ve Simurg'u kısaca tanıttıktan sonra taradığımız Şeyhî, Ahmet Paşa, Necatı, Cem Sultan, Mesîhî, Usûlî, Fuzûlî, Hayalî, Bakî, Nefî, Nedim, Nailî, Nâbî, Şeyh Galip divanlarından seçtiğimiz örnek beyitler aracılığıyla di- van şiirinde Hümâ, Anka ve Simurg'un hangi özellikleriyle, nasıl ele alın- dığını tespit etmeye çalışacağız. Ayrıca bu kuşlarla ilgili çeşitli tamlama ve ifadelerin kullanım sıklığını vereceğiz. Divan şiiri, beslendiği kaynaklar açısından zengin bir şiirdir. Gele- nek, günlük hayat, din, masal, destan, efsane ve menkıbeler, mitoloji vb. divan şiirinin kaynakları ve kullandığı malzemeler arasında yer almakta- dır. Divan şiirinin tam olarak değerlendirilebilmesi için divan şiirinin beslendiği kaynaklar, yararlandığı malzemeler tespit edilerek incelenmesi *Yard. Doç. Dr., Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. 186 H. Dilek BATİSLAM gerekir. Divan şiiri mazmun, motif, imaj ve sembollerin sıklıkla kullanıldığı bir şiirdir. Şairin yeteneğinin, geleneğe ait bilgi ve kültür birikiminin ürünüdür. Şair için, yetenek kadar geleneği bilmek ve belirli bir kültürel donanıma sahip olmak da önemlidir. Evreni, evren karşısında insanı anlama ve açıklama ihtiyacından doğan, bilinç ve bilinçaltının ürünü olan mitolojiyle edebiyat ve sanat eserleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Edebiyat eserlerinde yazar ve şairlerin hayal gücünü besleyen, olağanüstü olayları anlatan, zengin içerikli mitolojik öğeler roman, hikâye vb. edebî türler, özellikle de şiir için vazgeçilmez malzemelerdendir. Mitolojik unsurlar hem dünya edebiyatında hem de bizim edebiyatımızda çeşitli türdeki edebiyat ve sanat eserlerinde en çok yararlanılan öğeler arasındadır. Bu gerçek bilinmekle birlikte Türk mito- lojisiyle ya da mitolojinin edebiyatımızdaki yeriyle ilgili çalışmalar henüz yeterli düzeyde değildir. Divan şiirini araştıranlar divan şiirinin kaynaklan arasında mitolojinin de bulunduğu konusunda fikir birliği içindedirler. Ancak bu mitolojinin nereden, ne kadar ve nasıl alındığı konusundaki görüşler bazı yönlerden çeşitlilik gösterir. Bu görüşlere göre Divan şiiri mitolojik öğelerini daha çok Fars kültürünün yarı tarihî ve İslâmlaşmış mitolo j isiyle Şehname'den, Arap kültürü ve mitolojisinden almıştır. Çeşitli kaynaklarda verilen bilgilerden yola çıkarak şiir-mitoloji ilişkisi divan şiiri açısından de- ğerlendirildiğinde; divan şiirinin dünyası içinde mitolojinin önemli bir yer tuttuğu, divan şiirindeki mitolojinin Arap, İran ve İslâm mitolojisinin bir karışımı olduğu görüşünün ön plâna çıktığı görülmektedir. Ancak, ağırlığın İran mitolojisi yönünde olduğuna da dikkat çekilmektedir. Çoğunun kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte divan şiirinde sözü edilen kişi, hayvan, mekân, zaman, bitki, nesne vb. pek çok varlığın mito- lojik arka plânı bulunmaktadır. Hümâ, Anka ve Simurg da diğer mitolojik öğeler gibi bizi masal dünyasına götüren, zengin inanç, efsane ve anlatım- larla karşımıza çıkan mitolojik, efsanevî kuşlardır. Ayrıca Hümâ, Anka ve Simurg'la ilgili benzetmeler, mazmun ve motifler divan şairlerinin hemen hepsinin kullandığı ortak şiir malzemelerindendir. Bu incelememizle Hümâ, Anka ve Simurg'dan yola çıkarak divan şüri-mitoloji ilişkisi ile ilgili çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. ' Erdoğan Alkan, "Şiir ve Mitoloji", Varlık, sayı 1015, İstanbul: Nisan 1992, s. 17-20. Dursun Ali Tökel, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar (Şahıslar Mitolojisi), Akçağ Yay., Ankara 2000, s. 69-106. 3 Tökel, a.g.e., s. 90-91; Konur Ertop, "Bizim İçin Mitologya", Varlık, sayı 1015, İstan- bul: Nisan 1992, s. 21-22. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 187 H ü m â Farsça olan Hümâ kelimesi devlet kuşu, saadet ve kutluluk anlamla- rına gelir. Arapçası "Bulah"dır. Bazı Türk lehçelerinde Kumay, Umay şeklinde kullanılan Hümâ, Farsçada Hümâ ve Hümây, Anadolu Türkçe- sinde ise Hümâ ya da Hümâ biçiminde kullanılır. Devlet kuşu, cennet kuşu, talih kuşu adlarıyla bilinen Hümâ'nın özellikleri, yaşadığı yer ve Hümâ ile ilgili inançlar çeşitlilik göstermekte- dir. Bazı ortak özellikleri dolayısıyla Anka, Simurg, Garuda, Kaknus ve Phoenix gibi diğer efsanevî kuşlarla karıştırılan Hümâ'nın sürekli karlarla örtülü bir ülkede, Çin Cezayiri'nde, Hint Okyanusu adalarında, Kaf Da- ğı'nda, Hindistan'da, Deşt-i Kıpçak'ta, Bahr-ı Muhitde, Hıta-Hoten bölge- sinde yaşadığı yolunda çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Hümâ'ya devlet kuşu denilmesi ile hümâyun kelimesinin hükümdar, padişah anlamlarını kazanması Hümâ'nın gölgesi ilgili inançlardan kay- naklanır. Halk inançlarına göre eskiden bir hükümdar ölünce halk bir meydanda toplanır, Hümâ kimin başına konarsa o kişi hükümdar seçilir- miş. Hümâ kuşunun uçarken üzerinden geçtiği ya da gölgesinin düştüğü kişinin taç giyeceğine ya da yüksek bir makama ulaşacağına inanılmasının nedeni de budur. Günümüzde kullanılan talih kuşu, devlet kuşu deyimle- riyle, insanın başına ya da üstüne kuş pislemesinin hayra yorulması Hümâ'nın zenginlik ve mutluluk getirici olması inancıyla ilgilidir. Bu inanç ve deyimler Hümâ ile ilgili inançların günümüzdeki uzantılarıdır. Hümâ ile ilgili inançlar arasında, Hümâ'yı bilerek öldüren kişinin kırk gün içinde öleceği inancı da birçok kaynakta zikredilen yaygın bir inanç- tır. Hümâ'nın canlısının asla yakalanamayacağına inanılır. Hümâ'nın eski 4 Ferit Devellioğlu, Osmanhca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara 1986, s. 465; Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı, (Haz. Cemal Kurnaz), TDV. Yay., Ankara 1992; Cemal Kurnaz, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi "Hümâ" mad., TDV. Yay., İstanbul 1998, XVIII, 478. 5 İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Yay. Ankara 1989, MI, 238; Cl. Huart, İslâm Ansiklopedisi, "Hümâ" mad. C., MEB. Bas. İstanbul 1988, V/l, 627; Or- han Hançerlioġlu, İslâm İnançlan Sözlüğü, Remzi Kitap Evi, İstanbul 1984, s. 171. Huart, a.g.m., s. 627-628. Murat Uraz, Türk Mitolojisi, Düşünen Adam Yay., İstanbul 1994, s. 157-158; Hançerlioğlu, a.g.e., s. 171. Hançerlioğlu, a.g.e., s. 171; Agâh Sırrı Levend, Divan Edebiyatı, Kelimeler, ve Remizler, Mazmunlar ve Mefhumlar, Enderun Kitap Evi, İstanbul 1984, s. 184. 9 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, "Hümâ, Hümây" mad., Dergâh Yay., istanbul 1981, V, 284-285; Ahmet Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri, (Çev. Tahsin Yazıcı), Remzi Kitap Evi, İstanbul 1987, II, 266. H. Dilek BATİSLAM 188 Türk inancındaki Tanrı Umay'la olan benzerliği ve Çepni boyunun sem- bolünün Hümâ kuşu olduğu da kaynaklarda belirtilir. Edebiyatımızda Hümâ'dan ve diğer kimi kuşlardan söz eden çeşitli eserler bulunmaktadır. Bunlar arasında İran ve Türk edebiyatlarındaki klâsik mesnevi konularından biri olan Hümâ vü Hümâyun mesnevileri başta gelir . Ortadoğu İslâm edebiyatlarında sık karşılaşılan kuşlar arasın- daki konuşmalara dayalı alegorik eserlerin hemen hepsinde Hümâ ile ilgili bölümler bulunmaktadır. XII. yüzyılda Gazâlî'nin yazdığı Risaletü't-tayr adlı eser başta olmak üzere, bu eserden yararlanılarak büyük İran şair ve mutasavvıfı Feridüddin Attar'ın yazdığı Mantıku't-tayr'da ve Attar'm ese- rine nazire olarak Ali Şîr Nevâyî'nin yazdığı Lisanü't-tayr'da sembolik kuşlar arasında Hümâ'nın adı sık sık geçmektedir . Divan şiirinde mitolojik kuşlar içinde özellikleri nedeniyle en çok sözü edilen Hümâ'dır. Hümâ ve onun çeşitli özellikleriyle ilgili benzet- melerin sık kullanıldığı beyitlere aşağıdaki örnekleri verebiliriz: Sâye-i zülfün Hümâsm salma ağyar üstüne Bir siyeh-rûdur anun bahtın hümâyûn eyleme (Ahmet Paşa D., G. 276, b. 2, s. 251)13 "Zülfünün gölgesinin Hümâ'sını ağyar üstüne salma. Bir kara yüzlü- dür onun bahtını hümâyûn etme; hükümdar, taht sahibi yapma" diyen şair, sevgilinin zülfünün, Hümâ gölgesi gibi olan gölgesini rakibin, ağya- rın üstüne salmasını; böylece kara yüzlü ağyarın bahtının açılmasını ve rakibin, sevgilinin gönül ülkesinin sultanı olmasını istemez. Sevgilinin zülfünün gölgesini Hümâ'ya benzetir. Hümâ'ya benzeyen bu gölge rakibin üzerine düştüğünde onun bahtı açılacaktır. Şair bu beyitte Hümâ'nın göl- gesi üstüne düşen kişinin şanslı, talihli olacağı inancına telmih yapar. Sev- gilinin saçının gölgesini Hümâ gölgesi gibi şans getirici olarak görür. 10 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin ABC'si, Kabalcı Yay., İstanbul 1999, s. 39-46; Halil Ersoylu, "Türk Dünyası'nın Folklor ve Etnografyasında Süs Unsuru Olarak Kulla- nılan Bazı Kuşlar", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Ekim 1980; II/8, 83-93; Halil Ersoylu, "Türk Dünyası'nın Düşünce, Dil ve Edebiyatındaki Bazı Kuşlar", Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Nisan 1981, XI/11, 76-125; Abdulkadir İnan, "Umay İlahesi Hakkında", Makaleler ve İncelemeler, TTK. Bas., Ankara 1987, s. 397-399. Pala, a.g.e,, s. 238. 12 L. Sami Akalın, Türk Folklorunda Kuşlar, KB. HAGEM Yay., Ankara 1993, s. 17. Örneklerin alındığı divan baskıları metnin sonunda verilmiştir. Beyit ve sayfa numaraları bu baskılara aittir. Beyit örneklerinin imlâsında örneklerin alındığı bas- kıların imlâsı esas alınmıştır. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 189 Amacı sevgilinin zülfünün güzelliğini, etkileyiciliğini övmektir. Ayrıca aynı kökten türemiş ve aralarında anlam ilgisi bulunan Hümâ ve hümâyûn kelimelerinin bir arada kullanılması; saye, zülf, siyeh, baht kelimeleriyle sağlanan renk ve anlam ilgisine yönelik çağrışımlar beyti zenginleştirmek- tedir. Gördüler zâg-ı rakibe o Hümâ oldu şikâr Ehl-i diller dediler düşmedi hayfâ yerine (Hayalî D., G. 513, b. 6, s. 268) "Gönül ehli olanlar o Hümâ gibi olan sevgilinin rakip kargasına av olduğunu görünce, eyvah yerine düşmedi dediler" beytinde de sevgilinin, kargaya benzeyen rakibin avı olmasından duyulan üzüntü dile getirilir. Sevgili, Hümâ'ya; rakip, kargaya benzetilir. Görenler ol Hümâ'nun 'izz ü nâzın Havaya saldı gönül şahbazın (MesîhîD.,G. 171, b. l,s.227) "O Hümâ'nın yüceliğini ve nazmı görenler gönül doğanını havaya saldı" diyen şair, sevgiliyi Hümâ'ya benzetir. Sevgili, Hümâ gibi nazla yüksekten uçan bir kuştur. Âşık ise onu avlamak için gönül doğanını ha- vaya salmıştır. Beyitte sevgilinin yüksekten uçması ve zor ele geçirilmesi gibi özellikleri nedeniyle Hümâ'ya benzetildiği görülmektedir. Hümâ-yı perçemün dâ'im gönül saydına kasd eyler Ne lâzım anı sayd itmek olupdur çün şikâr-ı zülf (Cem Sultan D., G. 166, b. 5, s. 136) "Perçeminin Hümâ'sı daima gönül avlamak ister, onu avlamaya ne gerek vardır. Çünkü o zülfün avı olmuştur" diyen şair, sevgilinin perçe- mini Hümâ'ya benzetir ve daima âşığın gönlünü avlamak peşinde oldu- ğunu söyler. Ancak âşığın, sevgilinin gönlünü avlamak için çaba gösterme- sine gerek yoktur. Çünkü âşığın gönlü zaten sevgilinin zülfüne av olmuş- tur. Olmasa Nef î n'ola dil-beste zülf-i dilbere Tab'-ı şuhu dama düşmez bir Hümâ'dır n'eylesin (Nef î D., G. 91, b. 6, s. 325) "Nef î dilberin zülfüne âşık olmasa ne olur? Onun şuh yaradılışı tu- zağa düşmeyen bir Hümâ'dır, ne yapsın?" diyen şair, sevgilinin şuh yara- dılışıyla Hümâ gibi tuzağa düşmez, ulaşılmaz olduğunu dile getirir. 190 H. Dilek BATİSLAM Hümâ'nın avlanamama özelliğine telmih yaparak sevgilinin ele geçmeye- ceğini anlatır. Zülf-i siyahı sâye-i perr-i Hümâ imiş İklîm-i hüsne anun içün pâdişâ imiş (Bakî D., G. 218, b. l, s. 234) "Siyah zülfü Hümâ kanadının gölgesiymiş. Güzellik ülkesine onun için padişahmış" denilerek sevgilinin siyah zülfü Hümâ kanadının gölge- sine benzetilir. Sevgilinin, güzellik ülkesinin padişahı olması da bu sebebe bağlanır. Beyitte Hümâ'nın gölgesinin üstüne düştüğü kişinin padişah olması inancına telmih yapılır. Perçemin zülfün Hümâ-veş saye saldı üstüme Pâdişâh-ı 'âlem oldum çün gedâ oldum sana (Muhibbi D., G. 38, b. 2, s. 52) "Saçının perçemi Hümâ kuşu gibi üstüme gölge saldı. Sana kul oldu- ğum için âlemin padişahı oldum" diyen şair, sevgilinin perçeminin Hümâ gibi üzerine gölge saldığı için padişah olduğunu söyler. Aynı zamanda sevgilinin de kuludur. Yukarıdaki beyitle benzer özellikler taşıyan bu be- yitte de Hümâ gölgesinin uğur getirme özelliği üzerinde durulmuştur. Sevgilinin zülfünün gölgesi övülmüştür. Tezerv-i hoş-hırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâveş saye salsın başıma zülf-i siyahın gel (Nedim D., G. 77,b.l,s.314) "Hoş salınan sülünüm! Cilve edeceğin yer sinem olsun, gel. Siyah zülfün Hümâ gibi başıma gölge salsın, gel" diyen Nedim sevgilisinin siyah zülfünün Hümâ gibi başına gölge olmasını ister. Hümâ'nın gölgesi kimin başına düşerse onun şansının açılacağı inancına telmih yapar. Sevgilinin saçının gölgesinin de kendisine Hümâ gibi şans getirici olduğunu vurgu- lar. Gölgelikde edemezsin derd-mendinle karâr Sen hümâsın dâ'imâ işin senin pervâz olur (Necâtî Beg D., G. 201, b. 5, s. 241) "Dertlinle gölgelikde duramazsın. Sen Hümâsın; senin işin daima uçmak olur" beytinde sevgili, Hümâ gibidir, daima uçar. Hiçbir yere konmaz, kendisinin yüzünden derde düşen âşığa ilgi göstermez. Âşık sev- Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 191 giliye sitem eder. Sevgilinin kısa bir süre görünüp sonra kaybolmasını Hümâ'nın hiçbir yerde durmayıp sürekli yer değiştirmesine benzetir. Sayd olurken perçem-i tavusuna şehbâz-ı can Ol Hümâyı ben meges ya'ni şikâr etsem gerek (Şeyhî D., G. 96, b. 5, s. 192) "Can doğanı tavus perçemine av olurken ben, yani sinek o hümâyı avlasam gerek" beytinde de âşık kendisini sineğe, sevgiliyi de Hümâ'ya benzetmiştir. Hümâ gibi zor ele geçen sevgiliyi avlamaya çalışmasının imkânsızlığını anlatmıştır. Seg-i kuyun Mesîhî'nün etin yiyelden ey âfet Hümâ-yı mürg göz dikmişdür anun üstühânına (Mesîhî D., G. 216, b. 5, s. 256) "Ey âfet! Bulunduğun yerin köpekleri Mesîhî'nin etini yediğinden beri Hümâ kuşu onun kemiğine göz dikmiştir" diyerek şair, rakibi kendi- sinin etini yiyen köpeğe benzetmiş, Hümâ'nın da kemiklerini yemek iste- diğini söyleyerek, Hümâ'nın kemikle beslenmesine telmih yapmıştır. Be- yitte aslında Hümâ ile dolaylı olarak anlatılmak istenen sevgilidir. Köpek olan rakip âşığın etini yemiş, Hümâ olan sevgili de onun kemiklerine göz dikmiştir. Rakiple sevgili iş birliği yaparak âşığa eziyet etmektedir. Nice ayrılsın Necati 'aşk-ı dil-berden kim ol Bir Hümâdur k'âşiyanı ol hevâ üstündedür (Necati Beg D., G. 121, b. 7, s. 205) "Necati sevgilinin aşkından nasıl ayrılsın ki? O, yuvası havada olan bir Hümâ'dır" beytinde Hümâ'nın yuvasının havada olma özelliğine tel- mih yapılır. Hâl-i Hümâ-nümâsma zülfü kafeslenir Kim mürg-i ma'nâ hâne-i mısra'da beslenir (Şeyh Galip D., G. 100, b.l, s.306) "Hümâ gösteren benine zülfü kafes olur. Mana kuşu ki mısra evinde beslenir" beytinde âşık taneyi gören kuş misali sevgilinin tuzağına düşer. Sevgilinin beni Hümâ'ya benzetilir. Zülfü de ben üzerindeki kafes gibidir. Ben tane, zülüf tuzaktır. Sevgilinin Hümâ gibi olan beni zülüf kafesinin kurduğu tuzakla âşığı avlar. İkinci dizede de anlam kuşa benzetilmiş ve mısra evinde beslendiği söylenmiştir. 192 H. Dilek BATİSLAM Bakî suhanda sana bu gün hem-cenâh yok Tab'-ı bülendün evc-i belagat Hümâsıdur (Bakî D., G. 80, b. 5, s. 150) Bakî, "Bu gün söz söylemede seninle aynı kanatlara sahip olan yok. Yüce yaradılışın güzel söz söyleme doruğunun Hümâ'sıdır" diyerek ken- dini söz söyleme konusundaki ustalığı ve yaradılışının yüceliği bakımın- dan belagat doruklarında uçan Hümâ'ya benzetir. Hümâ'nın yüksekten uçma ve ulaşılmazlık özelliklerini kendini övmek için kullanır. Fahriye yaparken Hümâ'nın özelliklerinden yararlanır. Usûlî dâr-ı dünyâdan güzer kıl Hümâsın alçağa konma hazer kıl (Usûlî D., K. 2, b. 31, s. 40) "Usûlî! Dünya evinden vaz geç, sen Hümâ'sın; alçağa konmaktan çe- kin" beytinde şair kendini Hümâ'ya benzetir ve Hümâ gibi yüksekten uçmakla övünür. Alçağa konmaktan çekinmeyi tavsiye ederken Hümâ'nın özelliklerini tefahür vesilesi yapar. Hümâ gibi yüksekten uçan büyük bir şair olduğunu vurgulamak ister. Cîfe-i dünyâya çok meyi etmedim kerkes kimi Bir Hümâ-tab'ım gıda besdir bana bir üstühân (Fuzûlî D., K. 31, b. 3, s. 101) "Akbaba gibi dünya leşine çok meyletmedim, bir Hümâ yaradılışlı- yım. Gıda olarak bana bir kemik yeterlidir" diyen şair, kendini yaradılışı- nın yüceliği, üstün özellikleri bakımından Hümâ'ya benzetir. Hümâ'nın yaradılış bakımından diğer kuşlardan üstün olduğu gibi kendisinin de farklı olduğuna dikkat çeker. Dünyayı bir leşe benzetir ve dünya nimetleri peşinde koşanların leş yiyen akbabalar gibi olduğunu vurgular. Dünya malına meyletmediğini söyler. Hümâ ile akbabayı, beslenme biçimleri bakımından, karşılaştırır. Hümâ'nın kemikle beslenmesine telmih yapar. O vekîl-i bihîn ki dergehinün Köhne cârûbıdır cenâh-ı Hümâ (Nâbî D., C. l, Tarih 82, b. 43, s. 278) "O seçkin vekil ki Hümâ kanadı dergâhının eski süpürgesidir" bey- tinde de Hümâ kanadının vekilin dergâhının eski süpürgesi olduğu söyle- nir. Şair, bu beyitte mübalağa yapar. Hümâ'dan övgü amacıyla yararlanır. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 193 Hümâ ile ilgili en ilginç benzetmelerden biri Nâbî'nin aşağıdaki beytinde yer almaktadır: Elif ki encümen-i harfde ser-âmeddür Per-i Hümâ-yı sa'âdet serindeki meddür (NâbîD.,C.l, K.28,b.l,s.l61) "Elif ki harfler topluluğunun başta gelenidir. Mutluluk Hümâsı'nın kanadı başındaki meddir" diyerek şair, elif harfi üzerindeki med işaretini Hümâ kanadına benzetir. Saadet Hümâsı'nın kanadı nitelemesiyle Hümâ'nın mutluluk getirici olma özelliğini hatırlatır. Şair (âşık) elif harfi, bu harfin üzerindeki med işareti de Hümâ kanadı gibi mutluluk getiren sevgilidir. Yukarıdaki örnek beyitlerde de görüldüğü gibi mitolojik kökenli bir kuş olan Hümâ'nın en önemli özelliği devlet kuşu, talih kuşu olmasıdır. Bu nedenle daha çok mutluluk, şans ve güç sembolü olarak kullanılmıştır. Şairler mutluluğu, şansı, ulaşılması zor hedefleri, idealleri ifade etmek için Hümâ ile ilgili benzetmelerden yararlanmışlardır. Divan şiirinde de sıra- lanan özellikleriyle sıkça söz konusu edilmiştir. Hümâ, havada çok yük- sekten uçması, elde edilemeyişi, tuzağa düşmemesi, gölgesinin insanlara şans getirmesi, kemikle beslenmesi, diğer kuşlardan üstün olması gibi özellikleri ve bunlarla ilgili inançlar, efsaneler, rivayetler dolayısıyla divan şairinin şiirinde zengin bir hayal ve benzetme dünyası içinde karşımıza çıkar. Özellikle divan şairi övgülerinde yer verdiği kişileri sevgili, padişah ya da veziri, fahriye yaptığı durumlarda da kendisini Hümâ'ya benzetir. Şair kendisini överken şairlik yeteneğinin çeşitli özelliklerini ulaşılmazlık, olağanüstülük bakımından Hümâ'ya benzetir. Şairin hayali Hümâ avlayan şahin olur. Şair için kimi zaman mana da Hümâ'dır. Bazen de şair şiir Hümâ'sını avlamaya çalışır. Kendisinin ya da övgüsünü yaptığı diğer kişi- lerin Hümâ gibi olağanüstü özelliklere sahip olduğunu söyler. Padişahı överken şair, padişahın Hümâ gölgesi gibi insanlara şans, uğur ve mutlu- luk getirici olduğunu anlatır. Hümâ'nın kanadı padişahın eşiğinin süpür- gesi olur. Sevgili, Hümâ'ya benzetildiği zaman hangi âşığına iltifat etse onun başına devlet kuşu konmuş ve o kimsenin şansı açılmış olur. Sevgili- nin güzelliği Hümâ gibi ulaşılması zor bir güzelliktir. Sevgili, âşığa gölgesi düşmeyen Hümâ'dır. Sevgilinin zülfü ulaşılmazlık açısından; zülfünün gölgesi ise uğur getirici olması açısından Hümâ'ya benzetilir. Sevgili, Hümâ olduğu zaman âşık için avlanması çok zordur. Çünkü Hümâ gibi yüksekten uçmaktadır. 194 H. Dilek BATİSLAM Divan şiirinde Hümâ'nın bazı özelliklerini vermek amacıyla taradığımız Şeyhî, Ahmet Paşa, Necati, Cem Sultan, Mesîhî, Usûlî, Fuzûlî, Hayalî, Bakî, Muhibbi, Nef î, Nedim, Nailî, Nâbî ve Şeyh Galip divanlarında kullanılan Hümâ ve Hümâ ile ilgili tamlamalar ve kullanım sıklıkları şunlardır: Hümâ: (Muhibbî: 19; Nâbî: 14; Nef î: 11; Şeyh Galip: 9; Mesîhî ve Bakî: 8; Usûlî: 7; Ahmet Paşa ve Hayalî: 5; Necâtî: 4; Nailî: 3; Nedim ve Şeyhî: 1); Hümâ-sâye: (Hayalî: 4; Nef î ve Nedim: 2; Nailî ve Bakî: 1); Bâl-i Hümâ: (Şeyh Galip: 4; Nâbî: 2; Nefî: 1); Hümâ-yı devlet: (Nâbî: 3; Necâtî, Mesîhî, Bakî ve Nedim: 1); Hümâ-himmet: (Necâtî: 2; Usûlî: 1) Hümâ- pervâz: (Muhibbî: 3; Nefî ve Bakî: 1); Hümâ-veş: (Nailî: 2; Nedim: 1) Hümâ-yı himmet: (Şeyh Galip ve Fuzûlî: 2; Necâtî:! ); Hümâ-yı evc-i sa'âdet: (Nâbî ve Bakî: 1) Hümâ-yı kuds: (Ahmet Paşa ve Cem Sultan :1); Hümâ-yı lâ-mekân: (Nâilî:3 ; Şeyh Galip:4); Per-i Hümâ: (Nâbî ve Nedim: 3; Cem Sultan: 2; Ahmet Paşa ve Nefî: 1); Hümâ-yı şeref: (Ahmet Paşa ve Şeyhî: 1); Mânend-i Hümâ: (Nâbî ve Nedim: 1); Mürg-i Hümâ: (Mesîhî:2; Şeyh Galip:!); Sâye-i per-i Hümâ: (Bakî: 2; Nâbî ve Nefî: 1); Zıll-ı Hümâ: (Cem Sultan: 3; Mesîhî ve Fuzûlî: 2; Ahmet Paşa, Necâtî, Bakî ve Şeyh Galip: 1); Şeh-per-i Hümâ: (Nailî ve Ahmet Paşa: 1); Ah-ı Hümâ-yı kanâ'at: (Nâbî: 1); Bâl-i Hümâ-yı evc-i istiğna: (Şeyh Galip: 1); Bâl-i Hümâ-yı peride: (Nedim: 1); Bâl-i Hümâ-yı saltanat: (Nefî: 1); Bâz-ı Hümâ: (Hayalî: 1); Cenâh-ı Hümâ: (Nâbî: 1); Cihân-bân-ı Hümâ-sâye: (Nefî: 1); Cihân-bân-ı Hümâ-zıll: (Nefî: 1); Çeleng-i per-i Hümâ: (Şeyh Galip: 1); Çeşm-i Hümâ: (Şeyh Galip: 1); Devlet Hümâ'sı: (Muhibbî: 2; Ahmet Paşa: 1); Fer-i Hümâ-yı evc-i sa'âdet-mesîr: (Bakî: 1); Gam-ı sayd-ı Hümâ-yı nazm: (Şeyh Galip: 1); Hâl-i Hümâ-nümâ: (Şeyh Galip: 1); Ham-ı zülf-i Hümâ-pervâz: (Bakî: 1); Hem-sâye-i bâl-i Hümâ: (Nedim: 1); Hüdâvend-i Hümâ-himmet: (Nefî: 1); Hümâ-pesendi-i ikbâl: (Nailî: 1); Hümâ-şeref: (Hayalî: 1); Hümâ-şikâri-i zülf: (Nailî: 1); Hümâ-tab': (Fuzûlî: 1); Hümâ-tal'at: (Hayalî: 2; Muhibbi: 1); Hümâ-yı 'ar§-t kadem: (Şeyhî: 1); Hümâ-yı âşiyan-zâd-ı sa'âdet: (Nâbî: 1); Hümâ-yı baht: (Nedim: 1); Hümâ-yı bâz-ı himmet: (Muhibbi: 1) Hümâ-yı bî- pervâ: (Nâbî: 1); Hümâ-yı bülend-âşiyan: (Nâbî: 1); Hümâ-yı çetr-i Hümâ- yûn: (Ahmet Paşa: 1); Hümâ-yı dil: (Nailî: 1); Hümâ-yı evc-i ferağ: (Nâbî: 1); Hümâ-yı evc-i himmet: (Şeyh Galip: 1); Hümâ-yı evc-i hüner. (Fuzûlî: 1); Hümâ-yı evc-i istiğna: (Bakî: 1); Hümâ-yı evc-i 'izzet: (Hayalî: 1); Hümâ-yı ferruh-fâl: (Şeyh Galip: 1); Hümâ-yı gül-per: (Nâbî: 1); Hümâ-yı hüner: (Nâbî: 1); Hümâ-yı hüsn: (Şeyh Galip: 1); Hümâ-yı lâ-mekân-ter: (Nailî: 2); Hümâ-yı maksad: (Şeyh Galip: 1); Hümâ-yı medh: (Nedim:!); Hümâ-yı meram: (Şeyh Galip: 1); Hümâ-yı mihr: (Şeyh Galip: 1); Hümâ-yı nâz: (Şeyh Galip: 1); Hümâ-yı nûr-bâl: (Hayalî: 1); Hümâ-yı nusret: (Necâtî: 1); Hümâ-
Description: