ebook img

Devlet Teşkilatında Kul Sistemi PDF

8 Pages·00.647 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Devlet Teşkilatında Kul Sistemi

Halil İnalcık 155 Devlet Teşkİiâtinda Kul Sİstemİ' Supp.. prs. 1553. tıpkıbasım neşri. F. Uzluk. Ankara 1952, 52, 57. 66. 71). Gulâmlar yalnız askerî hizmetlerde kullanılıyordu. Fakat II. Keykâvus büyük emirlikleri gulâmlarına vc rince, diğer ümerâ ona karşı cephe aldılar (Ibid. 52-53). Osman Gâzî’nin Bursa ablukasına “kulu Balabancık Bahadırı” ta­ yin ettiğini biliyoruz (Neşrî, Fr. Taeschner neşri, I, 35). Aynı devirde yaşayan Barak Baba Kelimât‘\nâa, gazâda Hıristiyanların büyükleri­ nin denize dökülmesi, “uşagıMnın, yani çocukları vc maiyyetinin çev­ riye katılmasını tavsiye etmektedir. OsmanlIlarda kölelerden saray ve idare adamları yetiştirildiğine ait Orhan Gizi devrinden kalan vesika­ lara işaretler vardır. Onun Şaban 761/Haziran 1360 tarihli vakfiye­ sinde. (Uzunçarşılı neşri. Belleten, No. 107. 422. levha 16). Hvrenkuş Hadım ve Şahin h Abdullah anıl r: Orhan devrinde yeniç® ri hums-i şer! dolayısıyla padişaha ait olan savaş esiri oğlanlardan teşkil edilmiştir (bkz. Aşıkpaşazâdc. Fr. G.ese neşri, 50). Bu aslında mevcut gulâm sisteminin genişletilmesinden ibarettir. Diğer taraftan Osmanlılar’da kul terimi keza gulâın, gılmân, emvân veya Türkçe fethedilen yerlerde yerli askerî sınıfa mensup çocukların saray ve or­ oğlan, vc nadiren çeieb aynı mânâda kullanılmıştır. Kelime genelde du hizmetine alınması devşirme usulünün uygulanışına bir başlangıç padişahın, askerî sınıf mensuplarının veya sıradan şahısların hizmet­ teşkil etmiş olabilir. Devşirme. Osmanlıların gulâm sistemine getir­ lerinde kullanılmak üzere hususi bir terbiye ile yetiştirdikleri genç dikleri önemli bir yeniliktir. Dar al-harb’k daimi temas halinde bir köle mânâsında kullanılmıştır. Saray’da oğlan veya iç-oğlanı. uc devleti olan Osmanlı devletinde ve cemiyetinde köleler diğer Müs­ enderûnda henüz bir rütbe kazanmamış köle veya devşirme için kul­ lüman cemiyetlcrindekinden daha önemli bir yer kazanmışlardır. lanılan bir terimdir. Bunların hepsine birden iç-haİkı veya gılmânân-i Merkeziyetçi bir imparatorluk kurmaya çalışan 1. Bayezid dev­ enderim denmekte idi. rinde gulâm sistemi lam gelişime erişmiş oldu. Tahrir defterlerinde Gulâm sistemi Osmanlı devlet idaresinin temelidir. Saray ve dev­ bu devre kadar inen kayıtlar, onun imparatorluğun her tarafında yal­ let hizmetinde kullanılmak üzere kölelerden oğlan yetiştirilmesi yön­ nız yüksek idari-askerî makamları değil tımarlan da gulâm sistemin­ temi Osmanlılara hiç şüphesiz Anadolu Selçuklularından intikal et­ den yetişen kullara verdiğini göstermektedir. Bu miştir (bkz. İ.H. Uzunçarşılı Osmanlı Devleti Te§kilâitııa Medhul, radikal hareketin, bazı çevrelerinin duygularını yansıtan Anonim İsi. 1941, 85-94, 108*122, M.F. Köprülü, Bizans Müesseselerinin Tevârîh-i Al*i Osman’da tepkilerini bulmaktayız ve onun sukutunda Osmanlı Mitesseselerine Tesiri, 208-221, 242-45; M.F. Köprülü, bu tepki şüphesiz önemli bir rol oynamıştır. Dukas (34) Bayezid’in “Osmanlı İmparatorluğumun Etnik Menşei Meseleleri", Belleten, sarayında seçilmiş çocuklardan bahseder. Chronique du Religieux de No. 28. 275). Anadolu Selçuklularında Şerafeddîn Ghulâm Khass Saint-Denys der ki (I, 427) “Ils enlevent les enfants pour les Ralaban ve Karatay kardeşler gibi ghulam aslından meşhur kuman instruire dans leurs Impures croyances". B&yezid Edirne'deki imareti danlar biliyoruz (bkz. Tarih-i Al-İ Selçuk, Bib. Nationale. Paris yanında bir esir pazarı yaptırmıştı. Schildberger gibi Niğbolu’da esir olan Messire Barnaba’yı B. de I-a Broquiere (Voyage d’Outremer, 128) çok nüfuzlu bir Osmanlı memuru olarak bulmuştu. Hu makalenin aslı: ‘Ghulıım.' lineyelopedia of İslam. 2. Knıkı. sf. 1085 • 11. Murad devrinde bu sistem hakkında çağdaş kroniklerde ol­ 1091 (M.İ.). duğu kadar (bkz. Dukas. 83. 88. 90) resmî arşiv kayıtlarında da ge­ 156 Devirt Tt'şkilattmia Kul Sistemi t/alıl İnalcık 157 niş malzemeye sahip bulunuyorum (bilhassa 835 Hicrî tarihli Surel i ularıyla tasvir edebilecck kaynaklara ve arşiv malzemesine sahip bu- Defter-i Sancak-i Arvanid. neşreden H. İnalcık. Ankara 1954; Sofya ‘maktayız. Milli Kütüphanesi’nde mahfuz bir Sofya icmal defleri de yine Fâtih’in kanunları 11. Mehmed dönemi için bu konuda en mühim 835/yılına aittir. II. Murad’ın 8^8/1444 tarihli azadnâmesi de ko­ ynaklardandır. (bkz. R. Anhegger-H. İna.cık, Kanunnâme-i Sul­ numuz bakımından önemlidir, (bkz. benim Fâtih Devri. I. Ankara tanî ber mûceb-t 'örf-i Osmânî) Saray teşkilâtının ve odaların Fâtih 1954), Musa Çelebi’nin kapı-oglanı yedi bin kişiye (Neşri, 135- tarafından İstanbul’u aldıktan sonra Bizans tesiri altında kurulduğu 140). H. Murad’tnki dört lv»§ bin kiflye (B. de La Brocqutâre. 182- -hakkında yerle§mi$ iddia (son olarak B. Miller, Tİte Palace School of 83) vannakla idi. Arvanid sancağı defterine göre 835/1431 de orada Muhamtned the Conqueror, Cambridge, Mass. 1941, 10*11) M. askerî sınıfın her kademesinde pedişah kulları ve Beğ kulları tımarlı Murad devri hakkında yukarıda verdiğimiz kayıtlar karşısında kendi­ sipahiler arasında çoğunlukta idiler. Bunlar arasında şahinci-başı. liğinden düşmektedir. Fâtih, kanunnâmesinde kendi zamanına kadar cmir-ahûr. silahdâr. kapıcı, paşmak-oglanı. solak, zağarcı, bulun­ câri teşkilâtı, bazı ilâve ve değişikliklerle bir araya getirmekten başka maktadır. Bunlar padişah sarayından çıkma idiler. 835/1431, 859- bir şey yapmamıştır. 1455 yıllan arasında Arnavutluk sancak beğlerinin ekserisi gulâm II. Murad devrinde Yazıcı-zâde Ali (Selçuknâme, Topkapı Sarayı. aslından idiler. Bunlardan Kavala Şahin. Zaganuz ve Kasım Beğler. 23). padişahlığın kullara sahip olmakla mümkün olduğunu ifade et­ beylerbeyi ve vezir olmuşlardır. 9/15. asırda fethedilen bölgelerde miştir (karş. Machiavelli, The Prince, Chapter IV). Kemal Paşa-zâde yüksek sınıfa mensup beğzâdclcr Osmanlılar tarafından tercihen sa­ der kİ, (Millet Kütüphanesi. İstanbul. No. 25. v. 11*12) gılmânm raya alınmakta, orada imtiyazlı b:r muamete görmekte ve çıkma'da hepsi padişah kapısında eşit olduklarından hiçbiri diğerleri üstüne ekseriya beğ unvanıyla en mühim mevkilere getirilmekte idiler. Böy- çıkmayı ve saltanat iddiasında bulunmayı aklından geçirmez. lece Rum. Bulgar, Sırp ve Arnavut aristokrasilerine mensup birçok 17. asırda Paul Rycaut da (The Hist, of the Present State of the kimseler, bu devirde Osmanlı bejleri ve vezirleri olarak hizmet et­ Ottoman Empire, Ixmdon 1686. chapter IIMV) bu sistemin, padi­ mişlerdir. Ancak Anadolu Selçuklularında olduğu gibi gulâm siste­ şah otoritesini yalnız kendisine mutlak şekilde bağlı kimselere tevdi minden gelenlere askerî makamlar verilmiş, vezirâzamlık ve maliye, etmek ihtiyacından doğduğunu anlatır. Osmanlı padişahtan, kendi inşa şeflikleri genelde ilmiyyeden Türk Müslüman unsurlara hasre­ icra "kuvvetini yani örf-i (q.v.) sultanîyi münhasıran kendi kullarına dilmiştir. Kul aslından olanları küçümseme ve onlara karşı haset ve vermeyi bir prensip haline getirmişlerdir. 10/16. asırda ehl-i örf pa* düşmanlık olduğu anlaşılmaktadır (bkz. Dukas. 63). H. dişah adına emir verme yetkisine sahip kular mânâsına geliyordu. Hüsamcddin {/\masya Tarihi, İH) yerli Türk ricali ile dönmeler ara­ Kapı-kullan ilk devirde kudretli uc begleri karşısında Osmanlı padi­ sında bu rekabeti abartmakla beraber, devlet siyasetinde ilk devrede, şahlarının merkezi otontcsınm kurulmasında başlıca etken olmuştur. bunun önemli bir rol oynadığına jüphe yoktur. (Karamam Mehmel Koçi Beğ. kapı*kulunun eyalet askeri karşısında bir denge teşkil etti* Paşa ile İshak Paşa rekabeti, N. B<tyezid devrinde Amasya’dan gelen ğini ve kendi zamanında bu dengenin yıktlm.ş olduğunu ifade etmiş­ rical ile Gedik Ahmed arasındaki rekabet, Çandarlı Halil ile Zaganu/ tir (Ali Kemali Aksüt neşri, s. 51). ve Şahabeddin Paşa arasındaki rekabet). II. Mehmed mutlak merke­ Gulâm sistemi Kanunî Süleyman ve ilk iki halefi zamanında tam ziyetçi imparatorluğunu tesis ederken gulâm sistemini geliştirdi ve genişliğini kazanmıştır. Bu devirde Avrupa'da Osmanlı İdare sistemi­ vezirâzamlık dahil olmak üzere devletin bütün icra makamlarını kul­ ne karşı yakın İlgi uyandığından bilhassa Venedik retazione’ierinc ait ların eline verdi (bkz, II. İnalcık. Mehmed II’, M). Bu devirde ule­ tasvirlere sahibiz (bkz. Lybycr, 305*322) Bu tasvirler, özellikle GA ma vezirliği yalnız padişah kullar na mahsus bir makam saymakta Menavino (Trattato de costumi) gibi sarayda İç-oglanı olarak bulun­ idiler. Fâtih sarayında iç-oglanı olmuş Angiolello ya göre kumandan duktan sonra hatıralarını yazanlar. Türk arşivlerindeki zengin mal­ ve başka yüksek mevki sahiplerinin ekserisi gulâm sistemine göre zemeyi tamamlamak bakımından değerlidir. yetişmiş kimselerdendi. Mehmed II. devrinde İki sistemi bütün ayrın- Halil Inalak 159 158 Devlet Teşkilatında Kul SUtmi yazmaya mecburdu. Ondan sonra her biri kendi yeteneğine göre bir Gulâmların menşei başlangıçta en çok pencik oğlanı İdi. Savaşı» alanda derinleşmek imkânına sahipti (Atâ. I, 155). İlerleyenler. İslâ­ rehişn olarak alınanların beşte b ri pencik adıyla padişaha aitti. Buna mî ilimleri. Arapça, Farsça ve Türkçe sarf nahiv ve edebiyat okurlar­ rehine olarak tutulan, hediye edilenleri katmak lâzımdır. Büyük şe­ dı. II. Bayezid, oglanlanun tahsili ile şahsen alakadar olurdu hirlerde padişahın hâssa hare eminleri esir pazarlarından en iyi esir­ (Mcnavino. Miller, 83). O, dinî ilimlerde derinleşenlerin İlmiyeye leri padişah için satın alırdı. Bu kaynaklara daha l. Bayezİd devrinde intisab etmesine müsaade etmişti. Odalarda her türlü fenler yani devirmeden gelen çocuklar katılmıştır. 10/16. asırda her menşeden lıüsni hat, inşa, siyakat ve hesab, musiki dc öğretilirdi. Bunlar ilerde toplanan kulların yekûnu yılda 7*8 bine yükseliyordu. Bunun orta­ kâtip smıfrna geçebilirlerdi. Yerli ve yabancı müelliflerin ittifakla işa­ lama 3 bin kadan devşirme idi. Devşirme oğlanları İstanbul’a gelince ret ettikleri bir nokla da, bu odalarda oğlanlara beden kuvvetini ge­ vücut vc karakter itibariyle en iyileri padişah için seçilir. Bazı sultan­ liştirmek. binicilikte ve silahşörlükte maharet kazandırmaya ehemmi­ lar seçimde bizzat hazır bulunurlardı. Bunlar İstanbul'da Galatasaray yet verilmesidir. Başlıca sporlar, ağırlık taşımak ve çekmek, güreş, ve İbrahim Paşa saraylarına, taşrada Edirne ve Manisa saraylarına kcmcnkcşlik, cündîlik (ata binme), sinan-bâzlık (kılıç kullanma), gönderilirler. Kalanı Yeniçeri olmak üzere Anadolu’da Türk köylüle­ lomak ve ciril oyunlandır (Atâ, I, 177-182, Miller, 125). rinin yanın» gönderilir, küçük bir kısmı padişah bahçelerinde hizmet Silahşornâmc, bâznâmc gibi c&cıkr ekseriya onlar İçin yazılmıştır, için bostancı yapılır. Saraya avnimış olanlara acemi-oglanı denir. liuııdan başka her iç-oglanı, bir hizmetle veya sanatta beceri kazan­ Keza fethedilen yerlerde soylu ailelerin çocukları seçilerek saraya mak zorunda idi. Enderûnda minyatür, nakş, cİltcilik, hattatlıkta bir gönderilirdi, i 0/16. asır başlarında Galatasaray'da 300, Edirne sara­ Çok üstat yetişmiştir (bak. Alî, Menâkib-i fiiinerverân). Bu bilgiler yında 300 iç-oglanı vardı (TC. Spandugino. Pelit traictg). Bu yanında saraydaki terbiyenin en mühim nedeni oğlanın padişahın oğlanlar iki ili yedi sene bu saraylarda sıkı bir disiplin altında tahsil hizmetinde ona mutlak bağlılık ve itaat duygulan kazanmasıdır. ve terbiye gördükten sonra çıkma denilen ikinci bir elemeye tâbi Yatması, kalkması, yemesi ve istırahati belli saatlerdedir. Oğlan, her olurlar ve en uygun görülenleri seçilerek padişahın oturduğu saray­ istediği zaman konuşamaz. Dışarı ile ve ailesi ile münasebette bulu­ da, yani Yeni-Saray’da Büyiİk Oda (F.ski-Oda veya Hane-i Kebir) vc namaz. Saraydan çıkıncaya kadar bir manastır hayatı yaşar, kadın Küçük-Oda denilen dairelere alınırlardı (Angiolello, Fâtih devri son­ yüzü göremezdi. Hadımlar, aralarında yatar onların gece ve gündüz larında yalnız bir odadan bahseder I. de Promontorio’ya göre bütün her türlü hareketini gözetlerlerdi. (B.Mİller, 63) Menavino. odalarda 15-22 yaşlan arasında 400 iç-oglanı vardı). Büyük- cııderûnda verilen terbiyeden güdülen gayeyi şöyle özetler: lam Oda'dan başka bir Küçük-Oda'âan ilk defa 1553’de Novagero bah­ Müslüman, kibar konuşmasını ve hareket etmesini bilen, edebiyata seder (B. Miller. 41). Atâ'ya göre (Tarih-i Atâ, I, 153) Küçük-Oda fişinâ. namuslu, nefsine hâkim çelebiler, centilmenler, yetiştirmek. Fâtih zamanında mevcuttu. Saraya alınmayanlar kapı-kulu sipahi Odalarda oğlanlar onar kişilik gruplara aynlmış olup her grubun ba­ bölümlerinden alt kademede bulunan ulûfeciler ve garibler bölükleri­ şında yetişkin bir oğlan lala unvanı İle arkadaşları arasındaki disip­ ne verilirdi. Yunus Beğ'e göre (Lybyer. 263) padişahın sarayında 8 linden sorumludur. Oğlanlar birbirlerine laladaş derler. Fakat odala­ iiâ 20 yaş arasında 700 iç-oglanı vardı. Kanunî dönemine ait resmî rın asıl gözelimi kapıoğlanı kethüdasına verilmiştir. O kendi emrin­ bir masraf listesinde (Ö.L. Barkan, İktisat Fakültesi Mecmuası, vol. deki hadımlarla (miktarlan 16 ilâ 30 arasında değişmiştir) bu vazife­ XV, 308) 3 cnderûn ağası ile sadece 178 gılman-i cnderûnî kayıtlı­ yi yerine getirirdi. dır. Fakat herhalde en kulaUıltk olduğu zamanlarda Büyük-Odo 400 Sarayda daimi personeli hadımlar oluşturur. Bunlar bu maksatla Küçük-Oda 250 kişi idi (Miller, 129-130). Büyük-Oda'da ve Kii- hadım edilmiş kölelerdir. Disiplini koruyan ve oğlanları terbiye eden çük-Oda’da oğlanlar yalnız, tahsil ve bedenî idmanlarla meşgul olur­ ontardır. Bu hadımlar veya ak-agalar Fâtih devrinde 20 kişi idi lardı. Dersleri saraydaki hocalar ile dışardan belli /atılanlarda gelen (Angiclello). I. Selim devrinde ise 40 kişi İdler (Atâ, I, 164). Butun ulema vc danişmcndlcr okuturlardı. Burada başlangıçla, herkes Ku­ bıı hadımların başı ve sarayın umumi âmiri Kapı-agası veya ran okunuık yeteneğine İslâmiyet'in esaslarını oftıcıımcyc vc okuyup 160 Devlet Teşkilatında Kul Sinen ı ■ M Halil İnalcık 161 Babussaâde ağasıdır. Onun alımda sırasıyla üç oda-başı. yani sıra­ ■ J *lır. Bu sonuncular arasına sonraları ıniftâh (veya anahdar) gulâmı sıyla has odabaşı, hazinedar bap (veya ser-hâzinîn), kilerci-ba§ı ge­ ■ I veya ağası katılmıştır. Bu beş ağaya zülüflü ağalar da denirdi. Has lirdi. Has odabaşı iç-oglanlan, padişahın şahsının korunması ile gö­ T oda mevcudu i. Selim devrinde 40’a çıkarılmıştır. 1475’te üç yukan revli olup dışanda vc içeride daima yanında bulunur, gece nöbet tu­ I *xlada hep birden 80 iç oğlanı vardı (I. de Promonlorio, 40). Has tarlardı. Onlar padişaha doğrudan doğruya anda bulunmak salahi­ oda'da oda-başından başka altı aga 12 eski (yani kıdemli oğlan), yetine haiz idiler. Fâtih kanunnâmesine göre arzda bulunmak yetki­ yinni iki acemi vardı (daha sonralan hizmetlerde ihtisaslaşma artmış, sine sahip olan agalaı, Kapı-Agpsı. Oda başı. Hazinedar-haşı, Kiler- yeni pâyclcr çıkmıştır, (bunlar için hkz. Atâ. I, 187-197). ci-başı ve Saray-agasıdır. Bu sonuncusu sarayın temizlik ve tamiratı­ 11/17. asır baharında bazı özel hizmetler için seferli odası adıyla na bakar. ‘Arz ağalarının adedi sonraları artmıştır (Ata. 1. 162). Bu dördüncü bir oda ihdas olunmuştur (Ataya göre. i. 153. J. Ahmcd ağalar altında en kıdemli beş taaesi sonradan köşe-başı adıyla anılırdı zamanında, Uzunçarşılı’ya göre, 1635’de kjruldu). Başı Saray ağası (Atâ. 164). Kapı-ağası (bkz. I. de Promontorio, 41; Spandugino; 63. dan bu odada. Padİşah’ın çamaşırlarını yıktyan oğlanlar toplanmıştı. Ramberti, 244; Uzunçarşılı, 354-7) padişah adına sarayın mutlak Sonraları bu oğlanlardan, berberler, tellakkr, soytarılar, pehlivanlar, âmiridir. Angiolello, o sarayda Sultandan başka herkesin âmiridir', musikişinaslar, şâirler, hanendeler atandı. Mevcudu H. 1090‘da 134. der. Pâdişâh yalnız saray işlerinde değil, dışarıya ait devlet işlerinde 1186'da 149 kişi İdi. Fnderûn mehterhanesi bu odada idi. Seferli de onun fikrini alırdı. II. Selim ve III. Murad devirlerinde kapı-ağası odasında çeşitli sanatlara, ilim ve fenlere önem verilirdi, buradan bir Gazanfer Aga devlet işlerinde fazla nüfuz kazanan ağalardandı. çok değerli sanatkâr yetişmiştir. 995/1587'de haremde Habeşî Mehmed Aga. Darussaâde ağalığını Oğlanlara ait terfi, nakil gibi muameleler kapı-agasmın veya has bağımsız hale getirecek haremi Kapı-agasmın idaresi altından çıka­ oda-başının arzı üzerine pâdişâh tarafından bir hatt-ı hümayun ile racaktır. Hazinedar-başı terfi adince kapı-ağası olurdu. III. Ahmcd yapılırdı. Padişahlar zaman zaman odaları ziyaret ederler, yarışma- Silâhdar Ali Aga'yı (sonra veziriâzam) sarayın umumî âmiri tayin Itırda hazır bulunurlar vc oğlanları mükâfatlandım, teşvik ederlerdi. ettikten sonra kapı-agaları ikinci dercceye düşmüşlerdir. Kapı- I lor odanın kadrosuna gedik denirdi. Normal tayin ve terfiler kıdeme ağaları çıkmada vezir-beylerbeyliği. daha sonraları 10/16. asırda ve­ göre olurdu, buna ocak yoluyla terfi dcnilirci. özel bir kabiliyet isle­ zirlikle Mısır valiliğine tayin edilegelmi§lerdir. yen hizmetler (imamlık, yazıcılık, mehterbaşılık) için ocak yolurta Has oda-başı. hazinedar-bışı ve kilcrci-başı padişahın özel hiz­ bakmadan tayin yapılırdı. Her odanın bir hamamı. İmamı, müezzini metlerine bakan yukan odalann (koğuşların) âmiridirler. Oğlanlar. ( vardı. İç oğlanlarına mahsus saray kütüphaneleri mevcuttu. Haber­ Büyük oda vc Küçük oda’da r.ormal olarak dört yıl tahsil ve terbiye leşme kollukcular vasıtasıyla yapılırdı. İç oğlanlarının yiyecek ve gi- den sonra yeni bir elemeye tâbi olurlar. Bu çıkma'da en uygun gö­ ycccklcı i mi ayda padişah u»raftndan sağlanırdı. Derecesine göre her rülenler hazîne ve kiler odalanna alınırlar, kalanlar kapı-kulu süvari birinin ulûfesi, elbise istihkakı (senede dört nöbet) vardı. Bayramlar- bölüklerinden sipahi-oglânlan ve silahdariar bölüklerine verilir. Giy­ <la ve başka vesilelerle bahşişe ve alayâ-yi padişahiyc nail olurlardı. dikleri elbiseden ötürü yukarı bölüklerdeki iç-oglanlarına kafıantı. Hütün terfi ve mükâfatlar, liyakat başarı ve hizmette kıdeme göre Büyük-oda ve küçük-odadakilere ise dolamalı denir. Bu Yukan | ayarlanmıştı (bkz. Miller. Uzunçarştlı, M.d’Ohsson). Odalar arasında en yükseği, padişahın şahsî güvenliği vc doğrudan ) Padişah sefere çıktığı zaman enderûn halkı kendisiyle beraber gi­ doğruya şahsi hizmetlerine bakan Has-oda'dır. I. Selim'den sonra bu der, kendilerine at ve silah verilirdi. Yalnız saray ağası, sarayın mu­ odanın başlıca vazifesi. Peygambere ait eşyanın muhafaza edildiği hafazası için geride katırdı. Hırka-i Şerif dairesine bakmaktı (Atâ. 1, 189). Fâtih kanunnâmesine | Osmanh sarayı enderûn (iç) ve bîrûn (taşra) olarak iki bölmeye göre (s. 24) Has oda’da 32 odu-oglanı ile bir silâhdar (padişahın | ayrılmıştır. Yukarıda bîrûnu anlattık. Orada padişahın şahsi hizmet- silahını taşır), bir rikabdar (ayakkabılarına bakar), bir çokadar (dı> | Iitİ gulâmların tahsil ve terbiyesiyle birlikte yürür. Enderun. padİşa- elbiselerine bakar), bir dülbeul-oglanı (iç ı«iM.*'iılaımı aklar) var I hin özel hayalının geçtiği bir yer olduğu kadar aym zamanda bir 162 Devirt Teşkilatında Kul Sistemi Halit İnalcık 163 mekteptir. Bîrûn ise onun dış dünya ile ilişkilerine ait hizmetlerin özetle gulâm aslında kapı-kulu 1527’den sonra bir yüzyıl zarfında bulunduğu kısımdır. Fâıİh kanunnâmesine göre birandaki teşkilâtın <ıç mislinden fazla bir artış göstermiştir. âmirleri dcrccclerine göre şöyle sıralanmıştır: Yeniçeri ağası, mîr- âlem, kaptcı-başı, mîr-ahur. çaktrcı-başı, kapıcılar-kethüdası. cebeci- Gulâm sisteminde bu grupların ve eyaletler idaresinin ahenkli bir İniltin halinde İşlemesini sağlayan esas manivela f*tonadır: yani belli başı, topcu-başı. Bu son ikisi hariç diğerleri, padişahın yanında git­ «ra ile, iki-sekiz sene ara ile veya her padişahın culûsunda, yapılan mek hakkına sahip oldukları için, özengi-agaları veya rikab-agaları terfi vc nakillerdir (Tarih-i Gılmân, s. 99. her yedi veya sekiz senede. denirdi. Bu ağalara bağlı büyük gruplardan başka bîrûnda müteferri* Miller. 128; Büyük vc Küçük odalarda her Ici veya üç yılda). Çıkma­ ka-başı'yfi bağlı müteferrikalar, çavuş-başıya bağlı çavuşlar, da Büyük ve Küçük odalardaki oglanlann «ski leri yani kıdemlileri, darussaâdc ağasına bağlı baltacılar, bostancı-hajıya bağlı bostancılar yukarı odalara, yani sırasıyla, Scfcrli. Kiler. Hazine odalarına, kalan­ gulâm sistemine doğrudan doğruya bağlı gruplardır (bîrûndaki bu ları da sipahi oğlanları ve silâhdar bölüklerine nakledilir, seferli, kiler teşekküller vc diğer hizmet gruplan için bkz. Uzunçarşılı, Saray vc hazine odalanndaki kabiliyetli eskiler ise Mas odaya yükseltilirdi Teşkilatı, 388-464). (sonraki devirlere ait nakil merasimi hakkında bkz. Atâ. 1, 187-88). 1577 yılında bîrûndaki kapı kullan hakkında şu resmî liste (Ö.L Hu dört yukarı odadaki arfîmilmn kabiliyet.ileri odalarında eski olur Barkan. İFM, XV. s. 300) bir fikir verir. yahut bîrûnda müteferrika veya çaşnigîr cemaatlerine nakledilirlerdi, Kişi Maaşları tutarı laka» bu odalardaki agaiar Has odadan sekilir. Öbür oda ağaları ise (akça) Müşâharchorân (aylıklılar: çavuglar 424 4.381.458 ik ağalardan (hadımlar) olurdu. Ak ağalardan hazinedar başı terfi çaşnigırter. şairler, tabİbler. vesaire ettiğinde Kapı agasr olur, oradan çıkmada beylerbeyiliğe tayin olu­ Yeniçeriler 7886 14.423.426 nurdu. 10/16. asırda vezareüe Mısır valiliğne tayin edildiğini görü­ Sipâhî oğlanları 1993 14.509.398 yoruz. II. Murad zamanında hazinedar başının sancak beyliğine çı­ Siiâhdarlar 1593 10.069.884 karıldığım vesikalar göstermektedir (Arvanid Defteri, varak İ). Fâtih Sağ ulufeciler 589 2.343.480 (kanunnâmesine göre Has odadan silahdar ve nkabdar 50 akça ile Sol ulufeciler 489 1.897.086 müteferrika veya sipahi bölüklerinden birinin ağası veya çaşnigîr başı Sağ garibler 211 1.104.834 j yapılır. Riayet edilirse kaptcı-başılık da verilebilir. Odaların ağalan Sol garibler 204 1.032.618 •ancak beyliği ile çıkar. Zamanla bu enderûn agalanna gittikçe daha Kapıcılar ve teberdarlar 319 758.622 bfiyük memuriyetler verilmeye başlanmıştır. Has odabaşı 10/16 asır­ Ccbeciler 524 1.016.688 da beylerbeylikle çıkar olmuştur. Genelde enderûn ağalan beyliğe Topçular 695 975.624 veya bîrûn agalıklanna, efrad ise bîrûn bölük ve cemaatlerine çıkar­ Terziler 301 641.094 lardı. Aşçılar 277 654.900 Çıkmada, bütün gruplar enderûn ve bîrûnda harekete gelirdi. 'Alem mehterleri 185 466.570 Bîrûndaki ağalardan Özengi ağaları sancak beyliği veya beylerbeyliği Çadır mehterleri ve divan sakalan 277 S82.860 İle efrad ise zeamet üc eyaletlere çtkarlard. 10/16. asırdan sonra Khl-i hiref 585 1.422.726 onlur da enderûn ağalan gibi beylerbeyilik vc vezirliğe tayin edilmeye Top aratmaları 943 985.800 başlamış hatifi yeniçeri ağalarından doğrudan doğruya vezirâzâm Atmacactlar. şahinciler, çakırcılar 259 509.760 tayin edilmiştir. Çaşnigîr ve müteferrikalar ile bölüklerdeki sipahiler Istabl-i âmire 2830 5.133.000 leamctc, çavuşlar, kapıcılar ve yeniçeriler (imara çıkarlar, yani eya­ İstanbul acemi oğlanları ve bostancılar 3553 1.993.020 letlerde* zeamet vc tımar tasarruf eden sipahi sınıfına giderlerdi. Bos­ Toplanı 24.166 65.882.938 tancı vc aşçılara gclince çıkmada ileri gelenleri süvari bölüklerine ve [kapıcılığa, kalanları yeniçeri ocugına çıkarılırdı. Özetle, enderûn ve 164 Oeı'ltH Teşkilatında Kul Stuemt Halil İnalcık 165 bîrûndaki kapıkullanmn eriştikle "i son mertebe eyaletlerde tımar teş­ Osmanhlar’da klasik devirde kul sistc ııi yalnız idare sınıfının kilatıdır. Eyaletlerde yalnız sancak beyliği ve beylerbeyliğinin değil, kaynağı olmakla kalmış, başlangıçtan beri özellikle şehirlerde toplu­ zeamet ve tımarların da daha 9/15. asırda padişah vc bey kullarına mun sosyal vc ekonomik yapısında da birinci planı İşgal etmiştir. verildiğini görmüştük. Tımarlı sipahilerin yalnız Türk aslından Müs­ 9/15. ve 10/16. asırda Osmanlı şehirlerince tutulmuş kadı sicilleri­ lüman gönüllü vc akıncılardan ibaret olduğu görüşü yanlıştır. nin tetkiki göstermektedir ki. varlıklı halkın servetini yatırdığı en 11/17. asra kadar klasik devirde tımar dirliklerinin, yani impara­ nemalı alanlardan biri kölelerdi. Ordu ile beraber esir tacilleri gider torluğun idari-askerî esas teşkilâtı kadrosunda bey kulları vç savaş sonunda derhal esir pazarlan kurulurdu (misâl için bkz. (gulâmları) da mühim bir yer tutmaktadır. Beylerbcyilerin, sancak Cobham, Excerpta Cyprİa, s. 142). U/IT. asırda yalnız İstanbul leylerinin ve sübaşıların kanuna göre belli sayıda bir kapı-kulları ol­ gümrüğü kayıtlan 20 bin esirin girdiğini göstermektedir (Miller. 82). mak gerekirdi. Hattâ, tımarlı sipahilerin de cebelü vc gulâm 9/15. asır ikinci yarısında ortalama esir fiyatı 40*50 Venedik altını (oghlan)lardan mürekkep ufak bir kapısı vardı. Her kademede tımar ¡dİ. Köle kullanılması birçok hukukî ve İktisadî avantajlar sağlamakta tasarruf eden bey veya sipahi, tımarının miktarına göre muayyen bir kli. Bursa‘da kadifccilcr ve kcmhacılar bunları esir işçi olarak ekseri* nisbette cebelü ve gulâm (oğlan) beslemek mccburiyctindc idi (bu ya mukâtaba usulüyle işletmekte idiler. Sözleşme ile belli bir İşi ta­ nisbctler Süleyman kanunnâmesinde gösterilmiştir). Paşalar vc bey­ mamladığı takdirde esir hür olurdu. Bu gibilere mu'tak denirdi. Tüc­ ler kanunla yükümlü olduklarından fa2İa cebelü ve gulâm beslemeye carlar esirleri vc müştakları ticari ajanları olarak kullanmakta avantaj Çalışırlardı. Rüsteın Paşa'mn harp esiri veya satın alınmış köle olan görmekte idiler. Şer t wilaya hukuku bunu teşvik eden âmillerdendir. ccbclü vc gulâm ve nökerleri. efendileri gibi askeri sınıf statüsüne Osmanlı örfi hukukunda kölelere ait oldukça mufassal hükümler tâbi idiler, böyiccc cemiyet içinde farklı bir durumları vardı. Bununla şeriatı tamamlamaktadır (bkz. Ö.L. Barkan, kanunlar. 1. İst. 1943. beraber, şeriatın 'abd, 'itk ve vtlâ hakkında genel hükümleri askeri indeks abd. gulâm kul, atik maddeleri). Osmanlılar'da köle, şeriatın sınıfa mensup gulâm ile efendisi arasında da geçeriİdİr. Devşirme kök*ve fabdo) sağladığı elverişli şartları daha da genişletmiştir. Dev­ çocuklarından bir kısmının büyük şahsiyetlerin konaklarına verildi­ let hizmctindckilcrc olsun özel gulâmlara olsun cemiyet İçinde aşağı­ ğini de biliyoruz (Miller, 82). Ecyler vc paşalar gulâmlarmı, padişah lık bir unsur gözüyle bakılmaz, hattâ bazı hallerde kııl sıfatı bir nüfuz sarayının ufak bir örneği olan konaklarında belli hizmetlerde yetiştir­ ve itibar vesilesi olurdu. Faal iş hayatında yetişen, sosyal engellerle dikten sonra onları doğrudan doğruya askeri sınıfa sokabilirlerdi. karşılaşmayan zenginleşmiş ‘atik’lcrin Osmanlı cemiyetinin yüksek Yararlık gösteren cebclülerini padişaha arzederek onlar için yeni tabakaları arasında dikkati çekecek kadar kalabalık olduğunu kadı fciholunan topraklarda tımar tevcih ettirebilirlerdi. Bey ve paşaların sicilleri ortaya koymaktadır. yalnız çocukları için değü. gulâmları için de has veya tımar miktarın.) Harp esirlerinin daha Orhan Gazi zamanından beri padişah (dev- göre muayyen miktarlarda tımar verilmesini kanunnâmeler öngör­ ktl tarafından ortaket-kul adıyla tarım topraklarına, köylere yerleşti­ müştür. Cebeiülcr askerlik hizmeti gören kölelerdi, gulâm (oglan)lur rildiğini ve servaj usulüyle kullanıldığını biliyoruz. Bunların askeri ise sipahinin kişisel hizmetlerine bakardı. Gulâmlardan ccbclü. sınıfa mensup gulâmlar ile hiçbir benzerliği yoktur. cebelülerden tımarlı sipahi olmak mümkündü. 9/15. asrın ilk yarı Gulâm (kul) sistemine dayanan klasik Osmanlı İdare sistemi sında uc beglcri kendi sancaklarında tımarlan genellikle kendi 10/16. asır ikinci yansında son derece gelişti, kapı-kulu 80 bini aştı. gulâmlarına vc nökerlerine verebilmekte, böylece merkezî otorite Hu devirde padişahın otoritesi zayıfladığından onlar sarayda, hükü­ karşısında oldukça bağımsız 3İr durum teinin edebilmekte idiler mette ve eyalet idaresinde hâkim oldular, dirlikleri ve devletin diğer İdam edilen paşaların gulâmları. malları gibi padişahın olur, ba/en gelir kaynaklarını tekelleri altına geçirmeye çalıştılar. Kapı-kulu as­ doğrudan doğruya saraya alınırdı (Kvliya Çelebi. Seyahatname, II. keri. padişahları indirip çıkarmaya, hattâ katletmeye (II. Osman) 472). Özetle, gıılâın sistemi askerî-klari sınıf mensuplarının her ka kadar tahakkümü ileri götürdüler. Saray gulâmları bazen onlarla iş­ demesinde uygulanmakta idi. birliği yapmakla beraber genelde menfaatleri padişah otoritesini hû- Halil İnalcık 167 166 Devlet Teşkilatında Kul Sistemi ve maarife daha çok ehemmiyet verilmeye buşlaııdı. Ocuk yolu deni­ kim kılmaktı. Bu maksatla yeniçerilerle süvariler birbirlerine karşı len terfi için belirli hizmetlerden geçme mecburiyeti kaldırıldı ve yet­ kullanılmak islendi. Bu devri ele alan çağdaş Osmanlı tarihçileri ve kili görülenlerin kısa yoldan Has odaya geçebilmesi usulü kabul edil­ siyaset-nüvisleri (Kâtib Çelebi, Masan Begzade, Naima. Koç i Beğ) di. Galata Sarayı ve Yeni Saray hazine ve kiler odalarına doğrudan anarşiyi başlıca gulâm sisteminin bozulmasına atfederler. doğruya oğlan yetiştiren birer mektep otarak yeniden açıldı. Gulâm Kullar tahakkümüne karşı Abaza Mehmed Paşa İsyanı Anado­ isteminin son büyük mümessili Husrev Paşa'dır. Tanzimat'tan önce lu'da uyanan mukavemet ve tepkinin şiddetli bir görüntüsünden baş­ i), kendi konağında satın almış olduğu 50 kadar köleyi özel hocalar ka bir şey değildir. Bundan sonra sarayın ve hükümetin kapıkulu vasıtasıyla okutup yetiştirmiş, devlet kapısında mühim mevkilere yer­ askerini azaltma ve disiplin altına sokma teşebbüsleri ncticc verme­ leştirmiş ve bunlardan birçoğu paşalığa yükselmişlerdir (M. Süreyya, miş, ancak Köprülü Mehmed paganın diktatör yetkileri alması üzeri­ Nuhbat ai'Vakayi‘. 269). II. Mahmud, Batı Avrupa saraylarını taklid ne kapıkulu askerinin tahakkümü bir dereceye kadar önlenebilmiştir. ederek eski Osmanlı saray teşkilâtını esasından değiştirdi. Kapıkulu arasındaki disiplinsizlik enderunda da görülmüş. IV. 1247/1831 da Enderûn Nazırlığı. 1248/1832’de Mâbeyn Müşirliği Mehmed’in culûsunda çıkmanın gecikmesi üzerine saraylardaki iç kuruldu vc 1249/1833’te odalar tamamiyle kaldırıldı. (Lûtfî, Tarih, oğlanlar ayaklanmış (Naimo, IV. 349*50), nihayet Büyük oda vc Kü 1. 112). çük oda ile Galata saray vc İbrahim Paşa saraylanndaki teşkilât kal­ dırılmıştır. 1683*1699 harplerinden sonra kapıkulu ve gulâm sistemi KAYNAKÇA devlet içinde eski önemini kaybederek yeni bir hüviyet kazanmıştır. Sistemin çöküşünde çeşitli sebepler vardır. Evvelâ gulâmlann ve Ali. Menâkib-i Hüneverân, yay. M. Cunbur kapıkulu askerlerinin disiplinsizliği sebebiyle eski fonksiyonunu kay­ M-i Selçuk, yay. F.N. Uzluk, Ankara, 1952 betmesi, esir kaynaklarının daralması, devlet mâliyesinin fakirleşmesi Anhegger R. ve H. İnalcık, Kanunnâmemi Sultânı... Ankara. 1956 gibi sebepler göze çarpar. Fakat asıl derin sebepler, imparatorluğun Açkpa§azâde (Ahmed Aşıkî), Tevârih-i Al-i Osman, yay. F.Giese, Leipzig. çöküşü dolayısıyla yapı ve müesseselerini değiştirmeye zorlayan se­ 1928, 50 (TAO., yay. N. Atsız, İstanbul, 1949; Neşri-) beplerde aranmalıdır. 17.*18. yüzyıllarda eyaletlerde gulâm siste­ Aıâullah. M. Târih-i 'Atâ, İstanbul. H.129I minden gelmeyen unsurlar paşaların kapılarına giderek o yolla ida­ llarkan. Ö.L XV. VeXVI..4$ıWürifo Osnuınlı İmparatorluğunda Ziraî rede ve orduda yer almaya başladılar. Devlet, paşa kapılarında topla­ Ekonominin Hukukî ve Mali Esasları, İstanbul. 1943 nan türlü adlarda (sanıca sekban, gönüllü, levend) asker gruplarını Barkan, Ö.L. 'Osmanlı Bütçeleri’, İFM, XVII, 193-347 tanımak zorunda kaldı. Bu da, padişahın icra yetkisini yalnız saray Hrocquiirc. B.de La Voyage d'Oulrnıer, yay. Ch. Shfer, Paris, 1892 Târih-i kapı kullarının temsil edeceği prensibinin terk edilmesi demekti. Clhannuma. yay. F.Tacschner, I, Leipzig. 1951 Diğer taraftan Hıristiyan zimmîler arasında devşirmenin tatbiki Cobham, Excerpta Cypria. Cambridgc Univcrsiiy Press. 1908. 11/17. asırdan itibaren güçleşti. 11/17. asırda bir devşirmede ancak I )ukııs (Doukas), Decİine and Fail of Byzantİunt ¡o the Ottornan Turks İki bin oğlan toplanabiliyordu (Miller, 75). Nihayet eski enderûn (Çev. H.|. Magoulias. Detroit, 1975) mensuplan ve büyük rical, devşirmeler yerine kendi çocuklarını saray I ııroqhi. S. Osmanlı Kültürü \>e Gündelik Yaşant, İstanbul. Tarih Vakfı, mekteplerine ve enderûndaki odalara yerleştirme imkânını buldular 1997 (Atâ, I. 113). 12/18. asırda icra makamlarına ve vilâyetlere gittikçe Itiıılı Kanunnâmesi, yay. TOEM daha ziyade kalemlerden yetişen kâtiplerin geçmeye başlaması vc Hı/ır llyas, Vekâyi-i Enderûniyye, yay. C. Kayra, İstanbul, 1987 eyalet idaresine ayanların hâkim olması üzerine gulâm sistemi büs Hıısâıncddîn, 11. Amasya Tarihi, I-IV, İstanbul. H.1327 bütün kalktı. III. Ahmed zamanında enderûnun tenkidi, silahdnı İnalcık. H.. 'Mehmed II’. ME, İslâm Ansiklopediii Çorlulu Ali Paşa’nın getirdiği değişiklikler (Atâ, 1. 162-65) bir dere­ İnalcık. H. Fâtih Devri Özerinde Tedkikler ve Ves\kalar, Ankara. 1954 ceye kadar yeni eğilimlerin bir ifadesiydi. Odalarda İn» devirde tahsile 168 Deıiet Teşkilatında Kıd Şulemi Koçi Beğ, Risale, yay. A.K. Aksül, İstanbul. 1939. Köprülü, F. ‘Bizans Müessesckrrinin Osmanlı Müesseselcrinc Tesiri', Adalet ve Şikâyet Hakki : THIM, I. 208-221 •Arz-İ Hâl ve ‘Arz-İ Maiizar'Ij\r Lybycr. A.H. The Goıvrnmettı of the Otoman Empire, in the Time of Suleiman the Magnificent, Cambridge, 1919 Mcnavino, G A Trattato de Costum. e Vita de Turchi. Floransa, 1548 Miller, B. The Palace School of Muhammed ihe Conqueror, Cambridge. MAb. 194] Miller. B. Beyond the Sublime Porte, The Grand Seraglio of İstanbul, New Haven. 1931 Rycaui, P. The History of the Presem State of the Ottoman Empire, Londra. 1686 Spandugino, T.C. Petit traiet# de I’origine des Turcsz, yay. Ch. Schefer, Paris, 1896 Uzun çarşılı, İ.H. Osmanlı Devletinin Teşkilâtına Medhal, İstanbul, 1941 Yazıcızâde Ali, Tarih-i Âl-i Selçuk, TKSK (Revan, 1390) Orta Doğu devlet ve hükümet sisteminin temci prensibi, özel bir yo­ rumu olan adâlet kavramına dayanır. Bu adalet kavramı, halkın şikâ­ yetlerini doğrudan doğruya hükümdara sunabilmesi ve onun emriyle haksızlıkların giderilmesi, demektir1. Divân-ı hümâyûn’un temel gö­ revi budur. Oraya yapılan başvurular, sultanın daima orada hazır bulunduğu inancıyla, doğrudan doğruya Su!tana yapılmış başvurular sayılır. Pâdişâhın doğrudan doğruya halktan şikâyet topladığı da dur. Hükümdar, cuma namazında, ava çıkarken veya sefere gider­ ken veya gelirken, halkın dilekçelerini kabul eder (bu dilekçeye İdare terminolojisinde rik'a denir). Halkın şikâyetlerini almak için bu gibi fırsatları hükümdar ne kadar çok tekrarlarsa, o dcrece âdil sayılır. Hükümdarın dikkatini çekmek ve şikâyet sunmak için saraya yakın yerde ateş yakmak âdetini, 17. yüzyılda İngiliz tüccarları da kullan­ mışlardır. Hükümdara doğrudan doğruya erişebilme, şu sebepten önemli sayılırdı: Hükümdar, Tanrı’dan başka kimseye karşı sorumlu olmayan tek otorite olarak, haksızlığı giderebilecek en yüksek otori- 1 Bkz. H. İnalcık. "AdfildnAmclcr", Belgeler, U (İTK, 1967), 49-52; vc The Ottoman Empire The Classical Age. ISOO-lbOO, lxindon: Wcidenfcld and Nicolson 1975.89-01.

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.