Dağdan Đniş – PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu’nun Şiddetten Arındırılması Cengiz Çandar 1 Tüm hakları saklıdır. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) izni olmadan bu yayının hiçbir kısmı elektronik ya da mekanik yollarla (fotokopi, kayıtların ya da bilgilerin arşivlenmesi, vs.) çoğaltılamaz. Bu yayında belirtilen görüşlerin tümü yazara aittir ve TESEV’in kurumsal görüşleri ile kısmen ya da tamamen örtüşmeyebilir. TESEV bu raporun hazırlanmasına katkılarından ötürü Chrest Vakfı’na, Açık Toplum Vakfı’na ve TESEV Yüksek Danışma Kurulu’na teşekkür eder. 2 ĐÇĐNDEKĐLER TESEV SUNUŞU, 5 ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR, 6 METODOLOJĐ VE AMAÇ, 8 KÜRT SORUNU’NUN ÇÖZÜMÜNDE MEVCUT PARADĐGMANIN GEÇERSĐZLĐĞĐ, 13 Kürt Sorunu ile PKK’nin Ayrılmazlığı, 13 Öcalan ile Kürt Sorunu’nun iç içe Geçmesi, 14 Denenmiş Yollar: PKK’yi Bölmek ya da Tasviye, 15 YENĐ PARADĐGMA: SON KÜRT ĐSYANI OLARAK PKK, 17 Đsyan ve Terörizm Tanımları, 17 Bir Đsyan Hareketi Olarak PKK’de Değişim ve Devamlılık, 23 Đsyanın Psikolojik Boyutu, 26 PKK’NĐN ĐÇ DĐNAMĐKLERĐ, 27 Abdullah Öcalan Faktörü, 27 PKK’nin “Şahin” Kanadı, 28 PKK’nin Kurucu Kadrosu ve “Sol” Arka Planı, 279 PKK’nin Kemalizme Bakışı, 31 “Tek Adam” ve Örgütteki Gücü, 34 Irak, Đran ve Suriye’deki PKK ve Öcalan Gücü, 36 Kürtlerde “Kutsal Üçleme”: Apo, PKK, Dağ, 37 ÇÖZÜM ARACI OLARAK MÜZAKERE, 39 Güvenlik Siyasetinden Siyasi Çözüme, 39 “Diyalog”dan “Müzakere”ye Geçiş Aşaması, 40 Öcalan’ın Askeri Yetkililer ile Temasları, 42 3 MĐT’in Rölü ve Öcalan’la Görüşmenin Önemi, 48 Görüşmelerin Niteliği, 50 Sivil Siyasetin Yükümlülükleri, 53 Pratik Sonuçlar, 54 PKK’NĐN DEVLETLE ĐLĐŞKĐSĐNĐN YAKIN TARĐHĐ VE ÇIKARILACAK DERSLER, 56 Bir Güven ve Uzlaşma Arayışı Olarak Sınır Dışına Çekilmek, 56 Sınır Dışına Çekilmenin Maliyeti, 59 Sınır Dışına Çekilme ve Örgütte Bölünme, 60 PKK’nin Sınır Dışına Çekilmesinin Türkiye Devleti için Anlamı, 62 Bugünkü Durumda Geçersiz Bir Adım: Sınır Dışına Çekilme, 64 Silahlı Mücadeleye Dönüş, 66 PKK’de Yaşanan Bölünme ve Bir Đç Bütünlük Aracı Olarak Silahlı Mücadele, 67 Silahlı Mücadeleyi Kimler Đstedi?, 69 Habur, KCK Tutuklamaları ve Ağır Sonuçları, 71 ÖNÜMÜZDEKĐ SÜREÇTE KÜRT SORUNU VE PKK, 77 Yeni Anayasa, Yeni Çözüm Süreci, 77 ‘PKK Sorunu’nda Dış Boyut: Đran, Suriye ve Diğerleri, 77 Çözüm Sürecinin Aciliyeti, 79 Öcalan’ın Süreçteki Konumu, 80 Kuşak Farklılaşması ve Duygusal Kopuş, 82 ÖNERĐLER, 83 EK 1: ABDULLAH ÖCALAN’DAN YOL HARĐTASI VE EYLEM PLANI, 90 EK 2: BÖLGE BAROLARI’NIN YASA TASARISI, 95 RAPOR ĐÇĐN GÖRÜŞÜLEN KĐŞĐLER LĐSTESĐ, 96 4 KAYNAKÇA, 99 YAZAR HAKKINDA, 102 5 TESEV SUNUŞU Etyen Mahçupyan, TESEV Demokratikleşme Programı Küreselleşme ile birlikte gelen ve AB üyeliği kriterlerinde somutlaşan demokratik normlar, birçok ülke gibi Türkiye için de bir kaldıraç görevi gördü. Bu sayede toplum kendi tarihi ve devletine yeni bir gözle bakma fırsatı yakaladı ve görmezlikten gelinen, hasıraltı edilen sorunlar kaçınılmaz olarak siyaset alanının parçası haline geldi. ‘Kürt meselesi’ diye anılan, ama temelde Kürt kimliğine sahip Türkiye vatandaşlarının varoluşsal ve kültürel taleplerinin devlet tarafından reddedilmesini ifade eden sorun ise, kapsamı ve tarihsel arka planıyla demokratikleşmenin önündeki en büyük engel niteliğini taşıyor. Öyle ki bugün artık ‘Kürt meselesi’nin çözümü olmadan demokrasinin de yerleşmeyeceği kanaati yaygın kabul görüyor. TESEV Demokratikleşme Programı bu konuyu son yıllar içinde sistemli bir biçimde ele alarak kamuoyunun dikkatine sundu. Kapsamlı bir saha çalışmasının yayınlanmasının ardından gelen üç raporla siyaseten geniş bir yelpazede yer alan farklı Kürtlerin talepleri, bu taleplerin anayasal ve yasal karşılıklarının ne olabileceği ve söz konusu taleplerin toplumun diğer kesimlerince nasıl algılandığı ortaya konmaya çalışıldı. Bu sürecin Türkiye’deki siyaset alanının genişlemesi ile çakışması ise ‘çözümün’ yeni bir anayasa çerçevesinde aranmasını gündeme getirdi. Öte yandan ‘çözümün’ yasal bağlamı aşan yönlerinin bulunduğu da giderek idrak ediliyor. Çünkü geleceğin güven ilişkisi içinde kurulabilmesi, geçmişin geri gelmeyecek şekilde tarihe gömülmesini ama aynı zamanda bu geçmişin görünür kılınmasını gerektiriyor. Bu ise kimlikler arası bir karşılaşmayı ima etmekte. Dolayısıyla ‘Kürt meselesi’nin çözümü demokratik bir yöntem ve yolun bulunmasına, tarafların tüm toplumu muhatap alan bir tavır geliştirebilmelerine ve geleceği ipotek altına almayan bir siyasete razı gelmelerine muhtaç. Ne var ki devletle PKK arasında yaşanmış olan ve halen dinmeyen karşılıklı şiddet, çözüm potansiyelinin hayata geçebilmesi için önce şeffaf bir konuşma ortamının sağlanmasını, böylece çözüm yoluna geri dönüşü olmayan bir biçimde çıkılmasını gerektiriyor. Bunun anlamı, Öcalan’ı da kapsayan bir biçimde tüm PKK’lıların kademeli olarak kendilerini siyasi sürecin içinde algılamalarının sağlanmasıdır. Yeni anayasanın ve onunla bağlantılı olarak ‘Kürt meselesi’nin çözümünün eşiğinde olduğumuz bu dönem hayati nitelikte... Elinizdeki TESEV raporu, ihtiyaç duyulan konuşma için nasıl bir siyasi altyapıya ihtiyaç olduğunu irdeliyor. Konunun en yetkin gözlemcilerinden biri olan Cengiz Çandar’ın yürüttüğü çalışma, her iki tarafın kendi çoğulluğunu gözönüne alan bir biçimde, çözüm yolunun taşlarının gerçekçi bir biçimde nasıl döşenebileceğini ortaya koyuyor. Beklentimiz, sunulan bu zeminin, hem meselenin çözümüne, hem de Türkiye’deki demokratikleşme sürecine anlamlı bir katkı ve yol haritası olmasıdır… 6 ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR Kürt Sorunu ve çözüm yolları üzerinde bugüne kadar gök kubbe altında yazılmamış ve söylenmemiş hiçbir şey yok. Bu rapor çalışması için yaptığım çeşitli okumalar sırasında ve Çankaya Köşkü’nden Kandil Dağı’na uzanan geniş bir yelpazede, onlarca kişiyle günler tutan yüz yüze görüşmeler yaparken, yukarıdaki hükme bir kez daha vardım. Kürt Sorunu ile tam 40 yıldır birlikte yaşayan birisi olarak çok önceden vardığım bu hükme bir kez daha ve daha da kuvvetle vardım. Dolayısıyla, bu rapor, Kürt Sorunu’nun çözümüne ilişkin hiç kimsenin bugüne dek aklına gelmemiş hiçbir öneriyi sunmuyor. Bu rapor, “dağdan iniş” ve PKK’nin1 silahlarını sonsuza dek nasıl bırakabileceği konusu ile sınırlı tutulmuştur. Dolayısıyla, çalışmayı bu sınırlar içinde kalmaya gayret göstererek yürüttüm ve konunun Kürtlerin ulusal talepleri, kimlik hakları ve bu konularda yapılması gereken yasal düzenlemeler gibi yaşamsal değerdeki boyutlarına girmedim. TESEV’in bu konuları kapsayan çalışmaları başta olmak üzere, sorunun söz konusu boyutlarını ele alan sayısız önemli çalışma hali hazırda mevcuttur. “Dağdan Đniş – PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu’nun Şiddetten Arındırılması” başlıklı bu rapor, sorunun en can alıcı boyutu olan şiddet boyutuna ilişkindir ve Kürt Sorunu’nu ele alan diğer tüm çalışmaları tamamlayıcı niteliktedir. Önümüzdeki tarihi dönemde, Kürt Sorunu’nun şiddet boyutundan arındırılması için önemli fırsatlar sunmaktadır. Ama aynı şekilde, şiddetin tırmandırılması ve Türkiye’nin kimsenin kazançlı çıkmayacağı bir iç savaşa sürüklenmesi ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Buna ek olarak, 2011 yılının ilk aylarından başlayarak daha uzun bir süre tarihin bu dönemine damgasını vuracağı anlaşılan Arap halk ayaklanmalarının Suriye’yi de içine alarak Türkiye’nin kapılarına kadar ulaşması, Türkiye’de Kürtlerin yoğun biçimde yerleştiği ve yaşadığı bölgelerde de etkisi hissedilebilecek bir siyasi iklim oluşturmaktadır. Bu süreç içinde, içeriği şiddet, kan ve can kaybı olan bir konuyu ele almanın ne gibi bir duyarlılık taşıdığını giderek daha fazla hissettim. Sözcükler ve sıfatların bile sahiplenildiğini, karşılıklı mevzilere yerleştirilmiş olduğunu ise zaten biliyordum. Birisi için ‘özgürlük savaşçısı’ ya da ‘gerilla’, diğeri için ‘terörist’ idi. Birisi için ‘başkan’ ya da ‘kahraman’, diğeri için ‘bölücübaşı’ ya da ‘bebek katili’... ‘Uzlaşma’ ile ‘ihanet’, ‘barışma’ ile ‘teslimiyet’, ‘çözüm’ ile ‘tasfiye’ gibi kavramlar, durumuna ve taraflarına göre kolaylıkla birbiri yerine kullanılabiliyordu. Böyle bir zemin üzerinde çalışma yürütmek, hangi sonuca erişir ve ne önerirseniz önerin, “iki cami arasında bînamaz kalmak” ya da “ne Ali’ye ne Veli’ye yaranamamak” gibi bir duruma düşmeyi kaçınılmaz kılabilir ve raporu da sahip olabileceği değerden yoksun bırakabilirdi. Bu çalışmaya bunları bilerek ve göze alarak giristigimi bilmem soylemeye gerek var mı? Bu çalışmanın bir yandan akademik ölçülere uyması, diğer yandan siyasi karar alıcılar ve sorunun tarafları için bir referans değeri taşıması ve aynı zamanda da gerçekçi ve uygulanabilir olması, olağanüstü ince bir denge talep ediyordu. Bütün bunlar için, 1 PKK, Partiya Karkerên Kurdistan sözcüklerinin baş harflerinden oluşuyor. Kürdistan Đşçiler Partisi anlamına gelen örgütün ismi Kürtçe. Bir Kürt örgütü olarak ve ağırlıklı ölçüde Kürtler tarafından kurulmuş olduğundan hareketle, ismin verildiği dile uygun olarak “'Pe Ke Ke" şeklinde diye okunmasının doğru olduğu düşünülmüştür. 7 konuya ve yüz yüze görüşülen muhataplara olabildiğince duygulardan arınmış bir biçimde yaklaşmaya çalıştım. Raporun omurgasını, yüz yüze görüşmeler oluşturdu. Görüşülen kişilere eklemeler yapılabilirdi. Bu anlamda mükemmeliği yakalamış elbette değilim. Bununla birlikte, görüşülen kişilerin isimleri ve sıfatları sıralandığında, bu kişilerin böyle bir rapor için gerekli temsil niteliğine, çeşitliliğe ve rapora katkıda bulunacak niteliklere sahip oldukları da görülecektir. Raporun bu yönüyle, mükemmeliğe değilse de, yeterliliğe erişmiş olduğunu söyleyebilirim. Kendileriyle yüz yüze, birçok kez ve saatlerce görüşülen kişilerin duygularını ve görüşlerini mümkün olabilecek en büyük açıklıkla ifade edebilmelerini sağlamak ve böylece raporun içeriğini guclendirebilmek icin, aksini bizzat talep etmemeleri durumunda söylediklerinin kendilerine doğrudan atıf yapılmadan kaleme alınacağını bildirdim. Rapor kapsamında görüşülen kişiler arasında Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’ndan çeşitli bakanlara, en üst düzey bürokratlardan büyükelçilere, Kandil Dağı’ndaki PKK liderinden, örgütle aralarinda dogan kan davası dolayisiyla PKK’den kopmuş olanlara, Türkiye’de PKK çizgisine bağlı biçimde yasal siyaset alanında rol alanlardan PKK muhaliflerine ve bağımsız Kürt şahsiyetlerine uzanan onlarca kişi vardı. Türk devlet yetkilileri ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin söylediklerinden yapılan alıntılarda isimlere atıf yapmama kuralını uyguladım. Bunu, kendilerine verdiğim sözü yerine getirmenin yanı sıra, isimleri kamuoyunda gayet iyi bilinen kişileri polemiklere hedef olmaktan korumak amacıyla yaptım. Aynı prensibi, konunun hassasiyetinden ötürü Iraklı Kürt yetkililer için de uyguladım. Irak Cumhurbaşkanı’ndan, Irak Kürdistanı’nda Başbakan sıfatı taşımış olanlara uzanan görüşülenler listesindekiler de bu rapora değerli katkılarda bulundular; ancak raporda kullanılan alıntılarda isimlere gönderme yapılmadı. Rapor içinde ismine doğrudan referans verilenler, Türkiye dışında yaşayan farklı duruşlardan Türkiyeli Kürt şahsiyetler oldu. Ancak bunu yaparken, yaptığım alıntıların çeşitli dönemlerde ve çeşitli vesilelerle kamuoyu önünde paylaşılmış görüşler olmasına ve alıntının yapıldığı kişiye zarar getirmeyecek nitelikte olmasına özen gösterdim. Bu rapor için görüştüğüm insanların hepsine, bu rapora verdikleri önemden, rapora yaptıkları katkıdan ve özellikle şahsıma gösterdikleri güvenden ötürü çok teşekkür ediyorum. Cengiz Çandar Haziran 2011 8 1. METODOLOJĐ VE AMAÇ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de dahil olmak üzere hemen herkesin “Türkiye’nin bir numaralı sorunu” olarak kabul ettiği Kürt Sorunu’nun, 12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından yepyeni bir çözüm evresine girmesi de yine hemen herkesin üzerinde birleştiği bir beklenti. 12 Haziran 2011 genel seçimlerinin ardından Türkiye’nin en öncelikli konusunun “sivil, demokratik, katılımcı, insan odaklı, özgürlükçü bir anayasa” olması ve bu amaçta iktidar ve ana muhalefet partileri ile sivil toplumun çok büyük kesiminin birleşmesi, Kürt Sorunu’na çözüm çabalarının yeni anayasa yapımı ile paralel biçimde ele alınmasına yönelik yeni ve gerekli bir heyecana yol açmış durumda. Böyle bir dönemde kamuoyuna ve karar alıcılara yol gösterici bir işlev görmesini umduğumuz bu raporun amacı, Kürt Sorunu’nun en can alıcı boyutu olan, büyük acılara yol açmış, binlerce insanın kanının dökülmesine neden olmuş, can almış ve almaya devam eden şiddetin sona erdirilebilmesine ve bunun nasıl mümkün olabileceğine ilişkin olarak siyasi karar vericilere, bu konudaki kararı etkileyebilecek ve biçimlendirebilecek siyaset alanına ve kamuoyuna geçerli bir referans sağlamaktır. Kürt Sorunu’nun bu en can alıcı boyutu olan şiddetin sona erdirilmesi, dolayısıyla kanın ve can kayıplarının durması, kabaca PKK’nin silahlı güçlerinin “dağdan inmesi” ya da “indirilmesi” şeklinde ifade ediliyor. Eş anlam taşıyor görünmekle birlikte “PKK’nin silahsızlandırılması” ifadesinden kaçınmakta isabet var. Zira bu, Kürtler tarafından “PKK’nin tasfiyesi” şeklinde algılanmaktadır. “PKK’nin silahsızlandırılması” ve “PKK’nin tasfiyesi” ifadelerinin çözüm girişimlerine katkı sağlamak bir yana, zaten hayli karmaşık olan soruna çözüm girişimlerini daha da zorlaştırdığını gözlemledik. Aslında bu konuya, TESEV’in Aralık 2008 tarihli raporu “Kürt Sorunu’nun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler”de “PKK’nin Silahsızlandırılması” ara başlığı altındaki paragrafta çok kısa biçimde dikkat çekilmişti: PKK’ya karşı çeyrek asırdır verilmekte olan mücadele, Kürt Sorunu’nun askeri yöntemlerle çözümünün mümkün olmayacağını göstermiştir. Silahlı çatışmalar devam ettiği sürece, çözüm yolunda atılacak adımlar da başarısız olacaktır. Operasyonlar bir an önce durdurulmalı, PKK’nın silah bırakması için Kürt sivil toplum temsilcilerinin ve siyasi partilerinin aracılığına başvurulmalı, PKK militanlarının silahlarını bırakmasını teşvik edecek ‘af’ içermeyen bir düzenleme yapılmalı, eski PKK militanlarının toplumda yer edinebilmeleri için çalışmalar yapılmalı, hüküm giymiş PKK militanlarını kapsayan bir sicil affı çıkarılmalıdır.2 Elinizdeki bu çalışmanın içeriği de yukarıdaki kısa paragrafın çerçevesi içine girmektedir. Ancak, varılan sonuçlar, çok genel olarak yukarıdaki genelleme ile uyum göstermekle birlikte, ondan ayrılabilen özgünlüğe de sahiptir. Varılan sonuçlar, bu raporu, bir yandan Kürt Sorunu’nun çözümüne ilişkin daha önceki üç TESEV 2 Kürt Sorunun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler, (Istanbul: TESEV Yayınları, 2008), 5. 9 raporunun3 mantıki devamı haline getirmekte, diğer yandan ise içeriğinin özgünlüğü ve konunun hassasiyeti bakımından kendisinden önceki üç TESEV raporundan belli ölçülerde farklılaştırmaktadır. Bu rapor kapsamında yürütülen çalışma, raporun yayımlanmasından yaklaşık bir yıl önce başladı. Bu çalışmada iki yol izlenmiştir: Konu içeriğine ilişkin kaynak taraması ve alan çalışması. Kaynak taraması kapsamında, Türkiye dışındaki örnekler için, çoğunlukla Amerika Birleşik Devetleri’ndeki (ABD) düşünce kuruluşları tarafından etnik kökenli isyanların, iç savaşların, ayaklanmaların nasıl sona erdirildiğine ilişkin yapılmış olan çalışmalara başvurulmuştur. Bu tür çalışmaları güvenlik ve güvenlik stratejisi konularında uzmanlaşmış olan kuruluşların yapması esas alınmıştır. ABD’de özellikle 11 Eylül 2001’den sonra terör, terörizm gibi kavramlar ve ABD çıkarlarına hasım örgütlere ilişkin çalışmaların sayısında adeta bir patlama yaşanmıştır. Bu çalışmalarda isyan ile terörizm arasında fark gözetilmesi dikkat çekmektedir ve dolayısıyla, söz konusu çalışmalar, bu rapor için yararlı bir yol gösterici olmuştur. Bunlar arasında iki çalışmadan özellikle yararlanılmıştır. Bu çalışmalardan biri Amerikan Rand Corporation tarafından Deniz Piyadeleri’nin Đstihbarat Faaliyeti’ne katkı sunmak üzere hazırlanan “How Insurgencies End” 4 (Đsyanlar Nasıl Sona Erer) isimli çalışmadır. 20. Yüzyıl boyunca dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşanan 89 ayaklanma ve iç savaşın niceliksel ve niteliksel izlemesine yer veren ve çok sayıda uzmanin görev aldığı bu kapsamli calismanin metni Ben Connable ve Martin C. Libicki imzasıyla yayimlanmıştır. Yararlanılan diğer çalışma ise Amerikan Kara Harp Okulu’nun düşünce kuruluşu niteliğindeki Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ nün (Strategic Studies Institute) 2004’te yayimladigi “Insurgency and Counterinsurgency in the 21st Century: Reconceptualizing Threat and Response”5 (21. Yüzyıl’da Đsyan ve Đsyan Bastırma: Tehdit ve Tehdide Karşılık Vermeyi Yeniden Kavramsallaştırma) başlıklı rapordur. Aynı kuruluşun Ocak 2007’de yayımladığı “Rethinking Insurgency”6 (Đsyanı Yeniden Düşünmek) adlı çalışmasından da ayrica yararlanılmıştır. Raporun yazımı sırasında sık sık başvurulan Türkçe kaynaklar arasında Cengiz Kapmaz imzasıyla yayımlanan “Öcalan’ın Đmralı Günleri”7 baslikli kitap bulunmaktadır. Soz konusu yayın, Abdullah Öcalan ile yakalandığı 1999 tarihinden 2009’a kadar geçen on yıllık sürede yapilan görüşmelerin 20 bin sayfayi bulan notlarına, 5000 sayfalık Abdullah Öcalan savunmasına ve Abdullah Öcalan ile Türkiye’nin, Öcalan Türkiye’ye Karşı, No: 46221/99 davası kapsamında Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi’ne (AĐHM) karşılıklı olarak aktardıkları 1500 sayfalık 3 Kastedilen raporlar sırasıyla: Kürt Sorunun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler, (Đstanbul: TESEV Yayınları, 2008); Dilek Kurban ve Yılmaz Ensaroğlu, “Kürt Sorunu’nun Çözümüne Doğru: Anayasal ve Yasal Öneriler” (Đstanbul: TESEV Yayınları, 2010); ve Yılmaz Ensaroğlu ve Dilek Kurban “Kürtler Ne Kadar Haklı? Türkiye’nin Batısı Kürt Sorunu’na Bakıyor”, (Đstanbul: TESEV Yayınları, 2011). 4 Ben Connable ve Martin C. Libicki, How Insurgencies End, (Virginia: Rand Corporation, 2010). 5 Steven Metz ve Raymond Millen, Insurgency and Counterinsurgency in the 21st Century: Reconceptualizing Threat and Response, (Pennsylvania: Statejic Studies Institute, 2004). 6 Steven. Metz, Rethinking Insurgency, (Pennsylvania: Statejic Studies Institute, 2007). 7 Cengiz Kapmaz, Öcalan’ın Đmralı Günleri, (Đstanbul: Đthakı Yayınları,2011). 10
Description: