ebook img

Bir Ada Hikayesi 4 - Çıplak Deniz Çıplak Ada - Yaşar Kemal PDF

446 Pages·2018·1.11 MB·Turkish
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Bir Ada Hikayesi 4 - Çıplak Deniz Çıplak Ada - Yaşar Kemal

YAŞAR KEMAL ÇIPLAK DENİZ ÇIPLAK ADA Bir Ada Hikayesi 4 Yapı Kredi Yayınlan - 3708 Edebiyat -1061 Çıplak Deniz Çıplak Ada - Bir Ada Hikayesi 4 / Yaşar Kemal Kitap editörleri: Güven Turan - Tamer Erdoğan Düzelti: Filiz Özkan Kapak tasarımı: Yeşim Balaban Baskı: Bilnet Matbaacılık Biltur Basım Yayın ve Hizmet A.Ş. Yukarı Dudullu Organize Sanayi Bölgesi 1 Cadde No: 16 Ümraniye / İstanbul Sertifika No: 15690 1. baskı: İstanbul, Ekim 2012 3. baskı: İstanbul, Kasım 2012 ISBN 978-975-08-2359-6 Takım ISBN 978-975-08-0708-1 ©Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş., 2011 Sertifika No: 12334 Bütün yayın hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. Yapı Kredi Kültür Merkezi İstiklal Caddesi No. 161 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: (O 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (O 212) 293 07 23 http://www.ykykultur.com.tr e- posta: [email protected] İnternet satış adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr Karşı dağların başı ağarıyordu. Kerim kürekleri kaldırdı, dört bir yana baktı, geriye döndü: "Geç kaldık," dedi, "dal gündüz adaya giremeyiz." "Girsek ne olur, ada bizim de adamız değil mi, adada bizim de evimiz yok mu," diye şaşkın sordu Peri. "Var," dedi Kerim, "var ya, ben o adamdan korkuyorum. Adaya, konuştuğumuz gibi gizli girsek daha iyi olur." "İyi olur," dedi Peri, "ben de o adamdan korkuyorum." "Herkesler de korkar o adamdan...." "Gözleri de," dedi Peri. "Hele gözleri," dedi Kerim. "İnsanın yüreğini, gelmişini geçmişini okuyor. Hele gözleri..." "Burada kalabilseydik ne güzel olurdu." "Poyraz iyi adam, saf adam, o karıncayı bile incitmeyen bir adam." "O, Sarıkamışta, savaşta bile düşman öldürmemiştir." "Savaşlarda askerler çoğunlukla öldürdüklerini göremezlermiş." Bir süre sustular. "Gözleri, yemyeşil camdan düğme gibi," dedi Kerim, "hele gözleri." "Ona nişancı demişler, usta bir nişancıymış. Bir de gökteki kuşu ağ kanadından, daldaki arıyı da patlak gözünden vururmuş." Kerim: "Tabancayı da belinden hiç eksik etmiyor. Kim bilir ne kadar çok insan öldürmüştür." Peri: "Çok çok adam öldürmüştür o, çook adam... Kim bilir ne kadar. Gözleri de!" Kerim: "O çoktan beridir bir insan öldürmemiştir. Kanlar akıtmaya susamıştır. Biz ona iyi bir av oluruz. Bizi öldürünce rahatlar. Adanın karartısı gözüktü, bak." "Geriye dönelim." "Dönemeyiz," dedi Kerim, "Kafkasyaya gitsek bile, gidemeyiz ya, gidebilsek bile şeyh bizi orada bile buldurur da öldürtür. Ya Poyrazın canı ya da bizim canımız." Bindikleri kayık yeni boyanmış mavi bir kayıktı. Kerim kürekleri içeri almıştı. Kayık başıboş kalmış sağa sola sallanıyordu. Onlar sallandıklarının farkında bile değillerdi. Küpeşteye yapışmışlar, dalmış gitmişlerdi. "Nişancı, atıcı, attığını vuran kişi demek değilmiş. Bu nişancı denizlerdeki balık yuvalarına işaret koyup balıkların kaynaştığı yerleri bulan usta kişi demekmiş." "Nasıl bilirmiş denizin içindeki balıkların nerede olduğunu?" "Kerteriz." "Kerteriz ne demek?" Kayık bir akıntıya kapılmış, başını almış adaya doğru gidiyordu. "Adaya doğru gidiyoruz," dedi Peri. Telaşlıydı. "Bak, bak iskelenin üstünde bir çocuk karartısı var." Kerim birden kendine geldi, "Ne oldu, ne oldu," diye sordu, "nereye gidiyoruz?" "Bak, adaya yaklaştık. İskelenin üstüne bak, bir çocuk karartısı. Oraya yumulmuş, orada öylece duruyor, bekliyor." Kerim kürekleri aldı suya indirdi, bütün gücüyle çekmeye başladı. Kendini düşünceye kaptırmış, düşüncesini inip kalkan küreklerin hızına uydurmuş, gittikçe hızını artırıyordu. Ortalık da yavaşça aydınlanıyordu. Yumulmuş delicesine kayığı uçuran Kerime Peri hayranlıkla, telaşla bakıyor, terler Kerimin alnından boynuna, boynundan göğsüne akıyordu. Yüzü de kıpkırmızı olmuştu. Onunla birlikte Periyi de oturduğu yerde ter basmış, suya girmiş çıkmış gibi olmuştu. Ne oldu ne olmadı birden Kerimin koluna yapıştı: "Dur Kerim, dur," dedi, "bak ada karşımızda. Bizim adamız. Karınca Adası. Başını kaldır da bak." Kerim kürekleri sudan aldı, adaya şaşkınlıkla baktı, suç üstünde yakalanmışların korkusuyla irkildi, birden küreklere yapıştı, kayık ileriye fırladı, başı havaya kalktı. Neredeyse Peri denize düşüyordu. "Kerim nereye gidiyoruz?" Kerim adadan uzaklaşmak için çılgınca kürek çekiyor, kayık denizi yarıyor, köpürtüyordu. Bir süre böyle gittikten sonra Kerim kürekleri sudan aldı, kayık sürüklendi. Ardından da dönmeye başladı. Soluğu taşmış Kerim soluk alıp alıp veriyordu. Periyse elindeki havluyla onun terini siliyordu. Kerim, bir adaya, bir Periye baktı. Kayık daha dönüyordu. Bir şeyleri amınsar gibi oldu, küreklere baktı, terlemiş, kıpkırmızı olmuş yüzü bir tuhaf değişti, gözleri ardına kadar açıldı, kürekleri görmesiyle denize indirmesi bir oldu. Küreklere var gücüyle sarıldı, öne arkaya yatarak suları savurtuyor, kayık parçalanırcasına sarsılıyor, gıcırdıyordu. Peri Kerimin terlerini silmeyi bırakıp küpeşteye yapışmış, gerilmiş, korkudan donmuş kalmıştı. Bir süre böyle gitti. Peri gerildikçe geriliyor, dişleri birbirine geçmiş sesi çıkmıyordu.

See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.