Jules Verne 1828’de Fransa’da doğdu. Jules Verne, denizcilik geleneği olan bir ailenin çocuğuydu ve bu durum onun yazın hayatını derinden etkiledi. Küçük bir çocukken gemilerde tayfalık yapmak için evden kaçtı ama yakalanıp ailesine teslim edildi. 1847’de hukuk öğrenimi görmesi için Paris’e gönderildi. Ancak Paris’teyken tiyatroya ilgisi derinleşti. 1850’lerin sonlarında ilk oyunu yayımlandı. Babası, hukuk öğrenimini bıraktığını duyduğunda aralarında büyük bir tartışma çıktı ve harcamaları için gönderilen para kesildi. Bu durum Jules Verne’i öykülerini satarak para kazanmaya zorladı. Paris’in kütüphanelerinde jeoloji, mühendislik ve astronomi okunarak geçirilen uzun saatlerden sonra, Jules Verne ilk kitabı Balonla Beş Haftayı yayımladı. Bu romanı, Dünya’nın Merkezine Seyahat, Dünya'dan Ay'a ve Denizler Altında 20 Bin Fersah gibi romanlar izledi. Romanlarının büyük beğeni toplaması Jules Verne’i zengin bir adam yaptı. 1876’da büyük bir yat aldı ve Avrupa’nın çevresini yatıyla dolaştı. 1905’te Amiens’te öldü. Jules Verne Begümün 500 Milyonu Özgün Adı: Les Cing Cents Millions de la Begüm İthaki Yayınları - 235 Edebiyat - 198 Jules Verne Kitaplığı - 24 Yayın Koordinatörü: İthaki Redaksiyon: Volkan Yalçıntoklu Sanat Yönetmeni: İbrahim Çeşmecioğlu Sayfa Düzeni Ve Baskıya Hazırlık: İthaki 4. Baskı, Ocak, 2012, İstanbul e-Kitap:SAM Sertifika No: 13901 ISBN 975-8725-90-4 Türkçe Çeviri: Nihan Özyıldırım © İthaki, 2004, İstanbul Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz. TM İthaki Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. l.td. Şti.’nin yan kuruluşudur, Bahriye Cad. Dr. İhsan Ünlüer Sok. Ersoy Apt. A Blok No: 16/15 Kadıköy - İstanbul Tel: (0216) 348 36 97 - 449 12 83 Faks: (0216) 449 98 34 ithaki©ithaki.com.tr - www.ithaki.com.tr - www.ilknokta.com Kapak. İç Baskı: Deniz Ofset Matbaacılık Gümüşsuvu Cad. Topkapı Center, Odin İş Merkezi No: 403/2 Topkapı-İstanbul Tel: 0(212) 613 30 06 - Faks: 0(212) 613 51 97 Jules Verne Kitaplığı; Jules Verne kitaplarını yıllar önce Türkçeye kazandırmış olan A. İhsan Tokgöz'e ithaf edilmiştir. * A. İhsan Tokgöz: Türk yazar, yayıncı ve siyaset adamı. Jules Verne’in romanlarını Türkçe'ye ilk çeviren kişidir. 1890 yılında Âlem Basımevi’ni kurdu ve Edebiyat-ı Cedide akımının yayın organı olan Servet-i Fünun Dergisi’ni yayımlamaya başladı. İkinci Meşrutiyetten Birinci Dünya Savaşı sonlarına değin Yüksek Ticaret Mektebi’nde coğrafya öğretmenliği yaptı. 1919’da Avrupa’ya giderek Heyet-i Temsiliye’nin amaç ve fikirlerini batı kamuoyuna duyurmaya çalıştı. Lozan Barış Konferansı sırasında da Türk Basın Bürosunun yöneticiliğini yaptı. 1931'de Ordu milletvekili olarak girdiği TBMM’de yasama görevini ölümüne değin sürdürdü. Başlıca yapıtları: Altı Hafta Nil’de Seyahat, Avrupa’da Ne Gördüm, Tuna’dcı Bir Hafta, Tirol Cephesinde Ateş Hattında, Matbuat Hatıralarım. Jules Verne BEGÜMÜN 500 MİLYONU Çeviren: Nihan Özyıldırım 1 MR SHARP’IN GİRİŞİ “Şu İngiliz gazeteleri gerçekten iyi hazırlanmış!” dedi doktor kendi kendine, büyük deri koltuğun içine gömülürken. Doktor Sarrasin bütün hayatını, dalgın dalgın kendisiyle konuşarak geçirmişti. Elli yaşında, ince hatları olan, çelik gözlüğünün arkasında gözleri parlayan, hem ciddi hem sevimli görünen biriydi, ilk bakışta “işte iyi bir insan” dedirten adamlardandı. Sabahın bu saatinde, kılık kıyafetini görecek kimse olmadığı halde çoktan traş olmuş ve beyaz kravatını takmıştı. Brighton’daki otelin odasında, halının, mobilyaların üzerine Times, Daily Telegraph, Daily News gazeteleri yayılmıştı. Saat henüz 10'u vuruyordu ve doktor, şehri gezecek, bir hastaneyi ziyaret edecek, oteline geri dönüp Londra'nın başlıca gazetelerinde, iki gün önce Uluslararası Büyük Hijyen Kurultayına sunmuş olduğu, “kan yuvarlarının sayımı” hakkındaki bir tebliğin raporunu harfiyen okuyacak zamanı bulmuştu. Doktorun önünde, beyaz örtüyle kaplı bir tepsinin üzerinde iyi pişmiş bir pirzola, dumanı tüten bir fincan çay ve İngiliz aşçıların, kendilerine özel, küçük ekmekler sağlayan fırıncılar sayesinde hazırlayabildikleri şu nefis, tereyağlı kızarmış ekmeklerden birkaç dilim vardı. “Evet,” diye tekrarladı, “Birleşik Krallık’ın gazeteleri gerçekten çok iyi, aksi söylenemez!... Başkan yardımcısının konuşması Napolili doktor Cicogna’nın verdiği cevaplar, tebliğimin açıklamaları her şeyden söz edilmiş, fotoğraf kullanılmış. “‘Söz şimdi Douai’den doktor Sarrasin’de. Sayın üye Fransızca konuşuyor. ‘Sözlerime başlarken bu özgürlüğü kullanmamı dinleyicilerim bağışlayacaklardır; hiç kuşku yok ki benim dilimi, onların dilini konuşmamdan daha iyi anlarlar’ diyor.” “Küçük puntoyla beş sütun!... Times ve Telegraph’ın haberlerinden hangisinin daha iyi olduğunu bilemiyorum... ancak bir haber bundan daha açık ve kesin bir şekilde ifade edilemez!” Teşrifatçı -ki böyle baştan ayağa siyahlara bürünmüş birisine bunun dışında bir ünvan yakıştırmaya cüret edilemez- kapıyı vurup “mösyö’nün ziyaretçi kabul edecek durumda olup olmadığını sorduğunda, doktor Sarrasin işte bu düşünceler içindeydi. “Mösyü” İngilizlerin, ayrım gözetmeksizin her Fransız için kullanmaya kendilerini mecbur hissettikleri genel bir hitap şeklidir, aynı şekilde, bir kalyanı “signor”, bir Almanı “herr” sıfatıyla tanımlamadıkları takdirde bütün medeni kurallara aykırı davranmış olacaklarını zannederler. Bu rutin alışkanlık itiraz kabul etmez biçimde, ilk ağızda insanların milliyetini belirtmeye yarar. Doktor Sarrasin kendisine sunulan kartı aldı. Hiç kimseyi tanımadığı bir ülkede bir ziyaret talebi aldığı için oldukça şaşırmış olan doktor Sarrasin’in, küçük kağıdın üzerindeki şu yazıları okuyunca şaşkınlığı bir kat daha arttı. “Mr. SHARP, solicitor, 93, Southampton row, LONDON” ‘Solicitor’un dava vekilinin İngiltere’deki karşılığı, daha doğrusu, noter, dava vekili ve avukat arasında aracılık eden bir tür yasa adamı olduğunu biliyordu. “Bu Mr. Sharp’la benim ne işim olabilir?” diye sordu kendi kendine. “Farkında olmadan kötü bir şey mi yaptım acaba?..” “Bunun bana geldiğinden emin misiniz?” diye sordu. “Oh! Evet mösyö.” “İyi! İçeri alın.” Teşrifatçı, doktorun ilk görüşte büyük “kurukafalar” ailesine dahil ettiği genç bir adamı içeri aldı. İnce, daha doğrusu kuru dudakları, uzun beyaz dişleri, parşömenleşmiş bir derinin altındaki neredeyse çıplak şakak çukurları, mumya rengi teni ve burgu gibi delici bakışlara sahip küçük gri gözleri bu nitelendirmenin itiraz kabul etmez delillerini veriyordu. İskeleti, topuklarından başına kadar uzanan iri kareli bir paltonun altında kayboluyor, cilalı deriden bir yolculuk çantasının sapını tutuyordu. İçeri girerek hızla doktoru selamladı, çantasını ve şapkasını yere bıraktıktan sonra izin almadan oturdu ve şöyle dedi: “William Henry Sharp Junior; Billows, Green, Sharp & Co. Ticaret Evi ortaklarından. Doktor Sarrasin’le mi müşerref oluyorum?” “Evet mösyö.” “Erançoi’s Sarrasin?” “Evet bu benim adım.” “Douai’den?” “İkametgahım Douai’de.” “Babanızın adı Isidore Sarrasin mi?” “Kesinlikle.” “O halde Isıdar Sarrasin olarak kaydedebiliriz!” “Kesinlikle.” Mr. Sharp cebinden bir not defteri çıkarıp baktı ve devam etti: “Isidore Sarrasin ,1857’de Paris’te, VII. bölge, Taranne Sokağı numara 54’te, şimdi yıkılmış olan Ecoles binasında öldü.” Gerçekten de, dedi giderek daha da şaşıran doktor. “Ama bana açıklar mısınız lütfen?..” “Annesinin adı Julie Langevol’du,” diye devam etti Mr. Sharp sakince. Bar-le- Duc’ün yerlisiydi, Benedict Langevol’un kızı olup, adı geçen şehrin belediye kayıtlarının bildirdiği gibi Loriol çıkmazında otururken 1812’de öldü... Bu kayıtlar çok değerli bilgiler içeriyor mösyö, çok değerli!... Hımm!... Hımmm!... Ve 36. birlikte borazan başı olan Jean-Jacques Langevol’un kız kardeşi... Soy kütüğü hakkındaki bu derin bilgi karşısında büyülenmiş olan doktor Sarrasin şöyle dedi: “Size itiraf ederim ki ailemle ilgili birçok şeyi benden daha iyi biliyorsunuz. Büyükannemin ailesinin Langevol adını taşıdığı doğru ama bu, benim ona dair sahip olabildiğim tek bilgi.” “1799’da evlendiği büyükbabanız Jean Sarrasin ile birlikte 1807’ye doğru Bar-le-Duc şehrinden ayrıldı. İkisi birlikte, yerleşmek ve tenekecilik yapmak üzere Melun’a gittiler ve Sarrasin’in karısı Julie Langevol’un öldüğü tarih olan 1811’e kadar orada kaldılar. Bu evlilikten geriye tek bir çocuk kaldı, babanız Isidore Sarrasin. Bu tarihten sonra ip kopuyor, ta ki bu kişinin Paris’te ölümüne kadar.” “Ben bu ipi yeniden bağlayabilirim,” dedi doktor, verilen bilgilerin kesinliğiyle kendinden geçmiş bir halde. Büyük babam, tıp mesleğine yönelen oğlunun eğitimi için Paris’e
Description: