ebook img

azerbaycan'daki latin alfabesi tartışmalarına türkiye'deki azerbaycan matbuatının bakışı PDF

23 Pages·2010·0.39 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview azerbaycan'daki latin alfabesi tartışmalarına türkiye'deki azerbaycan matbuatının bakışı

The View Of Azerbaijani Press In Turkey Over The Dispute Of Latin Alphabet In Azerbaijan (1923-1930) Cem KARAKILIÇ Oğuzhan AYDIN ÖZ ABSTRACT 27 Nisan 1920 tarihinde Rusya tarafından işgal Occupied by Russia on April 27, 1920, th edilen Azerbaycan, kısa bir süre içerisinde Azerbaijan began to be Russified systematically gerçekleştirilen siyasi, iktisadi ve kültürel trough political, economical and cultural policies in politikalarla sistematik bir biçimde Ruslaştırılmaya a very short time. ‚The practice of Latin alphabet‛ çalışılmıştır. Rusçaya bütün Sovyetler Birliği was the first stage of the policies over giving an coğrafyasında kullanılan genel bir dil hüviyetini identity to Russian of a general language used kazandırmak, tek bir dil ve tek bir kültür etrafında within the geography of all Soviets Unions and yeni bir ‚Sovyet milleti‛ vücuda getirmek creating a new ‚Soviet nation‛ depending on an hususundaki bu politikaların ilk merhalesini ‚Latin only language and only culture. alfabesinin tatbiki‛ oluşturmuştur. The current study aimed at revealing how the Bu makale, Azerbaycan’da Latin alfabesinin process of the practice of Latin alphabet in tatbik sürecinin -Yeni Kafkasya ve Azeri Türk Azerbaijan was evaluated, within the perspective of Mecmuaları çerçevesinde- Türkiye’de yaşayan the journals of Yeni Kafkasya and Azeri Türk, by Sovyet karşıtı Azerbaycan muhacirleri tarafından the anti- Soviet Azerbaijani immigrants living in nasıl değerlendirildiğini ortaya koymaya Turkey. çalışmaktadır. Key Words: Azerbaijan, Soviet Russia, Latin Anahtar Sözcükler: Azerbaycan, Sovyet Rusya, alphabet, the Journal of Yeni Kafkasya and Azeri Latin alfabesi, Yeni Kafkasya Mecmuası ve Azeri Türk, Cultural imperialism Türk Mecmuası, Kültür emperyalizmi. Azerbaycan’da Alfabe Meselesi Duygu ve düşüncelerin kağıt üzerinde belirli işaretler ile ifadesi anlamına gelen yazı, insanların bilgi aktarmak için yapmış oldukları girişimlerin sonucunda doğmuş; insanoğlu yaratılışından günümüze kadar geçen dönem içerisinde birbirinden farklı ve bir çoğu günümüzde bile deşifre edilmemiş çeşitli alfabeler kullanmıştır. İlkel bir  Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü.  Gazi Üniversitesi, Türk Dili Bölümü. 1 Mertol Tulum, ‚Alfabe ve Eski Alfabemiz Üzerine‛, Dil ve Alfabe Üzerine Görüşler, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara 1991, s.22-27.  anlaşma metodu olan resimlerden kelime yazısına, kelime yazısının geliştirilmesiyle hece yazısına, nihayet hecenin kurucu sesi olan ünlülerin ayrı ayrı sembollerle gösterilmesi ve her yalın sembolün ayrı bir sesi karşılaması neticesinde alfabe yazısına ulaşılmıştır. Bu durum, insanlığın söylenenleri ve düşünceleri aktarmayı sağlayacak bir kayıt arama yolunda sürekli bir arayış ve gayret içinde olduğunu göstermektedir.1 Dili kalıcı bir hale getirmeye yarayan alfabe M.Ö. V. yüzyıldan itibaren Türkler arasında da kullanılmaya başlanmıştır. Tarih sahnesine çıktıkları ilk devirlerden başlayarak günümüze kadar süren siyasi ve sosyal hayatlarında çeşitli alfabeler kullanan Türkler; devlet kurdukları coğrafya, bu coğrafyaya ait olan siyasi, sosyal, kültürel şartlar ile bağlı bulundukları dil ve medeniyet alanlarının gereklerine uygun olarak Uygur, Mani, Brahmi, Süryani, Arap, Ermeni, İbrani, Got, Slav ve Latin alfabesi gibi çeşitli yazı sistemlerini benimsemişler; bu alfabeler vasıtasıyla kültür tarihimize ait binlerce eser vücuda getirmişlerdir. Ancak Türkler tarafından kullanılan bu alfabeler içinde yaygınlık ve süreklilik bakımından en önemlileri Orhun, Uygur, Arap, Latin ve Kiril alfabeleri olmuş, diğerleri ise devamlılığını kaybederek belirli zümreler tarafından belirli sınırlar içinde kullanılan alfabeler olarak kalmışlardır.2 Türklerin kullandığı alfabeler içinde en uzun ömürlüsü ise Arap alfabesi olmuştur.3 X. yüzyılda İslamiyet’in Türkler arasında toplu olarak kabul edilişinden sonra İslam kültür ve medeniyetinin tesiri altına giren Türkler, Arap alfabesini kullanmaya başlamış, daha sonraki süreçte Orta Asya devletlerinden Büyük Selçuklu’ya, Anadolu Selçuklu ve beyliklerden Osmanlı Devletine kadar geniş bir coğrafyada Türk yazı dillerinin ortak alfabesi konumuna gelmiştir.4 Arap alfabesinin en parlak dönemi Osmanlı Devleti zamanında olmuş, Osmanlı Türklüğü bir çok toplumda görülen din ile yazı arasındaki ilişkiyi daha da ileri götürerek, ilahi bir değer taşıyan Kur’an yazısına kutsallık izafe etmekle kalmamış, zirveye taşıdığı ve rik’a, divanî gibi türlerini icat ettiği hat sanatını çeşitli yapı ve eserler üzerine dahi nakşederek ölümsüzleştirmiştir.5 Ancak zamanla Arap dilinin ses yapısı ile Türk dilinin ses yapısı arasındaki sistem ayrılığından kaynaklanan uyuşmazlık nedeniyle, Türk dili Arap alfabesine ayak uyduramamış ve imlanın klasikleştiği devirden başlayarak gittikçe griftleşen ve çözüm bekleyen bir imla sorunu ortaya çıkmıştır.6 Bu karışık ve çözümü oldukça gecikmiş olan imla problemi, zaten düşük olan okuma yazma oranının git gide daha vahim boyutlara tırmanmasına ve Batı dünyasının karşısına bilim ve teknikte zayıf kalmış bir Türk 2 Zeynep Korkmaz, ‚Türk Dili ve Arap Alfabesi‛, Dil ve Alfabe Üzerine Görüşler, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara 1991, s.11-12; Cevat Hey’et, ‚Türklerde Alfabe Meselesi‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:39, S:276, Kasım-Aralık 1990, s.13-17. 3 Hasan Eren, ‚Türk Dilinin Kurucusu ve Kurtarıcısı Atatürk‛, Türk Dili Dergisi, C:2, S:467, Kasım 1990, s.242. 4 Şakir Ülkütaşır, Atatürk ve Harf Devrimi, Yeni Gün Haber Ajansı yayınları, İstanbul 1990, s.14- 15; Korkmaz, a.g.m., s.11. 5 Hatice Şirin, ‚Türklerde Alfabe ve Kimlik‛, Türkler, C:13, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.740-751. 6 Korkmaz, A.g.m., s.18.  toplumunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu tablonun netlik kazandığı XIX. yüzyılda, Türk aydınları gecikmişte olsa Arap alfabesinin yetersizliğini ifade etmeye başlamışlardır.7 Ülkemizde ise Türkçe kelimeleri yazmaya elverişli olmayan Arap alfabesinin eksiklikleri Tanzimatla birlikte ciddi olarak dile getirilmeye başlanmıştır. Bu mesele hakkında fikirlerini beyan eden ilk kişi Münif Paşa olmuş, kurucusu olduğu Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de verdiği bir konferansta alfabe konusunu ele alarak Arap harflerine yeni bir şekil verilmek suretiyle ıslahı yoluna gidilmesinin zorunluluğunu ve yazılış ile okunuşların kolaylaştırılması konusunda çeşitli çalışmalar yapılması gerektiğini savunmuştur. Sonraki dönemlerde ise Ali Suavi, Şinasi, Meşrutiyetle birlikte de İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Abdullah Cevdet, Kılıçzade Hakkı, Hüseyin Cahit Yalçın hatta Enver Paşa bile Arap alfabesinin yetersizliği hususundaki fikirlerini dile getirmeye çalışmışlardır.8 İlk zamanlar Arapça ve Farsça kelimelerin yazımında herhangi bir sorun görmeyip Türkçe kelimeleri aslına uygun bir şekilde yazmak için tedbirler önerilirken Batı toplumlarıyla olan yakınlaşmanın artmasıyla mesele daha değişik şekillerde ele alınmaya başlanmıştır. Bunlar arasında harekeler kullanılmasıyla Türkçe kelimelerin doğru okunup yazılacağını savunanların yanında bazı ünsüzleri karşılayan harflere özel işaretler koyarak meselenin çözüleceğini ileri sürenler de olmuş, uygulamalardan gerekli sonuçların alınamaması üzerine Latin kökenli bir harf sisteminin getirilmesi bile düşünülmüştür.9 XIX. yüzyıl, Türkçe kelimeleri yazmaya elverişli olmayan Arap kökenli Türk alfabesinin aksaklıklarının sadece Osmanlı Türklüğünde değil, Çarlık Rusya’sının diktatörlüğü altında ezilen Orta Asya Türkleri arasında da tartışılmaya başlandığı bir dönem olmuştur. 1707’de Petro’nun Moskova’da matbaayı kurmasından yirmi yıl sonra İstanbul’da, yetmiş üç yıl sonra da Kazan’da kurulan matbaa, Türklüğün din dogmasından kurtulmasının en önemli araçlarından biri olmuş, bu durum Türk dünyasının batısında yer alan İstanbul-Kazan ekseninde matbaa teknolojisinin yaygınlaşması ile gazete ve dergiler kanalıyla farklı fikirlerin dile getirildiği bir ortam hazırlanması imkanını sağlamıştır. Alfabe tartışmalarına sahne olan bölgelerin en önemlilerinden biri şüphesiz Azerbaycan olmuştur.10 Azerbaycan’da alfabe tartışmalarının mazisi oldukça eskiye dayanmaktadır. İslamiyet’in kabul edilmesiyle birlikte Arap alfabesini kullanmaya başlayan Azerbaycan Türkleri, zamanla bu alfabenin Türkçenin yapısına uymadığını görmüşler ve XIX. yüzyılda eğitim ve öğretimin yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte Arap harflerinin Türk çocuklarına öğretilmesinin pek çetin olduğunu tecrübe etmişlerdir. Yine XIX. yüzyıldan itibaren Türkiye’de olduğu gibi Azerbaycan’da da gazeteciliğe başlanılmış, Arap harfleri 7 Şirin, A.g.m., s.747. 8 Sami Özerdim, Yazı Devriminin Öyküsü, Yeni Gün Haber Ajansı yayınları, İstanbul 1998, s.9-11. 9 Hamza Zülfikar, ‚Arap Harflerinden Yeni Türk Harflerine‛, Dil ve Alfabe Üzerine Görüşler, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara 1991, s.29-39. 10 Şirin, A.g.m., s.747.  ile gazete hazırlamanın zorluklarının yanında medeni dünyaya açılmanın önündeki en büyük engelin Arap harfleri olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine ikiye bölünen Azerbaycan aydınlarının bir kısmı Arap harflerinin ıslah edilerek Türk diline tatbik edilmesini savunurken, diğer kısmı bu harflerin tamamen atılıp yerine Latin alfabesinin getirilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir.11 Latin alfabesinin en hararetli savunucularından birisi Azerbaycan’ın ünlü dramaturgu ve şairi Mirza Fethali Ahundzade olmuştur.12 1857 yılında Türkçe kelimelerin doğru okunabilmesi için Arap alfabesinin ıslah edilmesini savunan Ahundzade, 1863 tarihinde Tiflis’ten İstanbul’a gelerek ‚Harflerin Islahı‛ tasarısını sadrazam Keçecizade Fuat Paşa ile görüşmüştür. Ahundzade’nin hazırlamış olduğu tasarı Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de görüşülerek Arap alfabesinin gerçekten Türkçeye uygun olmadığına ve ıslaha muhtaç olduğuna oy birliği ile karar verilmiştir. Ancak kısa bir süre sonra bu düzenlemeyi kabul etmenin olanaksız olduğu ileri sürülerek tasarının uygulanmasından vazgeçilmiş, yapmış olduğu çalışmaların karşılığı olarak da kendisine taktirname ve Mecidiye Nişanının verilmesi uygun görülmüştür.13 Türkiye’den eli boş dönen Mirza Fethali, bundan sonra Arap 11 Bilal Şimşir, Azerbaycan’da Türk Alfabesi Tarihçe, T.T.K. Yayınları, Ankara 1991, s.1-12. 12 Mirza Fethali Ahundzade (1812-1878): Azerbaycan dıramasının banisi, mütefekkir, edip, yazar, dilci ve maarifçi olan Mirza Fethali Ahundzade, 1812 yılında Azerbaycan’ın Şeki şehrinde dünyaya geldi. Babası Tebriz civarından Muhammet Taki’dir. Güney Azerbaycan’da medrese tahsiline başlamış, 1884 yılında doğu illeri mütercimi olarak devlet hizmetine alınmıştır. Modern Azerbaycan edebiyatının kurucusu sayılmaktadır. Bu edebiyatın halk dili üzerinde yükselmesini sağlayan Mirza Fethali aynı zamanda İslam dünyasındaki ilk tiyatro yazarıdır. Azerbaycan’da demokratik düşüncelerin ve modern edebiyat anlayışının yerleşmesinde de önemli katkıları olan yazarın ‚Molla İbrahim Halil Kimyager‛, ‚Mösyö Jordan‛, ‚Lenkeran Veziri‛, ‚Kuldurbasan‛, ‚Hacı Kara‛, ‚Müdafaa Vekilleri‛, ‚Aldanmış Kevakip‛, ‚Hikayeti Yusuf Şah‛, ‚Kemal-üd Dövle Mektupları‛ adlı eserleri bulunmaktadır. Bkz. Hüseyin Baykara, Azerbaycan’da Yenileşme Hareketleri 19. Yüzyıl, Türk Kültürünün Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1966, s.148-153. 13 Mirza Fethali Ahundzade Arap alfabesinin üzerinde ısrarla duruşunun sebeplerini ve projeleri karşısında İslam devletlerinin ilgisiz tutumlarını kaleme aldığı hal tercümesinde şu şekilde dile getirmiştir: ‚Eğer Müslüman milletinin alfabesi, syllabigue olmayıp da alphabetigue olsaydı ve bu çeşit yazılarda olduğu gibi kelimeler soldan sağa yazılmış olsaydı, hiç şüphesiz, İslam milleti terakkî ve medeniyet sahasında Avrupa kavimlerinden daha ileride olacaktı. Zira medeniyet tohumu ilk önce Müslüman topraklarında kök salmıştır. Fakat Müslüman syllabigue yazısının güçlüğü yüzünden ilim ve maarif bu milletin bütün sınıfları arasında yayılamamış ve Müslüman topraklarındaki medeniyet tohumu çürüyerek ziyan olmuştur. Halbuki aynı medeniyet tohumu alphabetigue yazsının kolaylığı sayesinde Avrupa topraklarında mahsul vermeye başlamıştır. Bin defa yazıklar olsun ki, İslam milletinin önderleri alfabenin ıslahı lüzumunu kavrayamıyor ve güneş gibi aşikar olan bu hakikati göremiyor. Alfabe ıslahına nazaran, fer’i tedbirler sayılması gereken: Tanzimat-ı Cedide, yeni yolların inşası, buharlı gemilerin tedariki, telgraf hatlarının çekilmesi modern silahlar temini ve sair bu gibi işleri yazı reformuna tercih ediyorlar. Gerçekten insanın böyle bir millet arasında dünyaya gelip de hakikati gördüğü, bildiği halde cahil vatandaşlara anlatamaması ve kalbi hasretle dolu olarak ölüp gitmesi büyük bir bedbahtlıktır. Vatana karşı derin aşkım beni çok tedbirlere başvurmaya sevk etti. Fakat, gayretlerim hiçbir netice vermedi. Çünkü bu asırda halden anlayan kimseye rastlayamadım. Türk ve İran büyükleri Çin halkı gibi uykuya  alfabesini büsbütün bırakarak Latin alfabesine yönelmiş, Latin harfleri temeline dayanan yeni bir Türk alfabesi hazırlamıştır. Bu projeyi de Osmanlı sadrazamı Âli Paşaya yollayan Mirza Fethali bu girişiminden de olumlu bir sonuç alamamıştır.14 Mirza Fethali Ahundzade’nin çalışmalarına rağmen Azerbaycan muhitinde Latin harflerinin tatbiki bir türlü gerçekleştirilememiş, bundan sonraki yıllarda ise Azerbaycan’ın içinde bulunduğu siyasi ve sosyal gelişmeler Latin alfabesi meselesinin kısa süre de olsa unutulmasına neden olmuştur.15 1870’li yılların sonlarına doğru Çarlık Rusya’sı Türklerinde başlayan kültürel hareketlenmeler neticesinde ortaya çıkan millî uyanış 1905 ihtilalinden sonra başlayan hürriyet ortamı içerisinde Azerbaycan aydınlarının millî ve medenî inkişafı gerçekleştirecek cemiyetler tesis etmesine ve bu vasıta ile demokratik esaslara dayalı bağımsız bir devlet kurmasına yol açmış, 1917 yılında meydana gelen Bolşevik İhtilali ise bağımsızlık fikrinin giderek güçlenmesine neden olmuştur.16 Ülkedeki otorite boşluğunu gören ve bu durumu kendileri için tehlikeli sayan Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan Rusya’dan ayrılarak Mavera-i Kafkas Hükümeti adıyla federatif bir devlet tesis etmişlerdir.17 Ancak federasyon içindeki gurupların farklı çıkarlara sahip olması ittifakın kısa sürede dağılıp parçalanmasıyla sonuçlanmıştır. Gelişmeler üzerine harekete geçen Mehmet Emin Resulzade18 ve arkadaşları 28 Mayıs 1918 tarihinde Azerbaycan’ın dalmış bulunuyorlardı. Gençliğim gitti ve vücudum zayıf düşmeye başladı. Hayatımın gençlik çağı da zevk ve sefasız geçti. Denizleri aşarak Rum’a gittim ve tanzim ettiğim yeni alfabeyi oradaki devlet erkanına gösterdim. Efsun, bin efsun ki, ne İran’da ne de Osmanlı’da İslam halkının başçıları halkın ilerlemesi hatırı için İslam alfabesini değiştirmeyi düşünmüyorlardı.‛ Bkz. Ahmet Karaca, ‚Büyük Türkçü Mirza Fethali Ahundzade‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:32, S:244, Ankara 1983, s.28-41. 14 Fevziye Abdullah Tansel, ‚Arap Harflerinin Islahı ve Değiştirilmesi Hakkında İlk Teşebbüsler ve Neticeleri‛, Belleten, C:XVII, Ankara 1953, s.223-249; Hasan Eren, ‚Dilde Birlik, Yazıda Birlik‛, Dil ve Alfabe Üzerine Görüşler, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara 1991, s.3-10; Ülkütaşır, A.g.e., 17-19. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. H. Mehemmetzade, Mirza Fethali Ahundzade Eserleri, Bakü 1962; Agah Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK Yayınları, Ankara 1972. 15 Şirin, A.g.m., s.747. 16 Mehmet Emin Resulzade, Bir Türk Milliyetçisinin Stalin’le İhtilal Hatıraları, Haz. Sebahattin Şimşir, Turan Kültür Vakfı Yayınları, İstanbul 1997, s.12-13. 17 Cemil Hasanlı, Azerbaycan Tarihi 1918-1920, Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, Ankara 1998, s.75. 18 Mehmet Emin Resulzade (1884-1955): 31 Ocak 1884 yılında Bakü’de doğdu. Babası Hacı Ali Bekir, annesi ise Ziynet Hanımdır. İlk tahsilinin ardından kaydolduğu Bakü Teknik Okulunu yarıda bırakarak matbuat hayatına atılmıştır. Hayat, Füyüzat, İrşad ve Terakkî gibi gazete ve dergilerde çalışmıştır. 1905 ve 1908 yılları arasında bizzat Tekamül ve Yoldaş Gazetelerini çıkarmış, 1908’lerde İran’da baş gösteren meşrutiyet hareketlerine katılarak İran-ı Nev adlı günlük bir gazete neşretmiştir. 1911’de İran’ı terk etmek zorunda kalarak Türkiye’ye gelmiş ve Türk Yurdu dergisinde çeşitli yazılar kaleme almıştır. 1917 tarihinde Millî Azerbaycan Müsavat Halk Partisi genel başkanlığına seçilmiş, aynı yıl Bakü’de toplanan Kafkas İslam Kongresi’nde ve Moskova’da yapılan Rusya Müslümanlarının Kongresinde Kafkasya’nın ve  bağımsızlığını ilan ederek binlerce yıllık Türk tarihinde demokratik esaslara dayanan ilk Türk devletini tesis etmişlerdir.19 Fakat bu mesut dönem 23 ay kadar sürmüş, 27 Nisan 1920 tarihinde Kızıl Ordu tarafından istila edilen Azerbaycan, 1991 yılına kadar devam edecek olan esaret hayatına başlamıştır.20 İstilalın ardından kısa süre içinde emsali görülmemiş bir katliama girişen Ruslar, ülke dahilinde kendileri için tehlikeli olarak addettikleri bütün unsurları ortadan kaldırmaya çalışıp muntazam bir plan ve program çerçevesinde zengin bir medeniyet mirasına ve kültür geleneğine sahip olan Azerbaycan’ı yok etmeye başlamışlardır. Yaşanan gelişmeler üzerine Azerbaycan aydınlarının ülkeyi terk etmekten başka çaresi kalmamış, bu zulme dayanamayanlar başta Türkiye ve İran olmak üzere komşu ülkelere kaçmaya başlamışlardır.21 Azerbaycan’ın Rusya’dan ayrılmasını ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin teşkilini savunmuştur. 28 Mayıs 1918’de Millî Azerbaycan Şurası Başkanı sıfatıyla Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir. 27 Nisan 1920’de Rusların Azerbaycan’ı işgali üzerine yakalanarak Bakü Çeka hapishanesine atılmıştır. Ancak Stalin’in müdahalesiyle Moskova’ya götürülerek göz altına alınmıştır. 1922 yılında Moskova’dan kaçıp Türkiye’ye geldikten sonra çeşitli kitap ve gazeteler yoluyla yayın alanındaki faaliyetlere devam etmiştir. Diplomatik bazı sebepler neticesinde 1931 yılında İstanbul’u terk ederek Avrupa’ya intikal etmiş, Varşova’ya yerleşerek 1932-1934 yılları arasında İstiklal, Kurtuluş, Promete gibi dergi ve gazetelerde yazılar yazmıştır. Polonya’nın istilası üzerine önce Bükreş ardından da Almanya’ya geçen Resulzade, 1947’de Türkiye’ye gelerek öldüğü tarih olan 1955 yılına kadar burada yaşamıştır. Resulzade’nin Türk tarihi ve edebiyatı konusunda sayısız makale ve bir çok kitabı bulunmaktadır. Bkz. ‚Mehmet Emin Resulzade‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:33, S:247, Ankara 1994, s.4-5; ‚Mehmet Emin Resulzade’nin Hal Tercümesi‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:40, S:282, Ankara 1991, s.6-7; Feyzi Aküzüm, ‚Mehmet Emin Resulzade ve Çeşitli Cepheleriyle Azerbaycan İstiklal Davası‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:40, S:282, Ankara 1991, s.56-66; Süleyman Büyükdağ, ‚Mehmet Emin Resulzade’nin Kişiliği‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:28, S:229, Ankara 1979, s.44-50; Rıza Akdemir, ‚Azerbaycan’ın Büyük Mücadele Adamı Mehmet Emin Resulzade‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:33, S:247, Ankara 1994, s.52-55; İsmail Aka, ‚1920-1930 Yılları Arasında Azerbaycanlıların Yurt Dışındaki Kültürel Faaliyetleri‛, Azerbaycan Birinci Uluslar arası Sempozyumu Bildirileri, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2002, s.57-59. 19 Sebahattin Şimşir, Azerbaycanlıların Türkiye’deki Siyasi ve Kültürel Faaliyetleri, Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, Ankara 2000, s.29; Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan Problemi, Çev. Perihan Mete-Sebahattin Şimşir, Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, Ankara 1995, s.20; Mirza Bala Mehmetzade, Milli Azerbaycan Hareketi, Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, Ankara 1991, s.89; Feyzi Aküzüm, ‚Milli Azerbaycan Devletinin Kuruluşu ve 27 Nisan‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:22, S:.206, Ankara 1973, s.15-17. 20 Tadeusz Swietochowski, Müslüman Cemaatten Ulusal Kimliğe Rus Azerbaycan’ı, Çev. Nuray Mert, Bağlam Yayınları, İstanbul 1988, s.232-236; Mehmet Emin Resulzade, Asrımızın Siyavuşu, Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, Ankara 1989, s.56-57; Cemil Hasanlı, ‚Azerbaycan Milli Demokratik Cumhuriyeti‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:45, S:309, Ankara 1996, s.28-34. 21 Musa Gasımov, ‚Azerbaycan Cumhuriyeti‛, Türkler, C:19, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.133; Mirza Bala, ‚Umumi Hapisler‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:2, S:15, 27 Nisan 1341, s.11; ‚Azerbaycan’ın Büyük Matemi‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:1, S:15, 27 Nisan 1340, s.1-2; Swietochowski, A.g.e., s.243-245.  Bu şahıslar arasından en çok dikkati çeken şüphesiz Mehmet Emin Resulzade olmuş, 1922 yılında esaret altında bulunduğu Moskova’dan kaçarak Avrupa yoluyla İstanbul’a gelmiştir. Resulzade’nin İstanbul’a gelmesiyle birlikte başsız, intizamsız ve perişan bir durum arz eden muhaceret daha disiplinli bir hale getirilmiş, fikir ve zihinlerin bir araya getirilip birleştirilmesi ve terbiye edilmesiyle de Türkiye’deki Azerbaycan muhacirleri büyük bir siyasi ve kültürel güç haline gelmişlerdir.22 Türkiye’de bulunan Azerbaycanlı muhacirlerin önemli bir güç haline gelip matbuat alanında da faaliyetlere giriştiği bu dönem aynı zamanda Mirza Fethali Ahundzade’nin yolundan giden bir gurup gencin Mayıs 1922’de Bakü’de tesis etmiş oldukları ‚Yeni Türk Elifba Komitesi‛nin de çalışmalara başladığı bir dönem olmuştur. Kısa bir süre içinde Latin kökenli yeni Türk alfabesini hazırlayan bu komite, fikirlerinin terviç edilebilmesi için 22 Eylül 1922 tarihinde aynı zamanda Türk tarihinin ilk Latin harfli gazetesi olan ‚Yeni Yol Gazetesi‛ni23 neşretmeye başlamışlardır. Türk dilini yalnız Arap harflerinden kurtarmayı değil yabancı kelimelerden de arındırmayı (özellikle Arapça ve Farsça) hedefleyen Yeni Yol Gazetesi, Türk medeni inkişafının önündeki bu en büyük engeli yok etmek için özellikle ülkedeki muallimlerin desteğinin alınmasını gerekli görmüştür. Başlangıçta cılız bir hareket hüviyetine sahip olan Latin alfabesi fikri, kısa zamanda taraftar bulup Azerbaycan sınırları dışında da yayılmaya başlayınca Azerbaycan Sovyet Hükümeti tarafından da destek görmeye başlamıştır.24 Sovyet Hükümeti Latin alfabesinin kabulünü Türk dili ve imlasını daha mükemmel, daha sağlam ve daha salim bir şekilde tespit edeceği için değil, bu değişiklikle birlikte telaffuz farklarını daha sarih daha kat’i göze çarptırarak, güya lehçeler arasındaki farkların ayrı ayrı diller olduğunu ispat edeceği için desteklemiştir. Ayrıca kabul edilecek Latin alfabesi arasına atılacak ayrılıklar da istenilen esaslı ayrılığı temin için bir vasıta olacaktır. Böylece suni bir şekilde yaratılan şartlar neticesinde Rus dili, Türkçenin yerini işgal etmeye başlayarak, bütün Sovyetler Birliğine şamil, genel bir dil hüviyetini kazanacak, neticede Lenin tarafından uygulamaya konulan ‚milletleri kaynaştırmak suretiyle tek bir dil ve tek bir kültür etrafında yeni bir Sovyet milleti‛ vücuda getirmek fikri gerçekleştirilmiş olacaktır.25 22 Sebahattin Şimşir, Azerbaycan’ın İstiklal Mücadelesi, IQ Yayınları, İstanbul 2002, s.21-27; Ahmet Karaca, ‚Azerbaycan Siyasi Muhaceretini Oluşturan Ölümsüzler‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:45, S:303, Ankara 1995, s.25. 23 Ayrıntılı bilgi için bkz. Betül Aslan, Azerbaycan’da Latin Alfabesi’ne Geçiş Sürecinde Yeni Yol Gazetesi, Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Erzurum 2004. 24 Bilal Şimşir, Türk Yazı Devrimi, T.T.K. Yayınları, Ankara 1992, s.98-108. 25 İsmail Hikmet Ertaylan, ‚Azerbaycan’da Dört Buçuk Yıl‛, Dergi, S:13, Münih 1958, s.4-6; Murat Yanabi, ‚Sovyetlerin ‘Halkların Birbirlerine Yakınlaşmaları‛ Siyasetinin Arkasında Neler Gizlidir?‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:21, S:205, Ankara 1972, s.52; Feridun Ağasıoğlu, ‚Azerbaycan’da Yeni Elifba‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:39, S:276, Ankara 1990, s.18; İsmail Kayabalı-C. Arslanoğlu, ‚Orta Asya Türklüğünün Tarihi ve Çağdaş Durumu‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:26, S:224, Ankara 1977, s.116.  Sovyet Azerbaycan’ında bu gelişmeler yaşanırken 27 Nisan 1920 istilasının ardından Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan Azerbaycan muhacirleri Latin alfabesi hususundaki gelişmeleri büyük bir ilgi ve alakayla takip etmiş, yapmış oldukları yayınlarla bir taraftan bu konudaki görüşlerini açıklamaya diğer taraftan Sovyet politikalarının altında yatan gerçekleri Türk ve dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmışlardır. Muhacerete çıkışının ilk yılında ‚Azerbaycan Cumhuriyetinin Keyfiyet-i Teşekkülü ve Şimdiki Vaziyeti‛ adlı kitabı hazırlayan Resulzade, Latin alfabesi konusundaki fikirlerini ilk kez burada dile getirmiş ve böyle bir hareketin Azerbaycan ile Türk dünyası arasındaki münasebetleri ortadan kaldıracağını ifade etmiştir.26 Ancak bir süre sonra münferit faaliyetlerle başarılı olamayacağını anlayan Resulzade, ortak bir fikir ve ideal olmadıktan sonra ortak bir hamle ve hareketinde olamayacağını düşünerek hem muhaceretteki siyasi teşkilatın propaganda aracı olmak üzere hem de dağınık halde bulunan muhacirleri bir çatı altında toplamak maksadıyla Yeni Kafkasya Mecmuası27 adıyla bir dergi neşretmeye başlamıştır.28 Yayın politikası ile kısa süre içinde Azerbaycan davasının muhaceretteki resmî sesi olmayı başaran Yeni Kafkasya Mecmuası, Rus politikalarının ifşa edilmesi konusunda da önemli bir vasıta olmuştur.29 İkinci sayısından itibaren Latin alfabesi konusundaki haber ve yorumlara yer veren Yeni Kafkasya Mecmuası, Kafkasya’daki Bolşevik matbuatından iktibas ettiği haberde, Bolşeviklerin Latin alfabesini uygulamaya karar verdiklerini, bu amaca hizmet etmek için ‚Yeni Yol‛ adlı bir mecmua neşredildiğini ve iktisat şurasında alınan kararlar neticesinde Latin alfabesini tatbik eden komitenin işlerini takviye etmek için üç bin altın ruble tahsis 26 Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan Cumhuriyeti, Haz. Yavuz Akpınar vd., Azerbaycan Türk Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları, İstanbul 1990, s.99-100 27 Yalnız Azerbaycan’ın değil, bütün Rus esiri Türklerin hariçte çıkarmış oldukları ilk yayın organı olan Yeni Kafkasya Mecmuasının ilk sayısı 26 Eylül 1923 tarihinde neşredilmiş ve 1 Ekim 1926 tarihine kadar olan süreç içinde 94 sayı yayınlanmıştır. 1 Eylül 1927 tarihli bir tezkire ile dahiliye vekaleti tarafından muzır neşriyat olarak görülüp yayın hayatına son verilmiştir. On beş günde bir neşrolunan siyasi, içtimai ve edebi bir mecmua olan Yeni Kafkasyanın sahibi ve baş yazarı ise Mehmet Emin Resulzade’dir. İçerik olarak oldukça çeşitlilik gösteren ve ilk olarak Azerbaycan, ardından Rusya, daha sonrada dünya üzerinde yaşayan tüm esir milletlerin savunucusu olan Yeni Kafkasya Mecmuası, Rusya ahvali, İran ahvali, Afganistan ahvali, Gürcistan ahvali, Türkistan ahvali, Kazan ilinde, beynelmilel hayat ve kitabiyat gibi bölümler ile mühim hadiselerin değerlendirildiği makaleler ve komünizmi irdeleyen yazı dizilerinden ibarettir. Dünyanın belli başlı merkezleri ile Kafkasya’da yaşayan muhabirleri vasıtasıyla aldığı haberleri sütunlarına taşıyıp okuyucularını gelişmelerden haberdar eden mecmua, Rusya, Kafkasya, Türkiye, İran ve diğer ülkelerin yayınlarını da takip etmiştir. Özellikle 28 Mayıs ve 27 Nisan gibi önemli günler üzerinde durarak Azerbaycan davasının zihinlerde canlı tutulmasını sağlamıştır. Bkz. Cem Karakılıç, Yeni Kafkasya Mecmuasına Göre Rusya’nın Azerbaycan Politikası (1923-1927), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2005, s.20-34. 28Resulzade, Problem, s.26; Kasım Kasımzade, ‚Muhaciret ve Muasır Azerbaycan Edebiyatının Bazı Meseleleri‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:40, S:281, Ankara 1991, s.27. 29 Ahmet Karaca, ‚Azerbaycan Siyasi Muhaceretini Oluşturan Ölümsüzler‛, Azerbaycan Türk Kültür Dergisi, Y:45, S:303, Ankara 1995, s.45; ‚İkinci Yıla Geçerken‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:2, S:1, 4 Teşrin-i Evvel 1340, s.1-2.  edildiğini bildirmiş ancak bu kararın pek çok itiraza neden olduğunu ilave etmiştir. Aynı makalede Latin alfabesinin tatbikine muhalif olanlara karşı söylenen Latin lisanı ile Latin harflerinin farklı şeyler olduğu, harflerin değişmesi ile lisanın değişmeyeceği hususundaki fikirlere karşı Latin alfabesinin tatbik edilmesine muhalif oluşunun nedenini ve bu konudaki endişelerini şu şekilde ifade etmiştir: ‚Evet Latin hurufuyla yazılırken Türk lisanı değişmez. Fakat tasavvur olunur ki, Arap hurufuyla yazmak ısrarında bulunanların maksadının dahi bütün Müslümanları bir lisan ile söyletmek olmadığını Bolşevik taraftarları bilirler. Latin hurufatı taraftarlarına bu sade hakikati söylemek lazım geliyor ki, Azerbaycan Latin hurufuyla yazıp okumaya başlarsa İstanbul’da çıkan kitapları okumaktan mahrum kalır. Aynı şekilde Bakü’de intişar edecek eserleri de Anadolu okuyamaz. İslam ve Türk ittihadını düşünenlerin inkıtaından korktukları rabıta budur. Bu harsî rabıtadır. Bu harsî rabıtayı vaktiyle Çarizm dahi kat’ etmek istiyordu. Onun sistemi başka idi. O Kafkasya’ya ne Türkiye’den ne de İran’dan muallimler gelmesine müsaade etmezdi. Türkçeyi mekteplerden kovardı. Katı ve şiddetli bir Ruslaştırma siyaseti takip ederdi. Eğer bu sistemi ile beraber o, cebren Latin hurufunu tatbik ettire idi, bugünkü milliyet-perverlikten ve millî harstan bir eser bile kalmazdı. Kuvvetli Rus tazyik ve temsiline mukabele eden kuvvet Türkiye ile münasebette bulunan yerli matbuat idi. Bu matbuat, harf ayrılığı yüzünden Türkiye ile harsî münasebatta bulunmasa idi bugünkü sima-i millisini dahi kaybederdi.‛30 Görüldüğü gibi Yeni Kafkasya Mecmuası, alfabe meselesini Azerbaycan Türklerini Türkiye tesirinden kurtarmak, Müslüman dünyası ile maddî ve manevî alakayı koparmak ve Kuzey ve Güney Azerbaycan Türkleri arasında manevi bir uçurum yaratmak için Rus emperyalizmin elinde güçlü bir silah olarak telakki etmiş, Sovyet medeni inkılabının (!) bu ilk büyük adımının başlıca siyasi manasının Azerbaycan Türklerini komşu ülkelerde yaşayan soydaşlarının ‚zararlı ideolojilerinden‛ kurtarmaya yönelik olduğunu vurgulamıştır. Bolşevik Rusya’sının Azerbaycan üzerinde uygulamış olduğu alfabe politikasına ciddiyetle eğilen mecmua, birinci yıla ait dördüncü sayısındaki ‚Şarkı Nasıl Kurtaracaklar‛ adlı makalede ise Bolşeviklerin şarkın kurtarıcısı ve hakiki dostları olduklarını iddia ettikleri, Azerbaycan’da tatbik ettikleri politikanın bunun en bariz misali olduğu, Azerbaycan’da ki halaskarane teşebbüslerden birisinin de Latin harflerinin tatbiki olduğu ve bu politikadaki hedefin Azerbaycan Türklüğünü umumi Türk kültürel muhitinden ayırmaya çalıştığını bildirip, mizahi bir dille Latin harfi uygulamalarını hicvetmiştir.31 Aynı konu birinci yılın sekizinci sayısı ile ikinci yılın ikinci sayılarında da ele alınmış, Rusya tarafından uygulanan Latin harfleri politikasının özellikle Türkiye ile 30Azeri, ‚Azerbaycan’da Latin Alfabesi‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:1, S:2, 15 Teşrin-i Evvel 1339, s.4. 31‚Şarkı Nasıl Kurtaracaklar?‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:1, S:4, 15 Teşrin-i Sani 1339, s.5.  Azerbaycan’ı ayırmaya yönelik olduğu ve iki kardeş milletin birbirinden istifade edebilme şanslarının giderek azalacağı bildirilmiştir.32 Alfabe değişikliğini halkın maneviyatına ve medeniyetine vurulan ağır bir darbe olarak algılayan mecmua, Latin alfabesi politikasının başka amaçlara da hizmet edeceğini sık sık vurgulamıştır. Mecmuaya göre yerli lisan ile birlikte okutulması zorunlu olan Rusça, Latin alfabesinin tatbikinden sonra daha da güçlenecek Türkçe ile Rusça arasındaki rekabette Rusça galip gelecek, işgal hükümeti Azerbaycan’ın siyasi, askeri, iktisadi istiklalini imha ettiği gibi kültürel istiklalini de imha edecektir.33 Böylece suni bir şekilde yaratılan şartlar sonucunda Rus dili millî dillerin yerini işgal ederek, bütün Sovyetler birliğine şamil genel bir dil hüviyeti kazanacaktır. Ayrıca Latin harflerini öğrenen vatandaşların ileride okuyacak yazı bulamamak suretiyle Türkçeyi unutacağı ve ister istemez Rusçaya müracaat edeceği de ifade edilmiştir.34 Türkiye muhaceretindeki Azerbaycanlılara göre Azerbaycan’da Latin alfabesinin tatbik edilme meselesinin altında yatan sebeplerden biri de idarelerin millileştirilmesi meselesidir. Ekim devriminden önce idarelerin millileştirileceği sözünü veren Bolşevikler, ihtilalin ardından idarelerin gayri Türk unsurların elinde kalması için Latin harflerinin uygulanmasını gerekli görmüşlerdir. İdarelerde Türk memurlar yerine Türkçe bilen memurları istihdam etmek için Rus, Yahudi ve Ermenilerin Latin alfabesi ile Türkçeye daha kolay hakim olmaları sağlanacak ve bu yöntemle gayri Türk unsurların idarelerdeki görevleri devam etmiş olacaktır. Böylece bir yandan idareleri millileştirdiklerini iddia edecekler, diğer yandan da gayri Türk unsurların yerlerini sağlamlaştıracaklardır.35 Bu konuda ikinci yılın 22. sayısında şunlar söylenmektedir: ‚Latin harfleri taraftarları içerisinde son günlerde gizli bir hedef meydana gelmiştir. Ermeniler, Yahudiler ve Ruslar bütün ciddiyetleri ile Türk dilini okumaya ve öğrenmeye koyulmuşlardır. Umumiyetle Bolşevik Fırkası’ndan olan ve gerekli Türk kuvveleri hazırlanana kadar mesul vazifeleri ellerinde tutan bu unsurlar, Azerbaycan’ı terk etmemek için var kuvvetleriyle Latin harflerini öğrenmeye çalışmaktadırlar. Bu suretle yeni bir vaziyet meydana geliyor: Rus, Yahudi ve Ermeni olan bu günkü hakimler Türk dilini bildikleri için komünist olduklarından vaziyetlerinde kalarak icraatlarına devam edeceklerdir. Türk ziyalıları ise ekseren komünist olamadıklarından başka Latin harflerine de nefretle bakıyorlar.‛36 Latin alfabesi meselesinin Türkiye’deki Azerbaycan Türkleri arasında hararetle tartışıldığı sıralarda Azerbaycan’da Latin alfabesinin tatbiki hususunda önemli adımlar atılmaktadır. 1923 yılında Azerbaycan okullarında Latin harfleri ile tedrise karar verilmiş ancak, yeni yazı ile kitap yetiştirilemediğinden tedrisat Arap harfleri ile devam ettirilmiştir. Yeni alfabe özellikle Azerbaycan’da kısa sürede tutunmuş, Latin harfleri ile 32 Mehmetzade Mirza Bala, ‚Azerbaycan’da Sovyet Maarif Siyaseti‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:2, S:2, 19 Teşrin-i Evvel 1340, s.4-5; ‚Azerilerin Mücadelesi‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:1, S:8, 15 Kanun-u Sani 1340, s.14. 33 Azeri, A.g.m., s.5. 34 ‚Cebri Tehdit İdaresi‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:1, S:5, 1 Teşrin-i Evvel 1339, s.1-2. 35 ‚S. S. R’deki Sözler ve İşler‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:1, S:21, 1 Ağustos 1340, s.1. 36 ‚Azerbaycan ahvali‛, Yeni Kafkasya Mecmuası, Y:2, S:22, 16 Ağustos 1341, s.8.

Description:
1 Mertol Tulum, ‚Alfabe ve Eski Alfabemiz Üzerine‛, Dil ve Alfabe Üzerine .. itibaren Latin alfabesi konusundaki haber ve yorumlara yer veren Yeni
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.