ELFRIEDE JELINEK ARZU Almancadan çeviren: Melda Ağırbaş "Kadınlar umutlarla doludur ve hatıralarıyla yaşarlar, oysa erkekler anlarla, özellikle geniş bir zaman dilimine yayılan anlarla hayatlarına devam ederler." Çekirdek bir aile... Erkek; müdürümüz (Hermann), kadın; müdürün karısı (Gerti) ve onların nur topu gibi oğulları. Bir de fabrikanın çalışanları var tabii. Tek egemen vardır; hem evin, hem fabrikanın, hem kasabanın, hem kadının sahibi; müdür. Müdür tüm gün boyunca tek bir ânı düşünür... İş ilişkilerinde, sosyal ilişkilerinde, aile ilişkilerinde... Toplum düzeyinde bir gerçeklikle yüz yüze gelmekten korkan insanlarda öfke, inkâr ve tedirginlik yaratacak bir kitap. Anti-pornografik bir roman! Elfriede Jelinek 1949 yılında Avusturya'nın Steinmark kentinde doğanjelinek'in çocukluğu Viyana’da geçti. 4 yaşında bale ve Fransızca dersleri almaya başladı. Önceleri rahibe okulunda, sonraları ise düz lisede eğitimini sürdürdü. jelinek, oldukça mutsuz geçen çocukluğu için sonraları şöyle diyecektir: "Çocukluğum, içimde öyle bir nefret uyandırdı ki, bu nefret benim yıllar yılı edebiyatın içinde yer almamı sağladı." Jelinek çocuk yaşlarda başladığı müzik eğitimine de aralıksız devam eder. Liseyi bitirdikten sonra başladığı tiyatro ve sanat tarihi eğitimine kolostrofobi hastalığı yüzünden ara verir. Eve kapanır ve hiç dışarı çıkmaz. Bu dönem onun kendini yazar olarak yetiştirdiği dönemdir. Dergilere yazı ve şiirler yazar. 1969 yılında babasının ölümüyle sarsılan Jelinek, kurtuluşu sokaklarda bulur. Bir yandan yazmayı sürdürürken diğer yandan politik aktivitelere katılır. 1974 yılında üye olduğu Avusturya Komünist Parti-si’nden 1991 yılında ayrılır. llk romanı "Vir Sind Lockvögel Baby!" 1970 yılında yayımlanır ve oldukça yankı uyandırır. Diğer romanları; Michael (1972), Sevda Kadınları I Die Liebhaberin-nen (1975), Die Ausgeperrten (1980), Die Klavierspielerin (1983), Arzu/ Lust (1989), Die Kinder der Toten (1995), Gier (2000). Alman Edebiyatının en büyük ödülü olan Georg-Büchner Ödülü sahibi olan Jelinek, Alman Şiir ve Dil Akademisi üyesidir. Jelinek, edebiyat dışında tiyatro, sinema ve müzik alanında da bir çok eser vermiş ve daha pek çok ödül kazanmıştır. Halen tiyatro çalışmalarının yanında bir cinayet romanı üzerinde çalışmaktadır. ARZU 1 Kadının evini diğerlerinden ayıran perdeleridir; diğerlerinin de kendi evleri ve kendilerine özgü özellikleri vardır. Fakirlerin hile kendilerine ait başlarını sokacak bir yerleri vardır. Barınaklarında onlan birleştiren sevimli yüzleridir, ayıransa hep aynılıklardır. Benzerlikler içinde uykuya dalarlar; kendilerini müdüre ait hissederler, yanı başlarında nefesini hissettikleri ve sonsuza dek babaları olacağını bildikleri müdüre... Bu adam gerçekleri nefes alıp verir gibi dağıtır ve bir o kadar doğal tepkiler verir; şu sıralar kadınlardan o kadar bıkmıştır ki yüksek sesle bağırır. Artık sadece birisine, yani kendisine ait olana ihtiyacı olduğunu haykırır. O, çevredeki ağaçlar kadar bilgisizdir. O evlidir, evlilik onun zevkleriyle, büyük bir karşıtlık oluşturur. Evli çiftlerin yüzleri, artık birbirlerinin yüzlerine baktıklarında kızarmaz. Gülmek ve onlar dünde de bugünde de, birbirleri için vardırlar. Kış güneşi bu günlerde küçüktür ve burada yetişen genç Avrupalı neslin ya da kayak yapan turistlerin ümidini kırmaktadır. Kâğıt fabrikasında çalışanların çocukları sabah altıda kalkıp ahıra giderek hayvanlara acımasız yabancılar gibi davrandıklarında dünyayı tanıyabiliyorlardı. Kadın çocuğuyla dolaşmaya çıkar. Kadın burada bulunan bütün bedenlerin yarısından daha fazlasıdır, diğer yarısı kâğıt fabrikasın da sirenler çaldığında kocasının altında çalışmaya başlayanlardır. Ve insanlar altlarından uzanan diğerlerine büyük bir bağlılık gösterirler. Kadın büyük ve duru bir kafaya sahiptir. Kadın çocuğuyla birlikte yaklaşık bir saat kadar dolaşmaya çıkar, ama çocuk ışıktan sarhoştur, en çok istediği şeyse spor yapmaktır. Bir an gözden kaybolduğunda ufak bütün kemiklerini karın üstüne atar ve kar topları fırlatır. Yer sanki kanla temizlenmiş gibidir. Karla kaplı yolda etrafa dağılmış kuş tüyleri bulunur. Bir sansar ya da bir kedi doğa kanununu yerine getirmiş, patilerinin üstünde avına yönelmiştir ve bir hayvan başka bir hayvana yem olmuştur. Leşi ortada gözükmüyor. Kadın şehirden buraya getirilmiştir; kocasının kâğıt fabrikasının işletmeciliğini yaptığı yere. Adam buradaki yaşayanlarla bir tutulamaz, o tek olan bir olgudur. Adam. O hâlâ konuşulması mümkün olan tek ve büyük bir mekândır. Erkek çocukların da yakında keman çalmaya başlaması gerekecektir. Müdür çalışanların her birini tanımaz, ama o onların toplam değerini bilir, herkese selam. Müdür kendisini, daha doğrusu orkestrasını idare edebilsin diye, geçimi bağış paralarıyla sağlanan eleman alır işe. İnsanlar bunun mükemmel olduğunu söylesin diye koro otobüslerle dolaşır. Bunun için genellikle çevredeki kasabalar ziyaret edilir, eyalet uyumsuz adımlar ve ölçüsüz isteklerle teşhir edilerek gezdirilir. Koro büyük salonlarda kendini göstermeye çalışır. Ancak kuşları da uçtuklarında sadece altlarından görmek mümkündür, düşünceli ve yorgun adımlarla koro elemanları kiralanmış otobüslerin içinden dışarı çıkarlar ve hemen güneşin altında seslerini denerler. Müzik esintileri gökyüzüne yükselir. Koroda şarkı söyleyenlerin aileleri, babaları olmadan ve çok az bir gelirle geçinmeye çalışır. Korodakiler sosis yer ve tabii bira ya da şarap içerler. Böylece seslerine ve duyularına zarar verirler; ancak bunları zaten hiçbir zaman doğru yerde kullanmadıklarından, tükettikleri yaptıklarının yanında hiç kalır. Aslında onların yeteneksiz olmaları çok üzücüdür, Graz’tan gelen bir orkestra her birinin yerini doldurabilir ve hatta onları destekleyebilirdi. İğrenç ve güçsüz sesleriyle hava ve zamanla örtülüdür. Müdür, onlardan sesleriyle kendisi için yardım dilenmelerini bekler. Yeteneksizler de onun için iyi bir başlangıç olabilir, ne de olsa onlar müdürün ilgisini yaptıkları müzikle çekmeyi başarmışlardır. Koro, müdürün hobisi olarak kabul edilir. Müdürün kendisi de bu işe para yatırır zaten, ne de olsa işin ucunda kanlı savaşlı, kokuşmuş nahiye şampiyonluğu yatar. Adamlar ve toprakta yükselen yapıları; onlar hâlâ her şeye rağmen yapılarını örmeyi sürdürürler. Bunun belli bir nedeni var; adamlar emekliye ayrıldıktan sonra da eşlerinin kendilerini önemsemesini isterler. Ama hafta sonlarında cennetten çıkmalar oldukça yorgun ve bitkin olurlar. Çünkü hafta sonlarında adamlarımız yapı iskelesinde değil, birahane sahnesinde zorla da olsa şarkı söylemeye çalışırlar. Sanki ölüler geri dönebilir ve alkış tutabilirlermiş gibi. Adamlar daha büyük olmak ister. Aynı şekilde yapıları ve değerleri de büyük olmak ister... Ya kendilerini yüksek duygulara ulaştıran o şeyleri olmasaydı!.. . Kadın genellikle hayatında yer eden şeylerden ve yoğun baskı kuranlardan memnun değildir: Kocası ve oğlu. Oğul... O gerçekten de renkli bir kopya gibidir, müthiş bir çocuk, fotoğrafının çekilmesine izin verenlerden. Çocuk, iyi bir adam olabilmek için babasının peşinden koşar. Ve babası ona kemanı verir. Kadın her şeyin yolunda gitmesinden ve ailesinde sorun çıkmamasından sorumludur. Bu öyle bir sorumluluktur ki, ola ki ters bir durum meydana geldi, kadın bunun bedelini oldukça ağır bir şekilde ödemek zorunda kalır. İşte bu kadının, tüm bunları becerebilen kadının geldiği yer oldukça büyük bir önem taşır. Bu kadının olabildiğince iyi bir çevrede yetişmiş ve zamanında iyi bir ailenin kızı olması ve tabii bütün bu özellikleri çocuğuna verebilecek olması çok önemlidir. Çocuk da oldukça usludur zaten, spor hariç. Bu alanda çocuk istediği kadar vahşi olabilir. Ayrıca arkadaşlarının kendisine kötü niyetli bir şeyler yapmalarına asla izin vermez. Zaten arkadaşları da böyle bir şey yapmaz. Çünkü bu çocuğu kendilerinin oyun müdürü olarak hep bir ağızdan kabul etmişlerdir. Bu çocuğun babası toprağın kendisini yutmasına izin vermez, çünkü o fabrikayı yönetmektedir ve tabii beynini. Ve şu an beynini biraz olsun çalıştırarak koroda çalışan elemanlarının isimlerini anımsaya çalışır. Anımsamaya çalıştığı isimlerin her biri korodan kaçmanın yollarını arayanlardır. Çocuk aynı zamanda iyi bir kayakçıdır da, köyün çocukları da karın altındaki çimen gibi ezilenlerdir. Onlar ayakkabılarının yanlarında durur. Her gün yıkanması uygun görülen günlük kıyafetleri içindeki kadın uzun zamandır kayak yapmaz. Bunun birçok nedeni vardır. Ancak en önemli neden çocuğunun kutsal sayılabilecek kıyıda, kadının dizi dibinde demir atmasını sağlamaktır. Fakat bu oldukça zor bir uğraştır. Annesi çocuğunu ne kadar çok kendisine çekmeye çalışırsa çalışsın, çocuk ateşini köylü çocuklarına püskürtme çabasındadır. Asıl istediği ise onlara asaleti aşılamaktır. Güzel kıyafetlerinin içinde toprağın neşesini yakalamaya çalışır çocuk. Ve babası, domuz gibi tıka basa doludur, tek yapabildiği ise şarkı söylemek, oynamak, bağırmak ve tabii zevklerini yerine getirebilmektir. Koro sadece onun istedikleri olsun diye bir diyardan diğerine gider, bir yemekten diğerine koşar ve aynı zamanda şarkı söyler. O, yaptıklarının karşılığının ne olduğunu pek bilmez, ancak koroya üye olan hiç kimse maaş listesinden silinmez. Evleri o kadar aydınlık döşenmiştir ki, bu şekilde ışıktan tasarruf etmeyi bile başarmaktadırlar! Evet aydınlık, ışığın yerini alır ve melodiler yemeğin tuzu biberi olur. Koro yeni teşrif etmiştir. Bir sürü yaşlı adam; karılarından kaçmayı isteyen yabaniler, bazı günlerde de karılarına o muhteşem "şey'lerini göstermekten oldukça gurur duyanlar, araçlardan inmiş ve bugünü bir bayram edasıyla kutlamaya başlamışlardır. Ayrıca koro da zaten yoktan var olamaz, öyle değil mi? Müdürün karısı pazar günü bir adım atar. Bağış kilisesinde, Tanrı’nın bakışlarıyla kendisine bir şeyleri anlatmaya çalıştığı yerde. Kilisede diz çöken yaşlı kadınlar, her şeyin nasıl biteceğinin farkındadır. Hepsi de sonlarının ne olduğunu bilmektedir, ancak zaman darlığı yüzünden geçen bunca yılda düşünmeye fırsat bulamamışlardır. Şimdi ise Tanrı huzurunda elleri boş dua etmekte ve kabul görme umudunu taşımaktadırlar. Sonlar yaklaştığında insan bedeni yitmeye başlar, geriye fazla bir şey kalmaz. Doğa, parkta ve birahanedeki müzik eşliğinde ne kadar da güzeldir. Kadın, dağlarla ve tepelerle çevrili olduğunu; bu diyarlara birçok sporcunun gelip kayak yaptığını, ancak buna rağmen tutunacak bir dalının olmadığını, ya da hayatta kendisini beklemesini söyleyebileceğibir noktanın bulunmadığını fark eder. Aile iyi şeyler yapabilir, ancak bunun için güzel yemekler ve bayram günlerinin şenliğini eve getirmek bir önkoşuldur. En çok sevilenler annelerinin dizinin dibinde oturanlardır. Kadın çocuğuyla konuşur, onu sessiz ve şefkatli bağırışlarıyla dolaştırır. Anne çocuğuna dikkat eder, ona özen gösterir, onu yumuşak silahlarıyla korumaya çalışır. Ama o büyüdükçe sanki her gün daha da çok ölmeye başlar. Çocuk annesinin yoğun ilgisinden pek memnun değildir, kendisinden bir şeyler istendiğinde, karşılık olarak bir hediye ister. Birçok konuda baskın çıkan anne bu tarz tartışmaların sonunda oğlunu oyuncakçıdan aldıkları hediyelerle avutmayı başarır. Şefkatle kendini oğlunun üstüne örter, ama aynı zamanda da oğlunun altından bir nehir gibi bilinmeyene doğru akıp gider. Kadının sadece bir tanecik çocuğu, biricik oğlu vardır. Çok geçmeden kadının kocası bürodan çıkagelir. Kadın hemen derlenip toparlanır, bedenini gizlemeye çalışır. Kocasının arzu duymasını hiç istemez. Pikaptan barok melodileri yükselmektedir. Tatil fotoğrafları odayı süsleyenler arasındadır. Fotoğraflar her yıl gidilen değişik tatil beldelerinde çekilmiştir. Ancak her biri diğerinin aynıdır, sanki insanlar yıllar geçmesine rağmen aynı görünmek zorundalarmış gibi. Aslında çocuğu gözümüzde büyütmeye hiç gerek yok, inanın bana. Çocuk beslenme saatlerinin haricinde annesiyle pek fazla konuşmaz, oysa annesi hemen hemen günün her saati onu tıka basa doyurmaya çalışır. Anne çocuğunu dolaştırmak için ikna eder ve her saat başı için ücret vermeyi kabul eder, anne her ne olursa olsun iyi giyimli oğlunu dinlemek zorundadır. Çocuk, temel gıdası sayılabilecek televizyon gibi konuşmayı öğrenmiştir. İşte şimdi yine kaçıp gider, korkusuzdur; bugün kara kutunun içinde nelerin olup biteceğini ölesiye merak eder. Köy adamları bazı akşamlar sekiz olmadan uykuya
Description: