ANONİM HALK ŞİİRİ Anonim Halk Edebiyatı: Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağza, kulaktan kulağa yayılan, halkın ortak malı olan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır. Özellikleri şunlardır: 1) Belli bir sahibi yoktur. Halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur. 2) Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir. 3) Şiirlerde hece ölçüsünün 7’li, 8’li, 11’li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır. 4) Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır. 5) Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür. 6) En çok yarım kafiye kullanılmıştır. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür. 7) Mecazlara ve edebi sanatlara fazla yer verilmez. 8) Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir. 9) Sözlü geleneğe dayanır. 10) Anonim halk edebiyatı ürünleridir; mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal vb NAZIM GENEL ÖZELLİKLERİ ŞEKLİ/TÜRÜ Anonimdir. Sevgi, tabiat, övgü, yergi, evlât sevgisi, ayrılık, hasret ve aşk konularını işler. Konu sınırlaması yoktur. aaxa şeklinde kafiyelenir. Genellikle tek bir dörtlükten oluşur. Mani çeşitleri: Düz Mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyeleri çokluk cinassızdır. aaxa şeklinde uyaklanır. Konuları: aşk, ayrılık, gurbet, doğa, dostluk, yergi… İlk iki dizesi doldurma dizedir. Asıl söylenmek istenen düşünce son iki dizede söylenir. MANİ Kesik mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan maniler. Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar. Cinaslı mani: Kesik manilerde eğer kafiye cinaslı ise bunlara cinaslı mani denir. Yedekli (artık) mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen maniler. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır. Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır. Daima bir ezgiyle söylenen, düzenleyicisi bilinmeyen ya da unutulmuş olan, değişik konulardan söz eden, genelde hecenin 11’li kalıbıyla oluşturulan şiirlerdir. 7 ve 8’li hece ölçüsüne sahip olanları da vardır. Türküler besteli şiirlerdir. Aşk, ölüm, hasret, gurbet, ayrılık, deprem, kıtlık, kahramanlık, savaş gibi konular işlenir. Türküler üçer ya da dörder TÜRKÜ dizeli bentler ve her bendin sonunda tekrar edilen kavuştaklardan (bağlama) oluşur. UYARI: Daima bir ezgi ile söylenen "ninni" ve "ağıt" türleri de türkü kapsamındadır. Yani ninniler ve ağıtlar bağımsız bir nazım biçimi değil, türkü biçiminin türleridir. Bunlar da anonim ürünlerdir. Türkünün türü, yanı nazım türü kabul edilir. Her zaman bir ezgiyle söylenen, türkü biçiminde oluşturulan ve küçük çocukları uyutmak için söylenen şiirlerdir. Aslında bir türkü çeşididir. Genellikle dörtlüklerden oluşur. 8’li ve 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. 9 NİNNİ ve 10’lu hece ölçüsü de görülür. Bazı ninnilerde hece ölçüsüne dikkat edilmediği görülür. Söyleyeni belli olmayan bu ürünler dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur. Türkünün türü, yanı nazım türü kabul edilir. Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan acıyı dile getiren ve her zaman bir ezgiyle söylenen şiirlerdir. Ağıtlar aslında bir türkü çeşididir. Dörtlüklerden oluşur. Genellikle 11’li hece ölçüsüyle söylenir. Genellikle uzun hava ve AĞIT kırık hava denilen ezgilerle terennüm edilir. Koşmanın bir çeşidi olan ağıtla karıştırılmamalıdır. Aşık Edebiyatı’ndaki ağıtın söyleyeni bellidir. İslamiyet öncesi Türk edebiyatındaki karşılığı sagu, divan şiirindeki karşılığı mersiye olarak adlandırılır 1 MANİ TÜRKÜ NİNNİ NİNNİ A benim bahtiyarım Başı bölük bölük dumanlı dağlar Ninni diyem uykun gelsin Dandini dandini danalı bebek Gönülde tahtı yârim Duman eylenir mi kar olmayınca Uzak yoldan baban gelsin Elleri kolları kınalı bebek Yüzünde göz izi var Bana derler güzel gönlünü eyle Allah uzun ömür versin Benim oğlum nazlı bebek Sana kim baktı yârim Gönül eylenir mi yar olmayınca Ninni nazlı yavrum ninni Uyusun yavrum ninni ------------ ------------ Dağlarda gezer oldum Dağlar yakışığı kar olmayınca Asmaya kurdum salıncak (Manisa yöresinden) Okuyup yazar oldum Eller yakışığı yar olmayınca Eline de verdim oyuncak ------------ Ben bir güzel uğruna Yine de uyumadı gitti Çaya vardım çay susuz Kuruyup gazel oldum Çeşmenin başına inmez mi sandın Şu küçücük yumurcak Çadır kurdum yaylasız ------------ Beni ağlattın da gülmez mi sandın ------------ Benim yavrum pek huysuz Altın yüzüğüm şak şak Seni sevdiğime güvenmeyesin Ninni, ninni yaylasına, Ninni yavrum ninni Küstün ise barışak Senden başkasını sevmez mi sandın Bir kuş konmuş tarlasına, Aramızda dağlar var Beş yüz altın vermişler, (Denizli yöresinden) Mektup ile konuşak Dağlar yakışığı kar olmayınca Yavrumun uykusuna. Ninni ninni! ------------ ------------ Eller yakışığı yar olmayınca ------------ Eee.......eee...uyu yavrum neni Altın tas altın tarak Eee diyem eyler edem Çalayım sana güzeller güzeli Oldum ben senden ırak Her sabah hersabah esen ruzigar Büyütem beyler edem Yavrum uyusun neni Eğer beni seversen Kısmetim sıradan kesen ruzigar Katam beyler içine Kuzum uyusun neni Kapıma mektup bırak Yarin yanağından bir gül koparıp Uzaktan seyran edem Uyu yavrum nenni ------------ Getirip bağrıma basan ruzigar Şu dağlar olmasaydı Çiçeği solmasaydı Dağlar yakışığı kar olmayınca Ölüm Allah'ın emri Eller yakışığı yar olmayınca Ayrılık olmasaydı TÜRKÜ AĞIT SEFİL BAYKUŞ NE GEZERSİN (AĞIT) Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun Bileydim de Hacılara varmazdım 1 8 Gördün güzelleri beni unuttun Tütüncü beyinin kızın almazdım Sefil baykuş ne gezersin bu yerde Düğününde acı şerbet içildi Sılaya gelmeye yemin mi ettin Gelen belalara karşı durmazdım Yok mudur vatanın illerin hani Gelinlik esvabın dar mı biçildi Küsmüş müsün selamımı almadın İlikle düğmele göğsün açıldı Gayrı dayanacak gücüm kalmadı Aman doktor söyle ölecek miyim Şeyda bülbül şirin dillerin var mı N'oldu kemer beste bellerin hani Mektuba yazacak sözüm kalmadı Ölmeden sılamı görecek miyim 2 9 Ecel tuzağını açamaz mısın Alışmış kaşların var mı kınası Yârim sen gideli yedi yıl oldu, Hacılara vardım ateşim yanar Açıp da içinden kaçamaz mısın Ala idi gözlerinin binası Diktiğin fidanlar meyveye geldi, Üç yüz elli kurşun başımda döner Azat eyleseler uçamaz mısın Kocaldın mı onbeş yılın sunası Seninle gidenler sılaya döndü. İllerin dalına bülbüller konar Kırık mı kanadın kolların hani Yok mudur takatın hallerin hani 3 10 Gayrı dayanacak gücüm kalmadı Söyle doktor söyle ölecek miyim Bir kuzu koyundan ayrı mı durdu Emmim kızı aç kapıyı gireyim Mektuba yazacak sözüm kalmadı Ölmeden sılamı görecek miyim Yemez mi dağların kuşuyla kurdu Hasta mısın halin hatrın sorayım Katardan ayrıldın şahin mi vurdu Susuz değil misin bir su vereyim Verdiğin yazmayı ateşte yaktım Ankara'dan bindirdiler tirene Turnam teleklerin tellerin hani Çaylarda çalkalanan sellerin hani Kül ettim ömrümü yoluna baktım Selam söylen eşe dosta yarene 4 11 Ya senin tecellin; ya benim bahtım Sağ olup da sılasını görene Aç mısın yok mudur ekmeğin aşın Yatarsın gaflette gamsız kaygusuz Odan ne karanlık yok mu ataşın Ninni balam ninni kalma uykusuz Gayrı dayanacak gücüm kalmadı Söyle doktor söyle ölecek miyim Hanidir güveyin hani yoldaşın Hem garip hem çıplak hem aç susuz Mektuba yazacak sözüm kalmadı Ölmeden sılamı görecek miyim. Hani kapın bacan yolların hani Felek fukarası malların hani 5 12 Kara yerde mor menevşe biter mi Her gelip geçtikçe selam vereyim Yaz baharda ishak kuşu öter mi Nişangah taşına yüzüm süreyim Bahçede alışan çölde yatar mı Kaldır nikabını yüzün göreyim TÜRKÜ Uyan garip bülbül güllerin hani Ne çok sararmışsın halların hani TÜRKÜ 6 13 Burda yorgan döşek yastık var mıdır Civan da canına böyle kıyar mı Zeynep bu güzellik var mı soyunda Çamlığı başında tüter bir tütün Bu geniş dünyada yerin dar mıdır Çıkıp da bağlara bakamaz mısın Elvan elvan güller biter dalında Acı çekmeyenin yüreği bütün Dalın tahta duvar önün yar mıdır Kaldırsam ayağa kalkamaz mısın Arife gününde bayram ayında Ziyamın atını pazara çekin Yeşil başlı sunam göllerin hani Ver bana tutayım ellerin hani Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler 7 14 Zeynep’imZeynep’im allıZeynep’im Körpe maral idin dağlarımızda Sen de Hıfzı gibi tezden uyandın Beş köyün içinde şanlıZeynep’im Dolanırdın sol u sağlarımızda Uyandın da taş yastığa dayandın Uzun olur gemilerin direği Taze fidan idin bağlarımızda Aslı Hanım gibi kavruldun yandın Zeynep’e yaptırdım altından tarak Yanık olur anaların yüreği Felek mi budadı dalların hani Yeller mi savurdu küllerin hani Tara zülüflerin bir yana bırak Ne sen gelin oldun ne ben güveyi Zeynep’e gidemem yollar pek ırak Onun için açık gider gözlerim Zeynep’imZeynep’im allıZeynep’im AĞIT Beş köyün içinde şanlıZeynep’im Ham meyveyi kopardılar dalından Beni ayırdılar nazlı yârimden Söğüdün yaprağı narindir narin Eğer yârim tutmaz ise elimden 1 3 İçerim yanıyor dışarım serin Onun için açık gider gözlerim Zeynep’i bu hafta ettiler gelin Atlıyı attan indiren Ala şahini uçuran Mazlumu tahta bindiren Koç yiğitleri şaşıran Zeynep’imZeynep’im allıZeynep’im Benim yârim yaylalarda oturur Ahı acıyı dindiren Yolunu dağdan aşıran Beş köyün içinde şanlıZeynep’im Ak ellerin soğuk suya batırır Helimoğlu'm yatar şimdi Helimoğlu'm yatar şimdi Demedim mi nazlı yârim ben sana Kangaldan aşağı mamaşın köyü Çok muhabbet tez ayrılık getirir Derindir kuyusu serindir suyu 2 4 Güzeller içindeZeynep’in huyu Köylüsünün danışığı Tarlaları ıssız kaldı Zeynep’imZeynep’im allıZeynep’im Köyünün bir yakışığı Ekinleri susuz kaldı Beş köyün içinde şanlıZeynep’im Bacımın gönül ışığı Azrail onu da aldı Helimoğlu'm yatar şimdi Helimoğlu'm yatar şimdi 2 ÂŞIK TARZI HALK ŞİİRİ A. Biçim Özellikleri: Nazım birimi dörtlüktür. Hece ölçüsünün 7’li 8'li 11'li kalıpları kullanılır. Yarım, Cinaslı Uyak ve Redif kullanılır. Dili halkın kullandığı gündelik dildir. Kendiliğinden bir dildir, içinde halk tarafından benimsenmiş az sayıda yabancı sözcük vardır. Üslup yalın, açık ve doğaldır. Söz sanatlarıyla süslenmemiştir. Nazım şekilleri Koşma, Semai, Varsağı, Destan, Türkü. Nazım türleri Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt, Muamma, Nasihat B. İçerik Özellikleri: Kendiliğinden bir edebiyattır. Amacı önceden belirlenmemiştir. Sözlü geleneğe dayanır. Şiirler doğaçtan (irticalen) söylenir. Şiirlerin özgün adları yoktur. Şiirle müzik iç içedir. Şiir saz eşliğinde söylenir. Sazın eksiğini söz; sözün eksiğini saz giderir. Âşıklar aynı zamanda köy köy, kasaba kasaba dolaşır, şiirlerini gittiği yerlerde saz eşliğinde okurlar. Âşıklar köylerden, kasaba ve şehirlerden bir de asker ocaklarından yetişirlerdi. Konular günlük yaşamdan, halkın sevinç veacılarından alınmıştır. Şiirlerin ortak teması: aşk, ayrılık, özlem, yiğitlik, doğa güzellikleri, ölüm, yoksulluk, doğal ve sosyal sorunlar... Halk edebiyatı ürünlerinin çok azı cönk adı verilen defterlerde toplanmıştır. Az da olsa mazmun kullanılmıştır. NAZIM GENEL ÖZELLİKLERİ ŞEKLİ/TÜRÜ Âşık edebiyatımızda doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği en sık kullanılan şiir türüdür. Dörder dizelik bentlerden oluşur. Bent sayısı genellikle 3, 5 arasındadır. Hece ölçüsünün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11’li kalıbıyla yazılır. Uyak düzeni genellikle şöyle olur: baba – ccca – ddda... Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlasını söyler. Koşmalar dile getirilen duygular ve söylenişlerine göre KOŞMA koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler alır. Karşılıklı konuşma şeklinde yani "dedim" "dedi" diye başlayan dizelerle de söylenebilir. Bu tür koşmalara "mürâcaa" ismi verilir. Bütün uyakları cinaslı olan koşmalara "tecnis" denir. Koşma nazım şekli, İslamiyet öncesi Türk edebiyatındaki “koşuk”; Divan edebiyatındaki “gazel” ile konu bakımından benzerlik gösterir. Konuları bakımından güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt olarak adlandırılan türleri vardır. Hece ölçüsünün 8’li kalıbıyla söylenir, uyak düzeni koşmaya benzer. Dörtlük sayısı en az 3, en çok 5-6’ dır. Kendine özgü bir ezgisi vardır. Koşmada işlenilen temaların ve SEMAİ konuların hepsi, semaide de kullanılır. (Aşk, sevgi, doğa, güzellik, ayrılık acıları ve ölüm.) Semai’nin koşmadan ayrılan yönleri; bestesi, ölçüsü ve dörtlük sayısıdır. Âşık edebiyatının çok yaygın olmayan bir nazım biçimidir. İlk olarak Toroslarda yaşayan Varsak boyundan ozanlar tarafından kullanılmıştır. Kendine özgü bir bestesi vardır. Müziğinde ve sözlerinde, meydan okuyan, yiğitlik sezilen, babacan, erkekçe bir hava VARSAĞI sezilir. Hece ölçüsünün 8’ li kalıbıyla söylenir. Varsağının diğer nazım şekillerinden farkı, bestesi ve “bre, hey, behey” gibi ünlemlere yer verilmesidir. Konu olarak hayattan ve talihten şikâyet, kahramanlık, yiğitçe yaşama işlenir. Destan, dörtlük şeklinde düzenlenen, şekil bakımından koşma gibi, fakat ondan daha uzun bir nazım biçimidir. Hece ölçüsünün 11’ li kalıbıyla söylenir. 8’li kalıpla söylenenler de vardır. Dörtlük sayısında sınırlandırma yoktur. Destanın son dörtlüğünde şair, mahlasını söyler. Destanlar ezberlenmesi kolay olsun diye zincirleme olarak yazılır. DESTAN Uyak düzeni; baba-ccca-ddda-eeea şeklindedir. İlk dörtlük xaxa şeklinde de olabilir. Konu olarak toplumu etkileyen olaylar anlatılır. Yine soylu savaşçılarla, hükümdarların kahramanlıklarını ağırbaşlı, yüce, dramatik bir üslupla, belirli biçimsel kurallara bağlı kalarak anlatan şiirlerdir Kayıkçı Kul Mustafa’nın Genç Osman Destanı, Âşık Ahmed’in Bosna Destanı tanınmış bir destan biçiminde söylenmiş şiirlerdir. VARSAGI SEMAİ Karacaoğlan’ın Bir Koşması (1. ve 4. Dörtlükler) 1 3 1 3 Çukurova bayramlığın giyerken Bre ağalar, bre beyler Bana felek derler felek Boynu yeşil gövel ördek Bulunmaz aşkın ilacı Çıplaklığın üzerinden soyarken Ölmeden bir dem sürelim Ne aman bilir ne dilek Sana bir göl gerek idi Sevip ayrılması acı Gözümüze kara toprak Âhir ömrümüze helâk Kanadının biri yeşil Yüzdüğün gölün sıyacı Şubat ayı kış yelini kovarken Girmeden bir dem sürelim Etmeden bir dem sürelim Biri de al gerek idi Karanfil gül gerek idi Cennet demek sana yakışır dağlar … 2 4 Amen hey Allahım aman Karacaoğlan der canan 2 4 Karac'oğlan, size bakar sevinir Bir göl gerekti yüzmeye Karac’oğlan der fikrinde Ne aman bilir ne zaman Güzelim sözüme inan Sevinirken kalbi yanar, göyünür Yüzüp eğrice düzmeye Daima Hakk’ın şükründe Üstümüzde çayır çemen Bu ayrılık bize heman Aşıkın bağrın ezmeye Ak göğsünde çukurunda Kımıldanır hep dertleri devinir Bitmeden bir dem sürelim Ermeden bir dem sürelim Sana bir dil gerek idi Sana bir ben gerek idi Yas ile sevincim yıkışır dağlar 3 KOŞMA ÖRNEĞİ KOŞMA ÖRNEĞİ 3. Deprem, yangın, salgın hastalık gibi olaylarla ilgili destanlar Vara vara vardım ol kara taşa Dinle sana bir nasihat edeyim ERZİNCAN DESTANI Hasret ettin beni kavim kardaşa Hatırdan, gönülden geçici olma Sebep ne gözden akan kanlı yaşa Yiğidin başına bir iş gelince Sana derim sana söngün Erzincan Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm Anı yad ellere açıcı olma Hani eyvan köşkün şirli otağın Aldın kucağına nice yüz bin can Nice sultanları tahttan indirdi Mecliste ârif ol kelâmı dinle İnsan körhânesi taşın toprağın Nicesinin gül benzini soldurdu El iki söylerse, sen birin söyle Ne civanları eyledin türâb Nicelerin gelmez yola gönderdi Elinden geldikçe sen eylik eyle Bülbülün yerinde çağırır gurâb Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm Hatıra dokunup yıkıcı olma Çarşın pazarların hep olmuş harâb Solmuş gazel dökmüş bostanın bağın Karac'oğlan der ki kondum göçülmez Dokunur hatıra kendisin bilmez Acıdır ecel şerbeti içilmez Asilzadelerden hiç kemlik gelmez Gülşen bağlarına baykuşlar konmuş Üç derdim var birbirinden seçilmez Sen eyilik et de o zayi olmaz Köşk ü sarayların harâba dönmüş Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm Darılıp da başa kakıcı olma Nice yuvaların ocağı sönmüş --------------------------------------------------- Çağlar hazin hazin Fırat ırmağın KOŞMA ÖRNEĞİ El âriftir, yokla kendi kendini Dağıdırlar duzağını, fendini 4. Mizahî destanlar Üryan geldim gene üryan giderim Alçaklardaotur, gözet kendini Ölmemeye elde fermanım mı var Katı yükseklerden uçucu olma ESNAF DESTANI Azrail gelmiş de can talep eyler Benim can vermeye dermanım mı var Muradım nasihat bunda söylemek Vardım çiftçi oldum cümleden akdem Size lâyık olan onu dinlemek Yıllıkile tuttu beni bir âdem Dirilirler dirilirler gelirler Sev seni seveni, zay etme emek İçtiğim tarhana çorbası herdem Huzur-ı mahşerde divan dururlar Sevenin sözünden geçici olma Ağzım yaktım sıcak çorba içerken Harami var diye korku verirler Benim ipek yüklü kervanım mı var Karac'oğlan söyler sözün, başarır Nalband oldum, kırdım nalın çoğunu Aşkın deryasını boydan aşırır Bir katır nalladım dinle oyunu Er isen erliğin meydana getir Seni bir mecliste hacil düşürür Meğer acemiymiş, bilmem huyunu Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir Kötülerle konup göçücü olma Çenemi tepdirdim nalın sökerken Bana derler gam yükünü sen götür -------------------------------------------------- Benim yük götürür dermanım mı var Önemli Not 1: Âşık edebiyâtı nazım biçimi 5. Taşlama veya eleştiri niteliğindeki destanlar olan destanlar ile anonim halk edebiyâtı ürünü İnsan Destanı Karac'oğlan der ki ismim öğerler olan destanları karıştırmayınız. Ağı oldu yediğimiz şekerler Önemli Not 2:Aşağıdakiâşıkedebiyâtınazım Hilkatin sırrını bilmek isteyen Güzel sever diye isnad ederler Benim Hakk'dan özge sevdiğim mi var biçimi olandestan örnekleri kısaltılmıştır. Men-aref razıyla aynı raz olur MahlûktaHâlık’ı görmek isteyen --------------------------------------------------- Destanlar konu bakımından şöyle sınıflandırabilir: Kendin görür gayre hiç bakmaz olur. SEMAİ 1. Savaş destanları Kimi zalim zulme dünyayı karır Kimisi adl ile âlemi bürür 1 4 BOSNA DESTANI Kimi Peygamberin yolunca yürür İncecikten bir kar yağar, Evlerinin önü çardak, Kimi cahil kimi pek yobaz olur. Tozar Elif, Elif deyi... Elif'in elinde bardak, Bosnalı der behey devletlü vezir Deli gönül abdal olmuş, Sanki yeşil başlı ördek Nemse kralının kasdı bizedir 6. Atasözleri destanları Gezer Elif, Elif deyi... Yüzer Elif, Elif deyi... Duydu Bosna askerlerinin geldiğin Şüpheniz olmasın fırsat gözetir Atasözü Destanı 2 5 Elif’in uğru nakışlı, Karac'oğlan eğmelerin, Urdu taburları geldi kaleye Tut atalar sözünü kalbi selim ol Yavrı balaban bakışlı, Gönül sevmez değmelerin, Kasdeyledi hasmın ol havaliye Gönülden gönüle yol var demişler Yayla çiçeği kokuşlu, İliklemiş düğmelerin, Geldi İslam askeri kelle kelleye Gider yavuzluğun tab'ı halim ol Kokar Elif, Elif deyi... ÇözerElif, Elif deyi... İmdad-ı Hak ile nusrat bizimdir. Sert sirke kabına zarar demişler 3 Ali Paşa der ki çıkalım düze Çün bildin alçağa akmaktadır su Elif kaşlarını çatar, Hak Taâlâ imdâd eyleye bize Kâmilin cahile nasihati bu Gamzesi sineme batar. Düşmanla gelelim biz de yüz yüze İkrarını gözet olma abes-gü Ak elleri kalem tutar, İmdâd-ı Hak ile nusrat bizimdir Birdir ikrar ile iman demişler Yazar Elif, Elif deyi... … --------------------------------------------------- Asker-i İslâmla kesildi yollar 7. Hayvan destanları VARSAGI Kondu karakollar yürüdü diller Hayvan Destanı Gelen gazilere verdi çengeller 1 4 İmdad-ı Hak ile nusrat bizimdir. Gel vahş u tuyuru beyan edelim Yürü bre yalan dünya Yerimi serin bucağa … Gör neler halk etmiş Bari Teala Sana konan, göçer bir gün Suyumu koyun ocağa Ahmed bu nusratın şükrün edelim Her birin ismiyle ayan edelim İnsan bir ekine misal Kafamı alin kucağa Duaya meşgul ol sözü nidelim Ayn-i ibret ile eyle temaşa Seni eken biçer bir gün Garip anam ağlar bir gün İnşallah Belgrat’a gidelim İmdad-ı Hak ile nusrat bizimdir. (Âşık Ahmet) 2 5 Zor ü kuvvet düşer aslan şanına Ağalar içmesi hoştur Yeryüzünde yeşil yaprak 2. Eşkıyaların ve ünlü kişilerin maceralarını Ancak karakulak varır yanına O da züğürtlere güçtür Yeraltında kefen yırtmak anlatan destanlar Yüce taht kurup fil üstühanına Can kafeste duran kuştur Yastığımız kara toprak Demir mıh kakarlar kar etmez asla Elbet uçar gider bir gün O da bizi atar bir gün BIDIKOĞLU DESTANI 8. Yaş destanları 3 6 Gelin kardaş müşavere edelim Âşıklar der ki n´olacak Bindirirler cansız ata Yirmi beşte bıyıkları burulur Biz de bu gece Kirmasti'ye girelim Bu dünya mamur olacak İndirirler tuta tuta Otuzunda akan sular durulur Siz dövüşün biz seyrini görelim Haleb´i Osmanlı alacak Var dünyadan yol ahrete Otuz beşte günahları sorulur Dağı taşa katar bir gün Yelgin gider salın bir gün Göremem seyrinidir Bıdıkoğlu Yalana karışmış irfana benzer … 7 Üç beş atlı ileriye seçildi Kırk yaşında gazel dökülür bağlar Karac´oğlan der nasıma Saçma kurşun dört yanına saçıldı Kırk beşinde günahlarına ağlar Çok işler gelir başıma Gemilerin yelkenleri açıldı Ellisinde insanlara bel benzer Mezarımın baş taşına Bin de adalara geç Bıdıkoğlu Dağ başına çökmüş dumana benzer Baykuş konar öter bir gün 4 ÂŞIK TARZI HALK ŞİİRİNİN NAZIM TÜRLERİ Âşık tarzı halk şiirinde nazım biçimleri(Koşma, Semai, Varsağı, Destan) konuları bakımından tasnif edildiğinde, incelendiğinde Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt, Muamma, Nasihat şeklinde adlandırılan nazım türleri belirir. Koşma, Semai, Varsağı, Destan nazım şekli, yanı nazım biçimidir. Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt, Muamma, Nasihat ise nazım türüdür. Nazım türü konusu bakımından yağılan isimlendirmedir. NAZIM TÜRÜ GENEL ÖZELLİKLERİ Sevgilinin, doğanın, sevilen bir hayvanın güzelliklerini konu edinen şiir türüdür. Dörtlüklerle, 11’li hece ölçüsüyle ve abab cccb dddb kafiye düzeniyle yazılır. Güzelleme türündeki şiirler lirik şiirlerdir Bu türün en önemli şairleri: Karacaoğlan ve GÜZELLEME Noksani’dir. İslamiyet önceki Türk edebiyatında bu tür koşuk biçimiyle ifade edilirdi. Divan Edebiyatında ise “gazel, müstezad, şarkı, rubai, tuyug” gibi nazım biçimleri, güzellemelerde ifade edilen konuların dile getirildiği nazım biçimleri idi. Kişilerin ve toplumun kötü yanlarını yeren eleştiren şiirlerdir. Dertli, Seyrani, Kazak Abdal, Bayburtlu Zihni, Ruhsati, Âşık Veysel taşlama türünde eser veren en ünlü ozanlardır. TAŞLAMA Bu türün konusunu içeren şiirler farklı dönem ve edebiyâtlarda şu şekilde isimlendirilir. Divan edebiyatı: Hicviye Batı edebiyatı: Satir (Satirik) Günümüz edebiyatı; Yergi Yiğit anlamına gelen “koçak” sözcüğünden türetilmiştir. Bu türde yiğitlik, kahramanlık ve savaş konuları işlenir. Epik şiirlerdir. KOÇAKLAMA Köroğlu ve Dadaloğlu bu türde en güzel örnekleri vermiştir. İslamiyet önceki Türk edebiyatında bu türün konuları koşuk biçimindeki şiirler ve destanlar aracılığıyla ifade edilirdi. Divan edebiyatında kahramanlık temalı mesneviler vardı. Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan acıyı dile getiren ve her zaman bir ezgiyle söylenen şiirlerdir. Doğal afetler, ölüm, hastalık vb. çaresizlikler karşısında korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili ürünlerdir. Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilmektedir. Dörtlüklerden oluşur. AĞIT Anonim Halk Edebiyâtındaki ağıt ile karıştırılmamalıdır. Anonim Halk Edebiyâtındaki söyleyeni belli değildir. Âşık Edebiyatı’ndaki ağıtın ise söyleyeni bellidir. Kağızmanlı Hıfzî, Bayburtlu Zihni bu türün önemli temsilcileridir. Ağıtın İslamiyet öncesi Türk edebiyatındaki karşılığı sagu, divan şiirindeki karşılığı mersiye olarak adlandırılır 5 KAZAK ABDAL- TAŞLAMA GÜZELLEME ORMANDA BÜYÜYEN ADAM AZGINI EŞEĞİ SALDIM ÇAYIRA YAZ GELİP DE SEHERDE UĞRADIM BEŞ AYLARI DOLUNCA BEN BİR GÜZELE Ormanda büyüyen adam azgını Eşeği saldım çayıra Çarşıda pazarda insan beğenmez Otlayıp karnın doyura Yaz gelip de beş ayları dolunca Seherde uğradım ben bir güzele Medrese kaçkını softa bozgunu Gördüğü düşü hayıra Açılmış bahçenin gülleri güzel Güzel dedim zülüflerin ne kara Selam vermeye dervişan beğenmez Yoranın da … Yaktı beni Fadime'nin nazarı Korkarım ki ela gözler göz ala Zülüften ayrılmış telleri güzel Gözleri sürmeli kaşlar ne kara Alemi ta'neder yanına varsan Köyüne sokma bed-huyu Seni yanıltır bir mes'ele sorsan Yıkar harap eder köyü Elif'i dersen de nazlıdır nazlı İsmi çıkıp alemlerde öğüle Bir cim çıkmaz eğer karnını yarsan Ölüsüne meyyit suyu Esme'yi dersen de sırf ala gözlü Dudu kumru haber vermiştir güle Camiye gelir de erkan beğenmez Dökenin de … Söyletme Şerfe'yi bülbül avazlı Seher vakti davlunbazı dövüle Söylüyor Zehra'nın dilleri güzel Zülfü çevgan yanakların ne kara İlin kapısında kul kardaş olan Gammaz ile madrabazın Burnu sümüklü hem gözü yaş olan Bir de olup da yemezin Emne'yi der isen incedir ince Melek bizden çok seğirdin baş ile Bayramdan bayrama bir tıraş olan Ölürse meyyit namazın Bağdat'ın Mısır'ın gülleri konca İki gözün doldu kanlı yaş ile Berberdükkânında oğlan beğenmez Kılanın da … Eşşe'nin kaşı da kalemden ince Dostum kumaşın uygurmuş baş ile Sevmeye Hörü'nün belleri güzel Ne aldır ol ne kırmızı ne kara Dağlarda bayırda gezen bir yörük Derince kazın kuyusun Kim tımarlı sipah kimi ser-bölük İnim-inim inilesin Döne güzelliğin halka bildirir Ne ziba yaratmış yaradan Gani Bir elife dili dönmeyen hödük Kefen dikmeye iğnesin Kamer pınardan da kabın doldurur Sel oldu aktı gözlerimin kanı Şehristana gelir ezan beğenmez Verenin de … Eşşe yürüy'şünde beni öldürür Gel bana rahm eyle mürüvvet kanı Sevmeli Cennet'in boyları güzel Ben söylerim ne ak söyler ne kara Yaz olunca yayla-yayla göçenler Dağdan tahta getirenin Topuz korkusundan şehre kaçanlar Mezarına götürenin Karadan da Karac'oğlan karadan Budala'm neylerim ben bu mali Meşe yaprağını kıyıp içenler Talkınını bitirenin Sürün çirkinleri çıksın aradan Sohbet ile bulmuşum ben kemali Rumeli bohçasıtuman beğenmez İmamın da … Herkesi sevdiğ'ne vere Yaradan Mahbub derler gösterme gül cemali Sevdiğim Meryem'in benleri güzel Ne yağmura ne güneşe ne kara Bir çubuğu vardır gayet küçücek Kazak Abdal söz söyledi Zu'm-ı fasidince keyif sürecek Cümle halkı dahleyledi Kırık çanağı yok ayran içecek Sorarlarsa kim söyledi TAŞLAMA– AĞIT- GEVHERÎ Kahvede fağfuri fincan beğenmez Soranın da … < SEFİL KEREM > Aslında neslinde giymemiş hare ADAMI HAYVANI İş gelmez elinden gitmez bir kare TANIYIP BİLMEZ Sandığı gömleksiz duranmekkâre Bedestana gelir kaftan beğenmez Adamı hayvanı tanıyıp bilmez Gazilerin ser-efrâzıağası Vakıtlar gelende abdestin almaz Vasfını söyleyendiller ağlasın Kazak Abdal söyler bu türlü sözü Ezanlar okunur namazın kılmaz Bunca guzât ile ol kahramanın Yoğurt ayran ile hallolmuş özü Camilere gider minber beğenmez Gazâya eşdiği yollar ağlasın Köyden şehre gelen bir köylü kızı İnci yakut ister mercan beğenmez Günde seyyah eder dağ ile taşı Nâm-ı Hakk’ı dilde tekrar eyleyen Aklına getirmez cehennem ateşi Şecaat gevherin izhar eyleyen KOÇAKLAMA- KÖROĞLU Balta ile tıraş ederler başı Gece gündüz ana tımar eyleyen Şehire gelende berber beğenmez Yarasını saran eller ağlasın BENDEN SELAM OLSUN BOLU YÜRÜN BEYLER KORKMAN BEYİNE GÜNÜNÜZ DOĞDU İnsansız dağlardır senin otağın Din uğruna dâim giderdi yola Yürün beyler korkman gününüz doğdu Cahillik yoluna kaynamış yağın Ettiği gazalar gelir mi dile Benden selam olsun Bolu beyine Alın kaleleri burçları şimdi Evinde bulunmaz bir kat yatağın Hısım arkadaşı, kardaşı bile Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır Bir savaş edelim Çin Maçin ile Kahvelere gider minder beğenmez Hizmetinde olan kullar ağlasın Ok gıcırtısından gürzün sesinden Basın dereleri leşleri şimdi Dağlar seda verip seslenmelidir İçer rakıyı mest olam deyi Gevherî sırrına sırdaş olanlar Köroğlu'm çıkalım dağlar salına Konuşur eşekle dost olam deyi Serhatlerde ana pâdaş olanlar Düşman geldi tabur tabur dizildi At sürelim mal yemezin malına İki söz bellemiş usta olam deyi Gazâda kendüye yoldaş olanlar Alnımıza kara yazı yazıldı Başım koydum arkadaşın yoluna Kamiller önünde şiir beğenmez Döküp gözlerinden kanlar ağlasın Tüfek icad oldu mertlik bozuldu Başı dost yoluna koyanlardanız Eğri kılıç kında paslanmalıdır Sefil Kerem çeker ah ile zarı Ana yardım etsin Yaradan Barı Köroğlu düşer mi yine şanından Acep kim getirmiş bu sert hımarı Ayırır çoğunu er meydanından Koparmış yuları urgan beğenmez Kır-At köpüğünden düşman kanından Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ ve TÜRLERİ Şiirler nazım birimlerine, kafiyeleniş şekillerine, vezinlerine ve mısra AĞIT- YAVRUM KUZUM SENİ ALDIRDIM ELDEN sayılarına göre nazım şekillerine;işledikleri konulara ve ilgili oldukları alanlara göre Yavrum kuzum seni aldırdım elden Seni güden çoban gayrı gütmesin de nazım türlerine ayrılırlar. Kuzum kuzum der de meler bir koyun Yaydığı yerlerde otlar bitmesin Usandım da bezdim bu tatlı candan Kuzunu yiyenler onup yetmesin A. ANONİM HALK ŞİİRİ NAZIM I. ÂŞIK EDEBİYATI NAZIM Kuzum kuzum der de meler bir koyun Kuzum kuzum der de meler bir koyun BİÇİMLERİ TÜRLERİ Yine çiçeklendi dağların başı Bugün koyun tuz başına gelmedi 1. Mani 1. Güzelleme Koyun ben n'ideyim Mevla'nın işi Elin kuzusu da kuzu olmadı 2. Türkü 2. Koçaklama Daim durmaz akar gözümün yaşı Arayıp da kuzusunu bulmadı Ninni 3. Taşlama Kuzum kuzum der de meler bir koyun Kuzum kuzum der de meler bir koyun 4. Ağıt B. ÂŞIK EDEBİYATI NAZIM Koyun senin derdin çoktur n'ideyim N'olaydı sen koyun olmaya idin BİÇİMLERİ II. TEKKE EDEBİYATI NAZIM Yanına da başka kuzu katayım Elin kuzuların görmeye idin TÜRLERİ Varıp seni koyaklardagüdeyim Ölüp de şu yere gelmeye idin 1. Koşma Kuzum kuzum der de meler bir koyun Kuzum kuzum der de meler bir koyun 2. Semai 1. İlâhî 3. Varsağı 2. Nefes Kuzum senin budur alnında yazı Kul Mehemmet bunu böyle söyledi 4. Destan 3. Nutuk Hiç elin kuzusu olur mu kuzu Söyledi de yaşın yaşın ağladı 4. Devriye Yüreğimde vardır bir ince sızı Koyun yolum sana nerden uğradı 5. Şathiye (Şathiyat-ı Sofiyâne) Kuzum kuzum der de meler bir koyun Kuzum kuzum der de meler bir koyun 6 DÎNÎ-TASAVVUFÎ HALK ŞİİRİ TASAVVUF: Anadolu’da 12. asırdan itibâren tekkelerde, dergâhlarda, özelliklerde Mevlevîhânelerde şekillenen bir şiir biçimidir. Biçimden ziyâde bu şiirlerin söyleniş amacı önemlidir. Allah’ın varlığını bilme, kainat ve insanın var oluş sebebini anlama, insanı mükemmel bir varlık haline getirebilme anlayışıdır. Tasavvuf vahdet-i vücut inancına dayanır. Vahdet-i vücut, tek varlık anlamına gelir. Tasavvufun asıl amacı İnsanı, insan-ı kâmil(olgun insan) derecesine ulaştırmak, kişinin kendini terbiye etmesi, ruhî ve ahlakî yönünü düzeltmesidir. Kendi görüş anlayış çerçevesinde tasavvuf insanı yüceltmek isteyen bir ahlak sistemidir. NAZIM GENEL ÖZELLİKLERİ ŞEKLİ/TÜRÜ * İlahi, ezgili okunan dini tasavvufi halk edebiyatı nazım şeklidir. Her dinin farklı ilahileri vardır. İlahiler çoğu dinde din eğitiminin önemli bir parçasıdır. * İlahiler tarikatlara göre değişik isimler alır. Mevlevilerde ayin, Bektaşilerde nefes, Alevilerde deme (deyiş), diğer tarikatlarda dacumhurve ilahi adını alır. * İlahi nazım şeklinin öncüsü YUNUS EMRE’dir. Yunus Emre, şiirlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmıştır. 11′li hece ölçüsünü kullanmıştır. Halkın içinden biri olduğu için halk tarafından çok sevilmiştir ve İLÂHÎ dili halkın dilidir. 1. Allah sevgisiyle, insan sevgisini bütünleştiren içten şiirlerdir 2. Özel bir beste ile söylenir. 3. Hece ve vezninin 7’li, 8’li ve 11’li kalıbıyla söylenirler. 4. Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı 3 ila 7 arasında değişir. 5. Genelde şiirin içinde şairin mahlası geçer. Nefes, dini temellere bağlı ilahilerin Alevi-Bektaşi âşıklarınca yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri, tarikat kurallarıyla ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarakkoşmaya benzer. Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7, 8, 11’li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır. Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir. Fazla da olabilir. 1. Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir. 2. Nefeslerde tasavvuftakivahdet-i vücûd felsefesi anlatılır. NEFES 3. Hz. Muhammed ve Hz. Ali için övgüler de söylenir. 4. Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ila 8 arasında değişir. 5. Hece ölçüsüyle yazılırlar. (aruz ölçüsüyle yazılan nefesler de vardır.) 6. Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker. 7. Duygu ve düşünceleri nükteli bir şekilde ve zarafet ölçüleri içinde söylemek nefesin en belirgin özelliğidir. 1. Alevi şairlerin kendi düşüncelerini dile getirdikleri şiirlerdir. 2. Bu şiirler Alevî tekkelerinde, tören sırasında sazla terennüm edilir. DEME 3. Hecenin 8’li ölçüsü kullanılır. 4. Üç veya beş dörtlükten oluşabilir. Nutuk, tarikata yeni giren dervişlere, tarikat derecelerini, tarikat adâbını öğretmek için söylenmiş şiirlerdir. Türün en önemli temsilcisiKaygusuz Abdal’dır. Özellikleri: NUTUK 1. Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere öğüt vermek, çeşitli konularda bilgilendirmek ve tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir. 2. Şekil yönüyle koşmaya benzer. İnsanın var oluşunu Devir kuramını dikkâte alarak anlatan tasavvufi şiirlerdir. Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz inancını işleyen şiirlerdir. Buna göre önce ruh yaratılır, sonra vücut. Zamanı geldiğinde her ruh maddi dünyaya iner. Bu ruh sırayla bitkiye, hayvana, insana en son olarak da insan-ı kâmile geçer. Bu ruh oradan da ilk ve tek kaynak ruh olan Allah’a döner ve onunla birleşir. İşte bu olayları anlatan şiirlere devriye DEVRİYE adı verilir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki Muhammed, yeryüzüne sonradan gelmiştir. Hâlbuki ruh halindeki Muhammed ezelden beri vardı. Vakti gelen ruh maddi âleme iner. Önce cansız varlıklara sonra bitkilere, hayvana, insana en sonra da insan-ı kâmil’e geçer. Oradan da Allah’a döner ve onunla birleşir. Bu inişe nüzul, tekrar Allah’a dönüşe dehuruc denir. Bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere devriye denir. Dini ve tasavvufi halk şiirinde mizahi manzumelere genel olarak şathiye adı verilir. Şathiyeler, mutasavvıf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır. Allah ile alay eder gibi yazılmış şathiyeler küfür sayılmıştır. Ama şathiyeler asla küfür değildir. Şathiyeler biçimce komik ve alaylı olabilir; ama şathiyede aranan, şiirin arkasındaki düşüncedir. Anlaşılıp yorumlandığında çok derin anlamlara sahip olduğu görülür. Şathiye çok derin tasavvufi konular işleyen felsefi şiirlerdir. Kaygusuz Abdal şathiyeleriyle ŞATHİYYE tanınır. 1. İnançlardan teklifsizce, alaycı bir dille söz eder gibi yazılırlar. 2. Görünüşte saçma ve dini esaslara aykırı sanılan bu şiirlerin içinde ince ve derin anlamlar, yorumlandığında tasavvufla ilgili değişik konuların olduğu görülür. 3. Nefesin bir türüdür. 4. Tanrıyla konuşur gibi şakalaşırcasına yazılan şiirlerdir. 7 İLAHİ-YUNUS EMRE İLAHİ- Y. EMRE ŞATHİYYE NUTUK Yeri göğü insü cinni yarattın Ben yürürüm yana yana İşitin ey yarenler Evvel tevhid sürer mürşid dilinden Sen ey mimar başı eyvancı mısın Aşk boyadı beni kana Aşk bir güneşe benzer Erişir canına fazlı Huda’nın Aynı günü çarhı burcu var ettin Ne âkilem ne divane Aşk olmayan gönül Kurtulursun emarenin elinden Ey mekan sahibi rahşancı mısın Gel gör beni aşk neyledi ***** Erişir canına fazlı Huda’nın Misal-i taşa benzer Taş gönülde ne biter Denizleri yarattın sen kapaksız Gâh eserim yeller gibi İkincide verir Lafzatullah’ı Dilinde agu tüter Suları yürüttün elsiz ayaksız Gâh tozarım yollar gibi Nice yumusak söylese Yerleri temelsiz göğü dayaksız Anda keşf ederler sıfatullahı Gâh akarım sellergibi Hasenat yeter der eder günahı Sözü savaşa benzer Durdurursun acap iskancı mısın Gel gör beni aşk neyledi ***** Erişir canına fazlı Huda’nın Geç Yunus endişeden Kullanırsın kanatsızca rüzgarı Akar suların çağlarım Gerekse bu bişeden Kürekle mi yaptın sen bu dağları Üçüncüde ya Hû ismini oku Dertli ciğerim dağlarım Ere aşk gerek evvel Ne yapıp da öldürürsün sağları Garip bülbül gibi durmayıp şakı Şeyhim anuban ağlarım Ondan dervişe benzer Can verip alırsın sen cancı mısın Kendi vücudunda bulagör Hakk’ı Gel gör beni aşk neyledi ---------------------------- Erişir canına fazlı Huda’nın İLAHİ- Y. EMRE Sekiz cennet yaptın sen Adem için Ya elim al kaldır beni Adın büyük bağışla anın suçun Dördüncü esmâya nâil olasın Ya vaslına erdir beni Yar yüreğim yar Ademi cennetten çıkardın niçin Ene’l-Hak sırrına vâkıf bulasın Çok ağlattın güldür beni Gör ki neler var Buğday nene lazım harmancı mısın Dahi ölmezden evvel sen ölesin Gel gör beni aşk neyledi Bu halk içinde Erişir canına fazlı Huda’nın Bize güler var Bir iken bin ettin kendi adını Ben yürürüm ilden ile Görmedim sen gibi iş üstadını Gel imdi sen dahi şeyhin hâline Şeyh anarım dilden dile Ko gülen gülsün Yeşertirsin kurutursun odunu Karışasın evliyânın yoluna Gurbette halim kim bile Hak bizim olsun Sen bağçevan mısın ormancı mısın Dalasın sen âb-ı hayat gölüne Gel gör beni aşk neyledi Gafil ne bilsin Erişir canına fazlı Huda’nın Hakk’ı sever var Cibril'e perde altında söylerdin --------------------------------------------------------------- Mecnun oluban yürürüm İnip Beytullah'a kendin dinlerdin İLAHİ– HACI BAYRAM VELİ Ol yâri düşte görürüm Bu yol uzaktır Bu ateşi cehennemi neylerdin Uyanıp melûl olurum Menzili çoktur Hamamın mı var ya külhancı mısın N'oldu bu gönlüm n'oldu bu gönlüm Gel gör beni aşk neyledi Geçidi yoktur Derd-u gam ile doldu bu gönlüm Derin sular var Hafaya çekilip seyrana durdun Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm Miskin Yunus biçareyim Aklı yetmezlerin aklını vurdun Yanmada derman buldu bu gönlüm Baştan ayağa yareyim Girdik bu yola Kıldan ince köptü yaptın da kurdun Dost elinde avareyim Aşk ile bile Akar suyun mu var bostancı mısın Yan ey gönül yan yan ey gönül yan Gel gör beni aşk neyledi Gurbetlik ile Yanmadan oldu derdine derman ---------------------------- Bizi salar var Bu kışlara bedel bu yazı yaptın Pervane gibi pervane gibi Evvel bahara karşı güzü yaptın İLAHİ-YUNUS EMRE Şem'ine aşkın yandı bu gönlüm Her kim merdane Mizanı iki göz terazi yaptın Dervişlik dedikleri Gelsin meydane Bakkal mısın yoksa dükkancı mısın Gerçi ki kandı gerçeğe yandı Hırka ile tac değil Kalmasın cane Rengine aşkın cümle boyandı Gönlün derviş eyleyen Kimde hüner var Kazanlarda katranların kaynarmış Kendide buldu kendide buldu Yer altında balıkların oynarmış Hırkaya muhtaç değil Matlabını hoş buldu gönlüm Yunus sen bunda On bu dünya kadar ejderhan varmış Durmuş marifet söyler, Meydan isteme Şerbet mi satarsın yılancı mısın Sevad-ı a'zam sevad-ı a'zam Erene Yunus Emrem Meydan içinde Belki oluptur Arş-ı muazzam Esirci misin koydun cehenneme Arap Yol eriyle yoldadır, Merdaneler var Hoca mısın okur yazarsın kitap Matlab-ı canan matlab-ı canan Yolsuza yoldaş değil Olsa acep mi şimdi bu gönlüm Aslın katip midir görürsün hesap İntisabın mı var yok hancı mısın Seyr-i billahtır seyr-i billahtır Yüzbin cehennemin olsa korkmam birinden Lı maallahtır fena fillahtır Rahman ismi nazil değil mi senden Ayinesinde ayinesinde NEFES NEFES Gaffar-üz-zünub'um demedin mi sen Gird-i sivayı buldu bu gönlüm Affet günahımı yalancı mısın Biz Urum Abdallarıyız Şol benim şeyhimi El fakru fahrı el fakru fahrı Maksadımız yârdır bizim Görmeğe kim gelir Beni affeylesen düşen mi şandan Demedi mi ol alemler fahri Geçtik ziynet kabâsından Zevk ile safalar Ne dökülür ne eksilir haznenden Fahrini fakrin fahrini fakrin Gencinemiz erdir bizim Sürmeğe kim gelir Şahlar bile geçer böyle isyandan Mahv-u fenada buldu bu gönlüm Affetsen olmaz mı noksancı mısın Dâim kılarız biz zârı Şeyhimin özünü Bayramı imdi Bayramı imdi Harceyleriz elden var, Severim sözünü Şanına düşer mi noksan görürsün Bayram edersin yar ile şimdi Dost yoluna verdik seri Mübarek yüzünü Her gönülde oturursun yürürsün Hamd-ü senalar hamd-ü senalar Mürkirimiz hârdır bizim Görmeğe kim gelir Bunca canı alıp yine verirsin Yar ile bayram kıldı bu gönlüm Götürüp getiren kervancı mısın --------------------------------------------------------------- Aşk bülbülüyüz öteriz Şeyhimin illeri --------------------------------------------------------------- Râh-i Hakka yüz tutarız Uzaktır yolları Bilirsin ben kulum sen sultanımsın Mânâ gevherin satarız Açılmış gülleri Kalpte zikrim dilde tercümanımsın Ey erenler ey kardeşler ecel ere ölem bir gün Mürşidimiz vardır bizim Dermeğe kim gelir Sen benim canımda can mihmanımsın İşlerime pişman olup kendözüme gelem bir gün Gönlümün yarisin yabancı mısın İstivâyı gözler gözüm Hak için malını Yanlarıma kona elim söz söylemez ola dilim Seb’almesanidir yüzüm Hep veren varını Beni deli eyler kendin söylersin Karşıma gele amelim nittim ise görem bir gün Ene’l Hakk’ı söyler sözüm Aşk için ârını İçerden Azmi'yi pazar eylersin Mi’râcımız dârdır bizim Dökmeğe kim gelir Yücelerden yüce seyran seylersin Oğlan gider danışmana saladır dosta düşmana İşin seyran kendin seyrancı mısın Şol dört tekbir namaz ile (ömrüm) tamam kılam bir gün Haber aldık mahkemâttan Ahd ile vefalar Geçmeyiz zâttan sıfattan Zevk ile safalar KAYGUSUZ ABDAL- ŞATHİYYE Beş karış bezdürür donum yılan çiyan yiye tenim Balım nihan söyler Haktan Bu yolda cefalar 1 3 Yıl geçe ubrula sinim unutulup kalam bir gün İrşâdımız sırdır bizim Çekmeğe kim gelir Yücelerdenyücegördüm Kıldanköprüyaratmışsın ErbabsınsenkocaTanrı Gelsinkulumgeçşindeyu Başıma dikeler hece ne erte bilem ne gece Âlemokurkelâmile Helebizşöyleduralım BALIM SULTAN Âh ile göz yaşı Alemler ümidi hoca sana ferman olam bir gün SenokursunheceTanrı YiğitisengeçaTanrı Yunus’un haldaşı 2 4 Zehr ile bu aşı Garipkulunyaratmışsın KaygusuzAbdalYaradan Yunus Emre sen bu sözü dahi tamam etmemişsin Yimeğe kim gelir Derdemihnetekatmışsın Geliçegörşucur’adan Tek yürüyeyim neyliyeyim üstadıma gelem bir gün Anıâlemeatmışsın Kaldırperdeyiaradan YUNUS EMRE SençıkmışsınucaTanrı GezelimbileceTanrı! Yunus Emre–İLAHİ 8 NAZIM BİRİMİ BEYİT OLAN DİVAN ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ Divan şiirinde en çok kullanılan nazım birimi beyittir. NAZIM ŞEKLİ GENEL ÖZELLİKLERİ Divan Edebiyatı'nın en ilgi çekici en çok sevilen şiirleri, bu alanda verilmiştir. Edebiyat terimi olarak da, güzellikten, aşktan, onun yüzünden çekilen acılardan, içkiden söz eden küçük şiir anlamına gelir. Ozanın ele aldığı aşk teması, bazen İlâhî, bazen de salt dünyaya ait bir nitelik taşır; fakat her iki yolda da, âşıklar için, hayran olunan güzelliğe ulaşmak nasip olmaz, düşüncesi egemen olduğundan, ozanın çektiği türlü acılar da, gazelin konusu içine girer. Gazel arasında, öğretici bir nitelik taşıyanlar varsa da; bunlar, hem sayıca azdır, hem de şiir bakımından zayıf durumdadırlar.(Nâbî'nin bazı gazellerinde görüldüğü gibi). Zaten gazel denilince de; akla, ilk olarak aşk şiiri gelir.Genel Özellikleri:1- Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir. 2- İlk beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa… 3- Gazelin ilk beytinematla(doğuş yeri) denir. 4- Gazelin son beytinemakta (bitiş, kesiliş yeri) denir. 5- Şair ismini ya GAZEL da mahlasını genellikle makta beytinde kullanır. 6- Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel denir. Bu beyte Şah beyit de denir. 7- Gazelde genelde anlam bütünlüğü aranmaz, anlam beyitte tamamlanır. 8- Bir gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir. 9- Bütün bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir. 10- Divan edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair olmanın en büyük ölçütü gazellerdir. 11- Gazelde; başta aşk, sevgi, güzellik gibi lirik konular olmak üzere felsefî, dinî ve öğretici konular işlenebilir. 12- Bazı gazellerin matladan sonra gelen beyitlerinde mısralar ortalarından bölünebilir. Bu durumda gazele iç kafiye hâkimdir. Böyle gazellere musammat gazel denir. 13- Aruz ölçüsüyle yazılır. 14- Dil genellikle ağırdır. Sade bir Türkçe ile yazılmış gazel geleneği de Türkî-i Basit Gazel olarak adlandırılır. 15- Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip, Taşlıcalı Yahya Bey vb. gazelin önemli isimleridir. —Din ve devlet büyüklerini övmek veya yermek amacıyla yazılan şiirlerdir. —En az genellikle 33 ile 99 arasında değşien beyit sayısına sahiptir. —İlk beyitteki mısralar kendi arasında, diğer beyitlerdeki mısraların birincisi serbest, ikincisi ise birinci beyitle uyaklıdır. (aa-ba-ca-da-ea-fa...)—Aruz ölçüsünün değişik kalıplarıyla yazılabilir.—Gazelde olduğu gibi ilk beyite matla, son beyte makta, şairin mahlasının geçtiği beyte tac beyit denir.—Kasidenin en güzel beyitine beytü'l-kasid denir.—Kasidelerin özel bir adı yoktur. Kasideler, nesib bölümünde işlenen temaya, uyağın son harfine veya rediflere göre adlandırılır. Redifine Göre: Su Kasidesi, Güneş Kasidesi gibi. Nesib bölümünde işlenen konulara göre: Bahariye, Iydiye, Şıtaiyye, Ramazaniyye, Rahşiyye, Sayfiye —Dize ortalarında kafiyeli olan kasidelere musammat kaside denir.—Kasidenin en ünlü şairleri: Nef'i, Baki, Fuzuli, AhmetPaşa, Nedim... —Tam bir kasidedeşu bölümler bulunur:Nesib veya Teşbib: Başlangıç bölümü desayılan bu kısımda, şair konuyla ilgisi bulunmayan (bahar, yaz, kış, saray, bahçe...) tasviri yapar. Genellikle 15–20 beyit arasında KASİDE olur. Şiir yönünün en ağır olduğu bölümdür. Kaside genellikle övgü konuludur; ancak şair, doğrudan doğru- ya övgüye geçmez.Girizgâh: Konuya giriş için bir veya birkaç beyitten oluşan geçiş bölümüdür. Bu bölüm, nesib bölümü ile asıl bölüm olan medhiye bölümünü birleştirir. Girizgâh bölümü, gelişi güzel söylenen bir bölüm değildir. Yeri getirilerek, uygun, nükteli bir sözle övgüye başlandığı belirtilir. Medhiye: Allah'ın, Hz. Muhammed'in, padişahın veya önde gelen kişilerin övüldüğü, yüceltildiği en uzun bölümdür. Övülen kişinin kişisel nitelikleri dikkate alınmadan, çok abartılı olarak kalıplaşmış mazmun ve benzetmelerle yapılan bir övgüdür. Tegazzül: Kasidenin ölçüsüne ve uyağına uygun yazılan, araya sıkıştırılan gazeldir. Şair gazel söyleyeceğini önceden belirtir. Fahriye: Şairin kendisini övdüğü bölümdür. Şair abartılı olarak İran'ın ünlü şairleriyle kendi şairliğini karşılaştırır. Şiirinin ve şairliğinin onlardan üstün olduğunu söyler. Dua: Kaside- nin en son bölümüdür. Birkaç beyitten oluşur. Bu bölümde Allah'a, Peygamber'e, ülke büyüklerine iyi dilek- lerde bulunulur. Şairler dua bölümüne geçileceğini uygun bir şekilde belirtirler. Her beytinin dizeleri kendi arasında uyaklı, aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılan divan şiirinin en uzun na- zım biçimine mesnevi denir.—Her beyiti kendi içinde uyaklıdır. (aa-bb-cc-dd-ee-ff...)—Aşk, tasavvuf, sa- vaş, kahramanlık, savaş... gibi çeşitli konular işlenir.—Divan şiirinde olay ağırlıklı konuların işlendiği bir MESNEVİ türdür.—Beyit sayısında serbestlik olduğu için Divan şiirinin en uzun nazım biçimidir.—Aruzun kısa kalıp- larıyla yazılır. —Genellikle beyitler arasında anlam bütünlüğü vardır.—Edebiyatımızda ilk mesnevi "Kutadgu Bilig' adlı eserdir.—Bir şairin beş mesneviden oluşan eserler bütününe "hamse" denir. Bir gazelin her dizesine kısa bir dize ekleyerek oluşturulan şiir biçimidir. Genlikle, uzun dizeler kendi aralarında uyaklıdır. Kısa dizeler de bağımsız bir gazelmiş gibi kendi aralarında uyaklıdır. Çoğunlukla aruzun mef'ûlü/ mefâîlü/ mefâîlü / feûlün ( — — · / · — — · / · — — · / · — — )kalıbı kullanılarak yazılırlar. Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef'ûlü/ feûlün kalıbına uygun MÜSTEZAD bir kısa dize söylenir. Eklenen bu kısa dizeye ziyade denir. Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan dört dize bir beyit sayılır. Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur. Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezadlar da vardır. Tek ziyadeli müstezatlara "sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir. Divan şiirinde kıt’a denilince iki beyitten oluşan bir nazım biçimi anlaşılır. Yalnız ikinci ve dördüncü dizeleri birbiriyle uyaklı iki beyitlik nazım biçimidir.Kafiye örgüsü genellikle “xa-xa”şeklindedir.Kıtalarda beyitler arasında anlam birliği bulunur ve beyitler birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Kıta nazım biçiminde şair mahlas kullanmaz. Ancak, mahlas kullanılmış kıtalar da vardır. Kıtaların konusu çok değişiktir. Hemen KIT’A her konuda kıta yazılabilir. Nâdiren yazılmış olsa bile, beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara kıt'a-i kebîre denir. 9 GAZEL– NÂBÎ FUZULİ– SU KASİDESİ ŞEYHİ- HARNAME MESNEVİSİ (Bazı Beyitler) Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlâre su Bir neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz Kim bu denlû dûtuşan odlara kılmaz çâre su Bir eşek var idi zaif ü nîzar Yük elinden katı şikestevü zâr Çok da mağrûr olma kim meyâne-i ikbâlde Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Biz hezâran mest-i mağrûrun humârın görmüşüz Ya muhît olmuş közümden günbed-i devvâre su Gâh odunda vü gâh suda idi Kop-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine Zevk-i tîğından acep yok olsa gönlüm çâk çâk Dün ü gün kahr ile kısuda idi Kişver-i câhın nice sengin hisârın görmüşüz Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su Ol çeker idi yükler ağır Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün Ki teninde tü komamıştı yağır Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest İhtiyât ile içer her kimde olsa yâre su Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz Dudağı sarkmış u düşmüş enek Suya virsün bağ-bân gül-zârı zahmet çekmesün Yorulu arkasına konsa sinek Bir hadeng-i can-güdâz-ı âhdır sermâyesi Bir gül açılmaz yüzün tek virse bin gül-zâre su Biz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz Kargalar derneği kulağında Okşatabilmez gubârını muharrir hattına Sineğin seyri gözü yağında Bir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâh Hâme tek bakmaktan inse gözlerine kâre su Bi-aded mağrûr-ı sadr-ı i’tibârın görmüşüz Ârızın yâdiyle nem-nâk olsa müjgânım n’ola Arkasından alınca palanı Kâse-i deryûzeye tebdil olur câm-ı murâd Zâyi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su Sanki it artuğıydı kalanı Biz bu bezmin Nâbiyâ çok bâde-hârın görmüşüz Gam günü etme dil-i bîmârdan tiğin diriğ Bir gün ıssı eder himayet ana -------------------------------------------------- Hayrdır vermek karanlu gecede bîmâre su Ya'ni kim gösterir inayet ana GAZEL– ŞEYH GALİB Yine zevrâk-ı derûnum kırılıp kenâre düştü İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et Aldı palanı vü saldı ota Susuzum bir kez bu sahrada benim’çün âre su Dayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâre düştü Otlayurak biraz yürüdü öte Men lebin müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi O zaman ki bezm-i canda bölüşüldü kâle-i kâm Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su Gördü otlukta yürür öküzler Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre paâe düştü Odlu gözler ü gerlü göğüsler Ravza-i kûyune her dem durmayıp eyler güzâr Gehi zîr-i serde desti geh ayağı koltuğunda Âşık olmuş galibâ ol serv-i hoş-reftâre su Boynuzu bazısının ay bigi Düşe kalka haste-i gam der-i lutf-ı yâre düştü Kiminün halka halka yay bigi Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek Erişip behâra bülbül yenilendi sohbet-i gül Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vâre su Ne yular derdi ne gam-ı pâlân Yine nevbet-i tahamül dil-i bî-karâre düştü Ne yük altında haste vü nâlân Dest-bûsî arzûsiyle ger ölsem dustlar Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su Meh-i burc-ı ârızında gönül oldu hâle mâil Acebe kalur tefekkür ider Bana kendi tâliimden bu siyeh sitâre düştü Serv serkeşlik kılır kumri niyâzından meğer Kendi ahvalini tasavvur ider. Dâmenin dûta ayağına düşe yalvâre su Süzülüp o çeşm-i âhu dedi zevk-i vasla Ya Hû Ki biriz bunlar hilkatte Bu değildi neyleyim bu yolum intizâre düştü İçmek ister bülbülün kanın meğer bir reng ile Elde ayakta şekl ü sûrette Gül budağının mizâcına gire kutâre su Reh-i Mevlevîde Gâlib bu sıfatla kaldı hayrân Bunların başlarına taç neden Kimi terk-i nâm u şâne kimi i'tibâre düştü Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme Bizde bu fakr ü ihtiyaç neden İktidâkılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su -------------------------------------------------- MÜSTEZAD– NEDÎM Var idi bir eşek ferâsetlû Seyyid-i nev’i beşer deryâ-yı dürr-i istifâ Hem ulu yollu hem kıyâsetlû Ey şûh-ı kerem-pişe dîl-i zâr senindir Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su Yok minnetin aslâ Bizim ulu işimiz odûndur Kılmağ için tâze gül-zâr-ı nübüvvet revnâkın Ey kân-ı güheranda ne kim var senindir Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâre su Od uran içimizde o dûndur Pinhân u Hüveydâ Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim Duttu yüz derd ile zaîf eşek Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su Zâr ü dil-haste vü nahîf eşek Baş üzre yerin var Gül goncasısın gûşe-i destâr senindir Hayret ilen parmağın dişler kim etse istimâ Varayın ben de buğda işleyeyin Gel ey gül-i ranâ Parmağından verdiği şiddet günü Ensâr’e su Anda yaylayup anda kışlayayın Dostu ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayat Neylersen edip bir-iki gün bâr-ı cefâya Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâre su Gezerek gördübir göğermiş ekin Sabreyle de sonra Sanki tutardı ol ekin ile kin Peymâne senin hâne senin yâr senindir Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hîz Ey dil tek ü tenhâ El sunup urgaç vuzû’ için gül-i ruhsâre su Aşk ile depti girdi işelemeye Gâh ayaklayu gâh dişlemeye Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl Bir bûse-i cân bahşına ver nakd-i hayatı Başını taştan taşa urup gezen âvâre su Daneden gördü yer pâk olmuş Ger kail olursa Gök ekinliği kara hâk olmuş Senden yanadır söz yine bazar senindir Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister sala nûr Ey âşık-ı şeydâ Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre pâre su Yüreği sovumadı sövmek ile Olmadı eşeği dövmek ile Çeşmân-ı siyeh mest-i sitem kakülü pür-hâm Zikr-i na’tin virdini dermân bilirehl-i hatâ Ebrûları pür-çîn Eyle kim def’-i humar için içer mey-hâre su Bıçak çekti kodu ayruğunu Benzer ki bu dîldâr-ı cefâkâr senindir Yâ Habîballah yâ Heyre’l-beşer müştâkınım Kesti kulağını vü kuyruğunu Biçâre Nedîmâ Eyle kim leb-teşneler yanıp diler hemvâre su -------------------------------------------------- Kaçar eşşek acıyarak canı GAZEL– BAKİ Sensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi’racda Dökülerek yaşı yerine kanı Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su Nev-bahâr oldu gelin azm-i gülistân idelim. Uğrayu geldi pîr eşeği nagâh Açalım gonca-i kalbi gül-i handân idelim Çeşme-i hurşîdden herdem zülâl-i feyz iner Sordı hâlini kıldı dert ile âh Hâcet olsa merkadin tecdîd eden mîmâre su Komayup lâle gibi elden eyağı bir dem Batıl isteyü haktan ayrıldım Mest olup gonce sıfat çâk-ı girîbân idelim Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma Boynuz umdum kulaktan ayrıldım. Var ümidim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su -------------------------------------------------- İçelim lâ'l-i müzâbı saçalım cür'aları Hâk-i gülzârı bugün kân-ı Bedâhşânidelim Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri KIT’A– Fuzûlî Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su Meclis-i ayş ü tarâb hûrrem ü âbâd olsun Kalem olsun eli ol kâtib-i bed-tahrîrin Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr Yakalım zerk u riya deyrini virân idelim Ki fesâdı rakamı sûrumuzu şûr eyler Hâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su Gah bir harf sukûtiyle eder nâdiri nâr Okusun vasf-ı ruh-ı yâr ile Bakî şi'rin Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrum olmayam Gah bir nokta kusûriyle gözü kör eyler Bülbül-i gülşeni mecliste gazelhân idelim Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su 10
Description: