ebook img

Andre Mourois RAWLS'IN ADALET TEORISI YA DA BIÇIMSEL HAK ANLAYI PDF

30 Pages·2010·0.89 MB·Turkish
by  
Save to my drive
Quick download
Download
Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.

Preview Andre Mourois RAWLS'IN ADALET TEORISI YA DA BIÇIMSEL HAK ANLAYI

57 I.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi NNoo::3377((EEkkiimm22000077)) RAWLS’IN ADALET TEORISI YA DA BIÇIMSEL HAK ANLAYISININ TEORIK AÇMAZLARI ÜZERINE Armagan ÖZTÜRK* “Yargilarimizla isteklerimiz hemen her zaman çekisir” Andre Mourois Özet Bu makalede Rawls’in adalet teorisi üzerine bir dizi elestiri temellendirilmeye çalisilacaktir. Adalet teorisinin Kantçi ve faydaci kökleri teorinin evrensellik iddiasini zayiflatmakta ve adaletin gerçeklestirilebilirligine olan inanci da azaltmaktadir. Yine benzeri sekilde doga durumu ve sözlesme durumu üzerine insa edilmis teorinin hem özgür iradeye güvenmesi, hem de ayrintili kural ve istisnalar ile bu güveni denetlemesi oldukça çeliskilidir. Teorinin kavramsal tutarligina gölge düsüren bir dizi ayrintinin gölgesinde bir diger dikkat çekici sorun da adaletin Rawls’ça oldukça muhafazakar bir tonda kurgulanmasinda yatar. Filozof bilgisizlik peçesi altinda bilinçsiz insanlarin adaleti yarattiklarini savlarken farkinda olmayarak modern dünyanin sorunlu toplumsal zemini kendisine konu almistir. Sonuç olarak Rawls’in bizlere adalet sorunu seklinde tercüme ettigi modern mesruluk krizinin filozofun ortaya koydugu kisitlar çerçevesinde çözülemeyecegi iddiasi tanitlanmaya çalisilacaktir. Anahtar Kelimeler:Adalet, Akil, Pozitif özgürlük, Baslangiç durumu, Sözlesme The Theoretical Difficulties of Rawl’s Justice Theory Or His Understanding Of Structural Rights Abstract In this article efforts will be paid to found a series of critiques on Rawls’s “a theory of justice”. Kantian and pragmatic roots of the justice theory weakens the universality claim of this theory and decreases the level of belief for achievability of justice. Again, it is quite contradictory that the theory built on state of nature or state of contract both trusts free will and audits this confidence with detailed rules and exceptions. Another point of attention under the shadow of a series of details that impair conceptual coherence of the theory lies in the problem that justice is edited at a quite conservative tone by Rawls. The philosopher argues that unconscious people crate justice under the veil of lack of knowledge, and he unknowingly took problematic societal grounds of the modern world as his subject. As a result, we shall try to show that modern legitimacy crisis that Rawls translates as a problem of justice cannot be resolved within the limitations that the philosopher argues. Keywords: Justice, Intelligence, Positive freedom, State of beginning, Contract * Ars.Gör., ODTÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü 58 SUNUS Adalet nedir? Belki Aristoteles’te oldugu üzere denklestirmek ve dagitmaktan ibaret bir aliskanlik, belki Platon’un hatirlattigi gibi kendine yakisani yapmak noktasinda görecelilikle sulandirilmis bir toplumsal erdem. Ama hiç süphesiz ki semsiye bir kavram. Kendini gerçeklestirmenin olanaklari, benlik çikari ve haklilik inancinin kaos halinde toplami. Adalet nedir? Siyaset felsefesini baslatan ve bitiren, en kapsayici ve en bunaltici soru. Esitlik ve özgürlügün dengeleyici baglami olarak adalet siyasal teorinin arkasindaki metodoloji ve haklilastirmalari çözümlemek noktasinda benzersiz bir ayraç. Makale bu ayraci liberal biçimsel akil ve Rawls gibi iki tane huni araciligiyla damitmaya çalisacaktir. Bu çalisma belli bir noktada (adalet nosyonunun genelligi ile bagdasmayacak kadar özel bir gerçekliligin adalet mefhumu tartismasinda ön plana çikarilmasi noktasinda) sikintilidir. Ama böylesi bir sikinti diyalektik bir tamlikta, tartismaya yetkinlesebilecegi bir özde verebilir. En azindan yazar bu özü yakaladigi kanisindadir. Siyaset felsefesinden siyasal teoriye, derinden yüzeye, genelden özele, soyuttan somuta dogru seçici bir algisallik çalismanin üzerine insa edildigi yöntem konusunda aydinlatici ilk ip ucunu betimler. Betimin buz daginin üzerindeki kismi ise, yöntemi etlendirecek yaniti aranan sorular künyesi ile sonuca baglanacaktir. Kisacasi makale 1) Adalet teorisinin “episteme” ve “etik politik” boyutlari, dolayisiyla edebiyatin arka plan gündemi ile ilgilenir. Özellikle Kant ile Rawls arasindaki devamliliginin söylemsel düzeyde ayrintiya dökülmesi bu açidan islevseldir. Demek ki “seylerin” arkasindaki “seylere” yönelik kismen realist, ama daha çok olgucu arkeolojik bir kaygi ön plana çikarilir. 2) Rawls ile de iliskilendirilen biçimsel akil etiketi, sinirlari ve sorunlari baglaminda dile getirilir. Bu dile gelme önemli ölçüde elestireldir; “ötekilestirmeye” kivaminda kodlanmistir. 3) Sonuç olarak “Bir Adalet Teorisinin” liberal gelenek içindeki ayrisma ve kesismelere olan tarafgirligi sorgulanir. Bahsi geçen sorgu, adalet teorisini anlamsal bir skala içinde yeniden okuma ve siyasal uzayda yerini belirleme sorunlari açisindan hayati bir önemlilige sahiptir. Rawls’in adalet ile olan tartismasi bizim burada çözümleme nesnesi olarak öne aldigimiz baglamdan daha genis bir degerlendirme alanina sahiptir. Filozof kendi özgün entelektüel gelisim süreci içerisinde ve adalet teorisine yönelik agir elestirilerin baskisi altinda evirilmis, eski düsüncelerinin bir kismini usulca terk etmis, büyük bir kismini modern zamanlarin güncel etik politik sorunlari isiginda yeniden formüle etmistir. II.Rawls dönemi olarak etiketlendirilebilecek ve kabaca 80’lerden itibaren filizlenmeye baslayan bu süreç içinde Bir Adalet Teorisinin ilkeleri kamu-özel iliskilerini düzenleyen yeni bir politik uzlasma kültürüne dönüsmüstür. Rawls’in yenilenme biçimi bu çalismada dile getirilecek elestirilerin belli bir kismini geçersiz kilacak kadar köklüdür. Ancak bizim burada yaptigimiz üzere Rawls’in eski ve yeni argümanlari arasindaki farki fark eden bilincin akademik dikkatini yalnizca filozofun ilk belirlenimine yöneltmesi de kendince anlamlidir. Adalet teorisini moral bir teoriden politik bir anlayisa dogru dönüstüren, adaletin evrensel kesinligini adil ve çogulcu liberal toplumlar ile isbirligine dayali 59 toplumlar arasindaki iliskiler baglaminda yumusatarak yeniden yorumlayan II.Rawls önemli ölçüde Bir Adalet Teorisindeki arizlarla hesaplasan bir kisiliktir çünkü.1 GELENEKLERIN KESISIMI: ADALET TEORISININ FELSEFI KÖKLERI Rawls ekonomi ile desteklenmis liberal siyaset felsefesi gelenegine adalet teorisi araciligiyla katki yapmis bir filozoftur. Edebiyati liberal nosyonun teorik çerçevesi içinde degerlendirilebilir. Liberal ideoloji içinde hatiri sayilir derecede öneme sahip “sözlesme” “yalitilmis birey”, sosyal adalet”, “faydacilik”, “Kantçi etik” gibi enstrümanlar kuramin sekillendirilmesi sirasinda bolca kullanilmistir.2 Rawls’in adalet teorisi genel olarak siyaset felsefesi tarihi, özel olarak ise liberal siyaset felsefesi tarihi için dönüm noktasi niteligindedir. Yarati devrinin siyasal literatürüne hakim mekanik algilanisi siyaset felsefesi lehine geriletmistir. Bir Adalet Teorisi adalet gibi kapsayici bir erdemin gölgesinde pozitivist bilme standartlarini sorgulayan “teori” tartismalarina ve nihayetinde siyasetteki etik politik canlanmaya güçlü bir katki saglamistir. Dahasi Rawls’in çözümlemesi ile birlikte liberal söylemin sosyalist ögreti karsisindaki yükselisi perçinlenmistir. Tabii Rawls’in siyaset yazinina katkisinda bazi önemli kisitlar söz konusudur. Rawlsçi tanitlamanin yarattigi felsefi canlanma makale bütünlügü içinde ayrintilari ile ortaya konacagi üzere önemli ölçüde biçimcidir. Ironik bir sekilde Rawls, hem siyaset felsefesini canlandirmis, hem de biçimselligi ön plana çikararak sürecin kendini bogmasinin, felsefenin taslasmasinin yolunu açmistir. Rawls ile baslayan bu süreç yalnizca biçimsel akilci bir siyaset felsefesinin degil, ayni zamanda ve daha özel bir anlamda bu tür bir felsefesinin özü de olan çagdas liberalizmin dirilisidir.3 Geç modern zamanlarda biçimsel teorik aklin yükselisine kaynaklik eden Rawls edebiyati/külliyati baslica iki kavramlastirma zemini üzerinden kotarilmistir: Bunlar sirasiyla, Kant felsefesi ve Amerikan rüyasi özelinde siyasi/iktisadi liberalizmin sosyal bir tonda kurgulanmis halidir. Bir Adalet Teorisiningenel kabulleri ölçüsünde Kantçi söylem felsefenin biçimini, bedenini, fizigini, Amerikan Cumhuriyetçiligi ise özünü/ruhunu olusturur. Kant Etkisi Teorinin etlendirilmesinde kullanilan baslica kaynak Kant felsefesi ve bu felsefeye özgü yargi ve ön yargilardir. Filozof adalet tanitlamasini Kantçi bir zeminde (deontolojik ve biçimsel ahlak özelinde) biçimlendirmistir.4Kant ile Rawls 1Rawls’daki degisimi ona yönelik komiteryan elestiriler ile birlikte ele alan bir çalisma için bkz.Solmaz Zelyüt Hünler, Iki Adalet Arasinda, Ankara: Vadi Yayinlari, 1997, ss.237-301. Rawls’daki degisim sürecinin ayrintili bir betimi için ayrica bkz.S. Mulhall ve A.Swift, Liberals and Communitarians, London: Blackwell, 1992. 2Norman P.Barry, An Introduction to Modern Political Theory, London:Macmillan, 1995, s.5. 3 Matthew Festenstein, “Contemporary Liberalism”, New Political Thought, (Der.), Adam Lent, London:Lawrance&Wishart, 1998, s.17 ve N.Barry, Komünizm Sonrasi Dönemde Klasik Liberalizm, Çev:Mustafa Erdogan, Ankara:Liberte Yayinlari, 1997. 4 Samual Gorowitz, “John Rawls:Bir Adalet Kurami”,Çagdas Siyaset Felsefecileri, (Der.), A.DE Crespigny-K.R Minogue, Remzi Yayinlari, Istanbul, 1981, s.277. 60 arasindaki temel benzerlik özet olarak üç baslik içinde toplanabilir: Her ikisinde de hipotetik bir toplum sözlesmesi anlayisi egemendir, pratik aklin ilkeleri sira düzen içinde siralamistir ve son olarak hem Kant hem de Rawls’da yöntem ilk prensiplerden itibaren sistemli tasnif ve kuramsal mimari üzerine kuruludur.5Kantçi tini kurama en özlü bir sekilde Rawls’un “insan” anlayisinin formüle edilmesi noktasinda etki eder. Rawls genel liberal kabullere uygun bir sekilde ve Kantçi sinirlara dikkat ederek aklini kullanan özgür insanin dünyasinda adaleti arar. Filozof ussal seçimler yoluyla6adaletin ve birlikte yasayisinin sözlesmesini yapan insanlarin diger tür üyelerine karsi Kant’in kategorik zorunlulugu andiran bir etiksel algisallikla hareket ettigi kanisindadir.7Rawls’in insani adalete ulastiran reçetesinde akil neleri yapmayacagi noktasinda tutarli bir seyir izler. Insanlarin insani araç olarak degil amaç olarak görmesi kabulü, baslangiçtaki postulanin tamamlayici bir parçasidir.8 Araç gibi davranma olasiligi disarida birakilarak ayni zamanda teorinin sürekli kendini insa eden muhakeme sürecindeki kusursuzlugu garanti edilmis olunur. Tabii Rawls ile Kant arasindaki benzerlik tutarli aklin isleyisindeki bir örneklilik ile sinirli degildir. Rawls tipki Kant gibi, insanin kendi nedenselliginin baslaticisi oldugu,9dolayisiyla ahlaki tercih kapasitesine sahip oldugu ve özgürlügün erdemleserek kendi tamligina ulastigi, özgürlügün dogasinin erdem oldugu kanaatindedir.10Rawlsçi anlamda adalet teorisine katilan insanlar bu davranislariyla kendi ahlaki varliklarina katkida bulunmakta; bir anlamda kendi öz varliklarini özgürlük yönünde gelistirmekteler. Rawls’in Kantçi varsayimlar dizisi adaletin kendini gerçeklestirme anlaminda kullanilmasi,11 kendini gerçeklestirmenin ussal kozasinin esit özgürlükler içinde yasama düsüncesi ile çerçevelemesi 12 ve rasyonel olmak, özgür olmak ile iyi olmanin birbirlerinin yerine tercüme edilebilecegi kanilariyla desteklenir.13 Rawls’daki Kantçi yan, hem Bir Adalet Teorisinin etik politik künyesini desifre etmek noktasinda, hem de makale içinde siklikla denenecegi üzere kuramin sinirlari üzerinden elestirel bir bakisin yerlesmesi noktasinda oldukça aydinlaticidir. Kant ile Rawls arasindaki teorik devamlilik Kantçi gelenegin kirilgan yanlarinin Rawls adaletine akmasina yol açmistir. Kant gibi Rawls da, ekonomide verimlilik, siyasette esitlik, kültürel yasamda kendini gerçeklestirme gibi toplumun 5Alan Ryan, “John Rawls”, Çagdas Temel Kuramlar, (Der.), Quentin Skinner, Ankara: Vadi Yayinlari, 1997, s.140. 6 Filozofun adaletten anladigi bir ussal seçimler toplamidir. Bu yarginin özgün metin içinde takibi için bkz. John Rawls, A Theory of Juctice, Cambridge: Harward University Press, 1971, s.16; ayrica bkz.Gorowitz, “John,..s.276. 7 Larry Arnhart, Siyasi Düsünce Tarihi, Çev: Ahmet Kemal Bayram, Ankara: Adres Yayinlari, 2004, s.401. 8Araçsal aklin yadsinmasi noktasinda bkz.Rawls, “A Theory,..ss.179-180. 9 Rawls, a.g.e,..ss.251-257. 10Rawls, a.g.e,..s.256. 11 Rawls, a.g.e,..ss.252-253. Tabii adaletin gerçeklesme sorununa yasli algilanisi, bu alginin “bölüsüm” ile ilgisi noktasinda kendi teorik yetkinligine ulastirilir. Sonuçta Rawls için adalet esit gerçeklesmeyi kolaylayan ya da kolaylamasi beklenen bir bölüsüm sorundur. Bkz.Gorowitz, “John,..s.271. 12Rawls, a.g.e,..s.561. 13Arnhart, “Siyasi,..s.421. 61 farkli alanlarinda farkli standartlar belirleyen kapitalist bölünmüslügün14 yarattigi gerilimi asmaya çalisir. Ancak asmaya çalistigi soruna adanmis kavramsal araçlar bölünmüslügün paradigmal sinirlari içinde tanimlanmistir. Yasamin canli gerçegi Kantçi-Rawlsçi felsefe yapma stilinin içinde gittikçe kurur, biçimsellesir. Rawls’in Kantçi yani, insanlik sorunlarini sorunlarin kuramda çözümünü kolaylayacak sekilde yeniden formüle eder. Ancak bu biçimde hareket edilerek hem gerçeklerden uzakta bir felsefe insa edilir, hem de sonuçlar baslangiç öncülleri araciligiyla önceden garanti edildiginden adaletin teorisi özgünlügünü yitirir. Tabii yine bu baglamda Rawls ile Kant arasindaki bir diger önemli bag püriten planlamaci yöntemle ilgilidir. Her iki düsünür de sonuçlari ve öncülleri bakimindan tartismaya açik önermelerini tartismaya açik olmayan bir üslupla dile getirirler. Tartisilir seyler söylemesine ragmen Rawls bu sözleri söyleme biçimi itibariyle pek de tartismaci degildir.15 Rawls ve Kant’in her ikisi de “aklin geregi” mesrulastirmasi altinda insana dair bir baslangiç halinden16 hareket eder, onu (insani) zamanin disinda tanimlar/tanitir, düalizme yanit olarak ikici bir ilkesellik önerir,17herkesin esit insani saygiya sahip ya da layik oldugu ahlaki vazgeçilmezlik ögretisini18 zengin ile fakir arasindaki farkin teoride korundugu bir ekonomi politik içinde gerçeklestirmeye çalisir. Teorinin kurulus biçimini özetleyen yukaridaki önermeler daha sonra belirecek kavramsal-kuramsal çikmazlarin habercisi niteligindedir. Insani basta bir moral varlik olarak diger insanlara karsi esit gören etik politik ile belli rezervlerle ekonomik esitsizligi kabule hazir ekonomi politik bir yerden sonra keskinlesecek; bu sonuca bagli olarak Bir Adalet Teorisinin teorik tutarliligi o ölçüde zedelenecektir. Sonuçta denilebilir ki, araçsallastirmaya karsi olan Rawls gelir esitsizligine karsi degildir. Bu tür bir esitsizligi herkesin menfaatine görür.19Filozof gelir esitsizliginin 14 Farkli rasyonellikleri bir arada kullanan kapitalist bölünmüslük için bkz.Michael Walzer, Spheres of Justice, New York: Basic Books, 1983; William A.Golston, Justice and the Human Good, Chicago: University of Chicago Press, 1980; Daniel Bell, The Cultural Contradictions of Capitalism, New York: Basic Books, 1978. 15Ryan, “John,...s.133. 16 Rawls sözlesmesi için geleneksel teorilere göre çok daha soyut ve genel bir baslangiç durumu tasarlar. Genellik ve soyutluk açisindan bkz.Rawls, a.g.e,..s.13, 127. 17Iki adalet ilkesi (“Birincisi:Her bir kisinin, digerinin sahip olduguna benzer bir özgürlük ile uyumlu, en yaygin kabul görmüs temel özgürlüge sahip olmasi gerekir. Ikincisi:sosyal ve iktisadi esitsizlikler öyle düzenlenmelidir ki, bu esitsizlikler hem (a) makul olarak herkesin menfaatine olacagi sekilde bir beklenti olusturmali, hem de (b) herkese açik olan kazanimlarla iliskilendirilmelidir.”Rawls, a.g.e,.s.60) siyasi esitlik (Rawls, ss.60-72) ile iktisadi verimliligi (Rawls, ss.79-80) firsat esitligine (Rawls, s.73) yakin bir en az menfaatlilerin en yüksek faydasi formülü ile (Arnhart, s.401) birlestirmeye çalisir. Tabii böylesi çaba baslangiç varsayimindaki bazi kisitlar araciligiyla korunur. Örnegin baslangiç durumunda sinirli bir digerkamlik, ilimli bir kitlik ve kiskançligi içermeyen bir rasyonellik bulunur. Adalet sorunu olabilmesi ve sonuçta bu sorun üzerinde adalet teorisinin kurulabilmesi için insanlar sinirli digerkam olmalidirlar. Yani istekler konusunda bir anlasmazlik olmali ama bu ileride adalette anlasmayi engelleyebilecek kadar derin olmamalidir. Yine ayni sekilde tam bolluk adalet sorununu ortadan kaldirir. Tam kitlik ise adalet teorisi kurulmasini engeller. Insanlik bu iki uç seçenegi de asmis olmalidir. Benzeri sekilde akilli olan ama aklini digerini kiskanacak sekilde bencilce yorumlamayan insanlara ihtiyaç vardir. Baslangiç durumundaki tercihler için bkz. Solmaz Zelyut Hünler, Iki Adalet Arasinda, Ankara: Vadi Yayinlari, 1997, ss.42-4. 18Daniel Bell, “On Meritocracy and Equality”, Public Interest, No.29, Fall, 1972, 64-66. 19Rawls, a.g.e., s.62, 75, 151. 62 zenginden fakire aktarimlar sonucu önemsizlesecegini umar.20 Ama yine de zenginler ve fakirlerin bir arada yasadigi bir toplumda fakirlerin kendilerini nasil daha asagi varliklar olarak görmeyeceklerini açiklayamaz.21 Dahasi en azindan retorik düzeyinde özgürlüge öncelik taniyan kuram, bir insanin hizmet potansiyelinin bir ücret karsiliginda baskasina satilmasinin yaratacagi özgürlük sorunu ile ilgilenmez. Kapitalizmdeki ücretli emek iliskilerinin yaratacagi tahakküm noktasinda Bir Adalet Teorisi derin ve anlamli bir sessizlik içindedir.22 Kantçi-Liberal yurttas anlayisina sahip olan Rawls, siyasi esitligi öngörmüs; ama bu esitligi kapsayici bir sekilde formüle etmemistir.23 Hatta esitsizligi farklilik adi altinda onamistir.24 Filozof hem esit dagitimin esit olmayan dagitimdan iyi oldugunu, hem de en kötü durumda olanlari daha iyi hale getirecek sekilde esit olmayan dagitimin esit dagitimindan daha iyi oldugunu söyler. Böylelikle esitlik ve esitsizligin ikisi içinde korunakli zeminler hazirlar. Liberal ideolojinin esitlik ile esitsizlik arasindaki tarihsel bölünmüslügünü kuramina tasir. Liberal nosyonun insan dogasi ile uyumlu olduguna dair ön yargi batini bir sekilde25 ve “tarafsizlik” etiketinin sagladigi düsünsel illüzyonun26 destegi ile teorinin kurulma biçimine yönelmis elestirilerin karsisina dikilir. Dahasi ahlakin evrensel olduguna dair Kantçi kani Rawls’in elinde27 yerel bir aklin (Amerika yereli ve cumhuriyetçi liberalizm siyaseti) evrensel yerine geçmesi sonucuna dönüsür. Filozofun yereli evrensellestiren biçimsel akli sanisini teorilestirdikçe, bir illüzyon, (adalet ve özgürlügün ayni seyler oldugu ya da kolaylikla birbirlerine dönüsen ayni seyin farkli halleri oldugu) gerçegin yerini alir. 20Rawls, a.g.e., s.277-280. 21Arnhart, a.g.e., s.403. 22 Samuel Bowles & Herbert Gintis, Demokrasi ve Kapitalizm, Çev: Osman Akinhay, Istanbul: Ayrinti Yayinlari, 1996, s.129. 23 Rawls’in siyasal esitlik uslamasi ve bunun Kantçilikla ilgisi üzerine bkz.Robert Ehman, “Rawls and Nozick:Justice Without Well-Being”, Eguality and Liberty:Analyzing Rawls and Nozick, ed.J.A Corlett, New York: St. Martin’s Press, 1991, s.322; F.Keyman, “Kamusal Alan ve Cumhuriyetçi Liberalizm:Türkiye’de Demokrasi Sorunu”, Dogu Bati, Yil 2, Sayi 5, 1998, ss.57-58. 24 Michael Gorr, “Rawls on Natural Inequality”, Equality and Liberty:Analyzing Rawls and Nozick, ed.J.A Corlett, New York: St.Martin’s Press, 1998, s.19 vd. 25William Galston, Justice and the Human Good and Liberal Purposes, Cambridge:Cambridge University Press, 1998. 26Rawls adaletteorisinin özel olarak bir inanç ya da iyi yasam tasavvuruna bagli olmadigini ileri sürer. Bkz.John Rawls, “Kantian Constructivism in Moral Theory”, Journal of Philosophy, 77 (Eylül 1980), s.542-543. Ancak baslangiç durumundaki iki özellik, (insanin ahlaken yüceltilmesi (Bu iddia için bkz.Peter Singer, Animal Liberation, New York: Random House, 1990 ve Peter Singer, Writings on an Ethical, New York: The Ecco Press, 2000) ve insanin ahlaki olmasi gerekeni/ona yakisanin ne oldugu (Rawls, a.g.e,..s.32) belirteçleri Rawls kavramlastirmasini özel olarak belli degerlere taraf yapar. 27 Rawls’in ahlak kurallarinin evrenselligi noktasindaki tanitlamasi için bkz.John Rawls, “Justice As Fairness:Political Not Metaphsical”, Philosopy and Public Affairs, 14, n.3 (Yaz 1985), s.225. 63 Amerikan Rüyasi ve Sosyal Liberalizm Rawls tanitlamasinin Kant’dan sonraki ikinci kaynagi, Anglo-Sakson felsefesinin evrimci-cumhuriyetçi eylem-söylem kulvaridir. Bir Adalet Teorisinde Ingiliz faydaciligi, Amerikan cumhuriyetçiligi ve Kant özelinde Alman idealizmi kesisir. Rawls Bentham-Mill faydaciligi, Mill-Green sosyal liberalizmi gibi teorik geleneklerden ve en özlü ifadesine Jefforson ve Lincoln tarafindan ulastirilan “dogal aristokrasi” eylemselliginden beslenmistir. Tabii teori özlü gelenekleri kuramina dogru damitirken birtakim düzeltmeler yapar. Mesela kaynaklar arasinda sayilan Bentham-Mill faydaciliginin genel fayda anlayisi özel faydayi gözeten bir bilinçle yeniden formüle edilir. Rawls, Bentham-Mill faydaciligindan farkli olarak tüm topluma yönelik “en çokun” pesinde degil, en az ayricalikli gruplarin en fazlaca faydalanmasi sorunsalinda daraltilmis bir faydanin pesindedir.(Gorowitz, 1981:278) Benzeri bir sekilde meritoksiyi öven geleneksel Amerikan anlayisini, bu anlayisin içinde gelistigi özgün yerel baglamindan kopararak evrensel adaletin insasinda rasyonel insanin makul tutumuna esitler. Liberal gelenek içindeki farkli renkleri ortak bir paydada temsil eden Rawls rasyonelligi adalet fenomenine yönelik bir dizi belirlemeden de güç alir. Adaleti genel iyilige, hakkaniyete28 baglayan kadim zamanlara özgü adalet anlayisi29 teorinin içsellesmis özelliklerinden birini ifade eder. Ilgili teori insanlarin hem türlerinden sorumlu olmalari, kardesçe bir arada yasamalari, yasamlarini “onur”, “dürüstlük” gibi erdemlerle zenginlestirmeleri30 anlaminda cumhuriyetçi anlayis ve onun “insan” anlatisina baglidir. Adalet sonuçta onurlu bir yasamin ortaya çikabilecegi kosullari niteler. Ayrintiya inildiginde ise erdem olarak adaletin güvenlik-özgürlük iliskisi baglaminda eylem olarak adalete dönüstügü görülür. Liberal nosyondaki adalet yerine geçecek iki baglam, hem Hobbes’un “güvenligi”,31 hem Kant’in “özgürlügü”, Rawls teorisinde kesisir. Liberalizmin erken dönem anlam çerçevesi, dogal haklar ögretisi ile adaleti sözlesmeler düzeninin kendisi olarak gören siyasal rasyonellik anlayisi32 yine Rawls teorisine tadini veren ögelerdir. Filozof Rawls bir takim epistemolojik kisitlar çerçevesinde, rasyonel insanlarin dogal haklar ögretisindeki önermelere ulasabilecegini savlar. Dahasi adaleti kesfetme süreci içten disa dogru, sürekli kendini somutlastiran ve sonuçta bir sözlesmeye dönüserek baglayicilik kazanan siyasal pratigi ifade eder. Nihayetinde denilebilir ki, Rawls dogal hukuk ile sözlesme arasinda adaleti bir biçimden bir 28 Adnan Güriz, “Adalet Kavraminin Belirsizligi”, Adalet Kavrami, (Der.) Adnan Güriz, Türkiye Felsefe Kurumu Yayinlari, Ankara, 2001,s.17. 29 Genel adaletin karsiti olarak özel adalet haklarin ve ödevlerin gerektigi gibi paylasilmasi/paylastirilmasi anlamina gelir. Buna karsin genel adalet ise, kisinin toplumsal beklentilere, genel kodlara göre hareket etmesi, mesela dindar, cesaretli, ilimli, onurlu, alçakgönüllü, mesela kendiyle ve evrenle barisik olmasidir. Bu ayrim için bkz. Tekin Akillioglu, “Adalet Kavrami ve Insan Haklari”, Adalet Kavrami Bildirileri içinde, s.51. 30Ulpianus’dan aktaran Niyazi Öktem, “Adalet Kavrami ve Sosyal Realite”, Adalet Kavrami Bildirileri içinde, s.76. 31 Hobbes tipi güvelik-adalet özdesligi özgürlüklerin olabilmesi için güvenligin gerekli oldugu, güvenligin ayni zamanda özgürlügün kullanilabilecegi bir durum oldugu ve bu toplam olurlulugun “adaleti” sagladigina dair yargi ve ön yargilari anlatir. 32Niyazi Öktem, “Adalet.., s.79-80. 64 diger biçime tercüme etmistir. Bu tercümenin kuramsal serüveni Bir Adalet Teorisininözetini verir bizlere. Rawls teorisi Mill-Green çizgisini takip eden özel bir toplum anlayisina uygun sekilde kodlanmistir. Toplum ortak amaçlar etrafinda birlesmis insanlardir filozofa göre. Ortak bir iyi de anlasmis insanlarin bazilarinin kötü durumda olmasi toplumun kurulus felsefesi ile bagdasmaz.33 Adalete verilen deger ortak var olusa verilen degerin türevi niteligindedir demek ki. Adalet tutkusu yalnizca birlik inancini yansitmaz; ayni zamanda birligin ideal topluma dogru ülküsellestirilmesi söz konusudur. Adalet denilen mefhum olmasi gerekeni ifade eden kurucu akildan sapilmasina karsi garantileri içerir. Daha dogrusu toplumsal süreçlerin adil bir sekilde isleyebilmesi adil bir sekilde kurulmasina baglidir.34 Bu haliyle Rawls kurgusu, etik felsefenin insan özeline indirilmesiyle elde edilen bir politik felsefedir.35 Bu etik politik felsefesinin cumhuriyetçi tini ile ilgisi sadece sözlesme kurgusu ile sinirli degildir. Rawls adaleti esitlik ve özgürlügün kesisimi olarak gören baslangiç saiki,36 sosyal mülkiyetin esit olarak paylasilmasi gerektigine dair radikal betimi,37 firsat esitligi ile devletin esitsizlige müdahalesinden yana olan pozitif özgürlük anlayisi38 ve son olarak siyasal esitlik konusundaki yurttasca kaygisi ile cumhuriyetçi anlayisa baglidir. Ayrica ayni anlayis içerisinde bolca dile getirilen modern iktisadi rasyonelligin onaylanmasi tutumu39 ile farkliliklarin onaylamasi tutumu yine teori içinde içsellesmistir. Tabii farkliligi ve ekonomik gelisme adina esitsizligi onaylayan cumhuriyetçi yüz ile esitligi ve yurttasligi onaylayan cumhuriyetçi yüz arasindaki belli belirsiz gerilim adalet kurami içindeki kalici sorunlarin habercisi niteligindedir. Rawls’a yönelik elestirilerin hatiri sayilir bir kismi filozofun adalet adina hem esitligi, hem de esitsizligi savunmasindaki israrini kendisine konu alir. Rawls ile Bentham faydaciligi arasindaki iliski ise iki düzeyde degerlendirilebilir. Yüzeysel bir algisallikta faydaciliginin sözlesmeyi dislayan ve sonuçta en çok sayida kisinin faydasini gözeten rasyonellik anlayisi ile kurucu akli ön plana çikaran ve en az faydalananlari gözeten Rawls kurgusu birbirlerini dislar.40 Faydaci anlayis toplumla bireyi ayni sey gibi görüp, toplam refah ya da özgürlügün arttirilmasi adina bireyin üstünlügünün feda edilebilecegini savunur. Rawls’da ise birey genel iyi adina feda edilemez; bireyin özgürlügü tüm toplumsal kurallarin üstündeki en kapsayici ilkedir. Yine ayni baglam içinde Rawls’in teorisi deontolojik, faydaci anlati ise teolojiktir. Adalet Teorisindekurumlarin ve eylemlerin hakliligi sonuçlardan bagimsiz bir sekilde degerlendirilir.41 Rawls faydali olan üzerine akil 33Mustafa Erdogan, “Siyasal Düsüncede Liberal Gelenek”, Liberal Toplum Liberal Siyaset, Siyasal Yayinlari, Ankara, 1993, s.25-28. 34Saruri Aktas, Hayek’in Hukuk ve Adalet Teorisi, Ankara:Liberte Yayinlari, 2001, s.244. 35I.Berlin, “Ideal Arayisi Üzerine”, Sosyal ve Siyasi Teori içinde, s.480. 36Rawls, “A Theory,..s.204. 37Rawls, “A Theory,..s.150. 38Rawls, “A Theory,..s.73, 278. 39Rawls, “A Theory,..s.142-150 ve Arnhart, “Siyasi,..s.407-430. 40Bkz.David Lyons, “Rawls versus Utilitarianism”, Opponents and Implication of A Theory of Justice, ed.H.S.Richardson, New York, London: Garland Pub, 1999, s.1-11. 41Solmaz Zelyüt Hünler, Iki Adalet Arasinda, Ankara: Vadi Yayinlari, 1997, ss.34-5; Ryan, “John,...s.140. 65 yürütmeyi kurgusal düzeyde de olsa bireysel katilimla destekler. Bir Adalet Teorisindehakliliginda anlasilan formül yalnizca rasyonel olani degil, ayni zamanda consensüsü (ortaklasa) olani ifade eder. Faydaci ögreti ise ayni zamanda lagosa karsilik gelen toplumsal faydayi tanitlayabilmek için tek tek insanlarin olurlarina ihtiyaç duymaz. Dahasi en çok kisiyi mutlu etmekle en az kisiyi magdur etmek arasinda bir hassasiyet farki vardir. Adaleti çogunluga baglayan kaba faydaci çizgi Rawls’in zihninde yumusar ve azinligi gözeten incelmis bir programa dönüsür. Yine de Benthamci çizgi ile Rawls etik politigi arasindaki benzerliklerin sayisi hatiri sayilir ölçüde fazladir. Faydaciliginin ruhunu ifade eden islevci bakis/araçsal rasyonellik her iki baglamda da ortaktir mesela. Rawls esit özgürlükleri saglamak üzere ve en az ayricalikliyi en çok gözeten bir kaygiyi adalet olarak formüle eder.42 Faydacilar ise ayni amaca en çok faydaci, daha nicelikselci, daha ilerlemeci bir formülün yardimiyla ulasmaya çalisir.43 Her ikisinde de adalet dogru bir ilkenin rehberliginde, yapay olarak ve özel bir dikkatle hayata geçirilir. Dahasi yukaridaki kaba betimlemede ifade edildigi üzere ortak iyiye ve erdemli yasama cumhuriyet ile birlikte sadakat her iki anlatiyi birlestirir. Adalet teorisinin Amerikan siyasali ile baglantisi ise bu siyasadaki kalici bölünmüslük halinin teoriye tercüme edilmesi sayesinde söz konusu olmaktadir. Rawls edebiyati Amerika’ya özünü veren Madison realizmi ile Jefforson idealizmi, dolayisiyla kötümserlik ile iyimserlik, halkin yapip ettiklerine güven ile iktidarin büyümesinden duyulan korku44 arasinda gidip gelen bir betimlemeyi yansitir.45 Rawls’da hem adaletin varligina ve sonuçlarina karsi olumlayici/sahiplenici bir bakis, hem de ön varsayimlar, a piori ilkeler araciligiyla siradan aklin yolsuz kullanimina karsi engelleyici bir bakis vardir. Liberal demokrasiyi belli araliklarla mesruluk krizine sokan yapisal kisit (mutlak iktidar ile mutlak özgürlük arasinda ölçüyü bulma kaygisi) baslica egilim olarak Rawls’a akmistir.46 Filozof hem bireyi tanir, hem de baslangiç durumu, sözlesme gibi varsayimlarla onu disiplin altina almaya çalisir. Böylelikle adalete karsi insanlar ve insanlara karsi adalet birlikte korunmus olur. Dahasi metodolojik açidan özgür irade ile aklin buyurganligi arasinda orta yolcu bir yol benimsenmis olur. Özgür irade bizi adil akla götürür. Ama zaten özgür aklin baslangiç kisitlari nedeniyle yapmak zorunda oldugunu yapmaktan baska çaresi yoktur. Rawls için akil bireyden mesru otoriteyi çikarmanin aracidir.47 Araçsal aklin hakimiyetine karsi adaleti kurgusal bir zeminde betimleyen teori ironik bir 42En iyiyi elde etmekten çok en kötüden kaçinmaya dair Rawlsçi ilkenin irrasyonel sonuçlari üzerine bir tartismaiçin bkz.Chandran Kukathas ve Philip Pettit, Rawls: A Theory of Justice and Its Critics, Oxford: Politiy Press, 1995, s.41. 43Klasik liberalizmin faydaci stili üzerine yetkin bir degerlendirme için bkz.George Sabine, Yakin Çag Siyasal Düsünceler Tarihi,Çev:Özer Ozankaya, Gündogan Yayinlari, Ankara, 1991, s.35 vd. 44Iktidarin büyümesinden duyulan korku halk iktidarindan duyulan korkuyla beslenmistir. Bu anlamda liberal kaygi aristokratik bir çehreye bürünür. Tartismalar için bkz.Richard Hofstadter, The Amerikan Political Tradition, New York, Vintage, 1973; Louis Hartz, The Liberal Tradition in Amerika, New York:Harcourt, Brace, 1975. 45Benjamin Barber, Güçlü Demokrasi, Çev:Mehmet Besikçi, Ayrinti Yayinlari, Istanbul, 1995, s.14, 27, 98. 46Barber, a.g.e,..s.43, 96. 47Bkz.Otto Hischman, The Passions and the Interest, Princeton, PUP, 1977. 66 sekilde araçsal akildan türemistir. Baslangiç durumunda sözlesmeyi insa etmek için bir araya gelmis bireyler araçsal rasyonellige bir baslangiç yetisi olarak sahiptirler.48 Teorinin insasi sirasinda aklin araçsal kullanimi belli araliklarla kendini gösterir. Aklin araçsal kullanimi bizi genel olarak araççi özgürlüge, özel olarak Amerikan tipi ekonomik özgürlüge götürür. Amerikan siyasetinin “görüntüde” özgürlügü ya da özgürlük yerine geçen illüzyonu ile Rawls kavramlastirmasinin esit özgürlükçü düzeni kesisir. Amerika da birey, göçmen olarak geldigi ülke de kendi gibi olmak bakimindan dinci muhafazakar bir özgünlügü elde etme karsiliginda esitsizlikçi bir ekonomi toplumunda seçkinci bir siyasi kültürde yasamayi kabul eder.49 Bir anlamda kisa erimli çikarlari için erdemli yasama olanagini da içeren perspektifi reddeder. Lagos, polis veya siyasi, eros, oikos ve sivil karsiliginda terk edilir.50 Rawls Newtoncu baglam, Kartezyenci anlam ve a politik insandan olusmus bu durumu (ekonomi toplumunu) özgül zemin olarak kabullenir.51 Daha sonra ilgili kabulü (bir anlamda söylemsel asiriligi) adalet teorisi araciligiyla yumusatir. Demek ki filozofun adalet kavramlastirmasi liberal etik politigi ölçülük yönünde tamamlayan bir girisimdir. Bu girisim özel olarak Amerikan siyasindan kotarildigi için ilgili siyasanin köksüz olma, felsefi derinlikte yoksun olma, geçmise karsi mücadele etmemis olma, dolayisiyla ideal çesitlilikte eksik olma gibi arizalarini bir biçimde içinde barindirir.52 Rawls ile Amerikan siyaseti arasinda kurulan baglarda öne çikarilan iki özellik (ölçülük ve araçsallik) daha evrensel bir düzeyde yeniden kodlandiginda Bir Adalet Kuraminin muhafazakarlik ve kapitalizm içindeki kökleri de ortaya çikmis olacaktir. Kapitalist-liberal sistemin kisi haklari ile mülkiyet haklari arasindaki kendini tahrip etmeye müsait yapisi belli araliklarla mesruiyet krizleri üretmektedir.53 Rawls’in adalet kurami sosyal devletçi-muhafazakar-Keynesçi paradigmanin hala yürürlükte oldugu, ama etkinliginin sorgulanmaya basladigi bir dönemde kaleme alinmistir. Sonuçta denilebilir ki Rawls keskin ön sezisi yardimiyla, liberalizmin bugünkü güncel krizini Keynesçi çözüm sonrasi için gündemine almistir. Bir Adalet Kurami önemli ölçüde olasi mesruluk krizine yönelik adaleti saglayici önlemlerin teorisidir. Rawls bir hak kuramcisi olarak Amerikan siyasasinda egemen olan siyasete hakçi bakisin sözcülügünü yapmis ve ayni zamanda bu girisimi ile refah devleti liberalizmin küresel krizine hak-hukuk üzerinden kapsamli bir açilim getirmeye çalismistir.54 48Rawls, “A Theory,..s.14.. 49J.Habermas, “Öteki Olmak, Ötekiyle Yasamak”, YKY Yayinlari, Istanbul, 2002, s.138, 50Lagos-eros karsitliginin türevsel açilimlari için bkz. Ilkay Sunar, Düsün ve Toplum, Kültür Bakanligi Yayinlari, Ankara, 1979, s.1 vd. 51Barber, a.g.e,.s.56. 52Amerika siyasetinin betimlemesi için bkz.L.Hartz, The Liberal Tradition in Amerika, New York, Harcourt, 1975 Aktaran Albert C.Hirschman, “Piyasa Toplumu Hakkinda Görüsler”, Sosyal ve Siyasi Teori, (Der.), Atilla Yayla, Siyasal Yayinlari, Ankara, 1999, s.248-250. 53Samuel Bowles-Herbert Gintis, Demokrasi ve Kapitalizm, Çev:Osman Akinhay, Istanbul: Ayrinti Yayinlari, 1996, ss.64-116. 54Ryan, “John,...s.135.

Description:
Rawls'in bizlere adalet sorunu seklinde tercüme ettigi modern mesruluk .. yansitmaz; ayni zamanda birligin ideal topluma dogru ülküsellestirilmesi.
See more

The list of books you might like

Most books are stored in the elastic cloud where traffic is expensive. For this reason, we have a limit on daily download.