Alfred Adler _ Psikolojik Aktivite Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar... Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaşıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuşan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak şekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düşüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaşlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirşekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz. Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir. www.kitapsevenler.com web sitesinin amacı görme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek ve kitap okuma alışkanlığını pekiştirmektir. Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaşıldıkça pekişeceğine inanıyoruz. Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve yaptıkları katkılardan ötürü teşekkür ediyoruz. Bilgi paylaşmakla çoğalır. İLGİLİ KANUN: 5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaçgüdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kişi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleştirilebilir." Bu nüshalar hiçbir şekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz. Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiştir. Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iştir. Ne mutlu ki, bir görme engellinin, düzgün taranmış ve hazırlanmış bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaşabilmek tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaşabilmek için bir kitabınızı tarayıp, [email protected] veya [email protected] Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düşünebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz. Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz... Teşekkürler. Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaşayanlara. TÜRKİYE Beyazay Derneği www.kitapsevenler.org www.kitapsevenler.com e-posta: [email protected] [email protected] Alfred Adler _ Psikolojik Aktivite PSİKOLOJİK AKTİVİTE (Üstünlük ve Toplumsal İlgi) alfred adler tarama ve düzeltme: hekimhan Say Yayınları ISBN 975-468-046-9 Özgün Adı: Superiority and Social Interest Türkçesi: Belkıs ÇORAKÇI Yayımlayan: Say Yayınları Kapak: Derman Över Baskı: Engin Ofset Üçüncü Basım: 1997 Genel Dağıtım: SAY DAĞITIM LTD. Şti. Ankara Caddesi No. 54, Sirkeci, istanbul. Tel: 512 21 58-52817 54 Fax:512 50 80 -------- İÇİNDEKİLER Önsöz ............... 7 Adler'i Tanımak .............. 13 Genel Olarak Kişilik Kuramı..................................................15 Gerçekçi Ruhbilim ve Ruh Hekimliği.....................................18 Neo-Freud'cu Ruh Çözümleme (Psikanaliz)...........................20 Freud'cu Psikanaliz .........:...... 21 Diğer Kişilik Kuramlarıyla Karşılaştırma...............................22 Kişilik Teşhisi ............. 22 Psikoterapi Uygulaması ............ 24 Olumlu (Pozitif) Akıl ve Ruh Sağlığı Kuramı........................25 Adler'ci Eylemler ............. 28 BÖLÜM 1 - GENEL KAVRAMLAR VE PRENSİPLER 1 - İnsanoğlunun İlerleyişi (1937) ..... 33 2 - Üstünlük Hevesinin ve Toplumsal ilginin Kaynağı Üzerine (1933) .......39 3 - Mantık, Zekâ ve Aptallık Üzerine Kısa Görüşmeler (1928) ........... 53 4 - Aşağılık Duygusunun Yararları ve Zararları (1933)............63 5 - Ruhsal Etkinliğin (Psikolojik Aktivite) Şekilleri (1933).....71 6 - Hayat Sorunlarını Karşılamada Tipoloji (1935)..................79 7 - Kişiliğin ve Sinircenin Bir Parçası Olarak Kompleks Mecburiyeti (1935).85 BÖLÜM 2 - SİNİRCE KURAMI 8 - Sinircenin Yapısı (1932) ........... 97 9 - Nörotik Dünya Görüşü Bir Olgu incelemesi (1936).........111 10 - Zorgu Sinircesi (1931) ......... 127 BÖLÜM 3 - OLGU YORUMU VE SAĞALTIM 11- îlkokullu iki Kız .......... 159 12 - Bayan A'nın Olgusu (1931)...............................................175 13 - Sağaltım Tekniği (1932) ......... 207 BÖLÜM 4 - ÇEŞİTLİ KONULAR 14 - Bireysel Psikoloji ile Ruh Çözümlemenin Farkları (1931) .......... 221 15- Cinsel işlev .......... 235 16 - Psişik Rahatsızlıkların Fiziksel Belirtileri (1934).............241 17 - Uykusuzluk (1929) ........... 251 18 - Sinircede Ölüm Sorunu (1936)..........................................257 19 - intihar (1937) ........... 267 20 - Suç işlemede Yapı ve Önleme (1935)..............................275 BÖLÜM 5 - DİN VE RUH SAĞLIĞI 21 - Din ve Bireysel Psikoloji (1933).......................................291 --------- ÖNSÖZ Sekiz yıl önce, elinizdeki bu kitabın yayımcıları, Alfred Adler'in Bireysel Ruhbilim (Psikoloji) konusunda yazdığı yazılardan seçmeleri sistematize bir şekilde yayın dünyasına sunmuşlardı. Böyle bir sunuş, gerek tarihsel incelemelere kaynak olma açısından, gerekse Adler'in yazılarının bugün bile katkılarının büyük olması nedeniyle, çok gerekli gözükmekteydi. O zamanlar Adler'in adı psikoloji ve psikiatri literatüründe pek sık geçmemesine rağmen, kişilik kuramı ve psikoterapi (ruh sağaltımı) konusu yavaş yavaş, Adler'in kendi gününde profesyonel çevrelerin karşı çıkmasına göğüs gererek ortaya serdiği düşünceler doğrultusunda gelişmeye başlamıştı. Biz bu paradoksu, Adler'in yazış üslûbunun genelde sistematik olmayan bir biçime sahip oluşu ve bu nedenle profesyonel okuru doyurmadığı şeklinde açıklamaktaydık. Bu durumda, sözü edilen ilk eserin amacı, kendi önsözünde de belirtildiği gibi, Adler'in psikoloji kuram ve uygulamasına katkılarını hem sistematik, hem de aynı zamanda aslına uygun şekilde okurların yararlanmasına sunmaktı. Bu amaçla yazılarından seçmeler yaptık ve bunları bir üniversite ders kitabına benzer şekilde sıraya koyarak düzenledik. Metinlerin içindeki kelimelerin tümü Adler'in seçtiği kelimeler olduğuna göre, bu çabalarımızın ürünü de herhalde Adler tarafından yazılmış bir ders kitabı olmalıydı. Adler'in 1907 yılından, ölüm yılı olan 1937'ye kadar yazdığı yazılar arasından en önemli olanları seçilerek, düşüncesindeki gelişmeleri ortaya serecek şekilde sıralanmıştı. Kişilik üzerine, zihinsel düzensizlik ve ruh sağaltımı üzerine kuramları, çocuklara rehberlik konusundaki görüşleri ve diğer sorun alanları üzerindeki düşünceleri de bu arada kapsanmış oluyordu. Yayımcılar tarafından eklenen bir giriş bölümü, Adler'in Bireysel Ruhbilimi'nin diğer runbilim sistemleriyle karşılaştırmasını da yapıyordu. Bu tarz karşılaştırma ve açıklamalar kitap boyunca, yapımcıların eklediği dip notları halinde sürdürülmekteydi. O günden bu yana Adler giderek daha çok tanındı. Gelişmelerin türü, kapsamı, bu kitabın giriş bölümünde anlatılmaktadır. Yeni ortaya çıkan bu desteğin nedeni daha çok, Adler tarzı kişilik kuramının ve Adler tarzı ruh sağaltım düşüncelerinin günümüzde profesyonel iklimde daha çok rağbet bulması olabilir. Ama bir dereceye kadar, sekiz yıl önce yayınlanan kitabın da katkısı olmuş olabilir. O kitap birçok kimsenin Adler sistemini inceleyebilmesine, onu, ekler, düzeltmeler, değişikliklerle geliştirmesine yol açmış olabilir. Bu ilgi nedeniyle, ilk yayınlanan kitabın ardından bir ikincisini sunmanın zamanı geldiği düşünülerek, Adler'in bugüne kadar kitap halinde yayınlanmamış, daha sonraki zamanlarına ait yazılarının derlenmesi yoluna gidilmiştir. işte elinizdeki kitap bu amaçla doğmuş bulunmaktadır, içinde Adler'in yazmış olduğu toplam 21 rapor bulunmaktadır. Bunlardan 17 tanesinin yazılış tarihi 1931-1937 arasına rastlamakta, ikisi 1928 ve 1929'da yazılmış bulunmakta, ikisinde de hiç tarih bulunmamaktadır. Bu kitaptaki sunuluş, önceki kitaptan bazı şekillerde farklıdır. O kitapta Adler'in düşünce gelişimini sistematik biçimde sunmak istemiştik. Birçok alanlardaki düşüncelerini kapsama alabilmek için bazılarına çok kısa şekilde değinmek zorunluluğu doğmuştu. Elinizdeki bu kitap ise Adler'in son zamanlardaki yazılarından bir demet olup, yazıları tüm olarak, kesintisiz şekilde vermekte, böylelikle Adler'in sorunlara yaklaşım biçimini daha iyi yansıtmaktadır. Ayrıca bu ikinci kitapta Adler'in özgeçmişiyle ilgili yeni bir yazı ve geniş bir bibliyografya da bulunmaktadır. Elinizdeki kitap, ilk eseri aşağıdaki şekillerde tamamlamaktadır. Bölüm I, Genel Varsayımlar ve ilkeler, daha önceki kitaptaki 4 ve 6'ncı bölümleri geliştirerek üstünlük çabası, sosyal ilgi, aşağılık duygusu, etkinlik düzeyi, lipoloji ve kompleks (karmaşa) kavramı konularına değinmektedir. Bu bölüme alınan yedi yazıdan beş tanesinin yeni yayınlanmakta olması önemlidir. Belli ki uygulamacılar açısından ilginçlik derecesi daha az olan bu tür yazıların yayınlanma şansı da daha az olmuştur. Bölüm II, Sinirce (Nevroz), üç yazıdan oluşmakta ve bunlar da önceki kitaptaki 9 ve 12'nci bölümleri tamamlamaktadır. Bu bölümdeki yazılar daha önceden de yayınlanmış bulunmaktadır. Hatta Adler'in Amerika dergisi kendi yönetimindeyken, orada da yayınlanmışlardır. Bölüm III, Olgu (Case) Yorumları ve Sağaltımlar (Tedaviler), üç olguyu uzun ve ayrıntılı biçimde sunmakta, ayrıca burada Sağaltım Tekniğiyle ilgili de kısa bir açıklama bulunmaktadır. Bu yazılar da eski kitaptaki Bölüm 13'ü tamamlar niteliktedir. Özellikle de o kitapta yazıları kısa tutma gereği yüzünden olgu tanımlarını uzun verememe nedeniyle. Bölüm IV, Çeşitli Konular, Adler'in kendi düşüncelerinin Fre-ud'dan nerelerde ayrıldığını anlatmasıyla başlamaktadır. Burada birinci kitabın Bölüm 2'sinde olduğu gibi tarihsel bir tartışmanın dramatik doruğu bulunmaktadır. Bunun peşinden çeşitli davranış bozuklu/darıyla ilgili beş rapor yeralır. Bunlardan yalnızca bir tanesi eski kitaptaki Bölüm 12'yi tamamlar niteliktedir. Bölüm 4, daha önceki 17. böljiMü tamamlayan suç işleme konulu bir yazıyla son bulmaktadır. Bölüm V, Adler'in din konusuna ilişkin yazısıyla başlar. Bu yazı daha önce de, yazarın Peder Ernst Jahn'la birlikte yayınladığı küçük bir kitapla çıkmış, Peder Jahn bu sefer de yazıya yeni bir önsöz vermek nezâketini göstermiştir. Aynı konu, birinci kitapta da, Bölüm 19'un son kısmında sunulmuş bulunmaktaydı. Adler'in raporlarının seçimine ve gereğinde çevrilmesine ek olarak, yayıncılar aynı zamanda her raporun başına açıklama yazıları eklemiş bulunmaktadırlar. Yalnızca Bölüm lirdeki olgu tartışmasına bu tür not eklenmemiştir ki, orada da Rudolf Dreikurs ve F.G. Crookshang'ın eldeki hazır yazıları kullanılmıştır. Çevirisi eskiden yapılmış yazılarda bazı değişiklikler yapma zorunluluğu doğmuştur. Bunun nedeni, bu kitapta bir terminoloji bütünlüğü sağlama amacına dönüktür. Bu özellikle Gemeinschaftgefühl deyimiyle ilgilidir. Bunun pek çok mümkün çevirisi bulunabilirse de, bizler bu söze karşılık olarak toplumsal ilgi demeyi seçmiş bulunmaktayız. Daha önceki çevirilerden, Adler'in tercih ettiği deyimin de bu olduğu anlaşılmaktadır. Yalnızca zaman zaman sosyal duygu deyimi de, yerine daha uygun düştüğü düşünülüyorsa, kullanılmış bulunmaktadır. Bu yeni kitapla ilgili umudumuz, Adler psikolojisi ile ilgili bilgilerin zenginleşmesinin yanı sıra, okura onun kuram ve uygulamalarının, insanlığa karşı belki bu daldaki tüm bilim adamlarından fazla sorumluluk duyan biri tarafından düşünülmüş ve geliştirilmiş olduğunu hissettirmektir. Adler'in gerek kendisi, gerek kuramları ve gerekse uygulamalarının hep aynı dokuya sahip olduğunu, okuyucu bu kitaptan öğrenip anlayabilir. Son zamanlarda bir yazarın dediği gibi, "Adler hayatı boyunca toplumsal amaçlara ve demokratik ilkelere en çok inanan insanlardan olmuş... diğer bazı kuramcıların aksine kendi kuramları doğrultusunda yaşamayı da başarmış biridir." Ayrıca Adler, çağının ilerisinde bir kuramcı ve aynı zamanda "basit" bir insan olmak gibi ender rastlanır bir bileşim sergilemektedir. Dikkatli bir uygulamacı, iyimser, yapıcı bir dünya fikrinin yorulmak bilmez bir propagandistidir. Bu iyimser düşünceyi ruh sağlığıyla, daha iyi birey ve grup töreliyle (moraliyle) ilgili saymaktadır. Kuramlarında sinisizme ve cesaret kırılmasına karşı yararlı bir yol bulduğuna inanmaktadır. Yine de bu kuramlar, mistisizmden uzak, uygulamaya açık, bilimsel olarak sağlam kuramlardır. Son gelişme döneminde, bu kitapta da belirtildiği gibi, Adler daha önceleri adıyla birlikte anılması âdet olmuş olan irade-yoluyla-güç ve aşağılık duygusu- ödünleme paradigmi gibi yanlış kalıplardan uzak durmaktadır. Bunun yerine insanı, tüm canlılar gibi, sürekli çaba gösteren bir varlık olarak görmektedir. İnsanın çabası, bireysel olarak düşündüğü bir tür üstünlüğe doğrudur, kusursuzluğa, başarıya doğrudur. Bu çaba dar, bencil bir amaca yöneldiği zaman, hayatta değişik türlerde başarısızlıklara yol açar. Ruhsal sağlığa sahip olanlarda çabanın açısı gem'ştir ve sağduyu niteliği vardır. Sağlanmak istenen üstünlük de diğer insanlara kar- 10 Şi değil, yenilmesi, üstesinden gelinmesi gerekli olan güçlüklere karşıdır ki, bu güçlükleri yenmek, diğer insanlar açısından da yararlı olacaktır, işte bu nedenlerle elinizdeki kitabın adı "Psikolojik Aktivite (Üstünlük ve Toplumsal tlgi)" olarak seçilmiş bulunmaktadır. Vermont Üniversitesi H.L.A. Burlington, Vermont R.R.A. Nisan23,1964 11 GİRİŞ ADLER'İ TANIMAK Heinz L Ansbacher Bu giriş yazısında, günümüzda Alfred Adlere'e verilen önemin bazı kanıtları gözden geçirilecektir. Söz konusu edilen şey, genelde, kişilik kuramı, varoluşçu ruhbilim ve ruh hekimliği, neo-Frcud'cu ruh çözümleme (psikanaliz), Freud'cu ruh çözümleme, kişilik teşhisi (rüya yorumu dahil), ruh hekimliği uygulaması ve bir de olumlu ruh sağlığı kuramıdır. Adlcr'in antropoloji kavramı açısından kazandığı öneme de değinilmiştir. Ama bu bilgileri sunmadan önce, birkaç tarihsel notu, konuya girerken sıralamakta yarar var. Adlcr 7 Şubat 1870 tarihinde Viyana'da doğdu, aynı kentte, 1895 tarihinde tıp eğitiminifamamlayıp mezun oldu. Freud'un ilk çalışma arkadaşlarından olan Adler, özellikle 1920 - 1930 yıllarında iyi tanandı. Adı Freud ve Jung'la birlikte, "derin" ruhbilim'in kumcuları arasında anıldı. Kendisi bu deyimin kullanılmasına karşıydı. "Aşağılık karmaşası (kompleksi)" sözy de sık sık Adler'in adıyla birlikle kullanılır olmuştu. Yazdığı birçok popüler kitap satılmakta, çeşitli dillere çevrilmekteydi. Kendi psikoloji ve psikoterapi ekolü, Bireysel Ruhbilim adıyla uluslararası şekilde lanse edildi, çoğu orta Avrupa'da bulunan 34 kuruluşla ilişkiler kurdu. Viyana'da 30 kadar Adler Çocuk Rehberliği kliniği açılmıştı. Kendisi Bireysel Ruhbilim adlı bir dergiyi ayda iki kere yayınlıyordu. Derginin dili Almancaydı. 1935 yılında bunun yanma üç ayda bir çıkan bir de Amerikan dergisi (İngilizce) katıldı. Bundan başka, 1931 yılında bir İngiliz dergisine de başlanmıştı. Bu dergi, bir doktorlar grubu tarafından yayınlanıyordu. 13 Adler en fazla, karşı karşıya konuşurken etki yapan bir insandı. Kişisel temaslarında ve konferanslarında. Temel ruhbilim ve akıl sağlığı bilgilerinin tüm insanlara ulaştırılması, onlarla paylaşılması gerektiğine içtenlikle inanırdı. Onun fikrine göre psikolojinin ana amacı, insan tabiatının her insan tarafından anlaşılmasıydı. Bu nedenle bıkıp usanmadan doktorlar, öğretmenler, din adanılan ve her ilgi gösteren topluluklar karşısında konferanslar verir, deneyler yapar, gayri resmî sohbet toplantılarında konuşur, öğrencilerle toplantılar yapardı. Amerika'dan Avrupa'ya doğru çıktığı son konferans turu, 1937 yılının Nisan ayından Temmuz ayma kadar tasarlanmış, 100 konferansı kapsamıştı. 28 Mayıs 1937'de, Iskoç-ya'nın Aberdeen kentinde bir kalp krizi sonucu öldü. Hitler'in kuvvet kazanması sonucu birçok orta Avrupa kuruluşu ortadan silinmiş, birçok Adler'ciler de göç etmiş, içlerinden pek çoğu ABD'ye yerleşmişti. Adler'in ölümüyle hem Alman, hem de Amerikan dergileri yayın hayatından çekildi, bir süre sonra İngiliz dergisinin yayınından da vazgeçildi. Adler'in geride bıraktığı yayınların pek çoğu konferans notlarıydı. Kitapları da hemen hemen konferansların derlemesine benziyordu. Konuların hep birbiri üstüne çakıştığı görülmekteydi. Ayrıca Adler bir yandan temel ilkelere, diğer yandan bireysel olgulara ilgi duyduğundan, kuramları hiçbir zaman diğer sistemlerde görmeye alıştığımız gibi yaygın çeşitlilik ve farklılık göstermez. Gerçek hayata yakın olmayı çok istediği, en büyük amacı kolayca anlaşılabilecek bir ruhbilim kurmak olduğu için, teknik dilden de uzak durmaya çalışmış, yeni teknik deyimler icat etmeye hiç yanaşmamıştır. Bu yüzden birçok profesyoneller onu, konulan fazla popülarize etmekle, fazla basitleştirmekle suçlarlar. Bu nedenlerle, ölümünden sonraki birkaç yıl boyunca adı biraz solmuş, yalnızca küçük bir Adler'ciler çemberi içinde yaşamaya devam etmiştir. Ama bu asla Adler'in fikirlerinin demodeleştiği anlamına gelmez. Tam tersine, fikirlerinden birçoğu kendi zamanından ileridir. Zamanla başkaları tarafından yeniden keşfedilmiş, yeniden ortaya atılmışlardır. Bazı fikirleri ise, sağduyunun gereği olarak yaşamlarını sürdürmektedir ve kimse onların Adler'in fikri olduğunu bilmemektedir. Ruth Munroe bunu en güzel şekilde ifade 14 etmiştir: "Adler'in kaderi de Heine'ninkine benzer. Heine'nin küçük şaheseri Lorelei birden o kadar tutulmuş ve sevilmişti ki, kendisi günün birinde sokakta o şarkıyı söyleyen bir topluluk yazannı sorduğunda "Onu neden birisi yazsın ki - o bir halk sarkışıdır." demişti. 1960'ların başlarından bu yana, eğilim değişti. Julian B. Rotter bunu da şöyle anlatıyor: "Son zamanlarda Adler'in kişilik kuramına ve ruh hekimliği uygulamasına katkılarına ilgi ve saygı giderek artmaktadır... Bu değişimin yapısı, aşağıdaki şekilde özetlenebilir: a) Davranışların açıklanmasında içgüdülerin öneminin inkârı; b) tüm ruh hastalıkları biliminin açıklanmasında cinsel güdülerin önceliğinin inkârı; c) benlik ihtiyaçları ve benlik savunması şeklinde ifade edilen şeylere daha fazla ağırlık verilmesi; d) insanoğluna daha ahlâka dayalı bir bakış açısından bakma isteğinin artması; e) ruh hekimliği tekniklerinin açık seçik belirlenmiş ahlâk değerlerini içermesi gereğinin anlaşılması (çünkü değerler her türlü tedavide çok büyük önem taşır)... Böylelikle Adler'in ruh hekimliği uygulamasına katkıları daha ilgi ve saygı toplarken, üniversitelerin ruhbilim bölümlerinde Adler kuramlarının öğretilmesi konusunda da bir ilgi uyanmışsa da, bu henüz çok kuvvet kazanmış değildir." Bu kitapta adı geçecek olan ve yazılarından satırlar alınmış olan yazarların çoğu, elbette ki, A.H. Maslow (1962)'un yeni ortaya çıkan "üçüncü kuvvet"^ye nitelendirdiği gruptandır. Ruhbilim-de üçüncü kuvvet, daha önce insan tabiatı konusunda ağırlık taşıyan iki etkiye, yani Freud kuramıyla deneysel-pozitivist- davranış kuramına karşı bir denge sağlamaktadır. Maslow, çok haklı olarak bunların en başına Adler'cileri yazmaktadır. Aşağıdaki satırlar ise yalnızca Adler'ci olmayanların görüşlerini vermektedir. GENEL OLARAK KİŞİLİK KURAMI Kişilik kuramında Adler'e verilen payeyi anlayabilmek için belki de Paul Svvartz'ın ruhbilim ders kitabı (1963)'m ele almak gerekir. Burada derslerin kapsamına alınacak üç belli başlı görüş açısı arasına Adler'in Bireysel Ruhbilim'i de seçilmiş bulunmaktadır. Diğer iki görüş ise, Freud'cu görüşle G.W. Allport'un görüşüdür. Adler'in kişilik kuramının çekirdeği, bütünlüğü olan, ereğe dö- 15 nük, yaratıcı bir benlik anlayışına dayanmaktadır.Bu tutum sağlıklı olduğu zaman çevreyle olumlu, yapıcı, yani ahlâklı bir ilişkiyi sürdürebilmek demek olur. Bütünlük kavramı Adler larafmdan 'hayat tarzı1 olarak formüle edilirken, olumlu toplumsal ilişkiler de, "toplumsal ilgi" olarak adlandırılmıştır. Her iki kavram da son on yıldan bu yana büyük ağırlık kazanmış bulunmaktadır. Hayal tarzı. Hayatın tarzı ile ilgili olarak Allport'un yeni ders kitabında (1961, sayfa 565-566), kişilik konusunda şöyle denmektedir: "Bu son bölümde gözden geçirdiğimiz fikirlerin pek çoğu 'hayat tarzı' başlığı altında toplanabilir... Adler ruhbilimi, hayat tarzı kavramını kendine ağırlık merkezi olarak seçmiştir..." Gerçi bu deyimi ve kavramı tarif etmek oldukça zordur ama, "ruhbilim dalı ileride bu konularla epey uğraşacaktır." Fredcrick C. Thorne (1961, s. 65-68) ise Adler'in hayal tarzı dediği kavramı, "insan ki-şiliğindeki bütünleştirici ve düzenleyici ilke" olarak değerlendirmektedir. Londra Times'da (imzasız, 1958, s. 665-666) Adler'in çalışmalarını değerlendiren bir yazar gerçi onu epey eleştirmektedir ama, sonunda durumu şu şekilde özetlemiştir: "İnsan kişiliğinin sorunları konusunda analitik yaklaşıma duyulan güvensizlik giderek artmaktadır ve buna karşılık yeniden bütünlükçü, tutarlı ve amaca dönük karakter yaklaşımı ağırlık kazanmaktadır. Gordon Allport'un ve Gardner Murphy'nin yazılarında çok iyi şekilde temsil edilen bu görüş, kuşkusuz Adler'in bireyi inceleyiş biçimine ve onun hayat tarzı görüşüne çok şey borçludur. Adler hiç değilse bu açıdan günümüz ruhbiliminde etkin bir yer kazanmış sayılır." Hayat tarzı, Adler'e göre, aslında bireyin kendi yarattığı bir şeydir ve onun yaratıcı gücünün ürünüdür. Adler bu yaratıcı gücü, yalnız seçilmiş birkaç tipe değil, tüm insanlara maleimektedir. Hail ve Lindzey (1957, s. 124) yaratıcı güç konusundaki bu anlayışı, "Adler'in kişilik kuramcısı olarak en büyük başarısı" şeklinde nite-, lendirmektedirler. Tüm ruhsal süreçler, bireyin hayal tarzı'nın etkisi altındadır. Yalnızca hareketlerinden değil, yalnızca duygularından değil, onun bilişsel (cognitive) süreçlerinden de etkilenirler. Halta önceki ikisi, bu bilişsel süreçlerin yanında daha az etkiye sahiptir. Bireyin göz- 16 lem karakteri, dünya görüşü, kendi hakkındaki düşünceleri, dünya hakkındaki düşünceleri hep bu biliş kapsamına girer. Robert W. Leeper (1963, s. 369), kişilik ve öğrenme sorunlarına modern bir bilişsel yaklaşım getirirken şöyle demektedir: "Yararlandığım kişilik araştırmacıları arasında özellikle Adler, Sullivan, Homey, Ro-gers ve Diamond'ı sayabilirim." Toplumsal ilgi. Gladys L. Anderson (1961, s. 481)'e göre toplumsal ilgi, yaratıcı öz'ün toplumsal ilişkileriyle gerçekleşir ve Adler'in ruhbiliminin kilit terimidir. Buna dayanan yazar, "Alfred Adler'in oluz yıllık kuramlarını bugün de oldukça çağdaş" bulmakta... "Ruhbilimcilerin Adler'e yetişme çabasında..." olduğunu ileri sürmektedir. Toplumsal ilgi kavramında imâ edilen ahlâki etkene gelince, ruh hekimi Thomas S. Szasz (1961, s. 266-267) yine Adler'e dikkat çekmiş bulunmaktadır : "Demokrasi, eşitlik, karşılıklı davranışlar ve işbirliği kavramları, Freud'un yazılarında hiç ele alınmamıştır... Buna karşılık Adler, ahlaken makbul veya "zihnen sağlıklı" insan ilişkileri konusundaki fikirlerini rahatlıkla ortaya sermiş biridir. Bunlar büyük ölçüde toplumsal ilgi ve işbirliği eğilimiyle karakte-rize edilmektedir... Söylemek istediğim, Adler'in, değerlerin rolü konusunda kendi gününden çok dah^. ileride olduğudur. Hem değerlerin rolü, hem ahlâkî sorunların genel olarak insan ruhunda ve ruh hekimliğindeki rolü konusunda. Bu yüzyılın başında, cinsel davranışları incelemek bile büyük kabahat sayılıyordu. Ahlâki davranışların bilimsel incelemesini yapmak ise tümüyle olanak dışıydı. Ancak son on veya yirmi yıl içinde, sosyal bilimlerin çok hızlı gelişmesi sayesinde, ahlâk sorunlarını insan davranışının bir parçası olarak bilimsel şekilde ele almak mümkün olabilmektedir." Adler'in toplumsal ilgi anlayışı, insanı topluma karşı değil, toplumun içinde gören bir yaklaşımının bir parçasıdır. Adler tek başına olan bireyi ele almaktan da, incelemekten de kaçınmış, böyle yapmayı reddetmiştir. Buna karşılık toplum yaşamının demir man-tığı'nûnn söz eder. Gardner Murphy (1949, s. 341) de modern ruhbilim tarihini incelerken şu sonuca varmaktadır: "Adler'in ruhbilim sistemi, ruhbilim tarihinde ilk defa olarak 17 bugün sosyal bilim diye tanımladığımız yöne dönük bir sistem olarak ortaya çıkmıştır." GERÇEKÇİ RUHBİLİM VE RUH HEKİMLİĞİ ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra en önemli gelişmelerden biri, varoluşçuluk (existentialism) düşüncelerinin ruhbilime ve ruh hekimliğine etkisidir. Varoluşçu ruhbilim, insanı kendine özgü, benzersiz bir varlık olarak görür, onun esas ilgisinin, kendi varlığının anlamına, varlığının sorunlarını çözmek için plan ve proje yapmaya dönük olduğunu savunur. Bir insanı anlamaya çalışmak için onun durumunu mümkün olduğu kadar kendi görüş açısından görmemiz gereklidir, der. Varoluşçu ruhbilim mekanistik, determinis-tik ve analitik yaklaşımlardan uzaklaşan bir harekettir, tşle varoluşçu ruhbilimin temelini dayandırdığı bu görüşlerin hepsi Adler'in sisteminde de çok merkezî bir yerde bulunmaktadır. Bu nedenle, varoluşçu psikolog VVilson M. Van Düsen (1959, s. 156)'in Adler'in sistemini "varoluşçu psikolojiye doğrudan atıf yapan bir sistem" olarak değerlendirmesinde de pek şaşılacak bir şey yoktur. Varoluşçulukla Adlcr psikolojisi arasındaki benzerliklere ilk işaret eden, düşünür Afred Slern olmuş ve bunu, Jean-Paul Sart-re'm eserlerini incelerke'n yapmıştır. Slern (1958, s. 38) şöyle demektedir: "Sartre sandığından veya inanmak isteyeceğinden çok daha fazla Adler'cidir. Oysa Sartre'ın kendi ileri sürdüğü ve vurguladığı farklar da ortadadır." Ruh hekimliğinde varoluşçu hareketin gerisindeki baş kuramcı, Martin Heidegger'dir. Joseph Lions (1961, s. 149) ise, Heideg-ger'in yarı şiirsel, daha çok metafizik yazılarına değinerek şöyle konuşmaktadır: "Adler'in konferans ve yazılarına göz attığımız zaman görüyoruz ki, onun yeni varoluşçuların tekrardan keşfettiği ilk kaynak sayılması gerekirdi." Fakat Adlerci psikolojiden varoluşçu psikolojiye inen direkt ve kişisel çizgiler de vardır. Avrupanın en başta gelen varoluşçu ruh hekimlerinden Viktor E. Frankl, çalışmalarına Adler'le başlamıştır. Onun Adler'ci görüşlere katkıları da, Adler'in görüşlerini insanın acı çekmesi ve insanın yaşlanması alanlarına uygulamak olarak bi- 18 linmektedir (Bimbaum, 1961). Rollo May de ABD'nin en gözde varoluşçu psikologlarından biridir ve o da Adler'ci olarak mesleğe atılmış, onunla çalışmıştır. May'in ilk kitaplarından olan ve sonradan yeniden basılan bir eseri eleştiren yazar şöyle demektedir: "Bu kitabın elan vitall Alfred Adler'dir (Hail, 1959). Varoluşçu psikoloji üzerine Amerikan standardları açısından yapılan incelemeyi May ve Angel'le birlikte yorumlayıp düzelten Henri F. Ellenberger (1955) de Adler'den inen çizgiye dikkat çekmiştir. Raporun tarihe ilişkin bölümünde Ellenberger, Adler'in bazı temel kavramları ele aldığını ve bunların varoluşçu analizlerde birçok ilginç noktaların çekirdeğini oluşturduğunu söylemektedir. Bunu kanıtlamak için de Adler'le Binsvanger'in kavramları arasındaki birçok paralelliğe dikkati çekmektedir. Buna karşılık, modern ruh hastalıklarının kurucuları, Freud'u varoluşçuluktan pek çok uzakta bulmaktadırlar. Birçok varoluşçu psikoterapist, kendi pozisyonlarını Freud'un pozisyonuyla uyuşturmaya ne kadar çalışırsa çalışsın bu durum değişmemektedir. Homey grubu liderlerinden Harold Kelman (1962, s. 120)'a göre: "Varoluşçuluğun içinde en az Freud, biraz daha fazla Jung ve Rank, en çok da Adlcr ve Fcrcnczi vardır". "Freud için toplum sabit bir koordinattır ve birey ona uymaya mecburdur. Adler ise insanı sosyal bir varlık olarak görmüştür. Bireyin h#fal tarzını tanımlarken, aşağıdan yukarıya doğru olan hareketi ve bitirme, tamamlama isteğini incelerken, düşünceleri görüngübilim (fenomenoloji) akımıyla hareket etmektedir. Eğer sosyal varlık olmayı bireyin bu dünyada oluşunun özgün yolu olarak görüyorsak, onun bu görüşleri varoluşçu görüşlerdir. Bu konuyu Van Düsen (1958)'in bir gözlemiyle bitirelim: "İnsan merak ediyor, acaba varoluşçu analitik hareket, Freud'a karşı bir isyan mıdır? diye... ve acaba Avrupa'daki analitik akım, Freud'u izleyeceği yerde Adler'i izleseydi, buna hiç gerek kalmayabilir miydi? diye..." 19 NEO-FREUD'CU RUH ÇÖZÜMLEME (PSİKANALİZ) Neo-Freud'cuların tutumu, biyolojik etkenler yerine sosyal ilişkileri vurgulamak şeklinde özetlenebilir. Yani id ve süper-ego yerine, öz (şelf), cinsel içgüdü yerine, kendini kabul ettirme, geçmiş tecrübeler yerine de bugünkü durum. Neo- Freud'cuların bir çoğu, varoluşçu psikolojiye oldukça yaklaşmış bulunmaktadırlar. Bu vurgulanan noktaların hepsinin Adler'inkilere benzemesi, hem onun çalışmalarını bir kere daha onaylamaya, hem de son zamanlarda ona ve kavramlarına gösterilen ilginin yeniden artmasını açıklamaya yaramaktadır. Aslında Freud'dan yeni sapan bu gruba, nco-Adler'ciler denmesi gerektiği de ortaya atılmıştır. Benjamin B. Wolman (1960, s. 298), ruhbilim kuramlarıyla ilgili ders kitabında şöyle demektedir: "Adler'in etkisinin genellikle sanıldığından çok daha derin ve kapsamlı olduğunu kabul etmek gerekir. Horney, Fromm ve Sullivan da dahil olmak üzere bütün neo-psikanalitik ekol, neo-Frcud'cu olduğu kadar da neo-Adler'cidir. Adler'in sosyallik, kendini kabul ettirme, güvenlik, öz ve yaratıcılık konularındaki kavramları, nco-analist'lerin rehberi olmuştur. Sundberg ve Tylcr (1962, s. 394) da, nco-Frcud'cu ve neo-Adler'ci deyimlerini ele almış, aynı noktaya dikkati çekmişlerdir. Bir adım daha ileri giderek şöyle demektedirler: "Adler'in temel fikirlerinin, sonradan başka ruhbilimcilerin yazılarında tekrar tekrar ortaya çıkması, hatla Freud çizgisinde işe başlamış kişilerin yazılarında yeni başlan keşfedilmesi çok ilginçtir. Sanki bu insanlar mesleklerinde belli bir düzeye vardıktan sonra, tıpkı Adler'in yapmış olduğu gibi, Freud'dan kopmak gereğini duyuyorlarmış gibi." (s. 360) Daha önce de Munroe (1955, s. 334) aynı gözlemde bulunmuştur. "Horney, Sullivan ve Fromm'un Adler'le direkt bir bağlan olmadığı, bu isimler Freud'dan yeni kopmaları temsil elliği halde, fikirleri yine de Freud'la bağlantılı olmaktan çok Adlcr çizgisinde görülmektedir," dediğini görmekleyiz. Aynı görüşe Hail ve Lind-zey (1957, s. 114-156) de katılmakta, Adler'i psikanalilik kuramcılıkla yeni sosyal psikolojik görüşün babası olarak değerlendirmektedirler ki, burada kastettikleri yine Homey, Sullivan ve Fromm'dur. 20 Neo-Freud'cular arasında sayılan merhum Clara Thompson (1950, sp. 160-161) da Adler'den şöyle söz eder: "Birçok fikir ve görüşü, genel olarak kabul edilmelerinden yıllar önce teşhis etmiştir. Psikanalizi total kişiliğe uygulamanın öncüsüdür. Sinircenin (Nevroz) doğmasında benliğe (ego) düşen rolü ilk tarif eden, insanın gitmekle olduğu yönün, yani ereğinin, sinirce sorunlarına büyük katkıda bulunduğuna ilk işaret eden odur." FREUD'CU PSİKANALİZ Gerçek Freud'cu çevrelerde son zamanlarda yeralan gelişmeler de Adler'e doğru kaymalar göstermektedir. Freud'un ölümünden bu yana, en yakın izleyicileri bile, total kişilik içinde benliğin (ego) rolünü daha fazla vurgulama eğiliminde olmuşlardır. Esasen Adler'in 1911 yılında Freud'dan ayrılması da bu vurguya, öz ve kişiliğin bütünlüğü konusundaki bu vurguya dayanmaktadır. Freud bu yüzden Adler'i yalnızca ego psikolojisine ilgi göstermekle suçlamıştır. Gerek bu bakımdan, gerekse başka açılardan, Roberı W. White (1957 a) şunları söylemekledir: "Bir bakıma Freud psikolojisinin şu sıra Adler'e yetişme çabasında olduğunu söylemek yerinde olur." Bir başka yerde de White (1957 b, s. 114), Munroe'nun görüşüne katılmakla ve "Ego psikolojide vtffisikanalizde ilk adımlar Alfrcd Adler ^tarafından atılmıştır," demektedir. Bir de Martin Hoffman (1962, s. Z31)'ın görüşü vardır ki, o daha da ileriye gitmekte, "Adler'in ego sikolojinin gelişimiyle ilgili öncü fikirlerinin, sonradan Freud ve "onun çevresi tarafından ele alındığı" tezini savunmaktadır. Adler'in kuramının başlangıçta Freud ve takipçileri tarafından yalnızca ego psikolojisi ile ilgili bulunup suçlandığı hatırlanırsa, O.H. Movvrer (1959)'e hak vermemek elde değildir. Mowrer şöyle Drmaktadır: "Psikolojiye yeni bakış demek, ne demektir?" Sonra ia bu sorusuna yine kendisi cevap vermektedir: "Ego psikoloji denektir!" Davranışçılığa dönük psikolog John Dollard (1956). Freud'un (Tsisteminin esas olarak doğru olduğuna inanmakta, fakat o sistemi de kusursuzluğa doğru geliştirmek ve tamamlamak için, "Alfred Adler'in çalışmalarını gözden geçirmenin büyük yararlan olaca-ğı"nı söylemektedir. 21 DİĞER KİŞİLİK KURAMLARIYLA KARŞILAŞTIRMA Adler'in kuramı çağdaş kişilik kuramlarının toplu analiz yoluyla karşılaştırmasını yapan iki araştırmada iyi puan almış bulunmaktadır. Bu araştırmalar birbiriaHen çok farklı verilere dayanılarak gerçekleştirilmiştir. Birincisi tümüyle kuramsal, ikincisi ise daha çok uygulamalı açıdan ele alınmıştır. Hail ve Lindzey (1957, sp. 539-550), ayrı kişilik kuramını 18 boyutta değerlendirmiş bulunmaktadırlar. Bu değerlendirmeler sonradan Taft (1958) tarafından toplu analize tabi tutulmuştur. Taft birçok ilginç bulgu arasında, diğer 16 kuramın faktörlerinin benzerlik kaynağı olarak, Adler'in kuramını ilk üç yerden birine yerleştirmektedir. Diğer ikisi de Freud ile H.A. Murray'in kuramlarıdır. Taft aldığı bu sonuçtan hareketle, bu üç kuramın çok eklektik olduğu, ya da diğer kuramlar üzerinde büyük etki yaptığı yargısına varmaktadır. Farberoz ve Shneidman (1961, sp. 306-313) ise, altı kuramcıdan, bir intihar girişimi olgusu hakkında görüş istemiştir. Bu altı kuramcı, başka başka ekollerin temsilcileridir. Analiz, "Kör analiz" diye nitelendirilebilecek türden olmakla birlikte, Q-tipi teknik uy-gulanmaktadır.Bunun da sonucu bir faktör analizine tabi tutulmuş, analiz H. Gulliksen (Kelly, 1963) tarafından gerçekleştirilmiştir. Temsil edilen kuramlar, Freud, Jung, Adler, Sullivan, Kelly ve Ro-gers'e aittir. Adler'ci Q-tip, bunların hepsi arasında birinci yeri almaktadır. Her iki araştırma, Adler kuramının, tüm kişilik kuramlarının çekirdeğini oluşturduğu, diğer kuramlardan daha iyi ifade ve temsil edildiği konusunda görüş birliği içindedir (ı). KİŞİLİK TEŞHİSİ Hastayla görüşmenin ve genel olarak yaptığı ciddi gözlemlerin yanı sıra, Adler teşhiste kendi icat ettiği üç yönteme dayanırdı: Bi- (1) Adler bugün klasmanda, çelişkili ve tutarlı insan iradelerinden çok, "tatminli" insan modelini savunanlar arasında yer almaktadır. Başka bir deyimle, Robot model yerine Pilot modeli savunanlardandır. reyin kendi hayatının ilk başlangıcı hakkındaki en eski anılan, ailenin kaçıncı çocuğu olduğu ve bir de rüyalarının nasıl yorumlandığı. Bu üç temel de sonradan geniş çevrelerce kabul edilmiştir. îlk anılar konusunda Munroe (1955, sp. 428-429) şöyle demektedir: "Bana Öyle geliyor ki, Adler'in kişiden her seferinde bir ilk anı istemesi, bugün çok kullanılan projektif metodolojinin ilk örneğidir. İlk anının genellikle doğru olmadığını Adler de bilir. Olayın zamanının yanlış olması ise çok büyük olasılıktır. Ama onun fikrine göre "ilk" olarak seçilen anı, kreatif olarak, yaratıcı olarak seçilmektedir ve total kişilikle ilgili olarak yorumlanabilir... ki bu da, çağdaş tekniklerin nüvesini oluşturmaktadır." O zamandan bu yana, ilk anılar konusunda bol miktarda araştırma literatürü birikmektedir ve birkaç geniş kapsamlı araştırmaya da girişilmiş bulunulmaktadır. Orijinal durumun teşhiste kullanılmasına gelince, bu da son zamanlarda psikolojik araştırmaların kapsamına girmiş, konuya ilgi duyanlar arasında Stanley Schachter (1959)'in adı başta gelmeye başlamıştır. Aynı konuda bir başka kapsamlı araştırma eserinin yazarı olan Waller Tornan (1961, s. yi) da, Adler'in ailedeki çocuk sıralamasına göre karakter gelişmesi fikrini vurgulayışına değinmekledir. Adler'in rüya yorumu kurapmı Montagne Ullman (1962) kendi düşünceleri ışığında ele almış, Kleitman'ın son çalışmalarını inceleyerek bunlarla uyku ve rüya psikolojisi arasında bağlantılar saptamıştır. Ullman'ın Freud'dan ayrılıp Adler'e katıldığı nokta, bilinçle bilinç-dışı arasında sistematik bir fark olmadığı, bir rüyanın doğrultusunun, isteklerin elde edilmesiyle sınırlı olmadığı, güdülerin de yalnızca cinsel içgüdüler olmadığıdır. Olumlu açıdan, Adler'in aşağıdaki ana görüşlerine katılmaktadır: a) Rüya yorumu sağduyuya aykırı düşmemelidir, b) Rüyalar belli bir hayat tarzının ürünüdür ve onlar da bu hayat tarzını destekler, hatta uygulamaya zorlarlar, c) Rüyalar, bireyin kendi geleceği konusundaki tutumuna göre anlaşılmalıdır. Ullman'ın Adler'e katıldığı bu önemli ana noktaların yanında, ondan ayrıldığı birtakım noktalar çok önemsiz kalmaktadır. Böylelikle Adler'in, kuramlarına ek olarak, metodolojisinin de 22 23 (ikisi birbiriyle çok ilgili olsa bile) yeni bir onayını görmüş bulunmaktayız. Adler'in çalışmalarına yönelik ilginin artmasına bir neden olarak da bu gösterilebilir. PSİKOTERAPİ UYGULAMASI Ruh hekimi Joseph NVilder (1959, s. XV) ortaya çok ilginç bir söz atmıştır: "Sorun herhangi bir insanın Adler'ci olup olmadığı değil, ne derece Adler'ci olduğudur." Kendisini bu görüşe götüren şey, Adler'in görüş ve fikirlerinden giderek daha çoğunun modern psikolojik düşünceye sızdığını görmesidir (2). Rottcr (1960, s. 383), Nisan 1958 ile Nisan 1959 arasındaki ruh sağaltım literatürünün incelemesini yaparken, psikanizdeki yeni ilerlemelerin tümünde genel olarak Adler'ci bir hava bulunduğunu farkeımiştir. "Kuramcılar 20 yıldan bu yana yazdıkları kitaplarda hep Adlcr'in görüşlerini Adlcr'e atıf yapmaksızın tekrarlayıp duruyorlar, yalnızca bazıları bu görüşleri biraz evirip çeviriyor, bu yolla bunlar Frcud'un da kabul ettiğini kanıtlamaya çalışıyorlar," demektedir. R.R. Mezer (1957), çok açık konuşmakta ve şöyle söylemektedir: "Günümüz psikanalizi, uygulamada bir ego-psikolojidir ve Adler'in Bireysel Psikolojisinden pek de farklı değildir. Sundberg ve Tyler (1962, s. 42), klinik ruhbilimi konulu ders kitaplarında, ruhbilimin yedi yaklaşımını kendilerine göre bir sıraya sokmuşlur ve bunlardan
Description: